GÜNDEM - 04 Aralık 2020 Cuma 11:14

Emekli Deniz Astsubay maketten kendi donanmasını kurdu

A
A
A
Emekli Deniz Astsubay maketten kendi donanmasını kurdu

Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde ikamet eden emekli Deniz Astsubay Yusuf Akmeşe’nin hobi olarak başladığı ve yeni mesleği haline gelen gemi modelciliğinde, Türk Donanmasında bulunan gemilerin birebir benzerlerinden kendisine model bir donanma oluşturdu.

Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde ikamet eden emekli Deniz Astsubay Yusuf Akmeşe, emekli olmadan önce donanma içerisinde aldığı resim kursuyla başladığı beceri hayatını kendini geliştirerek gemi modelciliğine çevirdi. 20 yıldır hobi olarak yaptığı gemi modelciliğini emekli olunca yeni mesleği haline dönüştüren Akmeşe, açtığı atölyede 10 yıldır, hediyelik model gemiler üretiyor. Model gemi üreticiliğinde belediyenin açtığı kurslarda 6 sezon boyunca eğitim veren Akmeşe, 500 öğrenciye model gemicilik hakkında bilgiler verdi. Gölcük’te açtığı küçük atölyesinde çalışmalarını sürdüren Akmeşe, görev yaptığı Türk Deniz Kuvvetleri Kuvvetleri donanmasında bulunan gemilerin birebir benzerlerinden model bir donanma inşa etti.

Emekli Deniz Astsubay maketten kendi donanmasını kurdu

Uzun yıllar uğraştığı hobisi yeni mesleği haline geldi
20 yıldır hobi olarak uğraştığı model gemiciliği mesleğe dönüştürdüğünü söyleyen emekli Deniz Astsubay Yusuf Akmeşe, “1986 mezunu deniz astsubayıyım. Emekliyiz şuanda 2010 yılında emekli oldum. Görevdeyken bizim kültür merkezi vardı donanma içerisinde orada resim kursuyla başladığım bu beceri hayatını gemi modelciliğine çevirerek o yıldan itibaren 2000’den itibaren 20 yıldır bunu hobimi böyle bir işe çevirip devam etmeye çalıştım. Daha sonraki dönemde emekli olduktan sonraki dönemde bir firma kurduk. Buradaki işim gemi modelciliği özellikle başta. Özellikle deniz kuvvetleri gemilerinin yapımı konusunda ve hediyelik olarak değerlendirilmesi konusunda bir çalışma içerisindeyim. Onun haricinde 2010 yılında emekli olduktan sonra, önce derince eğitim merkezi astsubay okulunda gemi modelliği kursu verdim ve daha sonrada Kocaeli Büyükşehir Belediyesi KOMEK meslek edindirme kursları kapsamında 6 sezon boyunca yaklaşık 500 tane öğrenciye faydalı olabilecek şekilde eğitimler verdim. Bunun haricinde çeşitli Kabotaj Bayramlarında olsun, 23 Nisanlarda değişik sergilere katıldık. Tüm arkadaşlarımızla beraber Donanma Model adına hem sosyal bir faaliyet yapmış oluyoruz. Deniz kuvvetlerini de slogan olarak tanıtmaya çalışıyorum” dedi.

Emekli Deniz Astsubay maketten kendi donanmasını kurdu

"Hayal ettiğim noktaya geldim"
Deniz Kuvvetleri’nde yağlı boya tablolar ile başlayıp gemi modelciliğine merak sardığını anlatan Akmeşe, "Deniz Kuvvetlerindeki görevim sırasında donanma içerisinde kültür merkezi vardı. Orada biraz yağlı boya tablolarla başladığım şeyi modelciliğe çevirdim. Modelciliğe çevirdikten sonrada bir eksikliğini hissettim yani bizim daha önce oluyordu ama basit kalıyordu. Ben onu maket şekline, 3 boyutlu daha alımlı şekle dönüştürdüm. Bunun neticesinde de sonucunu çok iyi aldım. Yani hayal edemediğim, hayal ettiğim noktaya geldim aslında. Hayal edemediğim demeyeyim. Ben hep önce eğitim verebileyim demiştim o oldu. Üniversitelerde şunu yapayım, öğrencilerim eğitimli insanlar olsun eğitimsiz fark etmiyor. Bayan öğrencilerim de oldu onlarda çok başarılıydı. Yapabiliyorlar. Birçok kişiye de tavsiye ederim emeklilik hayatı benim özellikle böyle bir şeyle uğraştığım için çok güzel geçiyor. Allah’a şükür sağlık olduğu sürece” diye konuştu.

Emekli Deniz Astsubay maketten kendi donanmasını kurdu

"Amacım Deniz Kuvvetleri’ni tanıtmak"
Yaptığı donanma gemilerinde ticari bir amaç gütmekten ziyade eski bir Deniz Kuvvetleri personeli olarak Deniz Kuvvetleri’ni tanıtmayı amaçlayan Akmeşe, “Birinci önceliğim bir ticari amaç gütmekten ziyade eski deniz kuvvetleri personeli olarak, deniz kuvvetlerini tanıtmayı, deniz kuvvetleriyle ilgili daha sıcak imajlar oluşması yönündeki önceliğimi zorluyorum, yapmaya çalışıyorum. Burası da biliyorsunuz donanma kenti Gölcük. Burada da yapıyor olmakta ayrı bir şey veriyor. Bunun haricinde de bunu çok ciddi anlamda değerlendirmek isteyen birçok birime, tüm deniz müzelerine neredeyse İstanbul Deniz Müzesi, Gayret Müzesi, İzmir Müzesi, İskenderun ve Mersin Müzesi gibi deniz müzelerine ayrıca Dolmabahçe Sarayında da benim malzemelerimi değerlendiriyorlar. Halka sunumda bulunuyorlar” şeklinde konuştu.

40 liradan başlayıp 30 bin liraya kadar maket var
Maketin işçiliğine göre fiyatların değişiklik gösterdiğini ve ürünlere talebin yoğun olduğunu söyleyen Akmeşe, “En düşük maket olarak değerlendirilirse denizaltılar diye değerlendiriyoruz. 40 liradan başlıyor, çok profesyonel uzun zaman çalıştığımız 3-4 kişinin 2-3 ayda tamamladığı modellere de 30 bin lira civarında. Şu anda en yüksek yaptığımız grup bu grup ama normal piyasada bizim 30 bin liralık yaptığımız şey dolar Euro hesabıyla gidiyor o da en az 100 bin liralık çalışma gibi düşünün. Talep var fakat bununda çok ciddi alt yapısı olması gerekiyor. O alt yapıyı tamamlayamazsanız cevap verememe durumunuz bile olabiliyor. Normal böyle dükkana gelir gibi değil de bizim ki yüzde 90 sipariş usulüyle çalışılıyor. Söylüyorlar öyle yapıyoruz gibi düşünün. Nadir yani vitrinden alayım gideyim şeklinde yapmıyoruz. Birkaç sosyal medya satış noktalarında da yerler açtık. Hem tanıtım amacıyla hem satış yapmak amacıyla devam etmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Elifnaz Altürk - Cihan Atik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Enflasyonda düşüşe ’yeşillik’ desteği Eskişehir’de yeşillik üretimi yapan çiftçiler, 9 günlük Ramazan Bayramı tatilinden dolayı semt pazarlarının kurulamadığını ve buna bağlı olarak yarı yarıya ürünlerinin fiyatlarının düştüğünü belirtti. Geçtiğimiz pazar günü biten 9 günlük Ramazan Bayramı tatili insanların dinlenmesi, sevdikleri ile hasret gidermesi ve tatil için güzel bir fırsat olarak değerlendirildi. Tatil genel manada insanları mutlu ederken bazı üreticilerin ise işleri sekteye uğradı. Pazarlara yeşillik satışı yapan Eskişehirli çiftçilerin ürünleri kurulmayan semt pazarlarından dolayı ellerinde kaldı. Haftanın neredeyse kenttin çeşitli yerlerindeki pazarlara yeşillik sevk eden çiftçiler, 9 günlük süreçte zorluk çekti. Arz talep mantığı ile belirlenen ve çiftçinin de elinde yüklü miktarda mal kalmasına bağlı olarak da fiyatlar yarı yarıya düştü. Durum çiftçilerde mağduriyete sebep oldu. “Malın kalması demek veya yetişkin bir ürünün tarladaki heba olması demek” 9 günlük tatilin çiftçi için çok uzun olduğunu belirten Yeşil Sakarya Üreticiler Başkanı Süleyman Buluşan, “9 günlük bayram tatili. Ülkemizin tarımsal olarak belki bize çok büyük zararı var. Ama bu sadece hani turizme, faydası olan bir konu. Örneğin şimdi bugün bayram öncesi biliyorsunuz Ramazan ayı dolayısıyla veya söylentilere göre marul mesela pazarlarda 30 liraya kadar çıktı. Ama bunun arz ve talep meselesi olduğunu hepimiz unutuyoruz. Çünkü bizim malımız hiçbir zaman için rayiç fiyatı kendi kendine yükseltemez. Burada her şeyden önce planlı üretim ve bunlar akabinde de gelen 9 günlük bayram tatili sürecinde, tabii tatile gidenler için belki çok hoş bir seda ama biz üreticiler için çok büyük sıkıntı. Çünkü neden? Günde mesela şu araç her gün çıkması gerekiyor. Her gün giden bir araç bir anda 9 gün kımıldamıyor. Bu tarlada malın kalması demek veya yetişkin bir ürünün tarladaki heba olması demek. Kaldı ki ekonomisinde de çok büyük etki yapıyor. Neden? Biz mesela şu anda en büyük sıkıntımız tarladaki işçi. Tarladaki işçiye hemen dönüş yapabilmesi için parasını ödeyebilinmesi için ekonomi dokuz gündür durdu. Ama işçi ne yapıyor burada, devam ediyor. Mevcut olarak bütün ürünlerde yarı yarıya bir fiyat farkı var. Bunun işte sebebi bir kere bir anda malın depoda stokta durup dururken hepsi birden çıkması. 15-20 gün önce, 30 lira civarlarında olan bir marul, şu anda 20 ile 15 liraya düştü. Bu tarlada 10 lirayken 5 liraya düştü” dedi. “Pazarlar kapalı, üretici, ürettiği ürünü satamadı” Çiftçi Kadir Yavaş ise üreticilerin ürünlerini satmamasından dolayı fiyatların düştüğünü belirtirken şöyle konuştu; “9 günlük tatil süresince bu havaların da sıcak gitmesiyle Türkiye genelinde olan yeşil grupların hepsi yetiştiği için bir de millet tatilden yeni çıktı. Arz talep meselesi de azaldı. Bu yüzden yani istekler azaldı biraz. Bunlarda fiyatlarda düşüşe neden oldu. Bayramdan önce yani maksimum yüksek satışlarda şu an yarı yarıya gerileme var. Bu havaların ısınmasıyla birlikte olan bir şey. Bir de 9 günlük bayram süreci olunca sevkiyat olmadığı için bütün mallar birbirini sıkıştırdı Türkiye genelinde. Pazarlar kapalı, üretici, ürettiği ürünü satamadı, pazarlayamadı. Ya elinde varsa dışarıya attı ve de bekletti, bir şeyler yaptı, bir şekilde. Herkesin ürünü yetiştiği için mecbur sıkıntılı bir dönem oldu.” (BT-
Bursa Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat: "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil" İran ve İsrail krizinin daha da tırmanarak bir savaş çıkmasının kısa vadede mümkün olmadığını belirten Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil. İsrail, Amerika’nın bölgeye dahil olarak İran’a yönelik bir operasyon yapılma taraftarı. İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında ise net bir biçimde İsrail’e doğrudan savaşmak gibi bir niyeti yok. Bu aşamada her iki devletin de karşılık geri adım atarak krizi sonlandırmasını bekliyoruz" dedi. Orta Doğu’da yaşananları değerlendiren Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "Orta Doğu son dönemlerde yine ciddi krizlerle karşı karşıya gelmiş durumda. Özellikle İran ile İsrail arasındaki kriz, kronikleşmiş bir hal almaya başladı. Bu tür rekabetlerde aktörlerin karşısına üç farklı seçenek çıkar. Birincisi aktörlerden biri karşı tarafa blöf yapar, karşı taraf ise geri adım atarak bir saygınlık veya stratejik kayıp yaşamakla birlikte krizin son bulmasına imkan tanır. İkinci seçenekte ise, aktörler karşılıklı olarak bir geri adım atma durumu tercih ederler, bu durumda da kriz kendiliğinden son bulur. Son olarak üçüncüsünde ise, aktörler mevcut pozisyonlarından taviz vermezler. Daha sert adımlar atmaya başlarlar. Bu da kaçınılmaz olarak aktörler arasında bir savaşa yola açarlar" dedi. "İran ve İsrail krizi, daha da tırmanarak bir savaşa yol açması kısa vadede mümkün değil" Bu 3 senaryo üzerinden İran-İsrail ilişkisini değerlendiren Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat, "İran ve İsrail arasındaki ilişkilerde ilk senaryonun gerçekleşmeyeceğini çok net bir şekilde söyleyebiliriz. Her iki tarafta geri adım atma niyetinde değil. Bunu hem İsrail’in Şam’daki büyükelçilik saldırısında gördük. Hem de İran’ın İsrail’e misilleme olarak insansız hava araçları ve balistik füzelerini kullanarak yaptığı saldırıda net bir biçimde gördük. Dolayısıyla iki tarafta geri adım atma niyetinde değil. İkinci seçeneği bir tarafa bırakacak olursak, üçüncü seçenekteki gibi tarafların krizi daha da tırmandırarak bir savaşa yol açması ise kısa vadede mümkün olmayacak gibi görünüyor" ifadelerine yer verdi. "İsrail’in ABD’siz İran’a savaş açması mümkün değil" İran tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında İran’ın net bir biçimde İsrail’e doğrudan savaşmak gibi bir niyetinin olmadığını belirten Polat, "Diğer taraftan İsrail ise İran ile savaşma konusunda o kadar isteksiz değil. Ancak bunun da bazı şartları var. İsrail, Amerika’nın bölgeye dahil olarak İran’a yönelik bir operasyon yapılma taraftarıdır. Ancak ABD cephesine bakıldığında ise hem bu yıl içerisinde yapılması planlanan seçimlerin başkan üzerindeki baskısı, hem de Amerika’nın uzun yıllardır yaklaşık 15 yıldır Orta Doğu’ya doğrudan angaje olmamak gibi bir stratejik yaklaşımı söz konusudur. Bu opsiyonu da kısa vadede pek mümkün kılmıyor. Dolayısıyla önümüzde tek bir seçenek kalıyor. Bu aşamada aktörlerin krizi yavaş yavaş iki tarafın da geri adım atarak sonlandırmasını bekliyoruz. Mevcut durumda bu senaryonun gerçekleşme ihtimalini yüksek görüyorum. Özellikle İran ile İsrail arasındaki kriz kronikleşmeye başladı diyebiliriz" dedi. "Türkiye, Orta Doğu’da mümkün mertebe krizlerin barışçıl bir biçimde çözümlenmesini arzuluyor" Türkiye’nin, 7 Ekim’den beri bölgesel krizlerin artık bir noktada durması gerektiği yönünde bir politika benimsemiş durumda olduğunu ifade eden Polat, "Malum, son 15 yıldır Orta Doğu’da yoğun bir rekabet söz konusu bölgesel aktörler arasında. Buna bir de devlet dışı silahlı aktörler ve başarısız devletler eklenmiş durumdadır. Dolayısıyla Orta Doğu, 2000 yıllarının başından 2010 yıllarına kadar olan kısmen istikrarlı dönemini özlemiş durumdadır. Dolayısıyla Türkiye, ne İran-İsrail arasında, ne de İsrail-Hamas arasında böyle bir çatışmanın devamlılığı yönünde bir politika arzulamıyor. Türkiye, Orta Doğu’da mümkün mertebe krizlerin barışçıl bir biçimde çözümlenmesini arzuluyor. Bu çerçevede de girişimlerini sürdürüyor. Türkiye’nin kendi çıkarları açısından da bu oldukça önemli. Aksi takdirde, çeşitli insani krizler, terör örgütlerinin yeniden palazlanması gibi veya başarısız devletlerin ortaya çıkması gibi Türkiye’nin güvenliğini yanından ilgilendiren başka kriz alanları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Türkiye, bu tür krizlerin daha barışçıl yollarla çözümü için mücadele ediyor" şeklinde konuştu.