DİĞER SPORLAR - 06 Kasım 2020 Cuma 16:50

Dalış eğitmeni Kürşat Öztek, sualtında yakalandığı depremi anlattı

A
A
A
Dalış eğitmeni Kürşat Öztek, sualtında yakalandığı depremi anlattı

Dalış eğitmeni Kürşat Öztek ile beraberindeki dalgıçlar Türkay Çelik ve Ender Korkmaz İzmir'de yaşanan depreme sualtında yakalandı. Kürşat Öztek, deprem anında sualtında yaşadıklarını anlattı.

İzmir’de 114 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 1035 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan 6.6 büyüklüğündeki depreme sualtında yakalanan dalış eğitmeni Kürşat Öztek, o anlarda yaşadıklarını anlattı. Merkez üssü Seferihisar açıkları olan depremde Seferihisar Ekmeksiz Koyu'nda dalış yapan Öztek, "1 saatlik yüzey beklemesinden sonra malzemelerimizi kuşandık ve ben, Ender Kormaz ve rehberimiz Türkay Çelik ile suya girdik. Suya girdiğimiz noktada dip 6 metreydi. Su altı o kadar canlıydı ki su üstüne çıkmayı hiç istemesek de yüzeye doğru çıkmaya başladık. Dalış bilgisayarları 3 metreye 5 dakika bekleme verdiği için orta suda beklemeye başladık. İlk fark ettiğim suya girerken bizi sürükleyen akıntının tamamen durmuş olmasıydı. Daha 3 dakikalık bekleme süremiz varken 4 metrede sanki tepemizden gemi geçiyormuş gibi bir ses (sanki metal bir levha sürekli bükülüyormuş gibi) ve titreşim başladı. Üçümüz ne olduğunu anlayabilmek için bir yüzeye bir birbirimize bakıyorduk. Ses ve titreşim artınca deprem olduğunu anladık. Su o kadar titreşiyordu ki sanki iç organlarımız yerinden oynuyordu. Ses ve titreşim 45 saniye kadar sürdü 10 saniye kadar ara verdi sonra daha hafif bir şekilde 20 saniye kadar tekrar oldu. Kalan 2 dakika sadece bilgisayara bakarak ve acaba yüzeye çıktığımızda ne ile karşılaşacağımızı düşünerek geçti. Tunga bottaydı ve O’na bir şey olmayacağını düşünüyordum ama eşlerimiz ve küçük oğlum Seferihisar’a dolaşmaya gideceklerdi. O iki dakika bitmek bilmedi. Yüzeye çıktığımızda suya girerken çarşaf gibi olan deniz çırpıntılanmıştı. Bottakiler depremi duymamıştı ama telefonlarımız sürekli çalıyordu. Sudan apar topar çıktık telefonlara sarıldık. Çok şükür ailemizden kimseye bir şey olmamıştı" dedi.

"Deniz sıcaktı"
Kıyıya dönüş yolunda yaşadıklarını da anlatan Öztek, "Killik Burnu’nu döndükten sonra Eski İskele Koyu’na doğru bakarken çırpıntılı suyun bıçak gibi kesildiğini ve arkasının çarşaf gibi olduğunu fark edip oraya doğru yöneldik. Koyun orta kesimlerinde denizden yoğun bir şekilde kabarcıklar çıkıyordu. Elimi denize soktum oldukça sıcaktı. O sırada deniz de yükselmeye başladı. Eski İskele Koyu ile Akarca Koyunu ayıran sığlık alanı deniz yükseldiği için hızlıca geçtik. Bir yandan da karayı seyrediyorduk. Arabalar, buzdolapları suda yüzüyordu. Biz de arabamızı deniz kıyısına bıraktığımız için nasıl bir sürprizle karşılaşacağımı merak ediyordum. Su üstü tamamen çerçöp dolmuştu. Dalış merkezinin önüne vardığımızda su çekilmeye başlamıştı. Su o kadar hızlı geri çekilmişti ki bottan inip karaya çıkana kadar bot karaya oturdu. İlk iş arabaya bakmaya gitmek oldu. Şans eseri arabayı bir setin üzerine bıraktığım için su sadece lastiklerin ortasına kadar gelebilmiş geride sadece kirli siyah bir çamur bırakmıştı. Sonra dalış merkezine dönüp malzemelerimizi alelacele toplayıp ailelerimizin yanına yola koyulduk" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Maltepe’de saz üstatları için 30 yıldır bağlama üretiyor Maltepe’de Erzincanlı bağlama ustası Cihan Doldur, 30 yıldır saz üstatları için bağlama üretiyor. İstanbul Maltepe’de yaşayan Erzincanlı bağlama ustası Cihan Doldur, 30 yıldır saz üstatları için bağlama üretiyor. Halk müziğinin önemli enstrümanlarından biri olan el emeği bağlama üretimi, teknolojik imkanların artması ve çırakların yetişmemesi nedeniyle son demlerini yaşıyor. Maltepe’de küçük bir atölyede 30 yıla yakındır bağlama yapan Cihan Doldur, ağacın cinsine göre ayda ortalama 5-6 bağlama yapıyor. Bağlama yapmak için maun, dut ve kırmızı ardıç ağaçlarını tercih eden Doldur, bazı bağlamaları ise yaklaşık 6 ayda tamamladığını söyledi. Bağlama yapımını aşama aşama anlatan Doldur, zahmetli ve bir o kadarda emek isteyen bir çalışma olduğunu dile getirdi. 30 yıldır Maltepe’de saz üreten Cihan Doldur, “Kursa yazılmıştım, yengemin bir sazı vardı. Kurs sonrası yengem sazını geri isterdi, dolayısıyla çalışamazdım, yapamazdım. Hiç sazım olmamıştı, zaman ve süreç bizi buralara getirdi. 30 yılı aşkındır bu meslekteyim. Bağlama enstrümanı her şeyden önce beni sesiyle cezbettiği için, amcamın da bağlama ustası olmasından dolayı onun yanında başladım. Ahşapa dokunmak çok farklı bir şey. Ben bu işi bir. Meslek gibi görmedim, severek yaptığım bir iş bu. Yeni jenerasyon gençlik biraz daha rahat. Buraya geliyorlar ve ilk başlarda hoşlarıma gidiyor. Tozu, zımparayı zorlukları gördükleri zaman geri adım atıyorlar. Bu iş meşakkatli bir iş, bedenen ve ruhen bu işe kendinizi vermeniz gerekiyor. Gençlerimizde kültürümüze ilgi daha az daha çok batı kültürüne yakınlar ama batıdaki gençlere baktığımızda bizim kültürümüze daha çok meraklılar. Müşteri portföy olarak Çin’e, Afrika’ya, Ruslar’a ve Avrupa’nın bir çok ülkesine saz ürettik. Amerikalı bir arkadaş bizlere Muhlis Akarsu’yu anlattı, eserlerini çaldı. Biz utandık açıkçası" diye konuştu.