POLİTİKA - 10 Temmuz 2019 Çarşamba 15:43

Bakan Çavuşoğlu, 'Kıta sahanlığında ne yapmak istediğine Türkiye karar verir'

A
A
A
Bakan Çavuşoğlu, 'Kıta sahanlığında ne yapmak istediğine Türkiye karar verir'

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk halkının hakkını sonuna kadar koruma konusunda kararlıdır" dedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bakanlıkta düzenlediği basın açıklamasında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Bakan Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Başkanı Hakan Fidan, Irak Dışişleri Bakanı, Irak Milli Savunma Bakanı ve Irak Ulusal İstihbarat Başkanı'nın katılımıyla heyetler arası görüşme gerçekleştirdiklerini söyleyerek, "Toplantının amacı, Başbakan Abdulmehti'nin Türkiye ziyareti sırasında Başbakan ile Cumhurbaşkanımızın görüşmesinde iki ülke arasında güvenlik iş birliği mutabakatına varılması yönünde verilen talimatların yerine getirilmesiydi. Abdulmehti'nin ziyaretinden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatıyla biz bir taslak metni Irak tarafına ulaştırmıştık. Bugün o metin üzerinde çok samimi bir ortamda iki tarafın da hassasiyetlerini dikkate alarak bir görüşme gerçekleştirdik" ifadelerini kullandı. 

Görüşmede önemli üç tane husus olduğunu aktaran Bakan Çavuşoğlu, "Bunlardan bir tanesi Irak ile askeri iş birliğimizin devam etmesi, özellikle DEAŞ'a karşı Irak'a çok güçlü destek vermiştik. Kurumsallaşmaya çalışan ve yeniden inşası için adımlar atmaya çalışan Irak'a her alanda olduğu gibi askeri iş birliği alanında da gerek eğitim ve diğer alanlarda desteğimizi göstereceğiz" diye konuştu. 

Gerçekleştirilen toplantıda terörle mücadele konusuna da değindiklerini kaydeden Bakan Çavuşoğlu, "Bugüne kadar DEAŞ'la mücadelede hep Irak'ın yanında olduk. Ama Irak'ta bir PKK gerçeği vardır. Sadece Kandil bölgesinde değil, Sincar bölgesinde de konuşlanmış bir PKK vardır. Dolayısıyla Irak'tan PKK'nın temizlenmesi, her ne kadar DEAŞ herhangi bir sahayı kontrol etmese de son zamanlarda Irak'ta ve Suriye'de tekrar canlanmaya çalıştığını görüyoruz. DEAŞ ve diğer terör örgütlerine neler yapabiliriz bunu değerlendirdik. Başikay'la ilgili konu uzun zamandır ikili ilişkilerimizin gündemine geliyor. Bu konuda da birlikte neler yapabilir bunları değerlendirme fırsatı bulduk" şeklinde konuştu. 

Toplantıda konuşulan konular kapsamında detayları görüşmek için ortak bir komite kurma kararı aldıklarını belirten Bakan Çavuşoğlu, "Bu konuda hemfikir olduk. Yardımcılarımız düzeyinde, benim yardımcım Büyükelçi Sedat Bey, Milli Savunma Bakanımız ve Hakan Bey'in yardımcısı, karşı taraftan da muhataplarımızın yardımcılarının katılacağı bir komite kurma kararı aldık. Arkadaşlarımız bu konularda teknik görüşmelerini yapacaklar ve daha sonra bu formatta Bağdat'ta görüşme konusunda hemfikir olduk. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yılın son çeyreğinde Irak'a bir ziyaret yapacağını daha önceden söylemiştik. 'Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi' toplantımızı gerçekleştireceğiz. Eğer mutabakat sağlarsak burada bir mutabakat zaptı ya da üzerinde çalıştığımız anlaşmaları da ziyaret marjında imzalama şansımız olacak" dedi.

Doğu Akdeniz konusu 

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin her zaman uluslararası hukuka uygun şekilde adım attığını belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'nin kıta sahanlığında sürdürdüğü sondaj faaliyetleri konusunda yorum yapmak istemiyorum. Bu Türkiye'nin egemen hakkıdır. Bu konuda herhangi bir ülkenin ya da uluslararası kuruluşun yorum yapma hakkı yoktur. Kıta sahanlığında ne yapmak istediğine, ne yapabileceğine Türkiye karar verir ve herkes buna saygı duymalıdır. Biz her zaman uluslararası hukuka uygun bir şekilde adımlarımızı atıyoruz. Bundan sonrada öyle olacak ve Türkiye'nin kıta sahanlığında sondaj çalışmalarımızı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sürdüreceğiz" dedi. 

KKTC'nin Türkiye Petrolleri Anonim ortaklığına ruhsat verdiği alanlarda faaliyetlerin yoğunlaştığını belirten Bakan Çavuşoğlu, "Barbaros Hayrettin Paşa'yla sismik araştırmalar yapıyorduk. 'Fatih' gemimizden sonra 'Yavuz' gemimiz de bölgeye gitti. Bu bölgede sondaj çalışmalarını başlatacak" diye konuştu.
Sondaj çalışmaları noktasına nasıl geldikleri konusuna değinen Bakan Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Rum tarafı tek taraflı sondaj çalışmalarına ya da sismik araştırma çalışmalarına başlayınca gerek kendilerine garantör ülkeler olan Yunanistan'ı ve Birleşik Krallığa, Avrupa Birliği üyelerine, Birleşmiş Milletlere (BM) Rum tarafının tek taraflı sondaj yada diğer çalışmaları yapmasını doğru bulmadığımızı ve derhal bunu durdurmaları gerektiğini söyledik. Ama sadece 'Rum tarafı yapmasın, çalışmaları durdursun' demedik. Türk tarafının haklarının garanti altına alınması gerektiğini de söyledik. Bunları uluslararası camiayla görüşürken 2011 yılında o gün ki Cumhurbaşkanı sayın Eroğlu'nun da KKTC adına bir teklifi olmuştu. Nedir o teklif, BM çatısı altında bir ortak komisyon kuralım. Bu ortak komisyon içinde çalışmaları yaparak, müştereken bu paylaşımın nasıl olacağına birlikte karar verelim, ondan sonra sondaj ya da diğer faaliyetler devam etsin demiştik. Esasen bugüne kadar KKTC'nin bu teklifi masadadır. Hiçbir zamanda geri çekilmemiştir. Biz bu düşüncemizi herkesle paylaşırken maalesef biz sondaj çalışmalarına başlayıncaya kadar hiçbir kurum Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler yada Kıbrıs'ta yakından ilgilenen garantör ülkelerin dışındaki diğer ülkeler ve Avrupa Birliği bu konuda adım atmamıştır. Biz bu çalışmaları başlatınca yerli yersiz açıklamalar görüyoruz. Garantör ülkelerin dışındaki açıklamaları yersiz buluyoruz. O ülkelerin burada söz hakkı yoktur, garantör değillerdir. Dolayısıyla burada konuşacaklarsa da dengeli ve adil konuşmaları gerekiyor ki taraf tutmamaları gerekiyor. Biz Kıbrıs meselesinin çözümünde her zaman Avrupa Birliğini bir gözlemci olarak bazen yan odada tuttuk, Crans-Montana'da da aynı odaya dahil ettik. Kenarda bir masada oturdular yapıcı katkılarda sağladılar. Ama bu süreçte takındıkları tutumu doğru bulmuyoruz. Dayanışma adına tamamen Rum yanlısı bir tutum sergiliyorlar, dayanışma önemlidir ama doğru yerlerde dayanışma içinde olmak gerekir. Her şartta yanlış adımlarda da bir üye ülke olsun veya dayanışma içinde bulunduğunuz ülke yada kuruluş ne ise bir yanlış adım içinde olduğu zaman bu sefer uluslararası hukuk ve Avrupa'yı birleştiren değerler ve standartlar esas alınmalıdır."

"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ve Kıbrıs Türk halkının hakkını garanti altına alacak bir formül için her türlü esnekliği gösteriyoruz" 

Avrupa Birliği'nin üyeleri bakımından çifte standardın içine düştüğünü ifade eden Bakan Çavuşoğlu, "Biz bu anlamdaki dayanışmayı doğru bulmuyoruz. Dayanışma hakkı ve haklıyı savununca güzel oluyor ve olması gerekiyor. Rum kesimini haksız bir şekilde ve uluslararası anlaşmalara aykırı bir şekilde Avrupa Birliğine kabul eden bu kuruluş ve ülkeler Rum kesimini mutlu edecek açıklamalar yerine bizim devam ettiğimiz teklifi değerlendirerek ortak bir çözüm bulma yoluna gitmeliler, biz buna varız. En son Mogheriniyle de görüştük. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ve Kıbrıs Türk halkının hakkını garanti altına alacak bir formül için her türlü esnekliği gösteriyoruz. Buna yanaşmazlarsa dayanışma uğruna taraf tutarak Rum kesiminin yanında olmaya devam ederlerse hata yaparlar, o zamanda şunu söylemek isteriz. Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk halkının hakkını sonuna kadar koruma konusunda kararlıdır ve bundan sonra buna benzer adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Ya bu zenginlikler kaynaklar hakça paylaşılır, ortak bir çözüm bulunur ya da biz Türkiye olarak, garantör ülke olarak hakkımızı ve Kıbrıs Türk halkının hakkını savunmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Yunanistan'ın seçilen yeni lideri Miçotakis'i yakından tanıdığını ve Yunanistan için iyi işler yapacağına inandıklarını belirten Bakan Çavuşoğlu, "Milletvekili yıllarından benim de şahsen tanıdığım, birlikte futbol oynadığımız bir arkadaşımız ve Yunanistan için çok iyi işler yapacağına da inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız da kendisini tebrik eden ilk lider olmuştur seçimden sonra, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da yine Avrupa Konseyi'nden benim çok yakın arkadaşımdır. Kişisel arkadaşımdır ve ilişkilerimizi sağlıklı bir şekilde götürmek istiyoruz. Ege'de gerginlikleri tırmandırma yerine anlaşamadığımız konuları yine istikşafi görüşmeleri de sürdürerek samimi bir şekilde çözüme kavuşturmak için çaba sarf etmek istiyoruz. Aynı düşüncelerin Yunanistan tarafında da olduğunu umut ediyoruz. Umarım Yunanistan'daki yeni hükümet gerek ikili ilişkiler, gerekse Ege ve diğer Doğu Akdeniz konularında daha yapıcı bir şekilde ilişkilerimizi götürmemize vesile olur" şeklinde konuştu. 

Mogherini ile görüşmesinde tekliflerinin halen geçerli olduğunu söylediğini aktaran Bakan Çavuşoğlu, "Bu konuda üzerine düşeni Avrupa Birliği olarak yapmaya çalıştıklarını söylediler. Umarım öyle olur, diğer taraftan Rum kesiminin ve Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik bazı kararlar aldırmaya çalıştığını biliyoruz. Geçtiğimiz 'Genel İşler Konseyi' toplantısında, 'Dışişleri Bakanı Konseyi' toplantısında ve diğer düzeylerde liderler zirvesinde buna benzer çabaları oldu. Avrupa Birliğinin bize yönelik attığı bir adımın faydası olmaz, ters teper. Bunu da açık söylemek gerek. Avrupa Birliği yanlış adımlar atmaya devam ederse, bu konuya bir çözüm getiremeyiz" diye konuştu. 

Yakın zamanda Türkiye'ye gelecek S-400 konusuna değinen Bakan Çavuşoğlu, "Esasen biten bir anlaşmada, şimdi ne zaman geleceği ve nereye geleceği konuşuluyor. Bununla ilgili gerekli teknik hazırlıklar yapılıyor zaten, bizde Dışişleri Bakanlığı olarak gerek vizelerin verilmesi gerekse diğer dışişleri bakanlıkların gerekli alanlarda üstümüze düşeni yapıyoruz. İnanıyorum ki önümüzdeki günlerde Milli Savunma Bakanımız gerekli teknik açıklamaları sizlerle paylaşacaktır" dedi. 

Irak heyetiyle yapılan görüşmelerde PKK'nın sadece Sincar'dan değil tüm Irak'tan temizlenmesi konusunda mutabık kaldıklarını aktaran Bakan Çavuşoğlu, bu konu üzerinde neler yapılacağının konuşulacağını kaydetti.

Mevlüt Hasgül 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Evcil hayvan endüstrisi İstanbul’da buluşuyor Evcil hayvan ürün ve hizmetleri sektörünü bir araya getiren, Türkiye evcil hayvan sektöründeki en büyük organizasyon Petzoo Fuarı, 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Küresel evcil hayvan ürün, malzeme ve aksesuar sektöründe son 5 yılda büyüme kaydedildiği ifade edilirken Uluslararası Evcil Hayvan Ürün, Malzeme ve Aksesuar Tedarikçileri Fuarı (Petzoo) 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Her yıl yerli ve yabancı binlerce ziyaretçiyi ağırlayan fuar uluslararası pazarda yer almak, global iş birlikleri kurmak, marka ve ürünlerini tanıtmak isteyen Türk firmaları için fırsatlar sunuyor. “105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı" Evcil hayvan ürünleri sektörünün gelişimi açısından fuarın çok önemli olduğunu vurgulayan Ulusal Fuarcılık Genel Müdürü Selçuk Çetin, “Ulusal ve uluslararası evcil hayvan ürünleri sektörünün bir araya gelmesini sağlayan buluşma noktası fuar, pazar büyütme, sektörü geliştirme, ihracatı arttırma odaklı bir organizasyon. Türkiye’nin markası Petzoo artık dünyanın pek çok ülkesinde tanınıyor. Türkiye pazarında yerli ürün ve hizmetler hakimiyet kurdu hatta yurtdışında da söz sahibi olmaya başladı. 30 bin metrekarelik alanda gerçekleştireceğimiz fuara yoğun bir talep var, şimdiden çok az yerimiz kaldı. Geçen sene katılımcı firma ve markalar, ürünlerini ve hizmetlerini 120 ülkeden gelen 50 bin civarında ziyaretçiye tanıtma imkanı buldu. Bu yıl özellikle yurtdışında yaptığımız özel tanıtım çalışmaları ile çok daha fazla yabancı ilgisi bekliyoruz. Rakamlar Türkiye’nin potansiyelinin ve sektörün globalleşmesinin göstergesidir. Evcil hayvan ürünleri sektörü günümüzde 300 milyar dolarlık dev bir pazar haline geldi. 105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı gerçekleştiren Türk pet sektöründe yaklaşık bin firma faaliyet gösteriyor. 2025 yılı sonunda yeni pazar arayışı ile ihracatın 500 milyon dolara çıkacağını öngörüyoruz. Günümüzde evcil hayvanlara dair her türlü ürün ve hizmet Türkiye’de üretilebiliyor. Fuarda, evcil hayvan sahiplerinin ihtiyaç duyabileceği her şeyi bir arada bulmak mümkün” dedi.
Bingöl Binlerce yıllık tarihi olan 5 katlı Zağ Mağaraları turizme kazandırılmayı bekliyor Bingöl’de 2019-2022 yılları arasında yüzey araştırmaları çerçevesinde incelenen 5 katlı Zağ Mağaları’nın binlerce yıllık tarihi olduğu tespit edildi. MS 100 ve 200’lü yıllarda ilk Hristiyanlar tarafından inşa edildiği ileri sürülen mağaraları daha sonra Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullandı. Tarihi alanın çevre düzenlemesi yapılarak turizme kazandırılması bekleniyor. Bingöl Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebi Butasım, Bingöl merkeze bağlı Kuşburnu köyü kırsalında bulunan 5 katlı Zağ Mağaraları hakkında İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Binlerce yıllık tarihi olan mağaralarının ilk Hristiyanlık döneminde kayalar arasına oyma yapılarak inşa edildiğini aktaran Doç. Dr. Butasım, MS 100 ve 200’lü yıllarda Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan Hristiyanların burada ibadet ettiklerini söyledi. 2019-2022 yüzey araştırmaları çerçevesinde mağaraların incelendiğini belirten Doç. Dr. Butasım, ’’Sanat tarihi alanında yaklaşık 20 yıldır Bingöl üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarımız ekseninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar Daire Başkanlığının izni ve Bingöl Üniversitesinin destek ve katkılarıyla Bingöl merkeze bağlı bulunan Zağ mağaraları üzerinde yüzey araştırmaları yaptık. 3 yıl boyunca yaptığımız araştırmalar neticesinde Zağ mağarasının yek pare bir kayaya oyma yaşam alanı ve manastır kilisesi şeklinde, mini bir şapel halinde yapılan bir kompleks olduğunu tespit ettik. Zağ Mağaralarıyla ilgili tarihsel olarak çok net bilgilere sahip olmasak da içindeki şapel ve yapının genel özelliklerinden M.S. 2’nci yüzyılda yani 100 ve 200’lü yıllar arasında ilk inşa edildiğini, tek tanrıya inanan Hristiyanlar tarafından inşa edildiğini ileri sürüyoruz. O dönemde özellikle tek tanrıya inanan Hristiyanların Roma devleti tarafından kabul edilmediğini biliyoruz. İşte bu tek tanrıya inanan Hristiyanlar Roma imparatorluğundan kaçmak için bu tür yapılar inşa etmişler. Zağ mağarası da bunlardan biri” dedi. ’’Turizme kazandırılmalı’’ 2003 yılında Bingöl’de meydana gelen depremden dolayı ön cephesinin yıkıldığını aktaran Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası 5 katlı sistem üzerine inşa edilmiş, girişi gizli bir geçitle sağlanmıştır. 2003 Bingöl depreminde ön cephesi tamamen yıkıldığı için ön cephe şuan da açık görünüyor. Şapel dediğimiz alanında büyük kısmı maalesef tahrip oldu. Bu giriş yukarıdan yine kayaya oyulmuş bir asansör gibi düşünelim, bir baca şeklinde kayadan aşağıya doğru iniliyor. Birinci katta odalar mevcut, ikinci katta ise yine odalar sağlı sollu ve su sarnıcı olarak tespit ettiğimiz yerler var. Yine üst katlarda çapraz geçişlerle birbirine bağlantıları sağlayan odalar mevcut. Zağ Mağaraları doğal ve beşeri unsurlardan dolayı tahrip olmaya yüz yüze kalmış bir yapı. Buranın ivedilikle hem yollarının yapılması hem güçlendirilmelerinin yapılması, çevre temizliği gibi çeşitli restorasyonlarının da yapılması önemlidir. Bölgenin ve şehrin turizmine önemli katkılar sağlayacak bir değerdir’’ diye konuştu. ’’600’lü yıllarda Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullanmış’’ 634’lü yıllarda Müslümanların ilim merkezi olarak söz konusu alanı kullandığını dile getiren Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası tabi ilk dönemlerde Hristiyanlar tarafından kullanıldıktan sonra 634’lü yıllardan sonra Diyarbakır’ın fethi ile Bingöl’de İslam akınlarıyla İslam beldesi olmaya başlamış. İşte bu dönemlerden sonra özellikle Osmanlı döneminde Zağ mağaraları yapısına hiç karışılmadan Müslümanlar tarafından kullanılmış. Özellikle bölgede ilmin merkezi haline gelen bir medrese okul olarak hizmet vermiştir” şeklinde konuştu. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Zağ mağaralarının restorasyonu için proje hazırlandığı ve turizme kazandırılması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’a ziyaretçi akını Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 31 Mart Yerel Seçimleri’nde milletin iradesi ile yeniden güven tazelemesinin ardından şehir protokolünün yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, odalar, dernekler, teşkilatlar ve vatandaşlar tarafından ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri kapsamında adeta ziyaretçi akınına uğruyor. Yerel yönetim hizmetlerini gönül belediyeciliği anlayışıyla yürüten Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, kamu kurum kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile istişareler gerçekleştirerek ortak aklı ön planda tutmaya yeni dönemde de devam ediyor. Başkan Büyükkılıç, yerel seçimlerde yeniden seçilerek Kayseri için hizmetlerine aralıksız devam ederken, tebrik ve teşekkür ziyaretleri kapsamında, Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Dursun Büyükbaş, Cumhuriyet Başsavcısı Burhan Bölükbaşı, ERÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kamil Cihan ve heyeti, Milli Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Saraçoğlu ve heyeti, Servisçiler Odası Başkanı Yavuz Ay ve yönetimi, ASKON Başkanı İlker Barlı ve beraberindekiler ile Sarıoğlan Yıldırım Mahallesi Muhtarı Orhan Koçer, İl Müftüsü Yusuf Akkuş ve kentte görev yapan il müdürleri, KİMDER Başkanı Hacı Ali Çakıcı ve heyeti, Büyükkılıç’a ziyarette bulundular. Başkan Büyükkılıç, misafirlerini başkanlık toplantı salonu ve makamında ayrı ayrı kabul ederek, sohbet etti, istişarelerde bulundu. Ziyaretlerin ardından açıklamalarda bulunan Büyükkılıç, Büyükşehir Belediyesi olarak gönül belediyeciliği ve kucaklayıcı hizmet anlayışı çizgisinde gayret gösterdiklerini vurgulayarak, “Nazik ziyaretleri için ziyaretçilerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. El ele, omuz omuza uyum kültürü ve ortak akıl ile hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi. Samimi ve sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyaretlerde Başkan Büyükkılıç’a hediye takdimleri olurken, Büyükkılıç misafirleriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirdi.
Karabük Karabük’te üreticiler ana arı yetiştirmenin püf noktalarını öğrendi Karabük’te arıcılık yapan 26 üreticiye “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu verildi. Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği ortaklığında Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı(BAKKA) Teknik Desteği sağlanan “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu düzenlendi. Bal arısı koloni bireyleri ve önemi, ana arı üretim modelleri, kontrolsüz şartlarda ana arı yetiştirme, kontrollü şartlarda ana arı yetiştirme, yapay tohumlama, ana arının gelişmesine etki eden etmenlerin ele alındığı eğitimde kursiyerlerin ana arı yetiştirmek için gerekli olan malzemeleri bilmeleri, hangi zaman ve şartlarda üretim yapılması gerektiğini bilmeleri, en verimli koloniyi oluşturmanın arıcılık alanındaki önemi ve gerekliliğini kavrayabilmeleri, ana arının ve larvaların takibinin önemini bilmeleri, ana arı ve koloni hastalıklarını bilmek ve hastalıklara karşı çözüm üretebilmek gibi becerilere hakim olmaları amaçlandı. Yüksek Ziraat Mühendisi Alim Tutar, Karabük İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından arıcılık yapan üreticilere verilen “Ana Arı Üretim Eğitimi’nin teorik bilgilerinin daha önce verildiğini ve şuanda da pratik olarak devam ettiğini söyledi. Eğitim ile birlikte üreticilerin ana arı yetiştirmek için pratik bilgilere ulaştığını belirten Tutar "İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından her yıl ilimizde arıcılık yapan ya da arıcılık yapmak isteyen çiftçilerimize arıcılık kursu açılmaktadır. Ancak “Ana Arı Yetiştirme Kursu” İl Müdürlüğünün başvurusu, Bakanlık onayı ile ilk defa açılmaktadır. Kursa Alanında uzman Bakanlığında onay verdiği hocalar tarafından verilmektedir. Her arıcımız kendi arılığında bulunan ana arıyı üretmesi ve özellikle kendisine bunu iş kolu olarak görmek isteyen arkadaşlarımız olursa bunlar da ileride ana arı işletmesi oluşturabilmesi için bu eğitim verildi. Çünkü ana arı üretimini ticari maksatla yapabilmesi için bu sertifikaya arkadaşların ihtiyacı var. Bu sertifika olmadan kesinlikle ticari boyutta ana arı üretimi yapan işletme olmaları mümkün değil" dedi. Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fuat Alpay, "İlimizde arıcılarımızın en büyük sorunlarından bir tanesi ana arı teminin de sıkıntı yaşamamız. Ana arı üretiminde görülen bazı sıkıntıları aşmak adına İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzle birlikte ana arı yetiştiriciliği kursu düzenledik. Kursun pratik eğitimini Karabük’te Safranbolu, Yenice ve Karabük Merkez olmak üzere üç bölgeye ayırdık" diye konuştu. Alpay, kursa 26 üreticinin katıldığını söyledi.
Bilecik Kadınların çamurdan temizlediği yeşil soğan sofraları süslüyor Türkiye’de yeşil soğanın en çok üretildiği illerin başında gelen Bilecik’te son hasadına başlanan ürün, Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. Marmara Bölgesi’nin sebze üretim merkezlerinden Bilecik’in Söğüt ve İnhisar ilçesine bağlı köylerdeki seralarda yeşil soğanın son hasadı yapılırken temizlenip satış noktalarına gönderiliyor. İklim dolayısıyla mikro klima özelliği taşıyan bölgede ’Marmara’nın Küçük Antalya’sı diye de adlandırılırken, örtü altı tarımın yapıldığı köylerde Aralık ayı gibi başlayan yeşil soğan hasadının sonuna gelindi. Yeşil soğanın hasadında ve temizliğinde çalışanların çoğunluğunu oluşturan kadınlar, sabah ev işlerini tamamladıktan sonra tarlada toplanan ürünleri çamurundan temizleyerek deste haline getiriyor. Hasatta işin yükünü, zahmetini çeken kadınlar, taze soğanın dikim, söküm, toplama, temizleme, yıkama ve paketleme gibi aşamalarının her bölümünde çalışıyor. Temizlenen yeşil soğanlar Marmara Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. "İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" Bu yıl hasadı tamamlanan taze soğan hakkında bilgi veren Yakacık Köyü Muhtarı Hüseyin Yıldırım, "Marmara’nın küçük Antalya’sı olarak adlandırılan ovadayız. Marulla beraber taze soğan hasadımız da başladı. Belirli miktarda taze soğan yapıyoruz büyük şehirlere gönderiyoruz. Taze soğan bizim köyde 50 dönüm, 60 dönüm vardır. Biz bunun kurusunu alırız dikeriz onu taze yaparız. 50 dönüm aşağı yukarı 500 ton 600 ton kuru soğan alır ekeriz biz kendi köyümüz olarak. Tabi dışarılarda var daha fazla da üretim oluyor. Biz taze soğanı işleriz, işçiliğini yaparız İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" dedi. "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz" Yıldırım açıklamanın devamında, "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz. Geçen sene bu kadar değildi bu sene rekolte fazla. Mesela geçen seneden en az 100-150 ton fazla ekim var. Fiyat şu anda tam şey değil bizim burada 30-40 lira arası yeşili. Tabi halde değişiyor" diye konuştu. "Taze soğan işçiliği zor biraz" Taze soğan üreticisi Kamile Aktaş ise "Burada 8 dönüm oluyor. Taze soğanı yapıyoruz, dikiyoruz bu zamanda işte. Bu ayın sonunda da yapıyoruz yani. Soğan bittikten sonra domatese başlıyoruz, dikiyoruz. Şimdi fiyatlar düşük. Bir iniyor, bir çıkıyor. Yani soğan işçilik olunca biraz zor" dedi. Öte yandan İl genelinde bin 877 dekar alanda yılda 7 bin 600 tonu aşkın yeşil soğan üretiliyor.