GÜNDEM - 13 Aralık 2018 Perşembe 20:55

İbrahim Kalın’dan imza günü

A
A
A
İbrahim Kalın’dan imza günü

Yeni kitabı “Barbar, Modern, Medeni” için düzenlenen imza töreninde konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Kitabın ana tezlerinden bir tanesi de bugün, modernliği de barbarlığı da medeniliği de eş zamanlı yaşıyor olduğumuz gerçeği” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın yeni kitabı “Barbar, Modern, Medeni” için imza töreni düzenlendi. Ankara’da kitabı için düzenlenen imza töreninde kitabı hakkında konuşan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Yaşadığımız anı tahlil etmeye çalışan bir çalışma bu. Hem bugünümüzü anlamaya hem de yarınımızı anlamlandırmaya dönük bir fikri çaba olarak görülebilir. Bu anlamda geçmişten bugüne, bugünden yarına bir yolculuğa çıkmayı hedefliyor kitap. Özellikle Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı büyük dönüşümü bir de bu perspektiften okumanın faydalı olacağı düşüncesiyle kaleme aldım bu çalışmayı. Zira, Türkiye kendi modernleşme serüveni içerisinde de birçok aşamalardan geçti. Bugün kendi tarihinin milli değerlerinin farkında, kendi sabitelerini ve merkezini idrak etmiş ama aynı zamanda dünyaya kendini kapatmamış bir Türkiye var ve bu Türkiye'nin tarih okuması, kültür okuması, medeniyet okuması nasıl olabilir, Dünya’daki birikim Türkiye'ye nasıl yansır, Türkiye'nin birikimi Dünya’ya nasıl taşınır bunlarla ilgili bazı konuları ele alıyor. Bu manada, kültür, tarih, hafıza, medeniyet, akıl, özgürlük, birey, İslam-Batı ilişkileri, medeniyetler tarihi, medeniyetler çatışması, medeniyetler ittifakı gibi birçok kavramı biraz yerli yerine oturtmaya çalışıyor” dedi.
Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Kitabın ana tezlerinden bir tanesi de bugün, modernliği de barbarlığı da medeniliği de eş zamanlı yaşıyor olduğumuz gerçeği. Her ne kadar biz, enformasyon çağında, bilgi çağında ilerleme ve kalkınmayla yaşadığımızı varsaysak bile aslında çağımızda birçok barbarlığın hala devam ettiğini görüyoruz. Kitle imha silahlarından iklim değişikliğine, Bosna katliamından, soykırımından Suriye'deki savaşa, hatta yakın bir dönemde bizim topraklarımızda maalesef yaşanan Cemal Kaşıkçı cinayetine kadar birçok olay modern barbarlıkların farklı biçimlerde devam ettiğini gösteriyor ama bizim buna karşı medeniliğin, aklın, erdemin, medeniyetin yanında bir duruş sergilememiz lazım. Aslında Sayın Cumhurbaşkanımız da adalet vurgusu yaparak, eşitlik vurgusu yaparak ‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek, Dünya’nın neresinde olursa olsun mazlumun, mağdurun, hakkı elinden alınmış fakirin, fukaranın yanında durarak Dünya’ya aslında bir medeni duruş nasıl sergilenir bunu örnekliyor. Bunu hem ulusal ve bölgesel düzeyde hem de küresel düzeyde yapıyor. Bu çok kolay bir şey değil tabii. Bu kavramların yerli yerine oturmadığı bir Dünya’da Cumhurbaşkanımızın verdiği bu mücadeleyi anlamak için de bir tarihi perspektife ihtiyaç var diye düşünüyorum. Anadolu topraklarının ortaya koyduğu derin kültür, irfan, muhabbet, sanat, estetik, müzik geleneği bugün aynı zamanda Dünya’nın üzerinde kafa yorduğu birçok meseleye de zamanında ışık tutmuş bir kültür, bir birikim. O kültürü, birikimi bugüne taşıyıp bugünden de yarını inşa edecek bir düşünsel çerçeve çıkarmak hepimizin ortak vazifesidir diye düşünüyorum çünkü Batı medeniyetinin medeniyet adına söyleyecek sözü tükeniyor ama İslam Dünyası da söyleyecek sözünü arıyor. Bu sözü, bu cümleyi hangi kelimelerle kuracak, hangi kavramsal çerçeve oturtacak, bunu yaparken kendini, kendi hikayesini Dünyaya nasıl anlatacak, buna ilişkin de birtakım değerlendirmeler yapmamız, daha derinlikli bir tefekkür çabası, serüveni içine girmemiz gerekiyor. Yani, günlük manşetlerin ötesinde Türkiye'nin birikimini, İslam Dünyası’nın birikimini Dünya’ya taşıyacak, Dünya’nın kazanımlarını da birikimini de bu topraklara taşıyacak iki yollu bir fikir ameliyesine ihtiyacımız var. Kitap ana hatlarıyla bu konuları mütevazi bir şekilde ele almaya çalışıyor.” 

Son dönemde kitaba olan ilgiyi de değerlendiren Kalın, “Bu çok memnuniyet verici. Her şeyin elektronik hale geldiği bir çağda insanların, okuyucuların, kitabın sayfaları içerisinde bir yolculuğa çıkması çok kıymetli bir şey çünkü bugün her şeyin, taklidin, simülasyonun benzerinin gerçeğin yerini aldığı bir çağda yaşıyoruz ve giderek Dünya’yı bir ekran ontolojisi üzerinden anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bir ekrana bakmadan; televizyon ekranı olur, telefon ekran olur, bilgisayar olur, bir ekrana bakmadan Dünyayla gerçekçi bir ilişki kuramayacağımızı zannediyoruz. Halbuki bizim insanla, bir çocukla, bir kuşla, güneşle, karla, sıcak havayla, soğuk havayla, Dünyanın başka kültürleriyle, kendimizle ilişki kurarken bu tür yapay aracılara ihtiyacımız yok. Gerçekliği kendi hali içinde, mümkün olduğu kadar kendi çıplaklığı içinde anlamak için bir çaba göstermemiz lazım. Kitaplar, insanlığa buralarda hep kılavuzluk etmiş temel yol işaretleridir. O manada bizim hayatımızın vazgeçilmezleridir” ifadelerini de kullandı. 

Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Türkiye'de de hamdolsun 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl önceye göre çok daha fazla kitap basılıyor, okunuyor. Ben bazen ‘Türkiye okumuyor, gençler okumuyor’ değerlendirmelerini biraz haksız ve yersiz buluyorum. Tam tersine, gençlerimiz de okuyor, bir ara içerisindeler. Daha fazla yazarımız, daha fazla yayın evlerimiz var. Tabii ki daha nitelikli işler yapmak için daha çok çalışmamız lazım ve ürettiklerimizi sadece kendimize değil, bütün Dünyaya hitap edebilecek bir nitelikte üretebilmemiz lazım. Dolayısıyla buralarda ben Türkiye'nin durumunun zannedildiğinden daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bugün çok iyi yazarlarımız var, edebiyatçılarımız var, şairlerimiz var, roman-hikaye yazarlarımız var, biyografi yazarlarımız var, tarihçilerimiz var. Dolayısıyla, bunun daha da iyiye gitmesi için tabii ki bu tür kitap buluşmalarının yapılmasında fayda var. Aslında yazar için okuyucuyla bu şekilde buluşmak da ayrıca keyif verici. Belki okuyucuların soracağı sorular olur, katkıları olur. Onlar bizi her zaman zenginleştiren katkılardır, unsurlardır. Bu manada çok kısa bile olsa, bir dakika bile olsa burada bir okuyucuyla sohbet etmek, birkaç konuyu konuşmak, fikir alışverişinde bulunmak keyif verici bir şey.” 

Kalın, kitap yazmaya nasıl vakit bulduğunu ise şu sözlerle anlattı: 

“Bu benim üniversiteden gelen bir okuma ve yazma disiplinim ama şunu söyleyeyim, eğer insan zihnini ve zamanını iyi kullanırsa, disipline ederse, Allah vaktin bereketini verir.”  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Uzman jinekologdan kadınlar için önemli uyarı: "Normal saymayın" Jinekolog Elifnur Özak, menopoz sonrası görülen vajinal kanamalara dikkat çekti. Bu dönemde görülen kanamaların genellikle iyi huylu nedenlere bağlı olduğunu belirten Uzm. Dr. Özak, “Ancak bazı kötü huylu hastalıklar ve kanserler kendilerini vajinal kanamalar ile belli edebilirler. Menopoza girildikten sonra, artık vajinal kanamalar ‘normalimiz’ olmaktan çıkar, göz ardı edilmemelidir.” diyerek kadınları uyardı. Acıbadem Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Elifnur Özak, menopozun kadınların doğal yaşam döngüsünün bir parçası olduğunu hatırlattı. Adet kanamasının kesilmesine menopoz denildiğini, tıbbi açıdan ise menopozun yumurta ve hormon üretiminin sona ermesi anlamına geldiğini vurgulayan Uzm. Dr. Özak, kadınların bu yeni dönemi için, "Kadınlarda ortalama 40’lı yaşlardan itibaren reprodüktif çağın menopozal kısımları başlar. Adetlerimiz, belirgin bir problem olmadığı sürece, bir anda kesilmez, yavaş yavaş araları açılarak gider. 2 ayda bir, 3 ayda bir, 6 ayda bir... ’Pre- menopoz’ dediğimiz bu menopoz öncesi dönemde kadınlarda “vazomotor semptom” olarak bilinen sıcak basmalarıyla, ani ve yoğun terlemelerle, ani sinirlilik haliyle, geceleri uyku problemleriyle, vajinal kurulukla sıklıkla karşılaşırız. Bunlar, vücutta azalan östrojen düzeylerinin bedenimizde oluşturduğu sonuçlardır. Premenopozal dönemdeki bu sorunların hemen hepsinin tedavisi mümkündür. Ne zaman ki bir sene hiç adet görülmez, ancak o şekilde ‘menopoza girdim’ diyebiliriz. Bu dönem de ortalama 45-55 yaşları arasına denk gelmektedir" bilgilendirmesinde bulundu. Normal kabul etmeyin, sebebini öğrenin Menopoz sonrasında vajinal kanamalar görülebildiğini, bunların pek çok kadın tarafından “normal” kabul edilip, doktor kontrolüne gerek duymadığını belirten Uzm. Dr. Özak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadınlar özellikle doğurganlık süreçlerinde, hamilelik öncesinde ve hamilelikte kadın hastalıkları ve doğum uzmanı kontrolünde olmayı önemserler. Menopoza girdikten sonra ise artık jinekologla işlerinin bittiğini düşünürler, muayenelerini ihmal ederler. Menopoza girdikten sonra kanama sorunu yaşadıklarında bunu göz ardı ederler. Oysa bu dönemdeki kanamalar masum olmayabilir. Menopoz sonrası vajinal kanamalar genellikle iyi huylu sebeplere bağlı olsalar da bazı kötü huylu hastalıklar ve kanserler kendilerini vajinal kanamalar ile belli edebilirler. Menopoz sonrası kanama durumunda, jinekolojik muayene ve bu muayene sonuçlarına bağlı olarak rahim içinden (endometriyum) örnekleme yapmak, biyopsi alarak kötü huylu bir hastalık olup olmadığını değerlendirmek gerekebilir. Endometriyum kanserleri erken dönemde kendisini kanama ile belli ettiği için, çoğu zaman bu kanamalar sayesinde erken evrelerde yakalanır ve pek çok hastada kemoterapi ihtiyacı dahi olmadan, sadece ameliyatla cerrahi olarak tedavi edilebilir. Kötü rüya görmemek için bu kanamaların nedenlerinin belirlenmesi gerekir."
İzmir Üretken yapay zeka teknolojisi, en çok fotoğrafçılığı etkiliyor İki yıl önce hayatımıza hızlı bir giriş yapan üretken yapay zeka teknolojisi fotoğraf sanatı başta olmak üzere grafiksel anlamda çeşitli görseller üreten sektörler üzerinde etkisini giderek arttırıyor. Özellikle reklam tanıtım sektöründe obje, ürün veya bir olayın fotoğraflarını üretmek stüdyo ortamı yerine bilgisayarın başında birkaç satırlık komut yazarak sanayiler içinde gerçekleştiriliyor. İzmir Ekonomi Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Öğretim Görevlisi Emre Küheylan üretken yapay zeka teknolojisinin prodüksiyon maliyetlerini düşürmesi gibi faydasının yanında gerçeklikten uzaklaşma ve manipülasyon gibi tehlikeleri de beraberinde getirdiğini söylüyor. “Yapay zeka prodüksiyon maliyetlerini düşürüyor, üretim süreçlerini hızlandırıyor” Aynı zamanda reklam ajanslarının en çok başvurduğu stok fotoğraf ajansları ve buralara görsel üreten fotoğrafçıları ekonomik anlamda olumsuz etkilediğini söyleyen Meslek Yüksekokulu Müdürü Öğretim Görevlisi Emre Küheylan; “Üretken yapay zeka ile buluşmamız 2022 yılının ortaları gibi çok yakın bir zamanda oldu. Üretken yapay zeka ile üretilen ilk fotoğraflar ve grafikler gerçeklik bakımından önceleri hatalar barındırıyor kollar, eller gibi farklı uzuvların canlandırılmasında bozukluklara rastlayabiliyorduk. Ancak çok kısa bir sürede üretken yapay zeka programlarının yeni sürümleri piyasaya sürüldükçe bu hatlarında hızlıca giderildiğini çok daha gerçekçi görüntülerin üretilebildiğini gördük. Şu anda işin uzmanları dışında kimsenin neredeyse gerçekle ayırt edemeyeceği kusursuz görseller üretilmeye başlandı. Özellikle fotoğraflar gerçeklik açısından kusursuza yaklaşmış durumdalar. Üretilen bir insan fotoğrafının gerçek mi yapay mı olduğunu anlamak oldukça güçleşti. Yapay zeka ile üretilen gerçekliği yüksek fotoğraflar sosyal medya hesaplarını yönetenleri, haber sitelerini ve çeşitli reklam şirketlerini önemli bir prodüksiyon maliyetlerinden kurtarırken üretim süreçlerini hızlandırdı. Ancak işin gerçeklik açısından baktığımızda özellikle işleri gerçeği aktarmak olan haber, medya siteleri ve yüksek takipçili sosyal medya hesaplarını yeni tehlikeler bekliyor. Bu teknoloji kişileri ve toplumları ciddi şekilde manipüle etmede kullanabiliyor. Bu da beraberinde sayısız hukuk davlarını beraberinde getiriyor. Bu yolla üretilen görsellerin altına mutlaka uyarıcı yazıların konulması ya da uzmanlar tarafından gözden geçirilmeleri gerekiyor.” dedi. Ekonomi Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Öğretim Görevlisi Emre Küheylan, bilgisayarının başında uygulamalı olarak yapay zeka yazılımlarıyla “orman yangınından kaçan geyik” ve “çölde gezen kutup ayısı” gibi örnek görsellerin komut satırı yazarak nasıl oluşturulduğunu paylaştı.