ÇEVRE - 06 Aralık 2017 Çarşamba 05:47

Beyşehir Gölü Önemli Doğa Alanındaki balık türlerinin nesli tehlikede

A
A
A
Beyşehir Gölü Önemli Doğa Alanındaki balık türlerinin nesli tehlikede

Uzmanlar, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan aynı zamanda Önemli Doğa Alanı (ÖDA) olarak da belirlenen Beyşehir Gölü ve Toplama Havzası’nda yaşam süren 12 balık türünden 7’sinin neslinin tehlike altında, 2’sinin neslinin tehlike altına girmeye yakın ve 2’sinin de her an kaybedilmesi muhtemel hassas durumda türler olduğu uyarısında bulundu.

Doğa Derneği Önemli Doğa Alanları İzleme Sorumlusu Burçin Feran, 2006 yılında Türkiye’de yapılan çalışmayla 305 önemli doğa alanının belirlendiğini, bu önemli doğa alanları arasında Beyşehir Gölü’nün de yer aldığını belirterek, “Beyşehir Gölü ve Su Toplama Havzası’nın benzersiz bir coğrafya olarak önemli doğa alanı olmasını sağlayan 12 yerli balık türünden günümüzde 7’sinin neslinin tehlike altında bulunduğunu, 2’sinin neslinin tehlike altına girmeye yakın ve yine 2’sinin de her an kaybedilmesi muhtemel hassas durumda tür var. 1’i için yeterli veri bulunmadığını, bu türler dışında dünya üzerinde sadece Beyşehir Gölü’nde yaşayan Göğce balığının ise neslinin uzmanlara göre tamamen tükendiğinin belirtilerek, “Kızılkanat olarak bilinen tür, eski balıkçıların avını yaptığı ve dünyada sadece Beyşehir Gölü’nde yaşayan bir tür. Ancak, şimdi diğer türler gibi nesli tehlike altında olduğu için yakalanamıyor. Şimdilerde, Sarıöz, Soğuksu ve Üstünler çaylarında az da olsa rastlıyoruz. Beyşehir Sirazı, eski balıkçıların avladığı türlerden ama şimdi nesli tükenmek üzere olduğu için balıkçılardan da duyduğumuz bu, çok az çıkıyor” ifadelerini kullandı

“Aslında bu türler neslini korumaya çalıştığımız bir panda, bir kaplan kadar değerli”

Burçin Feran, bu tür balıkların panda ve kaplan kadar değerli olduğunu fakat göz önünde bulunmadığı için değer vermede geç kalındığını aktararak, “Yılan balığı (Cobitis battalgili) ticari öneme sahip bir tür küçük balıklarımızdan. Beyşehir Gölü’nün bir çeşit önemli parçasını oluşturuyor. Şimdilerde Çeltek Deresi, Eflatunpınarı ve İlırmak Deresi ile Akdeniz Havzasıyla, Beyşehir Gölü’nün coğrafi açıdan bağlantısı olması sebebiyle Manavgat Çayı’nda da rastlıyoruz. Bu balığın da yaşam alanı sürekli azalıyor. Yılan balığının ikinci türü olan ‘Taşısıran’ da nesli tehlike altında olan türlerden. Yine Sarıöz Deresi, Sarıçayır dereceli, Soğuksu, Üstünler, Çarşamba Kanalı ve Beyşehir Gölü çıkışında rastlanıyor. Hassas derecede değerlendirilen Kaya balığının da Eylikler, Üstünler, Sarıöz, Soğuksu, İlırmak, Çarşamba Kanalı ve Eflatunpınar havuzu önemli yaşam alanlarını oluşturuyor. Oxynomacheilus atili denilen Türkçe ismi olmayan bu türe de Beyşehir Gölü’nde, göle akan derelerde ve Manavgat Çayı’nda rastlanıyor. En önemli yaşam alanı yine Eflatunpınar. O kadar küçük olduğu için görmediğimiz için ismini bile vermemişiz ve bu zamana kadar topladığımız bilgilerde buna rastlayamadık. Aslında bu türler neslini korumaya çalıştığımız bir panda, bir kaplan kadar değerli. Ama, onlar kadar büyük ve göz önünde olmadığı için belki değer verme konusunda sanırım biraz gecikmişiz. Bölge insanının da yakından bildiği Yağ Balığı türü ise eti sevilen bir balık. Tek tük çıktığı söyleniyor ama o da nesli tehlike altında olduğu için gölde çok az rastlanıyor kendisine. Ot balığı diğer adıyla Hitit Yağ balığı olarak geçiyor, Eflatunpınar, Bakaran Deresi ve Yeşildağ’daki Deliktaş ile Derebucak Çayı en önemli yaşam alanlarını oluşturuyor. Çöpçü balığı, Salur Deresi’nde görülen bir tür, hassas kategorisinde yer alıyor. Dişli Sazancık Balığı ise Eflatunpınar Hitit Havuzu’nda çıplak gözle de görülebiliyor. Gölün kıyısal alanları, Büyükçay ve İlırmak deresinde rastlanıyor. Cüce Siraz Balığı da, küçük türlerimizden ve Eflutanpınar, İlırmak, Yeşildağ bölgesi bu balık için önemli yaşam alanlarından birisi. Son olarak Göğce balığını ise Beyşehir’de tanımayan, bilmeyen bulunmuyor. 1980’li yıllardan önce balıkçıların avlandığı türlerden. 1980’li yıllarından sonra ise nesli tükenmiş durumda" diye konuştu.

“Bunların yok oluşu, biyoçeşitliliğin yol olması aslında kültürün de elden gidişi anlamını taşıyor”

Önemli Doğa Alanı olarak belirlenen Beyşehir Gölü Havzası’ndaki türlerin neslini tükenme noktasına getiren sorunlara da değinen Feran, Beyşehir Gölü su seviyesinin düşmesiyle birlikte göl tabanında güneş gören yerlerin arttığını, bunun da otluk ve sazlık alanlarda artış yaşanmasına neden olduğunu belirtti. Nesli tehlike altındaki balıkların gölde yaşam alanlarına sıkışmış durumda olduğunu ve özellikle göle sonradan aşılanan türlerden sudak balığının etçil olmasından dolayı yerli balık faunasının yok olmasına sebep olduğunu da vurgulayan Feran, nesli tehlike altındaki türlerin korunması gerektiğini de vurgularken, Doğa Derneği olarak yürüttükleri proje çalışmasıyla ilgili ise şu bilgileri verdi: “Sudaktan kaçan türler artık göle ulaşan akarsularda yaşam mücadelesi veriyor. Bu küçük pınarlarda yer alan nesli tehlike altındaki balıkları da bulundukları bölgelerde korumamız gerekiyor. Beyşehir Gölü’nde sudak önemli bir ticari balık türü halini aldı. Bu nedenle balıkçıların vazgeçemeyeceği bir av türü. Ancak, en azından otçul olan diğer küçük türleri de sıkıştıkları yaşam alanında korumamız gerekiyor. Diğer yandan, tarımsal sulama için suya yapılan müdahaleler, habitatların yok olması, balıkların yaşam alanlarından, havuzlardan ve pınarlardan suların çekilmesi, yaşam alanındaki büyük kayıplar ile diğer tehditler, nesli tehlike altında olan türlerin tamamen yok olmasına yol açabilecek riskler taşıyor. Doğa Derneği olarak, biz bir yıldır sahada bu nesli tehlike altındaki türlerin korunması için çalışmalar yapıyoruz. Dernek olarak, yürüttüğümüz Beyşehir Gölü Havzası’ndaki nesli tehlike altındaki balık türlerini koruma Projesi, Beyşehir Gölü ve bu gölün toplama havzasında bulunan önemli balık türlerine dikkat çekiyoruz. Alanda bulunan balık türleri, Dünya Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Liste Ölçütlerine göre 7’si tehlikede (EN), 2’si hassas (VU), 2’si tehlike altına girmeye yakın (NT) ve 1’i için yeterli veri yok (DD) olarak sınıflandırılıyor.İlgili paydaşlarla ve kamu kurumlarıyla bu koruma planını paylaştık ve paylaşmaya devam ediyoruz. Bunun bilimsel altyapısını oluştururken, üniversitelere ve enstitülere de ziyaretlerimiz oldu. Onlardan da veriler topladık. Ama sadece bununla yetinmedik, balıkların yaşadığı yaşam alanlarına en yakın köyler, gölde balıkçılık yapan insanları da dinledik. Çünkü gölde balıkçılık yapan insanlar aslında nesli tehlike altındaki balıklarımızı en iyi tanıyanlar onlar. Onlara gölün ve balıkların eski halini, şimdiki durumunu, niye yok olmaya yüz tuttuklarını sorduk. Bunların yok oluşu, biyoçeşitliliğin yol olması aslında kültürün de elden gidişi anlamını taşıyor” dedi. 

Ali Rıza Önses
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Kütahyalı yönetmen Ahmet Uluçay vefatının 15. yılında çeşitli etkinliklerle anıldı Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde, yönetmen Ahmet Uluçay vefatının 15. yılında etkinliklerle anıldı. Tavşanlı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen programda Ahmet Uluçay, farklı mekanlarda gün boyu süren etkinliklerle anıldı. Ahmet Uluçay Bilim ve Sanat Merkezi’nde (BİLSEM) düzenlenen anma töreninde Tavşanlı Kaymakamı Hayrettin Baskın, Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, AK Parti Kütahya Milletvekili Mehmet Demir, Tavşanlı İlçe Milli Eğitim Müdürü Raşit Refik Küçükkağnıcı, sinema eleştirmenleri İhsan Kabil ve Abdülhamit Güler, konuşmalarıyla Ahmet Uluçay’ı yad ettiler. Kütahya Milletvekili ve KİT Komisyon üyesi Mehmet Demir, programdaki konuşmasında güzel bir program hazırlandığını ve bu programda emeği geçen herkese teşekkür ederek bundan sonraki yıllarda programın daha geniş kitlelere hitap edecek şekilde devam etmesinin önemli olduğunu dile getirdi. Ahmet Uluçay’ın İnegöl Müzesi’nde de yer alan “İnegöl İşi Çantam” şiiri seslendirilerek edebi yönünün de unutulmayacağı belirtildi. “Köyden Küreye Ahmet Uluçay” liseler arası resim yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödülleri takdim edildi. Uluçay’ın nükseden hastalığı nedeniyle çekimi tamamlanamayan “Bozkırda Deniz Kabuğu” adlı filmi için yazılıp bestelenen “Ah Yakup” ve “Ah Mendilim” türküleri Mehtap Yüksek tarafından seslendirildi. Yapay zeka ile oluşturulan Ahmet Uluçay’ın sesinden teşekkür konuşması duygusal anlara sahne oldu. Ödül töreni sonrası program resim sergisiyle devam etti. Tavşanlılı Ressam Gönül Güven tarafından yapılan yağlı boya resimler, Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin Uluçay’ın filmlerinden esinlenerek hazırladığı çalışmalar, lise öğrencilerinin birbirinden değerli resimleri ve Tavşanlı İlçe Milli Eğitim Ar-Ge biriminin hazırlamış olduğu “Yirmi Dört Karede Ahmet Uluçay” konulu fotoğraf sergisi katılımcıların beğenisine sunuldu. Ahmet Uluçay’ın kişisel eşyaları, kendisinin yazdığı ve hakkında yazılan kitaplar ve dergilerin yanı sıra aldığı ödüllerinde bulunduğu sergi davetliler tarafından incelendi. Sergi sonrası “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filminin çekildiği ahşap konak ziyaret edilerek anma etkinlikleri sona erdi.
Konya Kış aylarında araç kullanımı ile ilgili hayati tavsiyeler Konya’da hava sıcaklıklarının zaman zaman sıfır derecelere kadar düşmesiyle birlikte özellikle akşam saatlerinde kar ve gizli buzlanmaya karşı uzmanlardan sürücülere uyarı geldi. Özellikle kış şartlarında sürüş esnasında ani gaz verme, ani fren ve takip mesafesine dikkat çekilirken, araç bakım ve araçlara kış lastiği takılması da hayati önem taşıyor. Soğuyan havalarla beraber gece ve sabah saatlerinde görülen gizli buzlanmaya karşı sürücülere uzmanlardan, kışlık araç bakımı, araçla ani hareket, takip ve fren mesafesi noktasında uyarı geldi. Konya’da hava sıcaklığının zaman zaman sıfır dereceye kadar düşmesiyle beraber, yola çıkmadan önce araç bakımına dikkat çeken İleri Sürüş Uzmanı Ramazan Ceylan, “Sürücülerimizin öncelikle araç bakımlarını vaktinde yaptırması gerekiyor. Her şeyden önce aracımızın kış lastikleriyle kullanılması gerekir. Bunlar normal yasal olarak 1 Aralık-1 Nisan arasında ticari olarak yolcu ve yük nakli yapan araçlarda takılma zorunluluğu zaten mevcut. Ancak sürücülerimizin kendi hususi otomobillerinde de takmalarında fayda var. Eğer ki takmazlarsa yolda kalma ihtimalleri daha fazla. Dolayısıyla biz sürücülerimize öncelikle araç bakımlarını yaptırmalarını öneriyoruz, kendilerinin zararları olmaz. Yolda kaldıkları zaman diğer sürücülerin de yolda kalmalarına sebep oluyorlar. Bu durumda araç sahiplerimiz araçların bakımını yaptırdı, lastiklerinin de kış lastiğine çevirdiler ve bundan sonraki süreç yola çıkacaklar. Çıkmadan önce Karayolları Genel Müdürlüğünün sitesinde yol durumuyla ilgili bilgileri almaları ya da emniyetten bu bilgileri almaları yani yol durumunun ne olduğu şeklinde, bunlara ilave olarak da araçlarında zincir bulundurmaları da gerekir” dedi. “Araç ile ani hareketlerden kaçınılmalı” Kış aylarında araç kullanırken ani hareketler yapılmaması gerektiğine dikkat çeken İleri Sürüş Uzmanı Ceylan, “Sürücülerimiz yola çıktıklarında da kesinlikle normal kuru, güneşli bir havada kullanıldığı gibi değil, hız sınırlarını azaltacak, takip mesafelerini öndeki arkadaki araçla artıracaklar ve dikkatli olacaklar. Ani fren yapmaktan, ani gaz vermekten ya da ani manevralardan kaçınmaları gerekiyor. Bunlar tamamıyla arabanın gidişatına, yönünü değiştirmeye etken olur, bunlara dikkat edecekler. Bunun yanı sıra tabii ki yapılması gerekenlerden bir tanesi de araçlarımızın üzerinde bulunan karların temizlenmesi. Yani ön camdaki buzlanma, arka ve sağ sol camlarda, aynalarda bunlar temizlenecek, artı üzerinde aracın kar bulunmaması gerekir. Bulunan karlar, ani frenlerde veya rüzgardan dolayı önlerine düşebilir, silecekler bunları tamamen temizleme imkanı yoktur. Dolayısıyla bunlar tehlike oluşturur. Bunlara dikkat etmeleri gerekir” ifadelerini kullandı. “Normal yaz günü gibi aracını kullanmasınlar” Yola çıkan ve araç ile yol tecrübesi olmayan sürücülere seslenen Ramazan Ceylan, “Bu şekilde olan sürücülerimiz çok dikkat edecekler. Gaz, fren ve debriyaj pedalı intibaklarında çok sert müdahalelerden kaçınmaları gerekir. Bunlar tamamen yumuşak kullanılması lazım. Patinaj yaptırmamaları veya aracı kaydırmamaları gerekiyor. Bunun yanı sıra tabii ki bizim sürücülerimize bir tavsiyeniz daha var; araçlarında zor şartlarda ne olur ne olmaz diyerek birtakım yiyecek içeceklerinin bulundurulması, bunun yanı sıra bir battaniye gibi bagajlarında ince de olsa bulunması gerekir. Çünkü kış şartlarında nereden ne olacağı belli olmaz. Bazen yollar 3-4 saat, bazen 1 gün boyunca kapalı kalabiliyor veya daha fazla bu tedbirleri almaları gerekir. Her şeyden önce bütün tedbirleri alacaklar ve dikkatli olacaklar. Yani normal yaz günü gibi aracını kullanmayacaklar. Bu konuda dikkat gerekiyor. Gizli buzlanma dediğimiz işaretlerimiz var. Bunlar 2 adet. Bir tanesi normal şartlar içerisinde hava sıcaklığı belli bir seviyede düştüğü takdirde o buzlanma işaretleri, içerisinde bir mavi simge görünür, gizli buzlanma olduğuna işaret eder. Bir de normal levhalarımız var yine aynı şekilde buzlanma işaretinin olduğu. Bunları gören sürücülerimizin kesinlikle dikkat etmeleri gerekiyor. Buzlanma nerelerde olur dersek, güneş görmeyen alt geçitlerin köprülerin gölgede kalan alanlarında buzlanmalar mevcut olur. Dolayısıyla biz bunu zor şartlarda tabii ki direkt olarak anlayamayız ancak bu konularda tabii gece gidiyorsak parlamalar meydana gelir, kesinlikle dikkat edeceğiz” ifadelerini kullandı. “Hızımızı 70 kilometreye düşüyoruz” Sürücü Burcu Gizem Karayer ise, “Normalde daha hızlı gittiğimiz yollarda daha temkinli, 90 kilometre ile gidiyorsak hızımızı 70 kilometreye düşüyoruz. Yolda yine aynı şekilde daha çok dikkatli oluyoruz. Trafik kurallarını daha çok önemseyerek, karlı buzlu havalarda evimize sağ salim ulaşabilmek için bütün trafik kurallarıyla birlikte yola devam ediyoruz” diye konuştu.
Adana Esad ülkeyi terk etti Adana’daki Suriyeliler kutlama yaptı Suriye’de 15 yıl süren iç savaşın ardından muhaliflerin Şam’a girmesiyle birlikte Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesi Adana’daki Suriyeliler tarafından düğün gibi kutlandı. Suriyeli bir genç,” Artık ülkemize dönmenin vakti geldi. Türkler çok iyiydi, hepinizi özleyeceğiz “dedi. Esad rejimi karşıtı muhalif gruplar, 12 günlük ilerleyişin ardından Suriye’nin başkenti Şam’a girdi. 1963’de başa gelen Baas iktidarı sona erdi. Muhaliflerin Şam’ın kontrolünü ele geçirmesi, üzerine Beşar Esad ülkesinden kaçtı. Esad’ın kaçması Adana’da yaşayan yaklaşım 250 bin Suriyeli tarafından düğün gibi karşılandı. Seyhan ilçesinde meydanda toplanan Suriyeliler Esad aleyhine sloganlar atıp Suriye bayrağı açarak 15 yıl sonra gelen zaferi kutladı. Suriyeliler konvoy yapıp şehir turu attı. “Türkiye’yi özleyeceğiz, ülkemize dönmenin vakti geldi” Kutlama alanına gelen Suriye uyruklu 19 yaşındaki Muhammed Mustafa Türkiye’de büyüdüğünü dile getirerek, ”Çok iyi oldu, çok mutluyuz. artık ülkemize dönmenin vakti geldi. Bizde buna hazırız. Artık bitti, artık dönüyoruz Allahın izniyle en yakın zamanda. Türklerde çok iyiydi, hepinizi özleyeceğiz. Türkiye’yi özleyeceğim. Aramızda dostluk bağı kalır, gelir ziyaret ederseniz. Bizde sizleri misafir ederiz. O yüzden hepinize çok teşekkür ediyoruz. Bazı sorunlar oldu ama çok mutluyuz siz bize güzel karşılama yaptınız. Bizim bir hatamız var tüm Suriyeler adına ben özür diliyorum” ded.