GENEL - 15 Aralık 2018 Cumartesi 15:47

Anayasa Mahkemesinden, anne ve babası hasta memurlar için örnek karar

A
A
A
Anayasa Mahkemesinden, anne ve babası hasta memurlar için örnek karar

Anayasa Mahkemesi, anne ve babası hasta olan memurların uzak bir yerdeki göreve atanmasıyla ilgili önemli bir karara imza attı.

Anayasa Mahkemesi, anne ve babası hasta olan memurların uzak bir yerdeki göreve atanmasıyla ilgili önemli bir karara imza attı.


2003 yılında İstanbul’da bir devlet dairesinde memur olarak çalışan Nurbani Fikri geçici görev ile Ambarlı Liman Başkanlığına görevlendirildi. Fikri, bu kararın ardından, ‘Annem hasta ve bakıma muhtaç, beni tekrar eski yerime alın’ diyerek eski görev yerine dönmek istedi. İki yıl Ambarlı Liman Başkanlığı’nda çalıştıktan sonra görev yerine geri dönen Nurbani Fikri, bir süre sonra kurum müdürü ile yaşadığı bir tartışma sonucu Ambarlı’ya geri gönderildi.


Geri dönmek için dava açan Nurbani Fikri, 2008 yılında annesini kaybetti. Bu arada açtığı davayı ise kaybetti. Son çare olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunan Fikri, için mahkeme örnek teşkil edecek bir karara imza attı.


Mahkeme, ‘Geçici görevle’ İstanbul’dan Ambarlı’ya gönderilen Nurbaki Fikri’nin “Anneme bakamadım ve onu kaybettim” diyerek yaptığı bireysel başvuruyu haklı buldu. Anayasa mahkemesi olayda Anayasa’nın 20. maddesiyle güvence altına alınan ‘Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği’ sonucuna vardı. Kararda, başvurucu memurun elem ve ızdırap yaşadığı belirtilerek, devletin 20 bin TL tazminat ödemesine hükmedildi.



İşte Anayasa Mahkemesinin verdiği o karar:


“Başvurucu, devlet memuru statüsünde bir kamu kurumunun bölge müdürlüğünde çalışırken aynı müdürlüğe bağlı liman başkanlığında geçici olarak görevlendirilmiştir. Başvurucu, annesinin sağlık sorunlarını öne sürerek üç kez görev yerine dönmeyi talep etmiştir. Liman başkanlığında belli bir süre çalışan başvurucunun geçici görevlendirilmesi bu başvurulardan sonra iptal edilmiştir.


Görev yerine dönen başvurucu amiriyle aralarında yaşanan bir olay nedeniyle ikaz almıştır. Bu olaydan bir gün sonra başvurucu yeniden aynı liman başkanlığında görevlendirilmiştir. Başvurucunun, görevlendirmenin iptali için açtığı dava yerel mahkemede kabul edilmiş ve işlem iptal edilmiştir. Yargılama devam ederken başvurucunun annesi vefat etmiştir. İdarenin temyizi üzerine Danıştay hükmün bozulmasına karar vermiştir. Mahkeme bozma kararına uymuş, karar düzeltme ve temyiz talebi de reddedilen başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur. Diğer taraftan başvurucu, ikinci kez liman başkanlığında görevlendirilmesi üzerine İdare aleyhine tam yargı davası açmış ve lehine 1.000 TL tazminata hükmedilmiştir. İdarenin temyiz başvurusu reddedilerek karar kesinleşmiştir.


Başvurucu, görevlendirme işlemi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Kamu görevlilerinin atanması veya nakil işlemlerinde gözetilen kamusal yarar ile bireyin aile hayatına saygı hakkından yararlanmasındaki bireysel çıkar arasında makul bir dengenin kurulması gerekir. Söz konusu dengenin sağlanamaması durumunda aile hayatına saygı hakkının zedeleneceği gözden kaçırılmamalıdır. Kamu görevlilerinin görev yerlerinin değiştirilmesinde takdir yetkisi kullanılırken Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler de dikkate alınmalıdır.


Başvurucunun hasta ve bakıma muhtaç annesine bakabilmesinin kolaylaştırılması için hukuki ve fiili engellerin ortadan kaldırılması, aile hayatına saygı hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerin bir gereğidir. Bu yükümlülük başvurucunun görev yerinin hiçbir koşulda değiştirilemeyeceği anlamına gelmemektedir.


Bu noktada idare tarafından ortaya konulan gerekçeler ve derece mahkemelerinin değerlendirmeleri önemlidir. Derece mahkemelerinin kararlarında bireye düşen fedakârlığın ağırlığının göz önünde bulundurulması ve kamu yararının gerekleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucunun görev yerinin değiştirilmesinin gerekçelerinden biri amirine karşı devlet memuruna yakışmayan tutum ve davranışlarda bulunduğu iddiasıdır. Görevlendirme işlemine karşı açılan iptal davası, derece mahkemesince reddedilmiştir. Başvurucunun annesinin sağlığıyla ilgili mazeretine rağmen başka bir yerde görevlendirilmesine ilişkin işlem, iptal davasında hukuka uygun kabul edilirken tam yargı davasında ise hukuka aykırı bulunmuştur. Ancak iptal davasına bakan derece mahkemesince başvurucunun annesinin sağlık mazeretine yönelik olarak hiçbir değerlendirme ve açıklamada bulunulmadığı, aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkında yeterli gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır. Bunun yanında başvurucunun iptal davasına ilişkin yargılama sürecinde tam yargı davasının lehine sonuçlandığını bildirmesine rağmen derece mahkemesinin karar gerekçesinde bu hususa yönelik hiç bir değerlendirme yapılmamıştır. Derece mahkemesi karar gerekçesinin, görevlendirme işlemiyle güdülen kamu yararı meşru amacı ile başvurucunun aile hayatına saygı hakkı arasında adil denge kurulmasına yönelik yeterli unsurlara sahip olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin kamu makamlarınca yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.


Öte yandan, başvurucuya ödenmiş olan tazminat miktarının, başvurucunun annesine olan bakım yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle duyduğu elem ve ıstırabı gidermede yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ve başvurucuya tazminat ödenmesine karar vermiştir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Köyde çıkan yangında çok sayıda yapı küle döndü, 4 hayvan telef oldu Kastamonu’nun Daday ilçesinde köyde çıkan yangında 2 ev, 2 ahır, ambar, samanlık, garaj, sera ve odunluk yanarak kül oldu. Yangında 4 büyükbaş hayvan da telef olurken, köyde çıkan yangın dron ile havadan görüntülendi. Yangının diğer evlere sıçramadan söndürülmesiyle büyük bir felaketin önüne geçilmiş oldu. Olay, Daday ilçesine bağlı Değirmencik köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Vahit Karamehmetoğlu ile oğlu Şaban Karamehmetoğlu’na ait evde, henüz bilinmeyen sebeple yangın çıktı. Rüzgarın etkisiyle yangın diğer yapılara da sıçrayarak büyüdü. Yangını gören vatandaşlar durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirildi. İhbar üzerine köye Kastamonu, Daday ilçesi ve Karabük’ün Eflani ilçesinden itfaiye ekipleri ile Daday Orman İşletme Müdürlüğüne ait arazözler sevk edildi. Rüzgarın da etkisiyle büyüyen yangın, ekiplerin yoğun çalışmaları ile diğer evrelere sıçramadan kontrol altına alınarak söndürüldü. 2 ev küle döndü Yangında, Vahit Karamehmetoğlu’na ait 2 ev, 2 ahır, ambar, samanlık, garaj, sera ve odunluk yanarak kullanılamaz hale geldi. Yangında ahırda bulunan 4 büyükbaş hayvan da telef oldu. Yangında samanlığı yanan Ahmet Şekerci, “Köy içinde dolaşıyordum. Yangını görünce söndürmeye geldim ama söndüremedim. Yoğun duman vardı, yangını söndüremedim. Burada bir sürü ev, samanlık, ahır var. Burada iki ev yandı, ahır, samanlıkta yandı, garajda yandı. Hayırseverlerden, devletimizden yardım istiyoruz” dedi. "Yangının neden çıktığını bilemiyoruz" Daday Değirmencik Köyü Muhtarı Ömer Yılmaz da, “Yangını duyar duymaz köye geldim, söndürmek için koşturuyoruz. Yangın nasıl çıktı, bilemiyoruz. Vahit Karamehmetoğlu’na ait iki ev, ahır, samanlık, sera gibi yapılar yandı. Ahırda bulunan 4 büyükbaş hayvan da telef oldu. Yangının neden çıktığını şimdilik bilemiyoruz. Yangını komşular görmüş, bizler de jandarma ve itfaiyeye bildirdik. Onlar da geldiler ve yangını söndürdüler. Şu anda soğutma çalışmaları halen sürüyor” dedi. Öte yandan, Değirmencik köyünde çıkan yangın dron ile havadan görüntülendi. Ekiplerin hızlı müdahalesi ile alevlerin diğer evlere sıçraması ise ihtimal faciayı önledi.
İstanbul DNA hasarını önlemek mümkün olabilir mi Hücrelerin genetik materyalinin depolandığı bir molekül olan DNA’nın kalıtımın temelini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, kalıtsal hastalıkların önlenmesinden kişiselleştirilmiş tedavilere kadar pek çok alanda kullanılan DNA ile ilgili çalışmaların önemini vurguladı. DNA hasarıyla bazı hastalıkların oluşabileceğini belirten Prof. Dr. Irmak Yazıcıoğlu, doğru beslenmek, sigara ve alkol tüketimine dikkat etmek, kimyasal maddelerden ve radyasyondan kaçınmak, güneşten korunmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresten uzak durmanın DNA hasarını önlemede etkili olabileceğini söyledi. İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, 25 Nisan Dünya DNA Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada DNA ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmalara ilişkin değerlendirmede bulundu. DNA kalıtımın temelini oluşturur DNA’nın hücrelerin genetik materyalinin depolandığı bir molekül olduğunu ve kalıtımın temelini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Canlı organizmaların, organların ve hücrelerin fenotipik yansımaları, türler arası farklılıklar ve adaptasyonlar DNA dizilimi ve bu dizilimin ifadesi ile ilgilidir. Bu nedenle, DNA’nın yapısı ve fonksiyonu, biyoloji ve genetik biliminin temelini oluşturur” dedi. DNA pek çok alanda etkin rol oynuyor DNA’nın türler arasındaki çeşitliliğin temelini de oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Canlıların gelişimi ve işlevi, kalıtım, genetik çeşitlilik, tıbbi araştırmalar, hastalık tanısı ve tedavisi ve evrimsel araştırmalar gibi canlılığın anlaşılmasını gerektiren alanların temelinde DNA’nın önemi büyüktür. DNA’daki genlerin ifadesi, RNA ve proteinlerin sentezlenmesi yoluyla hücrelerin fonksiyonlarını belirler. DNA, türler arasında çeşitliliğin temelidir. DNA analizi, genetik hastalıkların tanısı, tedavisi ve önlenmesinde etkin rol oynar. Ayrıca, kişiselleştirilmiş terapilerin geliştirilmesine ve ilaçların etkinliğinin artırılmasında rol oynar” diye konuştu. Kalıtımsal hastalıkların önlenmesine katkı sağlayabilir DNA ile ilgili yapılan çalışmaların özellikle sağlık alanında birbirinden farklı sorunların çözümüne katkı sağlayabileceğini ifade eden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Sağlık hizmetlerinin daha etkili, kişiselleştirilmiş ve erişilebilir olmasını hedeflemek sağlık sektöründeki öncelikli amaçlardandır. Güncel teknolojileri kullanarak DNA alanında yapılan araştırmalar ve analizler kalıtımsal hastalıkların önlenmesi yönünde katkı sağlar. Kalıtımsal hastalık riski taşıyan bebekler doğmadan önce genetik danışmanlık ile değerlendirilip embriyo seçimi veya genetik düzenleme gibi uygun yöntemler aileye tavsiye edilebilir” dedi. Farmakogenetik bilim alanı da DNA analizlerini kullanıyor Son yıllarda öne çıkan kişiselleştirilmiş tedaviler ile DNA çalışmaları arasındaki ilişkiye de değinen Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Her bireyin ayrı bir genetik yapısının olması nedeniyle kişiye özel ilaç tedavisini öngören farmakogenetik bilim alanı, DNA analizlerini kullanarak ilaçların etkinliğini artırmak ve aynı zamanda yan etkileri azaltmak için kişiselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesine yönelik genetik faktörleri ortaya çıkarır” diye konuştu. DNA’daki mutasyonların belirlenmesi neden önemli DNA üzerindeki mutasyonların belirlenerek kanserin moleküler mekanizmalarının açığa çıkarıldığını belirten Yazıcıoğlu, “Böylece kişiselleştirilmiş kanser tedavileri geliştirilerek, kanserli hücrelere yönelik hedefli tedavilerin önü açılır. DNA mutasyon tayini ve dizi analizi sonucunda bireye ve topluma özgü genetik hastalıklara yatkınlıklar belirlenerek erken teşhis ve tedavi sağlanması önemlidir” dedi. Kanserin moleküler düzeyde anlaşılmasını sağlıyor DNA ile ilgili bilimsel araştırmaların kanserin moleküler düzeyde anlaşılmasını sağlayarak ilgili genlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynadığını ifade eden Yazıcıoğlu, “DNA analizleri ile bireylerin kansere kişisel ve ailevi yatkınlıklarının, epigenetik ve genetik profillerinin ve mutasyonlarının belirlenmesi erken tanı, tedavi, hedefe yönelik kişiselleştirilmiş terapilerin geliştirilmesi, tedaviye direnç mekanizmalarının ortaya çıkarılması, potansiyel terapötik hedeflerin belirlenmesi ve yeni ilaç tasarımları açısından önemli katkı sağlar” diye konuştu. DNA hasarıyla bazı hastalıklar ortaya çıkabiliyor DNA’nın çeşitli faktörlerle hasar görebileceğini belirten Yazıcıoğlu, “Hücresel stres olarak bilinen oksidatif stres, bazı kimyasal karsinojenler, metabolizma ile ortaya çıkan serbest radikaller, güneş ışığı, röntgen gibi tıbbi görüntüleme prosedürleri ve radyoterapi gibi kaynaklardan iyonlaşan radyasyon DNA’da hasar oluşturabilir. Hasarlı DNA’nın onarılamaması sonucunda mutasyonlar birikerek gen ifade ve fonksiyonu etkiler. Bu durum, genetik bozukluklar ile ortaya çıkan kanser, nörodejeneratif hastalıklar, kalp, kas ve kan hastalıkları gibi istenmeyen durumlar ile sonuçlanabilir” dedi. Bu önlemlerle DNA korunabilir DNA hasarını önlemek için birtakım tedbirlerin alınabileceğini ifade eden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Doğru beslenmek, sigara ve alkol tüketimine dikkat etmek, kimyasal maddelerden ve radyasyondan kaçınmak, güneşten korunmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresten uzak durmak DNA hasarını önlemek için önemli tedbirlerdir. Bu tür kişisel önlemler sonucu sağlıklı çalışan hücresel mekanizmalarımız ile hücre dışı ve hücre içi kaynaklı serbest radikallerin önüne geçebileceğimiz için DNA hasarına sebep olacak toksik madde ve mutajen maruziyetimiz azalacaktır. Bu önlemler, DNA hasarlarını önlemeye yardımcı olabilir fakat bazı DNA hasarlarını tamamen önlemek mümkün olmayabilir, bu nedenle düzenli sağlık kontrolü yaparak, potansiyel DNA hasarlarını erken tespit etmek ve müdahale etmek doğru bir yaklaşım olacaktır” diye konuştu.
Elazığ Bakır-Maden-Der Başkanı Seyrek’ten, Maden’deki 26 kültür varlığı için koruma vurgusu Maden ilçesinde bulunan 26 tescilli kültür varlığından 14’ünün merkezde, 12’sinin köylerde yer aldığını dile getiren Bakır Maden-Der Başkanı Süleyman Deniz Seyrek, “Yöneticilerimiz, ilçemiz değerlerinin korunması noktasında gerekli inceleme ve tespitleri yaparak vatandaşlarımıza rehberlik etmeli, yol göstermelidir. Aksi takdirde tarihi öneme sahip geleneksel Maden Evleri başta olmak üzere birçok değerimizi kaybetmiş olacağız” dedi. Bakır Maden Kültür, Turizm, Kalkınma ve Dayanışma Derneği Başkanı Süleyman Deniz Seyrek, 2020 Elazığ ve 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra verilen ağır hasar raporlarına dikkat çekerek, ilçenin kültürel mirasının korunmasının önemine vurgu yaptı. Depremler sonrası yürütülen yıkımlar hakkında basın açıklaması yapan Başkan Seyrek, bu noktada il yöneticilerine seslendi. Dernek Başkanı Seyrek söz konusu açıklamasında, “Bakır Maden-Der olarak ilçemiz değerlerinin tespit edilerek koruma altına alınması ve geleceğe taşınması için birçok tespit ve tescil çalışmasını yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bugün itibariyle ilçemiz sınırlarında 26 tane tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Bu eserlerin 14 tanesi ilçe merkezinde, 12 tanesi köylerimizde yer almaktadır. 24 Ocak 2020 Elazığ ve 06 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrasında birçok konuta ağır hasar raporu verildi. Kimi gerçekçi, kimi ise isteğe bağlı olarak düzenlendiği söylentileri toplum içinde konuşulan bu raporlar vatandaşta soru işaretleri oluşturmuş durumda. Sonrasında bilinçsizce ve hızlı bir şekilde yıkım işlemlerine başlandı. Şehri ve vatandaşın geleceğini düşünmeden yapılan bu işlemler geri dönüşü olmayan zararlar verebilir" diye konuştu. İdarecilerin çok yönlü düşünerek dönüşümü yapması gerektiğini vurgulayan Seyrek, "Aksi takdirde bugün büyükşehir olarak isimlendirilen yerleşimler gibi ruhsuz ve insanları mutsuz olan şehirler oluşabilir. Yöneticilerimiz ilçemiz değerlerinin korunması noktasında gerekli inceleme ve tespitleri yaparak vatandaşlarımıza rehberlik etmeli, yol göstermelidir. Aksi takdirde tarihi öneme sahip geleneksel Maden Evleri başta olmak üzere birçok değerimizi kaybetmiş olacağız. Bazı vatandaşların bilinçli ve duyarlı davranarak tarihi öneme sahip evlerine sahip çıktıklarıyla karşılaşıyoruz. Fotoğraflarda görüldüğü gibi hemşerilerimiz geleneksel evlerinin kültür varlığı olarak tescillenmesi için ilgili yerlere başvurmuş, karar alınana kadar konutlarının yıkılmaması için evlerine uyarı yazısı asmışlar. Tescilli kültür varlıkları hak sahiplerine deprem sonrasında devletimiz tarafından önemli destekler veriliyor. Bu sebeple öncelikli olarak tespitlerin yapılması ve derhal gerekli tescil başvurularının yapılması gerekiyor. Bu hususta geçmişteki deneyimlerimiz ve gönüllü akademisyen hocalarımızla sürece katkı sunmaya canı gönülden hazırız. Fakat en önemlisi ilçemizdeki mülki ve mahalli idare makamlarının duyarlılık göstermesidir. Bu hususta kamuoyunun da duyarlı davranmasını rica ediyor, saygılar sunuyoruz” şeklinde konuştu.