RAMAZAN - 29 Ağustos 2008 Cuma 13:58

Fitre miktarı 6 YTL

A
A
A
Fitre miktarı 6 YTL

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu fitre miktarının 6 YTL olarak belirlendiğini açıkladı.

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Ramazan ayında müftüsü ve vaizi bulunmayan il ve ilçelerde istihdam edilmek üzere 138 personelin görevlendirildiğini bildirdi.

 Fitre miktarının 6 YTL olarak belirlendiğini açıklayan Bardakoğlu, "Yapacağımız hayır ve ibadetlerle Allah'ın rızasını kazanmaya, iyi ve güzel davranışları artırarak, geçici ve kötü şeyleri de terk ederek üzerimizdeki manevi kirlerden arınmaya çalışalım" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, 1 Eylül'de başlayacak Ramazan ayı dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. 31 Ağustos Pazar akşamı ilk teravih namazının kılınacağını ve dini ve sosyal hayatta ayrı bir önemi olan Ramazan ayının idrak edileceğini kaydeden Bardakoğlu, Ramazan ayının, iradeleri merhametle eğiten ve özgürleştiren oruç ibadetinin yerine getirildiği, evrensel mesajını anlamak ve içselleştirmek üzere Kur'an-ı Kerim'in daha çok okunduğu, insani ve ahlaki erdemlerin daha güçlü şekilde yaşanan hayata yansıdığı, sosyal yardımlaşmanın, sevgi ve nimet paylaşımının arttığı müstesna bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gönüllere huzur, sofralara bereket, sosyal hayata birlik, dirlik, huzur, barış ve esenlik getiren bu günleri, yurtiçinde ve yurtdışında yaşayan vatandaşların en iyi şekilde değerlendirebilmesine yardımcı olmak amacıyla gereken tedbirleri aldığını ifade etti. 30 Ağustos Cumartesi günü Türkiye saatiyle 21.59'da Kavuşum (İctima), 31 Ağustos Pazar günü Türkiye saatiyle 12.31'de Ru'yet olacağını ve hilalin ilk defa Avustralya'nın batısından itibaren görünmeye başlayacağını kaydeden Bardakoğlu, Cumartesi günü Ankara'da ayın güneşten 18 dakika, Mekke'de 17 dakika önce batacağı ve her iki şehrin ufuk çizgilerinin altında bulunacağından kesinlikle görülemeyeceğini belirtti.

Pazar günü ise ayın Ankara'da 8 dakika, Mekke'de 20 dakika sonra batacak olmasına ve Ankara'da 0 derece 59 dakika, Mekke'de ise 3 derece 51 dakika ufuk çizgisinin üstünde olmasına rağmen güneş ışınlarının kuvveti sebebiyle görülemeyeceğini ifade eden Bardakoğlu, "Kavuşumu esas alan bazı İslam ülkelerindeki Müslümanlar 31 Ağustos Pazar günü, Peygamberimizin uygulamasını esas alıp Ru'yeti, yani hilalin görülmesini takip eden günü Kameri aybaşı kabul eden Türkiye gibi diğer İslam ülkelerindeki Müslümanlar ise 1 Eylül Pazartesi günü oruç tutmaya başlayacaklardır.

Başkanlığımızın Ru'yeti Hilal Konferansı Kararları'na uygun olan Kameri ay başlangıcının tespiti ve uygulaması hakkında, vatandaşlarımızın hiçbir tereddüdü olmamalıdır" ifadelerini kullandı.

Ramazan ayı süresince müftüsü ve vaizi bulunmayan il ve ilçelerde istihdam edilmek üzere 138 personelin görevlendirildiğini, camilerin görevlisiz bırakılmaması için imkanlar ölçüsünde gerekli tedbirlerin alındığını kaydeden Bardakoğlu, yurt dışında yaşayan vatandaş ve soydaşlara din hizmeti sunmak, dini konularda aydınlatmak, vaaz ve sohbet toplantıları düzenlemek ve konferanslar vermek üzere yurt dışında bulunan daimi görevlilere ilaveten 117 erkek, 24 bayan olmak üzere toplam 141 din görevlisinin daha görevlendirildiğini açıkladı.

Vaaz ve hutbelerde İslam diniyle ilgili konuların, inancın sosyal, dindarlığın ibadet boyutu yanında, ahlak boyutu öne çıkarılarak birlik ve beraberliği pekiştirici üslup kullanılarak, yanlış anlamalara sebep olabilecek ifade ve yorumlardan kaçınılarak şahsiyet ve siyaset yapılmadan işleneceğini bildiren Bardakoğlu, ses cihazlarının lüzumundan fazla açılmayacağını, bayanların da rahatlıkla ibadet edebilmeleri için camilerde özel imkanlar sağlanacağını duyurdu.

Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlarının Ramazan ayı boyunca kendilerine ulaştırılan soruları, tatil günleri de dahil olmak üzere 09.00-23.00 saatleri arasında cevaplayacaklarını kaydeden Bardakoğlu, vatandaşların internet aracılığıyla  gönderdikleri dini sorulara da cevap verileceğini ifade etti.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın TRT başta olmak üzere, ulusal ve yerel televizyon kanallarında yayınlanacak iftar ve sahur programlarının içeriğine katkıda bulunduğunu, canlı iftar ve paket sahur programları hazırladığını ve hazırlanan bu programların talepte bulunan televizyon kanallarına ücretsiz olarak verildiğini belirten Bardakoğlu, bu çerçevede, 20 civarında yerel televizyona dini sohbet programları ile paket iftar ve sahur programları
verildiğini, ayrıca müftülüklerce, yerel televizyonlar tarafından hazırlanacak Ramazan programlarına talep geldiği takdirde yetkin personelin katılması hususunda yardımcı olunacağını kaydetti.

İl ve İlçe müftülüklerince Ramazan ayı hazırlıklarının tamamlandığını vurgulayan Bardakoğlu şunları kaydetti:  "İmkanlar çerçevesinde irşat faaliyetleri, özellikle bayanlara yönelik dini aydınlatma faaliyetleri artırılacak, sosyal dayanışmayı ve kaynaşmayı güçlendirici çalışmalara, ihtiyaç sahiplerinin gözetilmesine öncülük edilecek, buna yönelik iftar programları ve toplantılar düzenlenecektir.

Ramazan ayı boyunca, yurtiçi ve yurtdışında görevlilerimiz, huzurevi, hastane, çocuk yuvası, çocuk ıslahevi ve cezaevi gibi yerleri ziyaret edecekler, ihtiyaç sahibi, öksüz, yetim, hasta, yaşlı ve fakir kimselerin yanında olma ve onların sıkıntılarını paylaşma konusunda toplumu uyaracaklardır.

Başkanlığımız ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından her gün Kocatepe Camii avlusunda yaklaşık 2 bin kişiye iftar yemeği, fakir ve muhtaç vatandaşlarımıza gıda paketleri verilecektir. Ayrıca il ve ilçe müftülüklerimiz de imkanlar ölçüsünde ihtiyaç sahipleri ile mahalli yöneticiler ve hayırseverleri iftar sofralarında buluşturacaktır."

Din İşleri Yüksek Kurulu'nca 2008 yılı için Sadaka-ı Fıtr miktarının, asgari ücret, geçim standardı, gıda fiyatları gibi kriterler ile bir kişinin bir günlük asgari gıda ihtiyacı göz önünde bulundurullmalıdır" ifadelerini kullandarak 6 YTL olarak belirlendiğini kaydeden Bardakoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Ramazan, Allah'a olan kulluk şuurunu derinden hissettiğimiz, milli birlik ve beraberliğimizin pekiştiği bir aydır.

Asırlardır din ile bağını koparmadan sürdüren ve onu manevi hayatının aydınlık bir ışığı kılan milletimizin fertleri, Ramazan ayının huzur ve esenlik veren derin etkisini nefislerinde, ailelerinde ve toplumlarında yaşamış ve yaşatmış, bu ayı sadece dini değil, sosyal ve kültürel hayatları bakımından da canlı bir dönem haline getirmişlerdir.

Fert ve toplum olarak huzura, birbirimizi anlamaya, birbirimize karşı dürüst olmaya, sevgi ve saygı göstermeye, acılarımızı paylaşmaya, kişisel zaaflarımızdan kaynaklanan eksikleri ve hatalarımızı gidermeye gerçekten ihtiyacımız vardır. Rahmet, bereket ve mağfiret dolu Ramazan günleri bu ihtiyaçlarımızı gidermek için büyük bir fırsattır.

Maddi ve manevi sayısız güzelliklerin yaşandığı ve mükafatlarının sınırsız olarak verildiği bu manevi mevsimi, geçmişimizi muhasebe ederek, kendimizi kötülüklerden ve haramlardan uzak tutarak, hayra ve kalıcı
mutluluğa yönelerek çok iyi değerlendirelim. Yapacağımız hayır ve ibadetlerle Allah'ın rızasını kazanmaya, iyi ve güzel davranışları artırarak, geçici ve kötü şeyleri de terk ederek üzerimizdeki manevi kirlerden arınmaya çalışalım.

Oruçlarımızı her türlü haramdan, kötü söz ve davranışlardan bizleri koruyucu bir kalkan kılalım. Ramazan ayının şahsımız, ailemiz, milletimiz, ülkemiz ve bütün insanlık için hayırlar, huzur ve barış getirmesini, bizleri manevi yönden yüceltmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum."

ZAFER ÇAKMAK-ANKARA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul AKRA Gran Fondo heyecanı için geri sayım başladı AKRA Gran Fondo Antalya powered by AG Tohum’da kayıtlar bugün saat 17.00’de sona eriyor. Bisiklet tutkunları mavi ve yeşilin buluştuğu nokta olan Kemer’de pedala basacak. AKRA Hotels ana sponsorluğunda AG Tohum desteği ile bu sene 6. kez gerçekleştirilecek AKRA Gran Fondo Antalya powered by AG Tohum, bisiklet tutkunlarını Kemer’in eşsiz manzarasında ağırlayacak. “Mavi ve Yeşil’in bir parçası ol” sloganı ile 27-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek organizasyon Antalya Havalimanı, Corendon Airlines ve Diana Travel’in co-sponsorluğunda düzenlenecek. Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kemer’de koşulacak olan yarış için nefesler tutulurken kayıtlar bugün saat 17.00’de sona erecek. 2018 yılından bu yana amatör yol bisikletçileri doğal güzelliklerin içinde buluşturan AKRA Gran Fondo Antalya powered by AG Tohum’da dünyanın birçok ülkesinden gelen bisikletçiler, finişi görmek için mücadele verecek. Kemer Olbia Parkı’ndan start alacak ve aynı noktada sona erecek 98K ve 49K’lık 2 ayrı parkurdan oluşan organizasyon, renkli görüntülere ve mücadeleye sahne olacak. Engelsiz yaşam destekleniyor “Bisiklete Engel Yok” diyerek yola çıkan AKRA Gran Fondo, engelsiz yaşamı da destekleyecek. Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI) ve Türkiye Bisiklet Federasyonu yönetmeliklerine göre düzenlenen organizasyonda Eşpedal Derneği’nden 10 görme engelli sporcuyu ‘tandem’ kategorisinde yer alacak. Özel tasarlanan 2 kişilik bisikletler 10 görme engelli sporcuya yarışma imkanı sunacak organizasyonda ekipler pilot ve co-pilot olarak yer alacak. 49K AG Tohum Parkuru’nda Kemer Olbia Parkı’ndan start alacak yarışçılar Denizli Caddesi’ni takip ederek Hükümet Caddesi’nden Atatürk ve Demokrasi Bulvarı’na ulaşacak. Antalya-Kemer yolunda devam edecek organizasyonda Kontaaltı Bulvarı geçilerek Beldibi Jandarma Karakolu’ndan U dönüşü gerçekleşecek ve Cumhuriyet Caddesi yol ayrımından sağa dönülecek. Sırasıyla Şehit Er Mehmet Urman Caddesi, Kuzdere Köprüsü-Kuzdere Caddesi, Karabucak Küme Evleri, Kiriş Caddesi, Çalış Caddesi, Mustafa Ertuğrul Caddesi, Atatürk Caddesi, Şehit Hasan Yılmaz Caddesi, Kemal Sunal Caddesi, Onno Tunç Caddesi ve Deniz Caddesi geçilerek yarış, Kemer Olbia Parkı’nda sona erecek. AKRA 98K parkuru: Elit Erkek (18-34) Master Erkek (35-39) Master Erkek (40-44) Master Erkek (45-49) Master Erkek (50-54) Master Erkek (55-59) Master Erkek (60-64) Master Erkek (65+) Genel Klasman Erkek Elit Kadın: Elit Kadın (18-34) Master Kadın (35-39) Master Kadın (40-44) Master Kadın (45-49) Master Kadın (50-54) Master Kadın (55-59) Master Kadın (60-64) Master Kadın (65+) Genel Klasman Kadın AG Tohum 49K parkuru: Genç Erkek (16-17) Elit Erkek (18-34) Master Erkek (35-39) Master Erkek (40-44) Master Erkek (45-49) Master Erkek (50-54) Master Erkek (55-59) Master Erkek (60-64) Master Erkek (65+) Genel Klasman Erkek Elit Kadın Genç Kadın (16-17) Elit Kadın (18-34) Master Kadın (35-39) Master Kadın (40-44) Master Kadın (45-49) Master Kadın (50-54) Master Kadın (55-59) Master Kadın (60-64) Master Kadın (65+) Genel Klasman Kadın ile Paralimpik ve Tandem kategorilerinde yarışacak.
Eskişehir Sahnede o acıları adeta yaşadıklarını anlattılar Eskişehir’de, 18 Mayıs 1944 yılında Kırım-Tatarlı ailelerin ülkelerinden sürgününü ve çektiği zorlukları anlatan ‘Hasret’ isimli tiyatro oyununu sahneleyen oyuncular, yaşanan acıları adeta yaşadıklarını anlattılar. Odunpazarı Belediyesi Tiyatro Ekibi tarafından hazırlanan oyun, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. ‘Hasret’, Kırım - Tatar ailelerinin 18 Mayıs 1944 yılında yurtlarından alınıp başka ülkelere zorla sürgün edilmesini anlatan bir tiyatro oyunu. Senaristliğini Derya Dobrişan’ın üstlendiği oyun, Elçin Karaahmet ve Süleyman Karaahmet tarafından yönetildi. Ceren Tüysüz, Ferhat Karataş, Hüseyin Demir, İpek Uzkalan ve Tuğçe Güney’in rol aldığı ve 4’üncü defa sahnelenen oyunun, daha önce günümüzde yaşamakta olan Kırım Tatarlı ailelere yönelik oynanmıştı. Son oyunun seyirciler üzerinden duygusal anlar yaşattığı gözlemlendi. Beş kişilik oyuncu kadrosu ile sanatseverler karşısına çıkan ekip, kendileri için çok büyük bir tecrübe olduğunu ve unutulmaz bir anı olarak kaldığını söyledi. ‘Hasret’ oyununu 4’üncü kez sergileyen oyuncu kadrosu yaşadıkları heyecanı, tecrübeyi ve başka insanların acılarını benimseyişlerini dile getirdi. “Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık” Tiyatro oyuncusu Ceren Tüysüz, Yönetmen Elçin Karahmet’in daha önce hiçbir ekibin Kırım-Tatar Türklerinin bu sürgününü tiyatro olarak oynamadığını söylediğini ve bunu duyunca çok heyecanlandıklarını dile getirdi. Tüysüz, nasıl bir süreçten geçtiklerini şöyle anlattı: “Yönetmenimiz bize ‘Bu projeyi yapalım mı?’ diye sordu ve bir fikir ortaya çıktı. Daha sonra hep birlikte araştırmasını yaptık. Projeyi bir taslak halinde hazırladık. Sonra arkadaşımız Derya Dobrişan yazıya döktü ve bu proje ortaya çıktı. Aslında Kırım-Tatar sürgününe dair bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık. Bunu da duyduktan sonra çok heyecanlandık ve araştırma sürecimiz daha da hızlı gerçekleşti. Çünkü belgeseller var, kısa filmler var, şarkılar var. Ama gerçekten Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir tiyatro yoktu. Bunun üzerine de biz hemen harekete geçmiş olduk.” “Bu sürgün tiyatroya yansıtılacağı için Kırım Tatarlı aileler de bizim kadar heyecanlıydı” Oyunun senaryosunun yazılma aşamasında en büyük rolü oynayan Kırım Tatarlı ailelerden senaryoyu oluşturabilmek adına yardım aldıklarını ve bu süreçte ailelerin, sürgünün tiyatro sahneline taşınasını duyduklarında çok heyecanlandıklarını dile getiren Ceren Tüysüz, “Rüstem Bey ile görüştük, birebir yaşayanlarla ya da daha üst jenerasyonda yaşayanlar, tanık olanlar var Hasan Bey gibi. Onlarla konuşmuştuk biz. Rüstem Bey vagonla Kırım’dan gittiğinde 2 yaşındaydı. O görüşme de bizim için çok duygusaldı. Onlar için de öyleydi. Tiyatroya yansıtılacağı için bence onlar da çok heyecanlıydı ve bize bir an önce o bilgileri aktarmaya çalıştılar. Değerli bir süreç geçirdik onlarla ve çok duygusaldı. Bize yardım edebilmek için gerçekten belediye başkanımızdan tutun da Kırım-Tatar Müzesi, Kırım-Tatar Derneği herkes seferber oldu” şeklinde konuştu. “Duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” Oyunun yazılma ve çıkarılma aşamasında derin bir araştırma yaptıklarını dile getiren oyuncu Çiğdem Öztürk ise, “Yaşanan olaylar çok acı olduğu için aslında, yani okuduğumuz, izlediğimiz her şey bize çok acı verdi ve bir oyuncu olarak empati kurmak, nasıl yansıtacağımızı düşünebilmek çok acılı bir süreçti. Ama bunları bilmeyen insanlara aktaracağımız için de heyecanlıydık. Biz de birçok şey öğrendik aslında projede. Bence Eskişehir’de bile birçok kişi bilmiyor Kırım-Tatar ailelerinin hikâyesini. Bu anlamda seyirciye de ulaşmak çok değerli. Biz bile projeyi araştırırken aa bunlar mı olmuş diye çok içine aldı bizi proje. Öte yandan bu acı olayları, Tatar sürgününü araştırırken, aynı zamanda Kırım-Tatar sürgününü de araştırmak gerekti. Bizim için zor olmadı ama duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” ifadelerine yer verdi. “Yaşadıkları acılardan bahsetmektense kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar” Hüseyin Demir de, Kırım-Tatar Türklerinin memleketlerinden sürgün edilmesini konu edinen tiyatro oyunun dekor ve kostüm anlamında nasıl bir yol izlediklerini ve Kırım Tatar ailelerinin kültürlerine ne kadar düşkün olduklarını belirtti. Odunpazarı Belediyesi tiyatro oyuncusu Demir, “Kırım-Tatar müziklerini araştırdık, enstrümanları araştırdık ve bu araştırma sonucunda da o enstrümanlardan oyunun orijinal müziklerini ortaya çıkarmaya çalıştık ve onların türkülerinden de, tarih boyunca gelmiş müziklerinden de faydalandık. Dekoru da Çiğdem arkadaşımız yaptı. Kostümlerimizi ve dekorlarımızı da yönetmenimizle birlikte yaptı. Mesela bu olayları yaşayan insanlarda genel olarak şöyle bir durum var; yaşadıkları acılardan bahsetmektense, kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar. Zamanında çok ağlamışlar zaten, artık ağlamak yerine ayakta durmak varlıklarını tekrardan ortaya çıkarmak, kültürünün varlığını sürdürmek adına bir durum içerisindeler. Onlar da sağ olsunlar hem dekorumuzda hem kostümümüzde bize çok fazla materyal verdiler” dedi. “Oyundan ağlayarak çıkıyorlar” Bir diğer oyunca, Ferhat Karataş, oyunda Kırım - Tatar ailelerinin yaşamış oldukları zorlukları ve nasıl mücadele ettikleri anlatılırken, içerisinde sürgünü bizzat yaşamış olan insanların da olduğu salonda duygusal anlara şahitlik ettiğini belirterek, “Kırım -Tatar aileleri geldiğinde bunlar hâlâ içlerinde bir yara olduğu için oyundan çok etkileniyorlar. Oyundan ağlayarak çıkıyorlar. Yorum yazmışlar, Kırım Tatar aileleri dışında Hatay depreminden göç eden insanlar da gelmiş geçen oyunda ve ortak bir acı var. İnsanlar, bugün olmasa bile o aileden ayrı kalmanın acısını alıyorlar. O acıyı bizimle birlikte hissedebilmeleri çok kıymetli. O yüzden acıyı yansıtabilmişiz ne mutlu bize” dedi.
Muğla Çöl tozu Muğla’ya ulaştı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan uyarı sonrası Afrika üzerinden gelen çöl tozu bulutu, Muğla kıyılarına ulaştı. Akdeniz’den giriş yapan çöl tozu bulutu Antalya, Muğla, Isparta ve Burdur illerini etkisi altına aldıktan sonra Marmara ve Karadeniz üzerinden ülkeyi terk edecek. Muğla’da öğle saatlerinde etkisini arttıran Afrika çöl tozu, hava yağışlı olmamasına rağmen araçların üzerinde çamur zerrecikleri oluşturdu. Güneş ışınlarını örten toz bulutu, küçük yağmur tanecikleri halinde uzun süredir park halindeki araçların üzerini kapladı. Çöl tozu nedeniyle, özellikle kronik sağlık ve solunum problemi bulunan, kalp hastaları, çocuklar ve 65 yaş üstü kişiler gibi yüksek risk grubundaki kişilerin her türlü fiziksel egzersizden ve açık hava aktivitelerinden kaçınması önerildi. Milyonlarca metreküp toz minerali Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, şiddetli kum fırtınaları sonucu her yıl Sahra Çölü’nden atmosfere irili ufaklı milyonlarca metreküp toz minerali yükseldiğini belirterek, “Şiddetli kum fırtınaları sonucu her yıl Sahra Çölü’nden atmosfere yüz milyonlarca metreküplük toz mineralleri yükselmektedir. Toz minerallerinin büyüklüğüne bağlı olarak büyük çaplı mineraller daha yakın mesafede, kısa çaplı mineraller ise çok daha uzun ve kilometrelerce uzağa hareket edebilmektedir. Geçtiğimiz haftalarda bir benzerini yaşadığımız olayı bugün tekrar yaşıyoruz. Önümüzdeki birkaç gün beklediğimiz bu kum hareketi boyunca Kuzey Afrika’dan yüzlerce kilometre uzunluğunda gelen bir kum örtüsü Akdeniz ve ülkemizi geçerek Karadeniz’e kadar uzanmaktadır. Güneşin yeryüzüne erişmesini engellemesi nedeniyle yerküre içeresindeki sıcaklığı mevsim normallerinin altında tuttuğunu söyleyebiliriz. Gökyüzüne baktığımız zaman güneşi göremiyoruz ve gökyüzünün turuncu renk aldığını görüyoruz. Düşen yağışlar ve azalan rüzgar hareketlerine bağlı olarak yerküre üzerinde çamurlu bir durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz” dedi. Yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalara uyarı Doç. Özçelik, çöl tozlarının sağlık açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Metreküpte 50 mikrogramın üzerinde bir toz solunumunun insan sağlığı için zararlı olduğu ifade edilmektedir. Özellikle açık havada çalışan astım hastası insanlar için risk teşkil etmekte, çocuklarda ve dezavantajlı gruplar içeresinde gerekli önlemlerin alınması, maske kullanılması ve toz hareketlerinin yoğunluğunun takip edilmesi uygun olacaktır” dedi.