GENEL - 06 Aralık 2018 Perşembe 13:57

İngiliz Büyükelçi’den Türkiye’ye terörle mücadele övgüsü

A
A
A
İngiliz Büyükelçi’den Türkiye’ye terörle mücadele övgüsü

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Türkiye’nin gerek Suriyeli göçmenlere verdiği destek, gerekse uluslararası terörle mücadele konusunda takdire şayan bir çaba sarf ettiğini belirtti.

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Türkiye’nin gerek Suriyeli göçmenlere verdiği destek, gerekse uluslararası terörle mücadele konusunda takdire şayan bir çaba sarf ettiğini belirtti.


İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından Mavera ve Kongre Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Birleşik Krallık-Türkiye İkili İlişkileri ve Göç Meselesi” konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, İngiltere ve Türkiye’nin pek çok ortak noktası bulunduğunu, en önemli ortak özelliğin de çözümcülük olduğunu dile getirdi. İki ülkenin de uluslararası arenada önemli bir ağırlığının olduğunu ifade eden, hem Türkiye, hem de İngiltere’nin uluslararası ticaret yapan, NATO müttefiki, G20 üyesi ülkeler olduğunu belirten Büyükelçi Chilcott, “Türkiye ile ilişkilerimiz her zaman çok önemli. Ama bugün her zaman olduğundan daha hayati bir öneme sahip. Ortaklığımız, ülkelerimizin hem daha emniyetli hem de daha refah ülkeler olmasını sağlıyor. Birleşik Krallık ve Türkiye olarak, terör, çatışma ve düzensiz göç gibi ortak tehditlerle mücadele ediyoruz" diye konuştu.



“Türkiye, terörle mücadelede ön cephede”


İki ülke arasında, ticaret ve savunma iş birliği gibi konularda da ortak çalışmaların yapıldığını kaydeden Chilcott, "Türkiye, terörle mücadelede ön cephede ve DEAŞ’a karşı yürütülen uluslararası mücadeleye paha biçilmez bir katkı sağlıyor. Ülkelerimizin karşı karşıya olduğu bu tedirginliği ortadan kaldırabilmek için Türkiye ile yakın bir çalışma içerisindeyiz. Türkiye için önemli bir tehdit olan PKK, Birleşik Krallık’ta terör örgütü olarak yasaklanmış bir örgüttür. Birleşik Krallık, PKK ağlarının deşifre edilip engellenmesini sağlıyor. Biz PKK terörünü kınıyoruz" dedi.



"Suriye hassasiyetiniz alkışlık"


Türkiye ile İngiltere arasında çok eskiye dayanan ticari ilişkiler bulunduğuna işaret eden Chilcott, iki ülke arasında savunma sanayinde de daha önce benzeri görülmemiş teknoloji paylaşımının gerçekleştirildiğini vurguladı. Chilcott, Suriye’deki iç savaşın Türkiye’yi çok zorlu sınamalarla karşı karşıya getirdiğini ifade ederek, “Türkiye, hükümetinin halkıyla beraber Suriyeli sığınmacılara sağladığı katkı kesinlikle inkar edilemez. Biz de bu konuda Türkiye’ye destek olmaya devam edeceğiz. Bu arada Gaziantep Üniversitesi’nin de öğrenim çağındaki Suriyeli gençlere sahip çıkıp kapılarını açtığını öğrendim. Hem Türkiye, hem de Gaziantep Üniversitesinin bu hassasiyeti gerçekten alkışlık” diye konuştu.



“Göç Konusunda Tecrübelirimizi Paylaşırız”


GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür ise konuşmasında, üniversite olarak göç konusunda önemli tecrübeler edindiklerini ve bu konudaki deneyimlerini dünyayla paylaşmaya hazır olduklarını dile getirdi. Gaziantep Üniversitesinin çok büyük ve uluslararası bir üniversite olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Gür, "Suriyeli öğrencilerimiz dahil olmak üzere onları entegre etmek ve eğitim alanında onları desteklemek açısından en büyük riski alan ve elin taşın altına koyan üniversite biziz. Bununla iftihar ediyoruz. Eğitilmiş her birey toplum açısından kazanılmış bireylerdir. Gaziantep açısından baktığımızda 480 bin Suriyeliyi burada misafir ederken herhangi bir asayiş olayı olmaması ve eğitimlerine büyük katkı sağladığımız için mutluyuz. Londra, Paris, Tokyo ya da dünyanın başka hangi şehrine bu kadar Suriyeli misafiri koyarsanız kaotik bir durum olur ama Türkiye’nin bir devlet oluşu ve misafirperverliği burada ortaya çıkıyor. Türkiye’nin güvenliği Avrupa’nın güvenliğidir. Türkiye’nin teknolojik gelişmişliği aynı zamanda Avrupa’nın da pazar payı anlamına geliyor” dedi.


GAÜN Göç Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Mehmet Nuri Gültekin de konuşmasında göç ve mülteciliğin sadece sorun olarak değil, imkân, zenginleşme, olgunlaşma, gelişme ve karşılıklı değişmenin de fırsatı olarak ele alınmasının gerekliliğine işaret ederek, bu konuda GAÜN Göç Enstitüsünün önemli katkılar sağlayacağına inandıklarını belirtti.


Konuşmaların ardından panele geçildi. GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür’ün moderatörlüğünü yaptığı panelde, Büyükelçi Chilcott, öğrencilerin çeşitli konulara ilişkin sorularını cevaplandırdı. Büyükelçi’nin açılış konuşmasını Türkçe yapması da salondan alkış aldı. Rektör Gür, Büyükelçi Chilcott’a, GAÜN tarafından hazırlanan Halep’te Adım Adım Adım Osmanlı’nın İzinde ve Gaziantep’teki Suriyeliler kitaplarını hediye etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gümüşhane Baharda çıkıp yazın kayboluyorlar Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Gülaçar köyünde her yıl bahar aylarında yaşanan ilginç doğa olayında köyün her iki yamacında da aynı anda ortaya çıkan ve aynı anda kaybolan su kaynakları 2 ay boyunca görsel şölen oluşturuyor. İkisu-Şiran karayolu kenarındaki Gülaçar köyünde her bahar mevsiminde ilginç bir doğa olayı yaşanıyor. Hem köyün üst tarafında hem de Gülaçar deresinin karşısındaki yamacında her yıl bahar mevsiminde akmaya başlayan dereler yaklaşık 2 ay boyunca dağın ortasından çıkıp akmaya devam ediyor ve daha sonra kayboluyor. Hiç su akmayan bölgede birdenbire adeta dere olup şelaleye dönüşen sular için bölgede çeşitli efsaneler dilden dile dolanırken, suların karla kaplı dağlarda karların eriyip dağın içindeki mağaralara dolduktan sonra taşması sonucu aktığı değerlendiriliyor. Sosyal medyada doğada yaptığı yemek ve doğa videolarıyla bilinen Yusuf Oral ilk başlarda az olan suyun alt kısımlara doğru adeta büyük bir dereye dönüştüğünü görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Yılın aynı gününde akmaya başlayıp yaklaşık 2 ay sonra aynı gününde kuruyan sulardan sadece tek bir kaynaktan saniyede 200 litreye yakın su çıktığını aktaran Oral, gördüğü manzara karşısında “Muazzam, serinliği çok güzel, gerçekten keyfi çok güzel” ifadelerini kullandı. “Bu muhtemelen birbirine bağlı bir yeraltı havuzunun olduğunu bizlere gösteriyor” Yıllardır merak ettiği bölgenin kaynağına geldiğini ve bir saat yürüyerek şelalelere ulaştığını kaydeden Oral, “Buradaki şelale 4 noktadan çıkıyor o yüzden ismini ’4 göze’ koyuyorum. Belki bir ismi vardır onu bilmiyorum. Bu vadide yaşıyorum. Bu şelalelerin Gülaçar köyünün üzerinde bulunan bir yerde yılın aynı gününde akmaya başladığı ve aynı gün kurumaya başladığı söylenir. Burası Gülaçar’a giderken ki vadi. Vadinin sağıdan ve solundan bu sular çıkıyor ve ortada Gülaçar deresi var. Şelaleler karşılıklı yani. Aralarında yaklaşık 2 kilometre kuş uçuşu mesafe olan noktalar. Ama kot olarak hemen hemen aynı. Aynı gün aktığı söyleniyor köylüler tarafından. Biz de yıllardır aynı şeyi burada gözlemliyoruz. Bu yeraltı su sistemine bakıldığında muhtemelen birbirine bağlı bir yeraltı havuzunun olduğunu bizlere gösteriyor. Gerçekten görülmeye değer bir yer. Özellikle suyun çıktığı bu nokta insanın ruhunu dinlendiriyor. Gerçekten çok mutluluk verici, çok keyifli” dedi.
İstanbul Kolay morarma hemofili habercisi olabilir Hemofilinin ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Hemofili kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliğidir. Kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızıntı şeklinde uzun süren kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir” dedi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Işık Odaman Al, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Işık Odaman Al, hemofilinin kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliği olduğunu belirterek “Hemofili A ve hemofili B olarak iki tipi vardır. Hemofili A’da eksik olan, faktör VIII’dir. Tüm hemofili hastalarının yüzde 85’ini oluşturur. Hemofili B’de ise faktör IX eksikliği mevcuttur ve hastaların yüzde 15’ini oluşturur. Hemofili kalıtsal (doğumsal) bir hastalıktır. X’e bağlı çekinik olarak kalıtılır. Yani kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Öte yandan sonradan kazanılmış mutasyonlar da hemofili hastalığına neden olabilmektedir. Toplumdaki sıklığı hemofili A için 5 bin erkek çocukta 1 iken hemofili B için 30 bin erkek çocukta 1’dir” şeklinde konuştu. Sünnet sonrası uzayan kanamaya dikkat Hemofili A ve B’de klinik bulguların benzer olduğuna işaret eden Doç. Dr. Işık Odaman Al, şöyle devam etti: “Eklem ve kas içi kanamalar en sık görülen bulgulardır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Hastalık faktör düzeyinin kandaki seviyesine göre ağır (faktör düzeyi < yüzde 1), orta (yüzde 1-5) ve hafif (yüzde 5-40) olarak sınıflandırılır. Klinik bulgular ise hastanın yaşına, faktör düzeyine göre değişir. Ağır hemofilide bulgular daha ciddi olup yenidoğan döneminde ve erken çocukluk döneminde ortaya çıkar. Hastalar emeklemeye ve yürümeye başlama döneminde eklem içi kanamalar ile başvurur. Hafif hemofilide ise bulgular daha ileri yaşlarda, ağır bir travma ya da cerrahi işlem sonrası kanama şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın tanısı şüphelenilen kişilerde kan faktör seviyesine bakılarak konulur. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızma şeklinde uzun süren kanama, sünnet sonrası beklenmedik kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir. Tanı konulmasında aile öyküsü mutlaka sorgulanmalıdır. Erken tanı konulması özellikle ağır hemofili hastalarında hayat kurtarıcıdır.” Ciddi kanama olmadan koruyucu tedavi şart Doç. Dr. Işık Odaman Al, tedavinin esasını eksik olan faktörlerin yerine konulması olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Günümüzde plazma kaynaklı ve rekombinant olarak üretilen faktör konsantreleri mevcuttur. Ağır hemofili hastalarında ciddi kanamalar gelişmeden koruyucu tedaviye başlanmalıdır. Koruyucu tedavi hemofilinin tipine, hastanın kilosuna, kanama sıklığına ve şiddetine ve faktör düzeyine göre bireyselleştirilir. Genellikle haftada 1 olarak başlanıp, haftada 3’e kadar arttırılır. Bu tedavide amaç hastanın kan faktör seviyesini yüzde 1’in üzerinde tutmak ve ciddi kanamaların önüne geçmektir. Diğer tedavi şekli ise ‘kanadıkça’ olarak isimlendirilen hastanın kanaması olması durumunda uygulanan faktör yerine koyma tedavisidir. Faktör konsantreleri hastalara damar içi infüzyon yolu ile uygulanmaktadır. Hemofili ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. Bu süreçte hasta ve ailesinin bilgilendirilmesi ve tedaviye uyumu çok önemlidir. Hastalar hematoloji, fizik tedavi, ortopedi hekimi, fizyoterapist, psikolog gibi bir çok disiplinden profesyonel uzmanlarca takip edilmelidir. Hastalar hastalığın ismi, ağırlık derecesi, kullandığı faktör konsantresi, takip eden merkez ve hekimin bilgilerini içeren kimlik kartları taşımalıdır. Tedavide amaç hayatı tehdit eden, ani gelişen kas içi, beyin içi kanamaların önüne geçmek olduğu kadar, uzun vadede hastaların bebeklikten, erken çocukluk, okul dönemi, ergenlik ve erişkin dönemlerine geçişte karşılaşabileceği kronik sorunları da tespit edip çözmektir. Tekrarlayan eklem içi kanamalar kısa ve uzun vadede hastaların hayat kalitesini önemli düzeyde etkilemektedir.” Uzun dönemde sakatlığa ve psikolojik sorunlara yol açabilir Tekrarlayan kanamalarda uzun dönemde sakatlığa yol açabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Tekrarlayan kanamalar sonucu eklem içinde inflamasyon (yangı) oluşmakta ve kısa dönemde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığına; uzun dönemde ise eklem hareket yeteneğinin kaybına yani sakatlığa neden olmaktadır. Bu tür sakatlıklar ise hastalarda fiziksel aktivitede azalmaya ve osteoporoz, obezite, sosyolojik ve psikolojik sorunlara da neden olur. Fiziksel aktivite her yaş grubunda oldukça önemlidir ve desteklenmelidir. Böylece sinir ve kas gelişimi desteklenir ve eklem hareket açıklığı artar. En çok önerilen sportif aktiviteler yürüyüş ve yüzmedir. Erken çocukluk döneminde hastaların aşıları aşı takvimine uygun olarak yapılır. Ancak kas içi yerine cilt altı uygulama tercih edilmelidir. Eğer kas içi uygulama zorunlu ise koruyucu olarak uygulanan faktör tedavisi ile aynı güne denk getirilmeli ve aşı sonrası aşı uygulanan bölgeye baskı uygulanmalıdır. Okul dönemindeki hastalar için ise okul yönetimi ve öğretmenleri hastalığın tedavisi ve acil durumlar hakkında bilgilendirilmelidir. Aile ve öğretmen iş birliği içinde olmalı ve çocuk bu dönemde psikososyal olarak desteklenmelidir. Ergenlik dönemi ise tedaviye uyumun en çok bozulduğu dönemdir. Hastalar kronik sürecin vermiş olduğu bıkkınlık, kanama ataklarının eskisi kadar sık olmaması, bağımsız olma arzusu gibi nedenler ile tedavilerini aksatabilmektedir. Son yıllarda klasik faktör uygulamalarının yanı sıra uzun yarı ömürlü faktörler, faktör VIII’ e benzer etki gösteren bisipesifik antikor (Emicizumab) ve faktör dışı tedaviler geliştirilmiştir. Emicizumab henüz ülkemizde kullanım onayı almamıştır. Gen tedavisi çalışmaları ise devam etmektedir” değerlendirmesi yaptı.
Mersin Mersin’in ilk kadın muhtarları mazbatalarını alıp göreve başladı Mersin’in Mut ilçesinde iki kadın muhtar adayı ilk defa seçimleri kazanarak muhtar seçildi ve mazbatalarını alıp göreve başladı. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde muhtar adayı olan Fatma Ayan (59), 120 oydan 63’ünü alarak erkek rakibini geride bırakıp Tuğrul Mahallesi’ne muhtar seçildi. Fatma Dorla ise (49) erkek muhtar adayı karşısında 244 oyun 125’ini alarak Çömelek Mahallesi’nde muhtar seçildi. Muhtar seçildiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Tuğrul Mahalle Muhtarı Fatma Ayan, “İlk defa Mut ilçemizde 2 kadın aday muhtar olarak seçildik. Atatürk’ün biz kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkından yola çıkarak biz de aday olduk. Mut’a bir kadın eli değsin istedik ve çalışmalarımız sonucunda gece gündüz çalışarak bu hedefimize ulaştık. Mahallemizi bir üst seviyeye getirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğiz” dedi. Çömelek Mahalle Muhtarı seçilen Fatma Dorla ise, “Önceki seçimde adaylığımı koymuştum. Bir kadın olarak köye kadın eli değmesini istiyordum önceki seçimde kaybettim. 6 adayın içinde ikinci sıraya yerleştim. Benim için avantaj olacağını düşündüm. İkinci sıraya gelmek benim için büyük bir başarıydı. Tekrarını denemek istedim tekrarında da 31 Mart 2024 tarihinde bir seçime girdik. Karşımdaki rakibim eski muhtardı. Bir tane aday vardı eski muhtar. 119 oy o aldı 125 oy ben aldım. Ben birinci geldim. Köyüm için en iyi hizmeti güzel bir şekilde yapacağıma eminim kendime güveniyorum. İstiyorum ki her yerde bir kadının eli değsin istiyorum. Çömelek için de benim elim inşallah uğurlu gelecek her şey güzel olacak” diye konuştu. Çömelek Mahallesi’nin eksiklerine değinen Dorla, “Yollarda şu anda gerçekten ciddi anlamda sıkıntı var. Sularımız yazın yetersiz. Ulaşımımız yok. Gögden yaylasının yolu şu anda çok berbat durumda oranın asfalt yapılması için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz inşallah. Daha çok sorunlar var ama ileriye dönük yavaş yavaş tek tek inşallah bunları çözeceğime eminim bir kadın olarak” diyerek sözlerini bitirdi.