SPOR - 15 Eylül 2018 Cumartesi 00:14

Fatih Terim: 'Bugün maçla birlikte çok genç 2 oyuncu kazandık'

A
A
A
Fatih Terim: 'Bugün maçla birlikte çok genç 2 oyuncu kazandık'

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Kasımpaşa maçının ardından karşılaşmayı değerlendirerek, “Bugün 3 puanın yanı sıra 2 de çok genç oyuncu kazandık” ifadelerini kullandı.

Kasımpaşa’yı taraftarı önünde 4-1 mağlup ederek zirveye kurulan Galatasaray’da Teknik Direktör Fatih Terim, karşılaşmanın ardından değerlendirmede bulundu. İlk yarı ve ikinci yarıda iki farklı oyun olduğunu söyleyen Terim, “Maça bakacak olursak ilk yarı kurak ve sıcak, ikinci yarı yağışlı ve gollü geçti. İlk yarıda çok fazla pozisyon bulamadık. Devre arası tahmin edebileceğiniz gibi geçti içeride ve takım kendine geldi. Kendine geldiği zaman da Ozan sanki yıllardır bizimle oynuyormuş gibiydi. Çok da memnunum. Bu bir genci oynatma fantezisi değil, bu bir mecburiyet ve güven. Maicon sakat, Ahmet, Ozan ve Serdar vardı. Bir seçim yapacaktım ve böyle bir tercihte bulundum. Herhangi bir hazırlık maçı değil, liderlik maçı. O yüzden hem Ozan için hem bizim için ciddi bir risk aslında. Ama burada bir avantajımız var. Galatasaray taraftarı genç oyunculara tolerans gösteriyor ve sahip çıkıyor. Oyunu, duruşu, kademesi ve hava toplarıyla neredeyse hatasız bir maç oynadı. Onun için ve Galatasaray adına çok mutluyum. Naturası da iyi bir çocuk. Efendiliğiyle, öğrenme isteğiyle, ilişkileriyle çok iyi bir çocuk. İnşallah Galatasaray iyi bir oyuncu kazandı” açıklamasını yaptı.

“Penaltı her zaman tartışılır” 

Hakem Bülent Yıldırım’ın iki kez VAR’a gitmesiyle ilgili konuşan Terim, “Açıkçası bir penaltıya hükmetmişseniz, 100 bin kişi karşı çıksa, penaltı olabilecek bir küçük nokta bulursunuz. Zaten VAR’a gittiği zaman yok. Süper Kupa maçını da unutmadık. Uzun yıllar top oynadık, üst düzey oynadık, üst düzey takım idare ettik, Avrupa’da çalıştık, hala yetişebilir tartışması olacak maç mı? 40. dakikada 10 kişi kalacak rakip. Bazen VAR yok oluyor. Emre’nin pozisyonuna bir daha bakmam lazım, taç çizgisinde olan pozisyona. Ben VAR’ın olmasından yanayım. Uygulandığı yerlerde de ilk zamanlarda hata olmuş. Şimdi hata oranı çok düşmüş. Bizde de aynı şeyler olacaktır. Penaltı VAR olsa da olmasa da her zaman tartışılır. Zaten ikinci pozisyonda hiç beklemedim nasılsa gol iptal olur diye ve kestirmeden gittim” diye konuştu.

“Lokomotiv maçında kadro değişebilir” 

Kadroda sıkıntıları olduğunu söyleyen Fatih Terim, “Esas düşüncem, kendi değerlerimizin seviyesini yukarı çekmek. Ne kadar çok oyuncu olursa, o kadara ihtiyacımız var. Hem ligde hem Şampiyonlar Ligi’nde hem de Türkiye Kupası’nda çok oyuncuyla oynamaya ihtiyacımız var. Onyekuru dün sabaha karşı geldi. 24 saat yolculuk yaparak geldi. Martin ayağına darbe aldı. Şimdi doktordan haber aldım, Mariano dizine darbe almış. Emre’nin kas ağrısı var. Aramızda uzun mesafeli koşanlar var Emre gibi. Rodrigues sakatlıktan döndü, Eren çok mücadele etti. Herkese ihtiyacımız var. Muhakkak ki, Lokomotiv Moskova maçında kadroda değişiklikler yapabilirim. Ama genel manada ikinci yarıdaki gibi bir takım her zaman sahada olmalı. Birkaç eksiğimiz var ve onların da bir an evvel gelmesini bekleyeceğiz. Salı günü Maicon oynar mı bilmiyoruz. Bugün kazancımız sadece 3 puan değil, 2000 doğumlu 2 de genç oynattık. Allah nasip ederse devre arasına kadar 1-2 sürprizimiz daha olur bu gençlerden ve en az sakatlığı yaşarız inşallah. Kırmızı kartı da kabul etmiyoruz ve olmamasını diliyoruz. Trabzon’dan sonra kendimize gelmiş olduk” açıklamasını yaptı.

“Jose Mourinho dünyanın en iyisi” 

Zaman zaman eleştirilen ve bazen patlamalar yaşayan Jose Mourinho’nun hatırlatıldığı Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, “Jose Mourinho bana göre dünyanın en başarılı antrenörü. İstatistik de bunu söylüyor. Dünyanın her tarafında kritikte var. O da demek ki bazı noktalara gelince gerekli cevapları veriyor. Önemli bir antrenör ve başarılı bir isim. Ben de zaman zaman üzülüyorum, kırılıyorum ama sonuç itibariyle çok da orada kalamıyorsunuz. Bazen çileden çıktığınız da oluyor. Sabırla, son zamanlarda özellikle bu konuda daha çok irade göstererek, muhatap olmamaya, karşılık vermemeye çalışıyoruz. Son zamanlarda ülkemizdeki değerlerle bile asgari müşterekte birleşemez olduk. Herkes yüksek sesli. Maçın içerisinde olur ama maç bittikten sonra olmaz. Futbol zaten heyecanlı bir oyun ve bazı tepkileri kaldıracak bir oyun. Herkes bağırarak konuşuyor. Hepimizin biraz daha huzurlu bir lige ihtiyacı var. Benim başarılarımı benim söylemem doğru değil. Bunu tarih söylüyor. Ama zaman zaman kırıldığım, ömür boyu da bu kırgınlığımı atmayacağım insanlar var. Bazı şeylerin affı yok. 34 atmışız, 4 gol yemişiz geldiğimden bu yana iç sahada. 2 golü de penaltıdan yemişiz. Bu güzel bir istatistik” diyerek sözlerini sürdürdü.

“Cuma maçlarından memnunum” 

Galatasaray’ın üst üste 5 iç saha maçını cuma günü oynayacak olması kararının istişareler sonucunda alındığını ifade eden başarılı teknik adam, “Federasyon, biz ve yayıncı kuruluşla karşılıklı konuşarak bu kararlar alınıyor. Biz 1 gün daha dinlenmek istediğimizi belirttik. Diğer kulüpler de istişareyle bunu yaşıyor. Hak ve adaletin herkese eşit olmasını istiyoruz. Cuma aslında avantajlı bir gün değil ama 4 gün aradan sonra Şampiyonlar Ligi’ne çıkıyoruz. Yarın bir gün deplasmandan direkt maça geldiğimiz olacak. Bu nedenle cuma gününü istiyoruz. 3 günde de oynarız, 4 günde de oynarız. Ama fırsat varsa, Avrupa’da oynayan kulüplerin istedikleri çok önemli bence. Cuma maçlarından dolayı şikayetim yok, çok iyi diyaloglarla bu durum gidiyor” dedi. Futbolun meyvesinin gol olduğunun altını çizerek sözlerine devam eden Terim, “Antrenörlük hayatıma başladığım günden bu yana gole doğru oynamayı seven bir hocayım. Rakip sahada oynamayı, daha çok hücum oynamayı, daha çok hücumu seven beklerle oynamayı seven birisiyim. Futbolu oynayanın da, oynatanın da zevk almasından yanayım. Genelde baktığımda bunda başarılı olmuşuz. İnşallah bu devam eder. Çünkü hücum antrenmanı, defans antrenmanından daha fazla yapılır bizde. Defans da bir sanattır ama bizde atak ve gol provası daha çok yapılır. Hayatım boyunca böyle davrandım. Büyük kulüp teknik direktörlüğünde ‘Pardon’ yoktur. İkincilik Avrupa’da çok önemli bir başarıdır ama bizde değildir. Buna dikkat etmek lazım. İlla birinci olacaksın diye bir kural yok ama bunun için oynamak zorundasınız. Ben 1996’da şampiyon olmasaydım, ikinci sene devam edemeyebilirdim” ifadelerini kullandı.

Bozhan Memiş
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi 2024 yılını ‘Kalite Yılı’ ilan etti Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesin ’de kalite eğitim programı düzenlendi. Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SBTÜ), 2024 yılını "Kalite Yılı" olarak ilan etti ve bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarına başladı. Üniversite, bu alandaki tecrübelerinden yararlanmak için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile de iş birliği yaptı. TSE’den gelen eğiticiler, üniversitenin akademik ve idari kadrosuna Kalite Yönetim Sistemi ile ilgili alanlarda eğitim verdi. “Biz bütün işlerimizi fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz” “Kalite eğitiminde ki amaç sadece belge almak değil bunu özümsemek, süreçleri tanımlamak ve yaygınlaştırmak ve kurum geneline yaygınlaştırıp kurumsallaştırmaktır” diyen Sivas Bilim ve Teknoloji üniversitesi Mehmet Kul, “Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak 2024 yılını kalite yılı olarak ilan etmiştik. Bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarımıza başlamıştık. Bu konuda tecrübeli bize yol gösterebilecek kuruluşlarla da temasa geçtik. Ülkemizde de bu anlamda en yetkili kuruluşlardan bir tanesi Türk Standartları Enstitüsü. Onlarla temaslarımız gerçekleşti. TSE başkanı, genel sekreteri ve diğer uzman personellerle görüştük niyetimizi belirttik. Özellikle bunu kalite belgesini almak değil özümseyerek bütün süreçlerimize adapte etmek istiyoruz. Bütün süreçlerimiz de hem eğitim hem araştırma hem toplumsal katkı ve bilişim sistemleri olsun, bu süreçlerinin Kalite Yönetim Sistemi Standardına uygun olarak oluşturulması koordine edilmesi ve geliştirilmesini amaçlıyoruz. Bununla birlikte fırsatları ve tehditleri tespit etmek ve bu süreç içerisinde bizim stratejik planımıza uygun kalite süreçlerini oluşturmak anlamında faydalı olacağını düşündüğümüz için Türk Standartları Enstitüsü ile görüşmelerimizi yaptık ve tamamladık. Bu eğitim kapsamında Türk Standartları Enstitüsünden uzman arkadaşımız geldi ve eğitime başladık. Hem akademik personelimiz hem idari personelimiz bu eğitimleri alıyorlar. İlerleyen süreçlerde ISO 9001 belgesini alıp, bu kalite süreçlerini denetleyici kuruluş tarafından denetimlerin gerçekleştirilmesini yapacağız. Bu eğitim o sürece hazırlık amacıyla gerçekleştiriliyor. Biz bütün işlerimizi mensuplarımıza, mezunlarımıza, kuruma ve topluma fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz. Amacımız bu kalite süreçlerini bütün akademik ve idari personelimizin özümsemesini sağlamak. Bu süreçlere uygun iş ve işleyişi gerçekleştirmek” dedi.
Gaziantep HKÜ’de ’Adölesan İdiopatik Skolyoz’ kongresi Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından, “Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep” Kongresi, alanında uzman bilim insanlarının katılımıyla HKÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde doğa dostu bir yaklaşımla gerçekleştirildi. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda geniş bir perspektifi kapsayarak, uzman konuşmacılar ile katılımcılara zengin bir bilgi paylaşım platformu sunmayı amaçlayan kongreye; Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serkan Usgu, hekim ve fizyoterapist kadrosundan oluşan 18 alanında uzman konuşmacı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan, Kongre Başkanı ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, “Öncelikle, bu yıl düzenlediğimiz kongreyle ilgili bir geleneği başlatmak istediğimizi belirtmek isterim. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusuna gönül ve emek vermiş, yıllarca bu alanda bilimsel katkıları olan hocalarımızla bir araya gelmek, bu alandaki gelişmeleri tartışmak ve paylaşmak amacıyla düzenli olarak gezici bir kongre oluşturma hedefimiz var. Bu yılki kongremizin konusu dar kapsamlı olabilir, ancak 300’ün üzerinde kayıtlı katılımcının bulunması bizleri son derece mutlu etti. Bu, alanımıza olan ilginin ve katkıların arttığının bir göstergesidir. Bu kongre, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşarak birbirimizi daha da ileriye taşıyacağımız bir platform sunuyor. Bilimsel açıdan verimli bir etkileşim ve iş birliği için kongrenin düzenlenmesinde başta HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. Doğa dostu yaklaşım ile gerçekleşen kongrenin ilkini düzenlemenin heyecanını yaşadığını belirten Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, “Skolyoz konusunda 2017 yılında Prof. Dr. Yavuz Yakut hocamızın koordinatörlüğünde Gaziantep ve çevre ilçelerini içine alan kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde bu önemli kongrenin; üniversitemiz, fakültemiz ve bölümümüzde güzel bir farkındalık oluşturacağına ve bilimsel içeriğinin yüksek olacağına inanıyorum. Bu sebeple Kongre Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut hocama, HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’ye ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. İlki düzenlenen Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep Kongresi’nde kayıt ve bilimsel program detayları dijital ortamda katılımcılarla paylaşılırken, Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda cerrahi, kalp damar problemleri, ortopedik cerrahi, erken ortez tedavisi, farklı fizyoterapi uygulamaları, proprioseptif eğitim, vestibüler sistem, ağrı ve yaşam kalitesi, tedavinin nitel başarısı konularının yanı sıra okul taramaları, aile eğitimi, spor konuları ve 20 farklı sözel bildiri geniş bir kapsamda ele alındı.
Diyarbakır 77 kişinin hayatını kaybettiği Serin-2 Apartmanı’nın sanıkları hakim karşısına çıktı Diyarbakır’da geçen yıl 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Serin-2 Apartmanı’nda 77 kişinin hayatını kaybetmesi, 29 kişinin de yaralanmasına ilişkin biri müteahhit 4 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, sanıklar hakkında 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan binanın müteahhidi Hüseyin B, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. hazır bulundu, binanın statik proje müellifi Cihan U. da bulunduğu ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Diğer tutuksuz sanık olan bina fenni mesulü Ekrem B. ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda bazı mağdurlar ve avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan sanık Hüseyin B, binanın müteahhitti olmadığını ve söz konusu proje hakkında bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Mağdur olduğunu savunan Hüseyin B, "Söz konusu apartmanda herhangi bir mülküm yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. Sanık Nasır Ç. ise, dava konusu binanın proje tarihinde İnşaat Odası Diyarbakır Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi olduğunu bildirdi. Üyeleri tarafında uygulanmak üzere hazırlanan projelerin vize işlemleri ile yükümlü olduklarını öne süren Nasır Ç, şöyle devam etti: "Burada projeyi inceleme, onaylama, uygulamaya sevk etmek gibi bir görev ve sorumluluğum yoktur. Projeyi değerlendirmem söz konusu değildir. Tek yaptığımız işlem projeyi hazırlayan kişinin projeyi hazırlamaya ehliyeti olup olmadığına yöneliktir. Projenin kapağına imza atıyoruz. Ancak inceleme yetkimiz ve görevimiz bulunmamaktadır. Bu inşaatın yapımındaki eksiklikler ve deprem nedeniyle yıkılmasında kusurum bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum." Sanık Cihan U. da, binanın sadece statik projesini hazırladığını ve inşaatın statik projesine uygun imal edilip edilmediğini denetleme görevinin belediyeye ait olduğunu savundu. İnşaat yapım aşamasında yıkılan binaya hiç gitmediğini ileri süren Cihan U, şunları kaydetti: "1999 yılında İzmir’e taşındım ve o zamandan beridir proje hakkında bilgim yoktur. Projemizin 1975 yönetmeliğine göre denetlenmesi gerekmektedir. Ancak biz kendimizi sağlama almak adına değerleri hep yüksek girerdik. Bu nedenle üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum." Mağdur olan müştekiler ise depremde binanın enkazında yakınlarını kaybettiklerini, binanın yakınında köprülü kavşak yapılmasının sarsıntıya sebep olduğunu savundu. Binanın altında bulunan bankada ise kolon kesme iddialarının bulunduğunu aktaran müştekiler, bu konuların araştırılarak, kusuru bulunanların cezalandırılmalarını istedi. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında dosyadaki eksikliklerin giderilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti de savunmaların alınmasının ardından ilgili kuruma köprülü kavşak inşaatının bölgedeki yapılara zarar verip vermediğine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığının sorulması, Bağlar Belediyesine bölgedeki zeminin bataklık olup olmadığının tespiti ve binanın altında bulunan bankanın da tüm tadilat projeleri hakkında bilgi verilmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırarak, duruşmayı 14 Ekim’e erteledi. Davanın iddianamesinde, tutuksuz sanıklardan binanın müteahhidi Hüseyin B, binanın statik proje müellifi Cihan U, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. ve bina fenni mesulü Ekrem B. hakkında, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor.
Ankara 12 yaşındaki ressamdan şehit babası anısına resim sergisi 2012’de Muş’ta görevi başındayken geçirdiği trafik kazasında şehit olan polis memuru Hüseyin Gül’ün 12 yaşındaki oğlu Talha Gül, çizdiği yağlı boya resimlerini babası anısına düzenlediği sergide sanatseverlerle buluşurdu. Muş’ta 2012 yılında görev sırasında geçirdiği trafik kazası sonucu şehit olan polis Hüseyin Gül’ün oğlu Talha Gül, 50 tane yağlı boya resminin yer aldığı sergisinin açılışını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara Fuaye alanında gerçekleştirdi. Babası ve tüm polislerin anısına düzenlediği sergisinde doğa ve manzara temalı resimlerine yer veren Gül’ün eserleri yoğun ilgi gördü. Bir buçuk senede çizdiği resimlerini sanatseverlerin beğenisine sunan Gül’ün sergisinde ailesi, yakınları, emniyet personelleri ve çok sayıda vatandaş yer aldı. 12 yaşında ilk sergi tecrübesini yaşayan Gül’ün eserleri bir hafta boyunca ziyaret edilebilecek. “Resimlerimi babam için çizdim” Mutlu ve heyecanlı olduğunu dile getiren Talha Gül, “Resimleri bir buçuk sene içerisinde çizdim. Genellikle doğa resimleri yapıyorum. En sevdiğim resimler çiçek resimleri oluyor. Şu ana kadar 50 tane resim çizdim. Babamın ve bütün polisler adına sergi açmak istemiştim. Bu sergiyi de onlar için açtım. Fikrimi ilk annemle paylaştım. Sonra da sergimizi açtık. Bu benim ilk sergim. Heyecanlıyım, çok mutluyum. İnşallah güzel geçecek. Sergimde doğa ve çiçek resimleri var. Bir resmi ortalama 4 saatte çiziyorum ama bazen süre uzayabiliyor. Daha küçük yaşlardayken de resim çizerdim, ardından da daha çok çizmeye heves ettim. Çok eğlenceli ve güzel gelmeye başlamıştı. Sonra da çizmeye devam ettim. Yeni sergiler açmayı da düşünüyorum” dedi. Resimlerini şehit babasına armağan ettiğini söyleyen Gül, “Babam çok iyi birisiymiş. Dinine bağlıymış. O da resim çiziyormuş. Bu resimlerin hepsini onun için çizdim” ifadelerini kullandı.