POLİTİKA - 16 Aralık 2014 Salı 19:47

Davutoğlu: 'Fethullah Gülen için kırmızı bülten...'

A
A
A
Davutoğlu: 'Fethullah Gülen için kırmızı bülten...'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen ile ilgili kırmızı bülten çıkarılacağı sorusu üzerine, "Fetullah Gülen ile ilgili de soruşturma neyi gerektiriyorsa yargı onun gereğini yapacaktır’’ dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi danışmanlığını yürüten Binali Yıldırım’ın ’Erdoğan’ın 5 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na Başkanlık edeceği’ yönündeki açıklamasına ilişkin, "Ne Sayın Cumhurbaşkanımız ne ben bu ilişkilerin herhangi bir şekilde kamuoyu önünde, basın önünde ilişkilerin doğası ve işleyişi ile ilgili müdahil olunmasına izin vermeyiz. Ne yapılacaksa ne konuşulacaksa sadece Cumhurbaşkanımızı ve beni ilgilendirir" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ÇAD Başbakanı Kalzeube Payimi Deubet ile Başbakanlık Merkez Bina’da ortak basın toplantısı düzenledi. Pakistan’daki terör saldırısını kınayarak konuşmasına başlayan Başbakan Davutoğlu, "Bugün dost ve kardeş Pakistan’da terör saldırısı nedeniyle öğrenci ve öğretmenlerimize taziyelerimizi iletmek istiyorum. Türkiye ve Pakistan her zaman omuz omuza olmuştur, bu saldırıyı gerçekleştirenleri bir kez daha en şiddetli şekilde kınıyorum. Pakistan’la dayanışmamızı ifade etmek üzere bir günlük milli yas ilan etme kararı aldık. Bu, oradaki hayatını kaybeden öğrencilerimiz için hissiyatımızı paylaşma açısından yapabileceklerimizin en asgarisidir. Bugün Sayın Navaz Şerif ile de görüşmeyi düşünüyorduk. Böyle bir olayın yaşanmaması için herkesi dayanışma içinde olmaya bir kez daha çağırıyoruz" dedi.

Türkiye ile ÇAD ilişkilerinin derin olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, bu ziyaretin Başbakan düzeyinde Türkiye’ye yapılan ilk ziyaret olduğunu hatırlattı. ÇAD Başbakanı Deubet ile yarın Şeb-u Aruz törenlerinde birlikte olacaklarını ifade eden Davutoğlu, Türkiye’nin Afrika açılımına ilk adımı attığında toplam ticaret hacminin yaklaşık 1 milyon dolar olduğunu, 2012 yılında 5 milyon 880 bin dolar, bu sene 10 ayda 30 milyon doları aştığını söyledi. Bunun planlanan bir gelişme olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, bu ticaret hacmini 100 milyon dolara çıkarmayı ümit ettiklerini dile getirdi.

İnsani yardımları ve kalkınma ihtiyaçlarını gözeterek TİKA ofisinin açılacağını dile getiren Davutoğlu, ÇAD’ın Ankara’da büyükelçilik açacağını ve bunun ilişkilerin ulaştığı düzey bakımından büyük önem taşıdığını söyledi. ÇAD’ın altyapı konusunda Türkiye’den yardım taleplerinin olduğunu belirten Davutoğlu, madencilik, enerji alanında ortak yatırımları konusunda birlikte çalışma kararları olduğunu açıkladı.

Davutoğlu, Karma Ekonomik Komisyonu’nun Ocak ayında hayata geçeceğini ve böylece ÇAD ile ilişkilerin kurumsal olarak kimlik kazanacağını söyledi.

“BARIŞIN DAHA DA PEKİŞTİRİLME İHTİYACI VAR”

Deubet, bu ziyaret sayesinde ilişkilere yeni bir ivme kazandırabileceğini belirterek, bunun çok köklü bir ilişki olduğuna dikkati çekti. Komşu ülkelerde çatışmaların olduğunu söyleyen Deubet, "Bunların bizim istikrarımız üzerine bir tehdit oluşturduğunu biliyoruz. Barışın daha da pekiştirilme ihtiyacı var. Bütün bu savaşlar, çatışmalar aslında birtakım sefalet durumlarını yarattığı çatışmalar" açıklamasında bulundu.

Pakistan’daki saldırının kabul edilemez olduğunu belirten Deubet, "Ben de Pakistan halkına başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum. Bu şekilde yüzlerce masum çocuğu katletmek gerçekten kabul edilebilir bir şey değildir. Sebebi ne olursa olsun bu şekilde çocukların öldürülmesi kabul edilebilir değil. Dün de Nijerya’da, bugün de yüzlerce çocuk insanların aptallığı yüzünden gerçekten oluyor. Bu tür meselelere karşı işbirliği yapmamız lazım. İşin insani, sosyal yönü ön plana çıkması lazım" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu ve ÇAD Başbakanı Deubet, açıklamaları sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Türkiye’nin ÇAD’ın kalkınmasında eşlik etmeye kararlı olduğunu söylediniz. Hükümet, ÇAD’lı öğrencilere verilen burs sayısını artırma kararı almıştı, bu proje ne aşamada" sorusuna Davutoğlu, "Şu anda 198 öğrenci, ÇAD’lı öğrenci öğrenim görüyor. Önümüzdeki yıldan itibaren yılda yüz öğrenciye çıkarılması için gerekli talimatları verdim. Sayıları da zamanla artırırız. Daha çok öğrencimizi Türkiye’de görmek için de elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Bunu daha da artıracağız" cevabını verdi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN, PARALEL YAPININ SINAV SORULARINI ÇALDIĞI YÖNÜNDEKİ AÇIKLAMALARI

Bir gazetecinin, "Sayın Cumhurbaşkanı ’paralel yapının sınav sorularını çaldığı’ açıklamasında bulunmuştu. Sizin vereceğiniz detay var mı?" sorusuna Davutoğlu, "Dün tamamıyla yargısal bir süreç olarak yürütülen bu çalışmalar ilgili yürütülen operasyonlar yargı sürecidir. Nasıl olması gerekiyorsa o şekilde yürümektedir. İçeride ve dışarıda spekülasyonlar, son derece haksız yorumlar yapılıyor. Maalesef bu konuda herhangi bir yargı süreci işlediğinde hemen sürecin özünden daha çok bunun siyaset konusu edilerek çabalar görülüyor. Ortada olan şey ne? Tamamıyla mağdur olan bir grup adına bir vatandaşın yaptığı şikayetle başlayan bir süreç. Daha birçok yürüyen soruşturma var. Onlarla ilgili çalışmalar zamanı geldiğinde yargıya intikal edecek. Dün, başlayan yargı süreci hükümetimizle değil Türkiye’de insan hakları ihlali bakımından dönüm noktası olacak bir davadan bahsediyoruz. Bundan 4 sene önce bir grup vatandaşımız, haksız ve tamamıyla temelsiz deliler üretilmek suretiyle son derece masum bir çalışma içindeyken silahlı terör örgütü olarak gösterilip 17 ay haksız yere hapishanede kalıyorlar. Bir de terör örgütü suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu şikayet yargıya intikal ettiğinde, yargı süreci bu şikayetle ilgili çalışma yürütüyor. Dünkü çalışma bunun geldiği aşamada yargısal anlamda yapılması gereken bir çalışmadır. Yani siyasi direktifle ya da tamamıyla siyasi mahiyette basın özgürlüğünü kısıtlayıcı bir faaliyet değildir. Yürütülen süreç basın özgürlüğü ile alakalı değildir, basında yapılan bir faaliyet değildir. Özellikle bu vatandaşlarımızın insan hakları ihlali bağlamında mağdur edilen vatandaşlarımızın soruşturma vesilesi atılan adımlar bu suçlamaların üstünün örtülmesi için basın özgürlüğü alanına çekilmeye çalışılıyor" cevabını verdi.

“KİMSE HUKUK DEVLETİNE HESAP VERİLMEZ KONUMUNDA DEĞİLDİR”

"Bütün vatandaşlarımıza, yargıda bu çalışmayı yürüten yetkililere hitaben şunu demek isterim" diyen Başbakan Davutoğlu, "Bu tamamıyla hukuki bir süreçtir. Yapılması gereken neyse yapılacaktır. Özellikle AB’den gelen açıklamalar, olayın mahiyeti ortaya konmadan, soruşturmanın kendisi yürütülürken, soruşturmanın detaylarına vakıf olmadan yapılan açıklamalar da hukuk devleti mantığıyla uzlaşabilir açıklamalar değil. Hepimiz takip edeceğiz, yargı sürecine herkes saygı gösterecek. Sonuçta savcı, iddianamesi hazırlar, oradaki iddialar görülür. Ondan sonra yapılacak yorumlar yapılır. Kimse hukuk devletine hesap verilmez konumunda değildir. Suç işleyenlerin gazeteci, siyasetçi ya da başka bir mesleği icra ediyor olması o suçun gereğinin yapılmaması getirmez. Kim herhangi bir suça iştirak etmişse mesleğinden bağımsız olarak işlem yürütülür ama basın özgürlüğünü kısıtlayan bir şey varsa buna karşı da tavır alırız. Basın özgürlüğü anlamında herhangi bir kısıtlama gördünüz mü? En ağır ifadelerle hükümete dönük olarak ki hükümet bu işin parçası değil en ağır ithamlarda bulunuldu. Herhangi basına bir kısıtlama mı getirildi? Çünkü burada mesele basın özgürlüğü değil. Kimse işlediği eylemlerin getirdiği sorumluluktan kaçamaz" ifadelerini kullandı.

FETULLAH GÜLEN İÇİN KIRMIZI BÜLTEN ÇIKARILACAĞI YÖNÜNDEKİ TARTIŞMALAR

Fetullah Gülen ile ilgili kırmızı bülten çıkarılacağı ve bu yönde herhangi bir çalışmanın olup olmadığının sorulması üzerine Davutoğlu, "Fetullah Gülen ile ilgili de soruşturma neyi gerektiriyorsa yargı onun gereğini yapacaktır. Yargı süreci içinde bir talep söz konusu olursa, kırmızı bülten... Herhangi bir suç söz konusu olduğunda hangi işlem yapılıyorsa hiçbir ayrım gözetmeden o yapılır. Bu konuda kararlılığımız kesindir. Bahsettiğiniz diğer konularda da çalışmalar yürütülüyor" şeklinde konuştu.

SURİYELİ MÜLTECİLER

Yabancı basının, "Suriye’den kaçan mülteciler meselesiyle ilgili" sorusunu Davutoğlu, "Gerçekten şu anda bir seferde insanlık tarihin en fazla mülteci akınına uğrayan ülkelerinden birisiyiz. Oluşturduğumuz bir kurum var, AFAD diye adlandırdığımız. İhtiyaçları karşılamak üzere son derece profesyonel kurumsallaşmış bir yapıdır. Mülteciler gelir gelmez kamplarda ağırlanıyor. Kamplar dışında da mülteciler söz konusu olduğunda mültecilerin sağlık eğitim ihtiyaçları ilgili bakanlıklarımız ve AFAD tarafından yürütülüyor. Bilgi ve tecrübelerimizi paylaşmaya hazırız. Çok acılar yaşamış bir ülke olarak bu konuda bilgi birikimine sahibiz. Biz, bunu insani bir görev olarak yapıyoruz. Kimsenin etnik, mezhebi, dini kimliğine bakmıyoruz. İnşallah Suriye’de barış sağlandığında evlerine dönmeleri için çaba sarf ediyoruz" diye cevapladı.

BİNALİ YILDIRIM’IN AÇIKLAMASI

Başka bir gazetecinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi danışmanlığını yürüten Binali Yıldırım’ın ’Erdoğan’ın 5 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na Başkanlık edeceği yönündeki açıklamasını hatırlatması üzerine Davutoğlu, "Geçen hafta Meclis görüşmeleri esnasında Sayın Kılıçdaroğlu’na söylediğim gibi Cumhurbaşkanımızla bizim ilişkilerimiz siyasetle başlamadı, siyasetle de sürecek ve bitecek ilişkiler değildir. Doğası gereği, tamamıyla ortak bir dava arkadaşlığına ve ortak bir ideale dayanan ilişkilerdir. Aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı olarak da devlet geleneği ve anayasal çerçeve içinde ilişkilerimizi tanzim etme konusunda şu ana kadar herkesin takip ettiği gibi örnek bir tavır sergiledik. Sergilemeye devam edeceğiz. Yine orada vurguladığım gibi bu ilişkilerin doğasından gelen yapısı ile ilgili söylüyorum. Hiç kimse bu ilişkilere nüfuz edemez. Biz ne Sayın Cumhurbaşkanımız ne ben bu ilişkilerin herhangi bir şekilde kamuoyu önünde, basın önünde ilişkilerin doğası ve işleyişi ile ilgili müdahil olunmasına izin vermeyiz. Ne yapılacaksa ne konuşulacaksa sadece Cumhurbaşkanımızı ve beni ilgilendirir. Hangi adımlar nasıl atılacaksa birlikte istişare içinde karar veririz ve bunu da gerektiğinde kamuoyuyla paylaşırız. Bunun dışında yapılan yorumların anlamı ve üzerinde kişisel fikirlerin bir anlamı ve karşılığı yoktur" açıklamasında bulundu.

Savunma sanayi, vize muafiyeti, sağlık ve tıp bilimleri alanında anlaşmaların imzalandığı toplantıda, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ile Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de hazır bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Kardeşi ve işçisi silahlı saldırıda öldürülen adam: “Planlanmış, alçakça yapılmış bir katliam bu” Ankara’da bir kişi, aynı yerde çalıştığı yabancı uyruklu iş arkadaşını ve patronunu silahla vurarak öldürdü. Kardeşini ve işçisini kaybetmenin acısını yaşayan ağabey, olayın daha önceden planlandığını iddia etti. Olay, dün akşam saatlerinde Altındağ ilçesi Tatlar Mahallesi’nde yer alan mesire alanında meydana geldi. İddialara göre, bungalov evi imalatı işiyle uğraşan emekli polis Murat Yılmaz, bilinmeyen bir nedenle işletmeci Y.E.H.’nin silahlı saldırısına uğradı. Duruma müdahale etmek isteyen yabancı uyruklu iş arkadaşı Alaeddin Albaba’ya da ateş eden Y.E.H., kaçarak olay yerinden ayrıldı. Çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda jandarma ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri, Yılmaz’ın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Albaba’nın ise kaldırıldığı hastanede vefat ettiği belirtildi. Cenazesi Adi Tıp Kurumu morguna götürülen Yılmaz’ın ikindi namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı’na defnedileceği, Albaba’nın ise havayolu ile ülkesine götürüldüğü ve orada defnedileceği öğrenildi. Saldırganın yakalanmasına yönelik çalışmaların devam ettiği aktarıldı. “Olay kesinlikle tasarlanmış” Olayla ilgili konuşan Murat Yılmaz’ın ağabeyi Tunç Yılmaz, “Ekmek kapısı açtığımız bir alçak, alçakça bir şekilde kardeşimi ve yanımızda çalışan masum bir işçimizi katletti. Benim kardeşim emekli bir polisti. Kendisini de nasıl savunacağını çok iyi bilirdi. Saldırgan çok yakın mesafeden kardeşimin kafasına sıkmış. Kaçmaya çalışan işçimizi de önce ayağından vurmuş, ardından da yanına gidip onun da başına ateş etmiş. Biz ona para kazansın diye orada yer vermiştik. İstediği her şeyi vermiştik. Asla bir husumet yoktu aramızda. Saldırgan taraftan ortalıkta şu anda kimse yok. O şahıs orada işletmeciydi, imalatçı değildi. Bu olay kesinlikle tasarlanmış. Karşılıklı münakaşanın olduğu bir olay değil bu. Planlanmış, alçakça yapılmış bir katliam bu” ifadelerini kullandı.
Gaziantep GTO nisan ayı meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasının (GTO)nisanayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıylagerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na değinen GTO Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur, bir milletin varlığının ve temellerinin sağlamlığının çocukların sağlıklı ve bilinçli yetiştirilmesiyle başlayacağını vurguladı. Teymur, “Bakın Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde Meclisin açılış konuşmasında ne demiş: ‘Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbâline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzûmu öğretilmelidir.’ İşte biz çocuklarımızı bu sözlerin kılavuzluğunda yetiştirmeliyiz ki onlara vatanımızın geleceğini gönül rahatlığıyla emanet edebilelim” dedi. “Özel günlerde kepenkler açık olmalı” Başkan Teymur’un ardından kürsüye gelen ve GTO’nun nisan ayında yürüttüğü faaliyetler hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep’in son yıllarda turizmde ivme kazandığını fakat bayramlar gibi özel günlerde şehre gelen turistlerin açık restoran bulmakta zorluk çektiğini ifade ederek, “Gaziantep turizmini desteklemek için bayramlar gibi uzun tatillerin olduğu dönemlerde özellikle kafe ve restoranlarımızın açık olması gerekiyor. Geçtiğimiz Ramazan Bayram’ında bununla ilgili pek çok şikâyete rastladık. Kalabalık heyetlerle Gaziantep’e gelen fakat yemek yiyecek, bir çay molası verecek açık işletme bulamayan misafirlerimizi gördük. Şehrimiz son yıllarda tarih, kültür ve gastronomi turizminde ivme kazandı. Bizlerin de bunu desteklemesi gerekiyor. Şehrimizde özel günlerde kepenkler açık olmalı” şeklinde konuştu. “Fahiş fiyatın tanımı net bir şekilde yapılmalı” Uzun süredir ülke gündemini meşgul eden ve tepkilere neden olan fiyatlandırma politikasına da dikkat çeken Başkan Yıldırım, yaşanan tüm olumsuzlukların ana kaynağının enflasyon olduğunu ve fiyat algısının bozulduğunu söyledi. Enflasyonist ortamın beraberinde suistimalleri de getirdiğini belirten Yıldırım, “Enflasyonun çok yüksek seyrettiği dönemlerde maalesef bunu suiistimal eden işletmeler oluyor. Fiyat algısının bozulmasıyla birlikte de bu tarz işletmeler fahiş fiyatlarla her birimize büyük zararlar veriyor. Diğer taraftan da acı bir gerçek var ortada. Tüketici olarak bizlere çok yüksek gelen fiyatların maliyet hesabı İşletme giderlerini, ham madde maliyetlerini hesapladığınızda işletmelerimizin ayakta kalabilmesi, faaliyetlerini sürdürebilmesi gerçekten de çok zor. Bugün bir restoranda içtiğiniz çorbanın maliyeti yarın değişebiliyor. Maliyetlerin artışı da her zaman fiyatlara yansıtılamıyor. Fiyata yansıtmayınca işletme zor durumda kalıyor, yansıtınca vatandaş olarak bizler zor durumda kalıyoruz. Bu tabloda fahiş fiyat tanımının net bir şekilde yapılması, suiistimallerin tespit edilip devletimizin bu konuyu takip etmesi ve çözüm üretmesi gerekiyor. Fahiş fiyat tanımının hiçbir soru işareti bırakmadan ve detaylı bir şekilde yapılması oldukça önemli. Tüm kesimlerce kabul görecek fahiş fiyat tanımı yapılmadan yasal düzenlemeye de gidilmemeli. Ne tüketici zarar görsün ne de üretici Şunu da unutmamak gerekir: işletmeler açısından en iyi terazi, en iyi ölçü yine vatandaşın kendisidir. Ödediği bedel aldığı hizmeti karşılamıyorsa en iyi cezayı da vatandaşın kendisi keser” ifadelerini kullandı. “Jeopolitik risklere göre kendimizi konumlandırmalıyız” Konuşmasında Türkiye’nin bulunduğu konuma ve jeopolitik risklere de değinen Yıldırım, “Siyasi ve toplumsal olarak atılan her adım küresel ekonomiyi direkt etkiliyor. Ticaretin yönünü belirliyor, maliyetleri ve tedarik zincirini etkiliyor. Olayların bizim dışımızda cereyan ediyor olması da önemli değil. Sonuçta hepimiz birbirine bağlı bir sistemin parçasıyız. İran ve İsrail arasındaki gerginliğin ekonomi üzerindeki etkilerini düşünün Tüm dünya savaşın bölgeselleşme ve şiddetlenme endişesinde. Bölgedeki jeopolitik riskler ve belirsizliğin artışı risk primimizi ve dolayısıyla borçlanma maliyetlerimizi artıracaktır. Artık jeopolitik risklerin olmadığı bir dünya yok Yani aman şu jeopolitik riskler geçsin de bakarız diyemeyiz. Bu durumu yönetmeyi, kendimizi doğru konumlandırmayı öğrenmeliyiz” ifadelerini kullandı. “Enflasyonla mücadelede bedel adil dağıtılmalı” Enflasyonla mücadele sürecinde fiyat istikrarı ve finansal istikrarı sağlamak için öngörülebilirliğin güçlendirilmesi için mevcut ekonomi politikasının devam etmesi gerektiğini belirten GTO Başkanı Yıldırım, “Bunu yaparken de para ve maliye politikası birbirini tamamlamalı. Enflasyonla mücadelenin maliyeti şüphesiz çok ağır ama bedelin adil dağılımı çok önemli Bu bedeli sadece vatandaş, sadece iş dünyası ödememeli kamu da tasarruf yapmalı. Hükümetin ‘mevcut harcamaları daha verimli hâle getirme’ vurgusu yaparak kamuda tasarrufa gidileceği açıklamasını bu anlamda olumlu buluyorum” diye konuştu.
İstanbul Beyaz eşya satışları Mart ayında yüzde 24 arttı Beyaz eşya sektörü 2024 yılı ilk çeyreğinde iç satışlarda yüzde 28 artış yaşadı. İhracat ise yüzde 5 azaldı. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görüldü. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD), sektörün 2024 yılı ilk çeyrek değerlendirmesinde bulundu. Paylaşılan bilgilere göre, 2024 yılının ilk üç ayında yurt içi satışlar geçtiğimiz yıla göre yüzde 28 arttı. Beyaz eşya sektöründeki ihracat düşüşü ise devam ederken, bu dönemde de yüzde 5 oranında gerileme gösterdi. 2024 yılı ilk çeyreğinde 6 ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışlar yaklaşık 8,3 milyon adet olarak gerçekleşti ve geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdi. Buna paralel olarak üretim miktarı da bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak benzer seyretti. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görülüyor. Üretim 3 milyon adet ile geçen yılın Mart ayına kıyasla yüzde 2 oranında azalırken, ihracattaki düşüş trendi bu ay yüzde 11 seviyesinde devam etti. "Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör" TÜRKBESD Başkanı Gökhan Sığın, “Türkiye beyaz eşya sanayisi Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük üretim üssü konumunda. Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör. 60 bin kişiye doğrudan istihdam sağlarken, Ar-Ge, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm yatırımlarıyla dünyayla rekabet ediyor” dedi. Sığın, altı ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışların yaklaşık 8.3 milyon adet olarak gerçekleşerek geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdiğini kaydetti. Son iki yılda ihracatın sürekli düşüş kaydettiğini ve bu seyrin kısa dönemde değişmeyeceğini ön gördüklerini belirten Gökhan Sığın, sektörün küresel pazarlardaki daralmaya rağmen iç pazarda istikrarlı bir trend gösterdiğini dile getirdi ve ekledi: “İhracattaki düşüşün temel nedeni küresel pazarlardaki daralma oldu. Buna karşılık üretim ve istihdam seviyelerimizi iç pazardan aldığımız bu güç ile korumaya devam ediyoruz. Bu noktada, iç pazar canlılığını sürekli kılmak büyük önem taşıyor." Gökhan Sığın, ihracat bazında değer dağılımını aktarırken, Avrupa’nın hala ana ihracat pazarlarından biri olduğunu belirtti ve ürünlerin AB standartlarına uygunluğu konusunda ülkemizin teknik ve hukuki altyapısının gelişmeye devam ettiğini vurguladı. Ulusal mevzuatın AB’nin yeşil ve dijital dönüşüm politikalarını da kapsayacak şekilde güncellenmesinin sektör için önemli olduğunu dile getiren Sığın, bu tür revizyonların ihracata olumlu yansıyacağını düşündüklerini ifade etti ve sözlerini şöyle noktaladı: “Enerji verimli ürünlerin Türkiye’de daha da yaygınlaşmasını arzu ediyoruz. Bu durum ülke kaynaklarımızın korunmasının yanı sıra tüketicilerimize de tasarruf imkanı sağlıyor. Enerji verimli ürünlerin kullanımının artması sanayimizin varlığı ve sürekliliği için olduğu kadar ülkemizin ve tüketicilerimizin refahı için de büyük önem taşıyor.” TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Özkadı, "Ülkemizin ve çevrenin korunmasına yönelik uzun vadeli hedefleri perspektifinde çevre uygulamalarındaki gelirlerin ilgili sektör bazında yeşil dönüşüm ve enerji verimliliği projelerine, teknoloji gelişimine aktarılmasını temin edecek bir mekanizma en kısa sürede kurulmalıdır" dedi. Özkadı ayrıca Türkiye’ye geçici olarak ithal edilen ve işleme tabi tutulan eşyanın, işleme sonrasında tekrar ihraç edilmesini sağlayan Dahilde İşleme Rejimi’nin teşvikinin (DİR) Türkiye’nin ihracatına büyük katkı sağladığına değindi. Sektörün önemli temel girdilerinden yassı çelik ürünleri ile ilgili olarak da TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Yavuz şunları söyledi: “Uluslararası konjonktür nedeniyle hammadde maliyetleri değişkenlik göstermektedir. Bu da, tahmin edilebilirliği düşürerek üreticileri daha ihtiyatlı satın almalar yapmaya yöneltmektedir." “Yetkili servisler için en doğru kaynak firmaların resmi websiteleri ve servis.gov.tr” Son olarak toplantıda yetkili servislerin önemine değinen TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Semir Kuseyri, 3 bin 500’ü aşkın yetkili servisin her gün binlerce tüketiciye çözüm ve destek sunduğunu hatırlatırken ‘aldatıcı’ nitelikli yani yetkili olmadığı halde kendilerini yetkili servis gibi tanıtan kişilerin çok sayıda tüketici mağduriyetine ve ürün kaybına neden olduğuna dikkat çekti. Kuseyri sözlerine şöyle devam etti: “Tüketicilerimize şirketlerimizin resmi web sitelerinden ya da Ticaret Bakanlığımız tarafından uygulamaya konulan servis.gov.tr üzerinden yetkili servis bilgilerine ulaşmalarını tavsiye ediyoruz.”