GENEL - 24 Ekim 2020 Cumartesi 12:09

Eskişehir Şeker Fabrikası’nın şehir dışına taşınması çağrısı

A
A
A
Eskişehir Şeker Fabrikası’nın şehir dışına taşınması çağrısı

ESKİŞEHİR(İHA) – Kurulduğu 1933 yılından bu yana üretimiyle Türk ekonomisine büyük katkılar sağlayan Eskişehir Şeker Fabrikası’nın bulunduğu bölge; yıllar içinde kent merkezinin ortasında kaldı.

ESKİŞEHİR(İHA) – Kurulduğu 1933 yılından bu yana üretimiyle Türk ekonomisine büyük katkılar sağlayan Eskişehir Şeker Fabrikası’nın bulunduğu bölge; yıllar içinde kent merkezinin ortasında kaldı. Fabrikanın, çevreye yaydığı kötü kokular başta olmak üzere birçok sebepten dolayı kent dışına taşınması gerektiği belirtiliyor.


Eskişehir’e ilk adımın atıldığı andan itibaren kendisini hissettiren Şeker Fabrikası’nın insanı rahatsız edici kokusu, tüm Eskişehir’i ve özellikle da Şeker Mahallesi’nin havasını adeta dev bir kanalizasyona çeviriyor. Şeker Mahallesi’nden otogara, Doktorlar Caddesi’nden Yenibağlar’a kadar şehir merkezinin hemen her yerinde hissedilen ağır koku sebebiyle insanlar, evlerinde pencere açmaya çekindiklerini ifade ediyor. Pandemi sebebiyle dezenfektana olan ihtiyaç artınca bir yıllık alkol üretimini bir ayda yapan fabrikanın etrafa yaydığı koku da büyük bir artış gösterdi. Vatandaşlar; fabrika yüzünden hayat konforlarının oldukça olumsuz etkilendiğini söylerken, sağlıklarının da kötü yönde etkilenebileceğini iddia etti. İnsanlar sorunun kalıcı bir çözüme kavuşması için, 1933 yılında boş bir alana inşa edilen fabrikanın bulunduğu yerin artık kent merkezinde kalması nedeniyle, tek çözümün fabrikayı şehrin dışında bir yere taşımak olduğunu düşünüyor.



“Fabrika yöneticileri de taşınmasının tek çözümü olduğu inanıyor”


Eskişehir’in temel problemlerinden biri olan Şeker Fabrikası kokusu hakkında eski üst düzey fabrika yöneticisinin yaklaşık 10 yıl önce, “Fabrika buradan taşınmadan bu sorun bitmez” dediği aktarıldı. Tüketiciyi Destekleme Derneği Genel Başkanı Süleyman Bakal, fabrika kurulduğunda konumunun bir problem teşkil etmediğini, fakat yıllar içerisinde bunun bir sorun haline geldiğini ifade etti. Bakal konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:


“Eskişehir’in temel sorunlarından birisi de Eskişehir Şeker Fabrikası’nın şilempe kokusudur. Cumhuriyetin önemli kazanımlarından olan fabrika, zaman içerisinde kent merkezinin içerisinde kalmıştır. Yıllardır Şeker Fabrikası’nın kampanyası başladığı zaman Eskişehir’de şilempe kokusu başlar ve Eskişehirli tüketiciler de bu kokudan şikâyetçi olurlar. Eskişehirli tüketicilerin bu şikâyeti Şeker Fabrikası’nın yöneticilerine ulaştığı zaman yöneticiler, yıllardır fabrikanın koku sorununu çözeceklerini ifade ederler ancak uzun yıllar geçmesine rağmen bu sorun çözülememiştir. Bundan 10 yıl kadar önce yine Şeker Fabrikası’nın koku sorunu ve Porsuk’taki balık ölümleri konusunda Şeker Fabrikası’nın üst düzey yöneticisiyle yaptığımız bir görüşmede yönetici, fabrikanın mevcut alanda kurulu bulunmasından dolayı bu koku sorununun çözülemeyeceğini söylemişti. Teknolojisinin çok eski olduğunu bize ifade etmişti. Üst düzey yöneticinin bizimle paylaştığı önerisi şuydu: ‘Şeker Fabrikası buradan taşınmalı’. Bunun için de pancar üretim merkezlerine en yakın yerlerden birisi olan Alpu Işıkören’in daha uygun olacağını söylemişti. Tüketicilerin kendine üretim için tanıdığı toleransı biraz daha Şeker Fabrikası yöneticilerinin fazlaca kullandığını ifade edebiliriz. Burada aslında bazen şikâyetler yükseldiği zaman kısa bir süre koku önleniyor veya azaltıyor ama şikâyetler azaldığı zaman şehrin büyük bir bölümünde koku hissediliyor. Mesela şehrin İstanbul çıkışında, Batıkent’te, Esentepe’de, şehir merkezinde ve hatta büyükşehir belediyesi ile valiliğin olduğu alanlarda bile Şeker Fabrikası’nın kokusunu tanıyan Eskişehirliler oraların koktuğunu hissedebilirler”.



“Tek çözüm fabrikanın şehir dışına taşınmasıdır”


Zamanında fabrikanın yerinin Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlendiği, fakat o dönemde buralarda yerleşim olmadığı ifade edildi. Fabrikanın milli bir değer olması sebebiyle işin manevi bir boyutunun da olduğu aktarılsa da bu sorunun çözümü için yer değişikliğinin şart olduğu belirtildi. Bölge hakkında bilgi sahibi olan TOKİ Sıraevler Şeker Mahallesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akkoç konu hakkındaki düşüncelerini şöyle paylaştı:


“Sitemizde 644 tane hane, 656 iş yeri ve dükkân var ve yaklaşık 2 bin 300 insan burada yaşıyor. Bu fabrika artık şehir içerisinde olmuyor, şehre sürekli koku veriyor. Bakmayın, biz fabrikanın doğu tarafındayız. Fabrikanın güney tarafındaki kısım bu kokuyu daha çok soluyor. Yani bu koku sadece bize has değil. Şehirde kimi çevirirseniz çevirin bu kokudan mustarip. Meşhur Doktorlar Caddemiz var, orada bile bu kokuyu alırsınız. Bu koku bu dönemde mevsimlik olarak hissediliyor. Belli yerlere filtre takarsın veya bu gibi tedbirler alırsın ama en önemli tedbir fabrikanın buradan kalkması. Bu da bizi aşan bir şey. Nereye gidecek, nasıl gidecek, nerede olacak gibi sorular kesinlikle devlet büyüklerimizin bileceği bir konu. Yapılması gerekiyor mu? Evet, yapılması gerekiyor”



“Bir kanalizasyonun içinde oturuyormuş gibi hissediyorsunuz”


Fabrikanın yakınında oturan vatandaşların bu sorundan daha fazla mustarip olduğu belirtilirken, yaklaşık bir yıldır fabrikanın bulunduğu Şeker Mahallesi’nde oturan Remziye Can, bu kokunun yılın belli periyotlarında hissedildiğini aktardı. Ancak bu yıl pandeminin de etkisiyle alkol ihtiyacı artınca üretimde büyük bir artış yaşandı ve bunun üzerine kokunun da arttığı gözlemlendi. Bir yıldır fabrikaya oldukça yakın bir yerde yaşayan öğretmen Remziye Can durumdan hiç memnun olmadıklarını söylerken, “Eskişehir’in zaten var olan fabrikası sebebiyle yılın belirli periyotlarında vardır koku. Ancak bu sene pandeminin de etkisiyle çok fazla üretim yapıldığını biliyoruz. Sosyal medyadan takip ettiğimiz üzere son bir ayda bir yıllık üretim yapıldığını biliyoruz. Ama bu kokunun çevresel etkileri çok fazla. Evet gurur duyuyoruz bir yıllık çalışmanın bir aya sığdırılmış olmasından. Ancak biz evde pencerelerimizi açamaz, balkonumuzda ve bahçemizde oturamaz pozisyondayız. Çünkü kapıyı pencereyi açtığınızda ya da dışarı çıktığınızda bir kanalizasyonun içinde oturuyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu durum yaşam kalitemizi bu şekilde etkiliyor. Bir de bunun hastalıklar tarafı var. Hava kirliliği, partiküller sayısı, çıkarttığı buharın yaymış olduğu mantarlar; bunların hepsi akciğer hastalıkları sebepleri ve bizim yaşam kalitemizi, yaşayacağımız sağlıklı yılları etkiliyor. O yüzden biz bu konuda çok şikâyetçiyiz” şeklinde mağduriyetini anlattı.



Taşınması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yardım isteniyor


Fabrikanın bu duruma önlem olacak tedbirler alması gerektiği aktarılırken, sineklere karşı ilaçlama gibi önlemlerin yeterli olmadığı belirtildi. Bu önlemi kendilerinin de alabileceğini ifade eden Remziye Can, kokuya müdahale edemediklerini söyledi. Can, “Bunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir çözüme ulaştırılması gerekiyor. Belediyeye ulaştığımızda da zaten aynı cevabı almış durumdayız. En iyi, en akılcı çözüm aslında fabrikanın başka bir yere taşınması. Çünkü yerleşim yerleri, fabrikanın bütün olumsuz etkilerine maruz kalıyor. Hava, toprak ve gürültü kirliliği, radyasyon gibi olumsuzlukların hepsi fabrikanın taşınması için birer faktör. Ancak belki bunun bizim bilemediğimiz farklı nedenleri vardır. Ama en kesin çözüm bu gibi görünüyor. Yani fabrika şehir dışında bir yere taşınmalı” diye konuştu.



“Bu üretim dünyanın her yerinde yapılsa da böyle bir koku oluşturmuyor”


Fabrikanın çok yüksek seviyede üretim yaptığı ve bu nedenle fabrika yönetimi tarafından vatandaşlardan fedakârlık yapmalarının beklendiği iddia edildi. 13 yıldır fabrikanın bulunduğu Şeker Mahallesi’nde yaşamını sürdürerek fedakârlık yapan emekli doktor Şiran Karapınar, “Pandemiyle birlikte alkol üretimi için küspeler biriktirilmeye başlandı. Ama direkt fabrikanın etrafında büyük naylonlara sarılıp biriktirildi. Yaz mevsimi de çok sıcak geçti ve bir süre sonra küspeler çürüdü ve koku salmaya başladı. İnanılmaz dayanılmaz bir kokuydu gerçekten. Sadece koku değil, mesela bu yaz hiçbir yöntemle sonu getirilemeyen bir sinek problemi çıktı. Sineklik tellerinden bile içeri giren meyve sinekleri aşırı miktarda vardı. Koku yine aşırı rahatsız ediciydi, tam bir kanalizasyon kokusuydu. Bununla ilgili hem biz hem de yetkililer bayağı bir uğraş verdik. Fakat dönüp dolaşıp alkol üretimi için, küspe alkol üretiminde kullanılıyormuş, böyle bir fedakârlık yapılmasının beklendiğini okudum ben basından. Biz fedakârlığı zaten yapıyoruz. Ben 13 yıldır burada oturuyorum. Ama bu artık fedakârlık boyutunu geçti. Çünkü bir kanalizasyonun içerisinde yaşıyor olmak beklenebilecek bir fedakârlık değil. Dünyanın her yerinde alkol üretiliyordur ama bu şekilde değildir. Eminim ki hiçbir yerde alkol üreten fabrika etrafına kanalizasyon kokusu yaymıyordur” diyerek tepkisini gösterdi.



“Bu koku; akciğer rahatsızlıklarına sebep oluyor, astım ve alerji krizlerini tetikliyor”


Bu durumun sağlık açısından da büyük sorunlara yol açtığını aktaran emekli doktor Şiran Karapınar, “Bildiğimiz kadarıyla bir amonyak havuzu var zaten burada ve ben şekeri amonyak ile ayrıştırdıklarını biliyorum. Bunun havaya karışan kokusu tabii ki insan sağlığı için zararlı. Küspenin içerisindeki koku yapan da çürümüş materyaller ve daha bilemediğim pek çok kimyasal var. Bu işlenmiş bir küspe, gıda mühendisleri muhtemelen daha iyi biliyordur. O havanın içerisindeki kötü kokuyu yapan bütün partiküller insan vücuduna, akciğerlere zaten direkt zararlı. Mesela astımı veya alerjisi olan birisi için astım krizine veya alerjisinin tetiklenmesine sebep olan bir durum. O durumda olan tanıdıklarım da var. Bu yaz o kişilerin alerjik reaksiyonları, öksürükleri, hapşırma krizleri hiç geçmedi” dedi.



Fabrikanın yerine ağaçlandırma yapılabilir


Fabrikanın bulunduğu bölgeden taşınmasını isteyen vatandaşlar; taşınma işleminin ardından söz konusu araziye çocuk parkı, koşu alanı, çardak veya müze gibi insanların aileleriyle keyifli vakit geçirebilecekleri yerler oluşturulabileceğini söyledi. İsteklerini dile getiren mahalle sakinleri, bu gibi imkânların getirilmesinin yaşam konforunu fazlasıyla arttıracağını ve tüm şehir halkının bundan memnun kalacağını düşündüklerini belirtti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bilecik Köy ve mahalle muhtarları ile tanışma ve istişare toplantısı Bilecik’in Osmaneli İlçesinde Kaymakam Yüksel, köy ve mahalle muhtarları ile tanışma ve istişare toplantısı yaptı. Muhtarlara, yeni görevlerinin hayırlı olmasını dileyen Kaymakam Yüksel Ünal “İlk kez seçimini kazanarak yeni muhtar olan 18 muhtarımıza, yeni seçilen 1 İl Genel Meclis üyemize, eski muhtarlarımız ile İl Genel Meclisü üyelerimize görevlerinde kolaylıklar diliyorum. Yeni muhtarlar ağırlıklı olarak gençlerden oluşuyor. Bir mahallenin sorununu en iyi muhtar bilir. Sizler mahallelerinizde bizlerin gören gözü duyan kulağı olacaksınız. Bu yüzden sizlere büyük işler düşüyor. Sizler seçilerek göreve geldiniz. Ben inanıyorum ki mahallenizi ve köyünüzü en iyi şekilde temsil edeceksiniz. Devletin varoluş amacı vatandaşın rahat, huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamaktır. Sizler de vatandaşların sorunlarını bizlere ve yerel yönetimlere aktarmakla görevlisiniz. Bizler zincirin halkaları gibiyiz. Ekip ruhu ile hep birlikte güzel çalışmalara imza atacağımıza olan inancım tamdır. Bu vesile ile şimdiden sizlere görevinizde başarılar diliyorum” dedi. Osmaneli için hizmet ve yatırımlarına hız kesmeden devam edeceğini belirten yeni Belediye Başkanı Bekir Torun da yerel yönetimde muhtarların önemine değinerek, “Osmaneli’mize nitelikli hizmet sağlarken mahallelerimizin ihtiyaçlarını ve isteklerini tespit etmemiz noktasında muhtarlarımıza büyük görev düşüyor. Bu kapsamda muhtarlarımızla iş birliği içerisinde olmamız, ortak akılla karar almamız hizmetlerimiz açısından önem arz ediyor. Kaymakamımızın düzenlemiş olduğu tanışma kahvaltısına katkı sağlayan kıymetli muhtarlarımıza teşekkür ediyorum. İnşallah bu hizmetleri gerçekleştirirken siz kıymetli muhtarlarımızla iş birliği içerisinde olacağız. Şimdiden destekleriniz için teşekkür ediyorum. Cenab-ı Allah birlik ve beraberlik içerisinde çalışmayı nasip etsin. Mahallelerimizin gözü, kulağı olacak siz kıymetli muhtarlarımıza yeni görevinizde başarılar diliyorum. Hayırlı, uğurlu olsun inşallah" dedi. Toplantının sonunda kendini tanıtan mahalle ve köy muhtarları düzenlenen tanışma kahvaltısından dolayı Osmaneli Kaymakamı Yüksel Ünal’a teşekkürlerini sundular.
İstanbul Gülşen 12 Mayıs’ta Volkswagen Arena sahnesinde Türk pop müziğinin yıldız ismi Gülşen, 2 Mayıs’ta İstanbul Volkswagen Arena sahnesinde sevenleri için şarkı seslendirecek. Sahne performansıyla Türkçe pop müziğin zirve isimlerinden Gülşen, unutulmaz performans için 12 Mayıs’ta Volkswagen Arena sahnesine geliyor. Gülşen’in eşsiz sesi ve enerjisiyle dolu muhteşem konserin biletleri Biletinal’da satışa çıktı. 1996 yılındaki ilk albümü "Be Adam" ile müzik sektörüne giriş yapan Gülşen, 2004’te dördüncü albümü “Of... Of... “ ile büyük bir çıkış yakaladı. Bu şarkısıyla Altın Kelebek hem de Kral TV Video Müzik Ödülü kazandı. “Yurtta Aşk Cihanda Aşk” (2006) albümünden sonra satış başarılarını sürdürerek “Beni Durdursan mı?” (2013) albümüyle Türkiye’de yılın en çok satanı oldu. Bunu yılın en çok satan ikinci albümü olan "Bangır Bangır" (2015) takip etti. "Yurtta Aşk Cihanda Aşk", "Bi’ An Gel", "Yeni Biri", "Sözde Ayrılık", "Yatcaz Kalkcaz Ordayım", "Kardan Adam", "İltimas", "Bangır Bangır" ve "Bir İhtimal Biliyorum" şarkılarıyla Türkiye Resmi Listesi’nde haftalarca bir numarada kaldı. Şarkı yazarı kimliğiyle de öne çıkan Gülşen, kendi yazdığı şarkıları da seslendirmeye başladı ve meslektaşları için liste başarıları yakalayan birçok hit şarkı hazırladı. 2015’te YouTube’da en çok izlenen Türk şarkıcı olurken sonraki yıl tek bir video klibi iki yüz milyonun üzerinde izlenen ilk Türk şarkıcı olma unvanına erişti. Bugüne kadar altı Altın Kelebek ve dokuz Kral Türkiye Müzik Ödülü dahil olmak üzere onlarca ödül kazandı.
Erzincan Okuldaki Çiftlik Projesi hayata geçirildi Tarım ve Orman Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokol ile “Okuldaki Çiftlik" projesi başlatıldı. Başlatılan proje ile çocukların tarım, orman, doğa ve doğal yaşam konularında farkındalık oluşturmaları, bilinçlenmeleri, aidiyet duygusu geliştirmeleri ve harekete geçmeleri hedefleniyor. Ülke genelinde 28 ili kapsayan projede her ilde bir okul ve bir sınıf belirlendi. Erzincan’daki proje, Demirkent TOKİ Ortaokulu’nda gerçekleştirildi. Bugün okul bahçesinde projenin ilk aşaması olan meyve fidanlarının dikimi yapıldı. Okul bahçesinde yapılan etkinliğe Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürü Murat Şahin, Erzincan Milli Eğitim Müdürü Hacı Ömer Kartal, Koordinasyon ve Tarımsal Veriler Şube Müdürlüğü teknik ekipleri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Ardından şeftali, kayısı, erik, elma gibi meyvelerin fidanları, okul bahçesinde toprakla buluşturuldu, can suyu verildi. Dikilen her ağaca öğrencilerin adı verildi. 5. Sınıf öğrencileri okul hayatları boyunca sahibi oldukları fidanın bakım ve sulama işlerini takip ederken, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri de öğrencilere teknik destek sağlayacak. Proje ile ilgili bilgi veren Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürü Murat Şahin “Bu proje ile çocukların tarım, orman, doğa ve doğal yaşam konularında farkındalık oluşturmaları, bilinçlenmeleri, aidiyet duygusunu geliştirmeleri ve harekete geçmeleri hedeflenmektedir. Demirkent TOKİ Ortaokulu’nda kurulacak sera, kümes ve meyve bahçesinde gerçekleştirilecek uygulamalı eğitimlerle çocuklarımızı üretim süreçlerine dahil edilecek olması bizler için çok kıymetlidir.” diye konuştu.
Tokat Tokat depreminde 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı Tokat’ta incelemelerde bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, "Şu ana kadar alınan 500 ihbardan 50 yapı incelendi, 5 yıkık, 15 de ağır hasarlı yapı tespit edildi" dedi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, Tokat’ta 5.6 büyüklüğündeki depremin merkez üssü olan Sulusaray ilçesinde incelemelerde bulundu. Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, Bakan Yardımcısı Tuzcuoğlu’na deprem hasarı hakkında bilgi verdi. İlçe hükümet konağı önünde gazetecilere açıklama yapan Tuzcuoğlu, "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız olarak da Sayın Bakanımız Mehmet Özhaseki beyin hemen talimatlarıyla biz de kendi bakanlığımızın çalışmaları açısından her türlü önlemi, tedbiri ve gayreti ortaya koyduk. Arkadaşlarımızı çok hızlı bir şekilde bölgeye sevk ettik. Gerek çevre illerden buraya transfer ettiğimiz teknik arkadaşlarla, gerekse bakanlık merkezinden buraya yönlendirdiğimiz teknik ekiplerimize, hasar tespit ekiplerimizle birlikte gerek Yozgat ve Tokat’ta çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda 20 ekip 50 teknik personelle birlikte bu çalışmalarımız yürüyor, ihtiyaç halinde yine Sayın Valimizin, yine AFAD’ımızın koordinasyonunda teknik ekip sayılarımızı arttırabiliriz. Birkaç gün içerisinde de inşallah bu bölgedeki tüm hasar tespitlerini de tamamlamayı düşünüyoruz" dedi. "Ağır hasar 99 öncesi yapılan binalarda" Tuzcuoğlu yaptıkları incelemede depremde ağır hasar alan binaların 1999 yılı öncesi yapılan binalar olduğuna dikkat çekerek, "Gerek Tokat’ta gerek Yozgat’ta baktığımız zaman ağırlıklı olarak hasar gören yapıların yine 1999 öncesi binalar olduğunu tespit ediyoruz. Bunların çoğunluklu olarak 40-50 yıl öncesine ait kerpiç yapılar, yığma yapılar, mühendislik ve fen hizmetlerinden yoksun olan yapılmış olan binalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla ülkemiz bir deprem bölgesidir. Gerek kuzeyden geçen fay hatları, gerek Doğu Anadolu ve güneyden geçen fay hatları, gerekse Ege ile Ege’deki fay hatlarını göz önüne aldığınız zaman ülkemizin tamamı çok önemli bir deprem bölgesi oluyor. Himalayalar’dan Alp’lere kadar uzanan bu hat içerisinde bizim ülkemiz depremsellik açısından, risk açısından beşinci ülke konumunda. Öyle olunca muhakkak suretle biz yapılarımızı sağlam, sıkı ve mühendislik hizmetleri çerçevesinde inşa etmek zorundayız. Depremden çok fazla bir şey olmayabilir. Ama yapılarımız eğer ona dayanaklı değilse o zaman maalesef istenmeyen tablolarla karşı karşıya kalıyoruz" diye konuştu. "500 ihbar geldi, 5 bina yıkıldı, 15 bina ağır hasar aldı" Tuzcuoğlu, depremin ardından 500’e yakın ihbar alındığını ifade ederek şunları söyledi: "Değerli arkadaşlar Tokat ilimizde bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarda 500 ihbar aldık şu ana kadar. Bu ihbarların sayısı artabilir. Özellikle şu anda hemşehrilerimizin bir kısmı evlerine giremiyorlar. Bunlar giriş yapmaya başladıkları zaman muhtemeldir ki orada birtakım ihbarlar da alınacak. Bu ihbarların sayısı artabilecek ve biz de yapılan her türlü ihbara teknik ekiplerimizle beraber hemen gidip yerinde inceleme, araştırma ve neticelerimizi ortaya koyacağız. Şu ana kadar incelenen 50 yapıdan 5 tanesi yıkık görünüyor. Yine 15 tane ağır hasarlı yapı görünüyor. Az önce de bahsetmiş olduğum gibi bunların büyük çoğunluğu yine kerpiç işte yığma yapılar. Mühendislik hizmetinden yoksula yapılmış olan yapılar. Diğerlerini de yine en kısa sürede tamamlamış olacağız. Kamu binalarımızla alakalı bir hasar görünmüyor. Bu sevindirici bir şey. Aslında depremle alakalı bizi en çok teselli bulduran konu bir can kaybı olmaması."