EKONOMİ - 19 Şubat 2020 Çarşamba 14:29

Bakan Varank: 'Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istiyoruz'

A
A
A
Bakan Varank: 'Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istiyoruz'

Avrasya Yüksek Öğretim Zirvesi’nde konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Üniversitelerimiz tarafından yapılan patent başvurusu 2009 yılında 91 iken 2019 yılında bu rakam 921’e ulaştı” dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank 5. Avrasya Yükseköğretim Zirvesi, Eurasia Higher Education Summit 2020 programına katıldı. Avrasya Üniversiteler Birliği’nin bu yıl 5’incisini düzenlediği Avrasya Yükseköğretim Zirvesi’nde konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Üniversitelerimiz tarafından yapılan patent başvurusu 2009 yılında 91 iken 2019 yılında bu rakam 921’e ulaştı. Yine 10 sene önce üniversitelerimizin yıllık patent tescil sayısı 13 iken, geçen sene bu rakam 428 oldu“ sözlerini ifade etti.

Türkiye Yükseköğretim sisteminin, 7 buçuk milyonu aşan öğrenci sayısıyla eğitim sisteminin önemli bir parçasını oluşturduğunu belirten Varank, “Tek başına bu sayı, dünyadaki 95 ülkenin nüfusundan daha fazla. 2002 yılında göreve geldiğimizde sadece 76 üniversite vardı. Yeni kurduğumuz üniversitelerle bu sayıyı 207’ye çıkarttık ve üniversite öğrencisi olma hayali taşıyan tüm gençlerimize bu fırsatı sunmuş olduk. Aynı dönemde üniversitelerde öğretim elemanı sayımızı da yüzde 132’lik bir artışla 172 binin üzerine çıkarttık. Eğitimde fırsat eşitliği en temel önceliklerimizden oldu. Bu kapsamda üniversite harçlarını kaldırdık, engellilerin yükseköğretime girişte ve eğitim süreçlerinde eğitim almalarını kolaylaştırdık” sözlerini ifade etti.

“Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istiyoruz”

Ülkemizde eğitim gören yabancı öğrenci sayısındaki artıştan da bahseden Varank, “2002 yılında ülkemizde 16 bin 328 yabancı uyruklu öğrenci bulunuyorken, bugün neredeyse 10 katlık bir artışla yaklaşık 155 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapıyoruz. Bununla birlikte devlet bursları ve değişim programları vasıtasıyla her sene 50 bine yakın öğrencimizi lisans ve üzeri programlara katılmak üzere yurt dışına gönderiyoruz. Türkiye’yi yükseköğretimde global bir marka haline getirmek istiyoruz. Bunun için üniversitelerimizin kapasitelerini; yetkinlik düzeyleri ve bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak daha da güçlendiriyoruz. Bir yandan yurt dışındaki üniversitelerin Türkiye’de, Türkiye’deki üniversitelerin yurtdışında faaliyet göstermelerini teşvik ederken; diğer yandan yükseköğretim kurumlarımızın dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan üniversitelerle işbirliği yapmalarını destekliyoruz” diye konuştu.

Bakanlık olarak üretimle Ar-Ge ekosistemi arasındaki bağlantıları daha da kuvvetlendirip, sanayide yüksek katma değer öncülüğünde yapısal bir dönüşümü gerçekleştirmeyi hedeflediklerini ifade eden Varank, bu sayede son 18 yılın kazanımlarının bir üst seviyeye çıkacağını kaydetti.

TÜBİTAK aracılığıyla, 2012’den bu yana Teknoloji Transfer Ofislerini desteklediklerini ifade eden Varank, “Gerekli yetkinliklere sahip 34 üniversitemizin Teknoloji Transfer Ofisine; personel, danışmanlık, eğitim ve patent masraflarını karşılamak üzere hibe desteği veriyoruz. Böylece üniversitelerimizde; teknoloji transferi konusunda farkındalık oluşturuyor, proje geliştirme kabiliyetini artırıyor, üniversite sanayi işbirliğini geliştiriyor ve akademik girişimciliği teşvik ediyoruz” şeklinde konuştu.

“Üniversitelerimizin patent tescil sayısı 428 oldu”

Üniversiteler tarafından yapılan patent başvurularına da değinen Varank, “2009 yılında üniversitelerimiz tarafından yapılan patent başvurusu sayısı sadece 91’di. 2019 yılında bu sayı 921’e ulaştı. Yine 10 sene önce üniversitelerimizin yıllık patent tescil sayısı 13 iken, geçen sene bu rakam 428 oldu. En fazla patent başvurusu yapan ilk 10 üniversitemizden 4’ü İstanbul’da yer alırken, bu listeye Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan üniversitelerimiz de girdi” ifadelerini kullandı.

Varank, “Yenilikçi bir bakış açısıyla tasarladığımız Mükemmeliyet Merkezi Programıyla; akademi ve sanayinin birlikte iş yapmasını sağlayacak bir yapı oluşturduk. Buna göre araştırma altyapılarının koordinatörlüğünde; özel sektör ve kamu Ar-Ge Merkezleri ile üniversiteler bu programın paydaşı olacaklar. Burada amacımız tüm tarafların ortak altyapıyı ve insan kaynağını kullanarak, yüksek teknoloji alanlarında özgün projeleri ortaya koyması.

Program dâhilinde bu sene yaklaşık 200 milyon lira bütçeli 10 projeye kaynak aktaracağız. Bu sayede, Araştırma üniversitelerimizin, kritik teknolojilerde geliştirdikleri ürünlerin özel sektöre aktarımını hedefliyoruz. Ayrıca, üniversiteyle sanayi arasında önemli bir köprü görevi gören araştırma altyapılarını da destekliyoruz. Bu altyapılar, özel sektörle işbirlikleri kurarak ulusal Ar-Ge ekosistemimizin dinamosu olabilecek niteliğe sahip.
İlk defa geçen sene uygulamaya başladığımız Sanayi Doktora Programıyla, akademide yetişen insan kaynağının bizzat sahaya inmesini hedefledik. Bu programda gençlerimiz, eğitimleri boyunca burs almanın yanı sıra, mezun olduktan sonra sanayide istihdam edilirlerse 3 sene boyunca maaş desteği de alacaklar” dedi.

“Girişimcilik ve inovasyon alanlarında ne denli aktifseniz, kalkınma hızınız da o denli artıyor”

Girişimcilik ve inovasyonun önemini de vurgulayan Varank, “Girişimcilik ve inovasyon alanlarında ne denli aktifseniz, kalkınma hızınız da o denli artıyor. Özellikle teknoloji tabanlı işlerde Türkiye büyük bir potansiyele sahip. Oyun sektöründen biyo-teknolojiye, akıllı malzemelerden perakende sektörüne varıncaya dek pek çok yenilikçi uygulama üzerinde çalışan girişimcilerimiz bulunuyor. Biz de onların önünü açacak politikalara öncelik veriyoruz. Ar-Ge ve Tasarım Merkezi belgesine sahip özel sektör firmalarımız; çeşitli vergi indirimleri ve istisnalardan faydalanıyor. Teknoparklarda yer alan firmalar; vergisel avantajların yanı sıra, mentörlük, iş eşleştirmeleri ve ihracat destekleri gibi teşviklerden yararlanıyor. TÜBİTAK Bireysel Genç Girişimci Programıyla, teknoloji ve yenilik odaklı fikirlerini somut işlere dönüştürebilen başlangıç firmalarını ekonomiye kazandırıyoruz” diye konuştu.

Bakan Varank konuşmasının ardından zirve kapsamında düzenlenen ‘Imagine Tomorrow Uluslararası Girişimcilik ve İnovasyon Etkinliğine” katılarak ödül kazanan girişimcilere ödüllerini verdi.

Murat Ergin - Uğur Çetin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya SUBÜ’nün ilk patenti tescillendi SUBÜ Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mücahit Soyaslan’ın ‘Raya Montajlı Tümleşik Asansör Tahrik Sistemi’ başlıklı buluşu, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından patent almaya hak kazandı. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nin (SUBÜ) ilk patenti tescillendi. Teknoloji Fakültesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mücahit Soyaslan’ın ‘Raya Montajlı Tümleşik Asansör Tahrik Sistemi’ başlıklı buluşunun üretim ve test süreçleri TÜBİTAK tarafından 2210394 numaralı proje kapsamında desteklendi ve prototip üretimi yapıldı. Yapılan testlerden başarı ile geçen buluşun sektörde önemli bir açığı kapatması bekleniyor. Buluş sahipleri arasında Trakya Üniversitesi (TÜ) İpsala Meslek Yüksekokulu’ndan Öğretim Görevlisi Dr. Yusuf Avşar ve Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Ahmet Fenercioğlu da yer alıyor. Ürüne asansör sektöründen yoğun bir ilgi olduğunu ve seri üretim için görüşmeler yapıldığını kaydeden SUBÜ Mekatronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mücahit Soyaslan, “SUBÜ Rektörlüğü, TÜ Rektörlüğü ve BTÜ Rektörlüğü’nün patent sahibi olduğu buluş, üretim süreçlerinde döküm yöntemine ihtiyaç duymuyor. Motor gövdesi aynı zamanda motor şasisi olarak görevi yapıyor. Motor gövdesi asansör taşıyıcı rayına direkt olarak dik bir şekilde bağlanıyor ve tahrik sisteminin yükünün tamamı binaya binmiyor. Böylece tümleşik bir asansör tahrik sistemi ortaya çıkıyor. Buluş sayesinde; raya montajlı olarak gerçekleştirilen, makine şasi yapısı gerektirmeyen, sistemin toplam ağırlığını dengeli şekilde taşıcıyı ve karşı ağırlık kılavuz raylarına dağıtabilen, düşük hacim ve kütleye sahip, döküm yerine plaka saclardan lazer kesim yöntemi ile üretilen ve minimum düzeyde talaşlı imalata ihtiyaç duyan bir asansör çekiş motoru tasarımı elde edilmiş oldu” diye konuştu.
Gaziantep Mevsimsel polen alerjisine dikkat ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlker Özsararaç, mevsimsel alerjilerin en yaygınlarından birisi olan polen alerjisine dikkat çekti. Alerjik bünyeli kişiler için bahar aylarının sıkıntıları beraberinde getirdiğini söyleyen Dr. Özsaraç, “Polen türü alerjen yapısı bulunan maddeler vücuda girdiği anda bağışıklık sistemi bu maddeleri tehdit olarak algılar ve alerjiniz varsa vücut kimyasallar salarak semptomlara neden olur. Bunların yanında vücut polene karşı konjonktivit (göz nezlesi), nezle, ürtiker ve astım geliştirebilir. Hastalarda, özellikle sabah kalktıklarında ortaya çıkan hapşırma, burunda ve boğazda kaşıntı, burun tıkanıklığı ile burun akıntısı şikayetlerine rastlanıyor. Burunda, kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, hapşırık, gözlerde kaşıntı, sulanma kızarıklık, şişlik görülebilir. Astımlı hastalarda atak başlayabilir, öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Ciltte kaşıntı olabilir. Hastalığın tamamen yok edilmesi mümkün olmasa da, hastaların şikayetlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bir takım tedaviler uygulanabilmektedir. Alerjenleri tespit edebilmek için kandan bazı tetkikler yapılabilmektedir veya bazı cilt, deri testleri yapılabilmektedir. Hekim tarafından yapılan fizik muayene ve tetkikler neticesinde en uygun tedavi protokolü hastalara uygulanacaktır” dedi. Polen alerjenlerinden korunmanın en önemli yolunun doğrudan oluşabilecek polen maruziyetini azaltmak olacağını belirten Dr. Özsaraç, bu konuda önerilerde bulunarak, “Polenler genellikle sabah saatlerinde havada uçuştuğu için mümkünse kapalı alanlarda kalınız. Çim biçmekten, polen mevsiminde parkta oturmaktan kaçınınız, ev ve arabada pencereleriniz kapalı tutunuz, gözleri korumak için güneş gözlüğünden yararlanınız, polenden arınmak için sık sık duş alıp, dışarı çıktığınızda maske takınız. Eğer hava sıcakken polen mevsiminde dışarıda çok vakit geçirmişsek akşam eve gidince hemen kıyafetleri çıkaralım, ayakkabıları da kapının dışında bırakalım, çünkü polenler bütün her yere yapışmaktadır ve duş almamız gerekiyor ki, polenler bütün vücudumuzdan çıksın” diye konuştu.
İstanbul Samet Aybaba: “Sergen Yalçın’la bu süreçte hiç görüşmedik” Yeni teknik direktör arayışlarının devam ettiğini söyleyen Beşiktaş Futbol Takımları Genel Koordinatörü Samet Aybaba, bu süreçte Sergen Yalçın ile hiç görüşmediklerini dile getirdi. Aybaba, yeni sezon öncesi kadro yapılanması konusunda da çalışmaların sürdüğünü belirtti. Trendyol Süper Lig’in 33. haftasında Beşiktaş, sahasında oynayacağı MKE Ankaragücü maçının hazırlıklarını ilk bölümü basına açık olarak gerçekleştirdiği antrenmanla sürdürdü. İdmanı Beşiktaş Futbol Takımları Genel Koordinatörü Samet Aybaba ve Beşiktaş Kulübü Futbol Şube Sorumlusu Feyyaz Uçar da takip etti. İkili, antrenman sonrası basın mensuplarıyla sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Yolların ayrıldığı Portekizli teknik direktör Fernando Santos’un saha içindeki hiçbir kararına etki etmediğini vurgulayan Samet Aybaba, “İsimler üzerinde durmaya gerek yok. Bizim için her oyuncumuz değerlidir. Sahaya sürülen oyuncular hocanın kendi takdiri. Saha içi benim alanım değil. Ben önceden olduğu gibi bundan sonra da teknik direktöre karışmam. Düşüncelerimizi söyleriz ancak. Biz Santos hocayla konuştuğumuzda bir şeyleri anlatmaya çalıştık, gerekli şeyleri söyledik. Ama tabii ki takdir kendisinin. Tercih tamamen kendisine ait. Aldığı kararlarla doru mu yaptı, yanlış mı yaptı.. Kararını zaten kamuoyu veriyor, Beşiktaş veriyor. Verdi de zaten” diye konuştu. “Bu süreçte Sergen hocayla görüşmemiz etik olmaz” Yeni teknik direktör arayışlarının devam ettiğini aktaran Aybaba, “Biz çok görüşmeler yaptık. Takımın durumundan dolayı yeterli geri dönüş alamadık. Takımın başına getireceğiniz hocaya göre durum değişir. Çok transfer istenebilir. Büyük bütçeler istenebilir. Futbolun akışı böyle. Bir ihtimal de siz kadronuzu kurarsınız ve sonrasında hocayı getirirsiniz. Bu sefer de iş farklı yerlere gider. O yüzden biz antrenörle alakalı her zamanki gibi çalışmalarımıza devam ediyoruz. Sergen Yalçın ile bu süreçte hiç görüşmedik. Kendisi zaten şu anda bir takımı çalıştırıyor. Kendisiyle görüşmemiz her şeyden önce etik bir durum değil. Yeni teknik direktörümüzün yerli veya yabancı olmasından daha önemli olan bizim istediğimiz sisteme uyum sağlaması gerekiyor. Beşiktaş’ın oyun düşüncesi, sistemi belli. Çok koşan, temas eden, mücadele eden, coşkulu, istekli oynayan, büyük takım oyunu oynayan, rakip alanda baskılı oynayan bir sistemi olmalı Beşiktaş’ın. Bu özelliklere uyan bir teknik adamla anlaşacağız” şeklinde konuştu. “Saha içi kaliteyi arttırmamız lazım” Yeni sezon öncesi kadro yapılanması için çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekleyen Samet Aybaba, “Transfer çalışmalarımız her zaman devam ediyor. Ben ayrı gittim, Feyyaz hoca ayrı gitti. Elimizde geniş bir oyuncu listesi var. Raporlarımızı hazırladık. Bunların hepsini başkanımıza bilgi olarak veriyoruz. Bu şekilde transfer politikamızı sürdüreceğiz. Marka değeri yüksek olan kulüpler bu şekilde çalışmak zorundadır. Bizim saha içi kaliteyi artırmamız lazım. Listemizde genç oyuncular da var. Tecrübeli oyuncular da var. Orta yaşa yakın oyuncu tipleri de var. Kabul edelim ki biz yeniden yapılanmanın içerisindeyiz. Elimizde çürümüş bir takım var. Bu durum kolay değil. Rakiplerimizin kadro yapılanmalarını görüyorsunuz. Saha içerisinde giren oyunculara, çıkan oyunculara bakın. Biz bu durumun çok gerisinde kaldık. Bu yapılanmayı olması gereken duruma getireceğiz. Fakat çok kolay bir şey değil. Hemen 3-5 günde olacak şeyler değil. Geçtiğimiz dönemlerde yaşadığımız ‘Feda’ dönemini hatırlayın. Sabrettikten sonra geldiğimiz kaliteye, elde ettiğimiz başarılara bakın. O yüzden şu anda yapacağımız bir hata bizi hedefimizden daha da uzaklaştırır. Ben bu kulübe geleli 47 sene oldu. Feyyaz hocanın yaklaşık 40 sene olmuştur. Bizim bu kulübe bir aidiyet duygumuz var. Camia hep iyi yerlerde olsun isteriz. Hep bu duygu ve düşüncelerle buradayız. Zamana ve saygıya ihtiyacımız var. O yüzden çok titiz bir şekilde çalışmalarımıza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Feyyaz Uçar: “Beşiktaş’a yakışacak olan hocayı belirleyeceğiz” Takımın başına geçecek yeni teknik direktör için titiz çalıştıklarını söyleyen Feyyaz Uçar ise, “Başkanımız bizzat bir önceki dönemde de yaklaşık 20 teknik adamla görüşmüştü. Sezon arasında gelmek istemeyen, kadroyu görüp görmek istemeyen oldu. Puan tablosunu görüp gelmek istemeyen oldu. Biz Beşiktaş’a yakışacak olan hocayı belirleyeceğiz ve kendisiyle sezon sonunda bir anlaşma yapacağız. Yeni Hocanın sezon başında takımın başında olacağından dolayı avantajlı olacağız. En azından kendisine bir şeyler vaat edebileceğiz. Transfer bütçesi verebileceğiz. Dolayısıyla işler çok daha rahat olacak” dedi.