ASAYİŞ - 13 Kasım 2019 Çarşamba 16:58

Eski eşini 21 yerinden bıçakladı, “onu hala seviyorum" dedi

A
A
A
Eski eşini 21 yerinden bıçakladı, “onu hala seviyorum" dedi

Antalya'da, eski eşini 21 yerinden bıçaklayan sanık, ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada Ayşe Seyidoğlu, olay günü bıçak darbesi almayan bir noktasının kalmadığını ifade ederken sanık ise tüm yaşananlara rağmen eşini hala çok sevdiğini söyledi.

Olay, 13 Eylül Cuma günü sabah saat 07.30 sırasında Muratpaşa ilçesi Meydan Kavağı Mahallesi 1597. Sokak üzerinde meydana geldi. İddiaya göre, karayollarında memur olarak çalışan Ayşe Seydioğlu (48), işe gitmek için evinin önünde servis beklemeye başladı. Bu sırada 6 ay önce boşandığı eski eşi N.S., arkasından gelip Ayşe Seydioğlu'nun ağzının tutarak 21 yerinden bıçakladı. Kanlar içerisinde yere yığılan kadın, çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine gelen ambulansla Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Yakalanan eski eş N.S. ise tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk duruşma görüldü. Duruşmaya, tutuklu sanık N.S., müşteki Ayşe Seyidoğlu ve taraf avukatları katıldı.

"Beni bu hale getiren eşimin kardeşleridir"

Savunmasını yapan sanık, Ayşe Seyidoğlu'yu çeşitli nedenlerle kendisinin yaraladığını söyledi. Daha önce Muş'ta yaşadıklarını belirten N.S., babasından kalan 3 evi müşteki Ayşe Seyidoğlu'nun üzerine kaydettiğini ifade ederek, "Ben eşime güvendim. Onun eğitim hayatının ilerlemesini de sağladım. Çevremdeki insanların eşimin beni terk edebileceği yönünde uyarılarına rağmen mal varlığımı onun üzerine yaptım. Kızımın eğitimi için Rize'ye taşındık. Burada ailevi sorunlar yaşadık. Eşimin ve çocuklarımın yaşam tarzı değişti. Beni dinlemez hale geldiler. Muş'a dönmeyi teklif ettim ama eşim kabul etmedi. Aramızda tartışma çıktı. Evden uzaklaştırma aldım. Eşim Antalya'ya döndü. Ben de Antalya'ya geldim. Ama eşim beni eve sokmadı. Uzaklaştırma kararları olduğunu söyledi. Sokaklarda, banklarda yattım. Sefil bir hayata düştüm. Beni eve almaları yönünde ricada bulundum. Olay günü okula gidecek çocuğumu görmek istedim. Eşim evden çıkınca yanına gidip konuşmayı denedim. Bana hakaret etti. 'Sen adam mısın? Erkek misin?' dedikten sonra yüzüme tükürdü. Ben de bıçağın ucuyla öldürmek amacı olmaksızın vurdum. Orada bağıranlar oldu. 'Ambulans çağırın' dediler. Kaçtım. Sonra polise teslim oldum. Beni bu hale getiren eşimin kardeşleridir" dedi.

Eski eşini 21 yerinden bıçakladı, “onu hala seviyorum

"Açlıktan bayıldığımı bilirim"

İfadesinde Muş'ta ikamet ettikleri sırada öğretmenlik yaptığını dile getiren Ayşe Seyidoğlu, maaşını eşinin ailesinin harcadığını, bu nedenden dolayı kendisine para kalmadığını ileri sürdü. Seyidoğlu, "Hamile kaldığım dönemlerde bile beslenmemi düzgün yapamıyorum. Öyle ki aç kaldığım zamanlar çok oldu. Açlıktan bayıldığımı bilirim. Giysilerimi hep eş dost verirdi. Ayakkabı param yoktu, yıllar böyle geçti" diye konuştu.

"Bıçak darbesi almayan bir noktam kalmadı"

Seyidoğlu, ifadesine şöyle devam etti:
"Muş'ta bana verdiğini iddia ettiği evleri ben aldım. Sanıktan geçen herhangi bir hak yoktur. Sanık Muş'tayken ziynet eşyalarıma da el koydu. Rize'de Karayolları'nda 4 yıl çalıştım. Gelirime el koydu. Ayrıca beni sürekli darbediyordu. Muş'taki eylemlerini, Rize'de sürdürdü. Oğlumu öldürmekle tehdit edince çareyi gizlice Antalya'ya gitmekte buldum. Tayinimi de buraya aldım. 1 yıl 8 ay sonra sanık izimizi buldu. Bana saldırınca Antalya'da da uzaklaştırma kararı çıkardım. Olay günü işe giderken çöp atacaktım. Arkamda bir anda sanığı gördüm. Ağzımı eliyle kapatıp, karnımı bıçaklamaya başladı. Defalarca vurdu. Kan fışkırdı. Boğazımı kesecekti, engel oldum. Bu sırada sol elimin parmakları kesildi. Hem bıçakla vurup hem küfür ediyordu. Yere düştükten sonra üzerime çöktü ve rastgele vurmaya devam etti. Bıçak darbesi almayan bir noktam kalmadı. Artık öleceğimi düşündüm. Kelime-i Şehadet getirdim. Sanık öleceğimi düşünerek üzerimden kalktı ve uzaklaştı. Beni çevredekiler hastaneye götürdü. Tekrar hayata döndüm. Amacı beni öldürmekti. Sanıktan şikayetçiyim."

"Onu halen sevdiğimi söylemek isterim"

Savunması sorulan sanık N.S., bıçaklama eylemini gerçekleştirdiğini ancak buna sebebiyetin ev mevzusu olduğunu savundu. Babasından kalan 3 evi eşinin üstüne yaptığını söyleyen N. S., evli oldukları halde eşinin kendisini uzaklaştırma kararlarını gerekçe göstererek eve sokmadığını ve sokaklarda kaldığını belirtti.
Olay gününü anlatan N.S., “Çocuğum okula gitmeden onu görmek için oraya gittim. Eşim kapıdan çıktı ve konuşmak için yanına gittim. Bana, ‘Sen erkek misin?’ deyip bana tükürdü. Bunun üzerine ben de bıçağın ucuyla öldürmek amacı olmaksızın vurdum. Oradan bağıranlar oldu. Ben de bırakıp kaçtım. Onu öldürmek amacında değildim. Onun bu söylediklerine katlanamıyorum ancak onu halen sevdiğimi de söylemek isterim” dedi.

Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

Suat Metin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum İrfan Meclisi’nde turizm ele alındı Erzurum’da “İrfan Meclisi” “EİT 2025 Turizm Başkenti Erzurum” gündemiyle ilk toplantısını yaptı. Erzurum’da bir araya gelme kültürünü geliştirmek, ortak aklı şehir ve halkın yararına çalıştırmak ve istişare kültürüne katkı sağlamak için yeni bir oluşum olarak kurulan ve aralarında STK temsilcilerinin, iş insanlarının, akademisyenlerin, eğitimcilerin, yazarların, bürokratların bulunduğu “İrfan Meclisi” ilk toplantısını gerçekleştirdi. Yaklaşık altmış kişinin katıldığı İrfan Meclisi’nin ilk toplantısında “EİT 2025 Turizm Başkenti Erzurum” konusu ele alındı. Açılış konuşmasını yapan TDED Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş hızla değişen dünyada, şehirlerin de zihinsel ve fiziksel dönüşümler yaşadığı bir çağda şehrin, içinden çıktığı medeniyetin ve yaşadığı çağın gerçeklerini, geleneklerini göz ardı etmeden, dinamik ve yenilikçi bir ortak akılla ancak yaşanabilir olabileceğini belirtti. Murat Ertaş konuşmasında Erzurum’un EİT 2025 Turizm Başkenti seçildiğine dikkat çekerek EİT ve “turizm başkenti” kavramı hakkında bir değerlendirme yaptı. Turizm Başkenti olmanın sosyo-kültürel ve ekonomik birçok fırsatı Erzurum’un ayağına getirdiğini söyleyerek ortak akıl faydasında birleşen “İrfan Meclisi”nin katılımcılarına teşekkür etti. İrfan Meclisi’nin katılımcılarının tek tek fikirlerini beyan etmesinden sonra Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen tüm katılımcılara birbirinden değerli görüşleri, değerlendirmeleri, tenkitleri ve teklifleri için teşekkür etti. Başkan Mehmet Sekmen turizm ve sosyal belediyecilik alanında gerçekleştirdikleri icraatlerden ve başta kentsel dönüşüm, kış turizmi yatırımları, şehrin güzelleştirilmesi, ilçeler dahil Erzurum’un bir bütün olarak kültür varlıklarının turizme kazandırılması gibi konularda yeni dönemde yapmayı düşündükleri projelerden bahsederek seçimlerden sonra işe hız vereceklerini ve Erzurum’un EİT 2025 Turizm Başkenti olmasının getireceği fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla, Erzurum Valiliği’yle ve şehrin paydaşlarıyla ortak akılla çalıştıklarını, çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.
Hatay Depremin ardından 1 ay aracının bagajında yaşayarak afetzede vatandaşlara şifa dağıtan doktora, ‘Vefa ve Fedakarlık’ ödülü i Sina Hizmet Ödülleri töreninde; ‘Vefa ve Fedakarlık’ ödülüne layık görüldü. Kahramanmaraş merkezli depremler Hatay’da büyük yıkıma yol açmış ve 25 bine yakın insan vefat etmişti. Depreme Hatay’ın Hassa ilçesinde yakalanan Doktor Yasemin Türk ve ailesi ağır hasarlı binadan kurtulmayı başardı. Deprem felaketinde yaşadığı şoka rağmen afetzede vatandaşların yardımına koşan Dr. Türk, davranışıyla takdir topladı. Depremzede vatandaşlara şifa dağıtan Türk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında düzenlenen İbn-i Sina Hizmet Ödülleri töreninde; ‘Vefa ve Fedakarlık’ ödülüne layık görüldü. "Deprem gecesi duyduğum tek ses binanın uğultuları ve çatırtı sesleriydi" Deprem anında yaşadıklarını anlatan Dr. Yasemin Türk, "6 Şubat depreminin olduğu gün oğlum korktuğu için yanımda yatmıştı. Kendime geldiğimde her yer sallanıyordu. Duyduğum tek ses binanın uğultuları ve çatırtı sesleriydi. Geçti geçecek derken o kadar uzun geldi ki stresten kaynaklı bu kadar uzun sürdü diye düşündüm, ama geçmedi. Dua ettik ve artık hayatın sonuna geldik, bina yıkılacak ve altında kalacağız diye düşündüm. Çok şükür bina yıkılmayıp ağır hasar aldı. Bu süreçte bütün duvarlar yıkılmıştı. Merdiven duvarı merdivenin üzerine yıkılmıştı. Önde ben, arkada 2 çocuğum, onların arkasında ise eşim gidiyorduk. O enkazı görünce nasıl yapacağımı bilemedim. Bir an durup sonra dedim ki kay, kaydırak gibi enkazların üzerinden kayarak son anda indik" dedi. "Depremden hemen sonra ilk amacım çocuklarıma güvenli bir alan oluşturup, sonra hastaneye geçip hastalara yardım etmekti" Depremin ilk gününden itibaren Hatay’ı asla terk etmediğini dile getiren Dr. Türk, "İlk amacım çocuklara güvenli bir alan oluşturmak daha sonra hastaneye geçip hastalara yardım etmekti. Çocuklarımı arkadaşa sağ salim teslim ettikten sonra yapacağım tek şey memleket ve insanlar için ne yapabilirdim. Oradan hemen hastaneye gittim. Hastane ağır hasarlı olduğu için yeni yapılacak binamız henüz tamamlanmayıp inşaat halindeydi. Öyle olunca hızlı bir şekilde inşaat dahi olsa giriş katı yataklar ve battaniyeler taşındı, hastalar orada karşılandı. İnşaat halindeki hastaneyi ayağa kaldırdık. Bu süreçte il dışından çok sayıda görevlendirme ile doktor arkadaş geldi. Biz bunlarla mobil ekipler kurduk. Hassa’daki bütün köy ve mahalleleri 2 günde bir tarayacak şekilde sağlık hizmeti, muayene, reçete, ilaç dağıtımı yaptık. Sağlık Bakanlığının önerisiyle Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle İbn-i Sina Hizmet Ödülleri Töreninde ’Vefa ve Fedakarlık’ ödülüne layık görüldüm. Depremin ilk gününden itibaren Hassa’yı asla terk etmedim. Çocuklarımı Ankara’ya gönderdim 4 ay onlardan ayrı kaldım. 1 aydan fazla da barınacak yerim olmadığı için kendi arabamın bagajında konakladım. Bunlara rağmen Hatay’ı asla terk etmedim. Gece gündüz demeden sürekli elimden ne geliyorsa sadece hekim olarak değil, insan olarak da neler yapabilirim diye bunları düşünerek çalıştım" ifadelerini kullandı.
Diyarbakır Uzmanı, Ramazan ayında günde kaç litre su tüketilmesi gerektiğini açıkladı Bugünlerde vücudunun susuz kalmaması için ramazan ayı boyunca iftarla başlayıp sahur bitimine kadar geçen sürede tüketilecek su miktarı büyük önem taşırken, Doç. Dr. Ramazan Danış, “Bir kişinin günde en az 2,5 litre su alması gerekiyor” diyerek uyarıda bulundu. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Bilim Şefi ve Organ Nakli Mesul Müdürü Doç. Dr. Ramazan Danış, Ramazan ayı ile birlikte böbrek hastalarının oruç tutup, tutmaması yönünde açıklamalarda bulundu. Şeker ve tansiyon hastalığının böbrek yetmezliği sonucunu doğurduğunu ve hekim kontrolünde bu hastaların oruç tutmaları gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Danış, “Ramazan ayında hastalar tarafından bize çok soru geliyor. Oruç tutalım mı, tutmayalım mı? Ya da oruç tutarken neye dikkat edelim diye sorular geliyor. Su tüketimi Ramazan ayında çok önemli. Öncelikle böbrekler vücutta iki adet bulunan küçük ama büyük görevler yapan, hayati önem arz eden organlardır. Böbreklerimize iyi bakmamız gerekiyor. Çünkü vücudun temizlenmesinden atık maddelerin atılmasına kadar bir sürü ilacın geçtiği yerdir böbrekler. Özellikle Türkiye ve Avrupa’da en sık böbrek yetmezliği yapan iki neden var; şeker hastalığı ve hipertansiyon. Bu hastaların mutlaka ve mutlaka şeker kontrollerini ve tansiyon kontrollerini yapmaları gerekiyor” dedi. Oruç tutan bireylerin iftar ve sahur vakti arasındaki zamana yayacak şekilde günde en az 2,5 litre su tüketmesi gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Danış, “Ramazan ayı aslında manevi yönün dışında vücuda dinlendirici olarak geliyor. Ama özellikle kronik böbrek hastalığı olan, böbrek yetmezliğiyle karşı karşıya olanlara tavsiyem oruç tutmamaları yönünde. Bilim de bu yönden konuşuyor. İslam dini kolaylık ve hoşgörü dinidir. Bu yüzden kronik hastalığı olanların oruç tutmaları konusunda bir dini çağrı yok. Böbreğin en iyi dostu sudur. Bir kişinin günde 2,5 litre su alması gerekiyor. Özellikle iftardan sonra direkt suya yüklenmeden ziyade 2-3 bardak su içip iftarla sahur arasındaki zamana yayılmalı su tüketimi. Bu zaman zarfında mutlaka en az 2,5 litre su tüketilmesi gerekiyor. Ramazan ayı boyunca özellikle toksik maddelerden, ağrı kesicilerden ve diğer maddelerden kaçmak gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
Erzurum Şehitlerin aziz hatıralarına vefa Erzurum’da yaşamış ve vatan için canlarını feda etmiş 357 şehidin anısına duyulan saygı ve minnettarlığı ifade etmek amacıyla ‘Aziz Hatıralarımıza Vefa Projesi’ düzenlendi. Erzurum Engelsiz Yaşam Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi bünyesindeki çini ve seramik atölyelerinde, “Aziz Hatıralarımıza Vefa” projesi kapsamında, 25 özel ihtiyaçlı birey ve 50 korunmaya muhtaç öğrenci tarafından çini eserleri hazırlandı. "Aziz Hatıralarımıza Vefa Projesi" Erzurum’da yaşamış ve vatan için canlarını feda etmiş 357 şehidin anısına duyulan saygı ve minnettarlığı ifade etmek amacıyla başlatıldı. Engelsiz Yaşam Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi bünyesindeki çini ve seramik atölyelerinde gerçekleştirilen bu projede, 25 özel ihtiyaçlı birey ve 50 korunmaya muhtaç çocuk, Türk çini sanatından esinlenerek hazırladıkları eserlerle şehitlerimizin hatıralarına vefa borçlarını somut bir şekilde ortaya koydu. Türk çini sanatı ürünü olan Türk bayrağı ve şehitlerin isminin yer aldığı el yapımı çini tabaklar hazırlanarak 357 şehit yakını aileye, korunma ve bakım altındaki çocuklar tarafından verildi. “Her zaman yanlarında olacağız” Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Aykut, şehit ailelerine sunulan manevi hediyenin, aziz şehitlerimizin anısına olan vefanın ve minnettarlığın birer simgesi olarak önem taşıdığını belirterek, "Bu projenin, şehit ailelerimize olan saygı ve sevgimizi ifade etmede küçük ama anlamlı bir adım olduğuna inanıyoruz. Bu vesile ile şehitlerimizi rahmetle anıyor, kahraman ailelerine en derin saygılarımızı sunuyoruz. Projemizin toplumumuzda şehitlerimizin anısına olan saygıyı pekiştireceğine ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayacağına inancımız tamdır. Şehitlerimizin mukaddes emaneti olan kıymetli ailelerine ’Aziz Hatıralarımıza Vefa Projesi’yle Bakanlığımız ve İl Müdürlüğümüz olarak her daim yanlarında olacağız" dedi. “Devletimiz her zaman yanımızda oldu” Mardin’de çevre güvenliği kapsamında görevli bulunduğu binanın çatısından düşerek şehit olan polis memuru Kubilay Karaman’ın babası Vedat Karaman ve Balıkesir’de kovaladığı şüphelilerin açtığı ateş sonucu yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polis memuru Abdulkadir Güngör’ün babası Muktedir Güngör, devletin her zaman için yanlarında olduğunu ifade ederken, “Aziz Hatıralarımıza Vefa” projesi çerçevesinde yapılan ziyaretten dolayı mutlu olduklarını belirtti.