DÜNYA - 25 Eylül 2020 Cuma 15:13

Dr.Suat İrfan Günsel: “Komşumuzun istediğinin yarısını istiyoruz”

A
A
A
Dr.Suat İrfan Günsel: “Komşumuzun istediğinin yarısını istiyoruz”

Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat İ.Günsel, Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine ilişkin duygu ve düşüncelerini paylaşarak; “Ülkem için, ülkemin geleceği için, Dünyadaki hak ettiğimiz yeri almak için, bunları sağlayacak süreçte, sadece kırk iki yıldır yurdumuzda kökleşme çabalarımın verdiği bir hak değildir düşüncelerimi açıklama hak’kı. Her şeyden önce bir yurttaş olarak düşüncelerimi belirtme hak ve vazifesini yerine getirmekteyim” ifadelerini kullandı.

Kuzey Kıbrıs'ta ilk turu 11 Ekim'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için geri sayım başladı. 11 adayın yarışacağı seçimler için duygu ve düşüncelerini paylaşan Dr. Suat İ.Günsel’in açıklaması şu şekilde;

“Duygu ve düşüncelerimi paylaşmak isterim;

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ülkem için, ülkemin geleceği için, Dünyadaki hak ettiğimiz yeri almak için, bunları sağlayacak süreçte, sadece kırk iki yıldır yurdumuzda kökleşme çabalarımın verdiği bir hak değildir düşüncelerimi açıklama hak’kı. Her şeyden önce bir yurttaş olarak düşüncelerimi belirtme hak ve vazifesini yerine getirmekteyim. Tüm kurum, kuruluş ve bireylerde böylesi süreçte görüşlerini, taleplerini çekinmeden paylaşmalıdırlar. Malûmunuz, gerek uluslararası konjonktür, gerek devletimizin bu kompleks gelişim içerisindeki yeri ve gerekse Cumhurbaşkanlığı seçiminin, çok boyutlu bir anlam ifade edişi, zamanın ‘doğru zaman’ olduğunu göstermektedir.

Bizim isteklerimizi savunacak kişiyi Cumhurbaşkanlığı makamına taşımalıyız. Kavramsal ve hukukî boyutları daha sonra ele almak üzere, ilk ve en önemli olarak, düşünce ve hissiyatımın odaklaştığı bir temel konuya değinmeliyim. O da Türkiye’mizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını kavrayışımızdır.

Bütün değişik fikirler, her tür tartışma, yarışma ve çekişmeler, hatta deyim yerindeyse ‘siyasal kavgalarımız özünde bizim dâhilî meselelerimizdir.Şüphesiz bunların son tahlilde Türkiye ile ilişkisi vardır. Bu ilişki, Türkiye’nin garantörlüğünü de aşan tarihsel bir birikimi gösterir. Ne var ki, siyasal tartışmalarımızı Türkiye’miz üzerinden yürütmememiz gerekir.

Türkiye’nin ‘oyun kurucu’, strateji oluşturucu birikim ve yeteneği en büyük şansımızdır. Siyasal, yönetimsel ve seçime ilişkin yanlışlar, Türkiye söz konusu olduğunda, ne yazık ki sadece yanlışlık olarak kalmamaktadır.
Anayasal ve siyasal gelecek, iyi komşuluk ilişkilerine dayanmalıdır. Burası muhakkaktır; bizler, ‘Komşu’muzun istediğinin yarısı istiyoruz.’

Hukuk’un temelindeki olgular, Cumhuriyet kavramı, uluslararası zemin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temel hüviyeti, devletimizin halkımız için varoluşunun esasları konularındaki dinamiklerin nasıl örtüştüğü ve cumhurbaşkanlığı seçimini bu tarihsel senteze dayandığına ilişkin düşüncelerime geçmek isterim.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tarihsel anlamı, doğrudan tanımında belirtmektedir; ülkemiz ve devletimiz bir ‘Türk Cumhuriyeti’dir.

Tarih’in dinamikleriyle vücut bulan bir varoluş ve hayat tarzıdır yaşanan. Diğer bir değişle, kimlik, aidiyet, vatanseverlik, kültürel ve maddî bir soydaşlık kavrayışıdır bu.

Cumhuriyet, malûm, her şeyden önce, bir devlet şeklidir; devletin varlık, fonksiyon ve işleyişinin düzenlenmesine ilişkindir. Ancak, toplumun kendi macerası içerisindeki teşkilatlanması boyunca Cumhuriyet, yönetimin hukukî biçimlenmesi olduğu kadar, tarihsel birikimin ve bağlılığının ortaya koyduğu fiilî bir adanmışlık da içerir.

Özetle, hukukî nitelik ile toplumsal bilincin kökeninde yer alan sorumluluk, tarihsel dayanaklarıyla bir anlam ifade eder. Hürriyet kapıları ancak bu şekilde açılır. Kesitsel ve gündeme yönelik bir mesuliyet, egemenlik ile değil, iktidarla yetinen bir kavrayış olarak kalır.

Devlet olarak, onun her alan ve mertebedeki görevlileri, halkının mutluğunu esas alır.
Söz konusu ilkesel düzeydeki düşüncelerimizin, canlı hayatta, uluslararası ilişkiler karmaşasına ışık tuttuğu ve neticede bunlarla örtüştüğü aşikârdır demek isterim.

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ilişkin bütün temel konuların, ülkemizi çevreleyen Doğu Akdeniz’deki Uluslararası Hukuk’u ilgilendiren bütün temel konularla iç içe olduğu, haklarımızın ve menfaatlerimizin millî menfaatlerden ayrılmaz olduğu şüphesizdir. Ve Devletimizin, toplumsal varlığımızın ortasında bir odak oluşturduğu hususu da kendini tartışmasız ortaya koymaktadır.

Akdeniz’de, Doğu Akdeniz’de ve yine Akdeniz demek olan Ege Denizi’nde mantık dışı uygulamaların ve oldu-bittilerin hukuk kisvesine büründürülmesinin önlenmesi ve bütün faktörlerin hakkaniyet temelindeki bir esasa bağlanması gerekir. Bu, söz konusu odak oluş, büyük resmi teşkil eder. Enerji, ‘gaz’ve petrol, karasuları ve kıta sahanlığı sorunları sözünü ettiğim temel üzerinde çözümlenmelidir ve çözümlenecektir.

Demokrasi, İnsan Hakları teori ve tanımlarının özünde yatan düşüncenin somutlanması ve siyasal boyuttaki yerini alması anlamını taşır.

Hürriyet kavramının ana fikri doğrultusunda, temel haklar ve özgürlüklerle başlayan, demokratik işleyişle beliren demokratik unsurlar ve şüphesiz en önemli bir oluşum ve gösterge olarak seçimler çoğulcu hayattaki yerini alır.

Ancak, daha önce de kaydettiğim üzere, siyasal ve toplumsal tercihlere, bir Cumhuriyette, bir Devlet’te, tarihsel olarak döşenmiş yollarda yürüyerek varılmalıdır.”

Dr. Suat İrfan GÜNSEL
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Yolda yatan köpeğin üzerinden otomobili ile geçti Sakarya’nın Karasu ilçesinde bir otomobilin yolda yatan köpeğin üzerinden geçip yoluna devam ettiği anlar güvenlik kameralarına yansıdı. Ezilen köpeğin sahibi ve mahalle sakinleri, yaşanan acı olaya tepki gösterdi. Olay, Karasu Yalı Mahallesi Barbaros Caddesi üzerinde meydana geldi. Mahalle sakinlerinden Güler Yaşar’ın sahibi olduğu köpek, yol kenarında yattığı sırada bir arabanın üzerinden geçmesi sebebiyle yaralandı. Ayakları kırılan köpek, Sakarya Büyükşehir Belediyesi’ne ait Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi altına alındı. Otomobil sürücüsünün, köpeğin üzerinden geçerek hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ettiği anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde, üzerinden otomobil geçen köpeğin acı içerisinde yerde kıvrandığı anlar yer aldı. "Hızlı gelse, fren yapamasa kaza deriz ama öyle bir şey olmadı" Yaşanan olaya mahalle sakinleri ve köpeğin sahibi Güler Yaşar tepki gösterdi. Yaşar, “Köpek yol kenarında yatıyordu, araba 14.58’de köpeğin üzerinden geçmiş. Tümseğin üzerinden geçtikten sonra hiç fren yapmadan geçti, hiç durmadı. Köpeğin sesini duyunca aşağıya indik, tedaviye gönderdik. Hızla gelip çarpmıyor. Yavaş yavaş geliyor, üzerinden geçiyor. Mahalle içinde çocuklar var, yaşlılar var. Bir hayvanın üzerinden geçiyor ve durmuyor. Tepkimiz bu yüzden. Telefonuna mı bakıyordu, önündeki hayvanı görmüyor. Nereye bakıyordu? Hızlı gelse, fren yapamasa kaza deriz. Öyle bir şey de olmadı” diye konuştu.
İstanbul Dilan Polat mahkemede gözyaşlarına boğuldu Sosyal medya fenomeni Banu Parlak’ın güzellik merkezinin kurşunlanmasına ilişkin açılan dava kapsamında Dilan ve Engin Polat çifti savunma yaptı. Dilan Polat’ın savunması sırasında sık sık ağladığı görüldü. Bahçeşehir 1. Kısım Doğa Parkı’nda bulunan sosyal medya fenomeni Banu Parlak’a ait güzellik merkezi 1 Ekim 2023 günü saat 02.00 ve 04.30 sıralarında motosikletli şüphelilerce kurşunlanmıştı. Olaya ilişkin hazırlanan iddianame kapsamında Dilan ve Engin Polat çiftinin de ‘azmettirme’ suçundan cezalandırılması istenen davanın görülmesine bugün Küçükçekmece Adliyesi’nde başlandı. Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, sanıklar Dilan, Engin ve Sezgin Polat ile müşteki Banu Parlak hazır bulundu. Duruşmaya taraf avukatları da katıldı. Duruşmada kimlik tespiti esnasında Engin Polat “aylık ortalama gelirim 200 bin” dedi. Dilan Polat da aylık gelirinin 200 bin TL olduğunu söyledi. Engin Polat duruşma salonunda küçük oğlu ile telefonda konuşup konuşamayacağını sorarak “6 aydır konuşmuyoruz” dedi. Hakim bu talebin üzerine “her türlü temas yasak” dedi. Dilan Polat ise ağlayarak duruşma salonuna girdi ve eşinin elini tuttu. Polat, duruşma salonunun izleyici kısmında oturan kızının da elini tutmak istedi ancak jandarma izin vermedi. Dilan Polat kızına sık sık “Kızım seni çok seviyorum, hepsi geçecek, yapmadık biz yapmadık” dedi. Sanık Polat duruşma salonunda göz yaşlarına hakim olamadı. Dilan Polat savunmasında “Ben Banu Parlak’ı tanırım kendisi 6 yıllık arkadaşım. Küsüp barıştığımız dönemler oluyordu. İş yeri kurşunlanmadan önce işleri konusunda benden yardım destek istemişti. Ben de kendisine seve seve yardım edeceğimi söyledim. Daha sonra sosyal medyada haberleri görünce haberim oldu. Can güvenliğinin olmadığını ve bizi sorumlu tuttuğuna dair paylaşımlar gördüm. O ana kadar aramızda problem yoktu. İş yerinin kurşunlandığını da basın ve sosyal medyadan öğrendim. Bu sırada yargılandığımız kişilerle de hiçbir bağlantımız yoktur. Daltonlar çetesi eşimi ve beni de tehdit etmiştir. Bununla alakalı mesajlar da mevcut” dedi. Polat savunması sırasında da zaman zaman duygulanarak ağladı. Dilan Polat savunmasının devamında “Can Dalton bana senin namusunu elinden alacağım diye mesajlar da iletmişti. Bizi tehdit eden kişilerle aynı dosyada neden yargılanıyoruz bilmiyorum. Gürcistan’a 2018-2019 yıllarında hamilelik dönemimde gittim. Yemek yedim ziyaret ettim döndüm. Sosyal medyada ön planda bir hayat yaşıyorum. Maddi durumumuzun iyi olmasından dolayı farklı yollarla Halil İbrahim Kalkan’ın haraç kesmek istediğini düşünüyorum. Pendik şubemize giderek tabelaları indirin demişti. Çalışanların elinde ses kayıtları da mevcut. Benim Banu Parlak ile husumetim yoktu. Neden böyle bir konuda beni ve ailemi hedef gösterdi anlamıyorum. Dosyada bahsi geçen kimseyi aile üyelerim dışında yani tanımıyorum. Video için de ben sosyal medyada o dönemde aleyhime paylaşımlar yapılıyordu. Çocuklarım ve ailem için. Kafam çok karışıktı herkes saldırı halindeydi. Suçlamayı kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı. Dilan Polat müşteki avukatının “tedbir kararının anasını danasını göreceksin sözlerini kime söylediniz sorusu üzerine “ Benim orada direkt muhatabım yoktu. Kara para aklandığımıza, illegal işler yaptığımıza dair paylaşımlar yapılıyordu. Genel söyledim” dedi. Engin Polat ise savunmasında “Banu Parlak’ı tanımam. Görüşmüşlüğüm yoktur. Bir gün sosyal medyada ‘benim başıma bir şey gelirse Dilan ve Engin Polat sorumludur’ diye açıklamalar yapıyor. Ben de eşime ‘bu kadın senin arkadaşın değil mi neden böyle yapıyor ara kendisi ile görüş’ dedim. Eşim ‘ben aramam dedi’ ben de üzerine düşmedim. Ama karım iyi niyetli olarak aramış benim sonradan haberim oldu. O ara çok mesele vardı. Kara para aklama. Onun da gerçek olmadığını yakında göreceğiz. Bu arkadaşın dükkanı kurşunlanmış. Akabinde bizden şikayetçi olmuş. İfadeye çağırdılar gittik. Olay bundan ibaret bizim hiç kimse ile bir alakamız yok. Ben diğer sanıkların olduğunu bu mahkemede öğrendim şu an. Yalancı tanık Halil İbrahim Kalkan, bizi tehdit edip şubelerimizi arayıp Sezgin ve Engin Polat ile görüşeceğim diyerek tehdit ediyordu. Bu daha önceden de başımıza geldi. ‘Onları şöyle yapacağım böyle yapacağım, bu tabelaları indirin bundan sonra burada Dilan Polat yazmayacak Halil İbrahim Kalkan yazacak’ diyormuş. 2-3 ay devam etti. Biz telefon sapığı diye dikkate almadık. Lakin bir gün Pendik şubemize gidip tehditte bulunmuş. Babama ‘bu böyle olmaz gidelim şikayetçi olalım fiziken de üzerimize gelmeye başladı’ dedim. Gayrettepe’ye gidip şikayetçi olduk. Açılan davalar sonucu bu şahıs ceza aldı öyle biliyorum. Bu şahıs ‘ben Sezgin Polat’a 500 bin TL borç verdim bunu almak için arıyorum’ diye kılıf uydurmuş. Bu kılıfına daha sonra Banu Parlak’ı ekledi. Güya Banu Parlak’ın vurulmasını istemişiz karşılığında para teklif etmişiz. Yalancı bir tanıktır" şeklinde konuştu. Gürcistan ile hiçbir bağlantısının olmadığını söyleyen Engin Polat, "Bağlantımı bırakın orada olan birini 1 kere bile telefon ile aramadım. Gürcistan’a 4-5 sene evvel 6 aile çift olarak tatile gittik” dedi. Engin Polat devamında “Ben Daltonlar çetesini de tanımam. 2 ay önce gazete okurken öğrendim. Can Dalton daha önce eşimi tehdit etmişti. 2 dükkanım 3 ayrı zaman diliminde kurşunlandı. Ben de bunun üzerine şerefsizler diyerek video paylaştım. Bu adam daha sonra bana yanıt verdi. ‘Bundan sonraki mermi sana’ diye cevap verdi. Bu dosyada iftiraya uğradık. Ticari itibarımız zedelendi. Beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum. Yalanın ve iftiranın delili olmaz. Ben ve ailemde en ufacık bir delil bulunursa her türlü cezaya razıyım” şeklinde konuştu. Müşteki avukatının sorusu üzerine Engin Polat “Emirhan Döner diye birini tanımıyorum böyle biri ile görüşmedim. Fatih Gezer benim çocukluk arkadaşımdır. Cezaevinden beni aradı. Medyada dükkanımızın kurşunlandığını görmüş. Bana kendi çabasıyla yardımcı olmaya çalıştı şunu tanıyorum bunu tanıyorum diye ama konuşmada Daltonlar çetesi adı geçmedi” dedi. Duruşma Engin Polat’ın babası Sezgin Polat’ın savunması ile devam ediyor.