POLİTİKA - 23 Ocak 2019 Çarşamba 18:23

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: 'ABD, Suriye’deki durumu kontrol altına almak için birkaç adım atmalıdır'

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun: 'ABD, Suriye’deki durumu kontrol altına almak için birkaç adım atmalıdır'

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, "ABD, Suriye’deki durumu kontrol altına almak için birkaç adım atmalıdır: Türkiye ile birlikte çalışarak Münbiç yol haritasının daha fazla gecikmeden hayata geçirilmesini sağlamalı, Amerikan güçlerinin çekilmesini Türk Silahlı Kuvvetleri ile eşgüdüm içerisinde yapmalı ve Türkiye’nin terörden etkilenen yerlerde istikrarı sağlama ve yeniden inşa faaliyetlerini desteklemelidir" dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, El Cezire haber sitesi için bir makale kaleme aldı. Altun, makalesinde, "Suriye iç savaşı, Obama yönetiminin 2015 yılında DEAŞ terör örgütüyle mücadelede YPG’yi taşeron olarak kullanma kararından itibaren Türkiye-ABD ilişkilerinde temel anlaşmazlık alanı oldu. Obama’nın Suriye’deki DEAŞ tehdidini ortadan kaldırmak için seçtiği yol, Türkiye’yi üç sebeple endişelendirdi. Öncelikle YPG, 1980’li yıllardan itibaren Türkiye’de en az 40 bin insanı katleden PKK terör örgütünün Suriye koludur. Washington, Türkiye’ye doğrudan tehdit oluşturan bu örgütü eğitip donatarak NATO müttefikinin güvenlik endişelerini ciddiye almadığı mesajını verdi. İlaveten ABD, YPG gibi bir terör örgütüne destek vererek farkında olmadan bölgede faaliyet gösteren ılımlı Özgür Suriye Ordusu gibi meşru aktörler ile yasa dışı unsurlar arasındaki çizgiyi flulaştırdı. Son olarak, ABD’nin uyguladığı plan stratejik anlamda hatalıydı. Zira Washington, sürecin hiçbir aşamasında aşırı sol, sosyalist bir ideolojiye bağlı olan YPG’nin sadakatinden emin olamadı. Bu sebeplerle, ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz günlerde Amerikan askerlerini Suriye’den çekme ve ülkesinin YPG terör örgütüyle işbirliğini sonlandırma kararı, Türkiye tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Öte yandan Trump yönetiminin kimi kesimler tarafından büyük bir hata yapmakla ve ABD’nin Suriye sahasındaki kazanımlarını geri çevirmekle itham edildiğini görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Üç temel yanılgı 

Trump yönetiminin Suriye’den çekilme kararına yönelik eleştirilerin, üç temel yanılgının üzerine inşa edildiğine dikkat çeken Altun, "Bunlardan ilki, YPG’nin, Suriye’nin kuzeydoğusunda her zaman hakim güç olduğu yanılgısıdır. Esasen örgüt, Suriye iç savaşının ilk aşamalarında bu bölgelerin kontrolünü zorla ele geçirmiş ve Washington’un askeri yardımları sayesinde büyük bir toprak parçası üzerinde kontrol sağlamıştır. İkincisi, Türkiye’nin, ABD askerlerinin çekilmesinin ardından bölgede “Kürtleri katledeceği” yanılgısıdır. Bu iddia kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Tam aksine, bugün birçok Suriyeli Kürt, Türkiye’yi bir güvenli liman olarak görmekte; kendi ülkelerinde faaliyet gösteren örgütlerden buraya sığınmaktadır. Nitekim Türkiye, DEAŞ terör örgütünün Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği saldırılardan kaçan on binlerce Kürt, Hristiyan ve Yezidi mülteciye kapılarını açmıştır. Bugün bu mültecilerin çoğunun, YPG unsurlarından korktukları için köylerine (eğer hâlâ yerle bir edilmediyse) dönmekten çekindiklerine şahit oluyoruz. Son olarak, Trump’ın Suriye’den çekilme ve DEAŞ ile mücadele sorumluluğunu Türkiye’ye devretme planını eleştirenlerin çoğu, Ankara’yı haksız bir şekilde saldırgan bir tutum içindeymiş gibi tasvir etmektedir. Tam aksine, Türkiye’nin planlarında teröristler, savaş koşullarında PKK terör örgütünün Suriye koluna katılmak zorunda kalan ılımlı unsurlar ve yerel halk arasında kesin bir ayrım yapılmaktadır. Bizim Suriye’deki tek hedefimiz, radikalleşmenin temelinde yatan sebepleri ortadan kaldırarak DEAŞ terör örgütünün yeniden ayağa kalkmasını engellemek, savaşın yaralarını saracak fiziki ve toplumsal altyapıyı kurmak ve bu sayede vatandaşlarımıza yönelik terör saldırılarını engellemektir" dedi.

"ABD, Suriye’deki durumu kontrol altına almak için birkaç adım atmalıdır" 

Altun, makalesinin devamında şunları kaydetti: 

"Bu üç temel yanılgıya ek olarak, aralarında DEAŞ ile mücadele özel temsilcisi Brett McGurk’ün de olduğu ABD’li bazı eski yetkililerin, Trump yönetiminin Suriye politikasını Amerikan çıkarlarını değil kendi karar ve uygulamalarını savunmak için eleştirdiğini görüyoruz. Trump’ın Suriye’den çekilme kararını protesto etmek amacıyla görevinden ayrılan McGurk, son günlerde ancak YPG güdümündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin, Suriye’nin kuzeyinde önceden DEAŞ kontrolünde olan topraklarda istikrarı sağlayabileceğini iddia etti. Ancak bölgede yaşanan güncel gelişmeler, ABD vatandaşlarının vergilerinden milyarlarca dolar destek alan YPG’nin DEAŞ tehdidini ortadan kaldır(a)madığını gösteriyor. Geçtiğimiz hafta dört Amerikan vatandaşı, DEAŞ’ın üstlendiği bir intihar saldırısı sonucunda Münbiç’te hayatını kaybetti. YPG unsurları, McGurk’ün de aralarında bulunduğu ABD’li yetkililer tarafından verilen taahhütlere rağmen bu bölgeden çekilmeyi reddediyor. Pazartesi günü ise YPG’nin kalelerinden biri olan Haseke bölgesinde bulunan ABD askerleri bir bombalı araç saldırısından kılpayı kurtuldu. Amerikan askerlerine yönelik saldırılarda yaşanan ani artış, YPG’nin, DEAŞ tarafından Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen faaliyetleri durdurmadığı veya durduramadığı anlamına geliyor. ABD, Suriye’deki durumu kontrol altına almak için birkaç adım atmalıdır: Türkiye ile birlikte çalışarak Münbiç yol haritasının daha fazla gecikmeden hayata geçirilmesini sağlamalı, Amerikan güçlerinin çekilmesini Türk Silahlı Kuvvetleri ile eşgüdüm içerisinde yapmalı ve Türkiye’nin terörden etkilenen yerlerde istikrarı sağlama ve yeniden inşa faaliyetlerini desteklemelidir."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Vali Coşkun, üniversiteli gençlere kamu sektörünü anlattı Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen ‘Sektör Günleri’ adlı etkinliğin kamu sektörünü tanıtan oturumuna konuk oldu. PAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından karşılanan Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun daha sonra programın düzenlendiği Şehit Piyade Teğmen Bekir Can Kerek Konferans Salonu’nda öğrencilerle buluştu. Etkinlik, İİBF Öğretim Üyesi Maliye Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Fatih Akçay’ın kamu sektörü üzerine yaptığı sunum ile başladı. Maliyeci perspektifinden kamu sektörünün yapılanmasını anlatmak üzere bütçe yapısı itibariyle 5018 sayılı Kanun hakkında bilgiler veren bir sunum gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Akçay, sunumunda ayrıca kaymakamlık sınavları, İçişleri Bakanlığı ve bakanlığın birimleri hakkında bilgiler de verdi. Öğrencilere kamu sektörü hakkında bilgiler veren Vali Ömer Faruk Coşkun, konuşmasında kendi kariyerinden de örnekler verdi. Vali Çoşkun, “Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun olduktan sonra İçişleri Bakanlığımızın açmış olduğu Kaymakam Adaylığı sınavına girerek ve o sınavın sonucunda kaymakam adayı olarak ilk defa mesleğe atandım. Mülki İdare Amirliği mesleği olarak adlandırılıyor. Kaymakamlık mesleği bu meslek sınıfının içerisinde kaymakam adaylarımızdan başlayarak kaymakamlarımız, vali yardımcılarımız, mülkiye müfettişlerimiz ve valilerimiz bulunmakta. Bu dediğimiz pozisyonların hepsi Mülkiye İdare Amirliği mesleği sınıfını oluşturmakta ama bizim mesleğimizin esası kaymakamlıktır. Bunun da başlangıcı az önce ifade edildiği gibi İçişleri Bakanlığımızın açmış olduğu sınavlardan sonra başarı göstererek kaymakamlık adaylığına atanması ve yaklaşık 3 yıllık bir süre içerisinde değişik aşamaları olan bir adaylık sürecinden sonra tekrar bakanlığımızın yapmış olduğu yeterlilik sınavında başarı gösterdikten sonra ilçelerimize atama yapılmaktadır. Ülkemizin değişik bölgelerinde sınıflarla adlandırılan ilçelerimiz var. Bu ilçelerde kaymakam olarak görev yapan arkadaşlarımız kendi kıdemlerine ve ilçelerin sınıflarına göre ataması gerçekleştirilmektedir. Belirli süre buralarda görev yaptıktan sonra başka bir ilçeye atanabilmekte veya yine kaymakamlıkla Mülki İdare Mesleği sınıfı içerisinde eş değer görev olarak kabul edilen Vali Yardımcılığı pozisyonuna atanabilmekte veya yine Bakanlığımızın merkez teşkilatında değişik pozisyonlar var mülki idare sınıfından olup orda daire başkanlığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı gibi pozisyonlar var. Buralara da atama yapılabilmekte. Kısaca söyleyecek olursak, kaymakam adaylığı olarak başlanan bir süreç, bu süreçte yaklaşık 3 yıllık bir zaman aşımı tabi ki geçen süre ve geçirilen aşamalar içerisinde durumlar söz konusu. Bu bir vilayetimizde, valiliğimizde bir stajla başlıyor. Sonrasında bu kaymakamlık adaylığı sürecinde bir yurt dışı ayağı var. Daha çok dil öğrenmek ve bilgi görgüsünü arttırmak üzere yurt dışına gidiliyor. Yine belli bir aşamasında mülki müfettişlerimizin refakatinde görev yapılıyor. Yabancı dil kursu olabiliyor, başka kurslar oluyor. Bunlar tamamlandıktan sonra en sonunda kaymakamlık kursu dediğimiz bir kurs var. Bu kursa devam ediyorsunuz, akabinde yeterlilik sınavı var. Bu yeterlilik sınavından sonra da asil kaymakam olarak ilçelere atanılıyor. Biz kendi üzerimizden yola çıkacak olursak, yaklaşık 10 yıl kaymakamlık yaptım. Yine bizim meslek sınıfının başka bölümü olan Mülkiye Müfettişliğine atandım. Mülkiye Müfettişliği, İçişleri Bakanlığı’nın teftiş kurulunun bir üyesidir. Diğer Bakanlıklarda olduğu gibi kariyer olarak başlanan bir pozisyon değildir. Daha çok 6 yıl ve üzerinde kaymakam olarak görev yapmış olan meslektaşlarımızdan bu pozisyonlara atama yapılmaktadır. Mülkiye Müfettişlerimiz de daha çok valilikler, kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri, nüfus müdürlükleri ve içişlerini bilgilendiren İçişleri Bakanlığı’na bağlı yerlerin denetimini gerçekleştirmekte. Buralarla ilgili inceleme soruşturma gibi durumlar söz konusu olduğunda bunları icra etmekte. Mülkiye Müfettişiyken diğer bölümlere tekrar geçiş yapılabilmektedir. Türkiye’de yönetim sistemi, merkezi yönetim, sizlerin de derslerde daha çok gördüğünüz gibi ve merkezi yönetim yerel yönetimler olarak ana planda ayrılmakta. Merkezi yönetim ve taşra yönetimi var, taşra yönetimi idaresi var. Valilerimiz ve kaymakamlarımızdan daha çok merkezi yönetimin taşra idaresini temsil etmekte bu da yetki genişliği isimli esasla gerçekleşmekte. Anayasanın 126. maddesinde yetki genişliği esasına dayanan düzenleme var. Buradan yola çıkarak yine 5442 sayılı 1942 tarihli İl İdaresi Kanunu’muz var. Daha çok mesleğimizin temelini teşkil eden yetki görevleriyle ilgili ana düzenlemeleri ele alıyor. 5442 bizim hepimizin kanunu, bunun yanında ikinci mevzuatlar var tabi ki daha çok mülki idare sınıfından atanmakta. Ama istisnai görev olduğu için valilerimiz de atanabilmekte” dedi. Etkinlik, öğrencilerin kamu sektörü kariyer basamakları, Mülki İdare Amirliği hakkında yönelttiği soruların Vali Coşkun tarafından cevaplanması ile devam etti. Öğrencilerin yoğun katılım sağladığı etkinlik, Vali Ömer Faruk Coşkun’a İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Coşkun tarafından teşekkür plaketi takdim edilmesi ve hatıra fotoğrafı çekimi ile sona erdi.
Ankara Palandöken: “Konaklama fiyatlarında abartıya gidilmemeli” Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, konaklama fiyatlarında abartıya gidilmemesi uyarısını yaparak, “İnsanların yaşadığı ülkede tatil yapma şartları kolaylaşsın” dedi. Dokuz günlük bayram tatilinde otel fiyatları cep yakınca yerli turistin yurtdışına yöneldiğini belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “2024’te turizm sektöründen önemli katkılar beklerken potansiyel olarak turizm gelirimiz de artıyor. Ancak yerli turistin yurtdışına çıkarak döviz bırakmasının önüne geçilmeli. Bayram tatilinde 6,8 milyon kişi hava yolu ile seyahat etti. Döviz kurlarındaki artış ve yüksek enflasyona bağlı olarak son dönemde otel fiyatları yükseldi. Yerli turistin bu ücretlerle yurt içinde seyahat edebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bir taraftan döviz girdimiz artsın, turist kazanalım derken diğer taraftan da yerli turisti kaybetmeyelim. Bildiğiniz gibi birçok ülke ile 3-5 günlük tatillerde vize sorunu kalktı. Bu bir taraftan sevindirici ancak diğer taraftan da ülkemizden dövizin çıkması ve turizm gelirimizin azalması anlamına geliyor. Turizm Bakanlığımız tarafından iç turizmde yerli turiste teşvik mekanizmaları ile promosyonların tanınması ve bu sıkıntının giderilmesi lazım. İnsanların yaşadığı ülkede tatil yapmasının şartları kolaylaştırılmalı” diye konuştu. “2023’te 56.7 milyon turist Türkiye’yi tercih etti” Ülkemizin dövize ihtiyacı olduğu dönemde yerli turistin yurt dışına kaçmaması için formül bulunması gerektiğini söyleyen Palandöken, “Coğrafi konumu, doğal turizm kaynakları, köklü tarihsel geçmişi ve geniş mutfağı ile ülkemiz adeta bir turizm cenneti. Turizm açısından son yılların rekoru olarak nitelendirilen 2023’te 56.7 milyon turist Türkiye’yi tercih etti. Turizm geliri ise 54,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Turizmdeki başarımız ülke ekonomisi açısından sevindirici ancak Türkiye turizm açısından çok daha yüksek bir potansiyele sahip. Dört mevsimi bir arada yaşayan ve eşsiz coğrafi özelliğe sahip ülkemizin turizmdeki payını artırmalıyız. Bununla birlikte yerli turistimiz de yabancı ülkelere kaptırılmamalıyız. 2023’te ülkeden çıkış yapan ziyaretçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 11,1 artarak 57.7 milyon oldu. Çünkü yüksek döviz kuruna rağmen vatandaşın yurtdışı tatili yurtiçinde her şey dahil konseptli bir tatilden daha uyguna gelmeye başladı. Buna bir de çeşitli kampanyalar ve kapıda vize vb. gibi uygulamalar eklenince yerli turistin parası yurtdışına kaçıyor” diye konuştu. “Turizmi yılın 12 ayı canlı tutmalıyız” Turizm gelirimizi yabancı ülkelere kaptırmamak için formüller bulunması gerektiğini belirten Palandöken, “Öncelikle turizmi mevsimsellikten kurtararak yılın 12 ayı canlı tutmalıyız. Esnaf ve sanatkârlarımızın turizm gelirinden elde ettiği payı arttırarak ülke ekonomisine katkıda bulunmalıyız. Özellikle son zamanlarda trend haline gelen sağlık turizmi, gastronomi turizmi ve kültür turizmi gibi turizm alanlarından daha çok fayda sağlamalıyız. Turist sayısındaki artışı ülkemizin ve yerli üretimlerimizin tanıtımında fırsata çevirmek için yeni konseptler belirlemeliyiz. Yabancı turistler yalnızca otellerle sınırlı kalmamalı, gittikleri şehirlerin özelliklerini, yöresel ürünlerini tanımalı ve Türk insanının misafirperverliğini hissetmeli. Havaalanı, otogar ve otel gibi kalabalık noktalarda doğal güzelliklerimizin, yöresel ürünlerimizin ve yerli üretimlerimizin tanıtımını içeren broşürlerin dağıtımı zorunlu olmalı” şeklinde konuştu.
Bursa Gümüş balığının ihracat serüveni başladı İznik Gölü’nde gümüş balığı sezonu hızlandı. Yunanistan, Ukrayna ve Amerika’ya ihracatı yapılan ve bu ülkelerde işlendikten sonra cips olarak paketi 4 dolardan satışa çıkarılan gümüş balıkçılığı bu yıl bereketli başladı. İznik Gölü’nde son 25 yıldır yapılan gümüş balıkçılığında bu sezon sıcakların başlaması ile birlikte balıkçılar ağlarını İznik Gölü’ne bırakmaya başladı. 12 ay boyunca tutulması serbest olan ancak sıcak havaların başlaması ile tam anlamı ile sezonu açılan Gümüş balıkçılığı İznik Gölü’nde Orhangazi ve İznik’teki Su Ürünleri Kooperatiflerine bağlı balıkçılar tarafından yapılıyor. 5 kooperatif sezonu bereketli açtı Orhangazi, Narlıca, Göllüce, İznik ve Çakırca Su Ürünleri Kooperatifine bağlı su ürünleri kooperatifine bağlı balıkçıların İznik Gölü’ndeki Gümüş Balığı mesaileri de başlamış oldu. Sezonda toplam bin ton balığın tutulması hedeflenen bölgede bu yıl ki sezon da bereketli başlamış oldu. Orhangazi Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Zelkif Bektaş, gümüş balıkçılığı sezonunun tüm Orhangazi ve bölgeye hayırlı olmasını dileyerek, "Gümüş balığı ihraç ettiğimiz bir balık türü. Epey döviz getiren bir balık. Bu sene de bereketli, hamdolsun. Güzel bir başlangıç, inşallah sonu da iyi olacak" dedi. Zelkif Bektaş, şu anda İznik Gölü çevresinde faaliyet gösteren 5 ayrı kooperatifin yıllık bin ton gümüş balığı tutacağını belirterek, bu kooperatiflerin, Orhangazi, Narlıca, Göllüce, İznik ve Çakırca Su Ürünleri Kooperatifi olarak faaliyet gösterdiğini ifade etti. İznik yakasındaki kooperatiflerin Orhangazi kooperatiflerine oranla daha yüksek kapasiteli olduğunu da belirten Zelkif Bektaş, "Bu yıl çok bereketli bir sezon. İnşallah böyle devam eder" ifadelerini kullandı Zelkif Bektaş balığın Türkiye’de paketlenerek öncelikli olarak Yunanistan’a ihraç edildiğini hatırlatarak, "Ukrayna hatta Amerika’ya gönderen firmalar var. Bu balıklar oralarda cips haline getirilip paketlenip satışa sunuluyor. Oralarda cipsin paketinin 4 dolara satıldığını öğrendik. Geçen yıl balığın kilogram fiyatını 11-12 TL’ye veriyorduk. Maalesef beklediğimiz fiyat bu yıl yok. Bu yıl 13 TL’ye satabiliyoruz. Bu sezon 5 kooperatifin İznik Gölü’nden ortalama bin ton gümüş balığı avlayarak ihracata göndereceğini tahmin ediyoruz" diye konuştu. "Kendimiz cipse dönüştürebiliriz ama tesis lazım" Zelkif Bektaş, gümüş balığının Türkiye’de de işlenip paketlenebileceğini anlatarak, "Bunun için bizdeki tesis yetersiz kalıyor. Bunda devlet büyüklerimizden tek istediğimiz İznik Gölü bölgesinde 600-700 tonluk bir soğuk hava depo yapması. O durumda biz bunları burada paketleriz. Böylece katma değeri yüksek bir ürün elde etmiş oluruz. Daha önceleri çok söz verildi. Bursa Büyükşehir Belediyesi soğuk hava deposu yapılması için sözler verilmişti. İnşallah şimdi gelen yeni başkanlardan bunu bekliyoruz. Aynı projelerin devamı olarak İznik Gölü’nde böyle bir soğuk hava deposu yapılmasını bekliyoruz" şeklinde konuştu.
Ankara “Mahzen-30” operasyonlarında elebaşılığını Doğan Güney’in yaptığı (Yurt Dışı Firar) "Odacılar" olarak bilinen Organize Suç Örgütü çökertildi Batman merkezli 8 ilde Jandarma tarafından düzenlenen “Mahzen-30” operasyonlarında elebaşılığını Doğan Güney’in yaptığı (Yurt Dışı Firar) "Odacılar" olarak bilinen Organize Suç Örgütü çökertildi. Operasyonlarda organize suç örgütünün yöneticilerinden Yonca Onat’ın da aralarında bulunduğu 34 şüpheli yakalandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Batman merkezli 8 ilde Jandarma tarafından düzenlenen “Mahzen-30” operasyonlarında elebaşılığını Doğan Güney’in yaptığı (Yurt Dışı Firar) "Odacılar" olarak bilinen Organize Suç Örgütü çökertildiğini belirterek Operasyonlarda organize suç örgütünün yöneticilerinden Yonca Onat’ın da aralarında bulunduğu 34 şüphelinin yakalandığını kaydetti. "Aziz Milletimizin Bilmesini İsterim ki; hangi büyüklükte olursa olsun organize suç örgütlerini çökertip, adalete teslim edeceğiz. Şafak sökerken de gün batarken de operasyonlarımız devam edecek" diyen Bakan Yerlikaya operasyonla ilgili şu detayları paylaştı: "Batman Cumhuriyet Başsavcılığı, Jandarma Genel Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde; Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının desteğiyle Batman İl Jandarma Komutanlığınca yapılan çalışmalar sonucu; Batman merkezli Adana, Aydın, Mersin, Hakkâri, Van, Mardin ve İzmir’de eş zamanlı olarak düzenlenen “Mahzen-30” operasyonlarında “Bilişim sistemlerini kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu örgütlü olarak işleyen organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; Sosyal medya üzerinden sahte kiralık Bungalov ev ilanı vererek dolandırıcılık yaptıkları, mağdurlardan elde ettikleri gelirleri önce yasal bahis platformlarındaki hesaplara, daha sonra bahisten kazanılmış gibi gösterip kendi banka hesaplarına aktararak paranın izini kaybettirmeye çalıştıkları ve toplam 18 bin 635 vatandaşımızı mağdur ettikleri tespit edildi. MASAK ile koordineli yapılan çalışmalar sonucu; suçtan elde edilen mal varlığı değerlerinin aklanması kapsamında; ilk belirlemelere göre 34 milyon 530 bin TL değerinde işlem hacmine sahip, şüphelilere ait 1.283 banka hesabına el konuldu. Operasyonlarda; ruhsatsız tabanca, çok sayıda cep telefonu, sim kart, banka ve kredi kartı ile çok sayıda dijital materyale el konuldu. Batman Cumhuriyet Başsavcılığımızı ve operasyonları gerçekleştiren Kahraman Jandarmamız ile MASAK çalışanlarını tebrik ediyorum. Allah ayaklarına taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle."