POLİTİKA - 08 Ocak 2019 Salı 10:49

Devlet Bahçeli: 'Bu ne küstahlıktır?'

A
A
A
Devlet Bahçeli: 'Bu ne küstahlıktır?'

MHP lideri Devlet Bahçeli, "Ankara’nın ABD ile tam koordinasyon halinde olmadığı sürece Suriye’ye askeri harekat yapmamasını zehirli bir dille beyan etmiştir. Bolton musun, Dalton musun bilmem, ama şunu açıkça sorarım, Türkiye bağımsız ve egemen bir devlet olarak neyi nasıl yapacağını sana ve patronlarına mı soracaktı? Bu ne küstahlıktır?" dedi.

 Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD Başkanı Trump'ın Suriye’den çekilme kararını ele aldı. Suriye’den çekilmenin kapsam, sınır ve boyutunun ne olacağı, bu kararın taktik mi yoksa stratejik mi olduğu, önceliklerin ve önem sıralamasının değişip değişmediğinin netlik kazanmadığını ifade eden Bahçeli, "Biz Trump’ın Suriye’den geri çekilme iradesine kuşkuyla baktık, ihtiyatla yaklaştık. Bir dediği diğerini tutmayan, sabah başka akşam başka konuşan bir şahsın ne dediğinden daha çok ne yapmak istediğini, neleri amaçladığını yorumlamak en mantıklı yoldur. Gerçekten de Trump bir süre sonra Suriye’den çekilme kararı konusunda bir zaman dilimi vermediğini ifade etmiştir. ABD askerlerinin Suriye’den yavaş yavaş çekileceğini söylemesinden kısa bir süre sonra 'ben hiçbir zaman hızlı ya da yavaş demedim' açıklamasında bulunan bizzat Trump olmuştur. Sonra dönüp 'Suriye’den çekilme planıyla ilgili yaptığım ilk açıklamalarda bir değişiklik yok' diyen de kendisidir. ABD Başkanı daha ileri giderek 'Suriye’den çekilsek bile Kürtleri korumaya devam etmek istiyoruz' demiştir. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı patavatsızlık ve pervasızlıkta çıta yükselterek, 'Kürtlerin Türkler tarafından katledilmemesi konusunun güvenceye alınması Amerikan misyonunun hala önemli bir parçasıdır' demiştir" şeklinde konuştu. 

"Bolton musun dalton musun bilmem" 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton'un İsrail'de yaptığı "Kuzey Suriye’den çekilmek için bir takvim yok. Çekilmenin gerçekleşmesi DEAŞ kalıntılarının temizlenmesi ve Türkiye’nin ABD’nin müttefiki Kürt savaşçıların can güvenliğini garanti etmesine bağlıdır" açıklamasını hatırlatan Bahçeli, fren tutmayan doğan görünümlü şahin benzetmesi yaptı. Bahçeli, "Ankara’nın ABD ile tam koordinasyon halinde olmadığı sürece Suriye’ye askeri harekat yapmamasını zehirli bir dille beyan etmiştir. Bolton musun, Dalton musun bilmem, ama şunu açıkça sorarım, Türkiye bağımsız ve egemen bir devlet olarak neyi nasıl yapacağını sana ve patronlarına mı soracaktı? Bu ne küstahlıktır? Nasıl bir terbiyesizliktir? Kürtleri koruyacaklarmış, Kürtlerin Türkler tarafından katledilmemesini güvenceye alacaklarmış, müttefikleri Kürt savaşçılarmış. Trump’a diyorum, Pompeo’ya sesleniyorum, Bolton’a duyuruyorum, müttefiki olduğunuz insan kasaplarının, bölücü hainlerin Kürt kökenli kardeşlerimizle en ufak ilgi ve alakaları kesinlikle yoktur. Bunlar teröristtir, katildir, canidir, görüldükleri yerde imhaları vaciptir. PKK/YPG’yi Kürt kökenli kardeşlerimizle ilişkilendirmek ahlaksız bir sapmadır, adi bir saptırmadır, alçak bir sapkınlıktır. Gerek ülkemizde, gerek Suriye’de, gerekse de Irak’ta yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimize sevgi ve hürmetimiz tarifsizdir. Onlarla hiçbir alıp veremediğimiz yoktur, olamayacaktır. PKK/YPG başka, Kürtler başkadır. Bunun ikisini karıştıran, doğruyla yanlışı birbirine katan, teröristlere Kürt yakıştırması yapan ABD sap yiyip saman öğütmektedir. Kürt kökenli kardeşlerimizi kullanan, istismar eden, emperyalizme kul köle olmalarını temine çalışan ABD zihniyeti Türkiye düşmanlığı güzergahında süratle mesafe almaktadır. Bu akıl dışılıktır, ahlak dışılıktır, kanun dışılıktır. ABD, teröristlerle müttefik olduğunu iddia ediyorsa o zaman Türkiye’yle olan müttefiklik hukukunu çiğnemekte, NATO şemsiyesi altındaki birlikteliği hiçe saymaktadır. Bundan sonra birbirimizin yüzüne nasıl bakacağız? Zaten ağır hasarlı olan NATO’nun devamını müteakip süreçte nasıl sağlayacağız? Uluslararası hukukunun varlığından nasıl bahsedeceğiz? Şayet konu Kürt kökenli kardeşlerimiz ise onları Washington değil, Brüksel değil, Paris değil, Berlin değil, Londra değil, tarih şahittir ki Ankara sevecek, Türk milleti ölüm pahasına kucaklayacaktır. Kürt kökenli kardeşlerimize Trump ve evanjelist kadrosunun muhabbeti yalandır, riyadır, sahtedir, aslı astarı yoktur. Türkiye’yi Kürtlerle mücadele halinde göstermek ne adamlıktır, ne insanlıktır, ne dostluktur, ne hakkaniyettir, ne de şerefli bir duruştur. Teröristlerin Kürt olarak gösterilmesi tam bir bühtandır. Nitekim teröristin Türkü-Kürdü olmaz, Sünnisi-Alevisi olamaz. Terörist teröristtir, insan yerine bile konulamayacaktır" vurgusunu yaptı.


Yağmur Yıldız

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Tüketiciler Birliği’nden "kantinler daha fazla denetlensin" çağrısı Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, okullardaki kantinlere yönelik denetimlerin artırılması gerektiğini söyleyerek, "Aldıkları gıdaları ucuza alıp pahalıya satarak daha çok kâr etmek adına bayatlamış, kötü ürünleri alma durumları var" dedi. Kayseri’de Servet Akaydın İlk ve Ortaokulu’ndaki 23 öğrencinin okuldaki kantinden aldıkları köfte ekmekten zehirlenmesinin ardından açıklamalarda bulunan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, kantinlerin daha fazla denetlenmesi gerektiğini kaydetti. Kantinlerin ticari bir işletme olduğuna dikkat çeken Şahin, bazı kantinlerde ucuza gıda alınıp pahalıya satılarak daha çok kâr edildiğini belirterek, yetkililere çağrıda ulundu. Şahin, "Her okulda bir kantin var. Okullardaki kantinler ticari amaçlı kurulmuş işletmelerdir. Bunları biz hastane veya çocukların sağlığını düşünen bir işletme olarak görmeyelim. Bunlarda kâr etmek istiyorlar. Bunların da bilinçli ve bilinçsiz yanlış yapanı var. Aldıkları gıdaları ucuza alıp pahalıya satarak daha çok kâr etmek adına bayatlamış, kötü ürünleri alma durumları var” diye konuştu. "Ailelerin kantini takip etme hakkı var" Ailelere seslenen Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, "Aileler böyle bir olayla karşılaştıkları zaman çocuklarını, hatta kantini bile takip etmeleri lazım. Bu yetkimiz var. Kantine gidip ne sattığını takip edebiliriz. Nereden aldığını da sorabiliriz. Zaten sordurmuyorlarsa o çocuğu okuldan almak lazım" dedi. "Eğitimli insanlardan böyle bir tehdit ve küfürler yemeniz daha acı bir şey" 23 öğrencinin zehirlendiği Servet Akaydın İlk ve Ortaokulu’ndaki öğretmenlerin basına saldırmasına da tepki gösteren Şahin, "Yaşadığınız sıkıntıdan dolayı çok geçmiş olsun diyoruz. Ülkem adına utanç verici bir şey. Eğitimli insanlardan böyle bir tehdit ve küfürler yemeniz daha acı bir şey” diye konuştu. Şahin, yetkililerden konunun üzerine gidilmesini istedi.
Batman Tüpraş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı 12. kez düzenlediği çocuk şenliği ile kutladı Türkiye enerji sektörünün önde gelen şirketlerinden Tüpraş, sosyal sorumluluk projelerini de sürdürüyor. Geleneksel hale gelen Tüpraş Batman Rafinerisi Çocuk Şenliği’nde 1.500’ü aşkın çocuk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı birbirinden keyifli etkinliklerle kutladı. “Enerjimiz Geleceğe” sloganıyla Türkiye’nin enerjisini üretirken, toplumsal fayda odaklı projeleri de hayata geçiren Tüpraş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, geleneksel Tüpraş Batman Rafinerisi Çocuk Şenliği’nin 12’ncisini düzenledi. Tüpraş Batman Sosyal Tesisleri’nde geniş katılımlı etkinliklerle kutlanan şenlikte, 10 çevre ilköğretim okulundan, 7-11 yaş arası 1.500’ü aşkın öğrenci ve Batman Rafinerisi çalışanlarının çocukları buluştu. Batman Valiliği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle gerçekleşen etkinlikte, Batman Valisi’nin eşi Dr. Ayten Canalp, Batman İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Beşir Tileği, Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İdris Demir ve eşi Zeynep Demir ile Tüpraş yönetimi hazır bulundu. Organizasyonda ağırlıklı Batman’dan olmak üzere İzmit, İzmir, Kırıkkale rafinerilerinden gelen 70 kişilik Tüpraş gönüllü ekibine 70 öğretmen eşlik etti. Etkinlik sürecinde çocuklar okullarından öğretmenleri ve Tüpraş gönüllerinin rehberliğinde alınarak, Tüpraş Batman Rafinerisi sosyal tesislerindeki eğlence alanına getirildi ve aynı şekilde, gün sonunda okullarına teslim edildi. Koç Topluluğu bünyesindeki başarılı projelerin belirlendiği "En Başarılı Koçlular"da da ödül alan toplumsal gelişim projelerinden biri olan etkinlik, Batman Valiliği’ni, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü, çevre okul yönetici ve öğretmenlerini, sivil toplum kuruluşlarını, Tüpraş gönüllerini ve ailelerini buluşturan güçlü bir iş birliği örneği oluşturuyor. 23 Nisan Batman Çocuk Şenliklerinde bugüne dek 25 bine yakın çocuğa ulaşıldı Tüpraş’ın ilk günden bu yana büyük bir titizlikle gerçekleştirdiği toplumsal gelişim projelerinden biri olan 23 Nisan Batman Çocuk Şenliği, uzun yıllardır Batman halkıyla bütünleşen bir etkinlik haline geldi. Çevre okullardan öğrencileri ve rafineri çalışanlarının çocuklarını ağırlayan şenliklerde bugüne dek 25 bine yakın çocuk misafir edildi. Çocuklar Tüpraş tesislerinde kurulan oyun parklarında animatörler ve sahne şovları ile keyifli saatler geçirdi Tüpraş Batman Rafinerisi Tesislerinde kurulan, animatörlerin çeşitli etkinlik ve sahne gösterileri sergilediği şenlik meydanında çocuklar, birbirinden keyifli oyuncaklarla ve ikramlarla doyasıyla eğlendikleri bir gün geçirdiler. 23 Nisan’a özel olarak tasarlanan, Atatürk’le birlikte hatıra fotoğrafı çekimiyle de günü ölümsüzleştirdiler. 23 Nisan Çocuk Şenlikleri, Batman rafinerisinde bölge halkının geniş katılımıyla kutlanırken; ayrıca İzmit, Kırıkkale ve İzmir rafinerilerindeki Tüpraş tesislerinde de çalışanların çocuklarına yönelik çeşitli aktiviteler düzenleniyor.
Samsun Sinüzitte risk oluşturan faktörler SAMSUN (İHA) – Kulak, Burun ve Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Cemal Ayhan, alerji, burun spreylerinin aşırı kullanımı, sigara kullanımı, yüzme, dalış ve nazal poliplerin sinüzit için risk faktörü oluşturduğunu söyledi. Çocuklar dahil her yaştan insanı etkileyebilen sinüzit; burun tıkanıklığı ve akıntısı, öksürük ve yüzde baskı hissi gibi semptomlara yol açıyor. Medicana Sağlık Grubu Doktorlarından Opr. Dr. Cemal Ayhan, semptomların kişileri fiziksel, işlevsel ve duygusal olarak olumsuz etkileyebileceğini ifade ederek sinüzitin, genellikle ilaçlar ile tedavi edilse de ilerleyen vakalarda cerrahinin de bir seçenek olduğunu belirti. Sinüslerin bulundukları kemiğe göre sınıflandırıldığını dile getiren Medicana Intarnational Samsun Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Cemal Ayhan, “Sinüsler, sfenoid, maksiller, frontal ve etmoid sinüs olarak 4’e ayrılır. Sağlıklı sinüsler, sinüslerin ve burun kanallarının içini nemlendiren mukus üretir. Burun çevresinde yer alan sinüsler; kafatası ağırlığının azaltılması, burundaki hızlı sıcaklık dalgalanmalarında hassas yapıların korunması, yüzde meydana gelen travmaların etkilerinin azaltılması, immünolojik savunma gibi farklı görevlere sahiptir. Sinüzit meydana geldiğinde ise şişen ve iltihaplanan mukozal astar, çok daha fazla miktarda iltihaplı mukus üretir. Bu durum; sinüslerde tıkanıklık ve rahatsızlık, burun akıntısı ve tıkanıklığı, koku duyusunun azalması gibi semptomlar ile kendini gösterir. Sinüzitler de akut, kronik ve nazal polipozisli sinüzit olarak 3’e ayrılır. Alerjik rinit veya astımı olan kişilerin kronik sinüzitten muzdarip olma ihtimali yüksektir. Bunun nedeni, bu hastalıkların varlığında solunum yollarının iltihaplanma ihtimalinin daha yüksek olmasıdır” dedi. Sinüzit için risk faktörü oluşturan faktörler Risk faktörlerinden bahseden Opr. Dr. Cemal Ayhan, “Sinüzit, sıcaklık veya hava basıncındaki değişiklikler ya da sinüse neden olan veya mukus temizliğini engelleyen herhangi bir faktör nedeniyle ortaya çıkabilir. Alerjiler, burun spreylerinin aşırı kullanımı, sigara içmek, yüzme, dalış ve nazal polipler sinüzit için risk faktörleri şunları içerebilir. Sinüs içinde virüs, bakteri ya da mantar gelişmesi durumunda sinüzit; sinüs enfeksiyonuna dönüşür. Bu tür enfeksiyonlar, virüsün sinüs astarına saldırarak şişmeye ve daralmaya neden olduğu soğuk algınlığının ardından gelişebilir. Vücudun daha fazla mukus üretme tepkisi, kısıtlı drenajla birleştiğinde bakteri büyümesine neden olan bir ortam oluşturur ve sinüs enfeksiyonuyla sonuçlanır” diye konuştu. Sinüzitin belirtileri ve tedavisi Hastalığın belirti ve tedavisi hakkında da bilgi deren Opr. Dr. Ayhan, şunları söyledi: “Sinüzit belirtileri arasında yüz ağrısı ve basınç, burun tıkanıklığı, burundan nefes almada zorluk, burundan sarı veya yeşil mukus akıntısı, dişlerde ağrı, geceleri öksürük, koku veya tat alma duyusunun kaybı, baş ağrısı, yorgunluk, boğaz ağrısı ve ağız kokusu yer alır. Bu belirtilere ek olarak; ateş, yüz veya gözde ağrı ya da şişlik, yanak veya göz çevresinde kızarıklık, şiddetli baş ağrısı, bilinç bulanıklığı veya boyun tutulması gibi semptomların görülmesi durumunda vakit kaybetmeden bir sağlık kurumuna başvurmak gerekir. Sinüzit tedavisinde en sık kullanılan tedaviler, ilaçlar ve sinüs cerrahisidir. Spreyler, antibiyotikler ve steroidler gibi ilaçlar, sinüzit semptomlarını tedavi etmek için öncelikli olarak tercih edilir. Buhar solumak ya da nazal tuzlu su spreylerini veya damlaları kullanmak da sinüs rahatsızlığını hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu ilaçlar; sinüslerin içindeki şişliği azaltmada, enfeksiyonla mücadelede ve tıkanıklıkları gidermede etkili olabilir. İlaç tedavisinden yanıt alınamadığında sinüs cerrahisi önerilebilir. Cerrahi; fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi olarak bilinen geleneksel yöntem ya da balon sinuplasti ile gerçekleştirilebilir. Balon sinoplasti işlemi, minik balonlar da dahil olmak üzere sinüs boşluklarının açılmasını sağlayan gelişmiş bir prosedürdür. İşlem sırasında endoskopide de kullanılan ince ve esnek tüplerden yararlanılır. Cerrah, bu tüpleri kullanarak tıkalı sinüs geçiş yoluna küçük bir balon yerleştirir. Daha sonra sinüs geçiş yolunun yapılandırılması ve açılması için balon şişirilir. Bu işlem, normal sinüs drenajını ve fonksiyonunu geri kazandırmaya yardımcı olur. Genellikle herhangi bir doku veya kemiğin çıkarılması ihtiyacını ortadan kaldırdığı için geleneksel sinüs cerrahisinden ayrılır. Ameliyatın ardından özellikle kronik sinüzit tekrarlayabilir. Sinüs ameliyatı geçiren hastalar, kronik sinüzitin tekrarlanmaması için devam eden tıbbi tedaviye ihtiyaç duyabilir.”
Van Van’da kış lastiği değiştirme yoğunluğu geç başladı Van’da havanın geç ısınması nedeniyle kış lastiği değiştirme yoğunluğu geç başladı. Şehirlerarası yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar için 1 Aralık’ta başlayan kış lastiği takma zorunluluğu, 1 Nisan itibariyle sona erdi. Van’da ise nisan ayında havaların geç ısınması ve yağışların yüksek kesimlerde kar şeklinde düşmesi nedeniyle lastik değişimi yeni yapılmaya başlandı. Yakıttan tasarruf etmek ve muhtemel olumsuzluklara karşı araçlarını korumak isteyen sürücüler, lastiklerini değiştirmek için gittiği oto lastikçilerde yoğunluk oluşturdu. Konuya ilişkin konuşan oto lastik ustası Yusuf Sancak, 1 Nisan itibariyle kış lastiği takma zorunluluğunun sona erdiğini hatırlattı. Çalışmalarının yoğun tempoyla devam ettiğini ifade eden Sancak, “Van’da 4 mevsim birlikte yaşanıyor. Daha önce kar yağardı sonra yağmur yağardı. Ancak son zamanlarda iklim değişikliği yaşanıyor. Halkımız da o yüzden lastik değişiminde biraz tedirgin oluyorlar. Ancak kışlık lastikleri erken değiştirilmeleri daha iyi olur. Bizler de lastik değişimi sırasında sensörlü supaplara çok dikkat ediyoruz. Robotik makinalarda itinayla söküyoruz. Önemli olan iş emniyetidir. Onlara çok dikkat ediyoruz” dedi. “Sıcak havada kışlık lastik araca zarar verir” Sıcak havalarda kışlık lastiklerin aracın performansını düşürdüğünü dile getiren Sancak, “Bu mevsimde kışlık lastik kullanmak araca zarar verir. Araçta ses çıkarır, yakıt tüketimini arttırır ve araçta titreme yapar. Araçlarına yazlık lastik takmalarını öneriyoruz. Lastik değişimlerini de güvenilir ve bilindik ustalardan yaptırmaları çok önemlidir” şeklinde konuştu.
İstanbul Prof. Dr. Adaş’tan ‘kök hücre’ açıklaması: “Türkiye’nin başarısı çok daha artacak” Bu yıl 5’ncisi gerçekleştirilen Ulusal Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Kongresi’nin Başkanlığını yapan Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, “Covid’de kullandık, kök hücre ve hücresel tedavilerle yaklaşık 7 tane uluslararası yayın çıktı. Viral akciğer hastalıklarda etkisi ve başarısı büyük oldu. En son, daha önce yapılmamış bir çalışma; DNA tamir genleri üzerine de olumlu etkisi var, onu da gösterdik. Türkiye tedavide ilk 10’da diyebiliriz, daha planlı giderse Türkiye’nin başarısı da çok daha artacaktır. Birçok konuda kullanılıyor, 5-10 yıl içinde her alanımıza girecek” dedi. Kişinin kendisinden veya başka bir vericiden (donör) alınan kök hücrelerin hasta kişiye nakledilerek hastanın hasarlanan hücre, doku ve organlarının yenilenmesi için kullanılan bir tedavi olarak belirtilen kök hücre tedavisine yönelik birçok çalışma sürüyor. Kök hücre ve hücresel tedaviler alanındaki son gelişmeler, klinik uygulamalar gibi konular da 19-20 Nisan tarihleri arasında 5’incisi düzenlenen Ulusal Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Kongresi’nde masaya yatırıldı. Kongre Başkanlığını, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş’ın, Kongre Sekreterliğini Prof. Dr. Erdinç Civelek’in yaptığı kongreye Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Derneği Başkanı Prof. Dr. Serdar Kabataş ile Türkiye ve dünyadan çok sayıda uzman isim katıldı. Osmanlı Arşivi Külliyesi’nde gerçekleştirilen kongrede farklı disiplinlerden araştırmacılar bir araya gelirken iş birliğinin önemine dikkat çekildi. “DNA tamir genleri üzerine de olumlu etkisi var” Kök hücreye yönelik çalışmaların sürdüğü ilerleyen süreçte çok daha fazla alanda kullanılacağını söyleyen Kongre Başkanı Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, “Türkiye ve yurt dışından birçok kişi bu kongremize katılıyor. Birçok bilim adamı da aramızda, kök hücrenin dünyada geldiği yeri ve bugüne kadar yapılmış, bizim yaptığımız ya da yapacağımız çalışmaları ve deneyimleri paylaşacağız. Kök hücrenin onarıcı, tamir edici, yenileyici bütün özelliklerini kozmetik alan bizden daha hızlı alıp kullanıyor, genel cerrahisinden tutun, göğüs hastalıkları, beyin, plastik cerrahi, ortopedi de çalışıyor, kadın doğum bölümü ve üroloji onlar da başladı. Bütün klinikler çalışmalara başlamış durumda ama bunlar süreç alacaktır. Covid’de hastanede kullandık, Kök hücre ve hücresel tedavilerle yaklaşık 7 tane uluslararası yayın çıktı. Biz hem kullandık, faydasını gösterdik hem de kullanırken kök hücrenin hangi alanlara etki ettiğini gösterdik. En son yaptığımız bir çalışmada, daha önce yapılmamış bir çalışma; DNA tamir genleri üzerine de olumlu etkisi var, onu da gösterdik. Covid insan vücuduna girdikten sonra birçok organı yetmezliğe sokuyor; başta akciğer sonra kalp, karaciğer, pankreas hepsini, bu organları yenileyen, tedavisini düzenleyen ya da immün sistemi düzenleyen bir tedavi sistemi yoktu, kök hücre bunları yapıyor. Virüslere karşı kök hücreler çok dayanıklı, hem interferon üretiyorlar ve ayrıca da verilen kök hücreleri akciğer çok sıkı bir şekilde kapıyor. Bu yüzden viral akciğer hastalıklarda etkisi ve başarısı büyük oldu ve bunlar da yayınlandı” dedi. “Birçok konuda kullanılıyor, 5-10 yıl içinde her alanımıza girecek" Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sonrası hastanelerine getirilen hastalarda kök hücre tedavisini kullandıklarını anlatan Prof. Dr. Adaş, enkaz altında uzun süre kalmaya bağlı birçok problemin meydana gelebildiğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Crush sendromu dediğimiz hastalık oluyor, enkaz altından kurtarma uzadığı zaman travmanın etkisi daha da artıyor. Nekroz, damarların tıkanması, bütün bu problemler, dokuların ölmeye başlaması yaşanıyor. Bize de hem kol hem bacaktan bu tip ağır hastalar geldi, Bakanlığa başvurduk. Kök hücre tedavisiyle ilgili izin de aldık, hastalara bu tedavileri yaptık. Cerrahi olarak kesilmeye gitmeden hepsini sapasağlam taburcu ettik. Yanlış anlaşılmasın; kök hücrenin dışında diğer tedavilerin hepsi de yapıldı. Türkiye’ kök hücre tedavisinde ilk 10’da diyebiliriz, eskiden biraz daha konumumuz iyi pozisyondaydı. Bazı ülkeler şu anda çok hızlı bir gelişim içindeler, dünya hücresel tedavilerle ilgili planlamalara çok önem vermeye başladı. Güney Kore ve Çin, komşumuz İran çok hızlı bir şekilde geliyor. ABD’de, Avrupa’da geleceğe yönelik çok büyük yatırımlar yapılıyor. Türkiye daha planlı ve organize giderse kendi coğrafyamızda çok etkin bir konuma gelebilir. Balkanlardan, Orta Doğu’dan gelen hastalar var, savaş öncesi Ukrayna’dan da gelen hasta oluyordu. Planlamaların hepsi düzgün bir şekilde yapılıp devamlılığı gelirse Türkiye’nin başarısı da çok daha fazla artacaktır. Birçok konuda kullanılıyor, 5-10 yıl içinde her alanımıza girecek” “ABD’den, Avrupa’dan da hastaları tedavi ediyoruz" Kongre farklı disiplinlerden birçok uzmanın bir araya gelerek gelişmeleri birlikte değerlendirmesinin çok önemli olduğunu söyleyen dernek başkanı, Beyin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Kabataş, “2007-2008 yılları arasında Harvad’da omurilik yaralanması konusunda çalıştım. Tedavisi zor olan hastalıklar, ALS, MS bunlarda şu anda Faz-2 çalışma dediğimiz kontrollü çalışma durumundayız. 3-5 sene sonra Faz-3,4 çalışmaları olacaktır. Hepsini de yayınladık, en son serebral palsi konusunda yayın yaptık, Türkiye’de bu noktadaki klinik anlamda, çalışma olarak ilk yayın. O anlamda değerli, literatürde de 8 veya 10’uncu yayın olması gerekiyor. Belli bir zaman sonra zaten bunların standart tedavi olabileceğini düşünüyoruz. Başından beri hep hedeflediğim nokta; nasıl şu an antibiyotik kullanıyorsunuz aynı şekilde yarın öbür gün şu kadar kök hücre verelim veya egzozom (hücrelerin salgıladığı kesecikler) verelim, şu anda revaçta olan şeyler bunlar. ABD’den de Avrupa’dan da bu hastalar tedavi olmak üzere bizleri buluyorlar, onları tedavi ediyoruz. Portakal kök hücreyse bunun suyu egzozom. Sadece tek başına kök hücre vermek sorunu çözmez, altta yatan nedeni araştırmak gerekiyor. Kanser de insandaki kök hücreden kaynaklanıyor, bu sorunun temeline inip çözüldükten sonra da kanser noktasında da hızlıca bir ilerleme olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.