POLİTİKA - 11 Kasım 2017 Cumartesi 04:43

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Gereği neyse bunu yapmak durumundayız'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Gereği neyse bunu yapmak durumundayız'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim Misak-ı Milli hudutlarımızdan eğer taciz ediliyorsak, eğer o hudutlar içerisinden ülkemize saldırılar oluyorsa, burada 'Buyurun devam edin' deme lüksümüz yoktur. Gereği neyse bunun gereğini gerektiği şekilde yapma zorunluluğumuz vardır. İşte Fırat Kalkanı Harekatı budur. Şu anda İdlib’te yapılmakta olanlar budur. Açıklıyorum, Afrin’de yapılmakta olan da budur. Biz burada seyirci kalamayız. Gereği neyse bunu yapmak durumundayız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sabah saatlerinde Anıtkabir'de düzenlenen 10 Kasım Atatürk'ü anma töreninin ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törene katıldı. Törende konuşan Erdoğan, Misak-ı Milli sınırlarından ülkemize yönelik saldırılara karşı taviz verilmeyeceğini belirterek, "Biz Kurtuluş Savaşımıza başlarken ilan ettiğimiz Misak-ı Millimize dahi sahip çıkamadık. İşte şimdi Suriye'de, Irak'taki gelişmelerde zaman zaman dikkat ederseniz bir şeyi dillendiriyorum. Nedir o, 'Biz Misak-ı Millimize yeniden sahip çıkmak zorundayız' diyorum. Bizim Misak-ı Milli hudutlarımızdan eğer taciz ediliyorsak, eğer o hudutlar içerisinden ülkemize saldırılar oluyorsa, burada 'Buyurun devam edin' deme lüksümüz yoktur. Gereği neyse bunun gereğini gerektiği şekilde yapma zorunluluğumuz vardır. İşte Fırat Kalkanı Harekatı budur. Şu anda İdlib’te yapılmakta olanlar budur. Açıklıyorum, Afrin’de yapılmakta olan da budur. Biz burada seyirci kalamayız. Gereği neyse bunu yapmak durumundayız."

Erdoğan, “Birilerinin 12 bin kilometre uzaklıktan gelmek suretiyle buralarda parselasyona girmesine başımızı sallama lüksümüz de yoktur, orada olanlar bizim akrabalarımız. Biz akrabalarımızın, soydaşlarımızın da hukukuna da sahip çıkmak zorundayız. Her ne kadar içerideki dost görünen düşmanlar bu işi yadırgıyorsa da biz onlara rağmen bu işi yapmak zorundayız” diye konuştu.

"Lozan, kazanımları yanında kayıpları da olan bir anlaşmadır"

Yemen türküsündeki redif seslerinin 13-14 yaşındaki çocuklar olduğunu belirten Erdoğan, “İşte o redifleri Yemen’e gönderen bir ecdadın torunlarıyız biz. O rediflerin komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tü. Aynı şeyi Çanakkale’de yaşadık, 15-16 yaşında diş hekimleri savaştı, önlerinde Gazi Mustafa Kemal vardı. Bu iş lafla olmuyor, bu iş yürekle, imanla oluyor. Razı olabileceğimizin en asgarisi olarak ilan ettiğimiz bu sınırların dahi gerisinde bir anlaşmayı Lozan’da şartlar gereği kabul etmek zorunda kaldık. Lozan, kazanımları yanında kayıpları da olan bir anlaşmadır. Lozan’ın kayıplarını konuşmak, o kazanımlarını, kayıplarını konuşmak da kayıplarını ortadan kaldırmaz. Ekonomik ve siyasi boyutunu bir kenara bırakarak söylüyorum; ülkemizin bugün güney sınırlarında yaşadığı güvenlik sorunlarının en önemli sebebi Misak-ı Milli’den verilen tavizlerdir. Dün bizi Misak-ı Milli’nin gerisine düşürenler, bugün Lozan’ı da geride bırakıp, Sevr’e doğru giden bir hesap içindeler. Ancak bugünkü Türkiye, dünün Türkiye’si değildir" şeklinde konuştu.

"Gezi olayları gibi toplumsal kaos projelerini 17-25 Aralık gibi sofistike darbe girişimlerini boşa çıkararak yolumuza devam ediyoruz"

Erdoğan, 200 yıllık bir yıkılışın yükünü omuzlarında taşıyan bir ülkenin Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda ortaya koyduğu başarının öneminin altını çizerek, Kurtuluş Savaşı döneminin ardından rahmetli Menderes ve Özal’ın Türkiye'ye kazandırdığı vizyonla, geçtiğimiz 15 yılda AK Parti hükümetinin de ortaya koyduğu büyük dönüşümle şekillenmiş yepyeni bir Türkiye olduğunu kaydetti. "Tıpkı bir asır önceki zaferlerde olduğu gibi milletimiz, devletiyle bütünleşerek hedeflerine doğru ilerliyor" diyen Erdoğan, Gezi olayları gibi toplumsal kaos projelerini, 17-25 Aralık gibi sofistike darbe girişimlerini, bölücü örgütün çukur eylemleri gibi hain tuzaklarını ve 15 Temmuz gibi ihanet girişimlerini boşa çıkartarak yola devam edildiğini söyledi.

"Son dönemlerde üzerimize öyle bir yüklendiler ki, ellerindeki malzemeyi de büyük ölçüde tükettiler"

"Suriye ve Irak’ta milyonlarca insanın kanının dökülmesi pahasına kurulan tezgahların amacına ulaşmasını engellemek için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz" diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu konuda hiçte azımsanamayacak mesafe katettiğimize inanıyorum. Oyun öylesine büyük, kullanılan malzemeler öylesine elverişli, bu uğurda seferber edilen kaynaklar o kadar zengin ki, işimiz gerçekten çok zor ama aslolan zoru başarabilmektir. Tıpkı bir matruşka gibi açtıkça içinden sürekli yeni figürlerin çıktığı bu karmaşık düzeni, Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile eninde sonunda bozacağız. Bölgemizi ateşe ve acıya boğarak adeta dilim dilim bölenlerin, ülkemizi de aynı sürece dahil etmek isteyenlerin hevesini kursaklarında bırakacağız, yeter ki biz kendi içimizde birliğimizi güçlü tutabilelim. Irkçılığa gerek yok, yaradılanı yaradandan ötürü sevmek. bu yüzden diri olalım, kardeş olalım hep birlikte Türkiye olalım. Son dönemlerde üzerimize öyle bir yüklendiler ki, ellerindeki malzemeyi de büyük ölçüde tükettiler. Demokrat görünümlü faşistler ifşa oldu, hak hukuk makyajlı tezgahlar ifşa oldu, yıllardır özenle devletin tüm kurumlarına yerleştirilen hainler ifşa oldu, sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör kuşatmasının amacı ve aktörleri ifşa oldu. Bunca oyunu bozan Türkiye’nin önünde artık bambaşka imkanlar var. Geçmemiz gereken bir imtihan daha var, o da 2019 seçimlerini kazasız belasız geçirmektir. Zira cumhurbaşkanlığı hükümet sistemindeki bir reform ve yeni sistemle ile istikrarsızlık dönemini bir daha yaşanmamak üzere geride bırakıyoruz. Yeni dönemin özeti rabiamızdır; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet."

En son 15 Temmuz’da 250 şehit verildiğini ve 2 bin 194 gazi olduğunu anımsatan Erdoğan, Türk milletinin bu vatan toprakları ve devleti için taviz vermediğini, bütün bombalara, tanklara, helikopterlere rağmen kaçmadığını aktardı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize esenlikler dilediğini belirten Erdoğan, "Atatürk’ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız. Bu duygularla vefatının 79'uncu yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bin yıldır gözünü kırpmadan ölümün üzerine yürüyen tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum" şeklinde konuştu. 

Derya Yetim - Yağmur Yıldız - Cem Geçim

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.