GÜNDEM - 05 Mayıs 2021 Çarşamba 08:46

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş: 'Namaza ne kadar önem veriyorsak zekata da o kadar önem vermeliyiz'

A
A
A
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş: 'Namaza ne kadar önem veriyorsak zekata da o kadar önem vermeliyiz'

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Biz eğer zekatımızı hakkıyla vermezsek Müslümanlığımızı tam yapmış sayılmayız. Namaza, oruca, hacca ne kadar önem veriyorsak zekata da o kadar önem vermeliyiz” dedi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, bir televizyon kanalında canlı olarak yayınlanan “İftara Vuslat” programına katıldı.

Programda, ibadetlerin önemine değinen Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ramazan ayının müminlerin kurtuluşu için bir vesile olduğunu söyledi.

Recep, Şaban aylarından sonra Ramazan ayına kavuşmanın mutluluğu içerisinde olduklarını ifade eden Başkan Erbaş, “Üç ay önce Rabbimize dua ettik dedik ki, ‘Ya Rabbi Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.’ Duamızı kabul etti Rabbimiz, Ramazan Ayı'na ulaştık. Recep ve Şaban aylarını değerlendirmeye gayret ettik, inşallah bereketinden istifade etmişizdir” dedi.
Başkan Erbaş, Ramazan ayının başının rahmet, ortasının mağfiret, sonunun ise günahlardan kurtuluş olduğunu hatırlatarak, “Ramazan ayının ilk on gününde Rabbimizden rahmet umduk, inşallah istifade etmişizdir. İkinci 10 gününde mağfiret için gayret ettik. Muttakiler için hazırlanan cennete ve mağfirete koşunuz buyuruyor Rabbimiz. Muhsin olabilmek için mağfirete konuşmak lazım. Mağfiretin sonunda cennetin olduğunu Allah teala müjdeliyor. Bu müjdeye koşmak lazım” diye konuştu.

“Bir küçük tebessüm bile bir sadakadır”

Varlıkta da darlıkta da infak etmenin muttakilerin bir özelliği olduğunu belirten Başkan Erbaş, şöyle devam etti:
“Muttaki olmak lazım. Darlıkta da varlıkta da infakın yolunu aramak lazım. Varlıkta infakı anladık, darlıkta infak nasıl olur? O da, öfkeyi tutarlar diyor. Öfkeyi tutmak da bir infaktır. Kardeşinin yüzüne tebessümle bakmak da bir infaktır. ‘Kardeşinin yüzüne tebessümle bakman bir sadakadır’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Demek ki infak etmek için, sadaka vermek için illa varlıklı olmak gerekmiyor. Bir küçük tebessüm bile bir sadakadır. İnsanların bazı olaylar karşısında öfkesini tutması, sabretmesi, tahammül etmesi bunlar da esasında işte mağfirete giden yolları döşeyen tuğlalardır. Böyle Muhsin olunuyor. Allah da muhsinleri seviyor. İnşallah bu mağfiret günlerinde, rahmet günlerinde muhsin olmuşuzdur, mağfirete ulaşmışızdır. Netice itibariyle son şu anda içinde bulunduğumuz son on gün, Cehennem azabından Kurtuluş günleridir. Müminlerin nihai hedefi kurtuluşa ulaşmaktır. Bu kurtuluşun en önemli yönlerinden birisi de cehennem azabından kurtulmaktır.”

“Başımızdaki en büyük imtihanlardan birisi, bizi ilgilendirmeyen şeylerle vaktimizi öldürmektir”

Başkan Erbaş, müminlerin özelliklerini ayetlerle anlatarak, “Mümine boş şeyle meşgul olmak yakışmaz. Malayani diyoruz. Bugün bizim başımızdaki en büyük imtihanlardan, en büyük musibetlerden, belalardan birisi de bize ait olmayan, bizi ilgilendirmeyen şeylerle vaktimizi harcamak, vaktimizi öldürmektir” değerlendirmesinde bulundu.

Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında inmeye başladığını hatırlatan Başkan Erbaş, “Ramazan ayında orucun ve namazın ardından en çok meşgul olacağımız ibadet Kur'an tilaveti olmalı. Kur'an-ı Kerim okumak ibadettir. Harfleri telaffuz etmek, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, ‘Kur'an'ın her harfine 10 hasene vardır. Elif lam mim, bir harftir demiyorum. Elif bir harf, Lam bir harf, mim bir harf.’ Çok açık açık anlatıyor Allah rasulü Efendimiz. Kur'an-ı Kerim'de binlerce harf var ona göre büyük bir ibadet olduğunu anlatmak için esasında böyle açık bir hadis-i şerif buyuruyor Peygamber Efendimiz. Bu hakikaten müminler için çok büyük bir fırsattır. Biz diyoruz ki Kur'an ayında her Müslüman hiç olmazsa bir hatim indirsin.” şeklinde konuştu.

“Çocuklarımızın karakterleri, İslam ahlakından uzak olarak oluşmasın istiyoruz”

Başkan Erbaş, 4-6 yaş Kur’an kurslarında yapılan eğitimlerin önemine değinerek şunları söyledi:
“Diyanet İşleri Başkanlığı olarak geçen yıl salgın öncesinde 200 bine yakın çocuğa ulaştık, hamdolsun. Ülkemizin her ilinde, ilçesinde elhamdülillah mutlaka (4-6 yaş Kur’an kursu) var. Çocuklarımız küçük yaşta sevgi, saygı nedir, abdest, namaz nedir öğrensinler. Peygamberimiz çocukları çok sevdiği gerçeğini çocuklarımıza ne zaman öğreteceğiz, bu yaşlarda öğreteceğiz. Peygamber Efendimizin çok güzel bir hadis-i şerifi var. Buyuruyor ki, ‘Çocuklarınız 7 yaşına gelinceye kadar onlara temel dini bilgiler onlara öğretiniz.’ Sevgiyi, saygıyı dürüstlüğü, evrensel değerleri çocuklarınıza öğretiniz. Anne babaya karşı saygı, anne baba sevgisi, ‘Büyüklerine saygı göstermeyen, küçüklerine sevgi göstermeyen bizden değildir’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Biz bunları 7 yaşına kadar öğretmemiz lazım. Müslümanlar olarak bizler çocuklarımızın karakter yapısının oluşmasında etkili olmalıyız. Başkalarına bırakmamalıyız. Çocuklarımızın karakterleri, İslam ahlakından, Kur'an’ın ilkelerinden, sünnetin ilkelerinden uzak olarak oluşmasın. Bu bizim için çok önemli bir sorumluluktur. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de, ‘Çocuklarınızı yakıtı taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.’ buyuruyor Rabbimiz.”

“Salgın ortamında çevrimiçi irşat programlarına ağırlık veriyoruz”

Başkan Erbaş, salgın tedbirleri nedeniyle Kur’an kurslarının kapalı olduğunu ama çevrim içi olarak dijital ortamlarda Kur’an eğitimlerinin devam ettiğini ifade ederek, “Diyanet İşleri Başkanlığı olarak her zaman olduğu gibi Ramazan ayında da milletimizin hizmetindeyiz. Özellikle bu salgın dönemlerinde dijital ortamlarda, çevrimiçi irşat programlarına ağırlık veriyoruz ki bu görevimizi, her zaman, her şartta ve her ortamda yerine getirelim” diye konuştu.

Zekat’ın önemine vurgu yapan Başkan Erbaş, “Herkes komşunu gözetecek. Mahallesi'ni gözetecek. Bir yerde fakirlik varsa oraya zekat mükellefi insanlar hemen müdahale edecek, oraya koşacak. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir Peygamberin ümmeti olarak biz eğer zekatımızı hakkıyla vermezsek Müslümanlığımızı tam yapmış sayılmayız. Namaza, oruca, hacca ne kadar önem veriyorsak zekata da o kadar önem vermeliyiz” ifadelerini kullandı.

“Camilerinin bir köşesini hayır marketi haline getiren hocalarımız oldu”

Anadolu insanının tarih boyunca sadece yaşadığı yerde değil nerede bir mazlum, bir mağdur varsa onun yanında her zaman yer aldığının altını çizen Başkan Erbaş, “Sadece Türkiye Diyanet Vakfı olarak hem yurtiçinde 81 ilimizde, 922 ilçemizde mazlumun, mağdurun yanında hep yer aldık. Bir mahallenin hocası, o mahalledeki fakir fukarayı tespit etmiş, geçmişten bize kadar gelen ‘zimem defteri’ denilen bir uygulama var. O mahalledeki fakir fukara insanların bakkala, markete olan borçlarını onların haberi olmadan ödemiş elhamdülillah. Belki bunlar çok kamuoyuna yansımıyor. Dolayısıyla diyoruz ki, iyi ki hocalarımız var. İyi ki camilerimiz bu şekilde sadece namaz kılınan yerler olarak değerlendirilmiyor. Salgın döneminde camilerinin bir köşesini hayır marketi haline getiren hocalarımız oldu. Böyle onlarca örnek var. Biz şu an salgına rağmen çeşitli riskleri de olmasına rağmen 78 ülkede Türkiye Diyanet Vakfı gönüllüleri ile insanların fakir fukara, garip gureba, mazlum, mağdur insanların iftar ve sahur sofralarıyla onların yanındayız” şeklinde konuştu.
“Bir mazlumun durumu eğer beni rahatsız etmiyorsa Müslümanlığımda bir eksiklik var demektir”
Başkan Erbaş iki hafta önce Suriye’nin İdlip kentine yapmış olduğu ziyareti değerlendirerek şunları söyledi:
“Çeşitli yönlerden riskli bir ziyaretti ama bu riskler bizim ‘Beklenen Sensin’ davetine icabet etmemizi engelleyemez. Kardeşlerin seni bekliyor, diyoruz değil mi? Türkiye Diyanet Vakfı'nın bir çağrısı, bir daveti ‘Beklenen Sensin’. O, sensin sözünü ben üzerime alıyorum ve gidiyorum. Eşimle beraber gittim. Tozun toprağın içerisinde yaşayan üç buçuk milyon insan. Bazen görmeyenler için bu masal gibi geliyor ama bu masal değil, bu hakikat. Su yok, elektrik yok, ev yok, yiyecek yok yani yokları üst üste koyduğunuz zaman adeta boyunuzu aşar. Tüm yoklukların olduğu bir yer. Allah kimseye iç savaş yaşatmasın. Kimseyi vatansız, evsiz barksız bırakmasın. Şimdi şu hadis-i şerifi biz sadece okuyup kitabı kapatıp kütüphaneye mi koyacağız. Hadis-i Şerife bakar mısınız, “Müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir azasına bir diken batsa, bir ıstırap duysa vücudun her tarafı ondan rahatsız olur.’ Bir tarafınızda bir rahatsızlık olduğu zaman bunun ıstırabı bütün vücudunuzu sarar. Müminlerde böyle olmalı. Efendimiz aleyhisselatu vesselam böyle tavsiye ediyor. Eğer Suriye'de, Libya’da, Filistin’de, Tanzanya'da, Afrika'da, Avrasya'da, Balkanlar’da, Güney Amerika'da nerede olursa olsun bir mağdurun, mazlumun durumu eğer sizi rahatsız onun mağduriyeti, fakirliği, beni rahatsız etmiyorsa benim Müslümanlığımda bir eksiklik var demektir ki, bu hadis-i şerife uyumuyorum demektir. Onun için biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün dünyada olmaya çalışıyoruz.”

“Ayasofya'da cami dersleri yapıyoruz”

Başkan Erbaş, Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılmasının İslam dünyasında büyük bir sevinçle karşılandığını ifade ederek, “Diyanet İşleri Başkanı olarak önce İslam ülkelerindeki diğer Diyanet İşleri Başkanlarına, Din İşleri Bakanlarına bir mektup yazdım. Mutluluğumuzu paylaşma mektubu idi. Öyle muhteşem dönüşler geldi ki. Bu tabii beklenen bir şeydi. Ayasofya bugün aynı zamanda bir mektep olma yolunda ilerliyor. 24 Temmuz 2020 de açtığımız günden itibaren Ayasofya'da cami dersleri yapıyoruz. Tefsir, hadis, Kur'an dersleri yapıyoruz. Şu anda Ayasofya'nın içinde sabah namazında 16 ayrı köşede Kur'an okunuyor, mukabele okunuyor. Dedim ki, Ayasofya bir mekteptir, bir okuldur. Onun okul olma özelliğini biz daha da geliştirerek devam ettireceğiz aslına rücu etmesini sağlıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Adem Aslan
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de sağlık çalışanlarına şiddette meslektaşlarından tepki İzmir Şehir Hastanesi’nde dün yaşanan şiddet girişiminin ardından, sağlık çalışanlarından şiddete karşı tepki açıklaması geldi. İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Dün bir katliam olmaması bütünüyle tesadüfidir. Sağlıkta şiddet varsa hizmet yok” dedi. Sağlık çalışanları, dün bir kişinin İzmir Şehir Hastanesi’ne pompalı tüfekle gelerek sağlık çalışanlarını tehdit etmesi ve ‘katliam’ yapacağını söylemesi olayının ardından sağlıkta şiddete tepki gösterdi. İzmir Şehir Hastanesi Poliklinikler-3 önünde toplanan ve Hekimsen ile birlikte birçok sendikanın da aralarında bulunduğu sağlık çalışanları şiddetin son bulması adına pankartlar eşliğinde sloganlar attı. Sağlık çalışanları adına açıklama yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Saldırgan sabah saatlerinde bir pompalı tüfekle ve bir yığın mermiyle hastaneye gelmiş, bir aile bireyinin ihbarı sayesinde güvenlik ve kolluk kuvvetleri şahsa müdahale edebilmiştir. Ancak silahı alınıp serbest bırakılan şahıs, akşam saatlerinde tekrar elini kolunu sallayarak 9. kata kadar çıkarak servise girmiş. Saldırgan klinikte görevli hekimlere yönelik şiddet uyguladı. Asistan hekim arkadaşlarımız kendilerini odaya kilitleyerek saatlerce beklemiş, ancak saldırgan etkisiz hale getirildiğinde odadan çıkabilmişlerdir. Daha bir hafta önce 17 Nisan’da sağlık terörüne kurban verdiğimiz Dr. Ersin Arslan’ı anarken yetkilileri, şiddete karşı önlem alınması için göreve çağırmıştık. Yıllardır dillendirdiğimiz bu çağrılar yine duyulmadı. İdareciler tarafından adeta görünmez olduk” ifadelerine yer verdi. “Sağlık çalışanlarının endişeleri sürmektedir” Dün bir katliamın olmamasının, tesadüf olduğunun altını çizen Kaynak, “Ancak hekimlerin ve sağlık çalışanlarının endişeleri, kaygıları sürmektedir. ülkemizdeki her sağlık çalışanını tehdit eden, sağlıkta şiddet karşısında kamu yöneticileri olaya seyirci olmaktan öteye gitmemektedir. Çünkü sağlıkta şiddet, tıkanmış olan sağlık sisteminin siyasetçiler ve kamu yöneticilerinin tepkiyi kendilerinden uzak tutmak için yararlandıkları bir enstrümandır. Çünkü yeterli ve iyi hizmet alamayan hastalarla, hasta yakınlarıyla sağlık çalışanlarını karşı karşıya bırakmış, bilerek ve isteyerek sağlıkta şiddete zemin hazırlamıştır. Bu ülkede her gün en az 80 beyaz kod verilen, son 10 yılda bildirilen 110 bin sağlıkta şiddet olayı rastlantı değildir, asla maruz görülemez, asla hiçbir bahanenin arkasına gizlenemez” diye konuştu. Sağlık kurumlarında, sıradan bir alışveriş merkezlerindeki gibi güvenlik önlemlerinin dahi alınmadığını vurgulayan Kaynak, “Başka ülkelerde sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulayanlara çok ağır yaptırımlar uygulanırken ülkemizde mümkün olduğu kadar hafifletici sebepler gerekçesiyle neredeyse saldırganların arkası sıvazlanarak çoğu serbest bırakılmaktadır. Dün İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’ne silahla gelen şahısın silahına el konulup serbest bırakılmış olması durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Kurumlara girişte denetleme yapılmadan gerçek anlamda çalışan güvenliği sağlanabilir mi? Yetersiz ve yetkisiz güvenlik elemanları ile bu işin çözülemeyeceği ortadadır. Hastane polislerinin ve güvenlik görevlilerinin sayısı ve yetkileri mutlaka arttırılmalıdır. İşe yaramayan göstermelik X-ışın cihazları yerine her giriş noktasında denetimli geçiş kontrolü sağlayan aktif güvenlik elemanları görevlendirilmelidir. Acilen bu konuda ağır yaptırımlar içeren yasal düzenlemeler yapılmalıdır” cümlelerini aktardı. “Sağlıkta şiddet varsa hizmet yok” Sağlık kurumlarında, çok ciddi koruyucu ve şiddeti engelleyici insan gücü, sağlık polisi, emniyet güçleri, elektronik ve görsel kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğinin altını çizen Kaynak, şunları kaydetti: “Adil bir hukuk sistemi çerçevesinde Sağlıkta şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler geciktirilmeden yaşama geçirilmelidir. Artık bir gün bile beklemeyeceğiz. Sağlıkta şiddet için önlem alınmadıkça, sağlık çalışanlarına insani çalışma şartları sağlanmadıkça, sağlık hizmeti verilemez, verilmesi beklenemez. Sağlıkta şiddet varsa, hizmet yok.”
Erzurum Aras EDAŞ’tan Kars’taki gençlere istihdam imkânı Sorumluluk bölgesinde verdiği elektrik dağıtım hizmetinin yanı sıra bölgedeki istihdama katkı sağlayan Aras Elektrik ve Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA)’nın iş birliğinde Kars’ta istihdam garantili eğitim programı düzenledi. Aras Akademi kapsamında iş birliği protokollerine bir yenisini daha ekleyen Aras Elektrik, bölge istihdamına katkı sağlamaya devam ediyor. Bölgedeki kurum/kuruluşlarla protokol imzalayan Şirket, gençlere iş imkânı sağlıyor. Bu iş birliği ile Serhat Kalkınma Ajansı’nın 2024 yılı Çalışma Programı’nda yer alan faaliyetlerinden birisi olan “Kadınlar ve Gençler İçin Eğitim Modülleri” kapsamında Kars’ta “Elektrik Dağıtım Şebekesi İşletme Bakım ve Şebeke Varlıkları Eğitimi” Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) uzmanları tarafından verildi. Aras Elektrik Genel Müdürü Fikret Akbaş: “Amacımız sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman gücünün bölgede istihdam edilmesine katkı sağlamak. Bunu da sorumluluk alanımızdaki kurum/kuruluşlarla yaptığımız protokoller sayesinde gerçekleştiriyoruz. Enerji sektörü olarak, teknik liseler ve mezun öğrenciler arasında oluşan bu köprü ile bölge istihdamına katkı sağlayarak sektör için nitelikli ve başarılı gençler yetiştirmeyi hedefliyoruz.” derken Kars İl Koordinatörü Zafer Demir ise projenin katkılarını “Aras EDAŞ olarak müşterilerimize kesintisiz ve kaliteli hizmet sunma misyonumuzun yanı sıra tüm bölgemizin refah seviyesini artırmayı ve hayat boyu öğrenmeyi desteklemeyi amaçlıyoruz. Bu kapsamda SERKA ile görüşmelerimiz sürekli devam ediyor. Bu proje de lise mezunu öğrencilerimizin sektöre kazandırılması için büyük bir imkan sağladı. Farklı projelerde SERKA ile çalışmaya devam etmeyi planlıyoruz.” ifadeleri ile kullandı. Kars’ta Elder tarafından genç adaylara verilen eğitimleri ve projeye katılımını değerlendiren Aras Elektrik’ten Eğitim Müdürü Murat Caf: “Mesleki ve teknik lise öğrencilerine, mezun öğrencilere kariyer fırsatı sunduğumuz projenin her adımını hızlı bir şekilde gerçekleştiriyoruz. İlk adımında, eğitim programına katılacak olan adayları belirlediğimiz projenin, sonraki adımında da bu adaylara Elder tarafından teknik eğitimler vererek devam ettik. Geçen yıl hayata geçirdiğimiz iş birliği protokolü kapsamında Kars’ta eğitimler vermiştik. Bu yıl da iş birlikçimiz olan SERKA ve eğitim boyunca desteğini sürdüren Elder ile nisan ayında tekrar Kars’ta yaşayan yaklaşık 30 kişiye teknik eğitim verildi. Bu eğitimden Kars ili Haydar Aliyev Mesleki ve Teknik Eğitim Anadolu Lisesi ve Gazi Ahmet Muhtar Paşa Lisesi başta olmak üzere ildeki diğer bazı mesleki eğitim veren liselerden ve yüksekokullardan mezun gençler faydalandı. Bölge istihdamında sürdürülebilirliği sağlamak adına iş birliği içerisinde olduğumuz SERKA ve desteklerini sürdüren Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği - Elder’e çok teşekkür ediyorum.” Eğitimler sonunda, teknik açıdan gerekli ve yeterli becerilerle donanmış ve Aras Elektrik tarafından yapılan sınavda başarılı olan gençler, Aras Elektrik tarafından TRA2 Bölgesi illerinde (Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illeri) ve ilçelerinde istihdam edilecek.”
Muş Muşlu annelerin evlat nöbeti devam ediyor Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen ailelerin DEM Parti il binası önündeki eylemi devam ediyor. Muş’ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti il binası önündeki oturma eylemini sürdürüyor. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. Baba Şemsettin Özcan, 7 yıl önce HDP’nin çocuğunu kaçırıp PKK’ya verdiğini belirterek, "Çocuklarımızı vermeyene kadar sizin yakanızı bırakmıyoruz. Çocuğumdan 7 yıldır hiç haber alamadım. Bir gün çocuğunuz eve gelmese ne yaparsınız? Bizim çocukları vermeyene kadar burayı terk etmeyeceğiz" dedi. Anne Gülbahar Teker de, 20 yıl da olsa burada eylemlerini sürdüreceklerini belirterek, "Çocuğum gelse veya gelmese ben yine de eyleme devam edeceğim. Biz PKK ve HDP’den korkmuyoruz. Bizim çocukları getirip bize versin. Yeter artık bu anneler ve babaların ağladığı. Niye getirip bize vermiyorsunuz? Kürt hakkı böyle değil. Biz de Kürt’üz. Onların çocukları nerede bizim çocuklar nerede? Çocuklarımız yaşıyor, yaşamıyor bilmiyoruz. Bizim çocukları bize versinler. Bir kişi dağda kalana kadar eyleme devam edeceğim. Lanet olsun HDP ve PKK’ya" şeklinde konuştu.
Muş Muşlu annelerin evlat nöbeti devam ediyor Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen ailelerin DEM Parti il binası önündeki eylemi devam ediyor. Muş’ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti il binası önündeki oturma eylemini sürdürüyor. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. Baba Şemsettin Özcan, 7 yıl önce HDP’nin çocuğunu kaçırıp PKK’ya verdiğini belirterek, "Çocuklarımızı vermeyene kadar sizin yakanızı bırakmıyoruz. Çocuğumdan 7 yıldır hiç haber alamadım. Bir gün çocuğunuz eve gelmese ne yaparsınız? Bizim çocukları vermeyene kadar burayı terk etmeyeceğiz" dedi. Anne Gülbahar Teker de, 20 yıl da olsa burada eylemlerini sürdüreceklerini belirterek, "Çocuğum gelse veya gelmese ben yine de eyleme devam edeceğim. Biz PKK ve HDP’den korkmuyoruz. Bizim çocukları getirip bize versin. Yeter artık bu anneler ve babaların ağladığı. Niye getirip bize vermiyorsunuz? Kürt hakkı böyle değil. Biz de Kürt’üz. Onların çocukları nerede bizim çocuklar nerede? Çocuklarımız yaşıyor, yaşamıyor bilmiyoruz. Bizim çocukları bize versinler. Bir kişi dağda kalana kadar eyleme devam edeceğim. Lanet olsun HDP ve PKK’ya" şeklinde konuştu.