KÜLTÜR SANAT - 13 Ekim 2020 Salı 23:12

Bakan Ersoy 'Ankara'nın Başkent Oluşunun 97. Yıl Dönümü' etkinliğine katıldı

A
A
A
Bakan Ersoy 'Ankara'nın Başkent Oluşunun 97. Yıl Dönümü' etkinliğine katıldı

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türk Tarih Kurumu tarafından düzenlenen "Ankara'nın Başkent Oluşunun 97. Yıl Dönümü Etkinlikleri" programına katıldı.

Türk Tarih Kurumu binasında gerçekleştirilen programa Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy'un yanı sıra Ankara Valisi Vasip Şahin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Türk Tarih Kurumu Başkanı Birol Çetin ve davetliler katıldı. Bakan Ersoy, programda yaptığı konuşmada, Ankara’nın tarihine bakıldığında medeniyetlerin parlayıp söndüğü nice asırlar boyunca ciddi rol üstlendiğini görüleceğini söyledi. Milli mücadele ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sürecinde Ankara’nın yönetim merkezi olarak belirlenmesinde, şehrin birçok avantajı barındıran bu tarihi kimliğinin şüphesiz etkili olduğunu anlatan Ersoy, "Bizim tarihimizde başkentler yönetim merkezi olmanın ötesinde, mili kimliğimizin aynası, kültürümüzün ve değerlerimizin sahnesi ve aynı zamanda birer ilim merkezi olmuşlardır. Devletin merkezi, milletini her alanda kucaklayan, eğiten, geçmişi muhafaza etmekle birlikte çağa uygun olarak insanları dönüştüren ve geleceğe hazırlayan unsurları barındırmak zorundadır. Bu hem fikri hem kurumsal anlamda yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur" diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara'nın bu payeyi almadan önce adeta liyakatini ispat ettiği bir süreç yaşadığını dile getiren Ersoy, "İstiklal ve istikbal mücadelesinin birlik ruhu burada bina ve muhafaza edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsında bu davanın milleti çağıran ve kucaklayan sesi Ankara olmuştur. Millet tek vücut olduktan sonra, 23 Nisan 1920’de bu vücuda hükmeden ortak iradenin egemenlik ilanı Ankara’dan dünyaya duyurulmuştur. Nihayet Kurtuluş Savaşı kazanıldığında Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yer Ankara’dır. Esasen cumhuriyetin ilanından önce zaten onu bekleyen bir başkent vardır artık. İsmi 13 Ekim’de ilan edilmiş, 29 Ekim’de cumhuriyetine kavuşmuştur. Başkent olmanın gerektirdiği politik, idari ve ekonomik düzenlemeler hızlıca hayata geçirilirken milli kimlik, kültür ve bilim zenginliği de Ankara’ya kazandırılmaya başlanmıştır" şeklinde konuştu.

Ersoy, "İbn-i Haldun’un 'Coğrafya kaderdir' tespitinin belki de en güçlü şekilde idrak edildiği topraklarda yaşıyoruz. Ankara’nın başkent oluşunun 97’nci yıl dönümünde ise bir milletin iradesi, cesareti ve taviz vermediği mukaddes değerleri ile bu kaderin içinde oynadığı benzersiz rolü müşahede ediyoruz. 20’nci yüzyılın başında yürüdüğümüz var olmak ile yok olmak arasındaki ince çizgide aziz milletimizin güven duygusu için sırtını dayadığı, mücadele emri için yüzünü döndüğü, iradesini ve egemenliğini ilan ettiği Ankara’nın başkent oluşu vesilesiyle bir kez daha tarihi anlamak, hafızalarımızı tazelemek ve gelecek nesillere eksiksiz aktarmak sorumluluğumuzu hatırlıyor ve ona sahip çıkıyoruz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu şanlı tarihi yazan bütün şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum" dedi.

Ankara Valisi Vasip Şahin, "Bizim millet olarak belki en önemli özelliğimiz en zor şartlar altında fidanımızı dikip bunu çınara dönüştürmektir. Sögüt'te bir ovadan koskocaman cihan imparatorluğu oluşturan bu millet, neredeyse sıfıra yakın yokluk derecesinden bir İstiklal Savaşı başlattı ve o mücadeleyi kazandı. Yine yoklukların kentinde bir başkent oluşturdu ve orada cumhuriyetini kurdu. Bu bizim milletin genlerinde olan bir özellik. Onun için aslında çok da sürpriz ve şaşırtıcı değil. Ankara'nın seçilmesi o günün şartları itibariyle de bugün itibariyle de çok stratejik bir karar. Hem coğrafi konumu itibariyle hem de taşıdığı medeniyet değerleri itibariyle o gün için çok doğru bir karar olarak önümüzde duruyor" değerlendirmelerinde bulundu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "Biraz önce belgeselde gördük. Ankara nereden nereye gelmiş. Gerçekten Ankara başkent olduğunda Ankara'nın suyu yoktu. İlk baraj Çubuk Barajıydı. Bizler de Çubuk Barajını tekrar eski haline getirmek için çalışmalara başladık. Bu çalışmalar sırasında da bazı belgelere rastladık ki gerçekten çok zor şartlarda Ankara başkent olmuş ve bugünlere gelmiş. Bize düşen de bundan sonra Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının başkent yapıp bize emanet ettiği Ankaramızı dünya başkentleriyle yarışır hale getirmek" diye konuştu.

Türk Tarih Kurumu Başkanı Birol Çetin ise "Ankara bir şehir adı değil bir idealin adı. Ankara kurulduğunda Ankara'da hiçbir şey yoktu. Bir çok büyükelçilikler ve milletvekilleri dahi Ankara'da bu işin olmayacağını söylemişti. Ama Atatürk, 'Ankara'yı sadece hükümet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm. Türk'ün imkansızı imkanlı hale getiren kudretini dünyaya bir kere daha tekrar etmek istedim' demiştir. Hakikaten Ankara'nın başarılı olması gerekiyordu. Ankara'da elektrik yoktu. 1921 yılında bazı ilçeler jeneratörle aydınlatılıyordu. İş makinaları yok hatta duvar örecek tuğla ustası yok. İmar meseleleri uzun süre devam etti. Çubuk Barajının yapılması 1930-1936 senelerindeydi. Ankara'nın suyu da yoktu. Bugün geldiğimiz noktada Ankara'nı şuanda 13 tane büyük organize sanayi bölgesi var. 6 milyar dolara yakın imalat sanayiinde ihracatı var. İnşallah Ankaramız savunma sanayinin başkenti oldu. 7 firmamız dünyadaki ilk yüz firma içine girdi. Bundan sonra da umudumuz Ankara'nın özellikle uzay ve havacılık alanında belli bir yere gelmesi" ifadelerini kullandı.

Abdullah Sarica - Bayram Türüdü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Bu köy sadece çocukların İzmit’te hayata geçirilen "Lokomotif Çocuk Köyü"nde yarışmalardan gösterilere kadar birçok etkinlik düzenleniyor. Eğitim atölyelerine de katılan minikler hem doyasıya eğleniyor hem de yeni bilgiler öğreniyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin İzmit Doğu Kışla Gençlik Parkı içinde kurduğu Lokomotif Çocuk Köyünde birçok etkinlik düzenleniyor. Etkinlikte son olarak birbirinden heyecanlı sahne gösterileri, Hacivat ve Karagöz, İbiş ve Meddah ile sihirbaz gösterileri, sahne yarışmaları, tahta bacak ve jonglör yer aldı. Programa katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın da, çocuklarla bir araya gelerek, mutluluklarına ortak oldu. Öğretici atölyeler Öte yandan, Lokomotif Çocuk Köyü, çocukların keşif yapma yönünü canlandırmanın yanı sıra, merak duygularının gelişmelerine de katkı sağlayacak. Çocuk köyünde bulunan vagonlar atölyelere dönüştürüldü ve 10 kişilik gruplar halinde 3-6 yaş arası çocuklara göre planlandı. Vagonlarda "minik tasarımcılar", "minik şefler vagonu", "minik çevreciler vagonu", "minik okurlar vagonu", "minik ressamlar vagonu", "minik mucitler vagonu", "minik mimarlar vagonu" ve "minik müzisyenler vagonu" olarak isimlendirildi. Atölyelerde oyun terapisi ile çocukların bilişsel ve sosyal becerilerini, duygu ve düşüncelerini oyun ile ortaya koymaları hedefleniyor. Psikolojik danışmanlık hizmeti verilecek Ebeveynler ve çocuklar için Lokomotif Çocuk Köyü’nde psikolojik danışmanlık hizmeti de verilecek. Çocuğun bireysel gelişiminin 3-6 yaş grubu özelliklerine uygun olarak ilerleyip ilerlemediğinin tespit edilmesi, çocuğun verdiği mesajların doğru algılanması ve oluşabilecek davranışsal veya duygusal sorunların önüne geçilmesi sağlanacak. Ebeveynlere de çocuğun gelişim süreçlerini nasıl izleyecekleri, çocuklarla iletişim kurarken zorlandıkları alanda nasıl davranmaları ve çocuğa hangi alanlarda destek olmaları gerektiği konusunda eğitimler verilmesi de planlandı.
Ankara Derdest ettikleri kuyumcuyu gasp eden silahlı soyguncular kamerada Ankara’da etkisiz hale getirdikleri kuyumcunun dükkanını soyan 2 şahıs ile onlara yardım ettiği belirlenen bir kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Soygun anı ise kuyumcu dükkanın güvenlik kamerasına yansıdı. Olay, 25 Mart sabahı Keçiören’deki bir kuyumcu dükkanında meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, yüzleri maskeli iki şahıs, ellerindeki silahlarla birlikte M.Y.’ye ait kuyumcu dükkanına girdi. M.Y.’yi darp eden ve ellerini plastik kelepçeyle bağlayan şahıslar vitrindeki kol saatleri ile gümüş zincirleri çaldıktan sonra geldikleri motosiklet ile dükkandan ayrıldı. M.Y.’nin ihbarı üzerine çalışma başlatan polis ekipleri, yağma olayını gerçekleştiren kişilerin F.Ö. ve K.Y. olduğunu ve İstanbul’a kaçtıklarını tespit etti. Ekipler ayrıca soygunculara yardım eden S.Ç. isimli birinin daha olduğunu belirledi. İstanbul emniyeti ile ortak icra edilen operasyonla yakalanan F.Ö. ile K.Y. yakalanarak Ankara’ya getirildi. Diğer şüpheli S.Ç. ise Ankara’da yakalanarak gözaltına alındı. Soyguncuların adreslerinde yapılan aramalarda ise kuyumcudan gasp ettikleri takılar ile 1 adet silah ve uyuşturucu maddeler ele geçirildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından mahkemeye çıkarılan şahıslar tutuklanarak cezaevine gönderildi. Günlerce keşif yapmışlar Zanlılardan F.Ö. ve K.Y.’nin olaydan 6 gün önce Ankara’ya geldikleri, kuyumcu dükkanı çevresinde sürekli keşifler yaptıkları ve bu süre içerisinde kiralanan bir araçta barındıkları öğrenildi. Soygunun planlayan S.Ç.’nin ise yağmacı F.Ö. ile K.Y.’ye maddi destek sağlayıp yardım ettiği belirtildi.
Mersin Uzm. Dr. Batmaz: "Aç kalma süresini azaltmak için sahur mümkün olduğunca geç yenmelidir" Ramazan ayında diyabet hastalarının doktor kontrolünde oruç tutmasını öneren Uzm. Dr. Leyla Batmaz, "Aç kalma süresini azaltmak için sahur mümkün olduğunca geç yenmelidir" dedi. Medical Park Mersin Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Leyla Batmaz, şeker hastalığının, sıklığı günden güne artan bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti. Diyabet tedavisinde medikal tedavinin yanı sıra sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin olduğu sağlıklı yaşam tarzının önem taşıdığını vurgulayan Batmaz, "Ramazan ayında insanların beslenme düzeni, uyku düzeni, sirkadiyen ritmi değişmektedir. Oruç tutarken uzun saatler aç ve susuz kalmanın yanında yüksek glisemik indeksli karbonhidrat içeriği fazla olan besinlerin olduğu sahur ve iftar yemekleri dikkati çekmektedir. Bireyler özellikle iftarda oruçlarını açtıklarında normalden daha büyük porsiyonlar tüketme eğilimindedir. Bu da hastaların şeker düzeylerinde yükselmelere neden olmaktadır" dedi. "Hastanın oruç tutmasının uygun olup olmadığı değerlendirilmeli" Diyabetik bireylerin oruç tutarken ani kan şekeri düşmeleri, kan şekeri yükselmeleri, şeker koması, tansiyon düşüklüğü, vücutta sıvı kayıpları ve pıhtılaşma bozuklukları gibi risklerle karşılaşabileceğini belirten Uzm. Dr. Batmaz, bu riskleri azaltmak için şeker hastalarının mutlaka doktor kontrolünün yapılması ve tedavisinin düzenlenmesi gerektiğini ifade etti. Batmaz, "Hastanın oruç tutmasının uygun olup olmadığı değerlendirilmeli, risk grubu belirlenmelidir. Düşük ve orta riskli hastalar, riskler anlatılarak ve tedavi düzenlemesi yapılarak yakın takip ile oruç tutabilir" diye konuştu. "Hasta gün içinde en az 3 kez kan şekeri ölçümü yapmalıdır" Sağlıklı ve dengeli beslenme ile yaşanabilecek olumsuzlukların engellenebileceğini dile getiren Batmaz, oruç tutarken beslenmede dikkat edilmesi gereken hususların diğer zamanlardan farklı olmadığına dikkat çekerek, "Günlük kalorinin yaklaşık olarak yüzde 40-50’si karbonhidratlardan, yüzde 30-35’i yağlardan, yüzde 20-30’u proteinlerden alınmalı. Günlük alınan kalorin öğünlere bölündüğünde ise yüzde 30-40’ı sahura, yüzde 40-50’si iftar, yüzde 20-30’u iftar sonrası atıştırma ve meyve öğününe ayrılmalıdır" ifadelerini kullandı. Aç kalma süresini azaltmak için sahurun mümkün olduğunca geç yenilmesini öneren Batmaz, şöyle konuştu: "İftar ve sahurda sıvı ihtiyacı için bol su, ayran, süt, maden suyu, şekersiz komposto tüketilmelidir. Hasta gün içinde en az 3 kez kan şekeri ölçümü yapmalıdır. Hipoglisemi riskini arttırmamak için yoğun egzersiz ve spor yapılmamalıdır. Şeker hastası birey eğer oruç tutuyorsa mutlaka yakın çevresinde birileri oruçlu olduğunu bilmelidir. Hipoglisemi durumuna karşı her zaman hastanın yanında şeker, meyve suyu, kuru üzüm ya da şekerli gıda bulunmalıdır."