KÜLTÜR SANAT - 24 Ocak 2019 Perşembe 11:23

Bursa'dan Londra'ya tarihi ayıp için çağrı: '588 yıllık çinilerimizi geri verin'

A
A
A
Bursa'dan Londra'ya tarihi ayıp için çağrı: '588 yıllık çinilerimizi geri verin'

Unesco Dünya Miras Listesi'ndeki Yeşil Türbe'nin 588 yıllık çinilerinin Londra'ya kaçırılması ve bir müzede ortaya çıkması Bursalıları harekete geçirdi.

 Bursa Eski Eserleri Sevenler Derneği Başkanı Zafer Ünver, "Victoria and Albert Müzesi'nde ortaya çıkan çinilerimiz İngiltere müzeciliğinin kirli çamaşırı gibi. Umarım bundan sonra eserlerimiz elimizden kaçmaz. Gidenler ise en kısa zamanda yerine gelir" dedi. 1421 yılında inşa edilen Bursa ve Türkiye'nin önemli sembollerinden Yeşil Türbe'nin çinileri 1855 depremi sonrası restorasyon bahanesiyle kaçırılmıştı. 

Tarihi hırsızlık, İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Victoria and Albert Müzesi’ni ziyarete giden bir Türk öğretim görevlisinin yanlış asansöre binip müzenin depo kısmına inmesi ile ortaya çıktı. Türkiye'ye ait olduğunu düşündüğü birbirinden farklı eski eseri depoda farkeden öğretim görevlisi, ilk etapta izin alamasa da, müze ile yaptığı yazışmalar sonrası eserleri incelemek için izin aldı. Öğretim görevlisi, aralarında Bursa Yeşil Cami ve Yeşil Türbe'de restorasyon çalışmaları sırasında ortadan kaybolan çinilerin de bulunduğu 44 parça çininin Türkiye'deki tarihi mekanlardan söküldüğünü belgeleriyle tespit etti. Müze deposunda bulunan eserlerin, 1855 yılında Bursa'da meydana gelen büyük depremde Yeşil Türbe'de oluşan hasarı onarması için Ahmet Vefik Paşa tarafından görevlendirilen Fransız restorasyon uzmanı Leon Parville ile bağlantısı tespit edildi. 

Bursa'dan Londra'ya tarihi ayıp için çağrı: '588 yıllık çinilerimizi geri verin'

Tarihi hırsızlığın belgelenmesinin ardından Bursa'daki eski eserleri sevenler harekete geçti. İngiltere'ye çağrıda bulunan Bursa Eski Eserleri Sevenler Derneği Başkanı Zafer Ünver, Türkiye'den götürüldüğü açıkça belli olan eserlerin bir an önce geri alınması gerektiğini söyledi. Eserlerin Türkiye'ye iadesi için yazışmaların başladığını belirten Ünver, "1923 senesinde Ahmet Haşim’in ‘Gurabahane i Laklakan’ başlıklı yazısında Leon Parville’nin nezareti altında tamir edilen Yeşil Cami’nden çalınmış çinilerden bahsediliyor. 1945 senesinde Tahsin Öz’ün açıklamalarında da benzer bir ayrıntı vardır. Bursa’dan çalınan çinilerden bahsediliyor. Bursa çinileri üzerine yapılan kapsamlı araştırmalarda ise bu konuya deyinilmemesi dikkat çekiyor. 1855 depreminden sonra Bursa’ya vali olarak tayin edilen Ahmet Vefik Paşa, Fransız hükûmetiyle temas kurarak, depremde zarar gören yapılar için bir restorasyon çalışması talep ediyor. Bu konuda uzman olan Leon Parville Bursa’ya geldiği zaman onarımları yönlendiriyor. 1885 senelerine kadar 3 bin kuruşluk aylıkla profesyonel işini yapıyor. Fransa’da bulunan Viollet Le Duc ise, korumacılığın kurumsal çerçevesini belirleyecek bir çalışma yapıyor. Nice medeniyet Anadolu topraklarını yurt edindiği için bu eserlerin değerli olduğunu anlamıştır. İlginç olan ise, o sırada ülkeyi yönetenlerin veya halkın maalesef bu tür araştırmacılara yardımcı olmasıdır. Yani onlarında da bu işte payı olmuştur" dedi.

Yeni neslin bilinçlenmesi şart
Bursa'da Yeşil Külliyesi dışında pek çok tarihi mekandan tarihi eserlerin çalındığını ve büyük bir kısmının halen bulunamadığını belirten Ünver, "Bursa’nın Yenişehir ilçesinde Sinan Paşa Camii var. 16. yüzyılın eseridir. Camiden 2007 yılında üzerinde 23 tane ayet bulunan çiniler çalındıktan uzun bir süre sonra Türkiye’ye getirildi. Kayhan Camii’nin 140 yıllık tablosu, Muradiye Türbesi’nin örtüleri, Yeşil Cami’nin mermerden minyatür şadırvanı çalınmış, ancak henüz yerine konamamıştır. Kültür Bakanlığı'nın bilgisi dışında Sinan Paşa Camii’nin külliyenin tarihi duvarı yıkılmıştır. Bütün bunlar ülkenin tarihi değerlerine sahip çıkanlar için bir hayal kırıklığıdır. Bu yaklaşım ile eserlerimizi nasıl koruyacağız? Bu konuların sık sık gündemde tutularak gelecek nesillerin koruma konusunda bilinçlenmesi gerekiyor. Umarım bundan sonra eserlerimiz elimizden kaçmaz. Gidenler ise en kısa zamanda yerine gelir" dedi. 

"Victoria and Albert Müzesi'nde ortaya çıkan seramiklerimiz İngiltere müzeciliğinin kirli çamaşırı gibi"
Victorya and Albert Müzesi'nde ortaya çıkan Osmanlı dönemine ait seramiklerin İngiltere müzeciliğinin kirli çamaşırları gibi olduğunu belirten Mimar Zafer Ünver, "Pek çok eser buralarda saklanmakta, kırılmakta ve eksilmektedir. Onları ülkelerine göndererek, pek çok kişinin ziyaretine açmak daha doğrudur. Bundan Türkiye’nin çok fazla kazancının olacağını düşünüyorum. Gaziantep’teki tarihi eserin geri iade edilmesi bir başarıdır. Yıllar evvel Elmalı sikkelerinin de müzelerdeki yerini aldığını biliyoruz. Bunun için dış ülkelerdeki müzelerle ilişkilerimizi sıklaştırmalıyız. Bu ülke zenginlikleriyle büyük bir ülkedir. Meraklısı gelip Türkiye’de görsün. Leon Parvillee burada görev aldığı sürece kendini ve Fransız hükûmetini korumuştur. Pek çok çiniyi götürdüğü ve daha sonra da oğlu tarafından müzelere satılmak istendiği ortaya çıkmıştır. Bu konuda yanlışa düşmemek gerekiyor. Ahmet Haşim ve Tahsin Öz’ün yazılarıyla ortaya çıkan eserler var, ama daha birçok belirlenememiş eserlerin olduğunu düşünüyorum. Müzelerdeki korumacılık yeterli olmadığı için bulunan veya geri getirilen eserler başka yerlerde tutuluyor. Bakış açımızı değiştirmeliyiz. Dünyada nasıl kullanılıyorsa bizim de bunun için çalışmalara imza atmamız gerekiyor. Ancak bu konulara ilginin artması gerekiyor. Bizim için önemsiz görüldüğü sürece bir yol almamız mümkün görülmüyor" diye konuştu 

Yıldırım Bayezid'in oğlu Sultan Mehmet Çelebi tarafından 1421 yılında yaptırılan Yeşil Türbe'deki İznik çinilerine paha biçilemiyor.  

Abdullah Çibir

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Başkan Güngör: “Manavgat, kırsal kalkınma desteklerinden faydalanmalıdır” MATSO Başkanı Seydi Tahsin Güngör, TKDK Antalya’da açılması için girişimde bulunduklarını belirterek “TKDK’nın açılması ile Antalya ve ilçeleri TKDK tarafından yatırım yeri kapsamına alındı. IPARD III. Kırsal Kalkınma Destekleri Bilgilendirme Çağrısı yapılıyor. Manavgat olarak bu destekleri değerlendirmeliyiz” dedi. Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası (MATSO) ve Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) iş birliğinde düzenlenen “Tarım ve Balıkçılık Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması ile İlgili Fiziki Varlıklara Yönelik Yatırımlar Desteği Bilgilendirme Toplantısı yoğun katılımla gerçekleştirildi. MATSO Başkanı Seydi Tahsin Güngör, Manavgat’ın geniş tarım alanlarının yanı sıra, ürün çeşitliliği bakımından oldukça zengin olduğunu belirterek, tarımsal üretimde yüksek potansiyele sahip olan kentin, ülkeye katma değer üretecek tarımsal yatırımlara açık bir bölge olduğunu söyledi. “TKDK’nın bölgemizde açılması için girişimlerde bulunduk” MATSO olarak 2023 yılı Ağustos ayında TKDK’nın Antalya’ya açılması için girişimde bulunduklarını hatırlatan Başkan Güngör, “Yazıda Antalya ve ilçelerinin de kırsal kalkınmada devlet desteklerinden faydalanabilmesi TKDK Antalya Ofisinin açılarak TKDK tarafından yatırım yeri kapsamına alınması için resmi talepte bulunmuştuk. Bu konuda yaptığımız çalışmaların ve taleplerimizin karşılığını Antalya’ya TKDK İrtibat Ofisinin açılmasıyla aldık. Manavgat’ın TKDK tarafından yatırım yeri kapsamına alınmasıyla, üretime kalite standartı katarak, potansiyel üreticilerimizi destekleyip, kentimizdeki tarımsal üretiminin artmasına, iç ve dış ticaretinin de gelişmesine katkı sağlayacaktır. Manavgat kırsal kalkınmadan hak ettiği payı almalı ve desteklenmelidir” dedi. “IPARD III. Kırsal Kalkınma Çağrısı destekleri bütçesi 785 milyon euro” TKDK Isparta İl Koordinatörü Prof. Dr. Süleyman Gülcü ise TKDK’nın 2012 yılında kurulmuş Tarım Bakanlığına bağlı, genç ve dinamik bir kurum olduğunu belirterek, “Daha önce ülkemizde IPARD I. ve IPARD II. adı altında, kurumumuz şimdiye kadar 42 ilde desteklemelerde bulunduk ancak geriye kalan 39 ilimiz bu desteklerden faydalanamıyordu. Maalesef Antalya da bu illerden biriydi fakat kurumuza gelen yoğun talepler üzerine Antalya ve ilçeleri de yatırım kapsamındaki iller arasında yerini aldı” dedi. TKDK tarafından 785 milyon euroluk bir bütçeyle beş yıl sürecek IPARD III. Projesi çağrısına başladıklarını ifade eden Gülcü, “Tarım ve Kırsal Kalkınmada Destekleme Projelerimizle yatırımcılarımıza yüzde 50’den yüzde 70’e varan hibe desteklerimizi bilgilendirmek için buradayız” diye konuştu. “Proje başvuru detaylarını anlattı” Bilgilendirme toplantısında TKDK Uzmanı Hasan Çoban tarafından desteklenecek alanların alt başlıkları detaylandırılarak devlet desteklerinden yararlanabilmek için belirlenmiş standartlar aktarıldı. Başvuru şartlarını sağlayan yatırımcıların başvuru için 9 Mayıs 2024 tarihine kadar TKDK Antalya İl İrtibat Ofislerine bizzat ziyaret etmeleri gerektiğini kaydeden Çoban, “TKDK desteklerinden faydalanabilmek için şartların sağlanması durumunda, kurumsal yatırımcılar yüzde 50’e, bireysel üreticiler ise yüzde 70’e kadar desteklerden faydalanabilecek” dedi. Kırsal Kalkınmada TKDK’nın destekleyebileceği konu başlıkları şu şekilde: Süt ve süt ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması, kırmızı et ve et ürünlerin işlenmesi ve pazarlanması, kanatlı et ve et ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması, su ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması, meyve ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması, yumurtanın işlenmesi ve pazarlanması (konaklama ve restoran vb.). Katılımcıların sorularının uzmanlar tarafından cevaplandırıldığı toplantı sonunda TKDK Isparta İl Koordinatörü Prof. Dr. Süleyman Gülcü, TKDK Uzmanları Hasan Çoban ve Cenk Korkmaz’a plaket takdim edildi. Bilgilendirme toplantısına; MATSO Yönetim Kurulu Başkanı Seydi Tahsin Güngör, TKDK Isparta İl Koordinatörü Prof. Dr. Süleyman Gülcü, Manavgat İlçe Tarım ve Orman Müdürü Hakan Kapaklı, Manavgat Süt Üreticileri Birliği Başkanı Bilal Ay, Manavgat Kasaplar Kooperatifi Başkanımız Hüseyin Ali Tunç, MATSO Başkan Yardımcısı Ali Özen, TKDK Uzmanları Hasan Çoban ve Cenk Korkmaz ile Oda üyeleri katıldı.
Şırnak Taciz iddiası ile tutuklanan uzman çavuşun ifadesi ortaya çıktı Şırnak’ta 12 Nisan’da bir kadını taciz ettiği iddiası ile darp edilen uzman çavuşun mahkemede verdiği ifade ortaya çıktı. Zanlı, “Yardım edin” diye bir ses duyarak binaya girdiğini ve içerideki kadınların bağırmaya başladığını söyleyerek, "Ben 15 yıldır kamu hizmeti yapıyorum. Böyle bir hareketi yapacak biri değilim. Kesinlikle ne cinsel amaçlı ne de başka bir amaçla müştekiye dokunmadım. 1.90 boyunda ve 90 kilogram birisiyim. Birisine zarar vermeye kalksam yaralayacak ölçüde zarar verebilirim" dedi. Evli bir kadını taciz ettiği iddiasıyla darp edilen Uzman Çavuş Zekeriya Ç.’nin ilk duruşması Şırnak Sulh ve Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tedavi gördüğü hastaneden SEGBİS üzerinden duruşmaya katılan Zekariya Ç.’nin mahkemede verdiği ifade ortaya çıktı. Uzman Çavuş Zekeriya Ç., alkollü olduğunu ve yoldan geçerken bir kadının yardım isteyerek bağırdığını, yardım çığlığını duyduğunda binaya girdiğini ancak binaya sonradan ikinci bir kadının daha girerek bağırmaya başladığını söyledi. Zekeriya Ç. ifadesine şöyle devam etti: “12 Nisan Cuma günü normal mesaimi yaptım. Mesai sonrası saat 17.00-18.00 sıralarında Fikret Ö. isimli astsubay arkadaşımla beraber Şehri Nuh Otel’in yakınlarında bulunan bir araziye alkol almaya gittik. Ben burada 4 şişe bira ve 4 bardak rakı içtim. Ben çok sık olmasa da zaman zaman alkol kullanırım. Daha sonra Fikret beni aracı ile tugayın otoparkına bıraktı. O gün eşimle tartıştığım için biraz hava almak ve marketten sigara almak için tugaydan çarşıya doğru yürümeye başladım. Yürüdüğüm sırada telefonla eşimle konuşuyordum. Marketten sigara aldıktan sonra tugaya doğru dönüşe geçtim. Yürürken yorulduğum için otobüs durağında biraz oturdum. Sonra yeniden yürümeye başladığımda normal yolumda giderken önümden giden kadınlardan birisi apartman niteliğindeki bir binaya girdi. Binaya girmesiyle ’Yardım edin’ diye bir ses duydum. Bu ses binanın içerisinden geliyordu. Ben de yardım amaçlı içeriye girdim. Ben girince içerideki kadın bağırmaya başladı. Benden korktuğunu düşündüm. Ben kendisine korkmaması gerektiğini, yardım etmeye geldiğimi söyledim. Devamında arkamdan başka bir kadın geldi, ikisi birden bağırmaya başladı. ’Ben askerim, sakin olun yardım etmeye geldim’ dedim. Ben binadan çıkacağım sırada binanın önüne bir adam geldi ve bana Kürtçe bir şeyler söyledi. Ben yanlış anlamasın diye koşar adımlarla yürümeye başladım. Arkama baktığımda birden fazla kişinin takip ettiğini gördüm. Takip edildiğimi anlayınca polis merkezinin olduğu sokağa doğru koştum. Bu kişiler benim etrafımı çevirdiler. Bunların sayısının 3-4 kişi olduğunu hatırlıyorum. Bağrışmaya başlayarak, beni darp etmeye başladılar. Ben darbe aldığım esnada ’Yapmayın, yanlış anladınız, ben askerim’ diyordum. İçlerinden birisinin kafamın arkasına bir cisimle vurduğunu hatırlıyorum. Yine birisi bıçakla beni elimden yaraladı. Bundan sonrasını hatırlamıyorum. Yine darp edildiğim esnada olay yerine bir aracın geldiğini hatırlıyorum” dedi. “Birisine zarar vermeye kalksam yaralayacak ölçüde zarar verebilirim” Tacize uğradığını iddia eden Z.B.’nin ifadesinin okunmasının ardından kesinlikle ne cinsel ne de başka bir amaçla müştekiye dokunmadığını belirten Zekeriya Ç., “Ben Şırnak’ta bulunduğum sürede Şırnaklı kimse ile tanışmadım. Olay tarihinde gördüğüm kadınları ve bana saldıran kişileri daha önce de tanımıyorum. Ben kesinlikle kendisine temas etmedim. Yardım edin sesinden sonra oraya gittim. Ben 15 yıldır kamu hizmeti yapıyorum. Böyle bir hareketi yapacak biri değilim. Kesinlikle ne cinsel amaçlı ne de başka bir amaçla müştekiye dokunmadım. 1.90 boyunda ve 90 kilogram birisiyim. Birisine zarar vermeye kalksam yaralayacak ölçüde zarar verebilirim. Ben o ortamda, o adrenalinde bırakın yaralamayı kimseye dokunmadım, itmedim” diye konuştu. “Bir şey yapacak olsam tasarlardım” Bir şey yapacak olsa tasarlayarak hareket edeceğini söyleyen Zekeriya Ç., “Bana gösterilen dosyadaki görüntülerdeki şahıs benim. Görüntülerde de anlayacağınız gibi ben duyduğum ses üzerine hızlı bir şekilde binaya girdim. Bunun dışında bir şey yapacak olsam tasarlardım ve bu şekilde hareket ederdim. Ben üzerime atılı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum. Mesleğimde saygın ve sevilen bir insanım, görevde yükselme sınavında başarılı olduğum için bir hafta sonra bu sınava girecektim. Böyle bir şey yapmam söz konusu değildir. Benim de bir ailem var. Bu olaydan dolayı kamuoyunda linç edildim. Bana iftira atanlardan da ben şikayetçiyim” dedi. Şırnak Sulh ve Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada şüpheli Uzman Çavuş Zekeriya Ç. mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olayın geçmişi 12 Nisan Cuma günü Şırnak merkez Dicle Mahallesi’nde evli bir kadını taciz ettiği iddiası ile kadının akrabaları tarafından bir kamu görevlisi darp edilmiş, olaya karışan 4 şüpheli Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Şırnak Valiliği tarafından şüpheli uzman çavuş görevden uzaklaştırılarak resmi soruşturma başlatılmış, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da şüpheli hakkında gözaltı kararı alınmıştı.