- 14 Ocak 2018 Pazar 10:14

Cam sanatına gönül verdi, mesleğini değiştirdi

A
A
A
Cam sanatına gönül verdi, mesleğini değiştirdi

Asıl mesleği mühendislik olan Cem Kılıç, hobi olarak yaptığı cam sanatını asıl mesleğine dönüştürdü.

Asıl mesleği mühendislik olan Cem Kılıç, hobi olarak yaptığı cam sanatını asıl mesleğine dönüştürdü.


Cam antik çağlardan günümüze birçok objenin yapımında kullanılıyor. Cam işleme, endüstriyel tarafının yanı sıra, aynı zamanda bir el sanatı niteliği taşıyor. Eskiden atölyelerin sayıca azlığı ve yeterince usta yetişmemesi nedeniyle, cam işleme sanatı nesli tükenmeye yüz tutan sanatlar arasına girmişse de gidişat gün geçtikçe iyileşiyor. Bu durum hobi veya meslek olarak da cam sanatına duyulan ilginin canlanmasına neden oluyor. Günlük hayatta kullanılan, işlenerek birçok ürün elde edilen cam, Eskişehir’in tarihi Odunpazarı Bölgesinde sanata dönüşüyor



“Hobi gibi başladı, gönül verdik bu mesleğe”


Odunpazarı mevkiinde cam atölyesi olan 28 yaşındaki Cem Kılıç aslında mühendis olduğunu, hobi olarak sanatı yapmaya başlayıp sonrasında meslek haline dönüştüğünü ifade etti. 7 yıldır cam sanatıyla uğraşan Kılıç, “Hobi gibi başladı, gönül verdik bu mesleğe, yavaş yavaş ilerlettik derken meslek haline geldi. Çoğu kişi bu meslekte alaylı, şuanda alaylı olmanın avantajları var. Yani bir sanat olduğu için dünyada da çok genç bir sanat bizim kullandığımız teknik 70-80 yıllık, Türkiye’de çok fazla değil mevzusu. Kendi kendine öğrenmek, biraz kendi elini tanımakla alakalı, çok fazla bu işin eğitimini verecek insan dünyada yok zaten o yüzden kendi kendine öğrenmek çok daha faydalı oluyor” şeklinde konuştu.



“İtalyan camı denildiğinde satılıyor”


Ham madde olarak camın ithal edilmesi ve şekillenmesi süreciyle ilgili bilgiler aktaran sanatçı Cem Kılıç, “İtalya’dan geliyor, Venedik’te bir ada var Murano adası, dünyada camın beşiği diyebiliriz. Orada üretiliyor camlarımız, dünyanın en kaliteli camları İtalyanlar bir numara bu işte. İtalyan camı dediğimde ben bir şeyi satabiliyorum. Türk camı desem başka bir yerde satamam. Bir dezavantajımız enerji pahalı ülkemizde fosil yakıtlar olsun, elektrik olsun pahalı ama en büyük kalemimiz el emeği olduğu için bir şekilde kotarıyoruz, yeni şeyler üretmeye çalışıyoruz. Biz yarı mamül halinde alıyoruz camı, bu teknikte ağırlıklı olarak çubuk camlar kullanıyoruz. Propan oksijen alevi kullanıyoruz. Propan oksijen alevinde bu çubuk camları eriterek şekillendiriyoruz ondan sonra ara verilerek de devam edilebiliyor bazı yöntemlerle. Sonrasında soğutma geliyor, soğutmadan sonra bazı ürünler sadece camdan oluyor, bazıları metallerle kombin edilerek oluyor orası takı tasarımına giriyor” dedi.



“5 yaşında çocuklar cam koleksiyonu yapmaya başladılar”


Ayrıca günden güne popüler olan sanatın geçmişten bugüne gelişine dikkat çeken Kılıç, “Hobi olarak merak salan koleksiyonerler var. Ülkemizde yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı. Biz bunu çok yakından gözlemledik aslında, 7 sene önce bunları neden satıyorsunuz? Alıyor mu insanlar? diye sorular alırken, şimdi görüyorum 5 yaşında çocuklar cam koleksiyonu yapmaya başladılar” diye konuştu.


Son olarak ülkemizde sanatların kaybolmasını eleştiren sanatçı, “İnsanlara hep söylediğimiz bir şey var. İstanbul’da merdiven altında fil yapan ustalar var. Bundan yaklaşık 30 yıl önce çok meşhurdu, hepimizin misafir odalarında cam hayvanlar vardı. Biraz bu bizim kaderimiz, milletimizin kaderi her işi saklıyoruz, yeni nesillere öğretmiyoruz. Öyle gidecek sanıyoruz ama hiçbir zaman öyle gitmiyor. Yeni şeyler katılmıyor bu mesleğe gelişmiyor, devam etmiyor. O insanlar hala 30 yıldır fil yapıyorlar. Çin’le de rekabet edemiyoruz. Bir süre sonra Çinliler yapıyor yani bu işi ya da uzak doğudaki diğer ülkeler yapıyorlar. Rekabet edemeyince de fiyatlar düşüyor. Artık katma değeri çok düşük bir malzeme haline geliyor. Ama aynı miktarda camla biraz daha farklı çalışıp daha fazla uğraşıp 10 katı değerli bir malzeme üretebiliyorsunuz. Bir çok ölmek üzere olan sanatta da bu şey söz konusu. Biz sanatlarımızı geliştirmedik, uyum sağlamadık çağa, yeni şeyler üretmedik insanlar aslında birazda bu yüzden ilgi göstermiyorlar” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Prof. Dr. Alaeddinoğlu: “Van’daki çığların temel nedeni sulu kar" Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van’da art arda meydana gelen çığ olaylarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunarak, “Yeni düşen sulu karla birlikte eski kar kütlesi ağırlaştı. Dolayısıyla eğim doğrusu akışa geçti ve şüphesiz bölgede ciddi çığ olaylarına neden oldu” dedi. Geçtiğimiz günlerde olumsuz hava şartlarının etkili olduğu Van-Çatak ve Van-Bahçesaray karayolu üzerinde bulunan çok sayıda bölgeye çığ düştü. İki gün içinde 10’dan fazla çığın meydana geldiği Çatak ve Bahçesaray karayolları ise ulaşıma kapanmıştı. Birkaç gün içinde çok sayıda çığın düşmesi bölge insanını endişelendirirken, uzmanlar ise yaşanan duruma ilişkin uyarıda bulundu. Özellikle mart ayındaki yağışların sulu bir kar yapısıyla düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Alaeddinoğlu, bu durumun yüksek kesimlerdeki kar birikintilerinin ağırlaşmasına ve çığ riskinin artmasına neden olduğuna dikkat çekti. Eğimli yamaçlardaki kar birikintilerinin ağırlaşmasıyla birlikte, eğim doğrultusunda aşağı kayması ve çığ oluşumu riskinin arttığını vurgulayan Alaeddinoğlu, son 10 gün içerisinde bölgede yaşanan ciddi çığ olaylarının temel nedeninin ise bu olduğunu bildirdi. Alaeddinoğlu, bu tür durumlarda ilgili kurumların bölgedeki insanını bilgilendirmesi ve önlem alınması gerektiğini kaydetti. “Düşen sulu karla birlikte eski kar kütlesi ağırlaştı” İHA muhabirine konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, geçmişte genellikle mart ayında meydana gelen çığların küresel ısınma ve havaların sıcak gitmesiyle birlikte ocak ve şubat aylarında da meydana geldiğini belirtti. Mart ayında düşen yağışların sulu kar şeklinde olmasının çığ riskini artırdığını ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Mart ayında yaşanan yağışın sulu bir kar yapısı vardı. Dolayısıyla daha önceden havzada yüksek kesimlere düşmüş olan karın önemli bir kısmı orada duruyordu. Eğim doğrultusunda havaların ısınmasıyla birlikte toprakla kar örtüsünü de birbirinden tutacak o yapı ortadan kalkmıştı. Yeni düşen sulu karla birlikte eski kar kütlesi ağırlaştı. Dolayısıyla eğim doğrusu akışa geçti ve şüphesiz bölgede ciddi çığ olaylarına neden oldu. Özellikle son 10 gündür ciddi sayıda çığ olayının gerçekleşiyor olmasının temel nedeni budur” diye konuştu. “İnsanlara böyle bir tehdidin olduğunu söylemeli” Meydana gelen çığların bir faciaya dönüşmemesi için gerekli önemlerin alınması gerektiğini dile getiren Alaeddinoğlu, “Kısa süreli kar yağışı ve sonrasında çığların olması mümkün. Çünkü toprakla karı tutan herhangi bir bağ kalmayınca düşen yeni karın ağrıyla birlikte eğim doğrusundan akışa geçen o kar örtüsü çığa neden olur. Dolayısıyla bu tarz yağışların gerçekleştiği zamanlarda ilgili kurum ya da birimler, kesinlikle o bölgede yaşayan ve o güzergahını kullanan insanları bilgilendirmelidir. İnsanlara böyle bir tehdidin olduğunu söylemelidir. Aksi takdirde kontrollü patlatma veya diğer önlemler devreye girmeden insanların canına ya da malına zarar verebilir. Tabi bunun önüne geçmek, onların hayatlarını korumak bütün kurumların görevidir” şeklinde konuştu.
Antalya AŞT’nin ‘Huysuz’ oyununu beğeni topladı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde Antalya Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği ‘Huysuz’ oyununu izleyerek, Genel Sanat Yönetmeni ve oyunculara çiçek takdim etti. AŞT’nin 40 yıldır sahnelerde perde açmasının önemine değinen Başkan Böcek, sanata ve sanatçıya sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi. Antalya Şehir Tiyatrosu (AŞT) 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde ‘Huysuz’ oyunu ile izleyiciyle buluştu. Sahnelendiği ilk günden itibaren izleyiciden büyük beğeni toplayan ve kapalı gişe oynayan ‘Huysuz’ yine izleyenleri büyüledi. Oyunu izleyenler arasında yer alan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’te oyun sonrasında sahneye çıkarak, AŞT Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ve oyunculara çiçek takdim etti. “Tiyatro emekçilerinin günlerini kutladı” “40 yıldır perdesini hiç kapatmayan, yurt içi ve yurt dışında oyunları ile izleyiciyle buluşan tüm AŞT oyuncularının ve Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutluyorum” diyen Başkan Muhittin Böcek, “AŞT bu sahneye 2.5 yıl önce taşındı. Tüm oyuncularının ve çalışanlarının büyük emekleri var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ’Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir’ sözü ile sanata olan önemini belirtmiştir. Bizde sanata ve sanatçılarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. AŞT Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür başta olmak üzere siz değerli sanatçılarımız iyi ki varlar. Hepsinin bu özel gününü kutluyorum” ifadelerini kullandı. “Perdemiz 40 yıldır açık” Oyun sonrasında ‘Huysuz’ oyuncuları performansları ile uzun süre ayakta alkışlandı. AŞT Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ise bu sahnede izleyicilerin karşısında kendilerini çok iyi hissettiklerini belirterek, “27 Mart’ta çok güzel şeyler oldu. 3 sahnemizde tarihimizde ilk defa perde açtık. Anadolu’da 40 yılını dolduran ve hiç kesintisiz perde açan tek tiyatro olma unvanını taşıyoruz. Bu muhteşem bir şey. Bizlere her konuda destek olan Muhittin Başkanımıza da çok teşekkür ederiz. 40 yıldır tiyatromuzda emeği olan herkese, 40 yıldır bu sahnelerde alkışlayan tiyatroseverlere minnettarız” diye konuştu. 40. yıl sergisini gezdi Daha sonra ise Başkan Muhittin Böcek, Mehmet Özgür ve tüm oyunculara çiçek takdim etti. Başkan Böcek, oyuncularla 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü anısına öz çekim yaparak, bu anı ölümsüzleştirdi. Başkan Böcek, AŞT fuayesinde açılan, oyunlarının afişleri, oyunlardan fotoğraflar, ödüller ve oyunlarla ilgili gazete kupürlerinin yer aldığı AŞT’nin 40. Yıl Sergisi’ni de ziyaret etti.