GÜNDEM - 12 Şubat 2017 Pazar 07:52

Buğra Akpınar: 8 yılda kazandığım parayı internette 1 yılda aldım

A
A
A
Buğra Akpınar: 8 yılda kazandığım parayı internette 1 yılda aldım

“2007’den beri reklam, televizyon programı, tanıtım filmi yönetmenliği yapıyordum. Bıraktım, Youtube’da The Makina isimli kanal açtım. Şimdi teklifler kendiliğinden geliyor...” “5 sene sonra Türkiye’de televizyonculuk, dijital ortamlarda ünlü isimler üzerinden devam etmeye çalışacak. Şu anda 100 bin abonem var, yıl sonuna kadar hedefim; 300 bin...”

Türkiye Gazetesi yazarlarından Burcu Çetinkaya, bu haftaki röportajını bir sosyal medya fenomeniyle yaptı. O isim Buğra Akpınar...

İŞTE O RÖPORTAJIN DETAYLARI...

Bu haftaki röportajım bir sosyal medya fenomeniyle. Aslında benim için bu hikâye oldukça ilginç. O ekran arkasında başarılı bir yönetmenken ve ben ekran önündeyken yolumuz kesişti bir kaç defa. Sonra bir otomobil test gezisinde baktım bir adam var ve etrafında dolaşan onlarca genç hayran fotoğraf çekmeye çalışıyor. Sonra ikisinin aynı kişi olduğunu keşfettim ve yaptığı işleri inceleyip kat ettiği yolu ve hayatında açtığı beyaz sayfaları takdir ettim.

Sonra da başarılı, girişimci ve mütevazı hikâyesini sizlerle paylaşmak istedim. Buğra Akpınar; 1986 İstanbul doğumlu, aslen Ankaralı. Maltepe Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema mezunu. 2007 senesinden beri reklam, televizyon programı, müzik klibi, tanıtım filmi yönetmenliği yapıyorken, artık bir sosyal medya fonemeni. Youtube’da ise 100 bin üzerinde abonesi olan Buğra Akpınar’ın Youtube kanalının ismi ise “The Makina”. 

- Sosyal medya fenomeni olacağınızı tahmin eder miydiniz? Nasıl gelişti bu süreç?

 Sosyal medyanın bu kadar hızlı gelişeceğine dair bir bilgim yoktu. 2015 senesine kadar çalıştığım reklam, televizyon işlerine, sektöre küstüm. İnsanların davranışları, hak verilmemesi, bedavacılık, oynanan oyunlar, fikir çalma, proje çalma gibi olaylar sebep oldu. Ben vicdanlıyım ve müşteriye de vicdanlı davranılması taraftarıyım. Sonra başka bir iş yapmaya karar verdim ve bir kamera firmasında kamera satmaya başladım.

3 aylık süreçte şans eseri, Youtube’u kullanmayı öğrendim. O sıralarda otopark.com diye bir internet sitesi vardı orada da ek iş yapıyordum. Yönetmenliğimden ötürü montaj ve kameramanlık yapıyordum.

Sonra oranın kitlesi ve farklı insanlar derken, bunu geliştirdim ve “The Makina” diye bir proje çıkardım. Aslında benim 2007 senesinde başladığım iş de otomobil videoları çekmekti. Bu sektör çok azdı o senelerde. Çünkü Türkiye’deki otomobil programlarını genelde otomobilden anlamayan kişiler çekiyordu. Ben de geçmiş tecrübelerimden yola çıkarak bir senelik süreçte kafamdaki işi geliştirdim.

- Şu anda nereden para kazanıyorsun?

 Sosyal medya üzerinden yaptığım projelerden kazanıyorum. Ama ilginç olan şey eskiden yaptığım işlerle ilgili firmalar aracılığıyla teklif gelmezken, şimdi gelmeye başladı.

- Eskiden mi daha çok para kazanıyordunuz, yoksa şimdi mi daha iyi işlerin?

8 senede kazandığım parayı, bir senede kazandım; sosyal medya sayesinde…

- Farklı bir kitleniz var, takip ediyorlar, fotoğraf çekiliyorlar, nasıl bir duygu?

İlk başlarda garipsemiştim. Geçen sene başladı bu olaylar. Bağlı bulunduğum internet sitesi üniversite seminerleri yapıyordu. Bu seminerlerle beraber insanlar fotoğraf çektirmeye başladı. “Ben ünlü birisi değilim ki neden benle sohbet edip, fotoğraf çektirmek istiyorlar?” diyordum. Sonra bunun böyle olmadığını anladım. Sosyal medya insanların kendini yakın hissettiği, televizyonlardan daha sıcak bir platform.

Türkiye’de artık televizyon büyük şehirlerde gerilemeye başladı. İnsanlar sosyal medyaya yöneliyor. Kibar talepleri oluyor insanların ben de kibar şekilde cevap veriyorum. Fotoğraf çekiliyorum. İnsanların bana soru sorması hoşuma gidiyor, onlara bilgi aktarmayı seviyorum.

- Takipçileriniz nasıl insanlar?

Takipçilerim otomobilsever fakat acar bir kitle. Büyüyememiş çocuklar gibi. 13-17 hiç yok gibi. 18-24 yaşları arası en kalabalık olan kitle. Youtube’da 90 bini aşkın abonem var. 6 aylık süreçte oldu bu. Bu arada iki kanalım spamlandığı için kapandı.

- Bu kadar kolay mı kanal kapatmak? Şimdi kanalınızı nasıl koruyorsunuz?

Bunu engellemek için ajanslarla iş yapmanız lazım Youtube’un Türkiye’de ajansları var. Türkiye’ye 2016 senesinde giren, “influencer network” denen bir sektör. Amerika’da 2011 senesinden beri var bu sektör. Böyle bir firmayla anlaşma yaptım. Youtube’dan gelecek olan reklam gelirlerinin belirli bir kısmını verince bu insanlar menejer gibi sizin haklarınızı koruyor.

- Ne kadar abone hedefliyorsun?

Aslında 2017 sonu hedefim 300 bin civarında. Zor gibi görünüyor ama imkânsız değil. Allah izin verirse, inşallah olur. 

- Hatuns projesini anlatır mısınız?

 Benim Youtube’da yaptığım programlar var. Bir tanesi “The Makina”. Orada hızlı otomobillerin izlenimleri ve hayat stillerinden bahsediyorum. “Günlük Kafası” diye bir projem var, orada günlük hayatımı anlatıyorum. “Vlog” diye bir projem var, kurumsal fabrika gezileri, otomobil tanıtımları ve ünlü konuklarla sohbetleri burada gerçekleştiriyorum. Bir de “The Hatuns” var. Genel kitle yüzde 85 erkek, yüzde 15 kadın. Bunu değerlendirip dikkat çekici bir proje yapmak istedim. Otomobil ve kadın içerikli bölümler, otomobil bölümlerinden daha çok izleniyor. The Hatuns da farklı kulvarlardaki kadınları, genelde de otomobilden anlamayan kadınları, otomobille buluşturma projesi diyebiliriz.

- Geleceği nasıl görüyorsunuz, sosyal medya ve televizyon açısından?

Jenerasyon değişiyor. Farklı bir jenerasyon gelmeye başlıyor. 80 jenerasyonu bana göre televizyondan kopmaya başladı. 90 jenerasyonu televizyon izlemiyor. 2000 jenerasyonu da televizyon izlemiyor. Fakat 70-60-50-40 jenerasyonları hâlâ televizyon izliyorlar. Çünkü internet alışkanlıklarını çok iyi yakalayamadılar. 80 çağı ise bilgisayar, internet, cep telefonu çağını yakalayan ilk jenerasyon.

Televizyon teknolojilerinde de yeni “Netflix, Youtube”, “DailyMotion” gibi kanallar hız kazanıyor. Acun Ilıcalı bile dijital medyaya yatırım yapmaya başladı. Markaların artık televizyona ve dijital planlamaya ayırdıkları bütçeler eşitlendi. Bence 5 sene sonra Türkiye’de televizyonculuk dijital ortamlarda ünlü olan insanlar üzerinden devam etmeye çalışacak.

Buğra Akpınar: 8 yılda kazandığım parayı internette 1 yılda aldım

- Evli misiniz, bekâr mısınız?

Bekârım.

- Hiç eline telefon almayan teknoloji karşıtı birisiyle evlendiğinizi düşünebiliyor musunuz?

O değişik bir soru. Olabilir de olmayabilir de. Arkadaşlık olarak sorsak daha iyi.  

- Peki, tatile çıkacaksınız arkadaşınızla diyelim ve telefon düşmanı bir arkadaş, çıkabilir misiniz?

Çıkamam. Sosyal medya kullanan insanın yaptığı espriyle, kullanmayan insanın yaptığı espri arasında bile dağlar kadar fark var.

- Sabah kalkar kalkmaz ne yaparsınız?

Önce yüzümü yıkıyorum, sonrasında ise hemen Instagram’a bakarım. Kaç kişi eklemiş, ne olmuş? Telefon bana bir metre uzaklıkta oluyor uyurken. Ulaşılabilir mesafede ama yastığımın altında değil.

- Fenomen olmadan önceki arkadaşlarınızdan eleştirenler oluyor mu?

Çok. Bende şu an yoğunluk var. Telefon numaramı buluyorlar, iki kere hattımı değiştirdim, telefon susmuyor bazen. 3 saat bakmadığımda 300 tane mesaj gelmiş oluyor. Tek tek cevap vermeye çalışıyorum.

- En fazla ne kadar uzak kaldınız sosyal medyadan?

12 saat. O da çok önemli bir çekim vardı ve telefonu kapatmam gerekiyordu. Konsantre olmam lazımdı.

- Tatil yok mu?

İşlerden 6 senedir tatile çıkamıyorum. Ama eğer gerçekten bu işi layıkıyla yapar para kazanırsam, Allah da nasip ederse 50 yaşından sonra çalışmak istemiyorum. Dünyayı gezmek gibi bir hayalim var. 30 sene sonra sosyal medya da bitecek bence, farklı teknolojiler gelecek, ama kestiremiyorum.

- Youtube kapandığında veya genel ekonomik durumlar değiştiğinde işleriniz etkileniyor mu?

Kapandığında etkileniyor. Ama dolar veya avro yükseldiğinde dijital medya etkilenmiyor. Aksine daha fazla para kazanmaya devam edilir, çünkü Youtube döviz üzerinden ödeme gerçekleştiriyor. Ekonomiden çok etkilenmiyoruz çünkü bizim yaptığımız işler tüketim, gıda, giyim, kıyafet. 

Buğra Akpınar: 8 yılda kazandığım parayı internette 1 yılda aldım

- Peki ya yardım işleri, sosyal medyadan çok yardım talebi geliyor, mesajlar geliyor, bunlara nasıl yetişiyorsunuz?

 Ben bütün takipçilerime cevap veriyorum. Geç bile olsa. İnsanlara yardım etmeyi çok seviyorum. Van’da bir sıkıntı varmış. Ben bunu takipçilerimden haber aldım. Soğuk ve kardan ötürü etkilenen bir okulun öğrencileri için kıyafet istediler. Ben sadece bir gönderi paylaştım ve bu gönderiye çok sayıda dostum gizli yardım yapmış. Sonra teşekkür yazıları geldi.

Şaşırdım, sonra öğrendim ki benim ismimle yardım etmişler ama bana haber vermeden. Çok mutlu oldum. Mesela ben sosyal medyadan felçli, lösemili insanlara yardım etmeyi çok seviyorum.

Ama para olarak değil. Onların ilgiye ihtiyacı var. Bazen videolarını paylaşıyorum, istediklerini yolluyorlar. İnsanlara biraz daha fazla yardım etmek istiyorum, sosyal medya benim için bir araç, amaç değil. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ali Koç: "İsteğimiz, TFF seçimlerinin haziran ayı başında olması" Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, TFF seçimlerinin haziran ayı başında yapılmasının uygun olduğunu belirtirken, kulüplerin ortak düşüncesinin yeni bir kadroyla yeni sezon hazırlıklarının yapılmasının daha iyi olacağını aktardı. Kulüpler Birliği Vakfının Maslak’ta bulunan binasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Fenerbahçe ve Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, 18 Temmuz’da yapılacağı açıklanan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) seçimli genel kurulunun, tarihinin değiştirilmesinin tek gündem maddesi olduğunu dile getirdi. Koç, "Türk futbolunun menfaati için seçimlerin en kısa zamanda yapılması. Bunun için muhtelif yöntemler var. Hukuken bunun iki yöntemi var. İmza toplamayla seçime gidersek en erken haziran ayının üçüncü haftasında seçim oluyor. Ama bizim istediğimiz haziran ayının başında olması. Bunun için de Türkiye Futbol Federasyonunun alacağı kararla mümkün. 18 Temmuz’un, yeni sezon yapılanması ve yeni gelecek başkanın elini kolunu bağlaması açısından uygun olmayacağını düşünüyoruz. Bu konuda fikir birliği var. Diyalogla yapalım, diyalog ve imzayla yapalım, imzayla zaten yapmak zorundalar gibi değişik düşünceler var. Burada mutabık kalınan konu, seçimlerin en kısa tarih olan haziran ayı başında olması. TFF’nin iradesiyle yapılacak seçimin en çabuk yapılma takvimi 22 gün. Bugünden hareket edersek mevcut sezonun bitiminde seçimlerin yapılması söz konusu. Yeni gelecek federasyonun önünün daha açık olacağını düşünüyoruz. kulüpler Birliği olarak ortak hareket etme kararı aldık. Haziran ayı için seçim isteyeceğiz. Bir heyet oluşturduk. Bu heyet, TFF’yi ziyaret ederek aldığımız kararları, duygu ve düşünceleri kendilerine aktarıp, erken seçimi neden talep ettiğimizi anlatacaklar. Bu arada imza toplama süreci de devam edecek. Arada bayram olmasaydı imzalar çoktan toplanmıştı" şeklinde konuştu. "TFF yöneticilerinin kulüpleri arayarak destek konuşmaları yapmalarını yadırgadık" Toplantıda hemfikir oldukları konunun seçimlerin erken yapılması kararı olduğunu belirten Koç, şunları söyledi: "Aramızda bir konudan rahatsız olan kulüplerimiz var. İsim vermeyeceğim ama TFF yöneticilerinden bazılarının özellikle alt lig kulüplerini arayarak menfaat ve maddi anlamda destek konuşmaları yapmalarını son derece yadırgadık. TFF’nin bir yönetim kurulu üyesinin kulüpleri arayarak bu nebze kulüpleri arayarak ’imza vermeyin’ demelerini sizlerin önünde açıklamak istedik. Doğru olanı, bu arkadaşın istifa etmesidir. Burada şu anda 14 kulüp var, 6 kulüp toplantıya katılamadı. Ama net bir şekilde hepimizin tek vücut olduğu konu haziran başında seçimin yapılması. İnşallah arzuladığımız noktaya hep beraber gelebiliriz. Şayet federasyonumuz bu yönde hareket etmeyi kabul etmediği takdirde biz ikinci alternatifi elimizde tutacağız. O da birkaç gün içinde tamamlanacaktır. İmza verenler, vermeyenler diye bir ayrıştırma aramızda yok. Hepimiz bir an önce erken seçim yapılmasını istiyoruz. Burada en memnun olduğumuz konu, bir an evvel seçimin yapılması." "Genel kanı mevcut başkanın aday olmayacağı, olmasının da yanlış olduğu yönünde" TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin yapılacak seçimli genel kurulda aday olup olmayacağıyla ilgili de konuşan Ali Koç, "Mevcut başkanın aday olup olmayacağı da kafa karışıklığı konusu oldu. Bazı kulüplerde aday olacağı, bazı kulüplerde aday olmayacağı bilgisi var. Bizim anladığımız aday olmayacağı yönünde. Ancak çoğumuzun düşüncesi, yeni bir kadroyla yeni sezon hazırlıklarının yapılması daha iyi olur" ifadelerini kullandı. "Geçmişteki yöntemlere ses çıkarmazsak, aynı sorunlar devam edecektir" Diyalog konusunda bazı başkanların hemfikir olduğunu belirten Koç, yayın ihalesiyle ilgili de sorulan soruya yanıt vererek, "9 kişilik bir komite var. Orada Dursun Özbek var, Göksel Gümüşdağ var, ben varım. Bizler ana parametreleri onaylamıştık, detaylar kalmıştı. Sonrasında da rekabet kuruluna gidecekti. Son yaptığımız sorgulamada rekabet kurulu tarafından onaylandığının bilgisi geldi. Dursun Başkan gibi düşünen başka başkanlar da var. Diyalog kanallarını açık tutup orada belirleyeceğimiz 4 arkadaşımızla ikna sürecini hayata geçirmek istiyoruz. Daha şık ve zarif yöntem olduğu için bunu tercih ediyoruz. İkna yönetimi meyve vermediği takdirde diğer cephanenin cebimizde olmasını istediğimiz için imza sürecini devam ettiriyoruz. Net sayı vermeyeceğim şu anda ama arefe günü 100’e yakın imzaya geldik. Söz veren, bayramdan sonra imza vereceğini belirtenlerle sayı 200’ü buluyor. Burada hatırı sayılır sayıda başkanların düşüncesi de, bundan sonrasının doğru kurgulanması, çok adaylı bir seçim olması, futbolun içinden gelen insanlar tarafından çok adaylı seçimle federasyonun belirlenmesi. Bundan sonrasını kurgulamazsak, geçmişteki yöntemlere ses çıkarmazsak, aynı sorunlar devam edecektir" diye konuştu. Ali Koç, yabancı sayısı ve Türkiye Kupası formatıyla ilgili, "Her iki konuda da bizlerle ciddi istişareler ve toplantılar sonrasında karar alındı. Kulüplere rağmen alınan bir karar değil. Yeni gelecek yönetimin de bunu devam ettireceğini düşünüyoruz. Bizim buna karşı herhangi bir düşüncemiz yok, beraber alınmış bir karardır" değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon mesajı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan bir Ramazan-ı Şerif’in, bayramın geride bırakıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahmet, bereket ve yardımlaşma ayı olan ramazanın manevi iklimini en güzel şekilde teneffüs etmek için gayret gösterdiklerini belirtti. Ramazan Bayramı’nı da ruhuna uygun şekilde, kırgınlıkların giderildiği, birlik ve beraberliğin perçinlendiği bir kardeşlik şölenine dönüştürüldüklerini söyleyen Erdoğan, İdari izinle 9 güne çıkan bayram tatili boyunca tüm Türkiye genelinde ciddi insan ve araç trafiğinin yaşandığını ifade ederek, "Kara, hava ve demir yollarımızı kullanan kişi sayısı 120 milyonu geçti. Gerek yollarımızın kalitesi gerekse emniyet birimlerimizin aldığı tedbirler sayesinde bu yoğun süreci geçmiş yıllara göre az bir kayıpla atlattık. Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız köprülerin ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk” diye konuştu. Sadece Osmangazi Köprüsü’nden 5-14 Nisan arasında geçen araç sayısının 941 bini aştığını ifade eden Erdoğan, "İstanbul Havalimanında 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanımız 14 Nisan Pazar günü 11 bin 260 yolcuyla 2024’ün en yüksek rakamına ulaştı. Yüksek hızlı trenlerle 1 milyon insanımız seyahat etti. Benzer rakamlar diğer ulaştırma projelerimiz için de geçerlidir. Kamu-özel işbirliğiyle devletin kasasından tek kuruş çıkmadan hayata geçirdiğimiz projelerimizin milletimizin hayatını kolaylaştırma yanında ülkemiz ekonomisine de katkı sağlamasından memnuniyet duyuyoruz” değerlendirmesini yaptı. Çalışma, Turizm ve İçişleri Bakanlıkları vasıtasıyla tedbir ve denetimleri yoğunlaştıracaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramın üçüncü günü Antalya’da meydana gelen teleferik kazasıyla herkesin yüreklerinin dağlandığını söyledi. Erdoğan, 1 vatandaşın yaşamını yitirdiği, 17’sinin yaralandığı elim kazada 174 insanın kabinlerde saatlerce mahsur kaldığını, AFAD ve Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere devletin birimlerinin yoğun gayretleri neticesinde 23 saat süren bir tahliye operasyonuyla 174 vatandaşın burunları kanamadan kurtarıldığını kaydetti. Kurtarma çalışmalarını gece gündüz demeden büyük bir titizlikle sürdüren 2 bin 200’den fazla personelin her birine teşekkür eden Erdoğan, kurtarılan vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti, yaralılara acil şifalar diledi. "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük" Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru ve sorumluluğu olanlara dair yargının süratle harekete geçtiğini, bilirkişi oluşturularak bir ön rapor hazırladığını vurgulayan Erdoğan, soruşturma kapsamında bu hattı işleten firma ile bakımdan sorumlu firma yetkililerinin aralarında yer aldığı 5 kişinin tutuklandığını, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildiğini belirtti. Ana muhalefet partisi yöneticileri ve medya organlarının daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin kurumlarını töhmet altında bırakarak asıl sorumluları koruma çabalarının olduğunu kaydeden Erdoğan, "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak, rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul’un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne basın yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Güya hak, hukuk ve adalet adına Van’a koşanlar, Beşiktaş’ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda iki yüzlülüktür” dedi. Hiç kimsenin siyasi kimliğini öne sürerek, sorumluları adaletten kaçıramayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hem Antalya’daki hem de Beşiktaş’taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali veya sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbirlerimizi ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız” dedi. "31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır" Yüksek Seçim Kurulunun 2 Ocak tarihli açıklamasıyla başlayan 31 Mart Mahalli İdareler seçim maratonunun suhuletle tamamlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin huzur içinde, en ufak bir şaibeye mahal vermeden neticelenmesinin demokrasinin kazanç hanesine yazıldığını bildirdi. Erdoğan,” Bu başarı tablosunun oluşmasında hizmeti geçen her kademedeki kamu görevlilerini ve siyasi partilerimizi tekrar tebrik ediyorum" dedi. Milletin takdiriyle göreve gelen belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlara muvaffakiyetler dileyen Erdoğan, "Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağır başlı tavrı takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle, kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz. Burada bir hususa değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan ’son seçim’ propagandasının 31 Mart’la beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, tüm menfi kampanyalara rağmen, bir seçimi daha alnının akıyla, dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri son 22 yıldaki 18’inci demokrasi bayramı olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır” ifadelerini kullandı. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisinin, bu seçim sürecinin en büyük galibi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, basit ve demokrasimize faydadan çok zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum” açıklamasını yaptı. Hükümet ve siyaset kurumu olarak son 21 yıldır olduğu gibi gelecekte de demokrasinin standartlarını yükseltmeye devam edeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iradenin yakın zamandaki en net tezahürünün bugün 7’nci yıl dönümü idrak edilen 16 Nisan 2017’deki Anayasa Değişikliği halk oylaması olduğunu hatırlattı. Türkiye’nin, bu halk oylamasıyla yaklaşık 200 yıllık bir tartışmaya nihai noktayı koyduğunu, yönetim modeli tercihini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana kullandığını belirten Erdoğan, "16 Nisan halk oylaması, modern dönem siyasi tarihimizin en büyük milli irade devrimlerinden biri olarak demokrasi mücadelemizde yerini almıştır. 14-28 Mayıs seçimleriyle de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun, eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin daha da iyileştirilmesine mesai harcamasının Türkiye için çok daha faydalı olacağına inanıyorum” dedi. Böyle bir adım atılması halinde uygulamadaki 6 yıllık tecrübeler ışığında kendilerinin de bu sürece gerekli katkıyı sunmaktan memnuniyet duyacağını belirten Erdoğan, Türkiye’nin son 10 ayına damga vuran seçim gündeminin geride kaldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz. Kovid-19 salgınıyla başlayan, sonrasındaki gelişmelerle derinleşen küresel ekonomik kriz, özellikle enflasyon boyutuyla halen devam ediyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkesin ciddi sıkıntılar yaşadığını kaydetti. "Ekonomideki yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı kalıyoruz" Yakın çevredeki gerilimlerin ve çatışmaların da etkisiyle olumsuzlukların yansımalarının Türkiye’de de hissedildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan her gün bir yenisi patlak veren bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritasına sıkı sıkıya bağlı kaldıklarını dile getirdi. Geçen sene uygulamaya koydukları Orta Vadeli Programın (OVP) müspet sonuçlarını görmeye başladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 yılını yüzde 4,5’lik büyüme oranıyla kapattık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11’inci ekonomisiyiz. 2024’ün ilk çeyreğine ait veriler net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının ocak-mart arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi” dedi. Mart ayı ihracatının ise 22 milyar 578 milyon doları bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamla en yüksek 3’üncü mart ayı ihracat değerine ulaşıldığını söyledi. İthalatta ağustos ayından bu yana aylık azalış trendinin devam ettiğini kaydeden Erdoğan, "İhracatın ithalatı karşılama oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,3 puan artışla yüzde 75’i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4’e yaklaşacağına inanıyoruz” açıklamasını yaptı. Özellikle istihdam piyasasının güçlü bir ivme gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştığını İşsizlik oranını ise yüzde 8,7 olarak gerçekleştiğini açıkladı. "Enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz" Tüm dünya gibi Türkiye’nin de temel sorununun hayat pahalılığıyla katmerleşen enflasyon baskısı olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: "Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adımdan uzak durduk, duracağız. Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik.” “Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu inşallah zamanla hep birlikte daha da iyi göreceğiz" diyen Erdoğan, yıllık enflasyonun senenin ikinci yarısından itibaren piyasa beklentileriyle de uyumlu bir şekilde düşüşe geçmesini beklediklerinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uygulanan politikaların etkisiyle cari açıkta daralmanın başladığını söyleyerek, “Ocak ayında yıllık cari açık geçen seneye kıyasla 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti. Olağanüstü bir durum olmaması halinde sene sonunda cari açığın milli gelire oranla yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Kendi enerji kaynaklarımızı devreye aldıkça inşallah bu oranlar daha da iyileşecek. Gabar petrolü ve Karadeniz doğal gazı keşiflerimizle uzun yıllar sonra bu sektörde ilk defa özgüven kazandık. Bayramın ikinci günü Gabar’daki petrol üretiminde günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardık. 2024 sonu hedefimiz günlük 100 bin varile ulaşmak. Bunun için de gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari’deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarılara taşıyacağız. Yeni dönemde Orta Vadeli Programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. İnşallah çok yakında bunları kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı. "Böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" İsrail’e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hakikate rağmen hükümetin haksız ve buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kaldığını söyledi. "Özellikle böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" diyen Erdoğan,”Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek hiç bir malzemenin satışına izin vermemiştir” dedi. İran-İsrail gerilimi ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, "İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provakatif adımlar atmaktadır. İsrail’in uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi’ni çiğneyerek Şam’daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Bir kaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Öncelikle kınanması gereken Netanyahu’nun ta kendisidir. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir. Türkiye olarak özellikle son 2 gündür Gazze’deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımızı daha da artırdık. Tüm aktörleri artık saldırılara son vermeye ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz. Gazze’de zulüm ve soykırım durmadıkça bölgemizin yeni gerilimlere gebe olduğu açıktır” şeklinde konuştu. Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısı 185’e çıktı Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısının 185’e çıktığını söyleyen Erdoğan, "İHA ve SİHA’lar kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere ihraç edilen ürün çeşidi ise 230’u buldu. 2012’den bugüne kadar toplam 50 ülkeyle 770 adet insansız hava aracı için sözleşme imzaladık. Sadece 2023 yılı İHA ihracatımızın toplam tutarı 1,8 milyar dolara ulaştı. Bir dönem tabanca dahi verilmeyen ülkemiz 110’dan fazla ülkeye yüksek kaliteli hafif silahlar ve tabanca ihraç ediyor. Geçtiğimiz Şubat ayında beşinci nesil savaş uçağımız KAAN ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. KIZILELMA ve ANKA-3 ile artık bu alanda farklı bir lige yükseliyoruz. Bundan on sene, on beş sene, yirmi sene önce tohumlarını serptiğimiz projelerin hamdolsun bugün meyvelerini toplamaya başladık. Türkiye’nin gurur kaynağı olan savunma şirketlerini ahlaksızca hedef alınmasının gerisinde işte bu eşsiz başarı hikâyesi vardır. Zihni sömürge hâline getirilmiş beşinci kol elemanları yerli ve millî firmalarımıza ülkemizin yüz akı teknoloji projelerine saldırarak iplerini ellerinde tutanlara karşı diyet borçlarını ödemeye çalışıyor. Maalesef ülkemizde muhalefet aktörleri de bunlara destek veriyor, sahip çıkıyor, müfterilerin gönüllü avukatlığını üstleniyor. Savunma şirketlerimize yönelik bu hayâsız akınlar karşısında elbette biz teslim olmayacak, asla geri adım atmayacağız. Terör örgütlerine nefes aldırmayan, güvenlik güçlerimizin eli, kolu, gözü olan, Türkiye’nin itibarını ve nüfuz alanını artıran, Türk ekonomisine katma değer üreten, hasılı her alanda iftihar vesilemiz olan şirketlerimizin yanında olmayı kararlılıkla sürdüreceğiz. Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden mücadele edeceğiz” açıklamasını yaptı.