EKONOMİ - 21 Kasım 2018 Çarşamba 16:36

Fiyat farkı azaldı, dizel araçlar gözden düştü

A
A
A
Fiyat farkı azaldı, dizel araçlar gözden düştü

Geçtiğimiz gün benzinin litre fiyatında yapılan 19 kuruşluk indirimle benzin ile motorin arasındaki fiyat makası daraldı. Bu neticeyle benzin ile dizel araç tercihleri gündeme geldi. Benzinli araçlar, hem karbon salınımının daha az oluşu hem de bakım maliyetinin düşüklüğü sebebiyle yakıtta fiyat avantajını da kaybeden dizel araçlara göre daha cazip hale geldi.

Akaryakıt fiyatları Türkiye’nin gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Son yapılan 19 kuruşluk indirimle benzinin litre fiyatı ile motorinin litre fiyatındaki fark 5 kuruşa kadar indi. Bazı ilçelerde ise bu iki yakıtın fiyatı aynı seviyelerde bulunuyor. 

Türkiye Gazetesi Otomotiv Editörü Ali Çelik, yaşanan bu süreci değerlendirdi. Çelik, yakıt fiyatlarında farkın azalmasıyla ‘Dizel mi, Benzinli mi ?’ sorusunun içinden çıkılmaz bir hal aldığını kaydetti. Çelik, benzinli araçların bakım maliyetlerinin ve çevreye verdiği zararlı etkilerin dizele göre daha az olmasından ötürü tercih edilebilirliğini artırdığını aktardı.

Bazı yerlerde fiyat farkı kalmadı 

Ali Çelik, “Son yapılan indirim beraber mazot ile benzin fiyatları arasında neredeyse bir fark kalmadı. Hatta bazı istasyonlarda dikkat ediyorum benzin ile dizelin fiyatları birebir aynı ama mevcut durumda 5 kuruşluk fark var. Aradaki bu küçük fark artık ‘Dizel mi? Benzinli mi?’ sorusunu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Daha önce dizelin yakıt ekonomisinden dolayı tercih edildiğini hepimiz biliyoruz. Fakat şu anda yakıt değerleri benzin ile hemen hemen aynı oranlara geldi. İstanbul gibi yoğun trafik olan bir şehirde yakıt ortalaması nasıl kullanırsanız kullanın 5 ila 5,5 litreler arasına sıkışıyor. Dolayısıyla yakıt fiyatları birebir örtüştü diyebilirim” dedi.

Dizel ve benzinli araç seçiminde karar verirken artık aracın bakımı ve yürütme maliyetlerinin dikkate alınacağını vurgulayan Çelik, “Dizel araçların popülaritesi Avrupa’daki yasaklarla düşmeye başladı. Çevre kirliliğinden dolayı bazı belediyeler dizel araçları şehrin içine sokmama kararı aldı. Bununla ilgili ciddi yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Hem şehir içindeki trafiği rahatlatmak hem de hava kirliliğini dengelemek adına böyle bir çözüme gidildi. Bu dizel araçlardaki tercihi biraz düşürmeye başladı, bunu pazar payı olarak ülke ülke değerlendirirsek ciddi bir düşüş var” ifadelerini kullandı.

Çelik, Türkiye’de benzinli araçlar daha çok revaçta olmaya başladığını söyleyerek “Önceden yakıt ekonomisinden dolayı tercih ediliyordu ama arada bir fark kalmadığı için benzinli araçlar daha gürültüsüz, daha performanslı ve bakım maliyetleri daha düşük olduğu için çokça tercih edilmeye başladı” ifadelerini kullandı.

Benzinli ve elektrikli araçlara uyum süreci nasıl olur? 

Ali çelik, benzinli ve elektrikli araçlara geçiş ile ilgili şunları dile getirdi: “Dizellerin hemen bir anda ortadan kalkması mümkün değil. Elektrikli ve hibrit araçları günümüzde daha fazla görmeye başladık. Bana göre dizel araçlar az 15 yıl daha kullanılır. Avrupa’da 2020 yılında yeni regülasyonlar uygulanmaya başlayacak. Halen dizel araç üreticileri 2020 regülasyonlarını karşılayan motorlar üretmeye devam ediyorlar. Süreci birlikte izleyip göreceğiz.

Benzinli ve elektrikli araçlara geçişte yarar noktasında ilk akla gelen; çevre kirliliğini azaltması ve doğaya olan faydasıdır. Dizel araçların karbon salınımı benzinli araçlara göre biraz daha fazla. Elektrikli ve hibrit araçlarda karbon salınımı hibritte daha düşük, elektriklilerde zaten yok. Benim aklıma ilk gelen faydalar çevre sağlığı ve oksijen kalitesi geliyor. Benzinli, araçlar kesinlikle dizel araçlara göre daha mantıklı bir seçim olarak geliyor.”

Güncel benzin ve motorin fiyatları

Bazı akaryakıt firmalarından alınan rakamlara göre benzinin litresi İstanbul'da ortalama 6,39 liradan, Ankara'da 6,50 liradan ve İzmir'de ise 6,49 liradan depoya dolduruluyor. Motorin ise İstanbul’da ortalama 6,35 liradan, Ankara’da 6,45 ve İzmir’de de 6,34 liradan satılıyor.

Dağıtım firmalarının belirlediği fiyatlar rekabet ve serbesti nedeniyle şirketler ve kentlere göre küçük değişiklikler gösteriyor.  

Ali Canberk Özbuğutu - İsmail Coşkun

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kolay morarma hemofili habercisi olabilir Hemofilinin ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Hemofili kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliğidir. Kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızıntı şeklinde uzun süren kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir” dedi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Işık Odaman Al, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Işık Odaman Al, hemofilinin kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliği olduğunu belirterek “Hemofili A ve hemofili B olarak iki tipi vardır. Hemofili A’da eksik olan, faktör VIII’dir. Tüm hemofili hastalarının yüzde 85’ini oluşturur. Hemofili B’de ise faktör IX eksikliği mevcuttur ve hastaların yüzde 15’ini oluşturur. Hemofili kalıtsal (doğumsal) bir hastalıktır. X’e bağlı çekinik olarak kalıtılır. Yani kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Öte yandan sonradan kazanılmış mutasyonlar da hemofili hastalığına neden olabilmektedir. Toplumdaki sıklığı hemofili A için 5 bin erkek çocukta 1 iken hemofili B için 30 bin erkek çocukta 1’dir” şeklinde konuştu. Sünnet sonrası uzayan kanamaya dikkat Hemofili A ve B’de klinik bulguların benzer olduğuna işaret eden Doç. Dr. Işık Odaman Al, şöyle devam etti: “Eklem ve kas içi kanamalar en sık görülen bulgulardır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Hastalık faktör düzeyinin kandaki seviyesine göre ağır (faktör düzeyi < yüzde 1), orta (yüzde 1-5) ve hafif (yüzde 5-40) olarak sınıflandırılır. Klinik bulgular ise hastanın yaşına, faktör düzeyine göre değişir. Ağır hemofilide bulgular daha ciddi olup yenidoğan döneminde ve erken çocukluk döneminde ortaya çıkar. Hastalar emeklemeye ve yürümeye başlama döneminde eklem içi kanamalar ile başvurur. Hafif hemofilide ise bulgular daha ileri yaşlarda, ağır bir travma ya da cerrahi işlem sonrası kanama şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın tanısı şüphelenilen kişilerde kan faktör seviyesine bakılarak konulur. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızma şeklinde uzun süren kanama, sünnet sonrası beklenmedik kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir. Tanı konulmasında aile öyküsü mutlaka sorgulanmalıdır. Erken tanı konulması özellikle ağır hemofili hastalarında hayat kurtarıcıdır.” Ciddi kanama olmadan koruyucu tedavi şart Doç. Dr. Işık Odaman Al, tedavinin esasını eksik olan faktörlerin yerine konulması olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Günümüzde plazma kaynaklı ve rekombinant olarak üretilen faktör konsantreleri mevcuttur. Ağır hemofili hastalarında ciddi kanamalar gelişmeden koruyucu tedaviye başlanmalıdır. Koruyucu tedavi hemofilinin tipine, hastanın kilosuna, kanama sıklığına ve şiddetine ve faktör düzeyine göre bireyselleştirilir. Genellikle haftada 1 olarak başlanıp, haftada 3’e kadar arttırılır. Bu tedavide amaç hastanın kan faktör seviyesini yüzde 1’in üzerinde tutmak ve ciddi kanamaların önüne geçmektir. Diğer tedavi şekli ise ‘kanadıkça’ olarak isimlendirilen hastanın kanaması olması durumunda uygulanan faktör yerine koyma tedavisidir. Faktör konsantreleri hastalara damar içi infüzyon yolu ile uygulanmaktadır. Hemofili ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. Bu süreçte hasta ve ailesinin bilgilendirilmesi ve tedaviye uyumu çok önemlidir. Hastalar hematoloji, fizik tedavi, ortopedi hekimi, fizyoterapist, psikolog gibi bir çok disiplinden profesyonel uzmanlarca takip edilmelidir. Hastalar hastalığın ismi, ağırlık derecesi, kullandığı faktör konsantresi, takip eden merkez ve hekimin bilgilerini içeren kimlik kartları taşımalıdır. Tedavide amaç hayatı tehdit eden, ani gelişen kas içi, beyin içi kanamaların önüne geçmek olduğu kadar, uzun vadede hastaların bebeklikten, erken çocukluk, okul dönemi, ergenlik ve erişkin dönemlerine geçişte karşılaşabileceği kronik sorunları da tespit edip çözmektir. Tekrarlayan eklem içi kanamalar kısa ve uzun vadede hastaların hayat kalitesini önemli düzeyde etkilemektedir.” Uzun dönemde sakatlığa ve psikolojik sorunlara yol açabilir Tekrarlayan kanamalarda uzun dönemde sakatlığa yol açabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Tekrarlayan kanamalar sonucu eklem içinde inflamasyon (yangı) oluşmakta ve kısa dönemde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığına; uzun dönemde ise eklem hareket yeteneğinin kaybına yani sakatlığa neden olmaktadır. Bu tür sakatlıklar ise hastalarda fiziksel aktivitede azalmaya ve osteoporoz, obezite, sosyolojik ve psikolojik sorunlara da neden olur. Fiziksel aktivite her yaş grubunda oldukça önemlidir ve desteklenmelidir. Böylece sinir ve kas gelişimi desteklenir ve eklem hareket açıklığı artar. En çok önerilen sportif aktiviteler yürüyüş ve yüzmedir. Erken çocukluk döneminde hastaların aşıları aşı takvimine uygun olarak yapılır. Ancak kas içi yerine cilt altı uygulama tercih edilmelidir. Eğer kas içi uygulama zorunlu ise koruyucu olarak uygulanan faktör tedavisi ile aynı güne denk getirilmeli ve aşı sonrası aşı uygulanan bölgeye baskı uygulanmalıdır. Okul dönemindeki hastalar için ise okul yönetimi ve öğretmenleri hastalığın tedavisi ve acil durumlar hakkında bilgilendirilmelidir. Aile ve öğretmen iş birliği içinde olmalı ve çocuk bu dönemde psikososyal olarak desteklenmelidir. Ergenlik dönemi ise tedaviye uyumun en çok bozulduğu dönemdir. Hastalar kronik sürecin vermiş olduğu bıkkınlık, kanama ataklarının eskisi kadar sık olmaması, bağımsız olma arzusu gibi nedenler ile tedavilerini aksatabilmektedir. Son yıllarda klasik faktör uygulamalarının yanı sıra uzun yarı ömürlü faktörler, faktör VIII’ e benzer etki gösteren bisipesifik antikor (Emicizumab) ve faktör dışı tedaviler geliştirilmiştir. Emicizumab henüz ülkemizde kullanım onayı almamıştır. Gen tedavisi çalışmaları ise devam etmektedir” değerlendirmesi yaptı.
Mersin Mersin’in ilk kadın muhtarları mazbatalarını alıp göreve başladı Mersin’in Mut ilçesinde iki kadın muhtar adayı ilk defa seçimleri kazanarak muhtar seçildi ve mazbatalarını alıp göreve başladı. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde muhtar adayı olan Fatma Ayan (59), 120 oydan 63’ünü alarak erkek rakibini geride bırakıp Tuğrul Mahallesi’ne muhtar seçildi. Fatma Dorla ise (49) erkek muhtar adayı karşısında 244 oyun 125’ini alarak Çömelek Mahallesi’nde muhtar seçildi. Muhtar seçildiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Tuğrul Mahalle Muhtarı Fatma Ayan, “İlk defa Mut ilçemizde 2 kadın aday muhtar olarak seçildik. Atatürk’ün biz kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkından yola çıkarak biz de aday olduk. Mut’a bir kadın eli değsin istedik ve çalışmalarımız sonucunda gece gündüz çalışarak bu hedefimize ulaştık. Mahallemizi bir üst seviyeye getirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğiz” dedi. Çömelek Mahalle Muhtarı seçilen Fatma Dorla ise, “Önceki seçimde adaylığımı koymuştum. Bir kadın olarak köye kadın eli değmesini istiyordum önceki seçimde kaybettim. 6 adayın içinde ikinci sıraya yerleştim. Benim için avantaj olacağını düşündüm. İkinci sıraya gelmek benim için büyük bir başarıydı. Tekrarını denemek istedim tekrarında da 31 Mart 2024 tarihinde bir seçime girdik. Karşımdaki rakibim eski muhtardı. Bir tane aday vardı eski muhtar. 119 oy o aldı 125 oy ben aldım. Ben birinci geldim. Köyüm için en iyi hizmeti güzel bir şekilde yapacağıma eminim kendime güveniyorum. İstiyorum ki her yerde bir kadının eli değsin istiyorum. Çömelek için de benim elim inşallah uğurlu gelecek her şey güzel olacak” diye konuştu. Çömelek Mahallesi’nin eksiklerine değinen Dorla, “Yollarda şu anda gerçekten ciddi anlamda sıkıntı var. Sularımız yazın yetersiz. Ulaşımımız yok. Gögden yaylasının yolu şu anda çok berbat durumda oranın asfalt yapılması için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz inşallah. Daha çok sorunlar var ama ileriye dönük yavaş yavaş tek tek inşallah bunları çözeceğime eminim bir kadın olarak” diyerek sözlerini bitirdi.