ASAYİŞ - 23 Eylül 2020 Çarşamba 17:29

15 yıl önce kaybolan Orhan Karaoğlan cinayete kurban gitmiş

A
A
A
15 yıl önce kaybolan Orhan Karaoğlan cinayete kurban gitmiş

İzmir’de, 2005 yılında ailesi tarafından kayıp başvurusunda bulunulan; fakat o dönemde yapılan araştırmalar sonucu bulunamayan Orhan Karaoğlan’ın boğularak öldürüldükten sonra cesedinin yakıldığı ve cinayete kurban gittiği tespit edildi. İzmir polisinin titiz bir çalışma yürüterek 15 yıl sonra aydınlattığı cinayet ile ilgili soruşturma kapsamında, Karaoğlan’ın 3 arkadaşı tutuklandı.

Denizli’de ikamet eden bir aile, 2005 yılında İzmir’de oto alım satım işi yapan çocukları Orhan Karaoğlan’dan (39) haber alamadı. Aile daha sonra polise kayıp başvurusunda bulundu. Başvuru üzerine harekete geçen polis, o dönemlerde Karaoğlan’ın izine rastlayamadı. Daha sonra ise 39 yaşındaki Orhan Karaoğlan, kayıtlara kayıp şahıs olarak geçti.

Karaoğlan dosyası raftan indi, İzmir polisi dedektif gibi iz sürdü

Öte yandan İzmir İl Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın’ın talimatıyla talimatıyla, Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Kayıp Şahıslar Büro Amirliği bünyesinde özel ekip kuruldu ve kayıp kişilerin dosyaları tek tek incelemeye alındı.

Özel ekip, Orhan Karaoğlan dosyasını da raftan indirerek yeniden açtı. İzmir polisi, konuyla ilgili saha çalışması yaptı, Karaoğlan’ın o dönemde irtibatlı olduğu kişileri radarına aldı ve bazı bulgular üzerine cinayet üzerine yoğunlaştı. Bu süreçte polis ekipleri, 40’ı aşkın kişinin ifadesine başvurdu ve ekipler 2 yıl boyunca dedektif gibi iz sürerek çalışma yürüttü.

Didik didik ederek iz süren ekipler, şüphelilerin Karaoğlan’ın arkadaşları M.Y. (47), Y.A. (43) ve S.O. (44) olduğunu tespit etti ve harekete geçildi.
S.O’nun bir suçtan dolayı cezaevinde olduğu belirlendi ve şahsın ifadesi SEGBİS vasıtasıyla alındı. Diğer şüpheliler M.Y. Denizli’de, Y.A. ise İzmir’de operasyonla gözaltına alındı.

Önce çelişkili ifadeler, ardından itiraf

Emniyete götürülen şüpheliler, ilk başta konuya ilişkin bilgi sahibi olmadıklarını anlattı. M.Y. ise çelişkili ifadeler verdi, ardından suçunu itiraf etti.

M.Y adlı zanlı, Karaoğlan ile tartışma yaşadıklarını, Buca’da ormanlık alanda otomobilde kemerle boğduklarını ve ardından öldürdüklerini, cesedi sarhoş süsü vermek için üzerine alkol dökerek taşıdıklarını teker teker anlattı. M.Y. adlı zanlı, Orhan Karaoğlan’ın cesedini daha sonra Manisa’nın Salihli ilçesindeki bir dere kenarında yaktıklarının itirafında bulundu. Diğer zanlılarda M.Y.’nin anlattıklarına benzer ifadeler vermesine üzerine Salihli’de araştırma başladı.

15 yıl sonra cinayet çözüldü, zanlılar tutuklandı

Çamur Banyoları mevkisinde yapılan araştırmalarda, kadavra köpeği ile aramalar yapıldı; ama Karaoğlan’ın cesedi bulunamadı. Bunun üzerine yapılan araştırmalar sonucunda, 2005 yılında belirtilen bölgede kimliği belirsiz erkek cesedi bulunduğu tespit edildi.
Olay yeri fotoğrafları gösterilen şüpheliler, fotoğrafların öldürdükten sonra cesedini yaktıkları Orhan Karaoğlan’a ait olduğunu ifade etti. Teşhisin ardından erkek cesedinin Karaoğlan’a ait olduğu da kesinleşmiş oldu. Polis, 15 yıl önceki cinayeti aydınlığa kavuştururken, emniyette işlemleri tamamlan iki zanlı ile cezaevinde bulunan S.O, cinayet suçlamasıyla tutuklandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Ayak Tenisi Takımı’ndan Türkiye Şampiyonasında ikincilik Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin (DPÜ) ev sahipliğinde Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından düzenlenen Ayak Tenisi Türkiye Şampiyonası karşılaşmalarında erkek DPÜ erkek takımı ikinci, kadın takımı dördüncü oldu. DPÜ Kapalı Spor Salonu’nda Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından gerçekleşen turnuvaya kadınlarda Kütahya Dumlupınar, Alanya Alaaddin Keykubat, Amasya, Eskişehir Osmangazi, Fenerbahçe, İstanbul Gedik ve Süleyman Demirel üniversiteleri, erkeklerde ise Kütahya Dumlupınar, Amasya, Alanya Alaaddin Keykubat, Eskişehir Osmangazi, Fenerbahçe, İstanbul Gedik, İstanbul Rumeli, MEF ve Süleyman Demirel üniversiteleri katıldı. Üç gün süren turnuvanın ilk maçında Amasya Üniversitesine 2-0 kaybeden DPÜ Erkek Ayak Tenisi Takımı, ikinci maçında İstanbul Gedik Üniversitesini 2-1’lik skorla mağlup ederek finalde yeniden Amasya Üniversitesine rakip oldu. Final maçını 2-0 kaybeden DPÜ, turnuvayı ikincilikle tamamladı. Süleyman Demirel Üniversitesi ise erkekler kategorisini üçüncü sırada tamamladı. DPÜ Kadın Ayak Tenisi Takımı ise Fenerbahçe Üniversitesini 2-0 yenerek başladığı turnuvanın ikinci maçında Süleyman Demirel Üniversitesine 2-0 kaybetti. Turnuvanın son maçında Amasya Üniversitesine 2-0 mağlup olan DPÜ, turnuvada dördüncü sırayı aldı. Kadınlarda şampiyonluğu finalde Süleyman Demirel Üniversitesini 2-0’la geçen Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi kazandı.
İstanbul Sinsi ilerleyen HPV’ye karşı en etkili koz aşı Herkesin hayatının bir döneminde en az bir HPV türü geçirdiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Saadet Ünsal, “Çoğu HPV enfeksiyonu zaman içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazen HPV enfeksiyonları daha uzun sürer ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde kansere neden olabilir. HPV enfeksiyonun çoğu geçicidir ve genelde belirti vermeden ilerler. Enfeksiyondan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin HPV aşısıdır” dedi. Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Saadet Ünsal, sık görülen enfeksiyonlar arasında olan HPV’ye karşı uyardı. Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, insan papilloma virüsünün (HPV), papillomaviridae ailesinde bulunan bir DNA virüsü olduğunu belirterek “200’den fazla çeşidi bulunan insan papilloma virüsü, cinsel yolla bulaşan hastalıklara sebep olan virüs türlerinden biridir. Bulaşıcılığı yüksek olan insan papilloma virüsünün yaklaşık 40 çeşidi genital siğillere neden olurken bazı türleri kansere neden olur. Neredeyse tüm insanlar hayatlarının bir döneminde en az bir tür HPV ile enfekte olurlar. Çoğu HPV enfeksiyonu zaman içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazen HPV enfeksiyonları daha uzun sürer ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde kansere neden olabilir. HPV enfeksiyonun çoğu geçicidir ve genelde belirti vermeden ilerler” şeklinde konuştu. HPV aşısı bu kanser türlerini önleyebilir Enfeksiyondan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin HPV aşısı olduğuna dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, şu bilgileri verdi: “Uygun yaş aralığında, tavsiye edilen dozlarda aşı uygulaması yaptırmak HPV’nin ve neden olduğu hastalıkların önlenmesini sağlar ve virüse karşı vücudu korur. Mevcut HPV aşıları; iki, dört veya dokuz tip HPV’ye karşı koruma sağlar. Tüm HPV aşıları, en büyük rahim ağzı kanseri riskine neden olan HPV tip 16 ve 18’e karşı koruma sağlar. HPV aşılarının serviks kanserinin yüzde 70’ini, anal kanserin yüzde 80’ini, vajinal kanserin yüzde 60’ını, vulvar kanserinin yüzde 40’ını önleyebileceği ve HPV pozitif orofaringeal kanserlerin önlenmesinde yüzde 90’dan fazla etkinlik gösterdiği tahmin edilmektedir. Ayrıca HPV tiplerine karşı koruma sağlayan dörtlü ve nonvalan aşılar ile bazı genital siğilleri önlerler. HPV-6 ve HPV-11 daha fazla koruma sağlar. 9 ila 13 yaşlarındaki kızların aşılanması önerilir Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, kişiye özel aşıların dozlarının ayarlandığına değinerek şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü, diğer koruyucu önlemlerle tüm ülkelerde rutin aşıların bir parçası olarak HPV aşılarını önerir. Aşılar, kişinin yaşına ve bağışıklık durumuna bağlı olarak iki veya üç doz gerektirir. Günümüz sağlık uygulamalarında HPV aşısının ilk cinsel ilişkiden ve 25 yaşından önce yapılması tavsiye edilir. 15 yaş gününden önce ilk aşısını yaptıran kişilere iki doz HPV aşısı önerilir. HPV aşısının ikinci dozu, ilk dozdan 6 ila 12 ay sonra yapılır. 15 ila 26 yaşları arasında ilk aşısını olan bireyler ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler için üç doz HPV aşısı önerilir. Ayrıca 9 ila 26 yaş arası bağışıklığı baskılanmış kişiler (HIV enfeksiyonu olanlar dahil) için de üç doz önerilir. İlk dozun ardından ikinci doz için 1-2 ay geçmesi önerilirken, üçüncü doz aşı için 6 ay geçmesi beklenir. Tipik olarak 9 ila 13 yaşlarındaki kızların aşılanması önerilir. Aşılar en az 5 ila 10 yıl koruma sağlar. Aşılamadan sonra serviks kanseri taraması hala gereklidir. Nüfusun büyük bir bölümünün aşılanması, aşılanmamış olanlara da fayda sağlayabilir. Enjeksiyon yerinde ağrı insanların yaklaşık yüzde 80’inde görülür. Bölgede kızarıklık, şişlik ve ateş de oluşabilir. Ülkemizde henüz ulusal aşı takviminde yer almamaktadır. Sağlık Bakanlığı bu konuda çalışma yapmaktadır.”