GÜNDEM - 21 Ekim 2020 Çarşamba 16:39

2021 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda

A
A
A
2021 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, ''Yeni Ekonomi Programı (2021-2023) dönemi boyunca istihdamın yıllık ortalama 1 milyon 336 bin kişi artması ve işsizlik oranının kademeli olarak gerileyerek 2023 yılında yüzde 10,9 seviyesine gerilemesi beklenmektedir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 2021 yılı bütçesini sunmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısına katıldı. Oktay, bütçenin her zaman olduğu gibi zamanında teslim edildiğini söyleyerek, bütçenin 17 Ekim tarihinde 21.54'te teslim edildiğini aktardı. Oktay, bütçenin sahibi olup olmadığına yönelik iddialara, ''Bütçenin sahibi Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendisidir'' cevabını verdi.

Oktay daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda 2021 bütçesi hakkında milletvekillerine bilgi verdi. Oktay, bütçenin temel hareket noktasının salgın etkisiyle yeniden şekillenen küresel dünya düzeninde Türkiye'nin hak ettiği yeri alması olduğunu söyleyerek, ''2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifleri; salgın tüm dünyada hayatı, üretimi ve ulaşımı durdurmuşken hem kendi kendine yeten hem de dost ülkelerin imdadına yetişen Türkiye’nin bütçesidir. 2021 bütçesi salgına rağmen bir taraftan esnafımızın ve işçilerimizin emeklerinin karşılığını alabilecekleri, bir taraftan da iş dünyasının çarklarını aksamadan döndürebilecekleri bir temele sahiptir. 2021 bütçesi, dünyanın en güçlü olarak sayılan ülkeleri şartelleri indirmiş, maske savaşı derdine düşmüşken, şehir hastanelerinden otoyollara, fabrikalardan barajlara kadar pek çok eseri hizmete açmaya devam eden dirayetli hükümetimizin bütçesidir. 2021 bütçesi en büyük ekonomiler derinden etkilenirken, OECD ve Avrupa Birliği ortalamalarından pozitif ayrışarak güçlü şekilde toparlanmaya başlayan Türkiye’nin bütçesidir'' ifadelerini kullandı.

Oktay, bütçenin Covid-19 salgınının gölgesinde küresel ekonomik aktivitenin baskılandığı, bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde toparlanma sinyallerinin olduğu bir ortamda Meclise sunduklarını belirterek, ''Salgının etkisi ile küresel büyümeye ilişkin tahminler de aşağı yönlü güncellenmiştir. Uluslararası Para Fonunun 2020 Ekim Dünya Ekonomik Görünüm Raporuna göre, 2020 yılında dünya ekonomisinin yüzde 4,4 oranında daralması beklenmektedir. Bu oran, dünya ekonomisinde 2009 küresel krizinden bu yana görülen en derin daralmaya işaret etmektedir. Dünya ekonomisinin 2021 yılında ise yüzde 5,2 oranında büyümesi beklenmektedir. Salgın nedeniyle oldukça büyük ekonomik teşvik paketleri uygulamaya koyan gelişmiş ülkeler ekonomilerini hem para hem maliye politikalarıyla desteklemeye çalışmaktadırlar. Alınan tüm tedbirlere rağmen 2020 yılının özellikle ikinci çeyreğinde gelişmiş ekonomiler önemli ölçüde daralmış, işsizlik oranlarında büyük sıçramalar görülmüştür. Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na göre gelişmiş ülkelerin 2020 yılında yüzde 5,8 daralacağı, 2021 yılında ise yüzde 3,9 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Rapora göre ABD ve Avro Bölgesi’nin 2020 yılında sırasıyla yüzde 4,3 ve yüzde 8,3 daralması, 2021 yılında ise sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 5,2 büyümesi beklenmektedir'' şeklinde konuştu.

Küresel ölçekte işsizlik oranının sınırlı artış gösterdiğini ifade eden Oktay, ''Özellikle sosyal temas gerektiren, dolayısıyla tedbirlerden son derece etkilenen hizmet sektöründe çalışanlar; düşük nitelikli, kayıt dışı ve düşük ücretli çalışanlar ile kadınlar krizden en olumsuz etkilenen grup olmuştur. Küresel ekonominin karşı karşıya kaldığı en önemli risk, salgının uzaması, yeniden yükselmesi ve tedavi imkânlarının yaygın kullanımının gecikmesidir. Salgın nedeniyle ekonomik aktivitede yaşanan durgunluk gelirler yönüyle, sağlık harcamaları ve uygulamaya konulan tedbirler ise giderler yönüyle ülkelerin kamu maliyesi üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Artan borç yükü kamu maliyesinde sürdürülebilirliğe ilişkin endişeleri artırmaktadır'' diye konuştu.

Oktay, Türkiye ekonomisine yönelik bilgi vererek, ''Özel tüketim ve kamu tüketiminin güçlü desteğiyle ekonomimiz 2020 yılının ilk çeyreğinde yıllık yüzde 4,4 oranında büyümüştür Bu gelişmelere rağmen, Mart ayından itibaren görülmeye başlanan ve Nisan ayında etkisi belirginleşen Kovid-19 salgını hayatın tüm alanlarında olduğu gibi ekonomide de kuralları değiştirmiştir. Salgın tüm dünya ekonomilerinde olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de şok etkisi getirmiş; sosyal hayatı etkileyen kısıtlayıcı tedbirler, kısmi karantina uygulamaları, firmaların daha düşük kapasite ile çalışmalarına yol açan çeşitli önlemler kademeli ve ölçülü biçimde uygulamaya konmuşsa da iç talep ve üretim olumsuz yönde etkilenmiştir. Başta en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği’nin ekonomik durgunluğa girmesinin etkisiyle dış talepteki daralma ve turizm gelirlerindeki düşüş, salgının Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin belirginleşmesine sebep olmuştur. Bu gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 oranında daralmıştır. Daralma oranımız, aynı dönemde yüzde 14,1 daralma yaşayan AB ve yüzde 10,9 daralma yaşayan OECD ortalamasının altında kalmıştır. Uygulamaya koyduğumuz Normalleşme Planıyla ekonomideki toparlanma eğilimi Haziran ayından itibaren güçlenmiştir. Salgının zirve yaptığı dönemde uygulanmaya başlanan genişlemeci ekonomi politikaları Ağustos ayı ile birlikte kademeli olarak terkedilmeye başlanmış ve “Yeni Dengelenme” süreci aşamasına geçilmiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü veriler, ikinci çeyrekteki daralmanın ardından, V-tipi güçlü bir toparlanmaya işaret etmektedir. Böylelikle, ekonominin 2020 yılında yüzde 0,3 oranında büyüme kaydetmesi beklenmektedir.2021 yılında büyümenin yurt içi ve yurt dışı talep arasında dengeli bir görünüm sergilemesi beklenmekte ve ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesi hedeflenmektedir. Salgının piyasalarda oluşturduğu durgunluk etkisi sebebiyle gerileyen işgücüne katılım oranı, işsizlik oranının da düşmesine sebep olmuş; 2020 yılı Nisan ayında işsizlik oranı yüzde 12,8 olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılı Haziran ayında başlayan normalleşme süreciyle birlikte işgücüne katılım toparlanmış; ancak istihdam artışının aynı hızda iyileşememesi sebebiyle Temmuz döneminde işsizlik oranı yüzde 13,4 olarak gerçekleşmiştir. Yılın geri kalanında ekonomik aktivitedeki toparlanmaya bağlı olarak işgücüne katılımın ve istihdamın iyileşmesi öngörülmektedir. Yeni Ekonomi Programı (2021-2023) dönemi boyunca istihdamın yıllık ortalama 1 milyon 336 bin kişi artması ve işsizlik oranının kademeli olarak gerileyerek 2023 yılında yüzde 10,9 seviyesine gerilemesi beklenmektedir'' dedi.

Oktay, enflasyon verilerine değinerek, ''2018 yılı Ekim ayında yüzde 25,2 seviyesine kadar yükselen enflasyon oranı, kararlılıkla uyguladığımız politikalar neticesinde Türk lirasının istikrarlı görünüm kazanmasının, ılımlı seyreden talep koşullarının, işlenmemiş gıda ve ithalat fiyatlarının ve enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin katkısı ile 2019 yılı Eylül ve Ekim aylarında tek haneli seviyelere gerilemiş, 2019 yılsonunda ise YEP tahmininin altında yüzde 11,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Tüketici enflasyonunda kaydedilen düşüş eğilimi, 2020 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkan Kovid-19 salgını nedeniyle sekteye uğramıştır. Özellikle salgın kaynaklı birim maliyet artışları ve döviz kuru gelişmeleri fiyatlara yansımıştır. Bu çerçevede, yıllık tüketici enflasyon oranı, 2020 yılı Eylül ayında yüzde 11,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yeni Ekonomi Programı çerçevesinde enflasyonun kalıcı biçimde tek haneli seviyelere düşürülmesine yönelik çalışmalar, ilgili tüm kurumların eşgüdümü ile yürütülmeye devam etmektedir'' dedi.

Oktay şöyle devam etti:

"Eylül ayında ihracatın salgın öncesi seviyelerini de aşarak, 2020 yılının en yüksek ihracat değerine ve tüm yıllar içerisinde de en yüksek Eylül ayı ihracat seviyesine ulaşmış. Böylece 2020 yılının üçüncü çeyreğinde ihracat ikinci çeyreğe göre yüzde 34 oranında artış göstermiştir. Altın hariç bakıldığında ise Eylül ayında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 90,9 gibi oldukça yüksek bir seviyeye çıktığı görülmektedir. İhracatın yılın son çeyreğinde de bu artışı sürdürerek 2020 yılında 165,9 milyar dolar, program dönemi sonunda ise 214 milyar dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Kovid-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerden biri turizm sektörü olmuştur. Bu kapsamda 2019 yılında yüzde 18,3 oranında artış gösteren seyahat gelirleri 2020 yılının ilk sekiz ayında zayıf bir görünüm sergilemiştir.''

Oktay, ''Salgına yönelik küresel belirsizliklerin devam etmesi nedeniyle cari işlemler açığının 2020 yılında 24,4 milyar dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Küresel ekonomideki normalleşmenin ihracat ve turizmi desteklemesi ve altın talebindeki normalleşme ile cari açığın 2021 yılında ılımlı seyretmesini öngörüyoruz. Diğer taraftan, ülkemizin yüksek katma değerli üretimini artırmasına ve bilgiye dayalı sürdürülebilir büyüme eğilimini devam ettirmesine önem vermekteyiz. Yeni normalde yapısal değişime uğrayan küresel tedarik zincirinde ülkemizin uluslararası rekabetçiliğinin artırılması, yurt içi üretim kapasitesinin yükseltilerek ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve turizm sektörünün artan önemiyle birlikte cari açığın kalıcı olarak düşürülmesini hedeflemekteyiz. Öte yandan, Karadeniz’deki doğal gaz keşfi kaynaklı olarak yeni doğal gaz kontratlarında fiyatların daha rekabetçi yapılması ve 2023 yılında yerli doğalgazın kullanılmaya başlanacak olması, cari dengemizin uzun vadede kalıcı şekilde iyileşmesine önemli katkı yapacaktır. Bu doğrultuda cari işlemler dengesinin GSYH’ye oranının 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 0,7 olarak açık vereceği, Program dönemi sonunda ise sınırlı fazlaya döneceği tahmin edilmektedir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, ''Eğitime ayırdığımız kaynağı 2021 yılında 211,4 milyar liraya çıkarıyoruz. Böylelikle bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 15,7’sini tek başına eğitime ayırıyoruz'' dedi.

Oktay, 2021 yılı bütçesini sunmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonuna katıldı. Oktay, hükümetin kamu maliyesi alanındaki en büyük kazanımının faiz ödemelerinde olduğunu belirterek, ''2002 yılında faiz harcamalarının bütçe giderleri içerisindeki payı yüzde 43,2 iken, 2021 yılı bütçesinde bu oranın yüzde 13,3 seviyesinde kalması öngörülmektedir. Uyguladığımız kamu mali disiplini sayesinde son 18 yılda kamu borç stoku oldukça düşük seviyelere çekilirken önemli altyapı projeleri hayata geçirilmiş ve eğitim, sağlık ve sosyal refah alanlarında önemli kazanımlar elde edilmiştir. Nitekim, son 18 yılda faize değil kamusal hizmete ayırdığımız kaynak sayesinde inşa ettiğimiz güçlü sağlık altyapısı, salgın döneminde diğer ülkelerde gördüğümüz acı tabloların ülkemizde yaşanmasını engellemiştir. Diğer yandan vergi gelirleriyle faiz giderleri karşılaştırıldığında da benzer bir tablo söz konusudur. 2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 85,7 lirası faiz harcamalarına gitmekteydi. 2021 yılı bütçesinde ise her 100 liralık verginin sadece 19,5 lirasının faiz harcamalarına ayrılacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılı gelir performansımızın tüm olumsuz koşullara rağmen beklentilerimizin üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz. 2019’un son döneminde ekonomide yakaladığımız güçlü seyrin katkısıyla gelir performansımızda önemli bir ivmelenme yaşanmaktaydı. 2020 yılı Ocak ve Şubat aylarında vergi gelirlerimiz bir önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 22,9 oranında artmıştı'. Ancak Kovid-19 salgını nedeniyle Mart, Nisan ve Mayıs aylarında vergi gelirleri ortalama yüzde 5,6 oranında azalmıştır. Bununla birlikte, 2020 yılı Ocak-Eylül döneminde vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,3 oranında artmıştır. Vergi gelirlerinin yılsonunda ise, yıllık yüzde 17,3 oranında artarak 790,7 milyar TL olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir'' ifadelerini kullandı.

Covid önlemlerine ilişkin de bilgi veren Oktay şöyle konuştu:

''Salgının etkilerini görmeye başladığımız Mart ayında açıkladığımız Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ile başta istihdam ve üretimi destekleyen adımları hayata geçirdik. İlerleyen süreçte ihtiyaç görülen tüm alanları kapsayacak şekilde genişleyen desteklerimiz ihtiyaç sahibi ailelere nakit desteğinden en düşük emekli aylığının bin 500 lira olmasına kadar, sektörel vergi teşvik ve ertelemelerinden krediye ulaşma imkânlarına kadar artarak devam etmiştir. Bu süreçte gelir politikası araçlarını da etkin olarak kullandık. Bu kapsamda 29,4 milyar TL vergi ödemesini ve 40 milyar TL sosyal güvenlik prim ödemelerini erteleyerek işletmeleri destekledik. Kovid-19 salgının ekonomideki olumsuz etkilerini azaltmak için sektör odaklı birçok mal ve hizmetin KDV oranlarında ve işyeri kira stopaj oranında indirim yaptık. Kredi Garanti Fonu limitini artırarak teminat sıkıntısı yaşayan işletmelerin finansmana erişimini sağladık. Vatandaşlara, esnaf ve firmalara Hazine destekli Kredi Garanti Fonu ile 306 milyar TL’lik kredi paketleri oluşturduk ve bu kapsamda Eylül 2020 itibarıyla toplamda 267,4 milyar TL kredi ödemesi yapıldı. Aylık geliri 5 bin TL’nin altında olan 8 milyona yakın vatandaşımıza 47,5 milyar TL bireysel ihtiyaç desteği verdik. 787 bin esnafımıza 29,9 milyar TL’ye yakın esnaf destek finansmanı tahsis ettik. 198 bin işletmemize 143 milyar TL işe devam finansmanı kullandırdık. 122 milyar TL tutarında kurumsal ve bireysel kredinin ertelemesini sağladık.''

Oktay, Eylül 2020 itibarıyla Covid-19 salgını kapsamında ekonomiyi desteklemek amacıyla atılan adımların büyüklüğünün kredi ertelemeleri hariç 371,7 milyar TL’ye ulaştığına dikkat çekerek, ''Covid-19 ile mücadelede 'Sosyal Koruma Kalkanı' çerçevesinde 6,2 milyar TL “Sosyal Destek Programı” kapsamında ödeme, 18,7 milyar TL “Kısa Çalışma” kapsamında ödeme, 4,4 milyar TL “Nakdi Ücret Desteği”, 3,6 milyar TL işsizlik ödemesi yaptık. Ekonomik ve sosyal koruma kalkanı paketlerinin yanı sıra yatırımlarımıza, açılışlarımıza tüm hızımızla devam ettik. Bir taraftan salgınla başarılı bir mücadele verirken bir taraftan da durmadık; dev eserleri hizmete açtık. 45 günde tamamlayıp kullanıma sunduğumuz çok amaçlı acil durum hastaneleri dâhil olmak üzere 28 yeni hastane, 498 km bölünmüş yol ve 221 köprü ve 52 hidroelektrik santrali, Mart’tan bu yana ülkemize kazandırdığımız yatırımların sadece birkaç örneğidir. Salgınla mücadelede KKTC’nin de yanında olduk. KKTC’de ilk vakanın görüldüğü tarihin hemen akabinde Kuzey Kıbrıs’a 72 milyon liralık finansal destek sağladık ardından Kovid destek paketi kapsamında 66 milyon liralık hibeyi daha aktardık'' ifadelerini kullandı.

Oktay, 2021 yılı bütçesi hakkında bilgi vererek, 2021 yılı bütçesinin Yeni Ekonomi Programı'na uygun şekilde hazırlandığını aktardı. Oktay, ''2021 yılı bütçemizde bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar TL, faiz hariç giderleri 1 trilyon 166,6 milyar TL, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar TL, vergi gelirleri 922,7 milyar TL, bütçe açığı 245 milyar TL öngörülmüştür. 2021 yılı bütçe ödenekleri 2020 yılına göre yüzde 22,9 artmaktadır. Bu artış yaklaşık 250,7 milyar TL’ye tekabül etmektedir. Temel harcama kalemleri ile yüksek artış olan harcama kalemleri şu şekildedir; sermaye giderleri 2020 yılına göre yüzde 83,3 oranında artarak 56,6 milyar TL’den 103,7 milyar TL’ye yükselmiştir. Başta kamu sermayeli kuruluşlara yapılan sermaye transferleri olmak üzere borç verme giderleri 2020 yılına göre yüzde 40,2 oranında artarak 27,1 milyar TL’den 38 milyar TL’ye yükselmiştir. Personel Giderleri ve Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri ile Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği'nin toplam bütçe giderleri içindeki payı yüzde 28,6’dır. Kamu personel giderleri enflasyon hedefleri ile kamuda istihdam edilecek yeni personel alımı kapsamında bir önceki yıla göre yüzde 15,3 oranında artarak 385 milyar 10 milyon TL’ye yükselmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan transferler 2020 yılına göre yüzde 18,7 oranında artarak 259,7 milyar TL’ye yükselmiştir. Gelirden Ayrılan Payların toplam bütçe giderleri içindeki payı yüzde 10,4’tür'' şeklinde konuştu.

Oktay, Milli Eğitim Bakanlığına yüzde 15.7 pay ayrıldığını söyleyerek, ''Eğitime ayırdığımız kaynağı 2021 yılında 211,4 milyar liraya çıkarıyoruz. Böylelikle bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 15,7’sini tek başına eğitime ayırıyoruz. En temel kamu hizmetlerinden olan eğitim hizmetlerinin yaygın ve kolay erişilebilir olması noktasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Diğer taraftan, 2021 yılı bütçemizden öğrencilerimize doğrudan nakdi ve ayni olarak önemli destekler sağlamaya devam edeceğiz. Bu kapsamda tahsis edilen ödenek tutarı 30,1 milyar TL’dir. Bu çerçevede 2 milyon öğrencimizin faydalandığı burs ve öğrenim kredisi için 13,9 milyar lira, bir milyon 256 bin öğrencimizin faydalandığı taşımalı eğitim ve yemek yardım programı için 5,5 milyar lira, 411 bin engelli evladımızın faydalanacağı eğitim programları için yaklaşık 4,8 milyar lira, öğrencilerimize destekleme ve yetiştirme kursu çerçevesinde 1,9 milyar lira, pansiyonlarda barınan 328 bin öğrencimize barınma desteği olarak 1,3 milyar lira, ücretsiz kitap dağıtımı kapsamında 1 milyar lira destek, özel okul desteği kapsamında 891 milyon lira, üniversitelerde uygulanan harç desteği kapsamında 763 milyon lira destek verilecektir'' dedi.

Sağlık alanında harcamalarını arttırdıklarını kaydeden Oktay, "Ruhen ve bedenen sağlıklı nesillerin yetişmesi için sağlık alanında harcamalarımızı artırdık ve 2021 yılında Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına 78 milyar lira, yükseköğretim kurumları sağlık uygulama ve araştırma merkezlerine 5,1 milyar lira kaynak ayırdık. Sağlık Bakanlığı ve yükseköğretim kurumları döner sermayeleri ile Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılacak sağlık harcamaları da düşünüldüğünde sağlık alanına ilişkin ayrılan kaynak 238 milyar liraya ulaşacaktır. 2002 yılında yüzde 11,3 olan sağlık harcamalarının bütçe içerisindeki payını 2021 yılında yüzde 17,7’ye çıkarıyoruz. Bu kapsamda 2021 yılında tedavi harcamaları için 123 milyar lira, ilaç harcamaları için 60 milyar lira, aile hekimliği için 11,4 milyar lira kaynak ayırdık'' diye konuştu.

Ahmet Umur Öztürk - İbrahim Berat Yılmaz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul ASELSAN EJDERHA’nın son test görüntüsü ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, Ejderha ile ilgili son test görüntülerini paylaşarak sistemi anlattı. EJDERHA, tehdit olarak sınıflandırılabilecek elektronik devre içeren her türlü sivil/askeri aracı ve hava hedeflerini, elektromanyetik sinyallerle uzaktan durdurabiliyor. Terör örgütlerinin sıklıkla kullandığı el yapımı patlayıcı, dron veya elektronik sistemlerin kullanımına darbe vuracak. Savunma, Havacılık ve Uzay Teknolojileri sanayinin Avrupa’daki en büyük savunma sanayii kümelenmesi olan SAHA İstanbul’un sektöre liderler yetiştiren SAHA MBA programı 5. Dönem eğitimleri ile devam ediyor. Sektörün başarılı isimlerinin ve ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, Türkiye Uzay Ajansı, BAYKAR gibi önemli yapı taşlarının yöneticilerinin de eğitim verdiği SAHA MBA’de üst düzey bürokrat ve sektör liderlerinin ilk dersi, ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol tarafından verildi. ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, “Savunma Teknolojilerinin Milli ve Yerli Projeleri” konulu eğitim verdi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve güvenlik güçleri için geliştirilen EJDERHA, elektronik devre içeren her türlü sivil/askeri aracı elektromanyetik sinyallerle uzaktan durdurabilecek. ASELSAN EJDERHA, elektronik harpte fark oluşturacak ASELSAN tarafından üretilen EJDERHA, özel olarak tasarlanmış yönlü anten/reflektör seti kullanılarak tek darbe veya bir dizi darbe aracılığı ile, kısıtlı bir süre boyunca, yüksek güçlü elektromanyetik (EM) ışıma yapabiliyor. Yüksek Güçlü Mikrodalga kaynakları tarafından üretilen elektromanyetik enerji, hedef alınan elektronik cihazların çalışmasının engellenmesi, hatalı çalışmaya sevk edilmesi veya hasara uğratılarak çalışamaz hale getirilmesi amacıyla kullanılıyor. El yapımı patlayıcı, dron veya elektronik sistemlerin kullanımına darbe vuracak EJDERHA, taktik sahada ve tesis giriş-çıkış alanlarında tehdit olarak sınıflandırılabilecek elektronik devre içeren her türlü sivil/askeri aracı ve hava hedeflerini, elektromanyetik sinyallerle uzaktan durdurabiliyor. Bu, terör örgütlerinin sıklıkla kullandığı el yapımı patlayıcı, dron veya elektronik sistemlerin kullanımına darbe vuracak. Bunların yanında EJDERHA, yeni nesil teknolojiler ile konvoy koruma/intikal faaliyetleri için fark oluşturan bir çözüm oluşturuyor. Taktik tekerlekli zırhlı/paletli araçlara entegre edilebilen sistem, insanlı ve insansız (uzak komuta ile) kontrol edilebiliyor. Bu sayede saha şartlarında zengin bir kullanım senaryosu sunulmuş oluyor.
İstanbul Osmanlı Cihan Devleti’nin mirası olan eserler Londra’daki müzayede evinde Osmanlı Cihan Devleti’nin ihtişamlı eserleri, Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde satılıyor. Türkiye’den kaçırılan eserlerin satışa sunulduğunu iddia eden Sanat Danışmanı İbrahim Ethem Gören, “Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz” dedi. Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde, Osmanlı Cihan Devleti’ne ait birçok ihtişamlı eser açık artırmayla satılıyor. Osmanlı Cihan Devleti hattatlarının, tezhipçilerinin, kağıt ve mürekkep ustalarının Mushaf-ı Şerifleri, elyazmaları ve hüsn-i hat levhaları ile İznik çinileri, Osmanlı ipek seccadeleri, çeşmeler, mermer kitabeler, hançerler, fincan setleri birbiri ardına satışa konu edildi. Söz konusu mezatta, Sultan Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan’ın 1860 tarihli tezhipli Mushaf’ı ve Sultan 2. Mahmud’un tuğrası ile havi mermer çeşme kitabesi de satışa çıkarılıyor. Onlarca Osmanlı Cihan Devleti eseri satışta İddiaya göre, Türkiye’den kaçırılarak, İslam Dünyası ve Hindistan’ın Sanat Eserleri Müzayedesi’nde yeni sahiplerine servis edilen eserler, ‘Mehmed Şefik Bey’in ‘Nad-ı Ali’ duası, Kanuni Sultan Süleyman dönemi 1539 tarihli şamdanı (tombak), Sadrazam Sinan Paşa için yapılmış deniz feneri(tombak), Hattat İbrahim Rodosi’nin talebesi Hafız Yusuf ketebeli 1712 tarihli Delail’ül-Hayrat’ı, 17’inci yüzyıl hattatlarından Hüsameddin Bur(u)sevi’nin Mir’atü-l-Kainat isimli yazma risalesi, 17. yüzyıla ait altın kakmalı, gümüş savatlı Osmanlı hançeri, Seyyid Ahmed bin Musa’nın 1682-1683 tarihli nesih Mushafı, hattat Mehmed Emin Efendi’nin 1796-97 tarihli nesih Mushaf’ı, 17’inci yüzyıla tarihlenen yakut ve zümrüt taşlarıyla bezeli Osmanlı akik fincan seti, 1900’lü yılların başına tarihlenen Osmanlı ipek halısı, 1590 yılına tarihlenen İznik çini bardağı, Lale Devri’ne ait mermer çeşme, 19’uncu yüzyıl Konya seccadesi, 18’inci yüzyıla tarihlenen Batı Anadolu işi seccade, 18’inci yüzyıl Osmanlı gümüş tabakları, Osmanlı şehzadesi Musa Çelebi’nin yağlı boya portresi, Hattat Mustafa Rakım ketebeli, Hattat Ubeydullah Zihni Efendi’nin 1804 tarihli, nesih hatlı Mushaf’ı ve Hattat Mehmed Şehri’nin 1730’lu yıllara tarihlenen müfredat meşk murakkaı’ oldu. “Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini ardından müzelerini yağmalıyor” Londra’da satışa çıkarılan Osmanlı Cihan Devleti eserlerine ilişkin konuşan Sanat Danışmanı, İttifak Gazetesi Yazarı İbrahim Ethem Gören, “İngiltere’de Sothesb’y Müzayede Şirketi’nde Osmanlı Cihan Devleti’nin en ünlü sanatkarlarının eserleri satışa arz edildi. Bu durum kamuoyunun gönlünü hun ediyor. Şöyle ki; emperyalist devletler, özellikle Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini, merkez bankalarını ardından da müzelerini yağmalıyor. Bugün Londra’da birbiri ardına sıralanan onlarca müzede neredeyse topyekun İslam Devletleri’nin müzelerinde bulunan eser sayısından daha fazla ese yer alıyor. Konumuzla ilgili olarak, Londra merkezli müzayede şirketinde bugün, öğleden sonra bir canlı yayında düzenlenecek olan bir mezat var. Bu mezatta onlarca Osmanlı Cihan Devleti sanatkarının eserleri satışa arz ediliyor. Bunların arasında birbirinden güzel, kıymetli Mushaf-ı Şerifler, el yazmaları, cüzler, İznik çinileri, Osmanlı killeri, ipek seccadeler, Sultan 2. Mahmud’a ait çeşme kitabesi göze çarpıyor. Yine bunların arasında 31. Osmanlı Padişahı 110. İslam Halifesi Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan için hicri 1270, miladi 1860 tarihinde Hattat İbrahim Hakkı tarafından ketebe konulmuş bir Mushaf-ı Şerif var. Maalesef bu Mushaf-ı Şerif’te satışa konu edilen eserler arasında yer alıyor. Bu Mushaf bir taraftan neşriyatının güzelliğinin yanında diğer taraftan da 18. yüzyıl ve özellikle 19. yüzyıla damga vurmuş olan Türk rokokosunun en güzel örneklerinden biri. 2 haftalık hilal parlaklığında bezeme unsurlarını görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’” Tarihi eserlerimizin daha fazla korunması gerektiğini dile getiren Gören, “Biz eserlerimize maalesef sahip çıkamıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz. Daha dikkatli bir şekilde davranılması gerekiyor. Bugünkü müzayede özelinde de Kültür ve Turizm Bakanlığının hemen devreye girerek bu satışın iptal edilmesini talep ediyoruz. Bu eserler, illegal yolarla Türkiye’den çıkarıldıysa, bunların Kültür Bakanlığına, ait oldukları yere, Anadolu toraklarına iade edilmesini bekliyoruz. Bunun dışında sadece yazma eserler değil, hemen hemen her alanda İznik çinilerimize de sahip çıkamıyoruz. Çeşme kitabeleri var. Devasa kitabeler, nasıl oluyor da bizim sınırlarımızdan çıkartılıyor? Gümrük kapılarındaki görevlilerin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Havalimanı’nda özellikle yurt dışı çıkışlarında sanat eseri kaçakçılığı konusunda oradaki görevlilerin daha dikkatli olması gerekiyor. Onlara özel eğitimler verilmesi gerekiyor. Tarihimize, medeniyetimize ve eserlerimize sahip çıkmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ankara Atılım Üniversitesi öğrencileri çubuk makarnadan yaptıkları köprü ile birinci olmak için yarıştı Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Kuzeyboru A.Ş iş birliğiyle "Kuzeyboru Çubuk Makarna Köprü Yarışması 2024" düzenlendi. Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Kuzeyboru A.Ş iş birliğiyle 18-19 Nisan tarihlerinde "Çubuk Makarna Köprü Yarışması 2024" düzenlendi. Yarışmaya inşaat mühendisliği bölümü öğrencilerinin yanı sıra mimarlık, tıp fakültesi, yazılım mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, havacılık ve uzay mühendisliği, makine mühendisliği bölümü öğrencilerinden oluşan takımların hazırladığı 12 makarna köprü katıldı. Atılım Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cenan Mertol, yaptıkları yarışmanın makarna köprü yarışması olduğunu hatırlatarak, "Bu yarışmada öğrenciler spagetti yani çubuk makarnaları kullanarak, derslerde öğrendiklerini ve hayal güçlerini kullanarak burada maksimum yük taşıyan bir köprü yapmaya çalışıyorlar. Toplamda 40 öğrencimiz, 12 farklı takımımız var. Bu takımlar daha çok inşaat mühendisliği öğrencileri ağırlıklı olsa da, sadece inşaat mühendisliği değil mimarlık, makine mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, havacılık ve uzay mühendisliği, tıp bölümlerinden öğrenciler de takımlarda yer almaktadır. Öğrenciler hem eğlenceli zaman geçiriyor hem de bilgilerini biraz da ortaya koyma yönünde adımlar atıyorlar. Bu sene Kuzeyboru isimli firmayla işbirliği yapıyoruz. Güzel ödüllerimiz var ve bu ödüller için öğrenciler kıyasıya yarışıyor" dedi. "Böyle etkinlikler esasında öğrencilerin hem ufkunu açıyor hem de eğitim hayatlarına büyük bir katkı sağlıyor" Yarışmanın iki gün süreceğini ifade eden Mertol, "Birinci gün 8 saat içinde köprülerini yapacaklar. Köprüler ertesi gün özgünlük, orijinallik ve yük taşıma kapasitelerine göre değerlendirmeye alınacaktır. En sonunda da katılımcılara katılım belgeleri ve kazananlara ödülleri takdim edilecektir. Çok güzel ve dolu dolu 2 gün geçireceğiz. Burada en önemlisi öğrencilerimizin gerçekten isteyerek bu iş yapmaları. Böyle etkinlikler öğrencilerimizin isteyerek iş yapma kapasitesini çok daha fazla arttırıyor. Mesela bu yarışmadan sonra derslere daha bir istekli geliyorlar. O anlattığınız statik, dinamik ve mukavemet derslerini daha eğlenceli ve daha isteyerek öğrenmeye çalışıyorlar. O yüzden böyle etkinlikler esasında öğrencilerin hem ufkunu açıyor hem de eğitim hayatlarına büyük bir katkı sağlıyor" ifadelerini kullandı. Yarışma jürisinde yer alan Prof. Dr. Tolga Akış, Doç. Dr. Meriç Yılmaz, Dr. Öğretim Üyesi Halit Cenan Mertol, Dr. Öğretim Üyesi Ebru Akış ve Dr. Öğretim Üyesi Saman Aminbakhsh tarafından ekiplerin hazırladığı köprüler "estetik-özgünlük" olarak değerlendirilerek, köprülerin dayanım testleri gerçekleştirildi. Değerlendirme sonucunda Egemen Erdil, Barış Ozan Bal ve Berenay Tolga Alkan’dan oluşan "Winners" grubu birinci, Zeynep Sude Daşcı, Soner Parlak, Baran Özpolat, Hüseyin Arda Özdemir ve Erdem Şahin’den oluşan "1 Çiçek 4 Böcek" grubu ikinci, Ramazan Erten, Yaren Köroğlu, Ekin Bejan Baykara, Emir Kutluhan Arslan ve Gözde Naz Aksoy’dan oluşan "Betta" grubu üçüncü oldu.
İstanbul Osmanlı Cihan Devleti’nin mirası olan eserler Londra’daki müzayede evinde Osmanlı Cihan Devleti’nin ihtişamlı eserleri, Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde satılıyor. Türkiye’den kaçırılan eserlerin satışa sunulduğunu iddia eden Sanat Danışmanı İbrahim Ethem Gören, “Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dış İşleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz” dedi. Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde, Osmanlı Cihan Devleti’ne ait birçok ihtişamlı eser açık artırmayla satılıyor. Osmanlı Cihan Devleti hattatlarının, tezhipçilerinin, kağıt ve mürekkep ustalarının Mushaf-ı Şerifleri, elyazmaları ve hüsn-i hat levhaları ile İznik çinileri, Osmanlı ipek seccadeleri, çeşmeler, mermer kitabeler, hançerler, fincan setleri birbiri ardına satışa konu edildi. Söz konusu mezatta, Sultan Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan’ın 1860 tarihli tezhipli Mushafı ve Sultan 2. Mahmud’un tuğrası ile havi mermer çeşme kitabesi de satışa çıkarılıyor. Onlarca Osmanlı Cihan Devleti eseri satışta İddiaya göre, Türkiye’den kaçırılarak, İslam Dünyası ve Hindistan’ın Sanat Eserleri Müzayedesi’nde yeni sahiplerine servis edilen eserler, ‘Mehmed Şefik Bey’in ‘Nad-ı Ali’ duası, Kanuni Sultan Süleyman dönemi 1539 tarihli şamdanı (tombak), Sadrazam Sinan Paşa için yapılmış deniz feneri(tombak), Hattat İbrahim Rodosi’nin talebesi Hafız Yusuf ketebeli 1712 tarihli Delail’ül-Hayrat’ı, 17’inci yüzyıl hattatlarından Hüsameddin Bur(u)sevi’nin Mir’atü-l-Kainat isimli yazma risalesi, 17. yüzyıla ait altın kakmalı, gümüş savatlı Osmanlı hançeri, Seyyid Ahmed bin Musa’nın 1682-1683 tarihli nesih Mushafı, hattat Mehmed Emin Efendi’nin 1796-97 tarihli nesih Mushafı, 17’inci yüzyıla tarihlenen yakut ve zümrüt taşlarıyla bezeli Osmanlı akik fincan seti, 1900’lü yılların başına tarihlenen Osmanlı ipek halısı, 1590 yılına tarihlenen İznik çini bardağı, Lale Devri’ne ait mermer çeşme, 19’uncu yüzyıl Konya seccadesi, 18’inci yüzyıla tarihlenen Batı Anadolu işi seccade, 18’inci yüzyıl Osmanlı gümüş tabakları, Osmanlı şehzadesi Musa Çelebi’nin yağlı boya portresi, Hattat Mustafa Rakım ketebeli, Hattat Ubeydullah Zihni Efendi’nin 1804 tarihli, nesih hatlı Mushafı ve Hattat Mehmed Şehri’nin 1730’lu yıllara tarihlenen müfredat meşk murakkaı’ oldu. “Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini ardından müzelerini yağmalıyor” Londra’da satışa çıkarılan Osmanlı Cihan Devleti eserlerine ilişkin konuşan Sanat Danışmanı, İttifak Gazetesi Yazarı İbrahim Ethem Gören, “İngiltere’de Sothesb’y Müzayede Şirketi’nde Osmanlı Cihan Devleti’nin en ünlü sanatkarlarının eserleri satışa arz edildi. Bu durum kamuoyunun gönlünü hun ediyor. Şöyle ki; emperyalist devletler, özellikle Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini, merkez bankalarını ardından da müzelerini yağmalıyor. Bugün Londra’da birbiri ardına sıralanan onlarca müzede neredeyse topyekün İslam Devletleri’nin müzelerinde bulunan eser sayısından daha fazla ese yer alıyor. Konumuzla ilgili olarak, Londra merkezli müzayede şirketinde bugün, öğleden sonra bir canlı yayında düzenlenecek olan bir mezat var. Bu mezatta onlarca Osmanlı Cihan Devleti sanatkarının eserleri satışa arz ediliyor. Bunların arasında birbirinden güzel, kıymetli Mushaf-ı Şerifler, el yazmaları, cüzler, İznik çinileri, Osmanlı killeri, ipek seccadeler, Sultan 2. Mahmud’a ait çeşme kitabesi göze çarpıyor. Yine bunların arasında 31. Osmanlı Padişahı 110. İslam Halifesi Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan için hicri 1270, miladi 1860 tarihinde Hattat İbrahim Hakkı tarafından ketebe konulmuş bir Mushaf-ı Şerif var. Maalesef bu Mushaf-ı Şerif’te satışa konu edilen eserler arasında yer alıyor. Bu Mushaf bir taraftan neşriyatının güzelliğinin yanında diğer taraftan da 18. yüzyıl ve özellikle 19. yüzyıla damga vurmuş olan Türk rokokosunun en güzel örneklerinden biri. 2 haftalık hilal parlaklığında bezeme unsurlarını görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’” Tarihi eserlerimizin daha fazla korunması gerektiğini dile getiren Gören, “Biz eserlerimize maalesef sahip çıkamıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dış İşleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz. Daha dikkatli bir şekilde davranılması gerekiyor. Bugünkü müzayede özelinde de Kültür ve Turizm Bakanlığının hemen devreye girerek bu satışın iptal edilmesini talep ediyoruz. Bu eserler, illegal yolarla Türkiye’den çıkarıldıysa, bunların Kültür Bakanlığına, ait oldukları yere, Anadolu toraklarına iade edilmesini bekliyoruz. Bunun dışında sadece yazma eserler değil, hemen hemen her alanda İznik çinilerimize de sahip çıkamıyoruz. Çeşme kitabeleri var. Devasa kitabeler, nasıl oluyor da bizim sınırlarımızdan çıkartılıyor? Gümrük kapılarındaki görevlilerin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Havalimanı’nda özellikle yurt dışı çıkışlarında sanat eseri kaçakçılığı konusunda oradaki görevlilerin daha dikkatli olması gerekiyor. Onlara özel eğitimler verilmesi gerekiyor. Tarihimize, medeniyetimize ve eserlerimize sahip çıkmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.