KÜLTÜR SANAT - 19 Haziran 2018 Salı 14:51

Dünya yayıncılığının parlayan yıldızı Türkiye

A
A
A
Dünya yayıncılığının parlayan yıldızı Türkiye

Türkiye, yurt dışına yaptığı telif satışları ve yabancı dillere çevrilen eserleriyle pazar hacmini günbegün büyütüyor. Türkiye, bu hamlesiyle dünya yayıncılığında 11. sıraya yükseldi.

Yurtdışına yaptığı telif satışları ve yabancı dillere çevrilen eserleriyle pazar hacmini büyüterek hızla ilerleyen Türkiye, son açıklanan verilere göre dünya yayıncılığında 11. sırada yer aldı. Bu ilerlemenin öncülerinden biri olan Timaş Yayın Grubu, yayıncılığa başladığı 1982 yılından bu yana hem yurtiçinde hem de uluslararası yayıncılıkta önde gelen yayınevlerinden biri oldu. Timaş Yayın Grubu geniş yelpazede yayınladığı nitelikli kitapların yanında yurtdışına sattığı teliflerle de gündeme geliyor. 

Bugüne kadar 900’den fazla kitabın telifini yurt dışına satan yayın grubunun kitapları Arapça, Arnavutça, Azerice, Boşnakça, Bulgarca, Çince, Danca, Endonezce, Farsça, Fransızca, Gürcüce, Hollandaca, İngilizce, Kazakça, Kırgızca, Kürtçe, Lehçe, Macarca, Makedonca, Malayca, Özbekçe, Rusça, Sırpça, Ukraynaca, Tayca, Yunanca gibi pek çok dile çevrildi. 

“Dizi sektörünün gelişmesinin yayıncılığın önünü açtı” 

Timaş Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Osman Okçu, son zamanlarda özellikle Osmanlı ile ilgili kitapların yurtdışı telif satışlarında bir patlama olduğunu vurgularken bundaki en büyük rolün Türk dizilerinin geniş bir coğrafyada yoğun ilgi görmesi olduğunu söyledi. Dizi sektörünün gelişmesinin yayıncılığın önünü açtığını vurgulayan Okçu, “Okay Tiryakioğlu romanlarına ilgi o kadar yoğun ki Kanuni serisinin üçüncü kitabının Türkçesi henüz kaleme alınmadan diğer 2 kitabın haklarını satın alan Arap yayıncı yeni kitabın yayın haklarını önceden satın almak istedi. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in Kayı serisi Türkiye ile eşzamanlı olarak Arap ülkelerinde de yayımlandı. Aslı Sancar’ın Harem kitabı pek çok ülkede yayımlandı, son olarak Gürcistan’a satıldı. Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah kitabı ve Ahmed Günbay Yıldız romanları Arapçaya, Sibel Eraslan romanları Endonezce’ye, Prof. Dr. Nevzat Tarhan kitapları Arnavutça ’ya çevrildi. Prof. Dr. Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı kitabı Bulgarcaya Bahadır Yenişehirlioğlu’nun Beyaz Usta Siyah Çırak kitabı için Lübnan ile İsmail Bilgin’in Sarıkamış kitabı Kazakistan ile sözleşme yapıldı. Osman Osmanoğlu’nun Bir Şehzade’nin Hatıratı kitabı ise Bulgaristan’a yola çıkmak üzere hazırlanıyor. Carpediem, Portakal markalarının kitaplarına da yabancı ülkelerin genç okurlarından ilgi yüksek. Ömer Sevinçgül kitapları Almancaya, Merve Özcan kitapları Arapçaya çevrildi. Sufi Kitap markamızdan ise Mim Kemal Öke ve Shems Friedlander kitapları Sırbistan’a yolculuğa çıktı” dedi. 

“Çocuk kitaplarında telifi satılmamış kitabımız yok!” 

Edebiyat, düşünce, tarih, din, politika gibi alanlarda yaptığı yayınların yanında çocuk ve gençlik kitapları da dünyanın dört bir yanından ilgi görüyor. Çocuk kitaplarında, telifi herhangi bir ülkeye satılmamış kitaplarının neredeyse olmadığını, bütün kitapların en az bir yabancı dile çevrildiğini aktaran Osman Okçu tercih edilen kitapları şöyle sıraladı: 

“Popüler bilim, değerler eğitimi gibi konuları barındıran kurgu dışı kitaplara ilgi çok yoğun. Şirin, Levent, Şefik, Can ile Canan, Dünyayı Durduran Kız, Alper, Burcu gibi karakterlerimizin anlatıldığı kurgu kitapları tıpkı Türkiye’deki çocuklar gibi yurtdışındaki çocuklar da çok seviyor. Şirin Güney Kore’ye, Alper ve Burcu Çin’e , Levent Arnavutluk’a, Şefik Arap ülkelerine, Can ile Canan Azerbaycan’a çıktıkları yolculukta dünyanın dört bir yanındaki çocuklara ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor. 365 Günde Sevgili Peygamber ve 365 Günde Peygamberimin Arkadaşları kitapları ise en çok farklı dile çevrilen kitaplarımız. Her Şey Allah’ı Anlatıyor Kazakçaya, Dinimi Öğreniyorum Fransızcaya, Allah’ın İsimlerini Öğreniyorum Taycaya, Mini Masallar Hintçeye, Kayıktaki Çocuk Hollandacaya çevrilmesi ile dikkat çekiyor. Tüm bunların da ötesinde, çocuk kitaplarını İngilizceye çevirerek timaspublishing.com sitesi üzerinden ihracatını yapıyor; talep eden yayımcılar için telifini sattığımız kitapların baskılarını Türkiye’de yaptırarak onlara basılı olarak da gönderiyoruz. İngilizce kitaplarımızı e-kitap olarak iKitap adlı platformumuz üzerinden okurlarımıza ulaştırmaya da başladık.” 

“En çok telif sattığımız ülke Endonezya” 

Fransa, Almanya, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin yanında Güneydoğu Asya pazarında da kendine yer bulan Timaş Yayın Grubu’nun en çok telif sattığı ülke Endonezya. Özellikle dini çocuk kitaplarının bu ülkelerde çok ilgi gördüğünü belirten yayıncılar konsept belirlemede, metin üretiminde ve çizimde Türkiye’nin çok başarılı bir noktada olduğunu söylüyor. 

Güneydoğu Asya pazarında eserlerin ilgi çekmesinin en önemli nedeninin sosyolojik benzerlikler olduğunu vurgulayan Okçu Hint bölgesinde de eserlerimize olan ilginin büyük olduğunu, özellikle Mevlana ve Nasreddin Hoca buralarda çok sevildiği için , onlarla ilgili eserlerin teliflerinin çabucak satıldığını anlatıyor ve ekliyor: “Bu da Hindistan gibi rekabetçi bir piyasada var olma adına önemli bir gelişme. Başta Fransa, Almanya, Hollanda, Bosna Hersek, Bulgaristan, Macaristan gibi Avrupa ülkelerine de oldukça fazla telif satışı yaptık. Son olarak Türki Cumhuriyetler önemli telif satın alıcıları arasında. Başta Azerbaycan olmak üzere Kazakistan, Kırgızistan gibi ülkelere Türkçeeserleri kazandırdık. Komşularımızdan İran’a ve Irak’a da çok sayıda çocuk kitabı telifi sattık.” 

“Kültür Bakanlığı’nın 2005 yılında başlattığı TEDA projesi önemli bir kıvılcım oldu” 

Telif satışlarının son yıllarda hareket kazanmasının başlıca dinamiğinin Kültür Bakanlığı’nın 2005 yılında başlattığı TEDA projesi olduğunu söyleyen Osman Okçu bu projenin bir kıvılcım olduğunu ve çeviri desteğinin yabancı yayıncıları telif satın almaya cesaretlendirdiğini söyledi. Okçu, “Ajanslar ve yayıncıların temsil ettikleri yazarların telif haklarını satmak için yurt dışındaki fuarlara gitmesi de Türk edebiyatının tanınmasına yardımcı oldu ve son dönemde Kültür AŞ’nin İstanbul konulu kitaplara destek vereceğini açıklamış olması da yayıncılık alanında büyük bir gelişmedir” dedi. 

Okçu, yeni yelen dosya ve yazarları Yayın Kurulu’nda ele alırken yurtdışında satılıp satılmayacağı üzerine de bir değerlendirme yaptıklarını belirterek yabancı yayıncıların çocuk kitaplarında Türk çizerlerin çalışmalarını çok beğendiklerini bu sebeple çocuk kitapları için yazarın yanında çizerin de kaliteli işler yapmasını öncelediklerini söyledi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’ya tarımsal kalkınma hibesi Antalya Ticaret Borsası (ATB) Nisan ayı Meclis Toplantısı, düzenlendi. Çandır, Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından sunulan IPARD hibelerinin 81 ili kapsayacağını açıklayarak, "Antalya olarak en üst seviyede faydalanılmasını diliyorum” dedi. ATB Nisan ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında üyelerin katımıyla gerçekleşti. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda, ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ekonomi, Antalya ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "İhracata odaklanmalıyız" Antalya’nın yılın ilk çeyreğindeki ihracat performansının geçen yılın altında kaldığını, 2023 yılı ilk çeyreğinde toplam ihracat yüzde 10’a, yaş meyve sebze ihracatı yüzde 33’e ve hububat ihracatının yüzde 50’ye yakın ihracat artışı ile ülke ortalamasının çok üzerinde gerçekleştiğini belirten Çandır, “Bu yılın ilk çeyreğinde Antalya’nın toplam ihracatının yüzde 1’den, yaş meyve sebze ihracatımız yüzde 12’den ve hububat ihracatımız yüzde 5’ten fazla azalarak ülke ortalamasının çok altında kalmıştır. Önümüzdeki aylarda ihracatta daha fazla düşüş yaşamamak için ihracat konusuna bir an önce odaklanmalıyız” diye konuştu. IPARD desteklerinden yararlanma çağrısı Tarımsal ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından sunulan IPARD hibelerinin uzun zamandır 42 ili kapsadığını, Antalya ve diğer 38 ilin desteklerden faydalanması talebini karar vericilere ilettiklerini kaydeden Çandır, “Bu talebimiz bu yıl karşılık buldu ve artık IPARD hibeleri 81 ilimizde verilecek. Başta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Program takviminin açıklanmasıyla Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Bülbül ev sahipliğinde bölge koordinatörü ve üyelerin katılımıyla desteklemelerle ilgili bilgilendirme semineri düzenlediklerini anımsatan Çandır, “İlgilinin yüksek olduğu seminerde üyelerimizin aklındaki tüm sorular yanıtlandı. Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen Halil Bey’e, bölge koordinatörüne ve ekibine teşekkür ediyorum. Üretimin çeşitlendirilmesi, ürünlerin işlenmesi ve pazarlanması gibi alanlarda proje çağrısı yoluyla destekler sunulan IPARD hibelerinden başta üyelerimiz olmak üzere Antalya olarak en üst seviyede faydalanılmasını diliyorum” dedi. Başkan Çandır, bu yıl 27’ncisi düzenlenecek Hasyurt Tarım Fuarı’nın 8-10 Mayıs tarihlerinde gerçekleşeceğini belirtti. Çandır, Türkiye’nin ilk tarım fuarı olan ve Antalya Büyükşehir Belediyesi, Finike Belediyesi, Antalya Tarım Konseyi, Kumluca Ticaret Borsası ve Kumluca Ticaret ve Sanayi Odası’nın iş birliğiyle düzenlenen fuara davette bulundu. Meclis’te üyeler, sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul AKRA Gran Fondo heyecanı için geri sayım başladı AKRA Gran Fondo Antalya powered by AG Tohum’da kayıtlar bugün saat 17.00’de sona eriyor. Bisiklet tutkunları mavi ve yeşilin buluştuğu nokta olan Kemer’de pedala basacak. AKRA Hotels ana sponsorluğunda AG Tohum desteği ile bu sene 6. kez gerçekleştirilecek AKRA Gran Fondo Antalya powered by AG Tohum, bisiklet tutkunlarını Kemer’in eşsiz manzarasında ağırlayacak. “Mavi ve Yeşil’in bir parçası ol” sloganı ile 27-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek organizasyon Antalya Havalimanı, Corendon Airlines ve Diana Travel’in co-sponsorluğunda düzenlenecek. Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kemer’de koşulacak olan yarış için nefesler tutulurken kayıtlar bugün saat 17.00’de sona erecek. 2018 yılından bu yana amatör yol bisikletçileri doğal güzelliklerin içinde buluşturan AKRA Gran Fondo Antalya powered by AG Tohum’da dünyanın birçok ülkesinden gelen bisikletçiler, finişi görmek için mücadele verecek. Kemer Olbia Parkı’ndan start alacak ve aynı noktada sona erecek 98K ve 49K’lık 2 ayrı parkurdan oluşan organizasyon, renkli görüntülere ve mücadeleye sahne olacak. Engelsiz yaşam destekleniyor “Bisiklete Engel Yok” diyerek yola çıkan AKRA Gran Fondo, engelsiz yaşamı da destekleyecek. Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI) ve Türkiye Bisiklet Federasyonu yönetmeliklerine göre düzenlenen organizasyonda Eşpedal Derneği’nden 10 görme engelli sporcuyu ‘tandem’ kategorisinde yer alacak. Özel tasarlanan 2 kişilik bisikletler 10 görme engelli sporcuya yarışma imkanı sunacak organizasyonda ekipler pilot ve co-pilot olarak yer alacak. 49K AG Tohum Parkuru’nda Kemer Olbia Parkı’ndan start alacak yarışçılar Denizli Caddesi’ni takip ederek Hükümet Caddesi’nden Atatürk ve Demokrasi Bulvarı’na ulaşacak. Antalya-Kemer yolunda devam edecek organizasyonda Kontaaltı Bulvarı geçilerek Beldibi Jandarma Karakolu’ndan U dönüşü gerçekleşecek ve Cumhuriyet Caddesi yol ayrımından sağa dönülecek. Sırasıyla Şehit Er Mehmet Urman Caddesi, Kuzdere Köprüsü-Kuzdere Caddesi, Karabucak Küme Evleri, Kiriş Caddesi, Çalış Caddesi, Mustafa Ertuğrul Caddesi, Atatürk Caddesi, Şehit Hasan Yılmaz Caddesi, Kemal Sunal Caddesi, Onno Tunç Caddesi ve Deniz Caddesi geçilerek yarış, Kemer Olbia Parkı’nda sona erecek. AKRA 98K parkuru: Elit Erkek (18-34) Master Erkek (35-39) Master Erkek (40-44) Master Erkek (45-49) Master Erkek (50-54) Master Erkek (55-59) Master Erkek (60-64) Master Erkek (65+) Genel Klasman Erkek Elit Kadın: Elit Kadın (18-34) Master Kadın (35-39) Master Kadın (40-44) Master Kadın (45-49) Master Kadın (50-54) Master Kadın (55-59) Master Kadın (60-64) Master Kadın (65+) Genel Klasman Kadın AG Tohum 49K parkuru: Genç Erkek (16-17) Elit Erkek (18-34) Master Erkek (35-39) Master Erkek (40-44) Master Erkek (45-49) Master Erkek (50-54) Master Erkek (55-59) Master Erkek (60-64) Master Erkek (65+) Genel Klasman Erkek Elit Kadın Genç Kadın (16-17) Elit Kadın (18-34) Master Kadın (35-39) Master Kadın (40-44) Master Kadın (45-49) Master Kadın (50-54) Master Kadın (55-59) Master Kadın (60-64) Master Kadın (65+) Genel Klasman Kadın ile Paralimpik ve Tandem kategorilerinde yarışacak.
Eskişehir Sahnede o acıları adeta yaşadıklarını anlattılar Eskişehir’de, 18 Mayıs 1944 yılında Kırım-Tatarlı ailelerin ülkelerinden sürgününü ve çektiği zorlukları anlatan ‘Hasret’ isimli tiyatro oyununu sahneleyen oyuncular, yaşanan acıları adeta yaşadıklarını anlattılar. Odunpazarı Belediyesi Tiyatro Ekibi tarafından hazırlanan oyun, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. ‘Hasret’, Kırım - Tatar ailelerinin 18 Mayıs 1944 yılında yurtlarından alınıp başka ülkelere zorla sürgün edilmesini anlatan bir tiyatro oyunu. Senaristliğini Derya Dobrişan’ın üstlendiği oyun, Elçin Karaahmet ve Süleyman Karaahmet tarafından yönetildi. Ceren Tüysüz, Ferhat Karataş, Hüseyin Demir, İpek Uzkalan ve Tuğçe Güney’in rol aldığı ve 4’üncü defa sahnelenen oyunun, daha önce günümüzde yaşamakta olan Kırım Tatarlı ailelere yönelik oynanmıştı. Son oyunun seyirciler üzerinden duygusal anlar yaşattığı gözlemlendi. Beş kişilik oyuncu kadrosu ile sanatseverler karşısına çıkan ekip, kendileri için çok büyük bir tecrübe olduğunu ve unutulmaz bir anı olarak kaldığını söyledi. ‘Hasret’ oyununu 4’üncü kez sergileyen oyuncu kadrosu yaşadıkları heyecanı, tecrübeyi ve başka insanların acılarını benimseyişlerini dile getirdi. “Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık” Tiyatro oyuncusu Ceren Tüysüz, Yönetmen Elçin Karahmet’in daha önce hiçbir ekibin Kırım-Tatar Türklerinin bu sürgününü tiyatro olarak oynamadığını söylediğini ve bunu duyunca çok heyecanlandıklarını dile getirdi. Tüysüz, nasıl bir süreçten geçtiklerini şöyle anlattı: “Yönetmenimiz bize ‘Bu projeyi yapalım mı?’ diye sordu ve bir fikir ortaya çıktı. Daha sonra hep birlikte araştırmasını yaptık. Projeyi bir taslak halinde hazırladık. Sonra arkadaşımız Derya Dobrişan yazıya döktü ve bu proje ortaya çıktı. Aslında Kırım-Tatar sürgününe dair bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık. Bunu da duyduktan sonra çok heyecanlandık ve araştırma sürecimiz daha da hızlı gerçekleşti. Çünkü belgeseller var, kısa filmler var, şarkılar var. Ama gerçekten Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir tiyatro yoktu. Bunun üzerine de biz hemen harekete geçmiş olduk.” “Bu sürgün tiyatroya yansıtılacağı için Kırım Tatarlı aileler de bizim kadar heyecanlıydı” Oyunun senaryosunun yazılma aşamasında en büyük rolü oynayan Kırım Tatarlı ailelerden senaryoyu oluşturabilmek adına yardım aldıklarını ve bu süreçte ailelerin, sürgünün tiyatro sahneline taşınasını duyduklarında çok heyecanlandıklarını dile getiren Ceren Tüysüz, “Rüstem Bey ile görüştük, birebir yaşayanlarla ya da daha üst jenerasyonda yaşayanlar, tanık olanlar var Hasan Bey gibi. Onlarla konuşmuştuk biz. Rüstem Bey vagonla Kırım’dan gittiğinde 2 yaşındaydı. O görüşme de bizim için çok duygusaldı. Onlar için de öyleydi. Tiyatroya yansıtılacağı için bence onlar da çok heyecanlıydı ve bize bir an önce o bilgileri aktarmaya çalıştılar. Değerli bir süreç geçirdik onlarla ve çok duygusaldı. Bize yardım edebilmek için gerçekten belediye başkanımızdan tutun da Kırım-Tatar Müzesi, Kırım-Tatar Derneği herkes seferber oldu” şeklinde konuştu. “Duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” Oyunun yazılma ve çıkarılma aşamasında derin bir araştırma yaptıklarını dile getiren oyuncu Çiğdem Öztürk ise, “Yaşanan olaylar çok acı olduğu için aslında, yani okuduğumuz, izlediğimiz her şey bize çok acı verdi ve bir oyuncu olarak empati kurmak, nasıl yansıtacağımızı düşünebilmek çok acılı bir süreçti. Ama bunları bilmeyen insanlara aktaracağımız için de heyecanlıydık. Biz de birçok şey öğrendik aslında projede. Bence Eskişehir’de bile birçok kişi bilmiyor Kırım-Tatar ailelerinin hikâyesini. Bu anlamda seyirciye de ulaşmak çok değerli. Biz bile projeyi araştırırken aa bunlar mı olmuş diye çok içine aldı bizi proje. Öte yandan bu acı olayları, Tatar sürgününü araştırırken, aynı zamanda Kırım-Tatar sürgününü de araştırmak gerekti. Bizim için zor olmadı ama duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” ifadelerine yer verdi. “Yaşadıkları acılardan bahsetmektense kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar” Hüseyin Demir de, Kırım-Tatar Türklerinin memleketlerinden sürgün edilmesini konu edinen tiyatro oyunun dekor ve kostüm anlamında nasıl bir yol izlediklerini ve Kırım Tatar ailelerinin kültürlerine ne kadar düşkün olduklarını belirtti. Odunpazarı Belediyesi tiyatro oyuncusu Demir, “Kırım-Tatar müziklerini araştırdık, enstrümanları araştırdık ve bu araştırma sonucunda da o enstrümanlardan oyunun orijinal müziklerini ortaya çıkarmaya çalıştık ve onların türkülerinden de, tarih boyunca gelmiş müziklerinden de faydalandık. Dekoru da Çiğdem arkadaşımız yaptı. Kostümlerimizi ve dekorlarımızı da yönetmenimizle birlikte yaptı. Mesela bu olayları yaşayan insanlarda genel olarak şöyle bir durum var; yaşadıkları acılardan bahsetmektense, kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar. Zamanında çok ağlamışlar zaten, artık ağlamak yerine ayakta durmak varlıklarını tekrardan ortaya çıkarmak, kültürünün varlığını sürdürmek adına bir durum içerisindeler. Onlar da sağ olsunlar hem dekorumuzda hem kostümümüzde bize çok fazla materyal verdiler” dedi. “Oyundan ağlayarak çıkıyorlar” Bir diğer oyunca, Ferhat Karataş, oyunda Kırım - Tatar ailelerinin yaşamış oldukları zorlukları ve nasıl mücadele ettikleri anlatılırken, içerisinde sürgünü bizzat yaşamış olan insanların da olduğu salonda duygusal anlara şahitlik ettiğini belirterek, “Kırım -Tatar aileleri geldiğinde bunlar hâlâ içlerinde bir yara olduğu için oyundan çok etkileniyorlar. Oyundan ağlayarak çıkıyorlar. Yorum yazmışlar, Kırım Tatar aileleri dışında Hatay depreminden göç eden insanlar da gelmiş geçen oyunda ve ortak bir acı var. İnsanlar, bugün olmasa bile o aileden ayrı kalmanın acısını alıyorlar. O acıyı bizimle birlikte hissedebilmeleri çok kıymetli. O yüzden acıyı yansıtabilmişiz ne mutlu bize” dedi.