SAĞLIK - 17 Ocak 2022 Pazartesi 16:19

Domuz gribi KKTC’de yayılmaya devam ediyor

A
A
A
Domuz gribi KKTC’de yayılmaya devam ediyor

Yapılan sürveyans çalışmalar, KKTC’de Influenza A H3N2 domuz gribinin yayılmaya devam ettiğini gösteriyor. SARS-CoV-2 ile birlikte toplumda dolaşımda olan diğer mevsimsel patojenler, solunum yolunu etkileyen iki veya daha fazla virus ile enfekte olan hasta sayısını da yükseltiyor.

Dünyada etkisini sürdüren COVID-19 pandemisinde, Omikron varyantı ile vaka sayıları artarken, mevsimsel grip de hız kesmeden yayılmaya devam ediyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Genetik Tanı Laboratuvarı Moleküler Mikrobiyoloji Sorumlusu Doç. Dr. Buket Baddal, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi ve Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi’ne akut üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları ile başvuran hastalarda son iki haftadır hızla artan Influenza A H3N2 domuz gribi pozitifliği saptadıklarını söylüyor.

Influenza A H3N2 geçen yıla göre daha yaygın

COVID-19 pandemisinin diğer solunum yolu virüslerinin toplumda görülme sıklığı ve dağılımında farklılıklara neden olduğunu belirten Doç. Dr. Buket Baddal, “Yakın Doğu Üniversitesi’nde yaptığımız moleküler epidemiyoloji çalışmalarında, SARS-CoV-2’nin ortaya çıkmasıyla birlikte viral ajanların epidemiyolojisinde farklılıklar saptadık” dedi.

COVID-19 pandemisini önlemeye yönelik uygulanan maske, mesafe ve hijyen önlemlerinin, diğer mevsimsel solunum yolu enfeksiyon etkenleri üzerinde de etkili olduğunu vurgulayan Buket Baddal, “Veriler, COVID-19 ile geçen son iki yılda, 2016-2019 sezonlarına kıyasla rhinovirus (soğuk algınlığı) pozitifliğinde yüzde 6.8 yükseliş görülse de; Influenza A ve B (grip) pozitifliğinde yüzde 16’lık düşüş olduğunu gösteriyor. SARS-CoV-2 olmayan mevsimsel koronavirüs (HKU1, NL63, 229E ve OC43) pozitifliğinde de yüzde 6.3 düşüş saptandı” şeklinde konuştu.

KKTC’de influenza pik sezonunun her yıl Aralık sonu Ocak başı yaşandığını belirten Baddal, “Geçtiğimiz yıllarda Influenza A alt tipi H1N1 domuz gribi sıklıkla görülürken, bu yıl KKTC’de şu ana kadar dominant viral tip Influenza A alt tipi H3N2’dir. Hasta verileri incelendiğinde çocukların ve genç bireylerin en çok etkilenen grup olduğu görülüyor” diye konuşan Baddal, farklı viral enfeksiyonların artış gösterdiği kış aylarında maske, mesafe ve el hijyeni gibi koruyucu kurallara çok daha sıkı bir şekilde uyulması gerektiğini vurguladı.

Doğru tanı için moleküler testlerin önemi arttı

COVID-19 ile benzer semptomlar ile seyreden influenza (grip), enfekte kişilerde boğaz ağrısı, şiddetli öksürük, ateş, halsizlik, kas ve eklem ağrıları gibi klinik bulgulara yol açıyor. Baddal, iki salgının aynı dönemde yayıldığı bu günlerde, hastalara doğru teşhis konulabilmesi için moleküler testlerin kullanılmasının önemine vurgu yapıyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Genetik Tanı Laboratuvarı’nda COVID-19, grip ve soğuk algınlığına neden olan tüm viral etkenlerin PCR panelleri ile tanımlamasını yapabildiklerini söyleyen Baddal, özellikle çocuklarda ve yaşlılarda ayırıcı tanı testlerinin önemine vurgu yaptı.

Domuz gribi KKTC’de yayılmaya devam ediyor

Solunum yolunu etkileyen iki veya daha fazla virus ile enfekte olan hasta sayısı yüksek

Baddal’ın dikkat çektiği bir diğer veri ise birden fazla virüsle enfekte olan hastaların sayısındaki artışa işaret ediyor. “Yaptığımız analizlerde, 2016-2021 yılları arasında farklı virus tipleri ile aynı anda enfekte olmuş hasta oranının yüzde 16.1 olduğunu saptadık. Bu hastalar iki veya bazen 3 viral etken ile aynı anda enfekte olabiliyor. Verilerimiz ko-enfeksiyon geçiren kişiler arasında iki virus ile enfeksiyonun yüzde 81.7, üç virüs ile enfeksiyonun yüzde 18.3 oranında olduğunu gösteriyor. Ko-enfeksiyonlarda en fazla görülen etkenler influenza A virus (yüzde 64.1), respiratuvar sinsitiyal virus (yüzde 51.1), influenza B virus (yüzde 40.2), koronavirüs 229E (yüzde 21.7), rinovirüs (yüzde 19.6), koronavirüs OC43 (yüzde 14.1), koronavirüs NL63 (yüzde 8.7) ve koronavirüs HKU1 (yüzde 3.3) olarak karşımıza çıkıyor. Ko-enfeksiyon geçiren kişiler, hastalığı daha ağır geçirebiliyor. Bunun yanı sıra, şu ana kadar SARS-CoV-2 ve Influenza A H3N2 domuz gribi ile aynı anda enfekte olan bir hastanın da tanısını koyduk. COVID-19 tanısı alan hastaların yüzde 8.7’sinde ko-enfeksiyon görülmüştür” diye konuştu.

Aynı örnekten tek seferde 22 üst solunum yolu patojenini taranabiliyor

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Genetik Tanı Laboratuvarı’nda aynı anda, aynı örnekten 22 üst solunum yolu patojeni taraması yapabildiklerini vurgulayan Baddal, “SARS-CoV-2 dahil olmak üzere solunum yolu enfeksiyonu semptomlarına yol açan 22 viral ve bakteriyel etkeni moleküler yöntemlerle aynı sürüntü örneğinden yaklaşık bir saatte saptayabiliyoruz. COVID-19 pandemisinin toplum sağlığı üzerindeki etkilerinin oldukça arttığı bu günlerde, enfeksiyon etkeninin hızlı ve doğru tayini; tedavi, hastaneye yatış, enfeksiyon kontrolü ve hastanın işe ve ailesine dönmesi açısından uygun kararlar verilmesinde önemli bir rol oynuyor” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat: "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil" İran ve İsrail krizinin daha da tırmanarak bir savaş çıkmasının kısa vadede mümkün olmadığını belirten Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil. İsrail, Amerika’nın bölgeye dahil olarak İran’a yönelik bir operasyon yapılma taraftarı. İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında ise net bir biçimde İsrail’e doğrudan savaşmak gibi bir niyeti yok. Bu aşamada her iki devletin de karşılık geri adım atarak krizi sonlandırmasını bekliyoruz" dedi. Orta Doğu’da yaşananları değerlendiren Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "Orta Doğu son dönemlerde yine ciddi krizlerle karşı karşıya gelmiş durumda. Özellikle İran ile İsrail arasındaki kriz, kronikleşmiş bir hal almaya başladı. Bu tür rekabetlerde aktörlerin karşısına üç farklı seçenek çıkar. Birincisi aktörlerden biri karşı tarafa blöf yapar, karşı taraf ise geri adım atarak bir saygınlık veya stratejik kayıp yaşamakla birlikte krizin son bulmasına imkan tanır. İkinci seçenekte ise, aktörler karşılıklı olarak bir geri adım atma durumu tercih ederler, bu durumda da kriz kendiliğinden son bulur. Son olarak üçüncüsünde ise, aktörler mevcut pozisyonlarından taviz vermezler. Daha sert adımlar atmaya başlarlar. Bu da kaçınılmaz olarak aktörler arasında bir savaşa yola açarlar" dedi. "İran ve İsrail krizi, daha da tırmanarak bir savaşa yol açması kısa vadede mümkün değil" Bu 3 senaryo üzerinden İran-İsrail ilişkisini değerlendiren Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "İran ve İsrail arasındaki ilişkilerde ilk senaryonun gerçekleşmeyeceğini çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Her iki tarafta geri adım atma niyetinde değil. Bunu hem İsrail’in Şam’daki büyükelçilik saldırısında gördük. Hem de İran’ın İsrail’e misilleme olarak insansız hava araçları ve balistik füzelerini kullanarak yaptığı saldırıda net bir biçimde gördük. Dolayısıyla iki tarafta geri adım atma niyetinde değil. İkinci seçeneği bir tarafa bırakacak olursak, üçüncü seçenekteki gibi tarafların krizi daha da tırmandırarak bir savaşa yol açması ise kısa vadede mümkün olmayacak gibi görünüyor" ifadelerine yer verdi. "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil" İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında İran’ın net bir biçimde İsrail’e doğrudan savaşmak gibi bir niyetinin olmadığını belirten Polat, "Diğer taraftan İsrail ise İran ile savaşma konusunda o kadar isteksiz değil. Ancak bunun da bazı şartları var. İsrail, Amerika’nın bölgeye dahil olarak İran’a yönelik bir operasyon yapılma taraftarıdır. Ancak ABD cephesine bakıldığında ise hem bu yıl içerisinde yapılması planlanan seçimlerin başkan üzerindeki baskısı, hem de Amerika’nın uzun yıllardır yaklaşık 15 yıldır Orta Doğu’ya doğrudan angaje olmamak gibi bir stratejik yaklaşımı söz konusudur. Bu opsiyonu da kısa vadede pek mümkün kılmıyor. Dolayısıyla önümüzde tek bir seçenek kalıyor. Bu aşamada aktörlerin krizi yavaş yavaş iki tarafın da geri adım atarak sonlandırmasını bekliyoruz. Mevcut durumda bu senaryonun gerçekleşme ihtimalini yüksek görüyorum. Özellikle İran ile İsrail arasındaki kriz kronikleşmeye başladı diyebiliriz" dedi. "Türkiye, Orta Doğu’da mümkün mertebe krizlerin barışçıl bir biçimde çözümlenmesini arzuluyor" Türkiye’nin, 7 Ekim’den beri bölgesel krizlerin artık bir noktada durması gerektiği yönünde bir politika benimsemiş durumda olduğunu ifade eden Polat, "Malum, son 15 yıldır Orta Doğu’da yoğun bir rekabet söz konusu bölgesel aktörler arasında. Buna bir de devlet dışı silahlı aktörler ve başarısız devletler eklenmiş durumdadır. Dolayısıyla Orta Doğu, 2000 yıllarının başından 2010 yıllarına kadar olan kısmen istikrarlı dönemini özlemiş durumdadır. Dolayısıyla Türkiye, ne İran-İsrail arasında, ne de İsrail-Hamas arasında böyle bir çatışmanın devamlılığı yönünde bir politika arzulamıyor. Türkiye, Orta Doğu’da mümkün mertebe krizlerin barışçıl bir biçimde çözümlenmesini arzuluyor. Bu çerçevede de girişimlerini sürdürüyor. Türkiye’nin kendi çıkarları açısından da bu oldukça önemli. Aksi takdirde, çeşitli insani krizler, terör örgütlerinin yeniden palazlanması gibi veya başarısız devletlerin ortaya çıkması gibi Türkiye’nin güvenliğini yanından ilgilendiren başka kriz alanları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Türkiye, bu tür krizlerin daha barışçıl yollarla çözümü için mücadele ediyor" şeklinde konuştu.
Van Van-Bahçesaray kara yolunda çalışmalar devam ediyor Van’da çığ riski nedeniyle 119 gün önce kapalı tutulan Van-Bahçesaray kara yolunun ulaşıma açılması için çalışmalar devam ediyor. Van’da 22 Aralık 2023 tarihinde yağan kar yağışı ile birlikte düşen çığlar sonucu Van-Bahçesaray yolu ulaşıma kapandı. Yapılan çalışmalar sonucu yol 29 Aralık 2023 tarihinde ulaşıma açıldı. Ulaşıma açılan yol araç trafiğine açılmadan önce Van İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Çığ Tehlikesini Belirleme ve İzleme Komisyonu` üyelerinin bölgede yaptığı inceleme sonucu çığ riski devam ettiği için yol araç trafiğine açılmadı. İlerleyen günlerde etkili olan kar yağışı ve birçok noktaya düşen çığlardan dolayı yol yeniden ulaşıma kapandı. “Van-Bahçesaray yolu 119 gündür kapalı” Yaklaşık 119 gündür çığ tehlikesinde dolayı kapalı tutulan Van-Bahçesaray karayolu, Karayolları 11. Bölge Müdürlüğü Görentaş Şantiye ekipleri, Ramazan bayramı sonra bölgede çalışma başlattı. Kar kalınlığının yer yer 5 metreyi bulduğu bölgede, ekipler çığ riskine karşı büyük titizlikle çalışmalarını yürütülüyor. Çalışmalar 2020 yılında ilki 4 Şubat, ikincisi ise 5 Şubat’ta meydana gelen çığ faciasında 11 jandarma, 9 güvenlik korucusu olmak üzere 42 kişi hayatını kaybettiği bölgede yürütülüyor. Yolun kapalı olmasından dolayı aynı bölgeye yine büyük bir çığ düştü. Yolun kapalı olmasından dolayı olumsuz bir durum yaşanmadı. Ekipler yoğun bir mesai harcayarak yola düşen çığları açarak çalışmalarını sürdürüyor.