EĞİTİM - 08 Eylül 2019 Pazar 12:00

Öğrenci velilerine okul uyarısı

A
A
A
Öğrenci velilerine okul uyarısı

SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Gözde Kıratlı, çocuğu okula başlama yaşına gelen ailelerin, aile ortamında yaşa ve doğru gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin vermeleri gerektiğini söyledi.

SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu Gözde Kıratlı, çocuğu okula başlama yaşına gelen ailelerin, aile ortamında yaşa ve doğru gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin vermeleri gerektiğini söyledi.


Kıratlı, çocuk için okula başlamanın; alışmış olduğu, güvende hissettiği aile çevresinden ilk kez ayrılması, yeni yaşamsal beceriler, duygusal, zihinsel, fiziksel bir olgunluk düzeyi gerektiren bir geçiş süreci olduğunu kaydetti.


Okul hayatının, uyulması gereken yeni bir düzen, yerine getirilmesi gereken yeni sorumluluklar, kendini ve çevreyi keşfetmesi gereken yeni bir sosyal çevre anlamına geldiğini belirten Kıratlı, “Çocuğun okulun ilk gününde neler yaşadığını anlamaya çalışalım. Bir çocuğun yanında bakım vereni olmadan yeni tanışacağı insanlarla, yabancı bir ortamda kalmaktan endişelenmesi doğal mıdır değil midir” dedi.


Çocuğun beyin gelişimi henüz tamamlanmadığı için duygu düzenleme ve dil becerisinin bir yetişkinin ki kadar iyi olmadığını ve soyut düşünme becerisine ise henüz geçmediğini anlatan Kıratlı, şöyle devam etti:


“Dolayısıyla yaşadıklarını bir yetişkinin ki kadar iyi anlamlandıramaz. Duygularını tanımayan çocuklar bunu nasıl ifade edeceğini bilemez ve yaşadıkları zorluğu daha çok ‘ben okula gitmek istemiyorum’ gibi bağımlı davranışlar, ‘karnım ağrıyor, uyumak istiyorum, ağlama’ gibi kaçınılan davranışlar ya da saldırgan tepkilerle dışa vururlar. Her çocuk böyle değildir. Okula başlama yaşından önce ‘Anne ben okula gitmek istiyorum’ diyen çocuklar da vardır. Yeni ortama kimi daha kolay adapte olur kiminin ise adapte olması daha uzun bir zaman alabilir ama önünde sonunda çocuk okula uyum sağlar. Çocuğun okul için ne kadar hazır olduğu başarısını etkiler.”


Uyum Süreci


Uyum sürecinde, çocuklarda görülen kaygılı mizaç özelliğine değinen Kıratlı, “Çocuğun ebeveynleriyle güvenli bağlanma geliştirememiş, güvensiz bağlanan, yani kaygılı, korkulu, kaçınılan bağlanma stili geliştirmiş olması ve buna bağlı olarak uyum sağlamaya çalışırken çevreye duyduğu güvensizlik, ebeveynlerinden en az birinin aşırı koruyucu tutumuna bağlı olarak çocuğun özerklik ihtiyacının karşılanmamış, bağımlı özellikler geliştirmiş ve kendi baş etme becerilerine olan inancının zayıf olması ya da esnek tutumlarla uygun sınırlar konulamamış çocuklar uyum sürecinde kurallara uymakta zorluk yaşayabilir. Çocuğun okula uyum ve başarısını öğrenme kapasitesi, ilgisi, sağlık durumu, bulunduğu sosyal çevrenin refah düzeyi, talihsiz ya da iyi geçirdiği okul öncesi deneyimi de etkileyebilir. Bunların yanı sıra aile bir kriz dönemi atlatmışsa, yeni bir eve veya şehre taşınma gibi durumlar yaşanmışsa çocuk yeni ortama girmek için hazır hissetmeyebilir. Ailede varsa yeni doğan kardeş, çocuk ebeveyninden sevgiyi ve ilgiyi kaybetmekten endişelendiği için evden ayrılmak istemeyebilir. Okula başlangıç aşamasında çocuğun, okula gidiş yolunda algıladığı tehlikeler, okul içerisinde kaybolabileceğine dair endişesi, sınıfın kalabalık oluşundan ötürü ürkmüş olması, ailesinin onu söylenilen saatte almaya gelmeyeceğine, bineceği servisi bulamayacağı, okulda yalnız kalabileceğine dair endişeleri olabilir. Bunun yanı sıra kendi okuldayken evde neler olduğu, ebeveynlerinin onu özleyip özlemediği, oyuncaklarına bir şey olup olmayacağı, tuvaleti gelirse ne yapacağı, arkadaşı olup olmayacağı gibi konularda kaygılar duyabilir" şeklinde konuştu.


Aile ne yapmalı


“Çocuğun okula başlama zamanı, değiştirmesini istediğiniz alışkanlıklarından bir anda vazgeçirmeye çalışmak için uygun bir zaman değildir. Bu zamana kadar çocuğunuzla birlikte uyumuşsanız, yatağınızı ayırmak için okula başlama zamanını beklemeyin. Bu bağımlı davranışından kurtulması için onu bu sürecin öncesinde destekleyin” diyen Kıratlı, “Okula uyum sürecinde çocuğun o zamana kadar yaşadıklarının dışa vurumu söz konusudur. Aile ortamında yaşa ve gelişim düzeyine uygun olarak bağımlılıktan bağımsızlığa doğru çocuğun yaşam becerilerinin gelişmesine izin verilmelidir. Böylelikle çocuk okula uyum sürecini daha kolay geçirir, daha mutlu bir öğrenci olur. Çocuk için sadece iyi ve uygun bir okul seçmenin ya da okul için gerekli malzemelerin alınmasının okula hazırlık anlamına gelmediğinin farkında olunması lazım. Çocuğun uyum sürecini kolaylaştırmak için, çocuğun okul alışverişini birlikte yaparak okul süreciyle ilgili karar verme ve sorumluluk alması desteklenebilir. Bunun yanı sıra, koşulların ne olacağını çocuğa açıkça anlatmak gerekir. Sabah kaçta uyanacağı, okulun saat kaçta açılıp kapanacağı, okula nasıl gidip geleceği gibi bilgilerin çocuğa önceden verilmiş olması çocuğun tanıdık olduğu durumlarla daha rahat başa çıkmasını sağlar. Çocuğu ilk gün okuldan ailenin alması, ikinci gün servisle gidip gelmesi basamak basamak sürece alıştırılması yeterlidir. Ebeveyn de bu süreçte kuruma güvendiğini belli edip çocuğu iç huzuruyla okula ve öğretmenlerine emanet ederek okuldan ayrılmalıdır. Çocuk gün geçtikçe okul ortamını tanıdıkça güvende hissedecek, ebeveyninin okulda onu bırakıp gitmesine ilk zamanlarda olduğu gibi tepki vermeyecektir" ifadelerini kullandı.


Endişeli tutumlara sakin yaklaşın


Ebeveynlerin çocuklarının endişeli tutumları karşısında sakin bir duruşla yaklaşmaları gerektiğini vurgulayan Kıratlı, “Çünkü endişeli mimikleri olan telaşlı bir anne çocuğa aslında sakin kalabilirsin mesajını vermemiş olur” ifadelerine yer verdi. Ebeveynlerin çocuklarla okul hakkındaki beklentileri üzerine konuşarak gerçekçi beklentiler oluşturabileceğine dikkat çeken Kıratlı, ailelerin yapmaları gerekenleri şöyle özetledi:


“Örneğin; ‘Şu derste sıkıldım’ diyen bir çocuğa, derslerin ilgi alanları doğrultusunda ona bazen sıkıcı ya da keyifli gelebileceği, bunun ilgi alanlarını keşfetmek için bir fırsat olabileceği anlatılabilir. Ya da ‘Ders yapmak yerine oyun oynamak istiyorum’ diyen bir çocuğa okul sorumluluklarını almanın ilk başta biraz zor gelebileceği, zamanla bu duruma daha iyi uyum sağlayabileceği ve zamanı daha iyi yöneterek hem sorumlulukların hem oyun için gerekli zamanı nasıl ortaya çıkarabileceği tartışılabilir. Aile üyeleri kendi okul deneyimlerini çocukla paylaşabilir, çocuklar bundan çok hoşlanırlar. Bu onları size yaklaştırır, kendilerini anlaşılmış hissettirerek kendi yaşadıklarının normal bir süreç olduğunu düşündürür. Çocuk okuldan döndüğünde sınıf ortamında nelerin hoşuna gidip gitmediğini konuşarak kaygısını dışa vurmasını sağlamak ve zorlandığını durumlara yönelik alternatif çözüm yollarını tartışmak baş etme becerisini güçlendirir.”


Çaresizliğe dikkat


Bu süreçte eğitimcilerin tutumunun da çok kritik rol oynayacağının altını çizen Kıratlı, “Çocukları ebeveynlerinden bir anda uzaklaştırarak yalnız kalmaya zorlayıp onlarda öğrenilmiş çaresizlik oluşturmamalıdır. Çocuğun ilk ayda, öğretmen, sınıf arkadaşları, okul sistemi ile bağ kurana kadar ebeveynlerinin ulaşılabilir olduğunu bilmeye kaygılı ve güvensiz hissettiğinde onlar tarafından duygusunun düzenlenmesine ihtiyacı vardır.


Çocuğunuzun okul hayatıyla ilgilenmek sadece eğitimiyle ilgilenmek anlamına gelmez. Çocuğun okul hayatı arkadaşlarını, okul şakalarını, servis anılarını, öğretmenlerini ve derslerini de kapsar. Bu anlamda çocuğun okulla ilgili sadece ödevlerine, yerine getirmesi gereken sorumluluklarına ve uyması gereken kurallara odaklanmanız doğru olmaz. Okul sorumluluklarının yerine getirilmesiyle ilgili ebeveynlerin öğretmenleri bir tehdit unsuru olarak kullanmaması, eğer varsa çocuğun dikkat eksikliği ve hiperkativite bozukluğu gibi psikiyatrik bir tanısı bu durumun rehberlik birimine ve sınıf öğretmeniyle bildirilerek işbirliği yapılması önemlidir. Bu süreçte eğitimcinin uyum süreci ile ilgili bilgili olması çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun öğretmen tutumunu sergilemesi, sevgi, saygı, işbirliği, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma davranışlarını özendirmesi önemlidir" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: “Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur" İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında, "Bugün geldiğimiz noktada Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Ankara’nın Keçiören ilçesinde gerçekleştirilen iftar programına katıldı. Burada konuşan Akşener, her dönemde zorbalığa ve zorbalara karşı durduklarını belirterek, “Milletimizin istikbaline kastedenler mücadele etmek için her türlü fedakarlığı yapanlar olduk. Bir yerde haksızlık gördüğümüz vakit kim olduğuna bakmaksızın hakkı savunanlar, haksızlığa uğrayanların yanında kaya gibi duranlar olduk. 2019 yılında Ankara büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, istifayı bastığı CHP’den yeniden aday olması engellendiğinde yanında biz vardı. 2020 yılında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ayağını kaydırmak isteyenlerin karşısında bir tek biz vardık. 2022 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası haberini aldığımda Saraçhane’ye koşan bir tek biz vardık. Ama heyhat, bugün geldiğimiz noktada aldığımız karara saygı göstermek yerine hepsinin teker teker hainlik ettiği de biz olduk, İYİ Parti oldu” ifadelerini kullandı. “Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” Seçimlere hür girme kararı aldıklarından beri Antalya’daki ve İstanbul’daki meclis üyelerinin CHP’den liste garantisiyle istifa ettirildiğini ifade eden Akşener, “Pazarlıkların en çirkini burada Ankara’da oldu. Hatta ABB Başkanı Mansur Yavaş, geçenlerde çıktığı televizyon programında kendi ağzıyla olanı biteni itiraf etti. Partimizden istifa ettirdiği il, ilçe başkanlarının, Ankara teşkilat mensuplarımızın şu anda kendisiyle çalıştığını söyledi. Biz bunları zaten biliyorduk. Bunu alenen televizyonda itiraf etmesine, bu pişkinliğe şaşırdım. Böyle bir ahlaksızlıkla böbürlenen bu şuursuzluğa şaşırdım. Bundan daha 12 ay önce görmek isteyipte maalesef göremediğimiz bu cesarete de ayrıca şaşırdım. Bugün geldiğimiz noktada Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” açıklamasında bulundu. “Bana abla demeyin, istemiyorum” "İşi düşen hemen abla edebiyatına başlıyor” diyen Akşener, sözlerine şöyle devam etti: “Ben artık CHP yöneticilerinin yüzüne ‘abla, abla’ deyip sonra yoldaş medyalarında bana ve partime küfür kıyamet sövdürmelerinden gerçekten sıkıldım. İYİ Partililere CHP’ye kazandırdığı sürece iyi insanlar deyip kendi yolumuzda yürüdüğümüzde ‘bunlar AKP’li, faşist ve sağcı’ diye saldırmalarından artık bıktım. Beni, partimi ve bizi destekleyen vatandaşlarımızı sürekli CHP’ye bir şeyler kazandırmak zorunda olan paryalar olarak görme şımarıklığından da artık usandım. Bana abla demeyin, istemiyorum. Çünkü sizin bana vıcık vıcık riyakarlıkla abla demeniz beni samimiyetle ablası, kardeşi ve annesi gören milletimize yapılmış koca bir hakarettir.”
İstanbul Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Kilyos Tüneli, 2026 yılı sonunda hizmete açılacak" Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Sarıyer-Kilyos Tüneli ile vatandaşlarımız Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulundu. Uraloğlu, incelemenin ardından yaptığı İncelemenin ardından açıklama yaptı. Uraloğlu, Bakanlık olarak İstanbul’da yaptıkları yatırımlar ile İstanbul’un trafiğine önemli ölçüde nefes aldırdıklarını belirterek, “15 Temmuz Şehitler Köprüsünden günde yaklaşık 200 bin civarında araç, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 250 bin, Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarı, Marmaray’da günde yapılan 300 sefer ile günde yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden günde yaklaşık 150 bine yakın bir araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de ağır taşıt trafiği. Bir yandan da bu yapılan yatırımların yapılmadığını düşünelim, bırakın İstanbul’u tüm Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu hep beraber yaşayarak görüyoruz” diye konuştu. “Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz” Avrasya Tüp Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu başta olmak üzere çok büyük projeleri hayata geçirdiklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu, "Bugün baktığımızda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden günde yaklaşık 180-200 bin civarında araç geçişi oluyor. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden yaklaşık 250 bin araç geçiyor. Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarında araç geçiyor. Marmaray’da 300 sefer yapılıyor günde ve orada yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde günde yaklaşık 150 bine yakın araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de araç taşıt trafiği. Bunların bir an olmadığını düşünelim. Bütün Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz. Ancak bir ihtiyaçtan öte sadece bir siyasi duruş ile bu projeyi eleştirdiler. Projemiz bugün Avrupa’nın birincisi, dünyanın altıncı büyük havalimanlarından. Geçen yıl 78 milyon kişi seyahat ettirmişiz. Hedefimiz 200 milyon ve ona yönelik yeni terminal binası ve pistlerin yapımına devam ediyoruz” dedi. “Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” Bakan Uraloğlu, İstanbul ile ilgili bir deprem riskinin bulunduğuna da işaret ederek, “İstanbul depremine yönelik ulaştırma yapılarıyla ilgili bütün önlemlerimizi aldık. Eski yapılmış olanları güçlendirdik. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün tabliyesini askıya aldık yeniden yaptık. Gece çalıştık, İstanbullu vatandaşlarımızın fark etmemesini sağladık. Bütün viyadüklerdeki deprem takozlarından tutun güçlendirilmesine kadar bütün çalışmalarımızı yaptık. Normal kullanımda ne lazımsa bunu planlarken bir taraftan da deprem durumunda İstanbul’un, öncelikle İstanbul’a acil yardım ekiplerinin ve malzemelerinin nasıl gireceği ve vatandaşların ulaşımı için projeler yapıyoruz. Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” diye konuştu. Sarıyer-Kilyos Tüneli hakkında bilgi veren Bakan Uraloğlu, ”Projemiz Kilyos’tan başlayıp Karadeniz’den İstanbul’un kuzey noktalarından başlayıp Sarıyer’e oradan Çayırbaşı Tüneli devamında da Beşiktaş’a kadar uzanacak. O güzergahtaki bütün yerleşime hizmet edebilecek. Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek olan ve Murat Kurum Başkanımızın de bahsettiği ‘İki Yakaya İki Tünel’ projesinden bir tanesidir. İlk etapta burayı bitirdiğimizde ciddi bir hizmet görecektir. Devamında Beşiktaş’a kadar uzatılması gündemimizde olan işlerden bir tanesi” ifadelerini kullandı. “Zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız” Bu projeyle ilgili sahilden başlayarak yaklaşık 8 bin 200 metrelik bir güzergahta yapılan 7 bin metrelik tünelin yaklaşık yüzde 30’unu bitirdiklerini açıklayan Uraloğlu, iki tüpte toplam 3 bin 850 metrelik kazı gerçekleştirdiklerini bildirdi. Çalışmaların 7 gün 24 saat devam ettiğini de belirten Uraloğlu şöyle konuştu: “İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Bir kısmını tünel delme makinesi TBM ile bir kısmını ise normal aç kapa yöntemi ile yapacağız. TBM ile yüzde 60’ını geçiyoruz. Onun da imalatı yapılarak Çin’den geldi ve kurulumunu yapacağız. 110 civarında makine ve 550 kadar çalışanımızı 24 saat çalışıyor. Tüneli bitirdiğimiz de 350 bin nüfusa hizmet edecek. Devamını Beşiktaş’a kadar düşündüğümüzde İstanbul’un sahil şeridinin tamamına, Avrupa tarafının tamamına hizmet etmiş olacak. Tamamlandığında Sarıyer’den 35 dakika süren seyahat süresi sadece 5 dakikaya düşecek. Bunu Kilyos’tan Kuzey Marmara Otoyolu’na bağlayacağız. İsterseniz doğu istikametine ister batı istikametine gidin. İstanbul’un kuzeyindeki, Zekeriyaköy, Uskumruköy gibi yerleşimlere bağlantısı kolaylıkla sağlanmış olacak. En kıymetlimiz zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız. Yakıttan ve karbon emisyonundan da önemli tasarruf sağlayacağız.” “1 Nisan’dan Sonra Daha Verimli Çalışmalara İmza Atacağız” Bakan Uraloğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak İstanbul’da hiçbir yatırıma ara vermediklerini ve çalışmalar devam ettiklerini söyledi. Uraloğlu, “Bildiğiniz gibi İstanbul’da tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak daha iyi hizmet edebilmemiz için tüm belediye başkanlarımızla birlikte çalışabilmek önemli. Bizim için onlarla yapacağımız birliktelik çok kıymetlidir. Bu nedenle biz Cumhur İttifakı olarak gerek Sarıyer’de gerek İstanbul’un tamamında, inşallah 1 Nisan’dan itibaren de daha verimli daha iyi çalışmalara beraberce imza atmış olacağız” dedi. Öte yandan Kilyos Tüneli’ni ziyaretin ardından Bakan Uraloğlu, Sarıyer Merkez Mahallesi’nde esnaf ziyaretinde bulunarak Sarıyerliler ile bir araya geldi.
Mardin Uzmanından "1 milyon varil petrol" iddiası Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, yaptığı araştırmalar sonucunda Türkiye’de 2 sene içinde günlük 1 milyon varil petrol üretimine ulaşılacağını iddia etti. Jeolojik konumuna bakıldığında Türkiye’yi kalkındıracak en büyük projenin petrol olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, "Güneydoğu bölgemizde ve Türkiye’nin bazı noktalarında yaptığım araştırmalar sonucunda güzel veriler elde ettim. Türkiye’de yaklaşık 80 bin varil petrol üretimi yapılıyor. Geçen haftalarda Cumhurbaşkanı konuşmalarında Şırnak’ta günlük 100 bin varil çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye yaklaşık olarak kendi ihtiyacını yüzde 10 ve yüzde 15 oranında karşılayabiliyor. Mardin, Batman ve Hakkari bölgelerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda 2 sene içinde günde 1 milyon varil petrol çıkabilecek kapasite keşfettik. 4 sene sonra da günlük 1 milyon 500 bin varil petrol üretimi gerçekleşecek imkan var. Bu gerçekleştiği taktirde 1 milyonu ülke için kullanılsa, kalan 500 bin varil de dış ülkelere satılır" dedi. Türkiye’nin en büyük sorununun petrol ve doğalgaz çıkarılmaması olduğunu dile getiren Çelik, ülkenin çok zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğunu söyledi. Çelik, "Sondaj kuyuları açılmalı ve petrol noktalarında jeoloji mühendislerinin araştırması ile iyi şekilde çalışmalar yapılarak petrolün hangi formasyonda olduğu belirlenmelidir. Yer altı zenginliklerimizi kullanabilirsek Türk parası değer kazanacaktır" diye konuştu.
Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkanı Yıldırım’dan, ABB Başkan Adayı Turgut Altınok’a destek Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, ülkücü hareketin Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkan adayının Turgut Altınok olduğunu ifade etti. Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 31 Mart Pazar günü yapılacak olan seçimlerin Türkiye’nin istikbali için hayati önemde, stratejik bir seçim olduğunun altını çizdi. Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin bölgesinde etken bir ülke olduğunu kaydetti. Yıldırım, Türkiye’nin Cumhur İttifakı ile siyasette yakaladığı güçlü liderlik ve istikrar ile Türk Devleti’ni çağın şartlarına hazır hale getirerek, dosta güven düşmana verir bir yapıya kavuşturduğunu söyledi. “Devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz” Türk ve Türkiye düşmanlarının yer aldığını ve adına ‘kent uzlaşı’ denilen oluşumun belediyelere sızma girişimine şahit olduklarını belirten Yıldırım, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve milletinizin helal hazinesini; terör örgütü PKK’ya aktaran siyasetçi görünümlü bölücü teröristlerin; vatan, millet, din ve devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu bağlamda kendisini; milliyetçi, vatan sevdalısı gibi pazarlayarak bölücülerin kullanışlı bir aparatı olmuş, ihanetin değirmenine su taşıyan ‘Kent Uzlaşısı’ ürünü olan bu kişilerin kutsal davamızla, ülkümüzle ve Türk milliyetçiliğiyle zerre kadar alakası yoktur, olamaz” ifadelerine yer verdi. Yıldırım açıklamalarının devamında şunları kaydetti: "‘40 yıllık geçmişimi geride bıraktım’ diyerek kendini Kandil’in uzlaşıcısı pozisyonuna düşürmüş, CHP’ye pazarlayan, DEM’cilerle omuz omuza yürüyen, bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşı terörist Abdullah Öcalan’dan ’Apo Bey’ diye bahseden, maneviyatsız kişilik Mansur Yavaş ve onun beslemelerinden de asla ’Türk Milliyetçisi’ olmaz olamaz. Bölücülerin oylarıyla seçildikten sonra Ankara’daki 5 yılını hizmetsiz, projesiz tamamlayan Mansur Yavaş olsa olsa Birleşik Krallığın dostu ‘Yoldaş Mansur’ olur. Ankara’da avukat kimliği altında akçeli işler kovalayan, sahte senet, vergi kaçırma, kaset satma, tehdit, şantaj işlerine adı karışan, belediye başkanlığı döneminde adı rüşvet skandalıyla anılan Mansur Yavaş’ın Londra’da görüştüğü siyasilerin genelde terör örgütü PKK’ya destek veren Unmesh Desai, Jeremy Corbyn gibi kişiler olması ve Chatham House’da kurgulanması aslında onun küresel çetenin bir uşağı ve piyonu olduğunun en büyük kanıtıdır ve göstergesidir." Yıldırım, "‘Yerel özerklik şartını getireceğim’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından terör örgütü PKK’nın en büyük talebi olan ‘Belediyelerde mali özerklikten yanayım. Yerel yönetimler özerkliğini öncelikle mali özerklik yaparak belirlersiniz’ diyen Mansur Yavaş’tan başkası değildir. Mansur Yavaş, Ankara’ya hiçbir hizmeti ve hayrı dokunmayan, terör örgütlerinin elinde oyuncak olmuş, iradesini bölücü oylar için ipotek vermiş, çapsız, siyasi mankurttan başka biri değildir. Hal böyle iken Mansur Yavaş gibi birine milliyetçi ve vatanperver yakıştırması yapmak, Türk milleti ve devletine hakarettir” dedi. Ahmet Yiğit Yıldırım, Cumhur İttifakı’nın ABB Adayı Turgut Altınok’a desteklerini yineleyerek şunları söyledi: “Milliyetçi Ülkücü Hareketin Ankara’daki adayı bellidir; çalışkan, üretken ve saygın bir kişi olan Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Turgut Altınok’tur. Liderine, davasına ve teşkilatına bağlı Ankaralı her bir ülküdaşımın gönlü de, duası da, oyu da Cumhur İttifakı’nın kıymetli adayı Sayın Turgut Altınok’tan yanadır. İnanıyorum ki; 31 Mart seçimleri Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’mızda, terör örgütleriyle kol kola girmiş, ’Kent Uzlaşısı’ adı altında DEM’lenenlerin değil, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefine inanmış, üretken belediyecilik anlayışına sahip Cumhur’un zaferiyle sonuçlanacaktır."