POLİTİKA - 20 Ekim 2019 Pazar 19:35

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Ortak bildiriye uyulmazsa 120 saat bittiği anda harekata devam ederiz'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Ortak bildiriye uyulmazsa 120 saat bittiği anda harekata devam ederiz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ile yapılan ortak mutabakata ilişkin, “Şu anda 13 maddelik ortak bildirinin 120 saatlik bir süreci var. Bunu yarıdan fazlası geride kaldı. Buna uyulduğu takdirde ne ala. Uyulmadığı takdirde, 120 saat bittiği anda biz tekrar Barış Pınarı Harekatı’nı aynen bırakılan yerden devam ettiririz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Maltepe Orhangazi Şehir Parkı’nda düzenlenen 11. Rize Tanıtım Günleri’ne katıldı. Hemşerileriyle buluşmanın mutluluğunu yaşadığını dile getiren Erdoğan, “Bugün bir kez daha siz değerli hemşerilerimle, sizlerle kucaklaşmanın bahtiyarlığı içerisindeyim. Yaklaşık 2 ay önce Rize’deydik. Rizeli kardeşlerimize 31 Mart belediye seçimlerinde partimize verdikleri rekor destek için teşekkür ediyorum. Seçimlerde şampiyon olmak artık bir Rize klasiği haline geldi. Daha önceki seçimlerde olduğu gibi 31 Mart’ta da Rize yüzde 73’le Türkiye birincisi olarak AK Parti’yi zirveye taşıdı. Bu ziyaretimizde ayrıca toplam yatırım tutarı 1 milyar 103 milyon lirayı bulan 28 adet projenin de toplu açılış töreni gerçekleştirdik. Tekrar Rize’mize hayırlı olmasını diliyorum. 11. Rize Günleri vesilesiyle bu güzel İstanbul akşamında bizleri bir araya getiren Rize Dernekler Federasyonu RİDEF’e de ayrıca teşekkür ediyorum” dedi.

“Elbette 81 vilayetimizin her biri kıymetlidir, her biri değerlidir, bir başka güzeldir” diyerek sözlerine devam eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Mukaddes vatan toprağının her bir karışının gönlümüzün başköşesinde yeri vardır. 40 yıllık siyasi hayatımızda asla bölgecilik yapmadık, hiçbir ayrıma gitmedik. 780 bin kilometrekarenin tamamına aynı nazarla baktık. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni demeden Türkiye’nin renklerini aynı samimiyetle kucakladık. 82 milyonun her bir ferdine aynı şevkle hizmet ettik. Çünkü yaratılarını, yaratandan ötürü sevdik. Ana yurdum, baba ocağım Rize’nin kalbimizdeki yeri her zaman farklı oldu. Rize bize daima yoldaşlık etti. Rizeli hemşerilerim siyasi hayatımızın hiçbir döneminde bizi yalnız bırakmadı. 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğumuzda yanımızda sizler vardınız. 2001 yılında AK Parti’yi kurarken, 2002 senesinde iktidara yürürken Allah’ın yardımını ve sizlerin desteğini daima üzerimizde hissettik. 17 yıldır nice başarılara birlikte imza attık, nice badireleri yine beraber aştık. Hayatımın her safhasında siz hemşerilerimin dualarını yanımda buldum. Bugün de aynı duygularla dolup taşıyorum. Sizlerden hayır dualarınızı talep ediyorum. Bu can bu tende olduğu sürece Rize’yi sevmeyi, Rizeli hemşerilerimizle iftihar etmeyi sürdüreceğiz. Rize’den, sizlerden aldığımız cesaretle, bu güne kadar olduğu gibi 81 ilimizin her birine, 82 milyon vatandaşımızın her birine hizmet götüreceğiz. Ülkemizi hedefleriyle ve hayalleriyle mutlaka buluşturacağız. Türkiye’nin ve Türk milletinin başını daima dik tutacağız. Tarihi şanlı zaferlerle dolu bu necip milleti dünya siyaset sahnesinde asla hayal kırıklığına uğratmayacağız. Rengini şehitlerimizin kanından alan al bayrağımızı daha büyük bir gururla dalgalandıracağız. Bağımsızlığımızın timsali olan ezanlarımızı daha gür bir nidayla okuyacağız. Her karışında şehitlerimizin yattığı vatanımızı daha çok seveceğiz. Kardeşlik türkülerimizi daha büyük bir coşkuyla söyleyeceğiz. İstikbalimizin teminatı olan Rabia’mıza daha çok sarılacağız. Tek millet diyeceğiz, tek bayrak diyeceğiz, tek vatan diyeceğiz, tek devlet diyeceğiz. 82 milyon bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız ve Türkiye olacağız” şeklinde konuştu.

Rizeliler atmaca gibi atak, Karadeniz gibi kabına sığmayan insanlar olduğunu ifade eden Erdoğan, “Benim hemşerilerim aynı zamanda son derece zeki ve esprilidir. Rize Günleri’nin bu seneki temasında o ince zekasına, pratikliğine bir kez daha şahit oluyoruz. ‘Bırakalım sigarayı, içelim Rize çayını.’ Ama bugün burada bir karar vermemiz lazım. Bu mereti bırakalım. Kendi kendimize zarar veriyoruz. Yazık, günahtır. Hem kasaya, hem keseye, hem vücuda yazıktır günahtır. Bu israf. Bir cumhurbaşkanı olarak sevdiklerime diyorum ki, inanın bu haramdır. Diyanet İşleri Başkanımız da söyledi, haramdır dedi. Niye? Kasaya, emaneti ilahi olan bu vücuda zararı var. Doktorlar da burada. Öyleyse haramdır. Kimi biz zenginleştiriyoruz? O malumlar var ya. Adamlar geliyorlar bize, elektronik sigara. Sigaranın elektroniği mi olur? Onun için bizden özellikle yer istiyorlar, müsaade istiyorlar. Vermedim. Vermem. Marka olarak da söyleyeyim, radyo değil. Sigaranın da Philips’i var. Ve bunlar Türkiye’ye yatırım yapacaklarmış. Adını da böyle koyuyorlar. O yatırımı gidin siz başka bir yerde yapın. Ama şimdi ne yapıyorlar, kaçak olarak bunu ülkeme sokuyorlar. Ticaret Bakanıma da söylüyorum. Bunları asla ülkemize sokmayacağız. Çünkü bunlar benim vatandaşımı zehirleyerek zengin oluyorlar. Bunlara fırsat vermeyeceğiz. Asla müsaade etmeyeceğiz. Ne olur, baylar bayanlar, içmeyin bu sigarayı. İlla bir şey içecekseniz işte size çay. Hem sağlıklı nesiller yetiştirme hedefimize, hem de ülkemizin stratejik bir ürününe sahip çıkalım” dedi.

“Sigarada tek tip paket uygulamasına geçiyoruz”

Sigara ve bağımlılık yapan diğer tütün ürünleriyle yapılan etkili mücadeleye değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 17 yılda bu alanda gerçekten tarihi nitelikte adımlar attık. Önce ‘dumansız hayat’ sloganıyla sigarayla gerçek anlamda mücadeleyi biz başlattık. Dünya Sağlık Örgütü de bundan dolayı bana bir ödül verdi. ‘Hayat sigarasız güzel şiarıyla’ yürüttüğümüz bu mücadelede milletimizin tüm kesimlerinin desteğini aldık. Düzenlediğimiz kampanyalarla her şeyden önce sigaraya ve zararlı alışkanlıklara yönelik bakış açısını değiştirdik. Artık herkes sigaraya özenilmesi gereken bir alışkanlık olarak değil, çok ciddi sağlık problemlerine yol açan bir bela olarak bakıyor. Her yerde ve ortamda sigara içme özgürlüğü yerine bireylerin temiz hava soluma hakkından bahsediliyor. Bir dönem ülkemizde hatırlayın otobüslerde, uçaklarda, devlet dairelerinde, kapalı alanların hepsinde rahatça sigara içilebildiğini düşündüğünüzde, elde edilen başarının değeri daha iyi anlaşılacaktır. Şu anda dünyada öyle bir konuma geldik ki. Bakıyorsunuz caddenin bir kenarındaki kaldırımlarda sigara yasak, bir diğer tarafta serbest bırakıyorlar. Şu anda Almanya’da bu tartışılıyor, her iki tarafında da yasak, bu konuşuluyor. Niye? Her şey ortada da onun için. Geçen sene yürürlüğe giren yasayla reklamlar, sinema ve tiyatro salonlarında sergilenen eserlerde, internet ve topluma açık ortamlarda tütün ürünlerinin ve görüntülerinin kullanılmasını yasakladık. Eğitim, sağlık ve sor tesislerinde sigara satışını da men ettik. Şimdi tek tip paket uygulamasına geçiyoruz. Artık sigara paketlerinin üzerinde ilgi çekici, özendirici hiçbir unsurun olmasına müsaade etmeyeceğiz" dedi.

"Açık alan yerine açık sınırlanmış alan tarifi üzerinde çalışıyoruz"

Açık alan yerine, açık sınırlanmış alan tarifi üzerinde çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yurtdışında oldukça yaygın olan ve duman odaları diye tarif edilen sigara içme ortamlarını biz de devreye alacağız. Tütünle mücadelemizi geri çekmeden, geri adım atmadan, asla rehavete düşmeden, kararlılıkla sürdürmemiz gerekiyor. Çünkü mücadele zayıfladığında kullanım oranlarının maalesef tekrar arttığını görüyoruz. Bakınız dünya genelinde, günde 20 bin kişi başta akciğer kanseri olmak üzere sigaraya bağlı hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Ülkemizde her sene binlerce kardeşimizi sigaraya kurban veriyoruz. Devlet olarak tek bir insanımızın dahi sigara illetinin pençesine düşmesine seyirci kalamayız. Bu süreçte gönüllü kuruluşlarımızın, ailelerimizin, üniversitelerimizin, gençlerimizin kendilerine rol model gördüğü sanatçı ve sporcularımızın bize destek olması çok ama çok önemli. Devlet ne kadar kararlı olursa olsun, sivil toplumun omuz vermediği bir mücadelenin başarılı olma şansı yoktur. Bunun için Türkiye Cumhurbaşkanı olarak muhalefet partilerimizden meslek odalarımıza, esnafımızdan diğer tüm kurum ve kuruluşlara toplumumuzun tüm kesimlerini bize yardımcı olmaya çağırıyorum. Gelin, bu mücadeleyi beraberce yürütelim. Gelin, insanımızı tütün illetinden beraberce kurtaralım. Ben Rize Dernekleri Federasyonu’na sigarayla mücadeleye öncülük ettiği için teşekkür ediyorum. Diğer dernek, vakıf ve federasyonlardan da bu meselede aynı dirayetli tavrı bekliyorum” dedi.

“Çay üretiminde ilk sıralarda olan Türkiye’nin artık bu ürününü markalaştıran ülkeler arasında yerini almalı”

Rize çayının marka olması için çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı , “Tadıyla, rengiyle, sohbetlerimizin ayrılmaz bir parçası, yeni dostlukların vesilesi olan çay, bizim kültürümüzde bambaşka bir yere sahiptir. Bir bardak çayın birlikte yudumlandığı mekanlar, muhabbetin, kardeşliğin, huzurun ve barışın tesis edildiği yerlerdir. Doğu Karadeniz bölgemizi adeta yemyeşil bir halı gibi kuşatan çay, ülkemiz için buğday, incir, fındık gibi son derece stratejik bir üründür. Dünyanın pek çok yerinde çoğu yerinde gastronomi turizmiyle beraber çay kültürünün de yaygınlaştığını görüyoruz. Şimdi Ayder’i inşallah farklı bir yere taşıyacağız. Ama süratle. Zaman kaybına tahammülümüz yok. Çay üretiminde ilk sıralarda olan Türkiye’nin artık bu ürününü markalaştıran ülkeler arasında yerini alması gerekiyor. Gelişmiş devletler, üreticisi oldukları ürünler yanında, üretmedikleri pek çok ürünü de markalaştırarak dış ticarette çok ciddi kazançlar sağlıyor. Bu manzara çayda da geçerlidir. Bugün çay üreticisi olmayan birçok ülke, pazarı kontrol ederek dünyanın en meşhur çay markalarıyla anılıyor. Sektörde tahakküm kurmuş büyük batılı şirketler genellikle mahsulün üreticisinden daha çok kazanıyor. Şayet ürünlerinizi ucuza ihraç ediyor, işlenmiş halde daha pahalıya alıyorsanız bu işte büyük bir yanlışlık var demektir” ifadelerini kullandı.

“Bizim çayımız artık sadece Rize’yi değil, bütün Türkiye’yi temsil edecek küresel bir markaya dönüşmelidir”

Gündeme ilişkin çok önemli açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye son 17 yılda markalaşma anlamında da gerçekten ciddi bir mesafe almıştır. Ama her şeye rağmen geldiğimiz konumu yeterli görmüyoruz. Daha fazlasını başarabilecek ürün yelpazesine sahip olduğunuzu da biliyoruz. El attığı her işi en güzel şekilde yapan Rizeli kardeşlerimin, Rize çayı gibi bir ürünü dünya çapında bir markaya dönüştürmeleri gerekiyor. Bizim topraklarımızın mahsulü ve bizim milletimizin alın teri olan ürünler ününler başkalarının değil, ülkemizin zenginleşmesine hizmet etmelidir. Bizim çayımız artık sadece Rize’yi değil, bütün Türkiye’yi temsil edecek küresel bir markaya dönüşmelidir. Bu konuda üniversite, özel sektör ve kamu işbirliğiyle, kısa sürede hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum. Devletimizin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da sizlerin yanında olduğunu biliyorum” diye konuştu.

“Türkiye artık 17 yıl öncesinin Türkiye’si değildir” diyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Ekonomiden tarıma, savunma sanayiinden üretime, ulaşıma, ticarete, diplomasiye, siyasete kadar hamdolsun her alanda ülkemize çağ atlattık. İnsanımızın zihnine vurulan prangaları atarak parçalayarak özgüven ve cesaret sahibi olmasını sapladık. Bu millete şayet dik durursa, sağlam durursa, duvarın tuğlaları gibi birbirine kenetlenirse aşamayacağı hiçbir engelin olmadığını gösterdik. 17 yıl öncesine göre milli güvenliğine yönelik hususlarda gerektiğinde kendi kararını kendisi veren ve uygulayan bir ülkeyiz. Vatanımızın bekası, milletimizin huzuru söz konusu olduğunda kimsenin icazetini arama ihtiyacı hissetmiyoruz.”

“Bin 599 kilometrekarelik alanı örgütün zulmünden kurtardık”

9 Ekim’de başlayan Barış Pınarı Harekatı’yla, ülkemizin bu talihsiz duruşunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Erdoğan, “Türkiye’nin iradesini, yumuşak ve sert yüzünü, operasyon kabiliyetini, askeri imkan ve yeteneklerini tüm dünyaya gösterdik. Silahlı kuvvetlerimizin kahramanlıkları ve Suriye Milli Ordusu’ndaki kardeşlerimizin mücadeleleriyle kısa sürede, sahada büyük bir başarıya imzayı attık. Sadece 9 gün içinde bir kısmı üst düzey, 765 teröristi etkisiz hale getirerek bin 599 kilometrekarelik alanı örgütün zulmünden kurtardık. Rasulayn ve Tel Abyad’ın da içinde olduğu toplam 111 yerleşim birimini kontrol altına aldık. Bölgede yaşayan kardeşlerimizin herhangi bir sıkıntı yaşamaması için başta gıda, sağlık ve güvenlik olmak üzere gereken tüm önlemleri alıyoruz. Kızılay’ımız, AFAD’ımız, Sağlık Bakanlığı’mız ve sivil toplum kuruluşlarımız yardım çalışmalarına başladı” dedi.

Bu süreçte 5 asker, 20 sivil ve Suriye Milli Ordusu’ndan 76 kişinin harekatta çıkan çatışmalarda şehit olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vesileyle bir kez daha tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Ama biz bir şeyi biliyoruz. ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler. Ancak siz bilemezsiniz. Şehitlerimizin yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralılarımızın her birine Rabbimden acil şifalar temenni ediyorum. Harekatın ilk gününden itibaren yek vücut olarak güvenlik güçlerimizin yanında dimdik duran aziz milletime de şükranlarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda 13 maddelik ortak bildirinin 120 saatlik bir süreci var. Bunu yarıdan fazlası geride kaldı. Buna uyulduğu takdirde ne ala. Uyulmadığı takdirde, 120 saat bittiği anda biz tekrar Barış Pınarı Harekatı’nı aynen bırakılan yerden devam ettiririz. Bunu Sayın Trump’ın gönderdiği heyete zaten söyledim. Diğer Avrupa Birliği üyesi ülkelere aynen söyledim. Bunun yanında, Salı günü Soçi’deyiz. Sayın Putin’le de bunları tekrar konuşacağız. Attığımız bu adımların hepsi de sadece topraklarımız korumaya yöneliktir. Teröristlerin bize taciz atışlarına karşıdır ve kendi evlatlarımızı korurken, teröre karşı da bir mücadelenin adımıdır.

Dünya teröre karşı mücadele vermiyor. Lafa geldiği zaman veriyor. Türkiye verdiği zaman niye rahatsız oluyorsunuz? Bu mücadeleyi vereceğiz. Bölücü terör örgütünün yandaşları dışında tüm Türkiye bu kritik dönemde gerçekten alkışlanacak bir dayanışma sergilemiştir. Ülkemiz Barış Pınarı Harekatı’yla Suriye sınırımızda kurulmaya çalışılan terör koridoruna öldürücü darbeyi indirmiştir. Bunun yanında harekat, bölgemize yönelik emperyalist senaryoları da darmadağın etmiştir. Böylece ülkemiz hem kendi güvenliği, hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına alacak hayati önemde bir adım atmıştır.

Anlaşmaya uyulmazsa harekata devam ederiz

Perşembe günü ABD ile vardığımız mutabakat ise sahadaki başarımızın diploması masasına bir yansımasından ibarettir. Güvenli bölge ilan ettiğimiz yerlerin 120 saat içerisinde tamamen boşaltılması noktasında ABD ile anlaştık. Perşembe gecesinden bu yana bu süre işliyor. İlgili birimlerimizle, sahadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. 120 saatin bitiminde şayet ABD ile anlaşmaya vardığımız hususlarda, dikkat edin terör örgütüyle anlaşmadık, ABD ile anlaştık. Burada birileri saptırma yapıyor, böyle bir şey yok. Kuzeyden güneye 32 kilometre, Irak sınırından Cerablus’a 444 kilometre, burası bizim güvenlik bölgemizdir. Bu güvenlik bölgesini biz koruma altına alacağız. Dersimizi çalıştık. Planlarımız tamam. Projelerimiz tamam, adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Kimsenin gözünün yaşına bakmayacak, son teröristi bölgeden temizleyene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.

“Suriye, 8 yıldır hasretini çektiği huzur ve istikrar ortamına kavuşacaktır”

Sabah saatlerinde İngiltere Başbakanı ile yaptığı görüşmeyle ilgili bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sabah İngiltere Başbakanı Sayın Boris Johnson ile de bunları konuştuk. Dedik ki, ‘Bizi anlayın, teröristlerin yanında yer almayın. Biz NATO’da sizlerle beraberiz. Terör örgütleri eğer NATO’ya girdiyse ondan haberimiz yok. Lütfen bu konularda hassas olun. Ve bu mücadeleyi hep beraber vermemiz lazım. ABD’li müttefiklerimizden beklentimiz, Türkiye’ye verdikleri sözlere bu sefer bağlı kalmalarıdır. Daha önce Münbiç’te yapılan oyalama taktiklerinin ülkemize kaybettirdiği zaman ortadadır. Bu tarz yanlış hesapların bir daha tekrarlanmamasını istiyoruz. Türkiye olarak 17 Ekim mutabakatının Türk - Amerikan ilişkilerinde yeni bir sıçrama tahtası olmasını arzu ediyoruz. İnşallah iki köklü müttefike yaraşır şekilde iş birliğimizi ticaretten terörle mücadeleye kadar her alanda daha da güçlendireceğiz. Artık sorunlara değil, her iki ülkenin de menfaatine olan pozitif gündemlere odaklanmayı istiyoruz. İnşallah önümüzdeki süreç hem Suriye, hem Türk - Amerika ilişkileri, hem de terörle mücadele bağlamında yeni bir dönemin müjdecisi olacaktır. Rusya Federasyonu ve diğer ortaklarımızla atacağımız ortak adımlarla Suriye, 8 yıldır hasretini çektiği huzur ve istikrar ortamına kavuşacaktır. Rabbim yar ve yardımcımız olsun” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kurum’dan otobüs şoförlerine müjde: “Göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz” İBB Başkan Adayı Murat Kurum, Sancaktepe’de düzenlenen ‘Özel Halk Otobüsçüleri Sahuru’ programında vatandaşlarla bir araya geldi. Programda konuşan Kurum, “Hiç merak etmeyin, hiç üzülmeyin. 1 Nisan’dan sonra göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz. Bu Murat Kurum sözüdür. Boş yere kesilen cezaları da göreve gelir gelmez iptal edeceğiz” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan Adayı Murat Kurum, Sancaktepe’de düzenlenen ‘Özel Halk Otobüsçüleri Sahuru’ programında vatandaşlarla bir araya geldi. Programa Kurum’un yanı sıra Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, AK Parti Sancaktepe İlçe Başkanı Turgay Akpınar, Tüm Özel Halk Otobüsleri Birliği Dernek Başkan Vekili Göksal Ovacık, ÖZULAŞ Başkanı Sedat Şahin, milletvekilleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda ilgiyle karşılanan Kurum vatandaşlarla hatıra fotoğrafı da çektirdi. “İstanbul’daki otobüs sayısı, vatandaşımızın mevcut talebine istese de yetmiyor” Programda konuşan İBB Başkan Adayı Kurum, “Bugün İstanbul’da yaklaşık 3 bin halk otobüsümüz var. Yüzbinlerce yolcuyu taşımaya çalışıyorsunuz. İstanbul’un bu yükünü almak için çaba sarf ediyorsunuz ama her geçen gün bu yük bir kat daha artıyor. İstanbul’daki otobüs sayısı, vatandaşımızın mevcut talebine istese de yetmiyor. Biz, hem özel halk otobüsü emekçilerini hem de İstanbulluları uğraştıran değil ulaştıran İstanbul diyerek rahatlatacağız. İstanbullu kardeşlerimiz sizlere emanet. Genç kızlarımız, kadınlarımız otobüse bindiğinde saat geçse, durak evine uzaktaysa şoför kardeşlerim gerekirse evinin önüne kadar bırakacak. Bu hedef öyle sadece yatırım ve buradaki hizmetlerden müteşekkil değildir. Biz bir yandan yeni ulaşım yatırımları yaparken bir yandan da İstanbul’un trafik sorununa dair, çok önemli adımlar atacağız. Ben ulaşım sektöründeki esnafımızın sorunları için aylarca çalıştım. Bu konudaki tüm uzmanlarla esnaf odalarımızla istişare ettim” dedi. “Göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz” Otobüsçülerin yaşadığı sorunlara değinen Kurum, müjdeleri hakkında da şöyle konuştu: “Sizler, 40 yıldır yaşadığınız sorunları, dertleri şu beş yılda yaşadınız. Ücretlerinizi iki ay geç aldığınızı biliyorum. Çok büyük mağduriyetler yaşıyorsunuz. 2023 zammını hala alamadınız. Her bir özel halk otobüsümüzün 1 milyon TL alacağı var. Alamadığınız ödemelerinizden dolayı araçlarınıza bakım yapmakta zorlanıyorsunuz. Vatandaşlarımızı taşımak için gereken her türlü fedakarlığı yapıyorsunuz. Yanan ve bozulan otobüsler olduğunda mevcut İBB yönetimi bu sorunları görmezden geliyor. Sen otobüsçünün hakkını ödemezsen bu esnaf otobüsüne nasıl bakım yaptıracak. Mevcut İBB yönetimi sizin eksiklerinizle alakalı bırakın bir irade ortaya koymayı sorunları görmezden geliyor. Yetmiyor, bir de size boşu boşuna cezalar kesiyor. İETT yönetimi, ezan okunurken aracında su içip orucunu açan özel halk otobüsü şoförüne neden ceza keser? Eğer kötü niyetliyseniz, eğer bu milleti sevmiyorsanız elbette kesersiniz. Hiç merak etmeyin, hiç üzülmeyin. 1 Nisan’dan sonra göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz. Bu Murat Kurum sözüdür. Boş yere kesilen cezaları da göreve gelir gelmez iptal edeceğiz” “Sizlere sağladığımız uygun kredilerle otobüslerimizi yenileyeceğiz” Müjdelerini saymaya devam eden Kurum, “Otobüslerinizi yenileyemediğinizi çok iyi biliyorum. Toplu taşıma kanununu ve mülkiyet probleminin çözümüyle ilgili kanunu meclise bu kardeşiniz taşıdı. Bu konunun takibini yapacağız ve mülkiyet sorununu tamamen çözeceğiz. Göreve gelir gelmez devlet bankalarımızla yapacağımız protokollerle sizlere sağladığımız uygun kredilerle otobüslerimizi yenileyeceğiz. Hem siz huzur içerisinde çalışacaksınız hem de İstanbullu kardeşlerimize en güzel hizmeti vereceğiz. İstanbul halk otobüsü bir marka olacak. İstanbul’un yollarında bozulan, yanan otobüs devri 31 Mart akşamı tamamen bitecek” diye konuştu. “İnsanımız bu seçimi, İstanbul’u yeniden emin ellere teslim etmek için çok büyük bir fırsat olarak görüyor” Seçimin iki zihniyet arasında gerçekleşeceğini belirten Kurum, “Bizim şoför esnafımız, kalenderdir. İşte sizler İstanbullunun sorunlarını dinleyen insanlarsınız. Sizlerle yaptığımız görüşmelerde de bu sorunların çözümleri hakkında konuşuyoruz. Konuştuğumuz herkesin ortak bir noktası var. İnsanımız bu seçimi, İstanbul’u yeniden emin ellere teslim etmek için çok büyük bir fırsat olarak görüyor. Nasıl öyle görmesin? Fark ortada. Milletin karşısında sadece iki taraf var. Bir tarafta afet anında tatil beldelerinde gezenler, diğer tarafta sadece Fikirtepe’de, Esenler’de bile toplam 75 bin yeni yuvayı inşa edenler var. Bir yanda kendi geleceği için İstanbul’u kaderine terk edenler, diğer tarafta Kartal Orhantepe’de, Üsküdar’da, Beykoz’da, Ümraniye’de, 39 ilçemizde şantiyelerde arı gibi çalışanlar var. Bir yanda İstanbul’a yapılan tüm büyük ulaşım yatırımlarına karşı çıkanlar var, diğer yanda havalimanını, Marmaray’ı, Avrasya Tüneli’ni yapanlar var. Bu seçimde ya sağlıksız binalarda deprem korkusuyla beklemeyi ya da kentsel dönüşümle huzur içinde yaşamayı seçeceğiz. Bu seçimde ya 5 yılda 5 bin konut bile dönüştüremeyenleri ya da asrın felaketinde 3 ayda 180 bin konutu başlatanları seçeceğiz. Bu seçimde ya milletin kaynaklarını çarçur edenleri, ya da bizim gibi İstanbul’a her alanda 350 milyar lira yatırım yapanları seçeceğiz. Ya İstanbul’un bütçesini kendi için harcayanları, ya da kenti için, harcayanları seçeceğiz. Ben inanıyorum ki İstanbullular 5 yıldır çektikleri çileyi göz önünde bulunduracaklar. Hizmetin ve eserin adresi olan AK Parti’mizi ve Cumhur İttifakı’mızı sandıkta rekor bir oyla seçecektir. Ne yazık ki, son 5 yılda İstanbulluların derdiyle dertlenen, o dertlere çare olmaya gayret eden bir başkanları olmadı. Bu kardeşiniz, sizlerle hem dert ortağı, hem de çözüm ortağı olacak, İstanbul’un dertlerine deva olacak. Esnaf dostu, emek dostu, ekmek dostu bir belediyeciliği sizlere göstermek için bundan önce nasıl gece gündüz çalıştıysak yine aynı anlayışla çalışacağız” diyerek sözlerini tamamladı. “5 yıldır bir tane kavşak yaptırmadık” İlçede yaşanan sıkıntıları dile getiren Sancaktepe Belediye Başkanı Döğücü, “En büyük sıkıntımızı İBB’nin çalışmalarımızda yaşadık. Burada 200.000 nüfusla başlayan bir ilçe süreci var. 10-15 yıllık genç bir ilçeyiz ama o kadar çok nüfus aldık, o kadar çok tercih edildik, nüfusumuz 500 bine geldi. Bu ilçemizin otobüs hatlarının mutlaka düzenlenmesi lazım. Sancaktepe’de ikamet eden tüm vatandaşımız benimle aynı fikirde. Evinden çıkıp bir mahalleden bir mahalleye giderken bile otobüs hatlarında sıkıntı çekiyor. 2-3 tane vesait değiştirmek durumunda kalıyor. Bunlar için büyükşehirle defalarca görüşmemize rağmen hiçbir ilerleme kaydedemedik. Bırakın ilerleme kaydetmeyi gerileme yaşadık. Otobüs hatları iptal ediliyor. Başka güzergahlar daha faydalı olur hatlarımızı düzenleyelim diyoruz ses yok. Gelin yeni hatlar düzenleyelim, Sancaktepe artık kocaman bir ilçe oldu, bunların yeniden planlanması lazım diyoruz ses yok. Bırakın ses vermeyi duraklara giden vatandaşlar mevcut hatlardaki otobüsleri saatlerce bekliyor. Ulaşımda defalarca söylememize rağmen 5 yıldır bir tane kavşak yaptırmadık. 5 yıl önce bu sorunu görmüş kavşaklarımızı, otopark yerlerimizi, projelerimizi belirlememize rağmen bu konularda da hiçbir gelişme ve ilçemize herhangi bir hizmet alamadık. Bir büyükşehir sadece süt dağıtmasıyla övünemez. Biz ilçeleri zaten Sayın Cumhurbaşkanımızın başlatmış olduğu sosyal belediyecilikle mükemmel bir şekilde yönetiyoruz” ifadelerini kullandı.