GÜNDEM - 24 Ocak 2021 Pazar 15:04

Antik şehirle modern şehir iç içe

A
A
A
Antik şehirle modern şehir iç içe

Benzerlerine ancak Roma ve Atina gibi şehirlerde rastlanan antik şehirle modern şehrin buluştuğu Manisa’nın Akhisar ilçesinde Roma döneminden kalma sütunlu cadde tamamen ayağa kaldırılarak ziyaretçilere açıldı. Akhisar’ın göbeğinde İncil’de adı geçen 7 kiliseden birinin de bulunduğu Thyateira antik kentindeki Roma dönemine ait sütunlu caddenin modern şehirle iç içe hali görenleri kendine hayran bırakıyor.

Manisa’nın Akhisar ilçesinde bulunan binlerce yıllık geçmişe sahip Thyateira antik kenti, modern kentle iç içe girdi. Bir yanda modern şehrin koşuşturması bir yanda binlerce yıl öncesine uzanan Roma dönemine ait sütunlu caddesiyle insanları kendine hayran bırakan Thyateira antik kenti pandemi sonrası binlerce turisti ağırlamaya hazırlanıyor. İncil’de geçen 7 kiliseden birine de ev sahipliği yapan Akhisar’daki Thyateira antik kenti, Akhisar’ın modern kentiyle birleşince ortaya ilginç görüntüler çıkardı. Özellikle yurtdışından binlerce turisti ağırlayan antik kent, korona virüs salgını nedeniyle en sessiz günlerini yaşıyor. Uzakdoğu ülkelerinden Manisa’nın Akhisar ilçesine gelerek İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri Thyateira Kilisesi’ni görmek isteyen turistlerden geriye bıraktıkları hatıralar kaldı. Turistlerin kilise kalıntılarına bıraktıkları tespihler dikkat çekti. Benzerlerine Roma ve ya Atina gibi şehirlerde rastlanan antik kentte çalışmalar ise aralıklarla devam ediyor. Manisa Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Akhisar Belediyesi ve 9 Eylül Üniversitesiyle tarafından yürütülen ve 2019 yılında tamamlanan çalışmalarla kentin sütunlu caddesi tamamen ortaya çıkarıldı. Adeta bir açık hava müzesini andıran Thyateira antik kentinin, korona virüs salgını sonrasında ziyaretçi akınına uğraması bekleniyor.

Antik şehirle modern şehir iç içe

Sütunlu caddenin restorasyonun tamamlanmasının ardından Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu da alanı ziyaret ederek müze yetkililerinden çalışmalar hakkında bilgi aldı.

“Akhisar çok eski kadim bir şehir”

Akhisar’ın çok eski ve kadim bir şehir olduğunu kaydeden Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu, Akhisar’ın binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını anlatarak “Akhisar tabi çok eski kadim bir şehir. Kadim şehrin üzerine kurulmuş bir şehir. Akhisar’ın şöyle bir özelliği var; kentin tam merkezinde modern binaların yanında antik, tarihi binlerce yıl öncesine dayanan eski bir şehrimiz bulunuyor. Akhisar’a yıl içerisinde çok sayıda turist geliyor. Buraya geziler düzenliyorlar. Şu an korona virüs salgını nedeniyle ziyaretçi sayısında azalma var. Ancak özellikle yurtdışından gelen turistlerimiz Akhisar’ın tam merkezinde bulunan bu güzel alanı ziyaret ediyorlar” dedi.

“Sütunlar şehrin siluetine katıldı”

Ayağa kalkan Roma dönemine ait sütunların şehrin siluetine katıldığını kaydeden Başkan Dutlulu, “Burada 2018-2019 yılının sonunda Manisa Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Akhisar Belediyesi ve 9 Eylül Üniversitesiyle beraber ortak bir çalışma yaptık. Bu çalışma sonrasında 2019 yılında biz göreve geldikten sonra hızlı bir şekilde arkamızda gördüğümüz Thyateira antik yolunun tekrar restorasyonunu gerçekleştirdik. Çalışmalarımız geçtiğimiz aylarda bitti ve halkımızın kullanımına açıldı. Thyateira çok eski bir kent. Sart ile Bergama arasında geçiş güzergahı ve aynı zamanda paranın ilk kullanıldığı yerlerden birisi. Daha da önemlisi burası gerçekten kültürel olarak çok önemli bir bölge. Ayağa kalkan sütunlar da şehrin siluetine katılmış oldu. Akhisar Belediyesi olarak da hem Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzle hem de Kültür ve Turizm Bakanlığımızla beraber buranın daha da çekici hale gelmesi için çalışmalar yapacağız” diye konuştu.

Antik şehirle modern şehir iç içe

“Çok fazla örneği olmayan bir durum”

Antik şehirle modern şehrin iç içe bir arada olma durumunun günümüzde çok fazla örneğinin olmadığını kaydeden Başkan Dutlulu şunları söyledi: “Genelde Akhisar’a gelen insanlar bu alanı ve sütunları gördüğü zaman şaşırıyor. Çok fazla örneği olmayan bir durum. Sadece bu bölgede değil Akhisar’ın değişik noktalarında da benzer yapılar mevcut. Bu bölgede ‘tepe mezarı’ dediğimiz bir alan mevcut. Eski hastanenin bulunduğu alanda devam eden kazımız var. Bunun yanında Ticaret Odası’nın yürüttüğü bir kazı var. Orası da Vakıflar’a ait bir alan. Oradan da farklı tarihi eserler çıktı. İleriki aşamalarda bunları birbirine entegre ederek Akhisar’ı hem modern şehrin yanında antik eserlerin de sergilendiği bir alan haline getireceğiz. Akhisar ayrıca İncil’de geçen 7 kiliseden bir tanesi olan Thyateira Kilisesi’nin de bulunduğu yer. Bu sebepten dolayı da özellikle Uzakdoğu’dan dini turizme ilgisi olan çok sayıda turiste ev sahipliği yapıyor. Sadece yabancı turistler değil Salihli, Akhisar, Bergama hattından kaynaklanan hem kültürel turizm açısından hem de günübirlik geziler açısından Akhisar’a çok sayıda ziyaretçimiz geliyor. Ama tabi salgın dolayısıyla bu sayılar çok azaldı. Ama salgın sonrasında tüm vatandaşlarımızı Akhisar’a bekliyoruz. Türkiye’nin başka bir yerinde bulamayacaklar şehrin merkezinde hemen yürüme mesafesi içerisinde bulunan antik kentimizi ve yeni yapılan kazılarımızı ziyaret etmeye bekliyoruz.”

“Çalışmalarımız devam ediyor”

Thyateira antik kentinin Roma dönemine ait bir yerleşim olduğunu kaydeden Akhisar Müzesi İdari Sorumlusu ve Sanat Tarihi Uzmanı Özlem Evci ise şunları söyledi: “Burası Roma dönemine ait antik bir yerleşim alanı. Aynı zamanda da İncil’de bahsedilen 7 kiliseden biri de burada mevcut. Kazı çalışmaları Prof. Dr. Engin Akdeniz tarafından yürütüldü. Bu alan onun yaptığı çalışmalar sonrası ortaya çıkartıldı. Roma dönemine ait sütunlu bir cadde. 2019’da başladı ve 2020 yılında çalışmalar tamamlandı. Restorasyon işlemleri tamamlanarak alanın turizme daha da elverişli hale getirilmesi amacıyla çalışmalar devam ediyor. Kalıntılar vardı. Burası hem de hastanemizin olduğu alan sit alanıydı.”

Sadık Cangel - Aykut Yeniçağ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Başkan Adayı Ertemur turizme yönelik bir yeni projeyi daha duyurdu Gökpınar Çalışması ve Tekne Restoranı projesinin amacını ve detaylarını anlatan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Pamukkale Belediye Başkan Adayı Ali Rıza Ertemur, “Pamukkale’mizi günü birlik turizm bataklığından kurtarmamız gerekiyor. Merkezdeki esnafımıza da kazandırmamız gerekiyor. İlçemizde oluşturacağımız yeni cazibe merkezleri bu amacımıza hizmet edecek” dedi. CHP Pamukkale Belediye Başkan Adayı Ali Rıza Ertemur, Gökpınar Dinlenme ve Tekne Restoran projesinin amacını, detaylarını anlattı. Ertemur, projenin Pamukkale’ye yeni bir cazibe merkezi kazandıracağını söyleyerek, Pamukkale’nin merkezine canlılık getirmeleri ve turistleri merkeze çekmeleri gerektiğini vurguladı. Turistleri şehirde tutamadıklarını ifade eden Başkan Adayı Ertemur, “Pamukkale’miz dünyanın incisi. Doğal güzelliğimiz travertenleri ve doğal zenginliğimiz Karahayıt sıcak suları için dünyanın dört bir köşesinden turistler şehrimize geliyor. Maalesef ki turistleri şehrimizde tutamıyoruz. Günübirlik turlarla şehrimize geliyor ve ayrılıyorlar. Turizmin gelir yüzdesinden çok düşük bir pay alıyoruz. Esnafımız kazanamıyor. Pamukkale’miz kazanamıyor. Turistler şehir merkezimi ziyaret etmiyor. Pamukkale ilçe statüsünü aldığından bugüne bu durumun çözümü için bir girişim olmamış. Seçimin ardından bu durumu değiştirmek adına hazırladığımız projelerimiz Pamukkale’mize kazandıracak” dedi. “Cazibe merkezleri oluşturmamız gerekiyor” Turistlerin şehir merkezine çekilmesi adına daha önce projeler açıkladığını hatırlatan Ertemur; “Turistlerin şehir merkezine gelmeleri adına Pamukkale’ şehir turu, Şahin Tepesi Cam Restoran gibi projelerimizi açıklamıştık. Bizim şehir merkezimizde daha fazla cazibe merkezleri oluşturmamız gerekiyor. Bunun için Gökpınar Dinlenme ve Tekne Restoran projesini hazırladık. Ne demiştik? Pamukkale’mize gelen turistlerimizi şehrimize çekeceğiz. Peki turistler nereleri gezecek, nereleri görecek? İşte bizim vizyon projemiz burada devreye girecek. Gökpınar Barajı’nın bulunduğu bölgede önce yapacağımız çalışmaların ardından hizmete alacağımız tekne restorancılığı projemiz ile turistler Pamukkale’mize adeta aşık olacak. Pamukkale’miz kazanacak, Pamukkaleli kazanacak” şeklinde konuştu.
Denizli PAÜ’de 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü adına etkinlik düzenlendi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) tarafından 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nün anlam ve önemi adına ‘18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Yeniden Diriliş’ adlı etkinlik düzenlendi. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü etkinlikleri kapsamında ilk olarak PAÜ Motosiklet Topluluğu tarafından PAÜ Kınıklı Merkez Yerleşkesi içerisinde şehitlere saygı yürüyüşü gerçekleştirildi. Yürüyüşün ardından, Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’ın açılış konuşmalarını gerçekleştirdiği konferans; Rektör Yardımcısı ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Akalın’ın yaptığı ‘18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Yeniden Diriliş’ başlıklı bir sunum ve ardından yine moderatörlüğünü Prof. Dr. Akalın’ın üstendiği Muharip Gazi Derneği Deniz Ast. Turgut Bozkurt, Malul Gazi Uzm. J. Kad. Çvş. Ömer Torun ile Şehit İs. Uzm. Onb. Oğuzhan Göçenoğlu’nun babası Abdullah Göçenoğlu’nun günün anlam ve önemine dair paylaşımları ile devam etti. “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ölmeyi emrediyorum’ dediği yerden geliyoruz.” Konferansın açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan şunları kaydetti: “Biz kimiz, kimlik problemimiz yok, Müslüman Türk milletindeniz. Nerden geliyoruz, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ölmeyi emrediyorum’ dediği yerden geliyoruz. Milletimizin ruhu çok yücelerdedir. Bu ruh kendisini her zaman ortaya koymaz. Ne zaman vatanına, bayrağına, dinine, bağımsızlığına saldırı olsa hemen harekete geçer. Ancak bu ruhun beslenmesi gerekir. Çanakkale Savaşının geçtiği mekânları görmek gerekir. İlkokulda gitmemişseniz ortaokulda, lisede, üniversitede yine gitmemişseniz hayatınızda mutlaka gidin. Benim duamdır: “Ya rab her Türk vatandaşına hayatında bir kez olsun Çanakkale’yi görmeyi nasip et. Evet, tarihimiz sürekli tekerrür ediyor. Dün orduları ile kapımıza dayanan düşmanlarımız, şimdi terör örgütleri yoluyla içimize girmeye, vatanı bölmeye çalışıyorlar. Bu necip millet yine her türlü ihanete rağmen canı pahasına Çanakkale geçilmez diyor. Değerli öğrencilerim şunu hiçbir zaman unutmayalım: Vatan yoksa hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Kariyerinizin de anlamı kalmaz. Bu duyguları bu ruhu anlamanız için sizlere önerim şudur: Bir şehit ailesini veya bir gazimizi ziyaret edin. Bunu bugüne kadar yapmadıysanız yapın ve yüzbinlerce gazi ve şehidimizin neden olduğunu anlayalım. Sonuç olarak, bu vatan bizim ise bu vatan için, bayrak için ve bağımsızlığımız için her alanda ve kendi alanımızda çok çalışacağız, bu da şehitlerimize karşı bir hiç mesabesinde sorumluluğumuzdur.” “Çanakkale; atalarımızın, dedelerimizin ve isimsiz kahramanlarımızın mücadele hikâyesidir” Açılış konuşmasının ardından etkinliğin ilk kısmında Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Durmuş Akalın ‘18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Yeniden Diriliş’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Aslında bir cephe olan Çanakkale’nin, verilen mücadeleler ve yazılan destan ile nasıl Çanakkale Savaşı olarak anıldığı anlatarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Akalın, konuşmasının devamında Çanakkale’de geçirdiği yılları ve burada yaptığı çalışmalara ilişkin bilgiler aktardı. Prof. Akalın, Savaşı ve tarihi süreçte yaşananları anlatarak, Çanakkale’nin vatanın varoluş ve yok oluş meselesi haline geldiğini, bu duygular ile kahramanlarımızın mücadele ettiğini; atalarımızın, dedelerimizin ve isimsiz kahramanlarımızın mücadele hikâyesi olduğunu belirtti. Savaşta gerçekleştirilen taktik hamleleri ve eldeki imkânlarla verilen mücadeleye dikkat çeken Prof. Dr. Akalın, ortaya koyulan mücadele azmini örnekler vererek anlatarak; Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale için önem ve anlamına ilişkin bilgiler paylaştı.
Van Lokman Hekim Hastanesinde Excimer Lazer tedavisi başladı Van’da Lokman Hekim Hastanesi tarafından Türkiye’de sayılı yerlerde bulunan ve halk arasında ‘göz çizdirme veya gözlüklerden kurtarma’ cihazı olarak bilinen Excimer lazer cihazı, vatandaşların hizmetine sunuldu. Yıllardır Van’da hizmet veren Lokman Hekim Hastanesi, vatandaşlara hizmetin en iyisini sunabilmek amacıyla çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. En iyi ve en kaliteli hizmeti sunabilmek adına teknolojinin harikalarından geri kalmayan Lokman Hekim Hastanesi, Türkiye’de sayılı yerlerde bulunan Excimer lazer cihazını Van halkının hizmetine sundu. Yaklaşık bir aydır Excimer lazer cihazının Van ve bölge halkının hizmetine sunulduğunu belirten Lokman Hekim Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Mehmet Sıraç Demir, “Uzun zamandır bir talep vardı. Bizde Van halkından gelen bu talebe duyarsız kalamazdık. Yaklaşık bir aydır biz bu cihazı aktif olarak kullanmaya başladık. Özellikle vurgulamak istediğimiz; No Touch dediğimiz göze dokunmadan, hiçbir alet, bıçak kullanmadan yaptığımız teknolojidir. Yaklaşık 15-20 saniye içerisinde işlem bitmektedir. Bu tedavi yöntemi hem hastadaki stresi azaltmakta hem de çok daha hızlı olmasını sağlamaktadır. Ayrıca gözün uygun olması durumunda en güvenli yöntemlerden biridir. Bu manada gözlüklerden kurtulmak isteyen veya konforlu bir hayat sürmek isteyen vatandaşlarımızı hastanemize bekliyoruz” dedi. Excimer lazer cihazının hastaların miyop, astigmat ve hipermetrop başta olmak üzere gözlük ihtiyaçlarından kurtarılmalarını sağlayan bir cihaz olduğunu vurgulayan Operatör Dr. Selma Demir ise eşiyle birlikte 10 yıldır Van’da hizmet verdiklerini vurgulayarak, “Van halkının göz üzerine çok fazla talep olduğu için excimer lazeri bünyemize kattık. Excimer lazer ile hastalarımız göz numaralarından miyop, hipermatrop ve astigmat numaralarından PRK yöntemi ile kurtulabilecek. Bu yöntem göze temas etmeden, yani göze herhangi bir kesi olmadan direk korneanın ön yüzeyine lazer uygulanarak göz numaralarından kurtulma işlemidir. İlk gün hastalarımızın biraz ağrıları oluyor ama ikinci gün azalıyor ve üçüncü gün geçiyor. Sonrasında da kuru göz riski daha az oluyor ve bu yöntemle hastalarımız gözlüklerinden kurtulmuş oluyor” diye konuştu.
Kastamonu Sahurdan sonra hemen uyumayın: Organları yoruyor Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Elif Zeynep Özer, sahurdan sonra hemen uyumanın organları yorduğunu söyledi. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Elif Zeynep Özer, Ramazan ayında beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgi verdi. Ramazan orucunun vücuttaki toksinlerin temizlenmesine imkan sağladığını belirten Özer, sahurun önemli bir besin olduğuna dikkat çekti. Sahurdan sonra hemen uyumamak gerektiğine dikkat çeken Özer, iftardan sonra da çorba içtikten sonra bir kaç dakika bekleyip ana yemeğin verilen aranın ardından yenilmesi gerektiğini kaydetti. "Ramazan insan vücudunu yeniliyor" Ramazan ayında sağlıklı beslenmeye karşı herhangi bir engel bulunmadığını belirterek, “Aksine özellikle sağlıklı beslenme Ramazan’da mümkün olabilmektedir. Çünkü 11 ay boyunca yediğimiz gıdaların tamamının vücuttan atılması bir hayli zor. Ramazan orucu içerisinde yaşanan uzun süreli ‘açlık’ ile vücutta birikmiş toksinlerin temizlenmesine, insan vücudunun yenilenmesinin desteklenmesine destek olmaktadır. Orucun insanın beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan mevcut sıhhi durumunun iyilik halini daha iyiye taşıyabilmesini sağlaması üzerine oluşturulmuş bir sistem şeklinde düşünülebilir” dedi. “Vücudun su dengesi bakımından kahve ve çay tüketimine dikkat edilmeli” Oruç tutarken uzak durulması gereken yiyeceklerle ilgili örnekler veren Özer, “Ramazan, aşırılıklardan ve abartıdan uzak kalma felsefesine sahiptir. Her anlamdaki aşırılık insana zarar verir. Gıdada da durum aynı şekilde, örneğin en sağlıklı olarak bilinen bir gıda abartılı bir biçimde fazla tüketilirse bu gıda kişiye zamanla zarar vermeye başlayacaktır. Ramazan’da, yani özellikle uzun süreli aç kalmış bir mideye, ilk besin maddesi olarak basit karbonhidratlar girerse burada sağlıklı beslenmeden kesinlikle bahsedemeyiz. Basit karbonhidratların özellikle Ramazan’da fazla tüketilmemesine özen gösterilmelidir. Basit karbonhidrat içeren besinler olarak; toz şekerler, mısır şekerleri, beyaz ekmek gibi unlu mamullerden bahsedebiliriz. Bunların dışında fazla tuzlu yiyecekleler vücutta su tutacağı ve kişide su ihtiyacı uyandıracağı için özellikle Ramazan ayında bu tür beslenme şeklinden muhakkak kaçınılmalı. Vücudun su dengesi bakımından kahve ve çay tüketimine de dikkat edilmeli” diye konuştu. “Özellikle kadınlar sahur yapmalıdır” Kadınların sahur yapmaları noktasında tavsiyede bulunan Özer, “Sahur oruç tutarken önemli, fakat olmazsa olmaz değil. Ramazan ayının her yıl değişmesinin beraberinde getirdiği açlık süreçleri de değişmekte, bunun oluşturduğu 16 saat ve üzeri açlık durumlarında hormonal dengenin korunması bakımından özellikle kadınların sahur yapmalarını tavsiye ederim. Ramazan’da yapılan en büyük yanlışlardan biri ise, günlük su tüketimini iftardan sonraki süreçte tamamlayabilmek adına tek seferde büyük yudumlarla su tüketmek. Günlük tüketilmesi gereken su miktarının yudum yudum içilerek tamamlanması istenilen faydayı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki hızlı içilen su vücuttan hızla atılırken yavaş yavaş/yudum yudum içilen su vücuttan daha yavaş atılır. Fazla susuzluk çekmemek ve gerekli mineral dengesinin sağlanabilmesi adına soda ve demirhindi şerbetinin (Osmanlı Saray Mutfağı’ndan) içilmesini öneririm. Eğer kişinin mide sorunu yoksa sodaya limon ve az miktarda tuz eklenip içilmesi faydalıyken, kişinin mide sorunu varsa kişi sodayı suyla karıştırarak içebileceği gibi yüksek mineralli su da tercih edebilir. Ramazan ayında yoğun baş ağrıları yaşanmaması adına su tüketimi oldukça önemlidir” şeklinde konuştu. “Sahurun hemen ardından uyunmuşsa, organların yorulması söz konusu olacaktır” Sahurda işlenmiş gıdalardan uzak durulması gerektiğini belirten Özer, “Sebzeden zengin, yumurta (haşlanmış, omlet vb), peynir ve az tuzlu zeytin tercih edilebilir. Meyve istenirse tüketilebilir; ancak içerisinde şeker bulunduğu için acıkmaya etki edeceği bilinmelidir. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş gıdaları tüketmemeli ve fazla şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. Doğallıktan uzaklaşmış gıdaları tercih listemizin dışında tutmalıyız. Vücudun kendi sisteminde organlar sürekli çalışma halindedir. İnsan uyuyunca organları daha yavaş çalışarak dinlenebilme sağlanırken, sahurda yiyecek-içecek tüketiminde bulunulup hemen ardından uyunmuşsa, organların yorulması söz konusu olacaktır. Yemek yedikten en iyi ihtimalle minimum bir saat sonra uyunmalıdır” ifadelerini kullandı. “İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır” Gluten hassasiyeti olanların Ramazan’da çok şanslı olduklarını söyleyen Özer, "Sağlıklı beslenmede bilinen yanlışlardan biri unlu mamulleri (örneğin ekmek) yersek tok kalırız düşüncesidir. Glutensiz beslenenler zaten undan uzak bir beslenme biçimleri olduğu için halihazırdaki sağlıklı beslenme biçimlerini koruyarak Ramazan ayını rahat geçirebileceklerdir. Sağlıklı beslenme rutininde yer alan sebze yemekleri ile proteince zengin yiyeceklerle beslenilirse açlık hissini yoğun yaşamayacaklardır. Ramazan ayında ve Ramazan ayı dışında da dikkat edilmesi gereken en önemli husus işlenmiş gıdalardan uzak durulmasıdır. Bu, gıda alerjisi olmayan kişiler için de geçerlidir” dedi.