POLİTİKA - 13 Eylül 2024 Cuma 15:30 | Son Güncelleme : 13 Eylül 2024 Cuma 16:24

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni'ne katıldı. Törene ayrıca, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul Valisi Davut Gül ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı.

“12 milyarlık yatırımla Türkiye'nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz"

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Marmara Üniversitemizin kıymetleri mensupları, sevgili öğrenciler sizleri selamlıyorum. Bugün ayrı bir heyecan içindeyim. Yapım sürecini takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi'ni açmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Marmara Üniversitesi'nden 1981 yılında mezun oldum. Siyasi hayatım boyunca aldığım fahri doktora ünvanlarımdan en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım. Marmara Üniversitesi'nde mezun olmaktan gurur duyuyorum. Burası askeri kışlaydı, parmakla gösterilecek eğitim yeri olması için çalıştık. Marmara Denizi'ne hakim külliye projesinin ilk etabını 2021 yılında tamamladık. Külliyenin iki etabından mühendislik ve eğitim fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, hangarlar, öğrenci merkezleri de yer alıyor. 12 milyarlık yatırımla Türkiye'nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz. Şehrimize ve üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Külliyemizin inşasında emeği olanlara teşekkür ediyorum. 141 yıllık köklü tarihinde Marmara Üniversitemizin yanında olmaya devam edeceğiz. Dünya'nın 198 farklı ülkesinde 340 bin öğrenci var. Yüzde 95'i kendi imkanları ile okuyor. Misafir öğrencilerin katkısı 3 milyar dolar civarında. Ülkemiz açısından övünülecek bir durumdur" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

"Irkçılık adı altında Türk-İslam düşmanlığı yapılmaktadır"

Erdoğan, "Hükümet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor. 14-28 Mayıs seçimlerine karşımızdaki aday üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendi. Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasından bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin binbir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin masum olmadığı açıktır. Türkiye'de ırkçılık adı altında topyekün Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler, apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah'ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz. Bakınız biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırmadık. Biz asırlar boyunca üç kıta, yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz. Böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

"Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar"

Erdoğan, "Ülkemizin marka eğitim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitemizin uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inanıyorum. Kıymetli misafirler, Marmara Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarımız ülkemizin gerçekten sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldi. Türkiye'nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hakimdi. Her 7-8 ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik. Birtakım kirli eller bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının baharındayken birbirine düşman ettiler. Sağ dediler, sol dediler. Alevi, Sünni, Kürt, Türk dediler. Delikanlılarımızın heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattılar. Milletimizin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisi hayatını kaybetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Gençlerimiz, üniversitelerimizi esir alan kör şiddetin kurbanı oldu. Bugün hatırladıkça yüreklerimizi yakan nice dramatik olay yaşadık. Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için buu milletin evlatlarını kullandılar. Toplum kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerimizi kullandılar. Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik" dedi.

"Gezi Olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır"

Erdoğan, "Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde yasalara mahkum edilerek ödedik. Güvenlikte terör örgütlerine istismar imkanı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta, uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Milli birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük. 2002'de Aziz Milletimizin teveccühüyle göreve geldiğimizde Türkiye'nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk. Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Cumhuriyet mitinglerinden Gezi Olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her şeyin karşısında durduk. Ne esnafın malını mülkünü yağmalayan vandalların, ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin, ne namuslarına emanet edilen silahları o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ'cü hainlerin, ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin milli iradeyi gaspetmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik. Her zaman soğukkanlı olduk. Sağduyulu davrandık. Siyasette nezaket bir an olsun elden bırakmadık. Ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de, sevgimiz de hep milletimiz içindi. Bakınız yeri gelmişken şu hususu tekrar ifade etmek isterim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Irkçı nefret ülkemize zarar veriyor''

Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi Olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dahil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor. Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkemize karşı büyük bir komplo kurulmuştur. Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın, ama biz bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve milli iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir" dedi.

"Hangi partiye oy verirse versin;vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz"

Erdoğan, "Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor. Sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye'ye milyarlarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet 11 sene sonra da olsa, çok geç de olsa bu hadise ile ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi Olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve milli iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine bu hadisede asıl öz eleştiri vermesi gerekenler haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerilime, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir.

Çıkıp özür dilemesi gerekenler faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği, IMF'e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır. Bakınız biz siyasetçiyiz, biz milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız. Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesini, namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin. Vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık. İnşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz" dedi.

"Şanlıurfa'da Oxford vardı da gitmedik mi"

Erdoğan, "Türkiye yüzyılını, bilimin, teknolojinin, refahın yüzyılı haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attık. 2002'de burası çok ama çok önemli. 2002'de 76 üniversitemiz varken bugün bu sayı 208'e yükseldi. Hani tatlıses'in bir sözü var ya yani Şanlıurfa'da Oxford vardı da gitmedik mi? Şu anda 81 vilayetin 81'inde hamdolsun üniversitelerimiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik. "Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız" dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkanını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık.

Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma, geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bu duygularla Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi'nin ülkemize, milletimize, üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Üniversitemizin yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine Rabb'imden üstün başarılar diliyorum" dedi.

Aykut Zor - Abdul Samet Kaya

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Trendyol Süper Lig: Adana Demirspor: 1 - Antalyaspor: 1 (İlk yarı) Trendyol Süper Lig’in 24. haftasında Adana Demirspor, Antalyaspor’u konuk ediyor. Müsabakanın ilk yarısı 1-1 eşitlikle tamamlandı. Maçtan dakikalar (İlk yarı) 7. dakikada sol kanatta top ile buluşan Güray Vural, orta şut karışımı şutunda meşin yuvarlak üstten auta çıktı. 16. dakikada paslaşarak kullanılan serbest vuruşta topu Alioui’nin ceza sahasına ortasında yaşanan karambolde Ozan Demirbağ’ın kafa vuruşunda meşin yuvarlak kaleci Piric’te kaldı. 26. dakikada sol taraftan ceza sahasına giren Tayfun’un defansın müdahalesiyle yerde kalmasının ardından VAR incelemesiyle hakem Kadir Sağlam penaltı noktasını gösterdi. 28. dakikada beyaz noktanın başına geçen Nabil Alioui, topu ağlara yolladı. 1-0 45. dakikada Sander van de Streek’in ara pasında defansın müdahalesine rağmen topla buluşan Sam Larsson kaleci Deniz’i de geçerek meşin yuvarlağa filelere gönderdi. 1-1 Hakemler: Kadir Sağlam, Samet Çiçek, Mehmet Kapluhan Adana Demirspor: Deniz Dönmezer, Arda Okan Kurtulan, Burhan Ersoy, Tolga Kalender, Abdulsamet Burak, İzzet Çelik, Antonio Simao Muanza, Ali Yavuz Kol, Tayfun Aydoğan, Nabil Alioui, Ozan Demirbağ Yedekler: Murat Eser, Vedat Karakuş, Yusuf Barası, Abat Aymbetov, Aksel Aktaş, Salih Kavrazlı, Yücel Gürol, Osman Kaynak, Ahmet Yılmaz Teknik Direktör: Mustafa Alper Avcı Antalyaspor: Kenan Piric, Bünyamin Balcı, Veysel Sarı, Bahadır Öztürk, Güray Vural, Jakub Kaluzinski, Erdal Rakip, Sander van de Streek, Ramzi Safuri, Sam Larsson, Brain Jose Samudio Segovia Yedekler: Abdullah Yiğiter, Thalisson Kelven da Silva, Soner Dikmen, Adolfo Julian Gaich, Moussa Djenepo, Oleksandr Petrusenko, Andros Townsend, Mert Yılmaz, Abdurrahim Dursun Teknik Direktör: Emre Belözoğlu Goller: Nabil Alioui (dk. 28 pen.) (Adana Demirspor), Sam Larsson (dk. 45) (Antalyaspor) Kırmızı kart: Emre Belözoğlu (İlk yarı bitiminde) (Antalyaspor) Sarı kartlar: Bünyamin Balcı, Erdal Rakip, Güray Vural, Sander van de Streek (Antalyaspor)
Erzurum Bilim Erzurum Türkiye’nin ‘En Başarılı Bilim Merkezi Ödülü’nü aldı Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli teknoloji yatırımı olan Bilim Erzurum, Türkiye’nin ‘En Başarılı Bilim Merkezi Ödülü’nü aldı. Kocaeli’nde düzenlenen 4. Türkiye Bilim ve Teknoloji Merkezleri Zirvesi-TÜBİTEM 2025 kapsamında, bilim ve toplum etkinlikleri kategorisinde "En Başarılı Bilim Merkezi" ödülü Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin vizyon projesi ‘Bilim Erzurum’a verildi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve TÜBİTAK Başkanı Orhan Aydın’ın da katıldığı programda Bakan Kacır tarafından takdim edilen ödülü, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in adına Erzurum Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Zafer Aynalı aldı. Başkan Mehmet Sekmen, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti: "Ülkemizin ‘En Başarılı Bilim Merkezi’ ödülünü almak bizler için gurur verici En önemli vizyon projelerimizden biri olan Bilim Erzurum; geleceğimizi şekillendirecek olan büyük bir teknoloji yatırımıdır. Türkiye’nin dört bir yanındaki bilim ve teknoloji merkezlerini bir araya getiren Türkiye Bilim ve Teknoloji Merkezleri Zirvesi’nin (TÜBİTEM 2025) tüm jüri üyelerine teşekkür ediyorum. Bilim Erzurum ile bilimi daha geniş kitlelere ulaştırarak yeni projelerle bilimsel keşiflere ilham olmayı amaçlıyoruz. Yakın zamanda Erzurum’da düzenlenecek olan ‘Kış Bilim Festivali’ ile Türkiye’nin birçok kentindeki bilim tutkunlarını bir araya getireceğiz. Bu vesileyle bizlere bu ödülü layık gören jüri üyeleri ile Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mehmet Fatih Kacır ve TÜBİTAK Başkanımız Sayın Orhan Aydın’a şükranlarımı sunuyorum."
Kütahya Kütahya’da merhum Sadık Ceylan’ın ailesine anlamlı ziyaret Eğitim-Bir-Sen Kütahya Şubesi, sendikanın kurucu başkanı merhum Sadık Ceylan’ın ailesini ziyaret etti. Ziyarete, önceki dönem şube başkanı Kamil Uçan ve sendika temsilcileri katıldı. Kurucu Genel Başkan Mehmet Akif İnan’ın öncülüğünde, zorluklarla dolu süreçlerde sendikanın bayrağını Kütahya’da dalgalandıran merhum Sadık Ceylan’ın kıymetli eşi Münire Ceylan ve çocukları Cahit, Cihat ve Elif Ceylan ile bir araya gelindi. Ziyaret kapsamında, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi tarafından hazırlanan "Yaşayanların Dilinden İz Bırakanlar" kitabı ile Eğitim-Bir-Sen Kütahya Şubesi’nin 25 yıllık mücadelesini anlatan Şube Tarihi kitabı aileye takdim edildi. Eğitim-Bir-Sen’in bugün Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri haline geldiği vurgulanan ziyarette, sendikanın eğitim çalışanlarının haklarını savunma, anti-demokratik uygulamalara karşı durma ve toplumsal dayanışma konusundaki katkıları hatırlatıldı. Sendikanın Filistin ve Doğu Türkistan başta olmak üzere mazlum coğrafyalardaki davalara sahip çıktığı, doğal afetler ve kriz dönemlerinde milletin yanında olduğu vurgulandı. Eğitim-Bir-Sen temsilcileri, başta merhum Sadık Ceylan olmak üzere sendikanın kuruluşunda emeği geçen tüm vefat eden isimlere rahmet dileyerek, Berat Kandili vesilesiyle tüm üyelerin ve İslam âleminin kandilini tebrik etti.
Muğla Muğla’daki Şaban Ataş cinayetinde sanıklar hakim karşısına çıktı Muğla’nın Seydikemer ilçesinde kaybolduktan 56 gün sonra cansız bedeni bulunan Şaban Ataş cinayetiyle ilgili dava, Fethiye 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Cinayetle suçlanan Şaban Ataş’ın eski eşi ve arkadaşı mahkemede olayın detaylarını anlattı. Cinayete ilişkin hazırlanan iddianamede, tutuklu sanıklar öldürülen Şaban Ataş’ın (52) eski eşi Emine Karabulut (44), oğlu Mert Ataş (23) ve Burhanettin Öztürk (46) ile adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Emine Karabulut’un annesi Durkadın Karabulut (85) hakkında ’Tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Davanın ilk duruşmasına tutuklu sanıklar Burhanettin Öztürk ve Mert Ataş, SEGBİS aracılığıyla katılırken, tutuklu sanık Emine Karabulut, adli kontrol şartı ile serbest kalan Durkadın Karabulut, Şaban Ataş’ın oğlu Mehmet Ataş, Fethiye 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hazır bulundu. Cinayetin detayları mahkemede anlatıldı Emine Karabulut, mahkemede verdiği ifadede 2010 yılında boşandığı Şaban Ataş ile aynı evde yaşamaya devam ettiğini ve Burhanettin Öztürk ile 2006 yılından bu yana ilişkisinin olduğunu söyledi. En küçük oğlunun Burhanettin Öztürk’ten olduğunu belirten Karabulut, "Olay günü ben, annem Durkadın, Mert vardı. Burhanettin 8 gibi geldi. Şaban’la bir yere gideceklerdi. Şaban’ı uyandır dedi. Evimiz dubleks, aşağıda mutfak üstte yatak odaları var. Kahvaltıya oturduk. Kahvaltıda annem, Burhanettin, Şaban vardı. Wifi konusunda tartışma yaşandı. Ben kablo aramaya gittim. O arada Burhanettin’in sesini duydum. Aşağı indiğimde Şaban’a bir şey vurulmuş. Diz üstünde duruyordu. Kan yoktu. Burhan, yukarıda yatan oğlum Mert’i çağırmamı istedi. Mert’i çağırmaya gittim uyanmadı. Yeniden aşağı indiğimde Burhanettin Şaban’ın boynuna ip dolamış sıkıyordu. Burhanettin’i ittirdim, ne yapıyorsun dedim. O da beni ittirdi. Tekrar yukarı çıkıp Mert’i çağırdım. Aşağıya indik. Mert, Burhanettin’in üstüne yürüdü. Onu da ittirdi. Burhanettin, Şaban’ın ceplerini boşaltmamı istedi. Sigara, telefon, para, anahtarları aldım. Cesedi halı örtüsüne sardık. Ben, Mert ve Burhanettin depoya indirdik. Mert taşımak istemedi ona baskı uyguladı" ifadelerini kullandı. Şaban’ın telefonu aracılığı ile onun hesabından kendisine 36 bin TL gönderdiğini de itiraf eden Karabulut, cesedi atma konusunda ise, "Seki’ye eşya götürecektik. Cesedi Mert, ben ve Burhanettin koyduk. Daha sonra Mert ve annem araca binmek istemedi. Baskı uygulayarak araca bindirdi. Seki’ye giderken Burhanettin’in belirlediği yere cesedi bıraktık. Üstünü örtmedi. Seki’ye gittik. Diğer eşyaları bıraktık. Gece 04.30’da cesedin yanına gittik ve Burhanettin çapa ile cesedin üzerini örttü" dedi. Karabulut daha sonra 2 oğlu ile birlikte giderek kayıp ihbarında bulunduklarını söyleyip, korktukları için ise olayı polise anlatamadıklarını belirtti. "Korktuğum için sessiz kaldım" Sanık Mert Ataş ise ifadesinde, cinayetin işlendiği gün aşağı indiğinde, "Babamın elleri arkadan bağlıydı, boğazında ip vardı. Hareketsizdi. Evden çıkarılırken yardım etmek zorunda kaldım. Emniyete gidip her şeyi anlatmak istedim ama Burhanettin’ten annem ve kardeşlerime zarar gelir diye korktum" dedi. "Korkudan müdahale edemedim" Sanıklardan Durkadın Karabulut ise, "Ben cinayeti gördüm. Burhanettin önce Şaban’a sopayla vurdu, sonra cebinden çıkardığı iple boğarak öldürdü. Bağırsaydım beni de öldürürdü diye korktum, bir şey yapamadım" şeklinde konuştu. Burhanettin Öztürk suçlamaları reddetti Sanık Burhanettin Öztürk ise cinayetle bir ilgisi olmadığını savunarak, "Emine ile 2006 yılından beri ilişkimiz var. Olay günü onlar kahvaltı yaparken evde 2 bardak çay içtim. Sonra ben evden ayrıldım" dedi. Emine ile olan ilişkileri hakkında detaylar da anlatan Öztürk, "Bana en küçük oğlan H.A’nın benden olduğunu söylüyordu. Ben DNA falan yaptırmadım. O yüzden sürekli yardımcı oluyordum. Sürekli gelip gidiyordum" ifadelerini kullandı. Seki’ye gidilmesi konusunda da bilgiler veren Öztürk, "Seki’ye eşya götürülecekti, Seki’ye eşya taşıdık. Yolda bir kez market için durduk başka durmadık. Ceset görmedim. Cinayet ile hiçbir alakam yok. Bana iftira atılıyor" dedi. Mahkeme, Emine Karabulut, Mert Ataş, Burhanettin Öztürk’ün tutukluluk hallerinin, Durkadın Karabulut’un adli kontrol şartının devamına karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.