KÜLTÜR SANAT - 18 Şubat 2019 Pazartesi 15:09

Açe Savaşı’nın sosyolojik etkileri kitaplaştırıldı

A
A
A
Açe Savaşı’nın sosyolojik etkileri kitaplaştırıldı

Sosyal bilimlerin farklı alanlarına dair yetkin bir kitaplık oluşturmayı hedefleyen İbn Haldun Üniversitesi Yayınları, Hollanda-Açe Savaşı’nı ve Açe’nin Hollanda’nın saldırılarına karşı verdiği büyük mücadeleyi sosyolojik açıdan inceleyen “Basiret ve Direniş” adlı kitabı yayınladı.

İbn Haldun Üniversitesi (İHÜ) Yayınları’ndan çıkan ‘Basiret ve Direniş’ kitabının tanıtım toplantısı, yazarlarının da katılımıyla İHÜ Süleymaniye Yerleşkesi Salis Medresesi’nde yapıldı.

İHÜ Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Dr. Mehmet Özay, Doç. Dr. Adem Efe ve Dr. Ekrem Saltık imzalarını taşıyan ve Osmanlı Basını Araştırmaları Serisi’nin ilk kitabı olan Basiret ve Direniş; Ali Efendi tarafından 1870-1908 yılları arasında İstanbul’da iki devre halinde yayınlanan Basiret Gazetesinde, Açe Darüsselam Sultanlığı ile Hollanda sömürge güçleri arasında 1873-1904 yılları arasında çıkan savaşın ilk iki yılının ele alındığı metinleri sosyolojik bir gözle masaya yatırıyor.

“Osmanlı-Malay Takımadaları ilişkileri bağlamında önemli bir kaynak”

Tanıtım toplantısında ilk sözü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Özay alarak, kitabın konusu ve çerçevesi üzerine bir sunum yaptı, kitabın çıkış öyküsünü dinleyicilerle paylaştı. Kitaba ismini veren Basiret Gazetesi, Açe topraklarında süren savaşla ilgili gelişmeleri birkaç yıl boyunca Batı ülkelerinde yayınlanan dönemin önemli gazeteleri üzerinden takip edip, Osmanlı toplumunu gelişmelerden haberdar ederek kamuoyu oluşturmakla kalmamış; özellikle gazetede yer verdiği editör yorumlarıyla da dönemin Osmanlı hükümetini gelişmeler karşısında bir tür İslâm Birliği çerçevesinde harekete geçirme ve bu anlamda bazı politikalara yönlendirme kaygısı gütmüş. Basiret ve Direniş eseri de, ele aldığı bu metinler aracılığıyla; Osmanlı-Malay Takımadaları ilişkileri bağlamında ‘İslâm toplumları ve Batı’, ‘modernleşme ve bağımsızlık’, ‘ekonomik kalkınma ve eğitim’ gibi çeşitli alt başlıklardaki çalışmaların önünü açmayı da hedefliyor.

“Namık Kemal’den Ahmet Midhat Efendi’ye güçlü bir yazar kadrosu vardı”

Doç. Dr. Adem Efe de Basiretçi Ali Efendi tarafından iki ayrı dönemde toplam 2 bin 467 sayı çıkarılan Basiret Gazetesinin temel meselesi olarak İttihad-ı İslam gayesinin öne çıktığını belirtti. 1860’lı yıllardan itibaren Osmanlı matbuatının sivil gazete ve dergilerle giderek renklendiğini ifade eden Efe, bu gazetelerin bilinçli bir toplum oluşturma, kendi ideallerini yayma gibi çeşitli gayeleri olduğunu belirtti. Efe, “1870 yılında yayın hayatına başlayan Basiret Gazetesi, ilk çıktığı dönemlerde 300 adet civarında basılmakla birlikte; çeşitli önemli hadiselerin olduğu zamanlarda verdiği eklerin ve güçlü yazar kadrosunun da etkisiyle bin adet basıldığı günler de olmuş “dedi.

Doç. Dr. Adem Efe, Gazete’nin yazarları arasında Namık Kemal, Ali Suavi ve Ahmet Midhat Efendi gibi önemli isimlerin yer aldığını; geniş bir coğrafyada takip edildiğini; yerel muhabirleri aracılığıyla Osmanlı topraklarından haberleri aktardığı kadar uluslararası basından da uluslararası meseleleri günü gününe izleyerek gelişmeleri kamuoyuna aktardığını sözlerine ekledi.

“Osmanlı’da künyesinde “Millet” geçen ilk basın organı”

Toplantının son konuşmacısı Dr. Ekrem Saltık ise sunumunun başında, künyesinde geçen “vatanın menfaatine ve umumi olaylara dair millet gazetesi” ifadesinden hareketle, Basiret Gazetesi’nin Osmanlı matbuatında künyesinde “millet”e yer veren ilk gazete olduğuna dikkat çekerek, bunun o dönem için büyük bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Konuşmasının devamında Basiretçi Ali Efendi üzerine yoğunlaşan Saltık, Ali Efendi’nin, gazetesi adının önüne geçmiş, hayatı gazetesinin gölgesinde kalmış bir aydın olduğunu ifade etti.

1875 yılında “Kahkaha” adıyla bir mizah dergisi de çıkaran Basiretçi Ali Efendi’nin, sekiz yıla yakın süren basın hayatında gazetesinin kapatılması ve hapsedilmek gibi cezaları göze alarak zaman zaman dönemin iktidarına kafa tutan yayınlar da yaptığını söyleyen Dr. Ekrem Saltık, Basiretçi Ali Efendi’nin “kamuoyu”nun gücünün farkında bir gazeteci olduğunu sözlerine ekledi.

İbn Haldun Üniversitesi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Savaş Tali de toplantıda söz alarak, tanıtım toplantısına katılan konuşmacılara ve dinleyicilere teşekkür etti. İHÜ Yayınları bünyesinde birçok kıymetli projenin yürütülmekte olduğunu ve kitaplarının peyderpey yayınlanacağını sözlerine ekleyen Tali, Basiret ve Direniş’in de Osmanlı Basını Araştırmaları Serisi kapsamında yayınlanan ilk kitap olduğunu hatırlatarak, Osmanlı basınının yayıncılık açısından bakir bir alan olduğunu ve Seri kapsamında Osmanlı matbuatına ışık tutacak birçok kitabın yayın hazırlıklarına başladıklarını ifade etti.

İlgililerinin seçkin kitapevlerinden ve kitap satışı yapan internet sitelerinden rahatlıkla edinebileceği “Basiret ve Direniş” kitabının tanıtım toplantısı, soru-cevap ve imza etkinliği ile sona erdi.  

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Blockchain tabanı ile birlikte yapay zekaya önem veren firmalar bayrağı önde tutacak” Türkiye’nin inovasyon, beyin ve yazılım anlamında uluslararası boyutta çok ileride gittiğini ve sadece itici güce ihtiyacın olduğunu belirten BankPozitif Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Kork, “Gelecek artık yazılım ve yapay zekadan oluşuyor. Yapay zeka olmadan bankacılık ve ödeme sistemlerinde herhangi bir şey söz konusu olmayacak. Blockchain tabanı ile birlikte yapay zekaya önem veren firmalar bayrağı önde tutacaktır. Dünya ile rekabet o zaman daha farklı olacak. Belki de önümüzdeki 10 yıl akıllı saatlerimiz ile değil düşünce gücümüzle ödemelerimizi yapacağız” dedi. Bu yıl 5’incisi düzenlenen İstanbul Fintech Week (IFW’24), ‘Yakınsama: Web2 ve Web3 Dünyaları Bir Araya Geliyor’ teması ile ziyaretçilerini kapılarını açtı. Etkinlik kapsamında dijital para; dijital bankacılık, web3, yapay zeka, tokenlaştırma ve işletmelerde finansal teknolojilerin kullanımları gibi sektöre ışık tutacak konular ele alındı. Türkiye’nin finansal teknoloji kuruluşlarından BankPozitif’in Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Kork ise etkinlik kapsamında, ‘Bankalar için dijital yolculuk oluşturmak’ temalı sunumunda, finansal teknoloji alanındaki yenilikçi yaklaşımları ve dijital dönüşümün bankacılık sektörüne olan etkilerine vurgu yaparak, gelecekte finansal teknolojinin nasıl şekilleneceğine dair bakış açısı sundu. “Belki de önümüzdeki 10 yıl içinde ödemelerimizi düşünce gücümüzle yapacağız” Türkiye’nin inovasyon, beyin ve yazılım anlamında uluslararası boyutta çok ileride olduğunu ifade eden Erkan Kork, “Sadece biraz itici güce ihtiyacımız var. Türkiye’de mutlaka en az 5 ve 6 tane PayPal çıkartacak güce sahip. İtici gücünün hala sektöre inmediğini düşünüyorum. İndiği zaman hem yatırımcı anlamında hem de dünyayla rekabet anlamında çok farklı odaklandığımız noktalar olacak. Avrupa’da bir bankada hesap açmaya kalktığınız zaman en az bir hafta on gün bekleniyor. Türkiye’de hangi bankaya giderseniz gidin daha şubeden çıkmadan kartınızı veriyorlar. O yüzden bu tür etkinliklerin önemli olduğunu düşünüyorum. Gelecek artık yazılım ve yapay zekadan oluşuyor. Yapay zeka olmadan bankacılık ve ödeme sistemlerinde herhangi bir şey söz konusu olmayacak. Blockchain tabanı ile birlikte yapay zekaya önem veren firmalar bayrağı önde tutacaktır. Dünya ile rekabet o zaman daha farklı olacak. Belki de önümüzdeki 10 yıl akıllı saatlerimizde değil düşünce gücümüzle ödemelerimizi yapacağız. Türkiye’de e-ticaret siteniz varsa yurt dışındaki ödeme kuruluşlarından hizmet alabiliyorsunuz. Fakat bizler şu anda bunu veremiyoruz. Kanun buna izin verirse bizlerde pastadan pay alabiliriz” şeklinde konuştu.
Hatay Bahçesini çapalayan çiftçinin pulluğuna takılan küpten Bizans dönemi sikkeleri çıktı Hatay’da bir çiftçi, bahçesini çapalarken traktörünün pulluğuna takılan küpten çıkan Bizans dönemine ait 22 altın sikkeyi yetkililere teslim etti. Antakya ilçesi Saçaklı Mahallesi’nde traktörle zeytin bahçesini çapalamak isteyen çiftçi İsmet Kaya’nın pulluğuna içi altın sikke dolu küp takıldı. Pulluğun temasıyla parçalanan küpü kontrol eden Kaya, altınların çevreye yayıldığını fark etti. Kaya, durumu jandarma ekiplerine bildirdi ve bölgeye kolluk kuvvetleri ile müze müdürlüğü görevlileri intikal etti. Kontrollerde; altınların 22 adet olduğu ve Bizans dönemine ait sikkeler oldukları ortaya çıktı. Sikkeler, müze müdürlüğü ekipleri tarafından teslim alınarak koruma altına alındı. “Bütün akrabalarımız bizleri aradı, bütün akşam telefonlarımız susmadı” İçinden altın çıkan küp karşısında şaşırdığını ifade eden çiftçi İsmet Kaya, 22 adet altın sikkeyi ekiplere teslim etmenin memnuniyeti yaşadığını belirterek, “Zeytinlerimiz daha iyi olsun diye traktörümüzle bahçeyi sürüyordum. O esnada çapaya bir tane kırık testi denk geldi, inip baktığımda içinde altın vardı. İçinde altın sikke vardı, onları aldım ve devletimize teslim ettim. İçerisinden 22 tane Bizans dönemine altın sikke çıktı. Biz zeytin hasadının iyi olmasını beklerken topraktan altın sikke hasat ettik bu yıl. Memnunuz, devletimiz memnun. Bizler çok şaşırdık, mahallede yaşayanlar olarak. Bütün akrabalarımız bizleri aradı, bütün akşam telefonlarımız susmadı. Devlete teslim etmekle en iyisini yaptın diyenler de oldu, farklı şeyler söyleyenler de oldu. Niye teslim ettin, niye kuyumcuya satmadın, daha iyi para ederdi diyenler oldu. Biz tarihimizin ortaya çıkması için bunları devletimize teslim ettik. Antakya ilçesindeki Saçaklı Mahallemiz tarihi açıdan zengin" dedi.
Edirne Edirne’de Tunca Nehri kuruma noktasına geldi Edirne’de kuraklık nedeniyle dibi gören Tunca Nehri’nde su içerisinde yaşayan canlılar olumsuz etkilenirken, vatandaşlar ise son bir yıla göre 4 kat su seviyesi azalan ve yaşanan kuraklık sebebiyle tedirgin oluyor. Küresel ısınmayla birlikte bu kez kuraklık alarmının verildiği il Edirne oldu. Geçtiğimiz yıllarda ve bu yıl boyunca hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği ve yağışların yetersiz olduğu Edirne’de önemli su kaynaklarından biri olan Tunca Nehri’nin debisi en dip seviyeye kadar düştü. Tunca Nehri’nin Suakacağı istasyonundaki son ölçümde saniyede 4 metreküp olarak kaydedilen nehrin debisi, geçen yıl aynı tarihte 16 metreküp saniye olarak ölçülmüştü. Hem hayvanlara hem tarıma can suyu olan nehrin debisi bir önceki yıla göre tam 4 kat azaldı. Kuraklığın vurduğu Tunca Nehri’nde debinin düşmesiyle birlikte adacıklar oluştu. Araç lastiklerinin ve atıkların yüzeye çıktığı nehrin bazı bölgelerinde vatandaşlar da rahatça yürüyebiliyor. Nehrin ortasındaki adacığa yürüyerek gelen bir vatandaşın oltayla balık tuttuğu görüldü. Edirne’de kuruma noktasına gelen Tunca Nehri kentte turistik gezi yapanları ve vatandaşları ise tedirgin ediyor. “Canlıların çok zor durumda olduğunu görüyorum” Edirneli üniversite öğrencisi Cennet Cemre Aydın, “Tunca Nehri kenarı yazın ve kışın sürekli geldiğimiz bir yer olduğundan dolayı buradaki suyun hemen hemen her seviyesine hakimiz aslında. Şu an baharın ilk dönemi olmasına rağmen suyun bu kadar çekilmesi bize 3 ay sonra yeni sorunlar doğuracaktır. Nehirde kano etkinliklerine de katılan birisi olarak suyun hem kirliliği hem de suyun içerisinde yaşayan canlıların çok zor durumda olduğunu görüyorum. Bu nedenle 3 ay sonraki halimizi düşünemiyorum. Umarım su yükselir ve bu seviyede kalmaz” dedi. “Nehirdeki canlılar kuraklık nedeniyle yüzmekte zorlanıyor” Edirne’de arkadaşıyla Tunca Nehri’ni ziyaret eden ve Edirne’de eğitim gören lise öğrencisi Ayşenur Milet, Tunca Nehri’nin çok kurak olduğuna değinerek, “Bulgaristan’dan doğan Tunca Nehrinin daha baharın başında olmamıza rağmen kuraklıktan çok etkilendiğini görüyoruz. Nehrin içindeki canlılar kuraklık nedeniyle oluşan yosunlardan dolayı yüzmekte zorlanıyor. Kuraklık nedeniyle nehrin dibindeki çöplerde yüzeye çıkmış. Baharın daha başında olmamıza rağmen kuraklığın bu kadar etkisini göstermesi beni oldukça şaşırttı. Şu anda derslerimize konu olan bu kuraklığın ileriki dönemlerde daha da fazla ciddiyetini koruyacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. “Su seviyesinin düşüklüğünden dolayı balıklar son yaşam savaşını veriyor” Nisan ayında yağmur yağışlarını beklediklerini ifade eden Edirneli vatandaşlardan Memduh Sidim, “Türkiye’mizin ve serhat şehrimizin incileri olan Arda, Meriç ve Tunca nehirleri Edirne’de akmaktadır. Mevsim itibari ile kuraklık yaşıyoruz. Bu nehir yatağının içerisinde çok sayıda canlı yaşamaktadır. Su seviyesi çok düştüğünden dolayı balıklar, kunduzlar, su maymunları ve diğer canlılar oksijen alamadıkları için çok zor durumda kalmışlardır. Nisan yağmurlarını bekliyoruz. Şu anda görünen bu su kirlilik ile beraber geçtiğimiz yıl kar ve yağmur yağışlarının az oluşu nedeniyle büyük bir kuraklık oluşturmaktadır. Su seviyesinin düşüklüğünden dolayı balıklar son yaşam savaşını veriyor. Nehirde kuraklıkla beraber çok kirlilik görünüyor. Nisan ayında yağacak olan yağmurlar ile su seviyesinin normale dönmesini ümit ediyoruz” ifadelerine kullandı.