POLİTİKA - 13 Mayıs 2022 Cuma 19:53

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ' Kalabalıklar içinde yalnız da kalsak mücadeleyi vereceğiz'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: ' Kalabalıklar içinde yalnız da kalsak mücadeleyi vereceğiz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Asırlar geçse de maalesef bu ülkenin gündemi ve tarafları hiç değişmiyor. Dün de kendi bencil hesapları için ülkeyi ve milleti ateşe atmaktan, tarihini ve kültürünü hiçe saymaktan çekinmeyenler vardı değerli kardeşlerim, bu günde aynı yoldan giden kifayetsiz muhterisler var. Elbette üstadın her dediği dokunulmaz, tartışılmaz değildir” dedi.

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Asırlar geçse de maalesef bu ülkenin gündemi ve tarafları hiç değişmiyor. Dün de kendi bencil hesapları için ülkeyi ve milleti ateşe atmaktan, tarihini ve kültürünü hiçe saymaktan çekinmeyenler vardı değerli kardeşlerim, bu günde aynı yoldan giden kifayetsiz muhterisler var. Elbette üstadın her dediği dokunulmaz, tartışılmaz değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı'nın düzenlediği Bir Şiir Bir Hayat-Zindandan Mehmed'e Mektup Sergisi'nin açılış törenine katıldı. Serginin açılış töreninde konuşan Erdoğan, “Vefat günü olan 26 Mayıs’ta ikindi namazını müteakip Ayasofya Camii'nde hatim duası yapılacak. Üstat verdiği bir konferansta Ayasofya için şöyle diyordu, ‘Ayasofya açılacak, hem de öylesine açılacak ki kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi içinden fırlayacak. Öylesine açılacak ki bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları onun mahzenlerinde ele geçirilecek.’ Hamdolsun Ayasofya tam da üstadın dediği şekilde açıldı. Kendisinin ardından okunan hatmin duasının orada yapılacak olması da manevi kurtuluş savaşının bütün meselelerinin çıktığı yer diye tarif ettiği, bu ulu mabedin asli misyonuna dönüşünün işaretidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ' Kalabalıklar içinde yalnız da kalsak mücadeleyi vereceğiz'

“Necip Fazıl bu millete kimsenin icazetine, inayetine muhtaç olmadan ruh kökünden aldığı kuvvetle var olacağını gösterdi”

Necip Fazıl Kısakürek denilince ilk akla onun şairliğinin geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiç şüphesiz Necip Fazıl Kısakürek deyince önce onun şairliği geliyor. Kendisi herhangi bir şair olmanın ötesinde şairlerin sultanıydı. Bunun yanında emsalsiz bir hatipti. Evlere, kahvehanelere, konferans salonlarına sığmayan bir mücadelenin öncüsüydü. Mutlak hakikati ararken gösterdiği merakı, cesareti, gayreti, azmiyle yaşadığı zamanın karanlıklarını aydınlatan haberiydi. Mazi ile köprülerin atıldığı bir zamanda kitapları, makaleleri, piyesleri, hitabetiyle kabalıkların ve kalabalıkların karşısına çıkmıştı. İnsanların gönül tellerini titreten, kitleleri peşinden sürükleyen yazıları ve sözleriyle aralarında bizim de bulunduğumuz nice nesillerin hayatını etkilemiştir. Mesele hancı yolcu meselesi, biz de bu meselelerde yolcuyuz. Bu handan geçerken bırakacağımız eserler önemli. Üstat bütün dahiler gibi anlaşılması ve anlatılması son derece zor bir sanatkardı. Onun zekası fikrin dehlizlerinde öyle bir deveran ederdi ki ardından yetişmek mümkün değildi. Kendi iç dünyasında kurduğu dengelere, bilmecelere ve yaşadığı derin ızdıraplara ancak kaleme ve kelama döktüğü kadarıyla muhteri olabilirdiniz. Edebiyatın bütün sahalarında eserler vermiş olmakla birlikte tarih alanında yazdıkları geç kalmış bir hesaplaşmanın vasıtasıydı. Silinmiş, unutturulmuş, çarpıtılmış, hatta ters yüz edilmiş bir tarihi asli haline döndürmek gibi çetin bir vazifeye talip olmuştur. Osmanlı ile Cumhuriyet Türkiye’si ile tek parti dönemiyle toplumla ve siyasetle ilgili hakikatleri korkusuzca dile getirdi. Önünde hayatını dilediği gibi yaşayabileceği imkanı olduğu halde o zorluğu, çileyi seçti. Davası uğruna bedel ödemekten hiç kaçmadı. Yaşadığı onca mağduriyete rağmen umudun, kurtuluşun, diriliş ruhunun kaynağı Türkiye’dir demekten bir an olsun geri durmadı. Şerefi, izzeti, güzeli ve estetiği dışarıda arayanlara daima vatan coğrafyasının tohum halinde bir çekirdek olarak gördüğü Anadolu’yu ve tarihimizi işaret etti. Batması istenen ve bunun için her türlü çaba gösterilen kadim medeniyetimizin bu topraklarda yeniden yükseleceğine inanıyordu. Eserlerinde sık sık vurguladığı Türk kavramıyla, Selçuklu'dan ve Osmanlı’dan tavazzuh ettiğimiz değerlere sahip çıkıyordu. Bilhassa 14 ve 19. asır arasında 500 yıllık devrede milletimizin yetiştirdiği büyük şahsiyetleri örnek gösteriyor, onları kendi üslubuyla tanıtıyordu. Üstadın bu heyecanlı dili ve üslubu sevenleri için numune-i imtisal olurdu. Öz yurdunda parya muamelesi gören bu millet, tarih sayfasına tekrar çıkmak için ihtiyacı olan özgüveni onun kelimelerinde buldu. Necip Fazıl bu millete kimsenin icazetine, inayetine muhtaç olmadan ruh kökünden aldığı kuvvetle var olacağını gösterdi” diye konuştu.

“Dün de kendi bencil hesapları için ülkeyi ve milleti ateşe atmaktan çekinmeyenler vardı, bu günde aynı yoldan giden kifayetsiz muhterisler var”

“Üstadın en önemli sermayesi samimiyeti, en büyük şiarı sahiciliğiydi” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şiirin gücüne eserlerin kalibresine rağmen baskılara boyun eğmediği, aydın zorbalığına teslim olmadığı için gerici, süper mürşit gibi aşağılamalara maruz kaldı. O günlerin bazı gazeteleri üstadın yazılarından dolayı üstadın mahkemeye çıkışını adeta bir kutlama gibi müjde edasıyla manşetten duyurdu. Aynı dönemin bazı gazetecileri ise fikirle, kalemle, kelamla bileğini bükemediği Necip Fazıl’ı hakaretlerle alt etmeye çalıştılar. Karşılarında bütün bu saldırılarına yalnızca şiirleriyle cevap veren bir Necip Fazıl var. Onu tarihi gömmek isteyenlerin bu gün esamisi bile okunmazken, üstat aramızda yaşamayı Allah’a hamdolsun sürdürüyor. Üstadın eserleri bizim neslimizle birlikte gençlerimizin yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Kalemini davasının kılıcı yapanla, kökü dışarıda ideolojilerin maşalığından başka vasfı olmayanın arasındaki fark işte budur. Necip Fazıl bu günkü Türkiye’yi anlamak için önce Sultan Abdülhamid’in anlaşılması gerektiğine inanıyordu. Bu yaklaşımı da 'Marifet büyük kısmı kursaktan dolma uydurmalarla Abdülhamid’i konuşturmakta değil, onun hakkında konuşabilmekte' diyerek farklı bir boyuta taşıyordu. En önemli eserlerinden olan Ulu Hakan kitabı, bir tarih edebiyat ürünü olmaktan ziyade ortaya koyulmuş bir dava manifestosuydu. Ülkemizde bunca yıl sonra hala Sultan Abdülhamid’e dil uzatanların, onunla hesaplaşmak isteyenlerin olduğunu gördükçe üstadın tespitleri ve hassasiyetinin doğruluğunu tekrar tekrar anlıyoruz. Asırlar geçse de maalesef bu ülkenin gündemi ve tarafları hiç değişmiyor. Dün de kendi bencil hesapları için ülkeyi ve milleti ateşe atmaktan, tarihini ve kültürünü hiçe saymaktan çekinmeyenler vardı değerli kardeşlerim, bu günde aynı yoldan giden kifayetsiz muhterisler var. Elbette üstadın her dediği dokunulmaz, tartışılmaz değildir” ifadelerini kullandı.

“Necip Fazıl'ı okuyup anlamak, ruhu ve manasıyla sürekli daha ileriye taşımak hepimizin boynunun borcudur”

Necip Fazıl Kısakürek’in hayatında zorluklar yaşadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Osmanlı'nın yıkılışına ve cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik etmiş, tek parti devrinin tüm zorbalıklarını iliklerine kadar yaşamış, tasavvuf kapısından girerek yeni bir dünya ile tanışmış. Ülkedeki bütün fikir hareketlerinde bizzat bulunmuş. Devrinin sınamalarından geçmiş bir ismin kendi iç yolculuğunun zorlu geçmesi kadar tabi bir şey yoktur. Üstadın kendisiyle ilgili pek çok tanımlamayı art arda sıraladıktan sonra işaret ettiği en önemli husus fikir namusudur. Üstadın fikir namusuyla beslediği ruhun milletimizin ufkunu aydınlattığı, heyecanını harekete geçirdiği, bilincini güçlendirdiği bir gerçektir. Bu besleyici damara, ateşleyici damara, bu itici lokomotife her dönem ihtiyacımız vardı. En çok içinden geçtiğimiz şu süreçte ihtiyacımız var. Bunun için Necip Fazıl'ı okuyup anlamak, onun açtığı yolu, yükselttiği dava bayrağını, ruhu ve manasıyla sürekli daha ileriye taşımak hepimizin boynunun borcudur. Fikir dünyası çoraklaşmış, ruh dünyası daralmış, heyecanı körelmiş, azmi kırılmış bir milletin ne büyük davaları taşımaya ne de kendine güçlü bir gelecek inşa etmeye takati yeter. Dünyadaki şartların zorluğu, ülkedeki entelektüel iklimin bunaltıcılığı, bireysel sıkıntılarımızın ağırlığı, hiçbirimiz için bu mücadeleden geri kalma bahanesi olamaz. Siyasette, fikirde, hayatın her alanında tek başımıza da olsak, kalabalıklarda yalnız da kalsak bu mücadeleyi vermekle mükellefiz. Zafere ulaşırsak ne ala, ulaşamazsak bile mücadelenin bizatihi kendisi biz faniler için en büyük şeref payesidir. Hatırlarsanız nice büyüğümüz ömrünü Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasına adamıştı. Bu mücadelenin sonunu göremeden ölüp giden nice isimler oldu. Ama onların verdiği mücadelenin izini takip ederek, onların açtığı yolda ilerleyerek işte bu gün Fatih Sultan Mehmet Han’ın emanetini yeniden gediğine koyduk. Üstadın ve diğer büyüklerimizin hayatlarını adadıkları davaların neticelerini de birer birer görmeyi de sürdüreceğiz. Biz neysek bizden sonraki nesiller bunu sağlayacaktır” şeklinde konuştu.

Yunus Emre Şeker

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te esrarengiz patlama sesi korku ve paniğe neden oldu Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin eden patlama sesi ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatılırken boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durulduğu öğrenildi. Olay, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde meydana geldi. İddiaya göre, özellikle bölgedeki kırsal Gökçeli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar bir anda çok yüksek bir patlama sesi duydu. Duydukları sesle korku ve panik yaşayan vatandaşlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine sesin duyulduğu bölgelere jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ölen ya da yaralanan kimsenin olmadığı olay sonrası patlama sesinin kaynağı ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatıldı. Olayla ilgili çalışma yapan ekiplerin boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi. Korku ve panik yaşayan vatandaşlar o anları anlattı Yaşadıkları korku ve paniği anlatan Çapan Köse ve Adil Yılmaz isimli vatandaşlar, önce kısa süreli keskin bir ışık gördüklerini sonrasında ise şiddetli bir patlama sesiyle irkildiklerini söyledi. Vatandaşlar, Suriye’ye yakın olduklarını ve oradan bir şey düşme ihtimalinin akıllarına geldiğini de ifade etti. Konu ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.