POLİTİKA - 10 Şubat 2020 Pazartesi 14:21

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Yerli 5G teknolojinin altyapısını kurmadan 5G’ye geçemeyiz'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Yerli 5G teknolojinin altyapısını kurmadan 5G’ye geçemeyiz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “5G konusunda geciktiğimiz her günün ülkemize yıllara sari maliyetinin olacağını çıkarmayalım. Yerli 5G teknolojisi altyapısını kurmadan 5G’ye geçemeyiz. Bunun için tüm kurumlarımızın ve firmalarımızın etkin ve hızlı şekilde hareket etmesi şarttır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’nin açılış törenine katıldı. Burada konuşma yapan Erdoğan, bilgi ve teknolojinin dünyada en hızlı büyüyen sektörlerden biri olduğunu kaydetti.

Türkiye’de bu sektörün hacminin 17 yılda 20 milyar dolardan 132 milyar dolara yükseldiğine dikkat çeken Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:

“Sektörün ülkemizdeki yatırımları 100 milyar lirayı aştı. Mobil hizmetlerden yararlanan abone sayısı 83 milyona ulaştı. Geniş bant internet abone sayısı 77 milyonu, sabit geniş bant abone sayısı 14 milyonu, fiber abone sayısı 3,2 milyonu geride bıraktı. Bu tablodan internet erişimine imkan veren mobil tarifelerdeki fiyatların düşüşün büyük etkisi vardır. Yaklaşık 10 yıl önce mobil operatörlerimizin dakikası 11,7 kuruş olan ortalama tarife paketi bugün 1,5 kuruşa geriledi. Bir başka ifadeyle vatandaşlarımız çok daha kaliteli hizmeti bugün neredeyse 10 kat daha az ödemeyle alabiliyor. Bu sürecin devam ettirilebilmesi için altyapı yatırımlarının en etkin ve verimli şekilde yürütülmesi şart. Elektronik haberleşme altyapı bilgi sistemi içinde yürütülen çalışmaların geliştirilerek sürdürülmesiyle bunu da sağlayabileceğimize inanıyorum. Hedefimiz ülkemizde haberleşme altyapısının kapsama alanına girmeyen tek karış yer bırakmamaktır. Türkiye’nin ilk yerli ve milli baz istasyonu ULAK’ı bu amaçla ürettik. Bugün ülkemizde yaklaşık 190 bin baz istasyonu bulunuyor. ULAK’ın kullandığı baz istasyonu sayısı ise henüz bin civarındadır. Her ne kadar çeşitli operatörlerimizin verdiği 3 bin 400 adetlik bir ULAK siparişi var ise de henüz bu konuda kat etmemiz gereken çok mesafe olduğu ortadadır. Tüm mobil operatörlerimizi ülkemizin yerli ve milli baz istasyonu ULAK’ı daha etkin bir şekilde kullanmaya davet ediyorum.”

2016 yılında 4.5G ihalesini yaparken kademeli olarak yüzde 30, yüzde 40 ve yüzde 45 yerlilik şartı getirdiklerini ancak yüzde 23 ile henüz bu yerlilik oranlarının çok uzağında olduklarını belirten Erdoğan, “Önümüzde 5G süreci var. Kritik bir alan olan mobil teknolojide 5G’de daha yüksek yerlilik oranlarına ulaşmak mecburiyetindeyiz. Endüstri de hızlı bir dönüşümü beraberinde getirecek 5G akıllı şehirler akıllı ulaştırma sistemleri akıllı hastaneler gibi nice alanın temel altyapısını oluşturacaktır. Bunun için 5G’nin etkileyeceği tüm sektörlerle ilgili kapsamlı bir çalışmayı da hızlı yürütüp geleceğin teknolojisine biran önce hazır hale gelmeliyiz. 5G konusunda geciktiğimiz her günün ülkemize yıllara sari maliyetinin olacağını çıkarmayalım. Yerli 5G teknolojisi altyapısını kurmadan 5G’ye geçemeyiz. Bunun için tüm kurumlarımızın ve firmalarımızın etkin ve hızlı şekilde hareket etmesi şarttır. Geliştirdiğimiz ve güvenli hale getirdiğimiz mobil altyapı sayesinde elde ettiğimiz kazanımlardan biri de kümü hizmetlerinin önemli bir bölümünü dijital ortama taşımak olmuştur. E-devlet hizmetlerinde sağladığımız gelişme bu güçlü altyapı ile vatandaşlarımıza hizmetleri çok hızlı ve kolay ulaştırabileceğimizin en güzel ispatıdır. Bu alanda 2 yıl gibi kısa bir sürede dünyada 68’inci sıradan 53’üncü sıraya yükseldik. Bugün 5 binin üzerinde e-devlet hizmetinden yaklaşık 45 milyon vatandaşımız istifade edebiliyor” ifadelerini kullandı.

“Dijital teknolojilerin hızlı geliştiği dönemimizde bu dönüşümün güvenlik boyutu en az ülkelerin fiziki savunması kadar önemli hale gelmiştir” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin teknolojiyi sadece tüketen değil, asıl olarak tasarlayan, geliştiren, üreten ve dünyaya pazarlayan bir ülke haline gelmesini hedefliyoruz. Milli teknoloji hamlesini bunun için başlattık. Yerli ve milli yenilikçi teknolojilerin kamu başta olmak üzere ülkemizdeki tüm kurumları ve bireyleri kucaklayacak şekilde gelişmesi için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Teknolojinin insanlığa faydalı bir yüzü yanında suçu bir endüstri haline getiren yönü de vardır. Geçmişte basit amaçlar ve üst düzey yetkinlikte kişiler tarafından yapılan siber saldırılar artık devletler düzeyine kadar çıkmıştır. Bu durum siber saldırıların çok güçlü altyapı ile ve güçlü kadrolarla yürütülebilmesine, dolayısıyla hedef odaklı ve çok daha yıkıcı hale gelmesine yol açıyor. Türkiye son dönemde siber saldırılara en çok hedef olan ülkelerin başında geliyor. 2016 yılında 9 bini bulmayan ülkemize yönelik siber saldırı sayısı geçtiğimiz sene 136 bini aşmıştır. Sınırlarımızın güvenliği ne kadar önemliyse elektronik sistemlerimizin ve buralarda saklanan verilerimizin güvenliği de o derece önemlidir. Yapay zeka destekli insansız hava araçları ve robotik sistemler başta olmak üzere her türlü teknolojik ürünün hayatımızda giderek daha çok yer edineceği bir döneme girdik. Bu işin güvenlik boyutuna artık çok daha önem vermeliyiz aksi takdirde ülkemizin hem teknoloji çöplüğü haline dönüşmesine engel olamayız hem de tüm kritik sistemlerimizi başkalarının eline teslim etmiş oluruz.”

Konuşmasında, veri güvenliğinin önemine dikkat çeken Erdoğan, “Veri en az petrol kadar önemli hale geliyor. Veri güvenliğini yabancı çözümlerle sağlamaya çalışmak sınır güvenliğini yabancı askerlere emanet etmekle eş değerdir. Veri güvenliği konusundaki yerli ve milli çözüm çalışmalarını hızlandırıyoruz. Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı anlayışıyla başlattığımız çalışmalarda henüz istediğimiz yere gelemediğimiz bir gerçektir. Bunun için kamu ve özel sektöre ait veri merkezlerini mutlaka bir düzene sokmamız şarttır. İlgili kurumlarımızdan bu konudaki çalışmalarını süratle tamamlamalarını bekliyorum. Akıllı sistemlerle kullanılan saldırıları püskürtmenin özellikle yolu daha akıllı sistemleri geliştirmek ve kullandırmaktır. Siber saldırılara konvansiyonel sistemlerle karşı koymaya kalkmak kurşunu kağıtla durdurmak gibidir. Unutmamalıyız ki, artık teknolojiye hükmedenin her sisteme ve onu üreten kullanan saklayan her unsura nüfuz edebildiği bir döneme giriyoruz. Bu amaçla cumhurbaşkanlığı olarak bir bilgi ve iletişim güvenliği genelgesi yayınladık. Kurumlarımız ve kamu görevlilerimiz için bağlayıcı olan bu genelgenin tüm unsurlarıyla uygulanmasına önem veriyoruz” dedi.

Açılışı yapılan ulusal siber olaylara müdahale merkezinin yılın 365 günü, günün 24 saati kesintisiz çalışacağını sözlerine ekleyen Erdoğan, “Burada yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğimiz siber güvenlik sistemlerini kullanarak hem saldırıları engelliyor hem de önceden tedbir alıyoruz. Savunmadan iletişime, sağlıktan enerjiye, finanstan eğitime kadar tüm sektörlerdeki kritik kurum ve kuruluşlarımızda siber olaylara müdahale ekipleri oluşturduk. Şu anda bin 300 kurumumuzda yaklaşık 4 bin uzmanla siber güvenlik faaliyetleri yürütülüyor. Bu ekipler istihbarat paylaşımından güç birliğine kadar her alanda dayanışma içerisinde çalışıyor. Siber savunmada yapay zeka ve makine öğrenmesi teknikleri giderek önem kazanıyor. Ülkemize yönelik siber saldırıların pek çoğu işte bu ekipler ve uygulamalarla çoğu defa kimsenin haberi olmadan bertaraf ediliyor. Tüm bu çalışmalar sayesinde Türkiye global siber güvenlik endeksinde dünyada 20’nci, Avrupa’da 11’inci sıraya yükseldi. Almanya ,İtalya, Belçika gibi ülkelerin önünde yer aldığımız bu sıralamada daha da yukarılara tırmanmakta kararlıyız” açıklamasını yaptı.

Siber güvenlik alanında milli hassasiyetlere sahip nitelikli uzmanlar yetiştirmeyi de ihmal etmediklerini ve bu doğrultuda BTK Akademiyi kurduklarını söyleyen Erdoğan, “Eğitim dahil herhangi bir ön şart aranmaksızın tüm gençlerimize açık olan akademide siber güvenlik ve 5G teknoloji başta olmak üzere sektörün nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılamaya yönelik çalışmaları yapıyoruz. Yaptığımız siber yıldız yarışmaları ile yetenekli gençlerimizi keşfediyoruz. İnşallah ülkemizi siber güvenlikte dünya çapında bir marka haline dönüştüreceğiz. Mobil dönüşüm sürecinin en önemli unsurlarından biri de frekans kullanımının düzenlenmesi ve denetlenmesidir. Milli monitör merkezini bunun için hayata geçirdik. Bu merkezde kablosuz haberleşme sistemlerine zarar veren her türlü kaçak ve zararlı sinyalleri kaynağında tespit ederek önüne geçiyoruz” dedi.
Haberleşme alanındaki faaliyetlerin ana kaynağının uzaydaki uydular haline geldiğini kaydeden Erdoğan, “Türkiye olarak uzay faaliyetlerini güçlendiriyor ve derinleştiriyoruz. Bu amaçla Türkiye Uzay Ajansını kurduk. Uydu pozisyonları ve frekans hatlarımızla ilgili çalışmaları uluslararası kuruluşlar nezdinde yakından takip ediyoruz. Halen uzayda TÜRKSAT 3A, 4A ve 4B olmak üzere 3 haberleşme uydumuz faaliyet gösteriyor. Bu uydular 118 ülkede 3 milyar kişiye yayıncılık hizmeti verilebilmesine imkan sağlıyor. Üretimi tamamlanan TÜRKSAT 5A’yı bu yılın sonuna doğru uzaya fırlatıyoruz. TÜRKSAT 5B’yi de önümüzdeki yıl uzaya gönderiyoruz. İlk yerli haberleşme uydumuz olacak TÜRKSAT 6A’nın tasarımı tamamlandı, mühendislik çalışmaları sürüyor bunu da 2022 yılında uzaya göndermeyi planlıyoruz. Böylece Türkiye dünyada haberleşme uydusu üretebilen 10 ülkeden biri haline gelmiş olacaktır” diye konuştu.

İnternet ve teknolojinin, insanların hayatını kolaylaştıran yönünün yanında birçok tehdidi de içinde barındıran bir alan olduğuna dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İnternetin sorunlu değil sorumlu kullanımı giderek daha çok önemli hale gelmeye başladı. Teknoloji bağımlılığı bu tehditlerden sadece biridir. Günümüzde teknoloji bağımlılığı sebebiyle adeta modern kölelere dönüşen yığınlarla karşı karşıyayız. Önce gençlerde başlayan teknoloji bağımlılığının artık her kesimi kuşatıyor olmasını üzüntüyle takip ediyoruz. Halbuki biz çevremize baktığımızda modern köleler değil teknoloji bilinçli kullanan özgür bireyler görmek istiyoruz. Aynı oda içinde dahi konuşarak değil mesajla iletişim kuranların gerçek hayatla bağı giderek zayıflıyor. insanlarımızın gerçek hayatta bağlarını güçlendirecek çalışmaları desteklememiz gerekiyor. Bir başka önemli sıkıntımız siber zorbalıkların çeşitleniyor ve artıyor olmasıdır. Sosyal medya bu bakımdan tam bir çöplük, tam bir başı boş mecra haline dönüşmüştür. İnsanların taciz edildiği, dolandırıldığı, onurlarının kırıldığı, her türlü haklarının ihlal edildiği böyle bir sanal dünyaya asla teslim olmayacağız. Gerçek hayatta suç olan her şeyin internet ortamında da aynı karşılığı bulması şarttır. Ülkemizi yalan haberin, iftiranın, hakaretin, dolandırıcılığın, provokasyonların adeta bir çığ gibi toplumumuzun üzerine çöktüğü bu kabus ikliminden çıkartmakta kararlıyız. Daha 2007 yılında başbakanlığım dönemimde bu konuda gereken önlemlerin alınmasını talep etmiştik ancak aradan geçen bunca zamana rağmen henüz işe yarar bir hukuki ve teknik altyapı oluşturamadığımızı da üzüntüyle görüyoruz. Adalet ve İçişleri Bakanlıklarımızla ilgili kurumlarımızla bu çerçevede yürütülen çalışmaların süratle tamamlanmasını istiyoruz. Vatandaşlarımızı da özellikle çocuklarımızı korumak için güvenli internet hizmetlerinden daha çok faydalanmaya davet ediyorum. İnternetteki kirliliğin en önemli sebeplerinden biri ülkemizde içerik üretimi yerine sadece kopyala yapıştır mantığıyla içerik üretiminin ağırlıkta olmasındandır. Halbuki bizim gerçekten üretken kabiliyetli cevval gençlerimiz var. Gençlerimizden internetin sağladığı imkanları en iyi şekilde kullanarak doğru ve faydalı içerik üretiminde öne çıkmalarını özellikle bekliyoruz. Bu çerçevede, gençlerimizin internetten elde ettikleri bilgiyi ürüne dönüştürerek hem kendileri hem de ülkeleri için faydalı sonuçlar ortaya koyma çabalarını destekleyeceğiz. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesinde bu doğrultuda elde edeceğimiz başarıların çok büyük katkısı olacaktır. Sıkıntılarını dile getirirken elbette teknolojinin bize sağladığı kimi kritik imkanların hakkını da teslim etmemiz gerekiyor. Son dönemde yaşadığımız afetlerde bu imkanlardan faydalandık. Yıkıntıların altındaki vatandaşlarımızla kurulan cep telefonu bağlantıları ve sinyal takipleri çalışmaların hızlı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesini sağladı. Türkiye Ulusal Mobil Uyarı Sistemini hayata geçirdik. Ulusal uyarı sistemi ile gerektiğinde ülkemizdeki tüm kullanıcıların cep telefonlarına bir saat içinde mesaj gönderebilecek bir altyapı oluşturduk. Bu sistemi sadece belirli bölgelerimize, belirli illerimize, ilçelerimize göre sınırlayarak kullanabiliyoruz. Afetlerde ve her türlü acil durum hallerinde bu sistemden göndereceğimiz mesajlarla vatandaşlarımızı ikaz edebilecek, bilgilendirebilecek ve yönlendirebileceğiz. Yakında bu sistemi ülkemizdeki ilgili kurumların kullanımına açıyoruz.”

Türkiye’nin maziden atiye kurmuş olduğu köprüde dijital dünyanın çok önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Karşımızdaki hakikatlere sırtımızı dönemeyeceğimize, dünyanın akışını tersine çeviremeyeceğimize göre geleceğe bakacağız. Milletimiz tarihin her döneminde devrin yeniliklerini, gelişmelerini, bilim ve teknoloji birikimini en güzel şekilde değerlendirmeyi bilmiştir. Bugün de aynı başarıyı göstereceğimizden şüphe duymuyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde her alanda olduğu gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinde de Türkiye’yi dünyanın en önde gelen ülkeleri arasına sokacağız. Yüksek teknolojiye dayalı ürünleri tasarlayan, geliştiren, üreten ve tüm dünyaya satan bir Türkiye için hep birlikte çalışacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.

İlker Turak - Ömer Çetin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Kütahya’da "Oyunuzu hizmet ve eser siyasetinden yana kullanın" çağrısı AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay, AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu ve AK Parti Kütahya İl Genel Meclisi Adayı Muhterem Kılıç, 31 Mart’ta halka "Oyunuzu hizmet ve eser siyasetinden yana kullanın" çağrısında bulundular. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay, seçim sürecinde Kütahya merkezde 58 bin haneye ziyaret gerçekleştirdiklerini ifade etti. Önsay, "Artık pazar günü sandığa gidiyoruz. Bir seçim kampanyası sürecinin daha sonuna geldik. Bu süreçte Kütahyalı hemşehrilerimize bizlere kapılarını açtığı için teşekkür ediyoruz. Hakikaten güzel bir kampanya süreci geçirdik. Tabii AK Parti seçimden seçime kampanya yapan bir parti değil, biz 28 Mayıs günü akşam Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 31 Mart seçimleri için hazırlık yapmaya başladık. Bu süreçte, öncesinde henüz adayımız belli değilken ‘Mahallede gezek var’ programı ile 41 mahallemizde vatandaşlarımızla bir araya geldik. Dertlerini dinledik, taleplerini aldık. Sonraki süreçte 18 Ocak’ta Sayın Kamil Saraçoğlu adayımızın Cumhurbaşkanımız tarafından Kütahya AK Parti belediye başkan adayı gösterilmesinden sonra da yine sahada olmaya gayret ettik. Bu süreçte pek çok faaliyet yürüttük. ‘Mahalle Bizim Kütahya Bizim’ programımızı gerçekleştirdik. Yine 41 mahallemizde, mahallelerimizin sorunlarına hakim olduğumuzu, önceki ziyaretlerimizde o mahalleye dair beklentileri Başkanımız vatandaşlarımıza izah etti, projelerini anlattı. Bütün bu sürecin devamında yine son 10-15 günden beri Ramazan akşamlarını bir fırsat olarak görerek kapıları çalmaya devam ettik. Bütün bu süreçte toplam 58 bin hane ziyareti gerçekleştirdik. Bu tabi Kütahya için önemli bir sayı. 100 bin civarında seçmene ulaşabildiğimiz anlamına geliyor. 100 bin insana ulaşmak 58 bin kapıyı çalmak çok kolay bir süreç değil. Bu süreçte vekalet gösteren kadın kollarımıza, gençlik kollarımıza Merkez ilçedeki arkadaşlarımıza, ana kademedeki yönetim kurulu arkadaşlarıma, herkese teşekkür ediyorum. Tabi sadece 150 kişilik teşkilatımız değil, bunun dışında gönüllü olarak yine bu faaliyetlerde bize destek olan tüm gönüldaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. İnşallah hayırlısıyla pazar günü hep beraber sandıklara gidelim, reyimizi ortaya koyalım. Kütahya’mızın bundan sonraki 5 yılda ne olacağına hep birlikte karar verelim. AK Parti belediyecilik anlamında önemli bir marka. Sayın Cumhurbaşkanımızın bütün bu hareketi 1994’ten itibaren belediyecilikle başlamış bir hareket ve hakikaten önemli başarılara imza atıldı. Biz son 5 yıldan beri AK Parti olmayan bir belediye ile yaşadık. Bunun neler getirdiğini hep beraber gördük. İnşallah 31 mart günü ben inanıyorum ki Kütahyalılar Sayın Cumhurbaşkanımıza bir vefa göstereceklerdir ve yine Ak Parti’ye Sayın Cumhurbaşkanımıza, Kamil Saraçoğlu Başkanımıza destek vereceklerdir ve inşallah hep beraber bundan sonraki 2028 seçimlerine kadar Kütahya’da 3 vekilimizle, teşkilatımızla ve Belediye Başkanımız Kamil Saraçoğlu ile beraber şehrimizi büyütmeye ve geliştirmeye yönelik çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu. "Kütahyalılar demokrasinin unsurlarını yerine getiren bir yapıya sahip" AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu, 31 Mart’ta Kütahya’nın tekrar AK Belediyecilikle tanışacağını dile getirdi. Saraçoğlu, "Süreç Cumhurbaşkanımızın AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı olarak 18 Ocak’ta bizi ilan etmesiyle başladı. O günden bugüne yaklaşık 70 günlük bir süreyi geride bıraktık. 70 günlük süre boyunca biz hem hemşehrilerimizle bir araya geldik, esnaflarımızla bir araya geldik. Onları tek tek ziyaret ettik. Mahallelerimizde toplantılar gerçekleştirdik ve bu süre zarfında da biz geçmiş dönemde yaptığımız tüm projeleri halkımızla paylaştık ve yeni dönemde de hangi projeleri hayata geçireceğiz, hangi çalışmaları Kütahya’da yapacağız anlattık. Kütahya’yı daha iyi yerlere götürmenin gayreti içerisinde olacağımızın sözlerini verdik. Tabii ki geçmişte yaptığımız projelerimizi gelecekte yapacağımızın teminatı olarak gösterdik. Bu süreçte tüm hemşehrilerimize çok teşekkür ediyoruz. Artık seçim çalışmalarımızı noktalıyoruz. Bundan sonra 31 Mart’ta İnşallah tüm Kütahyalı seçmenlerimiz sandığa gidecek, biz susacağız onlar konuşacaklar ve tercihlerini gerçekleştirecekler. Tabi Kütahya halkı demokrasiye bağlı ve demokrasinin unsurlarını yerine getiren bir yapıya sahip. Geçmiş dönemde de belki Türkiye genelinde en yüksek seçime katılım oranları Kütahya’dadır. Bu dönemde de ben tüm seçmenlerimi özellikle AK Parti seçmenlerini sandığa davet ediyorum. Onlar da vatandaşlık görevlerini yapacak İnşallah 31 Mart’ta da biz tekrar AK Parti belediyeciliğini Kütahya Belediyesi’nde başlatmaya hemşehrilerimizle beraber hazır olduğumuzu dile getirmek istiyorum. Bir fetret dönemi yaşandı. Artık onun sonu geldi. İnşallah 31 Mart’ta sandıklar açılacak ve herkes bu çıkan sonuca razı olacak. Biz de hemşehrilerimizin kullanmış olduğu oyların başımızın üstünde yeri olduğunu beyan etmek istiyorum. İnşallah bu seçimi aldığımız andan itibaren de kollarımızı sıvayarak Kütahya halkına hizmetkar olmaya devam edeceğiz. Seçimlerin hem Kütahya’mıza, hem ülkemize hem de İslam coğrafyasına hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu süre zarfı boyunca, tüm teşkilatımızla beraber il teşkilatımız, Merkez ilçe teşkilatımız, Kadın Kolları, Gençlik Kollarıyla, Belediye Meclis üyelerimizle beraber, çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmadık ve bu nokta itibarıyla da tüm hemşehrilerimizle kucaklaşma imkanı bulduk. İnşallah seçimler hayırlı uğurlu olsun diyorum" ifadelerini kullandı. "31 Mart pazar günü, sadece bu yerel seçim olarak görülmemeli" AK Parti Kütahya İl Genel Meclisi Adayı Muhterem Kılıç, AK Parti’nin 22 yılda yaptıklarının bundan sonra da yapacaklarının teminatı olduğunu belirtti. Kılıç, "Adaylık süreci 2 aya yakın bir süre önce belli oldu. Biz bu adaylık sürecinden beri merkez köylerimizin hemen hemen tamamını gezdik, vatandaşlarımızla hasbihal ettik, taleplerini aldık, beraber istişareler yaptık. Köylerimize yol, su, altyapı hizmetleri konusunda neler yapılabilir, yerinde gördük, gezdik, notlarımızı aldık. Tabi, malum iki gün kaldı seçimlere. 31 Mart pazar günü, sadece bu yerel seçim olarak görülmemeli, bu seçimde belediye başkanı, belediye meclisi, il genel meclisi, muhtar ve ihtiyar heyetini seçeceğiz ama sadece bu şekilde bir seçim olarak görülmemeli. Bu yaşadığımız bölgenin ve Türkiye’mizin önümüzdeki 5 yılını kapsayacak bir geleceğimizin oylamasıdır. Geçen yıl da milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerimizi yaptık. Bu seçim daha da önem arz ediyor çünkü 5 yıl bir seçimsizlik süreci olacak ve AK Parti’mizin 22 yılda yaptığı hizmetlerin artık doruk noktasında yapılabilecek olan hizmetleri yapmamız için vatandaşımızın oylarını daha dikkatli kullanmalarını ve küçük bazı olumsuzluklara bakarak kanmamalarını dolayısıyla AK Parti’yi oylarıyla ve dualarıyla desteklemelerini talep ediyoruz. İnşallah önümüzdeki süreçte yapılması gereken, eksik kalan hizmetleri son derece gayretli bir şekilde yapacağız çünkü AK Parti’nin 22 yılda yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır ve bu şekilde bir çalışma gerçekleştireceğiz" şeklinde konuştu.
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.