GENEL - 17 Ocak 2020 Cuma 14:54

Karataş: “Köklü sorunlara gerçekçi çözümler gerekiyor”

A
A
A
Karataş: “Köklü sorunlara gerçekçi çözümler gerekiyor”

Memur-Sen İl Temsilcisi Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, 2019-2020 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat dönemi, geleceğe yönelik çizilen hedeflerin uzağında, eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümünün yeni döneme devredilmesiyle, köklü sorunlara kalıcı çözümler getirecek adımların beklentisiyle sona erdiğini belirtti.

Memur-Sen İl Temsilcisi Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, 2019-2020 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat dönemi, geleceğe yönelik çizilen hedeflerin uzağında, eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümünün yeni döneme devredilmesiyle, köklü sorunlara kalıcı çözümler getirecek adımların beklentisiyle sona erdiğini belirtti.


Üç yıllık hizmet süresini tamamlayan sözleşmeli öğretmenlere yer değişikliği hakkı tanınması, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun taslağının hazırlanması, öğretmen atama ve yer değiştirme süreçlerine ilişkin bir çalıştay yapılması gibi bazı adımların dışında beklentileri karşılayacak bir iş ve işlemin hayata geçirilmediğini anlatan Karataş, “Sözleşmeli öğretmenlerin kadro ve eşit haklar beklentisinin karşılanmaması, 3600 ek gösterge artışı sözünün gereğinin yerine getirilmemesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili belirsizlik, öğretmen atama ve yer değiştirme süreçlerine ilişkin bir sistemin oluşturulmaması, unvan değişikliği sınavları konusunda somut bir girişimde bulunulmaması gibi pek çok sorun çözüm bekliyor.


Bunların yanı sıra, ücretli öğretmenlik garabeti, yer değişikliği sürecinde karşılanmayan talepler, öğretmene karşı giderek artan şiddete karşı etkin ve caydırıcı bir adım atılmaması, öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi gibi konularda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir” dedi.


Mesleğin itibarını artıracak, öğretmenlerin haklarını geliştirecek kanun ivedilikle çıkarılmalıdır


Sendika olarak, uzun süre önce teklif ettiğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer verilmesiyle birlikte bir beklentiye dönüştüğünü dile getiren Mustafa Karataş, “Bir an evvel çıkmasını istediğimiz kanun, öğretmenlerin haklarını ve yetkilerini koruyacak ve geliştirecek bir eksende ele alınmalıdır. Öğretmenlerin görev, yetki, hak ve sorumluluklarının belirlendiği, mesleki gelişim ve kariyer basamaklarının ve iş güvencelerinin tanımlandığı, öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu bir an önce çıkarılmalıdır” dedi.


Sözleşmeli öğretmenlikten vazgeçilmeli, istihdam modeli kadrolu olmalıdır


Mustafa Karataş, sözleşmeli öğretmen istihdamı, gerek sözleşmeli eğitimciler gerek istihdamı gerçekleştiren kurumlar gerekse farklı statüdeki personelden aynı kamu hizmetini alan öğrenci ve ebeveynler açısından ciddi sorun oluşturduğunu ifade ederek, “Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş hatanın tekrarı, geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok değeri heba etmenin adıdır. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması anayasal hakları sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakmakta, öğretmenleri işi ile eşi arasında tercihe zorlamaktadır. Haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız yanlış istihdam politikası, öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Kamu istihdam politikalarına yön verenler, nitelikli kamu hizmetinin ancak iş ve iç huzuruna kavuşmuş, anayasal hakları tesis edilmiş kamu personeli eliyle yürütülebileceğini görmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir” dedi.


3600 ek gösterge konusundaki haklı beklenti küskünlüğe dönüşmeden sözün gereği yerine getirilmelidir


24 Haziran seçimleri öncesinde vadedilen, Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer verilen 3600 ek gösterge vaadi konusundaki haklı beklentinin, henüz hiçbir somut adım atılmaması nedeniyle yerini umutsuzluğa ve küskünlüğe bıraktığı bir sürecin yaşanmakta olduğunu belirten Mustafa Karataş, açıklamasını şöyle sürdürdü;


“Eğitim çalışanlara verilen vaadi yerine getirecek, kamu personel sisteminde ülkesine ve milletine hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılayacak, ek gösterge kaynaklı mağduriyetleri giderecek, çalışma barışını ve iş huzurunu sağlayacak şekilde bütün kamu görevlilerini kapsayacak bir ek gösterge çalışması yapılmasını istiyor ve bekliyoruz. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi başta olmak üzere, seçim sürecinde kamu görevlilerine verilen vaatler ivedilikle yerine getirilmeli, sözlerin yerine getirilmemesinin oluşturacağı sosyal maliyet gözden ırak tutulmamalıdır.


2023 Eğitim Vizyonu rafta, hedefler askıda kalmamalıdır


Ülkemizin eğitim sisteminin gelecek projeksiyonunu betimleyen 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nin içerdiği tespitler ve hedefler her geçen gün umut olmaktan çıkmakta, belirsizlik ümitleri söndürmektedir. Vizyon Belgesi’nde yer alan takvim doğrultusunda hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik çabaların yetersiz kaldığı endişesiyle birlikte, sürecin katılımcılıktan uzak, eğitim paydaşlarının görüş ve katkılarının dışarıda bırakılarak yürütüldüğünü görüyoruz. Paydaşların görüş, öneri ve eleştirilerinin hesaba katılmadığı, istişare mekanizmasının devre dışı bırakıldığı bir çalışmanın memnuniyet katsayısı da başarı oranı da düşük olacaktır.


Bakanlık, özellikle eğitim çalışanlarının özlük haklarında ve çalışma şartlarında iyileştirme ve geliştirme vadeden hedefleri bir an evvel hayata geçirmelidir.


Şiddete başvurmanın bedelinin ağır olduğu yasal bir düzenleme yapılmalıdır


Şiddetin her geçen gün arttığını, farklı faillerle yeni kulvarlar bulduğunu, bedelini de eğitimcilerin ve tüm toplumun ödediğini üzülerek müşahede ediyoruz. Şiddeti önleyecek, eğitimcinin itibarını daha da artıracak, konumunu güçlendirecek, onu tehlikelere karşı koruyacak yasal düzenlemelerin yapılması artık kaçınılmazdır. Bunun için, yetkili kişi ve kurumlardan sivil toplum örgütlerine kadar toplumun tüm katmanlarına sorumluluk düşmektedir. Eğitim ve öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere hapis cezası verilmesi; eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve eğitim çalışanlarına karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemlerde ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlığın hukukî yardımda bulunması noktasında düzenleme yapılmalıdır.


Eğitim kurumu yöneticiliği kariyer mesleğine dönüştürülmeli, her olumsuzluğun faturası yöneticiye çıkarılmamalıdır


Eğitim kurumu yöneticiliği, ikincil görev olmaktan çıkarılarak meslekleşmeyi sağlayacak çalışmalar yapılmalı, bununla ilgili olarak yetiştirme programları hazırlanmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak ele alınarak ‘ikincil görev’ ve ‘görevlendirme’ kapsamından çıkarılarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline dönüştürülmesiyle mümkündür. Eğitim kurumu yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, mevzuat kuşatmasından kurtarılmalı, bürokratik rolleri azaltılmalı, yetkilendirilip güçlendirilerek eğitim-öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır. Okul liderliği, yetki ve yeterlilikler yönünden güçlendirildiği gibi, maddi ve manevi yönden de cazip bir meslek hâline getirilmelidir.


Öğretmenlerimizin motivasyonunu daha da artıracak bir kariyer sistemi oluşturulmalıdır


Kariyer basamakları uygulamasının yürürlükte olduğu zaman diliminde yapılan bilimsel çalışmalar, öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının öğretmenleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere teşvik etmenin yanı sıra kendilerini geliştirmelerine ve kariyer basamaklarında ilerlemek için lisansüstü eğitim yapmaya teşvik ettiğini, bu sonuçlar doğrultusunda eğitimde kalitenin artırılmasında önemli bir faktör olduğunu, öğretmenlerin kendini yenilemesi, alanındaki gelişmeleri takip etmesi bakımından olumlu sonuçlar doğurduğunu ortaya koymaktadır. Öğretmenlerin niteliğinin artırılması bağlamında gerçekleştirilecek politika süreçlerinde kariyer basamakları sistemine yeniden işlerlik kazandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir.


Öğretmenlerin yer değişikliği işlemlerinde mağduriyeti önleyecek adil bir süreç işletilmelidir


Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki tasarım eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamamasına, mağduriyetlerin yanı sıra çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak tedbirlerin alınması, rasyonel atama ve yer değiştirme sistemlerinin kurulması, eğitimcilerin en büyük beklentilerindendir. ‘Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Süreci Tespitler ve Bir Model Önerisi’ raporumuzda Bakanlığın ve kamuoyunun dikkatine sunduğumuz üzere, yer değişikliği talepleri adil ve hakkaniyete uygun sonuçlar üretecek şekilde yeniden tasarlanmalıdır.


Eğitimin kalitesi için ter döken memur ve hizmetli çalışanlarımızın özlük hakları iyileştirilmelidir


Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların eğitim-öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği görülmeli; eğitim-öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır. Şef, memur ve hizmetlilere öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ödenmemesi hak ve adalete uygun değildir. Bu nedenle, hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim ve öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir. Eğitim kurumlarındaki personelin haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.


Unvan değişikliği sınavı bir an önce yapılmalıdır


Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında yer alan eğitim çalışanlarının liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde mesleki ilerlemelerini sağlayan en önemli araçlardan birisi olan unvan değişikliği sınavları konusunda Bakanlık somut adım atmalı, unvan değişikliği sınavlarını ivedilikle gerçekleştirmeli; görevde yükselme sınav sonuçları çerçevesinde atama bekleyen boş kadrolara, şeffaf ve merkezi bir süreç dâhilinde atama yapmalıdır.


Darbecilerin izleri tamamen silinmeli, darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği değiştirilmelidir


Kamusal alan yalanıyla yıllarca kadınlara ve kız öğrencilere yönelik uygulanan kılık ve kıyafet dayatması, verdiğimiz mücadele, yaptığımız eylem ve etkinlikler sonucunda kaldırılmış, kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ ibaresinin yönetmelikten çıkarılmasıyla kadının kamu hizmetine katılımında bir engel aşılmış; Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık ve kıyafet dayatmasının kaldırılması son derece önemli bir adım olmuş ve bir yasak daha tarihe karışmıştır. Kamu görevlilerini ilgilendiren çerçeve yönetmelikte acilen değişiklik yapılmalı ve altı yıldır sürdürdüğümüz serbest kıyafet eylemi gerekçelerimizden olan erkek kamu görevlilerine kılık ve kıyafet dayatmasından da vazgeçilmelidir.”


Yarıyıl, eğitim yöneticileri için sorunlara odaklanıp çözümler üretme dönemi olmasını arzu ettiklerini belirten Mustafa Karataş, “Eğitim-Bir-Sen olarak, birinci kanaat döneminin öğrencilerimiz için aktif bir dinlenme dönemi olmasını temenni ediyor, geleceğimize verdikleri emeklerden dolayı eğitim çalışanlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: “101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, meclis toplantısında 2023 Yılı Faaliyet Raporu’nu açıkladı. İmamoğlu, "101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık. Hane halkına 33 milyar 425 milyon TL’lik cari transfer gerçekleştirdik. 115 milyar 380 milyon TL ile ulaşımı destekledik” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ilk meclis toplantısının son gününde 2023 Yılı Faaliyet Raporu açıklandı. Fatih Saraçhane’de bulunan binada gerçekleşen toplantı, Meclis Başkanvekili Nuri Aslan’ın başlatmasıyla gerçekleştirildi. “101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık” 2023 yılına ilişkin faaliyet raporunu açıklayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “101 milyar 745 milyon TL yatırım yaptık. Hane halkına 33 milyar 425 milyon TL’lik cari transfer gerçekleştirdik. 115 milyar 380 milyon TL ile ulaşımı destekledik. Çevre için 31 milyar 540 milyon TL kaynak kullandık. Sağlık ve sosyal hizmetler için kullandığımız kaynak 25 milyar 475 milyon TL. Spor, kültür, eğitim hizmetlerimiz için gerçekleştirdiğimiz harcamalarımızın toplamı 19 milyar 645 milyon TL. 37 milyar 545 milyon TL raylı sistemlerimize sermaye yatırımı yaptık. Fen işleri eliyle 29 milyar 945 milyon TL sermaye yatırımı gerçekleştirdik. Yol yapım ve bakımı için gerçekleştirdiğimiz harcama 14 milyar 355 milyon TL. Ulaşımı 21 milyar 415 milyon TL ile sübvanse ettik. Toplumsal dayanışmayı güçlendiren ve böylece insanların sosyal destek sistemine daha az ihtiyaç duymalarını önceleyen bir anlayışla son 5 yılda olduğu gibi, 2023 yılında da çok yoğun sosyal destek hizmetleri sunduk” dedi. “156 bin 322 çocuğumuza ücretsiz süt ulaştırdık” İmamoğlu konuşmasının devamında, "Örneğin, 2023 yılında 231 bin 354, toplamda ise 1 milyon 59 bin 612 haneye Sosyal Destek İstanbulkart ile periyodik olarak nakdi destek sağladık. Karakış Desteği, Ramazan Ayı Desteği, Yaşlı Sanatçılar Desteği, Kadın Sığınma Evi Desteği, Deprem Desteği gibi düzenli ve tek seferlik nakdi destekleri 2023 yılında 353 bin 864 yurttaşımıza, 5 yıllık dönemimizde toplamda 733 bin 41 yurttaşımıza ulaştırdık. 100 bin üniversite öğrencisine 7 bin 500 TL nakdi destek sağladık. Toplamda ise 279 bin 198 üniversite öğrencisine nakdi destek verdik. 156 bin 322 çocuğumuza ücretsiz süt ulaştırdık. Toplamda ise 623 bin 553 çocuğumuza ücretsiz süt dağıtımı yaptık. Evlilik Desteği kapsamında, ihtiyaç sahibi 8 bin 682 çifte nakdi destek sunduk” şeklinde konuştu. “11 kent lokantasıyla yaklaşık 2,5 milyon kişiye 40 TL’ye 4 kap yemek desteği verdik” Kent Lokantası’nın hizmetlerine dikkat çeken İBB Başkanı İmamoğlu, “Dezavantajlı mahallelerdeki okulların çevresinde 823 bin adet Beslenme Desteği dağıtımı yaptık. Açtığımız 11 Kent Lokantası ile yaklaşık 2,5 milyon kişiye 40 TL’ye 4 kap yemek desteği verdik. Açtığımız 14 yurtta 5 bin 619 öğrenciye kamu güvencesiyle barınma imkanı sağladık. Sayıları artık 100’ü geçen Yuvamız İstanbul, ders atölyelerimiz, teknoloji atölyelerimiz ve gençlik ofislerimizle çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim ve gelişimlerine katkı sunduk. 0-4 yaş arası çocuğu olan 614 bin anneye toplu ulaşımdan ücretsiz yararlanmalarını sağladık. İBB Kadın, Kadın Dayanışma Evi ve kadın danışma birimleri ile binlerce kadına barınma hizmeti ve sosyal hizmetler sunduk” ifadelerini kullandı. İBB Meclisi’nde Filistin’e destek çağrısı Daha sonra söz hakkı alan Büyük Birlik Partisi Grup Başkan Vekili Dursun Çağlayan, “Biz Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolluk ücretimizi, Büyükşehir Belediye Başkanımız Filistinli çocuklara yapmaya başlayacakları yardım kampanyası hesap numarasını bize ilettikleri takdirde sonuna kadar onların hesaplarına yatmasını talep ediyoruz. Buna katılacak olan meclis üyelerimizi arkadaşlarımızdan, kardeşlerimizden siyasi görüş ayırt etmeden emeği geçen katkısı olan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz” diye konuştu. "Sandıktan çıkan mesajları herkes kendi zaviyesinden değerlendirecektir, muhasebesini yapacaktır" AK Parti Grup Başkan Vekili Zeynel Abidin Okul ise konuşmasında, “Sandıktan çıkan mesajları herkes kendi zaviyesinden değerlendirecektir, muhasebesini yapacaktır. Bizler de kendi değerlendirmelerimizi çok ciddi bir şekilde yapmaktayız. Her biri 250 yatak kapasiteli 10 huzurevi açacağız denmiş, sadece bana gelen bilgi 1 tanesinin açıldığı birinin de sadece temeli atıldı. Biz görevi devrettiğimizde İstanbul’daki verilere baktığımızda 11 milyona yakın ücretsiz yemek dağıtıldığı, bugün ise bu rakamın 9 buçuk milyona düştüğü görülmektedir. Kent lokantalarını destekliyoruz. Güzel faaliyetlerde bulunuyorlar. Sayılarının arttırılmasını bekliyoruz. Ama bu aradan geçen 1 buçuk milyon eksik yemek acaba kent lokantalarında anlatılan 1,6 milyonluk uygun yemeğin reklamı yapılırken bu kadar yemek neden dağıtılmadı?” cümlelerini kulandı.
İstanbul Emine Erdoğan: "Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş bitkiler alemidir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, "Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş sayısız türü bünyesinde barındıran bitkiler alemidir. Bugün fitoterapi olarak bilinen bitkilerle tedavi, bilimsel geçerliliği olan, kanıta dayalı bir tedavi yöntemi halini almıştır" dedi. Emine Erdoğan, İstanbul’da Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ev sahipliğinde düzenlenen "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) - Bitkisel İlaçlar İçin Düzenleyici İşbirliği Ağı (IRCH) 15. Yıllık Toplantısı ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Kılavuz ve Strateji Geliştirme Çalıştayı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’den ve dünyanın farklı yerlerinden gelen, bilim insanları ile buluşmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu söyledi. Sağlığı korumanın ve hastalıklardan arınmanın, var olduğu günden bu yana insanlığın ortak derdi olduğunu dile getiren Erdoğan, bu yolda birbirine eklenerek kar topu gibi büyüyen tecrübelerin insanlık tarihinin tüm birikiminden izler taşıdığını belirtti. Erdoğan, sahip oldukları bu hazinenin, Doğu’nun ve Batı’nın, geleneksel ve modernin ahenk içinde yoğurulmasının eşsiz bir sembolü olduğunu kaydederek, "Yüzyıllar boyunca hekimler, ’Biz insanı en güzel biçimde yarattık’ ayeti kerimesinin bir tezahürü olarak, kutsal kabul edilen sağlığı korumak ve bu uğurda tedavi yöntemleri geliştirmek için tabiatı incelemiş, yaratılan her şeyi hikmet nazarıyla satır satır okumuştur. Şifanın arandığı en kadim kaynaklardan biri hiç şüphesiz hala keşfedilmemiş sayısız türü bünyesinde barındıran bitkiler alemidir. Bugün fitoterapi olarak bilinen bitkilerle tedavi, bilimsel geçerliliği olan, kanıta dayalı bir tedavi yöntemi halini almıştır" diye konuştu. "Sayısız alimin keşifleri ve kaleme aldıkları eserler hala bilim insanlarımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir" Bugün birçok hastalığın tedavisinde bitkilerden elde edilen ilaçlar kullanıldığını bildiklerine dikkati çeken Erdoğan, "Anadolu toprakları, sahip olduğu 3 bini endemik, toplam 12 bin bitki türüyle bitkilerle tedavi alanında müstesna bir yere sahiptir. Sadece bitki çeşitliliği açısından değil, üzerinde birçok önemli hekim ve bilim insanının yaşamış olması hasebiyle de Anadolu toprakları kadim tıp kaynakları açısından önemli bir konumdadır. Razi’den İbni Sina’ya, Hipokrat’tan Galen’e sayısız alimin keşifleri ve kaleme aldıkları eserler hala bilim insanlarımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir" ifadelerini kullandı. Emine Erdoğan, buna bir örnek olarak, geçen yıllarda tercümesini gerçekleştirdikleri "Kitabül Cemi Fil Edviyetül Müfrede" kitabından bahsetmek istediğini aktararak, şöyle devam etti: "13. yüzyılda yaşayan ve botanik biliminin kurucusu olarak kabul edilen İbnü’l Baytar’ın bu değerli eserinin ne yazık ki Türkçe tercümesi bulunmuyordu. 19. yüzyılda Batılı bilim insanları tarafından önemi fark edilerek çeşitli dillere çevrilmiş olan bu eseri Türkçeye kazandırmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ancak elbette yeterli görmüyoruz. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının, insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim." "DSÖ geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ülkelerin sağlık sistemlerine dahil edilmesini teşvik etmektedir" Tıp alanında miras aldıkları bu köklü geçmişe sahip çıkmayı, milli ve vicdani bir sorumluluk olarak gördüklerine işaret eden Erdoğan, bu nedenle yürüttükleri çalışmaların bu sorumluluk duygusunun bir sonucu olduğunu söyledi. Emine Erdoğan, hastalıklarla mücadelenin, biçim değiştirse de her dönem insanlığın temel uğraş konularından biri olduğunu dile getirerek, "Teknolojinin gelişmesiyle teşhiste kat edilen mesafenin önemini yadsıyamayız. Ancak diğer taraftan artan kronik hastalıklar ve aşırı ilaç kullanımı tüm dünyada sağlık politikalarını yeniden gözden geçirmenin zorunlu olduğu kanısını güçlendirmiştir. Bu noktada DSÖ geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ülkelerin sağlık sistemlerine dahil edilmesini teşvik etmektedir" ifadelerini kullandı. Tarihi öğretilerin gün yüzüne çıkarılıp, modern uygulamalara entegrasyonunda üzerlerine düşeni yerine getirmek için 2012 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı kurulduğunu aktaran Erdoğan, gerekli mevzuat düzenlemesi yapıldığını vurguladı. "GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli" Emine Erdoğan, 2014 yılında yürürlüğe giren Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin bu çerçevede önemli bir adım olduğundan bahsederek, şunları söyledi: "Bu sayede Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, birçok üniversitede Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları (GETAT) eğitim ve uygulama merkezleri açıldı. Ancak GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli. Bu minvalde geçtiğimiz aylarda ülkemizin saygın araştırma kuruluşlarından biri olan TÜBİTAK Başkanlığımız tarafından geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın araştırılmasına yönelik proje çağrısına çıkıldı. Akademik çalışmaların ve bilim insanlarının GETAT uygulamalarına gösterdiği ilginin son derece önemli olduğunu düşünüyorum." Bu sayede Türkiye’nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına emin olduğunu vurgulayan Erdoğan, topraklarının zengin şifa birikiminin, Sağlık Bakanlığınca patenti alınan "Anadolu Tıbbı" markası altında daha da geliştirilerek, insanlığın istifadesine sunulacak olmasının ümit verici bir gelişme olduğunu dile getirdi. Emine Erdoğan, başta Sağlık Bakanlığı ve DSÖ olmak üzere organizasyonda emeği geçen herkese ve katılımcılara katkıları için teşekkür etti. Hazreti Muhammed’in "Sağlık, vücutları sağlam insanların başına konmuş bir taçtır. Onu ancak hastaların gözü görür" Hadis-i Şerifi’ni aktaran Erdoğan, "Hastalığın değil, şifanın merkeze alındığı, geleneğin hak ettiği itibara yeniden kavuşarak, hayatımıza hikmeti ve şefkati kazandırdığı bir dünyayı, hep birlikte inşa edebilmeyi diliyorum" şeklinde konuştu. Emine Erdoğan, katılımcılarla aile fotoğrafı çektirdi Emine Erdoğan, programa katılan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanı Yardımcısı Huzeyfe Yılmaz, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İhsan Ateş, DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, DSÖ Geleneksel, Tamamlayıcı ve Entegratif Tıp Birimi Sorumlusu/ Dünya Sağlık Örgütü Bitkisel İlaçlar İçin Uluslararası Düzenleyici İşbirliği Ağı (DSÖ-IRCH) Sekreterya Grup Başkanı Dr. Kim Sungchol ve DSÖ-IRCH Sekreterya Grup Başkan Yardımcısı Dr. Charles Wu ile aile fotoğrafı çektirdi. Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA) tarafından mini konser verilen programda, çalıştayla ilgili tanıtım videosu izletildi. Programda, Sağlık Bakanı Koca ve DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Kluge konuşma yaptı. Konuşmaların ardından, Sağlık Bakanı Koca Emine Erdoğan’a geleneksel tıbbın simgesi olan "hayat ağacını" hediye olarak takdim etti. Emine Erdoğan daha sonrasında beraberindekilerle, Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanan "Anadolu’da Tıbbın Tarihi" sergisini ziyaret etti. Sergide, geleneksel tıp yöntemlerinin yer aldığı kitaplar ve bitkiler tanıtılıyor.