GÜNDEM - 21 Mart 2019 Perşembe 15:23

Bakan Akar: 'Teröristler bitecek, fakat bu hamileri unutmayın'

A
A
A
Bakan Akar: 'Teröristler bitecek, fakat bu hamileri unutmayın'

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "En önemli mücadele konusu teröristlerin içerideki ve dışarıdaki hamileri. Teröristler bitecek, biter fakat bu hamileri unutmayın" dedi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ile birliikte 2. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğünde işçilerle bir araya geldi. Bakan Akar burada yaptığı konuşmada, “Tarihi şanla dolu fabrikada önemli işler yapılıyor ve yapılmaya da devam edecek. Önemli bir mirasa sahipsiniz. Bizim dileğimiz önümüzdeki günlerde alınacak tedbirlerle çok daha iyi işler yapacağız, fabrikamız layık olduğu seviyeye gelecek" diyerek işçilerin özlük haklarına ilişkin çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Türkiye’nin etrafındaki çatışmalara, istikrarsızlık ve belirsizliklere dikkat çeken Akar, bunların yakından takip edildiğini, bunlardan kaynaklı tehdit ve tehlikelere karşı alınacak tedbirlerle ilgili de gerekenlerin yapıldığını, yapılmaya da devam edeceğini kaydetti. Akar, 24 Temmuz 2015’te İkiyakalar’daki operasyonla terörle mücadelenin yeni safhasının başlatıldığını, teröristlerin girilemez olarak nitelendirdiği yerlere girildiğini ve çukur operasyonlarında teröristlerin kazdıkları çukurlara gömüldüğünü ifade etti. Başarıyla tamamlanan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarını da hatırlatan Bakan Akar, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar operasyonların devam edeceğini belirtti.

Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki terör hedeflerine dikkat çeken Bakan Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Şimdi üzerinde çalıştığımız Münbiç ne olacak, Fırat’ın doğusu ne olacak? Münbiç iyi olacak, Fırat’ın doğusu iyi olacak. Bunun başka çaresi yok. Türkiye’ye rağmen herhangi bir karar alınmasına, herhangi bir oldubittiye göz yummayacağımızı muhataplarımıza bildirdik. Şu anda silahlı kuvvetlerimiz gerekli hazırlıklarını, planlarını yaptı. Yeri ve zamanı geldiğinde gerekli tedbirler alınacak. Bizim hedefimiz teröristler. Bizim hiçbir şekilde Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok. Biz yüz yıllardan beri bu topraklarda kardeşiz, beraberiz, biriz, birlikteyiz. Kimse fitne ile fesatla bu kardeşliği bozamaz. Biz et ve tırnak gibiyiz. Aynı coğrafyayı, ekmeği, mezarı paylaşıyoruz. Dolayısıyla bizim kardeş olduğumuzun ispatı şehitlikler, mezarlıklardır. Hepsi yan yana yatıyor. Böyleyken bazı alçaklar fitne ve fesatla bir şekilde bu birlik ve beraberliği tahrip etmeye çalışıyorlar. Fakat bu milletin feraseti buna engeldir, buna müsaade etmeyecektir." 

Akar, terörle mücadelenin devam ettiğini belirterek, "En önemli mücadelenin teröristlerin içerideki ve dışarıdaki hamileri olduğunu unutmayın. En önemli mücadele konusu teröristlerin içerideki ve dışarıdaki hamileri. Teröristler bitecek, biter fakat bu hamileri unutmayın" dedi. 

İdlib’deki 4 milyon insanın güvenliği için her türlü girişimi yaptıklarını kaydeden Akar, "Orada bulunmamız hiçbir şekilde Suriye’nin toprak bütünlüğüne kast etmek için değil. Oradaki 4 milyon civarındaki insanın güvenliği içindir" diye konuştu. 

Mavi vatanın savunulması konusunda da aralıksız çalıştıklarını ifade eden Akar, “Silahlı kuvvetlerimizin kahraman mensupları, deniz ve havada da karada olduğu gibi 7 gün 24 saat görevinin başındadır. Çok şükür hakkımızı çiğnetmedik, bu asil milletin hukukunu çiğnetmedik, bundan sonra da çiğnetmeyeceğiz. Karadeniz’de, Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta daima barıştan, diyalogdan, iyi komşuluk ilişkilerinden yanayız ancak hiçbir şekilde bu milletin iğne ucu kadar hakkını çiğnetmeyeceğiz. Elimizden gelen neyse ’ölürsek şehit kalırsak gazi’ anlayışı içinde her türlü tedbiri aldık, almaya devam edeceğiz" dedi.
Yerli ve milli savunma sanayiinin geliştirilmesine de değinen Akar, bu konuda etkin hale gelinmesinin önemli olduğunu, yapılanlarla yetinilmemesi, yeni sistemlerin, ürünlerin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum İrfan Meclisi’nde turizm ele alındı Erzurum’da “İrfan Meclisi” “EİT 2025 Turizm Başkenti Erzurum” gündemiyle ilk toplantısını yaptı. Erzurum’da bir araya gelme kültürünü geliştirmek, ortak aklı şehir ve halkın yararına çalıştırmak ve istişare kültürüne katkı sağlamak için yeni bir oluşum olarak kurulan ve aralarında STK temsilcilerinin, iş insanlarının, akademisyenlerin, eğitimcilerin, yazarların, bürokratların bulunduğu “İrfan Meclisi” ilk toplantısını gerçekleştirdi. Yaklaşık altmış kişinin katıldığı İrfan Meclisi’nin ilk toplantısında “EİT 2025 Turizm Başkenti Erzurum” konusu ele alındı. Açılış konuşmasını yapan TDED Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş hızla değişen dünyada, şehirlerin de zihinsel ve fiziksel dönüşümler yaşadığı bir çağda şehrin, içinden çıktığı medeniyetin ve yaşadığı çağın gerçeklerini, geleneklerini göz ardı etmeden, dinamik ve yenilikçi bir ortak akılla ancak yaşanabilir olabileceğini belirtti. Murat Ertaş konuşmasında Erzurum’un EİT 2025 Turizm Başkenti seçildiğine dikkat çekerek EİT ve “turizm başkenti” kavramı hakkında bir değerlendirme yaptı. Turizm Başkenti olmanın sosyo-kültürel ve ekonomik birçok fırsatı Erzurum’un ayağına getirdiğini söyleyerek ortak akıl faydasında birleşen “İrfan Meclisi”nin katılımcılarına teşekkür etti. İrfan Meclisi’nin katılımcılarının tek tek fikirlerini beyan etmesinden sonra Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen tüm katılımcılara birbirinden değerli görüşleri, değerlendirmeleri, tenkitleri ve teklifleri için teşekkür etti. Başkan Mehmet Sekmen turizm ve sosyal belediyecilik alanında gerçekleştirdikleri icraatlerden ve başta kentsel dönüşüm, kış turizmi yatırımları, şehrin güzelleştirilmesi, ilçeler dahil Erzurum’un bir bütün olarak kültür varlıklarının turizme kazandırılması gibi konularda yeni dönemde yapmayı düşündükleri projelerden bahsederek seçimlerden sonra işe hız vereceklerini ve Erzurum’un EİT 2025 Turizm Başkenti olmasının getireceği fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla, Erzurum Valiliği’yle ve şehrin paydaşlarıyla ortak akılla çalıştıklarını, çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.
Hatay Depremin ardından 1 ay aracının bagajında yaşayarak afetzede vatandaşlara şifa dağıtan doktora, ‘Vefa ve Fedakarlık’ ödülü i Sina Hizmet Ödülleri töreninde; ‘Vefa ve Fedakarlık’ ödülüne layık görüldü. Kahramanmaraş merkezli depremler Hatay’da büyük yıkıma yol açmış ve 25 bine yakın insan vefat etmişti. Depreme Hatay’ın Hassa ilçesinde yakalanan Doktor Yasemin Türk ve ailesi ağır hasarlı binadan kurtulmayı başardı. Deprem felaketinde yaşadığı şoka rağmen afetzede vatandaşların yardımına koşan Dr. Türk, davranışıyla takdir topladı. Depremzede vatandaşlara şifa dağıtan Türk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında düzenlenen İbn-i Sina Hizmet Ödülleri töreninde; ‘Vefa ve Fedakarlık’ ödülüne layık görüldü. "Deprem gecesi duyduğum tek ses binanın uğultuları ve çatırtı sesleriydi" Deprem anında yaşadıklarını anlatan Dr. Yasemin Türk, "6 Şubat depreminin olduğu gün oğlum korktuğu için yanımda yatmıştı. Kendime geldiğimde her yer sallanıyordu. Duyduğum tek ses binanın uğultuları ve çatırtı sesleriydi. Geçti geçecek derken o kadar uzun geldi ki stresten kaynaklı bu kadar uzun sürdü diye düşündüm, ama geçmedi. Dua ettik ve artık hayatın sonuna geldik, bina yıkılacak ve altında kalacağız diye düşündüm. Çok şükür bina yıkılmayıp ağır hasar aldı. Bu süreçte bütün duvarlar yıkılmıştı. Merdiven duvarı merdivenin üzerine yıkılmıştı. Önde ben, arkada 2 çocuğum, onların arkasında ise eşim gidiyorduk. O enkazı görünce nasıl yapacağımı bilemedim. Bir an durup sonra dedim ki kay, kaydırak gibi enkazların üzerinden kayarak son anda indik" dedi. "Depremden hemen sonra ilk amacım çocuklarıma güvenli bir alan oluşturup, sonra hastaneye geçip hastalara yardım etmekti" Depremin ilk gününden itibaren Hatay’ı asla terk etmediğini dile getiren Dr. Türk, "İlk amacım çocuklara güvenli bir alan oluşturmak daha sonra hastaneye geçip hastalara yardım etmekti. Çocuklarımı arkadaşa sağ salim teslim ettikten sonra yapacağım tek şey memleket ve insanlar için ne yapabilirdim. Oradan hemen hastaneye gittim. Hastane ağır hasarlı olduğu için yeni yapılacak binamız henüz tamamlanmayıp inşaat halindeydi. Öyle olunca hızlı bir şekilde inşaat dahi olsa giriş katı yataklar ve battaniyeler taşındı, hastalar orada karşılandı. İnşaat halindeki hastaneyi ayağa kaldırdık. Bu süreçte il dışından çok sayıda görevlendirme ile doktor arkadaş geldi. Biz bunlarla mobil ekipler kurduk. Hassa’daki bütün köy ve mahalleleri 2 günde bir tarayacak şekilde sağlık hizmeti, muayene, reçete, ilaç dağıtımı yaptık. Sağlık Bakanlığının önerisiyle Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle İbn-i Sina Hizmet Ödülleri Töreninde ’Vefa ve Fedakarlık’ ödülüne layık görüldüm. Depremin ilk gününden itibaren Hassa’yı asla terk etmedim. Çocuklarımı Ankara’ya gönderdim 4 ay onlardan ayrı kaldım. 1 aydan fazla da barınacak yerim olmadığı için kendi arabamın bagajında konakladım. Bunlara rağmen Hatay’ı asla terk etmedim. Gece gündüz demeden sürekli elimden ne geliyorsa sadece hekim olarak değil, insan olarak da neler yapabilirim diye bunları düşünerek çalıştım" ifadelerini kullandı.
Diyarbakır Uzmanı, Ramazan ayında günde kaç litre su tüketilmesi gerektiğini açıkladı Bugünlerde vücudunun susuz kalmaması için ramazan ayı boyunca iftarla başlayıp sahur bitimine kadar geçen sürede tüketilecek su miktarı büyük önem taşırken, Doç. Dr. Ramazan Danış, “Bir kişinin günde en az 2,5 litre su alması gerekiyor” diyerek uyarıda bulundu. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Bilim Şefi ve Organ Nakli Mesul Müdürü Doç. Dr. Ramazan Danış, Ramazan ayı ile birlikte böbrek hastalarının oruç tutup, tutmaması yönünde açıklamalarda bulundu. Şeker ve tansiyon hastalığının böbrek yetmezliği sonucunu doğurduğunu ve hekim kontrolünde bu hastaların oruç tutmaları gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Danış, “Ramazan ayında hastalar tarafından bize çok soru geliyor. Oruç tutalım mı, tutmayalım mı? Ya da oruç tutarken neye dikkat edelim diye sorular geliyor. Su tüketimi Ramazan ayında çok önemli. Öncelikle böbrekler vücutta iki adet bulunan küçük ama büyük görevler yapan, hayati önem arz eden organlardır. Böbreklerimize iyi bakmamız gerekiyor. Çünkü vücudun temizlenmesinden atık maddelerin atılmasına kadar bir sürü ilacın geçtiği yerdir böbrekler. Özellikle Türkiye ve Avrupa’da en sık böbrek yetmezliği yapan iki neden var; şeker hastalığı ve hipertansiyon. Bu hastaların mutlaka ve mutlaka şeker kontrollerini ve tansiyon kontrollerini yapmaları gerekiyor” dedi. Oruç tutan bireylerin iftar ve sahur vakti arasındaki zamana yayacak şekilde günde en az 2,5 litre su tüketmesi gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Danış, “Ramazan ayı aslında manevi yönün dışında vücuda dinlendirici olarak geliyor. Ama özellikle kronik böbrek hastalığı olan, böbrek yetmezliğiyle karşı karşıya olanlara tavsiyem oruç tutmamaları yönünde. Bilim de bu yönden konuşuyor. İslam dini kolaylık ve hoşgörü dinidir. Bu yüzden kronik hastalığı olanların oruç tutmaları konusunda bir dini çağrı yok. Böbreğin en iyi dostu sudur. Bir kişinin günde 2,5 litre su alması gerekiyor. Özellikle iftardan sonra direkt suya yüklenmeden ziyade 2-3 bardak su içip iftarla sahur arasındaki zamana yayılmalı su tüketimi. Bu zaman zarfında mutlaka en az 2,5 litre su tüketilmesi gerekiyor. Ramazan ayı boyunca özellikle toksik maddelerden, ağrı kesicilerden ve diğer maddelerden kaçmak gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
Erzurum Şehitlerin aziz hatıralarına vefa Erzurum’da yaşamış ve vatan için canlarını feda etmiş 357 şehidin anısına duyulan saygı ve minnettarlığı ifade etmek amacıyla ‘Aziz Hatıralarımıza Vefa Projesi’ düzenlendi. Erzurum Engelsiz Yaşam Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi bünyesindeki çini ve seramik atölyelerinde, “Aziz Hatıralarımıza Vefa” projesi kapsamında, 25 özel ihtiyaçlı birey ve 50 korunmaya muhtaç öğrenci tarafından çini eserleri hazırlandı. "Aziz Hatıralarımıza Vefa Projesi" Erzurum’da yaşamış ve vatan için canlarını feda etmiş 357 şehidin anısına duyulan saygı ve minnettarlığı ifade etmek amacıyla başlatıldı. Engelsiz Yaşam Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi bünyesindeki çini ve seramik atölyelerinde gerçekleştirilen bu projede, 25 özel ihtiyaçlı birey ve 50 korunmaya muhtaç çocuk, Türk çini sanatından esinlenerek hazırladıkları eserlerle şehitlerimizin hatıralarına vefa borçlarını somut bir şekilde ortaya koydu. Türk çini sanatı ürünü olan Türk bayrağı ve şehitlerin isminin yer aldığı el yapımı çini tabaklar hazırlanarak 357 şehit yakını aileye, korunma ve bakım altındaki çocuklar tarafından verildi. “Her zaman yanlarında olacağız” Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Aykut, şehit ailelerine sunulan manevi hediyenin, aziz şehitlerimizin anısına olan vefanın ve minnettarlığın birer simgesi olarak önem taşıdığını belirterek, "Bu projenin, şehit ailelerimize olan saygı ve sevgimizi ifade etmede küçük ama anlamlı bir adım olduğuna inanıyoruz. Bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyor, kahraman ailelerine en derin saygılarımızı sunuyoruz. Projemizin toplumumuzda şehitlerimizin anısına olan saygıyı pekiştireceğine ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayacağına inancımız tamdır. Şehitlerimizin mukaddes emaneti olan kıymetli ailelerine ’Aziz Hatıralarımıza Vefa Projesi’yle Bakanlığımız ve İl Müdürlüğümüz olarak her daim yanlarında olacağız" dedi. “Devletimiz her zaman yanımızda oldu” Mardin’de çevre güvenliği kapsamında görevli bulunduğu binanın çatısından düşerek şehit olan polis memuru Kubilay Karaman’ın babası Vedat Karaman ve Balıkesir’de kovaladığı şüphelilerin açtığı ateş sonucu yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polis memuru Abdulkadir Güngör’ün babası Muktedir Güngör, devletin her zaman için yanlarında olduğunu ifade ederken, “Aziz Hatıralarımıza Vefa” projesi çerçevesinde yapılan ziyaretten dolayı mutlu olduklarını belirtti.