GENEL - 18 Ocak 2019 Cuma 11:51

Karataş: “Eğitimde vaatleri somutlaştırma, uygulamaya yönelik adımlar atma vaktidir”

A
A
A
Karataş: “Eğitimde vaatleri somutlaştırma, uygulamaya yönelik adımlar atma vaktidir”

Erzurum Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Eğitimde vaatleri somutlaştırma, uygulamaya yönelik adımlar atma vaktidir” dedi.

Erzurum Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Eğitimde vaatleri somutlaştırma, uygulamaya yönelik adımlar atma vaktidir” dedi.


Çocuklarımızı geleceğe hazırlama idealiyle büyük bir fedakârlık gösteren eğitim çalışanlarımızın emekleriyle 2018-2019 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat döneminin sonuna gelindiğini dile getiren Karataş, eğitim sistemimizin daha verimli, çocuklarımızın alacağı eğitimin daha nitelikli olabilmesi için bazı sorunları ve çözüm önerilerini paylaştı.


Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilan ettiği 2023 Eğitim Vizyonu, kamuoyunda olumlu tepkiler almış, geleceğe dair bir umut aşıladığını anlatan Erzurum Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Bizim de sürekli dile getirdiğimiz, çözüm önerileri teklif ettiğimiz birçok sorunun başlığa dönüşerek Vizyon Belgesi’nde yer alması önemli bir başlangıç olmuştur. Ancak, ümit ve beklenti oluşturan bu başlıklarla ilgili adımların gecikmesi tüm eğitimcilerde tedirginlik oluşturmaya başlamış, kamuoyunun beklentisini daha da artırmıştır.


Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması için somut çalışmaların başlatılması, alan değişikliği taleplerinin karşılanması, görevde yükselme sınavlarının gerçekleştirilmesi gibi adımlar, bizim de talep ettiğimiz ve gerçekleşmesini beklediğimiz olumlu gelişmelerdir. Ancak, 3600 ek gösterge vaadinin bir türlü yerine getirilememesi, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının doğurduğu olumsuz sonuçlar, yer değişikliği sürecinde karşılanmayan talepler, eğitim çalışanlarına yönelik giderek artan şiddete karşı etkin ve caydırıcı bir düzenlemenin hayata geçirilememesi gibi konular ve sıkıntılar eğitim-öğretim yılının ilk dönemine damga vurmuştur.


Öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Beklentileri karşılayacak somut adımların atılması, sorunları çözmeye yönelik cesur kararların alınması, nitelikli bir eğitim ve daha iyi bir gelecek için olmazsa olmazdır. Zira bütün oluş ve olguların hatta insan ve hayatla ilişkili her alanın birikiminin neşet ettiği hem ilk hem de daimi bir insani eylem ve disiplin olan eğitime hak ettiği değeri vermeyen ülkelerin sonu, ya yerinde saymak ya da geri kalmışlık tuzağına saplanmaktır. Bu nedenle, birikmiş sorunlara acil olarak çözümler bulunmalı ve bunun için hemen harekete geçilmelidir” diye konuştu.


Karataş, insanı merkeze alan, öğretmeni eğitimin temel unsuru bilen, ona bilgi, donanım, formasyon ve haklar bakımından imkân ve itibar kazandıran yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle daha verimli sonuçlar elde edeceğimiz bir sistemin işleyişi için atılması gereken adımlar konusunda şunları söyledi;


“3600 ek gösterge konusundaki siyasi irade artık karara dönüştürülmelidir


Ek gösterge düzenlemesinin ne zaman gerçekleşeceği konusundaki merak ve beklentilere bir an önce karşılık verilmelidir. Eğitim çalışanlarına verilen vaadi yerine getirecek, kamu personel sisteminde ülkesine ve milletine hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılayacak, ek gösterge kaynaklı mağduriyetleri giderecek, çalışma barışını ve iş huzurunu sağlayacak şekilde bütün kamu görevlilerini kapsayacak bir ek gösterge çalışması yapılmasını istiyor ve bekliyoruz. 3600 ek gösterge başta olmak üzere, seçim sürecinde kamu görevlilerine verilen vaatler ivedilikle yerine getirilmeli; tüm kamu görevlilerinin ek gösterge rakamları en az 600 puan artırılmalı, yardımcı hizmetleri sınıfı çalışanlarına da (GİHS kadroları için öngörülen en düşük rakamdan aşağı olmamak üzere) ek gösterge hakkı verilmelidir.


Tecrübeli insan kaynağını değerlendirmeyen eğitim yöneticiliği süreçleri başarısızlığa mahkûmdur


Eğitim yöneticiliği, eğitim politikalarını yalnızca yerelde uygulayan, denetleyen bir kurumsal yapılanma değil, aynı zamanda bunları geliştiren, izleyen, yerel dinamiklerle güçlü iletişim kuran bir kurumsal sistemdir. Bakanlık, politika ve düzenlemeleri bu çerçevede ortaya koyarken, taşra teşkilatı ihtiyaca göre bunu geliştirebilmelidir. Bu durum, doğal olarak insan kaynağını içinden çıkarmalı, uygulamanın mesleki yeterlilik, alan bilgisi ve tecrübe gerekliliği göz önüne alınmalıdır. Eğitim yöneticiliği, düzenlemeyle müstakil bir kadro ve unvana kavuşturulmalı, ikinci görev olmaktan çıkarılmalı, mali açıdan güçlendirilmeli, dezavantajlı yerlerde desteklenmelidir. ‘Eğitim Kurumu Yöneticilerinin Seçimi ve Yetiştirilmesi: Tespitler ve Bir Model Önerisi’ raporumuzda ayrıntılarını ortaya koyduğumuz düzenleme acilen hayata geçirilmelidir. Nitelikli eğitim için yeterlilik düzeyi yüksek eğitim yöneticisi ihtiyacı gözetilerek, eğitim yöneticisi yetiştirme, görevlendirme, yer değiştirme ve görevden alma hususlarına ilişkin kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir model oluşturulması artık bir zorunluluk hâline gelmiştir. Hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını ve yeterliliğini kaybedenlerin görevine son verilmesini öngören bir modelin hayata geçirilmesi, eğitimin hem yönetimini hem de nitelik artırıcı etkisini kolaylaştıracaktır.


Sözleşmeli öğretmenliğe son verilmeli, kadrolu istihdam tek ve esas istihdam modeli olmalıdır.


Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının tüm uyarılarımıza rağmen yeniden öğretmen istihdamında esas alınması, 632 sayılı KHK ile sonlandırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması sürecinde var olan sorunları yeniden açığa çıkarmıştır. Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş hatanın tekrarı, geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok değeri heba etmenin, öğretmenlerin işi ile eşi arasında tercihe zorlanmasının, haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız kalmanın adına dönüşmüştür. Sözleşmelilik, öğretmenin, eşinden, çocuklarından ayrı olması nedeniyle iç huzurunun da iş huzurunun da olmadığı bir uygulamadır. Öğrencisine hizmet azmiyle ailesine hasreti aynı anda taşımak anlamına gelen sözleşmeli öğretmenlik, anayasal hakları sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta; eşleri, çocukları anne babalarından ayrı bırakmaktadır. Öğretmenlerimiz, zorunlu hasret yükümlülüğünden; eğitim sistemi ise yaşanan sorunlar nedeniyle sözleşmelilik yükünden kurtulmalıdır. Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması konusundaki haklı taleplerimize ve kararlı çabalarımıza olumlu cevap verilmesi için yeteri kadar gerekçenin oluştuğu kabul edilmelidir. Öğretmenliğin-öğretmenlerin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenliğe derhal son verilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirme kısıtlamaları sona erdirilmelidir. Sözleşmeli öğretmenler kadroya geçinceye kadar kadrolu öğretmenlere tanınan haklar kendilerine verilmelidir. Öğretmen açığı sorunu, sözleşmeli öğretmenlik, yer değiştirme yasağı gibi cebrî yollarla değil, istihdamda zorluk çekilen bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olarak görev yapmalarını teşvik edecek maddi katkılarla ve ilave sosyal haklarla çözüme kavuşturulabilecektir.


Mülakatla atama yöntemine son verilmelidir


Sözleşmeli öğretmenlik süreçleri ve sonuçları itibariyle sorunlu bir istihdam türü iken, bir de bu sürecin mülakat yoluyla sürdürülmesi, kamu vicdanını yaralamakta ve adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakatların içeriğinin öğretmen adayının mesleki bilgi ve mesleki yeterlik düzeyini ölçmeyi öncelememesi, mülakatların güvenlik soruşturması sürecine dönüşmüş olması, mülakat komisyonlarında öğretmen adaylarıyla aynı branşta üyelerin yer almaması, sürecin şeffaf ve denetlenebilir bir tarzda yürütülmemesi gerçekte mülakatın istenen amacı sağlamadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, atamalar KPSS puan üstünlüğüne dayalı olarak yapılmalıdır.


Yeni bir ‘vizyon’a kavuşan eğitimin yol haritası netleştirilmelidir


2023 Eğitim Vizyonu’nun içerdiği tespitleri ve hedefleri yerinde bulmakla birlikte, çözüme yönelik boşlukların bir an evvel tamamlanmasını, belirsizliklerin giderilmesini bekliyoruz. Eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulunmadan, özlük hakları iyileştirilmeden, eğitim alanındaki çalışmalara katkıları ve destekleri alınmadan, 2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinde üretilecek politikaların ve alınacak kararların uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği sağlanamaz. Öngörülen dönüşümlerin, eğitim çalışanlarının mevcut özlük haklarına ve çalışma şartlarına muhtemel etkileri de göz önünde bulundurularak, bu alanda oluşabilecek muhtemel olumsuzluklar giderilmelidir. Vizyon Belgesi’nin boşlukları da doldurularak yol haritası bir an evvel belirlenmelidir. Eğitim Vizyonu’ndaki başlıklar bir bir hayata geçirilmeli, Bakanlık tüm adımları paydaşlarla olgunlaştırarak atmalıdır.


Eğitimde istenilen başarı sınıfların öğretmensiz kalmamasına bağlıdır


Eğitime ilişkin reformların kalıcı hâle gelmesi, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Türkiye’nin OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayılarına ulaşması için yaklaşık 130 bin öğretmene ihtiyaç vardır. Öte yandan, 2023 Eğitim Vizyonu’nda 5 yaş çocukların tamamının okul öncesi eğitim kapsamına alınması hedefi dikkate alındığında, 14 bin ek öğretmen ihtiyacı daha söz konusu olmaktadır. Özetle, ihtiyaç olmasına rağmen yeterli atama yapılmamakta, yeterli aday bulunduğu hâlde atama yapılıp ihtiyaç karşılanmamakta; bu durum da ‘önce eğitim’ iradesiyle çelişmektedir. Hem ihtiyacı azaltmak hem de arz havuzunda taşmayı engellemek için birkaç yıl sürecek şekilde her yıl en az 50 bin öğretmen ataması yapılmalıdır.


Öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu eğitimcilerin beklentisidir


Eğitim-Bir-Sen olarak uzun süredir teklif ettiğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde bu unsura yer verilmesiyle birlikte bir beklentiye dönüşmüş durumdadır. Teklif ettiğimiz ve bir an evvel çıkmasını istediğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, eğitimcilerin beklentilerini karşılayacak bir içerikle yürürlüğe girmelidir. Bu konuda eğitim paydaşlarının katkısına ve katılımına fırsat verilmelidir. Öğretmenlerin görev, yetki, hak ve sorumluluklarının belirlendiği, mesleki gelişim ve kariyer basamaklarının ve iş güvencelerinin tanımlandığı, öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu çıkarılmalıdır.


Eğitimcilere yönelik şiddete karşı caydırıcı düzenleme zorunluluk hâline gelmiştir


Eğitim çalışanlarına karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun hâline gelmiştir. Eğitimciler, kendi kurumlarında öğrencilerinin gözü önünde kendilerine yönelik saldırılara karşı savunmasızdır. Şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi ile şiddet uygulayan kişilerin bu eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete karşı caydırıcı nitelikte bir kanuni düzenleme elzemdir. Millî Eğitim Bakanlığı, çıkması için imza kampanyası başlattığımız düzenlemeyi gündemine almalıdır.


Kariyer basamakları yeniden uygulanmalıdır


Kariyer basamakları uygulamasının yürürlükte olduğu zaman diliminde yapılan bilimsel çalışmalar, öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının öğretmenleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere teşvik etmenin yanı sıra kendilerini geliştirmelerine ve kariyer basamaklarında ilerlemek için lisansüstü eğitim yapmaya teşvik ettiğini, bu sonuçlar doğrultusunda eğitimde kalitenin artırılmasında önemli bir faktör olduğunu, öğretmenlerin kendini yenilemesi, alanındaki gelişmeleri takip etmesi bakımından olumlu sonuçlar doğurduğunu ortaya koymaktadır. Öğretmenlerin niteliğinin artırılması bağlamında gerçekleştirilecek politika süreçlerinde kariyer basamakları sistemine yeniden işlerlik kazandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede, paydaşların önerileri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi hayata geçirilmelidir.


Memur ve hizmetli çalışanların mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir


Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği unutulmamalı; Bakanlık insan kaynakları politikası bağlamında bu çalışanlar da eğitim çalışanı olarak görülmelidir. Eğitim-öğretim faaliyetinin verimli ve nitelikli bir şekilde sürdürülmesinde emekleri ve hakları inkâr edilemeyecek şef, memur, hizmetli ve diğer kadrolarda görev yapan eğitim çalışanlarının özlük haklarının yetersizliği göz önüne alınmalı, daha verimli bir kamu hizmeti için özlük haklarında mutlaka iyileştirme yapılmalıdır.


Bu bağlamda, hazırlık ödeneği, Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir. Haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmeli ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır. Görevde yükselme sınavına rağmen boş kalan kadrolara söz konusu sınav sonuçlarına göre atama yapılmalıdır.


Memur ve hizmetlilerin öğrenim durumları itibarıyla ihraz ettikleri kadrolara atanabilmeleri sağlanmalı; bu amaçla unvan değişikliği sınavları gerçekleştirilmelidir.


Okul esaslı bütçe geciktirilmeden hayata geçirilmelidir


Eğitim kurumlarımızın sabit giderleri için kamu kaynakları ve bu kaynakları harekete geçirme mekanizmaları yetersiz kaldığı için okul yönetimleri okul-aile birlikleri yoluyla velilerden gelir sağlama yoluna gitmek zorunda kalmaktadır. Yöneticilerimizin asli işlerine yoğunlaşabilmeleri, eğitimcilerimizin velilerle karşı karşıya gelmelerinin önüne geçilebilmesi için okul bazlı ödenek tahsisi yapılmalıdır.


Erkek kamu görevlilerine kılık ve kıyafet dayatılmamalı, darbe ürünü yönetmelik kaldırılmalıdır


Eğitim-Bir-Sen olarak, her zaman özgürlüklerden yana olduk, kısıtlamalara ve dayatmalara da karşı çıktık. Haklıdan ve doğrudan yana oluşumuz, haksızlığa ve yanlışa karşı kavi duruşumuz, üye kazanarak büyümemize, ülke olarak özgürlüklerin sınırının genişlemesine vesile oldu. Türkiye’nin geçmişten günümüze birçok alanda katettiği mesafe, çalışanların kazandığı haklar, milletin dirayetiyle kaldırılan vesayet odakları, sivil inisiyatiflerin gayretleriyle ters yüz edilen darbe ürünü mevzuatlar ülkemizi bugün herkes için ümitvar bir eşiğe getirmiştir. Tüm bu değişimden ne hikmetse bir türlü nasibini alamayan bir kılık ve kıyafet dayatmasıyla hâlâ karşı karşıyayız. Temel bir insan hakkının ikamesi, kişisel özgürlüğün belirgin bir nişanesi olarak gördüğümüz kılık ve kıyafet özgürlüğü hakkının da alınabilmesi için başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, kamu görevlileri kılık ve kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar devam edecektir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Işıkhan: "Ülkemiz istihdam rakamlarında tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı" İSTANBUL (İHA) – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "İş sağlığı ve güvenliği standartlarının yüksek tutulması ve kayıt dışı istihdamla mücadele konularında daha etkin adımlar atmamız gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle önümüzdeki süreç, denetimlerin çok daha sıkı yapılacağı bir süreç olacak. Bu konuda sıfır tolerans ve sıfır taviz ile çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz" dedi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin 2024 yılı Nisan ayı olağan toplantısı ‘Çalışma Hayatına Vizyoner Bir Anlayışla Bakarken; Sanayicilerimizin Beklentileri ve Çözüm Önerileri’ ana gündemi ile gerçekleşti. Toplantıya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da katıldı. Işıkhan, toplantıda yaptığı konuşmada iş güvenliği ve kayıt dışı istihdam konusunda daha etkin adımlar atılacağını, denetimlerin sıklaşacağını söyledi. İstihdam sayısındaki artışa da değinen Bakan Işıkhan, "Bir önceki yıla göre işgücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Ülkemiz son yıllarda istihdam rakamlarında tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda’’ dedi. Ülke olarak zorlu süreçlerden geçildiğini hatırlatan Bakan Işıkhan, ‘‘Türkiye olarak gerek küresel finans koşulları, gerekse son yıllarda üst üste atlattığımız doğal afetler ve salgın dönemi nedeniyle içerisinden geçtiğimiz sürece rağmen; yatırım, üretim ve istihdam politikamız, gelecek hedeflerimiz bağlamında en önemli gündem maddemiz olmaya devam ediyor. Bu vizyonun en önemli bileşenini ise sanayi sektörümüz oluşturuyor. Dolayısıyla sanayi sektörü, ekonomimizin can damarı, Türkiye Yüzyılı kalkınma hedeflerimizin ise can suyu olma özelliğini koruyor’’ ifadelerini kullandı. Türkiye’nin şartlar ne olursa olsun büyümeye devam ettiğine dikkat çeken Işıkhan, ‘‘Ülkemiz, zorlu küresel koşullara ve yaşadığımız afetlere rağmen, AB ve OECD ülkeleri arasında; yıllık bazda en yüksek büyüme kaydeden ülkeler arasında. 2023 yılında yüzde 4,5 oranında büyüdük. Kişi başına GSYH 2023 yılında cari fiyatlarla 307 bin 952 TL, ABD doları cinsinden 13 bin 110 olarak hesaplandı. Tabi istikrarlı bir yatırım - üretim süreci istihdam artışını da beraberinde getiriyor. Son dönemdeki istihdam rakamları da bu durumu teyit eder mahiyettedir. Bilhassa, son aylarda istihdam ve işgücünde istikrarlı ve etkileyici bir ivme yakaladık’’ dedi. ‘‘Ülkemiz son yıllarda istihdam rakamlarında tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda’’ İstihdam rakamlarına ilişkin rakamları paylaşan Işıkhan, ‘‘Bir önceki yıla göre işgücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi artmıştır. Oransal olarak bakacak olursak işgücüne katılma oranı 0,8 puan, istihdam oranı 1,4 puan artmıştır. İşgücüne katılma oranımız tarihin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Bu, vatandaşlarımızın işgücüne daha aktif bir şekilde katıldığını ve ekonomimize güvenle hizmet ettiğini gösteriyor. Bakanlık olarak işverenlerimizin istihdam rakamlarını artırmalarına mümkün olan en büyük katkıyı sağlamak için önemli teşvik ve destek uygulamalarını hayata geçirdik. Bir taraftan yatırım ve üretim ortamını iyileştirirken diğer yandan işe alımlarda, nitelikli işgücü temininde sağlam bir köprü olma görevimizi yerine getiriyoruz’’ şeklinde konuştu. ‘‘Kadın istihdamında da belirgin artış görülüyor’’ İş Pozitif programıyla birlikte kadın istihdam oranında da belirgin artış yaşandığını ekleyen Işıkhan, ‘‘Kadın istihdam oranı bir önceki yıla göre 1,2 puan artmıştır. Kadınların istihdamını desteklemek adına 9 Şubat’ta başlattığımız İş Pozitifle özellikle kayıtlı kadın istihdamında önemli bir mesafe kaydettik. 9 Şubattan beri Türkiye genelinde işe yerleştirilen kadın sayısı bugün itibariyle 100 bin kişiye ulaşmış durumdadır. İstanbul ilinde ise 31 bin 543 kadın iş sahibi olmuştur. İŞKUR aracılığıyla istihdam sürecine adeta yeni bir soluk getirdik diyebiliriz. Projeyle hem kayıt dışı istihdamın önüne geçmeyi, hem de işveren ve iş arayan arasındaki iletişimi daha kolay hale getirmeyi hedefledik. Hedeflerimize büyük ölçüde ulaştık. Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı gibi güçlü yol haritalarımız ile daha da iyi seviyelere geleceğiz’’ diye konuştu. ‘‘İş güvenliği ve kayıt dışı istihdam konusunda denetimler sıklaşacak’’ İş güvenliği ve kayıt dışı istihdam konusunda denetimlerin sıklaşacağının mesajını veren Bakan Işıkhan, ‘‘Çalışma hayatının önemli gündem maddelerinden biri de maalesef iş kazaları. Biliyorsunuz ki, özellikle son zamanlarda bir takım üzücü haberler üst üste geldi. Bu elim hadiselere ve ciddi can kayıplarımıza sebep olan iş kazaları bize; iş sağlığı ve güvenliği konusunda sadece rehberlik rolünün değil aynı zamanda teftiş ve denetim görevlerinin de sıfır toleransla, büyük bir hassasiyetle arttırılması gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Ülkemizin çalışma hayatında her zaman güvenli bir ortam sağlamak için yoğun bir gayret içindeyiz. Bu çerçevede, iş sağlığı ve güvenliği standartlarının yüksek tutulması ve kayıt dışı istihdamla mücadele konularında daha etkin adımlar atmamız gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle önümüzdeki süreç, denetimlerin çok daha sıkı yapılacağı bir süreç olacak. Bu konuda sıfır tolerans ve sıfır taviz ile çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz. İş sağlığı ve güvenliği konusu; artık yüzyıllık planlar yapan Türkiye’nin ana gündem maddesi olmaktan çıkarılmalı’’ ifadelerini kullandı.
Van Van YYÜ’de TÜBİTAK sergisi Van Yüzüncü Yıl Üniversite ev sahipliğinde TÜBİTAK 18. Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Van Bölge Yarışması’nın sergi açılışı yapıldı. TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı tarafından düzenlenen 18. Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması kapsamında gerçekleştirilen bölge sergisi açılış töreni; Ağrı, Batman, Bitlis, Hakkâri, Muş, Siirt, Şırnak ve Van illerinin katılımıyla yapıldı. 3 bin 915 başvuru sayısıyla Türkiye’deki 12 bölge arasında en çok başvuru sayısına sahip Van bölgesinde gerekli değerlendirmeler sonucunda bölge sergisine katılmaya hak kazanan 105 proje, jüri değerlendirmenin ardından birinci gelenler ülke finalinde gönderilecek. Program açılışında konuşan TÜBİTAK Van Bölge Koordinatörü Doç. Dr. Hayati Çavuş, bölge sergisinin öğrencilerin projelerini daha ayrıntılı ortaya koyma, sunma ve jüri üyeleri önünde savunması için gerçekleştirilen bir organizasyon olduğunu belirtti. Çavuş, “Bölge sergisi esnasında projeler, jüri üyeleri tarafından bir kez daha sözlü ve uygulamalı olarak değerlendirilecek ve daha sonra yapılacak ülke finalinde bölgeyi temsil edecek projeler belirlenecek. Yarışmanın gerçekleştirilmesinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine katkı ve desteklerinden dolayı çok teşekkür ederim” dedi. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ın tebrik ve başarı temennilerine dair açılış mesajının da okunmasının ardından sergilenen projeleri tek tek inceleyerek öğrencilerden bilgi alan Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli ise, “Bu program, Van bölgesinde yer alan illerden ve okullardan öğrencilerin gelmeleri ve birbirleri ile tanışma, kaynaşma, arkadaşlıklar kurma, kültürel ve bilimsel pek çok paylaşımlarda ve kazanımlarda bulunma imkânı sağlıyor. Bölge sergisine davet edilen proje sahibi öğrencileri, öğretmenlerini ve ailelerini kutluyor, sağlamış oldukları her türlü desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum” ifadelerinde bulundu. Van YYÜ Mühendislik Fakültesi sergi salonunda düzenlenen 18. Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Sergisinin 3 gün boyunca jüri üyelerinin yapacağı bilgilendirmenin ardından 25 Nisan Çarşamba günü ödül töreni ile son bulacağı belirtildi. Açılış törenine Rektör Prof. Dr. Hamdullah Şevli, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şenay Baydaş ile Prof. Dr. Murat Kayri, TÜBİTAK Van Bölge Koordinatörü Doç. Dr. Hayati Çavuş, akademisyenler, Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, öğrenciler ve öğretmenler katıldı.