POLİTİKA - 14 Ocak 2019 Pazartesi 12:34

Bakan Çavuşoğlu: 'Stratejik ortaklar twitter gibi sosyal medya üzerinden konuşmaz'

A
A
A
Bakan Çavuşoğlu: 'Stratejik ortaklar twitter gibi sosyal medya üzerinden konuşmaz'

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Stratejik ortaklar twitter gibi sosyal medya üzerinden konuşmaz. Baskı altında Trump’ın yaptığı açıklamayı ve kullandığı dili doğru bulmuyoruz. Türkiye’nin hak ettiği saygıyı ve muameleyi ABD ve herkes göstermeli, üslubunu ve davranışlarını buna göre ayarlamalıdır” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Lüksemburg Dışışleri ve Avrupa Bakanı Jean Asselborn ile ortak basın açıklaması yaptı. Lüksemburg Dışışleri ve Avrupa Bakanı Jean Asselborn’un, “Türkiye’nin tek taraflı Suriye’nin kuzey doğusunda bir saldırıya geçmesi konusunda kaygı duyuyoruz.” sözlerine tepki gösteren Bakan Çavuşoğlu, “O zaman gelin terörle birlikte mücadele edelim. Suriye’de bugüne kadar yaptığımız DEAŞ’a, PKK’ya karşı yaptığımız mücadeleler Avrupa’nın güvenliği içinde çok önemlidir. Karşıdaki terör örgütüyle ikili anlaşma üzerine mi hareket edeceğiz.

Kürtlerle, teröristleri ayırt etmek istemediğiniz zaman böyle yanlış demeçler içine girebiliyorsunuz. Siz diyorsunuz ki 'Suriye’nin bağımsızlığını istiyoruz.' Evet, BM’nin 2254 numaralı kararı da bunu söylüyor fakat bu terör örgütü şu anda Suriye topraklarının yüzde 33’ünü işgal ediyor bölmek için. Ona karşı neden ses çıkartamıyorsunuz. DEAŞ’a karşı olduğunuzu söylüyorsunuz da diğer terör örgütlerine karşı olduğunuzu söylemiyorsunuz” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, twitter üzerinden yaptığı, “Kürtlere saldırırlarsa Türkiye'yi ekonomik olarak mahvedeceğiz. 20 millik güvenli bölge kuracağız. Aynı şekilde Kürtlerin de Türkiye'yi provoke etmesini istemiyoruz" açıklamaları değerlendiren Çavuşoğlu, “Stratejik ortaklar twitter gibi sosyal medya üzerinden konuşmaz. Kanallarımız açık. Sayın Trump, Cumhurbaşkanımızı iki defa arayarak Suriye’den çekilmek istediklerini ve bunu Türkiye ile koordine etmek istediklerini söylediler. Biz de muhataplarımızla görüştük. Daha iki gün önce ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile telefonda görüştük. Bolton’un ziyaretinde tüm arkadaşlarımızla beraber yapılan toplantılar ortada. Bu toplantılarda tüm detaylarıyla bu işi nasıl koordine edebiliriz, ne yapabiliriz bunlar var.

Zaten 32 kilometre gibi bir güvenli bölgenin, bununla ilgili son zamanlarda ABD’den doğrudan bir teklif gelmedi ama bu ABD’nin de fikri değil. Bu, Suriye problemi başladığı günden bu yana Cumhurbaşkanımızın, sadece ABD’ye değil tüm Avrupalılara teklifidir. Suriye ile ilgilenen herkesle yaptığımız görüşmelerde bunu gündeme getirdik. O günlerde Obama yönetimi bunu gerçekçi bulmuyordu. Bahanelerle bu fikrimizi desteklemediler. Türkiye’nin kararlılığını gördükten sonra bu fikri ortaya attılar. Bu fikre karşı değiliz. Bizim derdimiz, sınırımızın ötesinde bir terör koridoru var, Suriye’yi bölmek isteyen bir terör örgütü var ve bu terör örgütü bize tehdit oluşturuyor. Biz bu terör örgütünü hedef alıyoruz. Biz Kürtlerin düşmanı değiliz, tarih boyunca da bu bölgede Kürtleri en çok savunan ülke ve millet biz olduk. Bundan sonra da Kürt kardeşlerimizin haklarını her zaman savunmaya devam edeceğiz.

Trump’ın içinde bulunduğu zorluğu görüyoruz. Üzerinde ciddi bir baskı var. Yani kendisi çekilme kararı aldı ve özellikle güvenlik ile ilgili birimleri de ABD’nin çekilmemesi için sürekli baskı yapıyor. Son tweet de bir iç politika mesajı olduğunu biliyoruz ama stratejik ortaklar, müttefikler sosyal medya üzerinden görüşmez. Bu konuları kendi aramızda görüşmeye devam etmemiz lazım.

Biz hiçbir tehditten korkmayacağımızı ve hiçbir tehdide pabuç bırakmayacağımızı defalarca söyledik. Türkiye’yi ekonomik olarak tehdit etmekle bir yere varılamaz. Bu sorunu birlikte nasıl çözeceğiz, koordine edeceğiz buna bakmamız lazım. Karşımızdaki zorluklar ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti olarak o zorluğu bertaraf etmek için ne gerekiyorsa onu yaparız. Bir tarafta ekonomik zorluklar diğer tarafta terör tehdidi, ikisinden birini seç dendiği zaman bize bu millette derki; ben aç kalırım, susuz kalırım geçmişte olduğu gibi Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında olduğu gibi ama boyun eğmen der ve karşı karşıya kaldığı tehdidi yok etmek için millet ve devlet olarak, hükümetimiz olarak ne gerekiyorsa onu yaparız. Baskı altında Trump’ın yaptığı açıklamayı ve kullandığı dili doğru bulmuyoruz. Türkiye’nin hak ettiği saygıyı ve muameleyi ABD ve herkes göstermeli, üslubunu ve davranışlarını buna göre ayarlamalıdır” diye konuştu.

İdlib’teki gelişmelere ilişkin de bilgi veren Çavuşoğlu, konu hakkında şunları söyledi:
“İdlib bir terör yuvası olduysa bunun sorumlusu o bölgede yaşayan Suriye halkı da Türkiye’de değildir. Bunun sorumlusu rejimdir ve rejimi destekleyen ülkelerdir. İdlib muhtırası zor şartlara rağmen başarılı bir şekilde uygulanıyor ve radikal gruplar, teröristler bundan rahatsızlar. Sahada değişik gruplar var, hepsini kontrol altında tutmakta kolay değil ve bazen ihlaller yapıyorlar. Aynı şekilde başından beri siyasi sürece inanmayan rejimde ihlallerini yer yer devam ettiriyor. İdlib muhtırası başarılı şekilde uygulanmıştır, Rusya’dan gelen açıklamalarda böyle.

Ufak tefek aksaklıkları gidermek için birimlerimizi beraber çalışıyor. Devriye ve diğer faaliyetleri de beraber yürütüyoruz. Terör örgütlerinin İdlib bölgesinin yüzde 50’sini ele geçirdiği söylemi doğru değildir. Büyük bir bölümü silahtan arındırılmış bölge oldu. Burada milyonlarca yaşayan sivil halk var. Radikal gruplar alınan tedbirlerden rahatsız ve ılımlı muhalefete saldırıyorlar. Terör örgütlerine yönelik ve içinde bulunan yabancı terörist savaşçıları ne yapacağımıza yönelik konuları samimi bir şekilde özellikle yabancı terörist savaşçıların geldiği ülkelerle konuşmamız lazım. Türkiye yapıcı bir şekilde burada sükunetin sağlanması, ihlallerin önlenmesi ve İdlib muhtırasının devamı ve uygulanması konusunda üzerine düşeni yapıyor.”

“Patriotlar için ABD'den teknik bir heyet yarın Ankara'ya ikinci ziyaretini gerçekleştirecek. Türkiye'den bir heyet de Suriye meselesini konuşmak için Şubat başında Washington'a gidecek. Bu temaslarda masada hangi konular olacak? ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yakın bir zamanda görüşme gerçekleşecek mi?” sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, “Telefon görüşmesi niye olmasın. Sende Mike Pompeo ile önümüzdeki günlerde bu konuları değerlendireceğim. İyi bir diyaloğumuz var. Bu diyalog varken neden Twitter üzerinden açıklama yapıldı, onu da biraz önce açıkladım. Sadece liderler veya bakanlar düzeyinde değil, ortak çalışma gruplarımızın toplantıları yapılıyor. Patriotlar ile ilgili görüşmeler devam ediyor. Aynı şekilde FBI’nın ABD’de FETÖ ile ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında yine bir heyet gelmişti. ABD ile aramızda 3 tane yüksek düzeyli çalışma grubu var. Çalışma grupları 8 Ocak’ta Washington’da bir araya gelecekti ama Bolton’un ziyareti sebebiyle ertelendi. Şimdi ABD tarafı 5 Şubat’ta bu toplantıyı gerçekleştirmek için teklifte bulundular. Bakan Yardımcımız Sedat Önal’ın başkanlığında bir heyet gidecek. 6 Şubat’ta da DEAŞ’a karşı mücadele koalisyonunun toplantısı var. 

Lüksemburg dahil burada DEAŞ’a karşı 65 ülke var. Fakat bugüne kadar DEAŞ’a karşı mücadele eden tek ülke Türkiye olmuştur. Sizlerin verdiğiniz paralar PKK’ya, YPG’ye silah olarak gitmiştir ve biz sadece Suriye’de 3 binden fazla DEAŞ’lı teröristi etkisiz hale getirdik. Bu toplantıların hepsine katıldım, dostlar alışverişte görsün babında toplantılar. Herkes ikişer, üçer dakika içerisinde konuşmasını yapıyor ve dağılıp gidiyor, iş bize kalıyor. Hiçbir ülke DEAŞ ile göğüs göğse çarpışmamıştır Türkiye’den başka. Bir terör örgütüne karşı çarpışırken iyi, diğerine geldiğin zaman savunmaya geçiyoruz. Eğer bu kadar çok seviyorsanız YPG’lileri, PKK’lıları zaten ülkelerinizde yeterince var, onları da alır götürürsünüz. Avrupa’da zaten yeterince faaliyette bulunuyorlar, para bile topluyorlar” cevabını verdi.  

İlker Turak - Ömer Çetin - Nurullah Geylani

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Erzurum’da kadına yönelik şiddetle mücadele il koordinasyon izleme ve değerlendirme toplantısı Erzurum’da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Koordinasyon İzleme ve Değerlendirme toplantısı düzenlendi. Erzurum Valiliği toplantı salonunda Erzurum Vali Yardımcısı Mustafa Berk Çelik başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya Aile ve Sosyal Hizmet Müdürü Hasan Aykut, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) Müdürü Şükran Göktaş, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Toplantıda, il eylem planlarının faaliyetleri çerçevesinde ilgili kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen çalışmalar, kurumların kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair yapmış oldukları faaliyetler, mevcut komisyon toplantısı ile alınan kararlar ele alındı. Vali Yardımcısı Çelik, burada yaptığı konuşmada, kadına yönelik şiddetle mücadelede kurumlar arası koordinasyonun önemine değinerek, bu konuda herkese önemli görevler düştüğünü ifade etti. Çelik, daha önceki koordinasyon kurulunda alınan kararlar ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi alarak, İl Koordinasyon Kurulunun, il düzeyinde kadın alanındaki hizmetlerin yürütülmesini izlemek, koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanmasında yaşanan sorunları tespit etmek, bu sorunlara yönelik çözüm önerilerini uygulamak gibi görevleri olduğunu ifade etti. Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürü Hasan Aykut ise toplantı gündeminde ele alınan çalışmalara değindi. Aykut gündem maddelerini şöyle sıraladı: ‘5393 sayılı Belediye Kanunu gereği Kadın Konukevi Açılması, Aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede bir başvuru mekanizması olan Açık Kapı Birimlerinin bilinirliğinin artırılması, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı halk eğitim kurslarında, müftülüklerce yürütülen kurs, panel ve benzeri çalışmalarda ve gençlik merkezleri tarafından yapılan faaliyetler kapsamında, özellikle kadınların bir arada bulunduğu yerlerde, kolluk kuvvetlerince KADES uygulamasının tanıtımı ve yükletilmesi, 3 milyon erkeğe kadına yönelik şiddetle mücadele alanında temel bilgilendirme ve farkındalık oluşturma eğitimlerinin verilmesi hakkında gerekli planlamaların ve takibinin yapılması, Valiliklerimizce “KADES” ve “Kadına el-kal-ka-maz” benzeri temalı broşür ve afiş, pankartların vatandaşlarımızın yoğun olarak hizmet aldığı kurumlarda bulundurulması, Aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında vatandaşlarımızın yoğunlukla bulunduğu alanlarda stant açılması, eğitim verilmesi, broşür dağıtılması, afiş/pankart asılması ve benzeri toplumsal farkındalığı en üst noktaya taşıyacak faaliyetlere ağırlık verilmesi, yapılan çalışmaların görsel içerikleriyle #Kadına Elkalkamaz ve #KADES etiketiyle kamu kurum ve kuruluşlarının internet sitelerinden ve sosyal medya hesaplarından düzenli olarak paylaşılması Kamuoyu farkındalığını artırmak ve toplumsal bilinci yükseltmek amacıyla aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede yürütülen faaliyetlerde yerel medya kuruluşlarıyla iş birliği yapılarak yürütülen çalışma ve faaliyetler konusunda vatandaşlarımızın haberdar olmasının sağlanması, Spor müsabakalarının öncesi veya devre aralarında seyircilere yönelik basılı ya da görsel materyaller vasıtasıyla farkındalık çalışmalarının yapılması’’ İlgi kurumların temsilcileri gündem maddeleri konusunda değerlendirmelerde bulundular. ŞÖNİM Müdürü Şükran Gökdaş ise kurum çalışmaları hakkında bilgi paylaşımında bulundu. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Koordinasyon İzleme ve Değerlendirme toplantısı, görüş ve önerilerin paylaşımıyla sona erdi.
Adana Seçim güvenliği toplantısı Vali Köşger’in başkanlığında yapıldı 31 Mart 2024 Pazar günü gerçekleştirilecek Mahalli İdareler Seçimlerine yönelik alınacak tedbirlerin değerlendirildiği İl Seçim Güvenliği Toplantısı, Vali Yavuz Selim Köşger’in başkanlığında yapıldı. 15 ilçe kaymakamı ile İl Emniyet Müdürü Ahmet Hakan Arıkan ve İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Coşkun Sel’in katıldığı toplantıda; il genelinde tüm vatandaşların herhangi bir olumsuzluk yaşamadan oy kullanmalarını sağlamak; seçim öncesinde, seçim anında ve sonrasında herhangi bir aksaklığa mahal vermemek için alınması gereken önlemler tüm detaylarıyla ele alındı. Toplantıda bir konuşma gerçekleştiren Vali Köşger, 31 Mart 2024 Pazar günü gerçekleştirilecek Mahalli İdareler Seçimlerinde kentimizde 15 ilçede toplam 5 bin 164 sandık kurulacağı ve toplam seçmen sayısının 1 milyon 629 bin 959 kişi olduğu bilgisini verdi. Vatandaşların oylarının sandığa sağlıklı bir şekilde yansıması ve seçimin demokratik bir olgunlukla geçmesi temennisinde bulunan Vali Köşger, “Demokrasinin en güzel şekilde tezahür ettiği, birlikte yaşama kültürünün en güzel örneklerinin sergilendiği ilimizde bu seçim dönemini de güven ve huzur ortamı içinde geçirmemiz için gerekli tüm tedbirler Valiliğimizce alınmıştır. Aldığımız tedbirler kapsamında seçim günü 6 bin 184 polis, bin 800 jandarma olmak üzere ilimiz genelinde 7 bin 984 güvenlik personeli, 13 TOMA, 8 zırhlı otobüs, 7 otobüs, 2 minibüs, 2 kirpi aracı görevlendirilmiştir” dedi. Daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de herkesin görevini layıkıyla yerine getireceğine inandığını ifade eden Vali Köşger, yapılacak seçimin ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileğinde bulundu. Yapılan değerlendirmelerin ardından toplantı sona erdi.
İstanbul İstanbul’un 5 yılda yaşadığı ulaşım kaosu gözler önüne serildi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin şehri ulaşım kaosuna nasıl sürüklediğini anlatan durumunu Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir, “İETT yıllık 247 bin arıza kaydı ile rekor kırdı, ’65 kilometre yaptım’ dediğin metronun 45 kilometresi AK Parti döneminde yapıldı” dedi. Megakent İstanbul’da yaşayanların en büyük sorunlarının başında gelen ulaşım meselesinin 5 yıl içerisinde nasıl duruma geldiğini Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir veriler ışığında gözler önüne serdi. Ortaya koyulan verilerin en dikkat çekeni ise 5 yıl içerisinde İETT’de araçlarda yaşanan arıza verileri oldu. Verilere göre 2019 yılında 140 bin araç arıza kaydı yapıldı, 2020 yılında ise 133 bin aracın arıza kaydı tutuldu, 2021 yılında 157 bin aracın arıza kaydı; 2022’de ise 247 bin aracın arıza kaydıyla tüm zamanların araza rekoru kırıldı, 2023’te 144 bin arızası kaydı tutulduğu ifade edildi. Metro yapımı konusunda Mevcut İBB yönetiminin "65 kilometre yaptım" dediği metronun 45 kilometresinin AK Parti döneminde yapıldığı belirtildi. “İETT yıllık 247 bin arıza kaydı ile rekor kırdı” İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı en büyük kuruluşlardan olan İETT geldiği vahim duruma ışık tutan Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir, “Araçların 5 buçuk yaş ortalaması ile görevi devrettiğimizde İETT Avrupa’nın en genç filolarından birisine sahipti. 5 yıllık süreç içerisinde sadece 252 yeni araç filolarına dahil etti. AK Parti döneminde 2013-2017 yılları arasında yılda ortalama 400 üzerinde araç İETT’ye kazandırıldı. Dört senede 2250 araç filoya dahil edilmişti. Bu dönemde, eski dönemin İETT bünyesine alınan araç sayısının neredeyse yarısı alınabildi. Bakım onarım işleriyle ilgili çok büyük sıkıntılar var. Araçlar kaza yaptı, frenleri boşaldı, bir yandan yangın çıkmasına sebep verebilecek arızalar meydana geldi. Dönem dönem 20 saate yakın çalışan şoförler oldu. Bu yanlış bakım onarımlardan dolayı bir günde 2007 araç arızalarının olduğunu tespit ettik. Yıllık 247 bin arıza kaydı ile rekor bir sayıya bu dönemde ulaşıldı. 2019’da 140 bin arıza kaydı yapılmış, 2020’de 133 bin 2021’de 157 bin, 2022’de 247 bin , 2023’te 144 bin sayıları ile çok büyük bir araç arıza sayısına ulaşılmıştır. IETT ile ilgili bir diğer problem ise sefer aralıkları çok fazla artmaya başladı vatandaşlarımız 15-20 dakikada gelen otobüsleri artık yarım saatte hatta 1 saatte geldiğini ifade ediyorlar. Bu seçimde bir yönetim değişikliği olmaz ise artık İETT otobüslerinin iflas ettiğini görebiliriz. O yüzden İstanbul hakkında tercih yaparken doğru bir tercih yapması gerektiğini öneriyoruz” dedi. “65 kilometre yaptım dediğim metronun 45 kilometresi AK Parti döneminde yapıldı” Mevcut olan metrolar maalesef bakım ve onarım noktasında gereği yapılamadığını ifade eden Özdemir, “Metroda birçok sefer arızası olduğunu görüyorsunuz. Yakın zamanda birçok durakta çok ciddi birikmeler söz konusu oldu. Fiber altyapıya gerekli özenin gösterilmediği için bazı servisler merkezden görülmüyor. Bu nedenle sefer iptalleri fazlasıyla gerçekleşiyor. İETT kendi otonom aracını üreten Metro A.Ş. ise kendi metro aracını üreten bir kurum konumdayken maalesef var olan metroları bile yürütmeyen bir sisteme doğru gidilmiş durumda. Sistem yavaş yavaş bozulmaya başladı. Bir taraftan metroki yürüyen merdivenleri asansörler çalışmıyor, vatandaşlar mağdur olurken diğer taraftan da metro imalat süreçleri doğru yürütülmüyor. 65 kilometre yaptım dediğin metronun neredeyse 45 kilometreden fazlasını AK Parti döneminde yapılmıştı. Bağcılar’ı ilgilendiren iki önemli metro var. Bunlardan bir tanesi Kirazlı Halkalı metrosu başladığı gibi duruyor yüzde 4’te teslim ettik yüzde 8’de gelebildi. Şuanda tek bir çivi dahi metroya çıkılmıyor” dedi. “233 kilometre metro hattını açacağım diye vadetti, 18 kilometresini imal etti” Mahmutbey Esenyurt metrosu bu metro İstanbul batıya bağlayan tek metro olma özelliğini taşıdığını ifade eden Özdemir, “Esenyurt’taki vatandaşımız bugün bu metroyla şehre bağlanamıyorsa, bu metronun bir yıl önce bitmiş olması gerekiyordu. Bunun sebebi mevcut yönetimdir. Yüzde 1 ile teslim aldıkları metroyu şu anda yüzde 23 getirebildiler. Hızlı giderse bu metro hattı 25 senede zor biter. Metro hattını da şu anda bitmiş oldu vatandaşlarımızın kullanması gerekiyordu. 18 kilometrelik metro hattı performansı şu anda Ekrem beyden biz görüyoruz 233 kilometre metro hattını açacağım diye vadetti ama açılmış olan metroların sadece 18 kilometresi Ekrem bey döneminde imal edilebildi. Maalesef çok kötü bir durum” dedi. “Hatay’a İBB 350, Bağcılar Belediyesi 505 konteyner kurdu” Asrın felaketinin yaşandığı ve büyük bir yıkıma uğrayan Hatay’da altyapıyı Konya Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığını ifade eden Özdemir, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Bağcılar Belediyesi olarak yüzde 1 bütçesine sahibiz deprem bölgesine 505 konteynerlik bir konteynır kent kurduk. Çocuk oyun grubuyla mescit ana okuluyla yürüyüş yollarıyla fakat İstanbul Büyükşehir belediyesi bizim yüz katımız bütçeye sahip ve sadece 350 konteynır yaptı. İBB’nin yüzde 1 bütçesi olan Bağcılar Belediyesi bile 505 konteynerlik bir kent kurdu” diye konuştu.
Ankara ASO’da “İkinci Yüzyılda Yapay Zeka” paneli düzenlendi Ankara Sanayi Odası’nda (ASO), alanında birçok uzman ismin de katıldığı “İkinci Yüzyılda Yapay Zeka” paneli düzenlendi. Ankara Sanayi Odası’nda Zafer Çağlayan Meclis Salonu “İkinci Yüzyılda Yapay Zeka” paneline ev sahipliği yaptı. Alanında birçok isimin de katıldığı panelde, “Yazılım” ve “Endüstri 4.0” gibi konu başlıkları masaya yatırıldı. Bunun yanı sıra yapay zekanın insan hayatını nasıl kolaylaştırabileceği ve hukuk alanındaki entegrasyonu da panelde tartışıldı. Panele; ASO Meclis Üyesi Oğuz Yılmaz, Prof. Dr. Olgun Değirmenci, Dr. Cenk Deniz Mendi, Dr. Zümrüt Müftüoğlu, özel bir firmada teknik müdür pozisyonunda çalışan Serkan Kalınöz ve söz konusu alanlarda çalışmalarda bulunan öğrenciler ile akademisyenler katıldı. ASO Yazılım Sanayi Komitesi Başkanı Nuray Başar, burada yaptığı konuşmada, “Yapmış olduğumuz etkinlikler, ziyaretler sonucu üye sayımızı tamamlayarak Nace kodu 62.01.01 olan meslek mensupları için ‘35-Bilgisayar Sanayi Yazılım Meslek Komitesinin’ kuruluşunu 5 yıl önce gerçekleştirdik. Bugün 600’e yaklaşan üye sayımızla Ankara Sanayi Odasının en büyük komitelerinden birisi olmanın haklı gururunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Komitenin, sektörel çalışmaların yanı sıra sosyal sorumluluk alanında da öncülük oluşturduğunu belirten Başar, şunları kaydetti: “Bu bağlamda; toplumsal cinsiyet eşitliğini öncelikleri arasına aldı. Birleşmiş Milletler Kadın Erkek Fırsat Eşitliği sözleşmesinin imzalanması için bir ön çalışma yapıp yönetim kurulumuza sundu. Yönetim Kurulumuzun desteği ve çalışmaları ile birlikte Weps sözleşmesini imzaladık. Türkiye’de ilk kez bir Oda bu sözleşmeyi imzalamış oldu. Oluşturduğumuz çalışma grubu ile birlikte projeler üretmeye çalışıyoruz. Weps sözleşmesi Komitemizin gurur kaynağıdır.” Dijitalleşmenin hayatın her alanında olduğunu ifade eden Başar, yenilikçi teknolojiler çağında olduklarını aktardı. “Yapay zeka iş hayatında ciddi bir gündem olarak yerini aldı” Endüstri 4.0 ile birlikte sanayide, üretimde dijitalleşmenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha anladıklarını söyleyen Başar, “Yapay zeka artık gerek günlük yaşamımızda gerekse iş hayatımızda ciddi bir gündem olarak yerini aldı. Geleceği yakalayabilen, çağın teknolojisini kendine uyarlayabilen, ülkemiz için üretebilen insanlar için bizler de kendimize vazife çıkarıp çalışmalara başladık” diye konuştu. “Yapay zekayı hayatımızın her alanında hisseder olduk” Yapay zekanın önemine işaret eden Başar, “Beğenelim, beğenmeyelim ya da kabul edelim, etmeyelim güvenlik, sağlık, tarım, enerji, madencilik, ulaşım, sanayi, ürün pazarlama gibi yaşamın bütün alanlarını temelden değiştirme gücüne sahip olmasıdır. İnsanlık tarihindeki en önemli bilimsel gelişme olarak nitelendirilen yapay zekanın her geçen gün hayatımızdaki yerini daha fazla hisseder olduk” açıklamasında bulundu. Türkiye’de yapay zeka yol haritası ile ilgili çalışmalarında başlatıldığına dikkati çeken Başar, şöyle konuştu: “Bu çalışmaların hedefi gerçekleştirmeye yönelik olması için beraberinde işgücü, eğitim ve teknoloji ayaklarında yapılması gerekenler vardır. Yaşam boyu öğrenme, firmaların endüstri 4.0’a uygunluğu, üniversite - sanayi işbirliği, okullarda müfredatın güncel tutulması, finansmana kolay erişim gibi birçok konu başlığını burada sayabiliriz.” Prof. Dr. Olgun Değirmenci ise yaptığı konuşmada, “Sanayi devriminden sonra ABD ve İngiltere’de yönlendirilmesinde farklılıklar vardır. Sanayi devriminden sonra İngiltere’de işçi ücretleri düştü. ABD’de arttı. Aynı devrim. Niye bir yerde düşürdü diğer yerde arttırdı? Yaklaşım farklılığından dolayı” dedi. Dr. Cenk Mendi ise “Biz yapay zeka enstitüsü olarak Ar-Ge koordinasyonu yapmak, yapay zeka ekosistemini katalizasyon görevi görmek üzerine kurulmuş bir enstitüyüz. Cumhurbaşkanlığı yapay zeka stratejilerinde de esasında tanımlanmıştır. Bu görevlerin bir kısmı da yapay zeka enstitüsüne verilmiş durumdadır” diye konuştu. Dr. Zümrüt Müftüoğlu ise şu ifadelere yer verdi: “Son yıllarda yapay zekayı deneyimledikçe maalesef zorlukları o kadar tartışıyoruz ki hemen hemen her platformda fırsatlarını gölgede bırakıyor oldu. Aslında fırsatlarına baktığımız zaman özellikle pandemi süreci ile birlikte biliyorsunuz birçok ülke dijitalleşme takvimini öne almak durumunda kaldı. Türkiye Cumhuriyeti de aynı aksiyonu almak zorunda kaldı. Dijitalleşme dediğimiz zaman da en önemli unsurlardan bir tanesi yapay zeka teknolojilerinin artık rutin hayatımıza entegre olmasıydı.” Serkan Kalınöz ise, “Teknolojiye karşı bir direnç ve teknolojiye adapte olamama gibi bir korku. Dolayısıyla bu gibi durumla sıkça karşılaşıyoruz. En altta çalışan işçi tabakasından herkesle konuşarak bu projelerin sizlerle bir zoru yok. Önemli olan süreçleri iyileştirmek. Sizin işinizi kolaylaştırmak. Nerede kullanılacağını çok öngöremiyorlar” dedi. Oğuz Yılmaz ise yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği müktesebatına vurgu yaptı. Dünyadaki yapay zeka alanındaki gelişmeleri işaret eden Yılmaz, Türkiye’nin bu alanda önemli işlere imza attığını söyledi.