DÜNYA - 09 Temmuz 2021 Cuma 09:52

Covid-19, Romanya'da kadına şiddeti daha da arttırdı

A
A
A
Covid-19, Romanya'da kadına şiddeti daha da arttırdı

Avrupa'da en fazla kadın cinayetinin işlendiği ülke olan Romanya'da, korona virüs pandemisi kadına yönelik şiddeti daha da arttırdı.

 Ülkede faaliyet gösteren kadın derneklerine yapılan başvurularda büyük oranda artış gözlenirken, şiddet nedeniyle hastanede tedavi gören kadın sayısı da 4 kat arttı. Bir diğer Avrupa ülkesi Slovenya'da ise kadınların yüzde 13'ü yaşamları boyunca en az bir kere fiziksel ya da cinsel şiddetin kurbanı oldu.

Romanya'nın başkenti Bükreş'te faaliyet gösteren Eğitim Müfredatını Geliştirme ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi’nin (FILIA) 2020 yılı için yayınladığı rapor korona virüs salgınının Romanyalı kadınlara yönelik olumsuz etkisini gözler önüne serdi. AB Temel Haklar Ajansı verilerine göre yaşamları boyunca her 3 kadından birinin fiziki ve cinsel şiddete uğradığı Romanya'da kadınlar salgın döneminde artan şiddet karşısında çareyi sivil toplum örgütlerinde aradı. FILIA'nın raporuna göre, ülkede kadınlara ücretsiz psikolojik ve hukuki danışmanlık hizmeti veren tedavi, barınma gibi pek çok konuda yol gösteren vakıf ve derneklere yapılan başvurularda 2019 yılına oranla rekor artış gözlendi. Bu vakıflardan biri olan ALEG'e 15 Mart-16 Mayıs 2020 tarihleri arasında yapılan başvurular bir önceki yıla göre 3 kat artarken, Sensiublu Vakfı'nda yardım arayanların sayısı ise yine önceki yıla oranla yüzde 47 arttı.

Kadınlar ve çocuklar cinsel şiddetin kurbanı oldu

Korona virüs salgını döneminde 3 aylık periyotta Bükreş'teki St. Pantelimon Hastanesi'nin acil servisine aile içi şiddet sonucu başvuran hasta sayısının 4 kat arttığı kaydedilen raporda, artan cinsel şiddete de yer verildi. Pandemi döneminde evlerinde izole olmak zorunda kalan kadınların uğradığı aile içi cinsel şiddet, cinsel saldırı ve tecavüz vakalarında 2019 yılına nazaran yüzde 19 artış gözlendi. Yine aynı dönemde cinsel şiddet ve tecavüzün mağduru olan çocuk sayısı da yüzde 35 artışla 243'ten 306'ya çıktı.

Koruma kararlarının yüzde 30'u ihlal edildi

Polis raporlarına yansıyan rakamlara göre, 2020'nin ilk 9 ayında 20 bin 565 kadın aile üyeleri tarafından şiddete maruz kaldı. Bu rakam 2019 yılında 19 bin 204 olmuştu. Raporda, yine aynı dönemde 112 acil yardım hattına şiddete uğrayan kadınların yaptığı başvurularda önceki yıla nazaran yüzde 18 artış yaşandığı kaydedildi. 2020'nin ilk 9 ayında 6 bin 472 koruma kararı verilen ülkede söz konusu koruma kararlarının en az yüzde 30'unun ise yine şiddetin failleri tarafından ihlal edildiğine dikkat çekildi. Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat'ın verilerine göre, 1 milyonda kişi başına düşen kadın cinayeti sayısında 4.3'lük oranla Avrupa'nın en fazla kadın cinayeti işlenen ülkesi Romanya'da saldırganların yüzde 92'sini mevcut ya da eski eşler olmak kaydıyla erkekler oluşturuyor.

BM'ye göre Slovenyalı kadınların yüzde 13'ü şiddet kurbanı

Nüfus bakımından Romanya'dan neredeyse 10 kat daha küçük olan Slovenya'da da kadına yönelik şiddet olgusu toplum gündemindeki konular arasında yerini koruyor. Birleşmiş Milletler Kadın Örgütü'ne göre, Slovenyalı kadınların yüzde 13'ü yaşamları boyunca en az bir kere fiziksel ya da cinsel şiddetin kurbanı olurken, kadınların yüzde 4'ü yaşamları partnerleri olmayan kişi tarafından cinsel şiddete maruz kaldı. Son 12 ayda cinsel ya da fiziksel şiddeti yaşayan kadınların oranı ise yüzde 2.

Bu alanda çalışma yürüten bir diğer kurum Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü'ne göre, 15 yaş ve üstü Slovenyalı kadınlardan fiziksel ya da cinsel şiddete uğrayanların oranı ise yüzde 22. Enstitü, mağdurların yarıya yakınının yaşadıkları şiddeti yetkili makamlara bildirmediğine dikkat çekiyor. Toplumsal cinsiyete dayalı kadın cinayetlerine ilişkin idari verilere göre ise, Slovenya'da 2017-2019 yılları arasında aile üyeleri ya da partnerleri tarafından öldürülen kadınların sayısı ise 49.

Ebru Orhan
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Çanakkale Kara Savaşları’nda broşürle propaganda savaşı Çanakkale Kara Savaşları’nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi. Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz" dedi. 109 yıl önce dünya harp tarihine ‘son centilmenler savaşı’ olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları’nda Türk ve İngiliz askerleri silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşıyla da karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında her iki tarafta da sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda propaganda savaşının askerlere etkilerini anlattı. Çanakkale’de Kara Savaşları’nın 25 Nisan 1915 tarihinde başladığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Burada özellikle Anzakların buraya gelmesi ile ilgili olarak daha hemen savaş başlar başlamaz İngiltere Krallığı, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker almaya karar verdi. Oraya gönderdiği emirnameler çerçevesinde oradaki gençleri askere çağırdı. Bu askere çağırma sırasında özellikle o gençlerin Avrupa’ya gidecekleri ve Avrupa’yı görecekleri, orada yaşayacaklarına da dem vuruldu. Pek çok insan oralar ıssız olduğu için ve oradaki yaşamdan kurtulmak için savaşa gönüllü olarak yazıldılar ve hatta orada tarımsal alanda çalışacak insan konusunda büyük zafiyet çekildi. Anzaklar Mısır’a geldiler, orada eğitim yapmaya başladılar. Bu eğitim sırasında özellikle Doğu’nun ve Osmanlı Cihan Devleti’nin elinde bulunan Şam, Bağdat, Kudüs, İstanbul gibi şehirlerin Doğu’nun gizemli şehirleri olduğu, oradaki yaşam biçimlerinin çok farklı olduğuna vurgu yapılarak, onları cezbedecek şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir. 25 Nisan tarihinde Kara Savaşları’nın başlaması ile birlikte Anzak askerleri özellikle ilk önce Mondros‘a geldiler, oradan da Gelibolu Yarımadası‘na sevk edildi. İşte o zaman savaşın gerçek yüzüyle tanışmış oldular. 25 Nisan tarihinde savaşın birinci günü Anzak askerleri çetin bir direnişle karşı karşıya kaldılar. Ve savaş sırasında özellikle propaganda çok dikkat çekici oldu. Bu propaganda içerisinde özellikle cepheye gönderilen dergiler, mecmualar, gazeteler propagandada bir araç olarak kullanılmıştır. Ayrıca savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz. Türk askerlerinin mesela 2 Mayıs tarihinde yaptıkları taarruz sırasında ceplerinde fındık, fıstık, kuru üzüm gibi kendilerinin aç kalmadığını, hatta bu kadar güzel yiyecekler yediklerini gösteren gıdaları da ceplerine sokarak taarruz yaptıkları görülmektedir” dedi. Çanakkale Savaşları’nda özellikle siper savaşları olduğu dönemde başka askerlerin Türk dilini kullandığını ifade eden Atabay, şöyle devam etti: “Özellikle Ermeni askerlerinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkçe’yi kullanarak Türklere seslendikleri, hatta ezan okudukları ve ezan okunuyor diyerek ortaya çıkan Türk askerini özellikle şehit ettikleri görülmektedir. Buna karşılık da Türk askerleri çeşitli hücumlar yaparak özellikle bu propagandayı ortadan kaldırmaya çaba sarf ettiler. Ayrıca o dönemde çıkan çeşitli gazeteler ve broşürler vasıtasıyla da bu propagandaya büyük önem verildiği ve resmi tebliğler yayınlayarak savaş meydanındaki gerçek olayla halkın bilgilendirmesi konusundaki metinler arasında büyük farklılıklar görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu metinler içerisinde Sarıkamış yenilgisi sonrasında ve Erzurum’un düşman işgaline geçmesi konusunda yayınlanan bir tebliğde, Enver Paşa Osmanlı askerinin Erzurum’un doğusundan Erzurum’un batısına geçtiğini belirterek, yeni bir savunma kurulduğunu ifade etmektedir. Halbuki bunun Türkçe karşılığı Erzurum düştü demektir. O yüzden halkı yanıltıcı bilgilerin de yer aldığı bu propaganda sırasında görülmektedir.”
İstanbul Panasonic Electric Works Türkiye’den Japonya’ya üst düzey atama Panasonic Electric Works Türkiye’de uzun yıllardır önemli çalışmalar gerçekleştiren Mali İşler Genel Müdürü Erkut Açıl, önümüzdeki dönemde Japonya’da görev yapmak üzere Panasonic Genel Merkezi’ne atandı. Dünyanın önde gelen elektrik/elektronik üreticilerinden Panasonic’te, Türkiye’den üst düzey bir atama gerçekleştirildi. Uzun yıllardır Panasonic Electric Works Türkiye’de Mali İşlerden sorumlu Genel Müdürlük görevini yürüten Erkut Açıl, Panasonic’in Japonya’daki genel merkezine atandı. Yapılan açıklamaya göre Erkut Açıl, üniversite eğitimini tamamladıktan sonra Borusan ve Yıldız Holding’de çalıştı. 13 yıldır Panasonic Electric Works Türkiye’de çalışma hayatına devam eden Açıl, son 6 yıldır mevcut görevini sürdürmekteydi. Dünyanın en değerli markaları arasında yer alan Panasonic Grubu’nun Türkiye’den 70’in üzerinde ülkeye ihracat yapan, sektöründe dünyanın en iyileri arasında gösterilen endüstriyel tesislerinde şirketin gelecek vizyonu doğrultusunda ekibiyle beraber başarılı ve sürdürülebilir finansal sonuçlar için çalışan Erkut Açıl, son yıllarda özellikle dijital dönüşüm ve yenilikçi nakit yönetimi projelerine odaklanmıştı. Nakit akış geliştirmeleri, robotik otomasyon ve dijital dönüşüm alanında ekibiyle beraber Panasonic Global’den çok defa ödüle layık görülen Açıl, yeni dönemde başta Türkiye ve Hindistan olmak üzere birçok ülkenin sürdürülebilir finansal gelişiminden sorumlu Genel Müdürlük görevini yürütecek.
Adana Demirçalı: “Biran evvel ‘kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm’ çalışmalarına başlamak istiyoruz” Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, göreve gelmesinin ardından belediye olarak başta imar olmak üzere biran evvel kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm çalışmalarına başlamak istediklerini söyledi. Doğu Akdeniz İnşaat Müteahhit Birlikleri Federasyonu (DAİMFED) Genel Başkan Mustafa Karslıoğlu ve yönetim kurulu üyeleriyle birlikte Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı ile imar konusu ve sektör yatırımlarını masaya yatırılarak önemli kararların alındığı istişare toplantısında bir araya geldiler. “Yüreğir’in çok önemli bir cazibe merkezi olacağına inancımız tamdır” DAİMFED Genel Başkanı Mustafa Karslıoğlu toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, “DAİMFED ailemizin genel başkan vekili olan Ali Demirçalı’nın Yüreğir’e Başkan seçilmesinin onur ve gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Yüreğir Belediye Başkanımız Ali Demirçalı ile sürekli istişare içerisinde olup DAİMFED olarak gerekli tüm desteği vereceğiz. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar sonucunda kazanan Yüreğir ve Yüreğir halkımız olacaktır. Ayrıca belirtmek isteriz ki başkanımızın bilgi, birikim ve tecrübesiyle Yüreğir’in çok önemli bir cazibe merkezi olacağına inancımız tamdır. Başkanımızı tebrik ediyor çalışmalarında başarılar diliyoruz” dedi. Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı da ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Üyesi ve yetkilisi olduğum DAİMFED’in desteğini seçim sürecinde hep arkamda hissettim. Bu anlamda başta DAİMFED Genel Başkanı Mustafa Karslıoğlu ve tüm DAİMFED ailesine destekleri için teşekkür ediyorum. Ayrıca önümüzdeki çalışma sürecinde sektörün tüm temsilcilerinin bir çatı altında toplandığı DAİMFED’in Yüreğir ilçemizde yatırım ve kalkınma olarak katkılarını göreceğimize inanıyorum. Belediye olarak başta imar olmak üzere biran evvel kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm çalışmalarına başlamak istiyoruz. Bu doğrultuda yakın zamanda çalışmalarımız meyvelerini vermeye başlayacaktır” diye konuştu.
Aydın Aydın’da tarımsal sulamada kısıtlamaya gidilecek Sulanabilir arazi varlığı yaklaşık 150 bin hektar olan Aydın’da, barajların yeteri kadar dolmaması sebebiyle sulama sezonu için yüzde 49 kısıtlama getirildi. Aydın’da geçtiğimiz yıllarda yaşanan tarımsal sulama sıkıntısı üreticileri her yıl endişelendirirken, 2024 sulama sezonu için Aydın Valiliği başkanlığında önemli bir karar alındı. Türkiye’nin önemli tarım merkezlerinden birisi olan Aydın’da bu yıl barajlar adeta suya hasret kalırken, üreticiler de 2024 sulama sezonu ile ilgili alınacak kararları merakla bekliyor. Sulanabilir arazi varlığı yaklaşık 150 bin hektar olan Aydın’ın 115 bin hektarı sulanırken, 201 milyonu yeraltı, 1 milyarı yerüstü suyu olmak üzere toplam 1.2 milyar metreküplük kullanılabilir su kaynağı potansiyeli bulunuyor. Özellikle yazlık sulamalarda barajların önemi dikkat çekerken, sulama sezonunda suyun daha verimli kullanılabilmesi amacıyla Aydın Valisi Yakup Canbolat başkanlığında alınacak önlem ve kararlar alındı. Barajlardaki mevcut doluluk oranları ve muhtemel gelebilecek akımlar göz önüne alınarak 2024 yılı sulama sezonunda yüzde 49 kısıtlama yapılması kararlaştırıldı. 2022-23 yıllarında havzanın yeteri kadar yağış almaması dolayısıyla depolama alanlarına yeterli su gelmedi. Bunun üzerine Aydın Valiliği kararıyla su dağıtım planlaması yapıldı ve bu planlamalarda tav suyu dahil en fazla 2 defa su verilmesi kararlaştırıldı. Alınan karar göre şebeke dışına su verilmeyecek, ilave su kaynakları oluşturmak için, azmak yatakları ve tahliye kanallarına ilave kanalların yapılacağı da öğrenildi. Kemer ve Çine Adnan Menderes Barajı’nın suladığı bölgelerde ise yüzde 49 oranında su kısıtlaması yapılacak. Adıgüzel ve Cindere Barajları’nın suladığı kısımlarda ise yüzde 23 kısıtlama yapılacak.
Kahramanmaraş Çevre temizliği ve fidan dikimi yapıp dünyayı güzelleştiriyorlar Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren Docotton Group firması, "Daha temiz bir çevre ve daha güzel bir dünya" sloganıyla 22 Nisan Dünya Günü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda hem çevre temizliği, hem de fidan dikimi etkinliği düzenledi. Pamuk ithalatı ve ihracatı konusunda dünyanın önde gelen firmalarından olan Docotton Group pamuk üretimi ve ithalat-ihracatının yanı sıra, iplik üretimi ve ticareti, çırçır makinesi imalatı, ihracatı ve farklı tarımsal projeler gibi çeşitli sektörlerde faaliyet gösterip, Türkiye’nin ekonomisine ve ihracat hedeflerine katkı sağlıyor. Docotton Group ailesi, ticari faaliyetlerinin yanında sosyal sorumluluk bilincinin oluşması ve sürdürülmesi için hem 22 Nisan Dünya Günü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı çerçevesinde çalışanlarıyla bir etkinlik düzenledi. Şirket çalışanları, Kahramanmaraş’taki baraj göleti çevresinde ve insanların sıklıkla kullandığı alanlarda çevre temizliği yaptı. Docotton Group ailesi, topladıkları çöp ve atık malzemeleri bölgeden kaldırdı. Daha sonra çocuklarla beraber fidan dikim etkinliği gerçekleştirildi. Docotton Group Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doğan’ın başlattığı etkinliğe, firmanın Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Banglaeş gibi ülkelerde ticari ilişkisinin olduğu firma yetkililerinden de destek geldi. Aynı gün bu ülkelerde de insanlar çocuklarıyla fidan dikimi gerçekleştirdi. Firma yetkilisi Mehmet Doğan yaptığı açıklamada, "Gelecek nesillere daha temiz bir çevre ve daha güzel bir dünya prensibiyle benzer faaliyetleri sürdüreceğiz. Docotton Group ailesi olarak bu tür sosyal sorumluluk faaliyetlerini geleneksel hale getirip toplumda farkındalık oluşturmayı hedefliyoruz" dedi.