ÇEVRE - 03 Temmuz 2019 Çarşamba 14:33

Çekirgeler çiftçilerin korkulu rüyası oldu

A
A
A
Çekirgeler çiftçilerin korkulu rüyası oldu

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde son dönemde çiftçilerin korkulu rüyası olan etçil ve otçul çekirge türü Uvarovistia Satunini hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi (DÜ) Fen Fakültesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, “Bu hem etçil hem de otçul bir tür. Bu dünyadaki yayılışı da şöyle; Ermenistan, Gürcistan, İran’da bulunan yaygın bir tür” dedi.

Son dönemlerde Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinde görülen etçil ve otçul çekirge türü çiftçilerin korkulu rüyası oldu. Boyları 15-25 santim arasında değişen Uvarovistia Satunini çekirge türü bölgedeki yaygın türler arasında. Daha önce 10-15 yumurtadan 10 tanesi ergin olurken, aşırı yağışlarla birlikte 100-150 yumurtanın yüzde 50’si ergin hale gelip yaygınlaşmaya başladı. Bu çekirge türü ile beslenen göçmen kuş türlerinde azalma olması sebebiyle de çekirge türünün yaygınlaştığı belirtildi.

“Yumurtaları yağışlarla daha rahat açılmaya başladı”
Konuyla ilgili İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulunan DÜ Fen Fakültesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, bu çekirgelerin normalde Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaygın türden olduğunu söyledi. Fakat son zamanlarda bazı türlerde artış olduğunu belirten Prof. Dr. Satar, “Bizim ülkemizde lokal bulunan bir tür, göç etmeyen bir tür. Bu hem etçil hem de otçul bir tür. Bu dünyadaki yayılışı da şöyle; Ermenistan, Gürcistan, İran’da bulunan yaygın bir tür. Bu zaman zaman sürü oluşturuyor. Zaten bir arada yaşayan türlerdir, sürü oluşturmaların birçok nedeninden biri de ya doğal düşmanları azalıyor, mesela kuşların sayılarında azalma olduğundan bunlar ne olacaktır, doğal düşman olmadığı için bir artış söz konusu olacaktır. Ama asıl nedeni bunların yumurtaları yağışlarla daha rahat açılmaya başladı. Şimdi diyelim ki 100-150 tane yumurtayı bunlar toprağa bırakıyorsa daha önce 10-15 yumurtadan yavru çıkıyordu. Diyelim ki bunların 10 tanesi ergin hale gelebiliyordu düşmanlarından kurtulan. Şimdi ise diyelim ki yüzde 50’si çıkıyor. Böyle olunca popülasyon artışı çok oldu yağışlardan dolayı. Bunların zaten yaşamlarında hem etçil hem de otçul şeyleri yiyorlar. Bu bilinen bir şey ve fakat bunlar sürü oluşturduklarında çekirgelerde böyle bir özelik var. Hem renklerinde de bir koyulaşma, bir saldırganlaşma özelliği görülüyor. Özellikle göç eden çekirgelerde biz bunları görüyoruz” diye konuştu.

“Bulaşıcı virüs veya mantar ile popülasyonda düşme meydana gelir”
Bunlarla beslenen, göç eden bazı kuşların olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ali Satar, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bunlarla beslenenler var, onların sayılarında azalma olmuş olabilir. Belki aşırı avlanma, keklikleri avlıyorlar işte daha azılmış olabilir sayıları. Bu böceklerin doğal düşmanları azalınca bunların sayılarında artış her zaman olacaktır. Sadece bu böcek için konuşmuyorum, farklı türler içinde böyledir. Biz çiftçilere diyelim ki, ilaçları veriyoruz, hiçbir denetim yapmıyoruz. Denetim yapmayınca o çiftçi ne yapacaktır, rastgele ben daha fazla kullanırsam daha fazla zararlıyı öldürürüm mantığıyla giderse diyelim ki çekirge öldü, çekirgeyi yiyen kanatlı da ölecektir. Onu yiyen başka canlı da ölecektir, böyle devam edecektir. Bu çekirge daha önce de Bingöl’den, Kulp ve Muş’tan bize getirildi. Biz bunları incelediğimizde aynı tür olduğunu gördük. Büyük bir ilaçlama olacaktır. Benim endişem şu, bu arıcılık yapanlar daha çok büyük zarar göreceklerdir. Buna çok dikkat edilmesi gerekir. Bunları hastalandıran bazı entomopatojenler var. Bunlar mantarlar olabilir. Bunları mantarlarla ne yapıyorsunuz, hastalandırıyorsunuz. Bu o hastalığı taşıyan diğerine bulaştırıyor, böyle bir bulaşma oluyor. Popülasyonda düşme meydana geliyor. Diğer canlıları hastalandırmadan, doğayı kirletmeden spesifik olarak onda hastalık yapacak bir virüsü, bir mantarı buna bulaştırdığınızda bunları yok edebiliyorsunuz. Rastgele ilaçlamanın olmaması gerekiyor. Çünkü birçok canlıya zarar verecektir. Bu sadece hayvan değil, insanlarda da ileride zararını göreceğiz. Kanser olarak ya da başka hastalıklar olarak bize geri dönecektir.”  

Rıdvan Kılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Mansur Yavaş’tan büyükelçi ve misyon şeflerine 23 Nisan resepsiyonu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. 65 ülkenin büyükelçisi ile misyon şeflerinin katıldığı davette konuşan Yavaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığını ve bu günün ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün olduğunu belirterek, “Dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Ankara’da coşkuyla kutlandı. Kutlamalar çerçevesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. Yavaş’ın ev sahipliğinde Mogan Park Konuk Evi’nde gerçekleştirilen 23 Nisan resepsiyonuna Ankara Valisi Vasip Şahin, büyükelçiler ile yabancı misyon temsilcileri, Ankara ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, basın mensupları, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve çok sayıda davetli katıldı. Konuşmasına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlam ve önemine değinerek başlayan Yavaş, “Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı ve ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün. Bu anlamda dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. “Başarımızdaki en büyük rol yönetim anlayışımız” Türkiye’deki son yerel seçimlerden bahseden Yavaş, yüzde 60,4 gibi rekor bir oy oranı ile tekrar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğini dile getirerek, “Bu başarıda hiç şüphesiz geçtiğimiz 5 yılda ortaya koyduğumuz adil, tarafsız, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, insan ve çevre odaklı yönetim anlayışımız önemli rol oynadı. Betona ve ranta değil, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan projelerimiz Ankara halkı tarafından kabul gördü. Bundan dolayı önümüzdeki dönem de aynı anlayışla halkımıza hizmete devam edeceğiz” diye konuştu. “Halkın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz” Ankara halkının refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarına artan bir azimle devam edeceğinin altını çizen Yavaş, “Akıllı şehir, yeşil dönüşüm, kırsal kalkınma, kent turizmi ve termal turizm gibi alanlarda söz verdiğimiz projeleri gerçekleştirmek için azimle çalışacağız. Tüm bu çalışmaları yaparken dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak sizlerle yakın işbirliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Sizlerin de bir Ankara sakini olarak ülkelerinizdeki tecrübeleri bizimle paylaşmanızdan ve iş birliklerimizi artırmaktan büyük mutluluk duyacağımızı bir kez daha belirtiyoruz” diyerek iş birliği çağrısında bulundu. "Avrupa Birliği temel hedeflerimiz arasında" Avrupa Birliği’ne girişi önemsediklerini belirten Yavaş, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin temel hedefleri arasında yer aldığını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem verdiklerini, bunun Türkiye için vazgeçilmez olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin son dönemdeki Avrupa Birliği ile olan ilişkilerine de dikkat çeken Yavaş, şunları kaydetti: “Türkiye’nin üye statüsü yerine ’dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır. Ne yazık ki, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik adımları geleceğe dair net bir yol göstermiyor ve ciddi bir jeostratejik vizyon veya tutarlı bir eylem planı içermiyor. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin stratejik çıkarları, Gümrük Birliği’nin siyasi şartlara bağlı kalmadan ve daha fazla gecikme olmadan yeşil ve dijital politikalar doğrultusunda modernize edilmesini gerektiriyor. Bu, sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücünü ve stratejik özerkliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda zorlu siyasi ve jeopolitik sorunların üstesinden gelinmesi için gerekli olan karşılıklı güvenin oluşmasına da destek olacak.” “Milletimiz ‘mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir” Yavaş, 18 Mart 2016’da gerçekleşen Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlarla ilgili de şunlara değindi: “Türkiye’nin üzerindeki sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık sadece göçmenler için bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun oluşturduğu toplumsal huzursuzluk, demografik baskı, sosyo-kültürel ve ekonomik çatışmalar, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir. Tam da bu sebeple milletimiz ’bir mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük, hakkaniyetle ve rasyonellikle bağdaşmamaktadır. Bu bakımdan mültecilerin kendi ülkelerinde doğru bir planlama ve insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum.” “Filistin halkının yanındayım” Atatürk’ün "Yurtta sulh, dünyada sulh" ilkesinin her zaman yol gösterici olduğunu söyleyen Yavaş, çocuk ve sivillere yapılan saldırılarda Filistin halkının yanında olduğunu belirterek, “21. yüzyılda çocukları, sivilleri öldürmek, susuz ve elektriksiz yaşamaya zorlamak sadece savaş değil, insanlık suçudur. Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum. İsrail hükümetini sağduyulu hareket etmeye davet ediyorum. Gazze’de, Filistin ve İsrail’in her yerinde en kısa sürede savaşın sona ermesini ve daha fazla çocuk ve sivilin hayatını kaybetmemesini umuyorum” diye konuştu. "Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram tüm dünyayı etkilemektedir" Zor zamanlarda belediye başkanları olarak etkilenen bölgelere ve insanlara yardım sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Yavaş, sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram, sadece savaş bölgelerinde yaşayan insanları değil, tüm dünyayı etkilemektedir. Ayrıca Ankara’da yaşayan herkesin seslerinin duyulduğu ve endişelerinin dikkate alındığı bir istişare ortamı oluşturmak için buradayız. Savaşların gölgesinde barışın değerini bir kez daha anlamamız ve içselleştirmemiz gerekmektedir. Barışı korumak ve barışın yeniden tesisini sağlamak, sadece ulusal bir görev değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluktur. Uluslararası toplumun bir parçası olarak Türkiye’nin barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, dünya genelindeki barış çabalarını destekleyici bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Bizler, belediye başkanları olarak bölgesel çatışmalara insani açıdan, barışçıl açıdan bakmaya devam edeceğiz.”
Bolu Orman yangınlarıyla mücadele için ormancılara İHA pilot eğitimi verildi Bolu’da orman personeline, orman yangınlarıyla mücadele için kullanılacak olan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi verildi. Bolu Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde başta orman yangınlarıyla mücadele çerçevesinde kullanılacak olan, orman alanlarındaki dumanın, orman yangınlarında tehlike arz eden noktaların tespitini ve yayılış yönünü görme imkanı sunan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi orman personeline verildi. Orman suçları ile mücadele ve orman koruma çalışmalarında, kaçak hafriyat döken araçların veya şahısların koordinatını hassas şekilde veren, belirlenen hedefleri 8 kilometre yarı çapında takip edebilen ve en önemlisi termal kamerası ile gece net görüş sağlayan İnsansız Hava Aracı (İHA) kullanımına yönelik eğitim alan ormancılar, artık ormanlarda İHA’ları kullanacak. Bursa Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Kadıoğulları tarafından verilen eğitime Aladağ Orman İşletme Müdürü Ahmet Toklu ve Mengen Orman İşletme Müdürü Emre Koçak ile tüm işletme müdürlüklerinden işletme müdür yardımcıları ve işletme şefleri ile Bolu Orman Bölge Müdürlüğü teknik personeli katıldı. Özellikle maden ve izin saha kontrolleri, kaçak hafriyat dökümlerinin takibi, açma ve işgal suçlarının tespiti, kaçakçılık ile mücadelede gece korumaları, orman yangınları, kadastro çalışmaları, arama-kurtarma çalışmaları, ağaçlandırma çalışmaları, fidan sayımları, teras ve yol ölçümleri görüntüleme, tespit ve sayısallaştırma çalışmaları olmak üzere birçok konuda kullanım alanına sahip olan İHA ve entegre kamera sistemlerinin aktif olarak daha verimli kullanımına yönelik eğitimlere devam edileceği öğrenildi.
Afyon ‘Geçmişe Yolculuk’ isimli tiyatro oyunu büyük beğeni topladı Afyonkarahisar’da Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği, İçişleri Bakanlığı desteğiyle ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi kapsamında İstanbul’da tiyatro oyunu sergiledi. Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği’nin ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi İçişleri Bakanlığı tarafından kabul gördü. Proje kapsamında 16 kişilik ekip 5 skeçten oluşan “Geçmişe Yolculuk” isimli tiyatro gösterisini İstanbul Pendik Yunus Emre Kültür Merkezinde sahneledi. Tiyatro gösterimlerinde kayınvalide-gelin ilişkisi, Afyon gastronomisi ve davet kültürü, düğün gelenekleri, şifalı su tanıtımı ve kadına şiddet konuları ele alındı. Gönüllü Hanımlar Derneği Başkanı Fulya Bolcal, "Gerçek bir tiyatrocu nasıl olur, kimdir, bu soruların cevapları bizlerde yok aslında. Doğuştan yetenekli ya da ömrümüzü bu işe adamış da değiliz. Öğrenmeye çalıştık, gönül verdik. En önemlisi, her ayrıntısı gizemle dolu bu sanat dalını çok sevdik. Ocağımızdaki yemeğimizin altını kısıp koştuk eğitimlere, kekimizi fırından çıkarıp sıcağıyla paketleyip geldik provalara. Bu yaştan sonra ne çok alışkanlığımızdan vazgeçtik sahnelerde sesimiz daha gür çıksın diye. Kimimiz anne, kimimiz anneanne, kimimiz babaanne, kimimiz ev hanımı, kimimiz iş kadını olan bir avuç kadınız" dedi.