SAĞLIK - 13 Ekim 2018 Cumartesi 15:37

İç Hastalıkları Kongresi’nde 'Grip soğuk algınlığı değildir, şakaya gelmez' mesajı

A
A
A
İç Hastalıkları Kongresi’nde 'Grip soğuk algınlığı değildir, şakaya gelmez' mesajı

20. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi’nde konuşan Prof. Dr. Serhat Ünal önemli açıklamalarda bulundu.

20. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi’nde konuşan Prof. Dr. Serhat Ünal, gribin şakaya gelmeyeceğini belirterek, “Ülkede anlamadığım şeyler oluyor. Fol yok, yumurta yok ‘grip aşısı zararlıdır’ diyorlar. Bazı isimleri belli doktor arkadaşlarımız çıkıp ‘aşıya ne gerek var?’ diyor. ‘Şunu karıştırın için’ gibi bilimsel bazı olmayan şeyler söylüyor. Tıbbın yolu bellidir” dedi. Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kerim Güler ise karbonmonoksit zehirlenmelerinde elektrik düğmelerinden uzak durulması gerektiğini belirterek, o anda camların açılması gerektiğini söyledi.

20. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi, Belek’te bir otelde yapıldı. Kongreye konuşmacı olarak Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler, Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Genel Sekreteri ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD. Romatoloji BD Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Ertenli, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD. Romatoloji BD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Kiraz, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastanesi ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, Başkent Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Özer, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Tükek, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Özil katıldı. Kongrede ‘Karbonmonoksit zehirlenmeleri’, ‘Grip’, ‘Uzun süreli eklem ağrıları artrit habercisi’, ‘Bel ağrıları’, ‘Gebelik ve romatizmal hastalıklar’, ‘Diyabet tedavisi ve sorunlar’, ‘Akut pankreatit’ ve ‘Hipertansiyon alanında gelişmeler’ konu başlıkları ele alındı. 

Karbonmonoksitin renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı zehirli bir gaz olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kerim Güler, “Vücuda solunum yolu ile girer ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engeller, zehirlenme ve ölüme neden olur. Karbonmonoksit zehirlenmeleri sıklıkla kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması nedeniyle meydana gelir” dedi.

“Halkın bilinçlenmesi zehirlenmeleri azaltacaktır” 

Karbonmonoksit zehirlenmelerinin kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa ölümle sonuçlandığını belirten Güler, bir karbon ve bir oksijen atomundan oluşan, zehirli bir gaz olan karbonmonoksitin (CO) doğalgaz, tüp gazı, gaz yağı, benzin, kömür ve odun gibi yakıtların yanması ya da tam olarak yanmaması sonucu oluştuğunu kaydetti. Gazın kendisinin havadan hafif, kokusuz, tatsız, renksiz olması ve tahriş edici olmaması nedeniyle fark edilmediğinden “sessiz katil veya sinsi düşman” denildiğini dile getiren Güler, şöyle konuştu: 

“Yapısında karbon içeren yakıtların havalandırması az olan yerlerde yanmasıyla, maden ocaklarında, garaj veya benzeri yerlerde egzoz dumanına bağlı olarak, tüp gaz ve şofben kullanılan yerlerde, lodos rüzgarları zamanında sobadan çıkan dumanlarla, yangınlarda diğer toksik gazlarla birlikte karbonmonoksit zehirlenmesi çok sık görülür. İlkyardım yapacak kişinin öncelikle kendisini de karbonmonoksit dumanından koruması gerekir. Camlar açılmalı ya da kırılmalı, elektrik düğmelerinden kesinlikle uzak durulmalı ve zehirlenen kişi o ortamdan hızla uzaklaştırılarak açık havaya çıkarılmalıdır. Açık havaya çıkıldığında ya da tehlikeden uzaklaşıldığında, ağız ve burun temizlenmeli, zehirlenen kişinin nefes alıp vermesi durmuşsa, suni solunuma başlanmalıdır. Halkın bilinçlenmesi zehirlenmeleri azaltacaktır.”

“Tıbbın yolu bellidir” 

Prof. Dr. Serhat Ünal ise grip hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Gribin ciddi bir solunum yolu enfeksiyonu olduğunu kaydeden Ünal, gribin şakaya gelmeyeceğini söyledi. Sağlıklı yaşam kurallarına uymamız gerektiğine dikkat çeken Ünal, “Sigara, alkol, hareketsiz yaşamdan uzak durun. Sık sık ellerinizi yıkayın. Uykunuzu düzenli alın. Ama bunlar yetmiyor. Daha etkin yöntem grip aşısı. Ülkede anlamadığım şeyler oluyor. Fol yok, yumurta yok ‘grip aşısı zararlıdır’ diyorlar. Bazı isimleri belli doktor arkadaşlarımız çıkıp ‘aşıya ne gerek var?’ diyor. ‘Şunu karıştırın için’ gibi bilimsel bazı olmayan şeyler söylüyor. Tıbbın yolu bellidir” şeklinde konuştu.

“İnfluenza aşısının koruyuculuğunu tartışıyorlar ama dünya artık tartışmıyor” 

Korunma kısmında mutlaka İnfluenza aşısının yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Ünal sözlerine şöyle devam etti: 

“Zaman zaman televizyonda görüyoruz, influenza aşısının koruyuculuğunu tartışıyorlar ama dünya artık tartışmıyor. ‘İnfluenza aşısının etkinliği düşüktür’ dedikleri, birincil koruma etkinliği zaman zaman suşların uygunsuzluğundan dolayı yüzde 30-40’lara düşük zamanlar olsa bile, o yıllarda ikincil koruma yani aşı yapılmış-yapılmamış kişiler arasında her türlü hastalıktan ölüm, her türlü hastalıktan hastaneye yatış farkına bakıldığında; hastaneye yatışlarda yüzde 50-60, mortaliteden yüzde 80’e kadar çıkan bir fark var. Bu yüzden belli indikasyonlarda; -belli indiksiyonlarda derken, ABD bu indikasyonları da kaldırdı- 6 aydan büyük herkesi aşılıyor. Yılda 250-260 milyon doz aşı yapıyorlar. Bizdeki durumsa, o kadar aşımız yok. Belli indikasyonlar var; 65 yaş üstü mutlaka yapılmalı. Ayrıca diyabet, KOAH, sol kalp yetmezliği, kronik karaciğer yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, immünsüpresif hastalar, streoid kullananlar, kanser tedavisi görenler, HIV pozitif hastalar. iki tane önemli grup; gebeler ve ekzojen obezitesi olanlar mutlaka bu mevsimde influenza aşısıyla aşılanmak durumundadır.”

“Kalıcı şekil bozukluklarına neden oluyor” 

Bel ağrılarının bir kısmının ciddi nedenlere karşılarına çıktığını ifade eden Prof. Dr. Sedat Kiraz, bel ağrısının en sık karşılaşan ağrı nedenlerinin başında geldiğini dile getirdi. Erişkinlerin yüzde 80'inin yaşamlarının bir döneminde en az bir kez bel bölgesinde ağrıdan yakındığını vurgulayan Kiraz şöyle konuştu: 

“Bu hastalığı tedavi edemezsek kalıcı şekil bozukluklarına neden oluyor. Bu bel ağrısının kendine has özellikleri var. 2000’li yıllardan sonra romatizmada çığır açıldı. İnsanlar iyi olunca doğum yapmak istiyorlar. Günlük yaşama normal devam etmek istiyorlar. Romatizmal hastalıklarda gebelik sorun yaşatabiliyor. Bir diğer gebelikle ilgili sorun yaşadığımız, ilaçların bir kısmı gebelikte kullanıldığında çocukta anormalliklere neden olabiliyor. Hekim kontrolünde hamile kalmaları ve hamile kaldıktan sonra gerekli tedavilerin yapılması gerekiyor.”

“Birbirine sürtünmesini engeller” 

Artrit hastalığıyla ilgili bilgiler veren Prof. Dr. İhsan Ertenli, 12 Ekim Dünya Artrit Günü olarak anıldığını söyledi. Artritin eklem ağrısı olduğuna dikkat çeken Ertenli, “Hastalıkların zamanında teşhisi çok önemli. Hastaların hekime başvurmasını arttırmak gerekiyor. Eklem, kemiklerimizin birleştiği, çoğu oynar bölgelere verilen isimdir. Bazı eklemlerimiz çok hareketlidir (örnek; dirsek, diz, parmak, ayak bileği eklemleri); bazı eklemlerimiz ise, sadece kemiklerin birleşmesini sağlar (kafatasımızdaki eklemler). Omurgamızda da boyun ve belimizi hareket ettirmemizi sağlayan eklemler vardır. Eklemlerde bulunan kıkırdak dokusu kemiklerin birbirine sürtünmesini engeller” diye konuştu. 

Uzun süren artritlerin eklemlerde şekil bozukluğuna ve eklemin hiç hareket edememesine yol açabileceğini dile getiren Ertenli şu ifadeleri kaydetti: 

“Halsizlik ve yorgunluk, artritli hastalarda diğer belirtilere sıklıkla eşlik eder. Eklemlerin yapısının, özellikle kıkırdağın bozulması (dejenerasyon) ile seyreden ve halk arasında kireçlenme olarak da adlandırılan osteoartrit (artroz) en sık görülen eklem hastalığıdır. En çok diz ve kalça eklemlerini etkiler, çok sayıda eklemi tutması nadirdir. Genellikle elli yaşından sonra görülür. Bu hastalıkta ağrı genellikle hareket sonrasında ortaya çıkar, sabah yoktur. Eklemlerde bulunan zarın (sinovya) ve daha sonra eklemin iltihaplanmasının ön planda görüldüğü romatoid artrit, yıllar içinde eklemlerin tahrip olmasına yol açabilen, sık görülen, müzmin bir hastalıktır. Çok sayıda eklemde iltihap görülür. Tüm vücudu etkileyen (sistemik) ve iç organları da tutabilen bir hastalıktır. Erken tanı konulması ve uzun süre ilaçlarla tedavi edilmesi gerekmektedir.”

“Maliyetlerin artması kaçınılmazdır” 

Ülkemizde diyabet tedavisiyle ilgili kısıtlıklar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tufan Tükek, konuyla ilgili çeşitli bilgilendirmelerde bulundu. Türkiye’de 14 milyon diyabetli hasta olduğunun tahmin edildiğini söyleyen Tükek, “Hal böyleyken diyabet tedavisinde şu ana kadar yapılan tedavilerle başarı oranlarımız, hastalığı kontrol altına alma oranlarımız maalesef çok iyi değildir. 1/3 hastada ancak hedef kan değerlerini yakalayabilmekteyiz. İç hastalıkları uzmanları bu hastalıkla mücadelede en ön sırada yer almaktadır. Hastalıkla ve onun komplikasyonları ile mücadelede önemli bir görev üstlenmiştir. Ancak ne yazık ki ülkemizde komplikasyonlar nedeni ile milyarlarca para kaybedilmesine ve tedavide başarılı olamamasına rağmen SGK yeni çıkan ve dünyada kılavuzlarda en ön sıralarda yer alan ilaçları ve insülinleri iç hastalıkları uzmanlarının yazmasını yasaklamıştır. Geri ödemeden çıkarmıştır. Bu anlamsız ve bilimsel olmayan yasak nedeniyle birçok hasta yeni çıkan diyabet ilaçlarından mahrum kalmıştır. Bu durum hastalıkla mücadelede önemli bir sıkıntı yaşamıştır. Bu tutum nedeniyle 5-10 sene sonra diyabete bağlı komplikasyonların ve dolayısı ile maliyetlerin artması kaçınılmazdır” dedi.

“Bir diğer sebebi ise ilaçlar” 

Prof. Dr. Birol Özer ise akut pankreatit hastalığıyla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Özer, “Kişide safra taşı varsa veya alkol kullanıyorsa bu hastalarda pankreatitle karşılaşıyoruz. Bu rahatsızlığın yüzde 80’i damardan sıvı tedavisiyle düzeltilebiliyor. Bir diğer sebebi ise ilaçlar. Birçok ilaç pankreatit sebebi. Biz hekimler hatalar böyle bir tabloyla karşılaştığımızda ilaçları mutlaka sorguluyoruz. Obez kişiler, obez olmayan kişilere göre pankreatit olma oranı 2 ila 3 kat arasında değişiyor” ifadelerini kullandı.

“12-8 düzeylerine indirin” 

Prof. Dr. Bülent Özin ise hipertansiyonun tehlikeli ve korkutucu bir rahatsızlık olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de hipertansiyonun farkındalığının düşük olduğunu belirten Özin, “Birçok hasta kan basıncının yüksek olduğunu bilmiyor. Farkında olanların çoğu tedavi olmuyor. Birçok hasta, ‘Benim tansiyonum zaten böyle’ diyerek tedavi almıyor. Dünyadaki en yaygın en korkunç hastalıktır. Sinsi, hiçbir şikayet vermez. Beklenmedik ölümlere neden olur. Kan basıncını 14 seviyesinde tutmak iyi değil. Kalp hastalığınız varsa tansiyonunuzu 12ye indirin. 12-8 düzeylerine indirin. O düzeylerde tutun” şeklinde konuştu.


Ferah Vanlı - Mustafa Bürge
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsun’da yağmursuyu baskınlarına karşı önlem Samsun Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (SASKİ), özellikle yaz aylarında yaşanan yağmur suyu baskınlarına karşı önlemler alıyor. SASKİ bu kapsamda Bafra ilçesinde de keson kuyu terfi merkezi inşaatına başladı. Karadeniz’in merkezi Samsun’da hayatı kolaylaştırıp yaşam konforunu artırmayı hedefleyen Samsun Büyükşehir Belediyesi, bütün ilçelerinde içme suyu, yağmur suyu ve kanalizasyon şebeke hattı yenileme çalışmalarına devam ediyor. İçme suyu ve atık su arıtma tesisi yatırımlarını aralıksız sürdüren SASKİ Genel Müdürlüğü, keson kuyu yağmursuyu terfi merkezleri inşa ediyor. Cadde ve bulvarlar ile ara sokaklarda biriken yağmur sularını hızla toplayacak keson kuyulardan ilkini Canik ilçesi Gülsan Sanayi Bölgesi’nde inşa ederek işletime alan SASKİ, yüzey sularını Mert Irmağı’na deşarj ediyor. Ekipler, Terme’nin Çay Mahallesi’nde başlattığı ikinci yağmursuyu kuyu projesinde de önemli mesafe kat etti. Çalışmaların sürdüğü inşaatın tamamlanmasıyla yağmur suları, Terme Çayı’na iletilecek. Terme Keson Kuyu Terfi Merkezi’nin aynısını Bafra’da inşa etmeyi sürdüren SASKİ Genel Müdürlüğü, 10 metre çapında ve 10 metre derinliğindeki keson kuyuyu, 28 milyon TL’ye mal edecek. Proje bittiğinde ise yağmur suları, güçlü pompalarla Baduk Kanalı’na deşarj edecek. "3 ilçemizdeki su baskınlarını büyük oranda önlemiş olacağız" Yapımı devam eden keson kuyu inşaatıyla ilgili bilgi veren SASKİ Genel Müdürü Dr. Bahattin Yanık, Terme ve Bafra’daki terfi merkezi imalat çalışmalarının planlı şekilde sürdüğünü kaydetti. Samsun’un her noktasında içme suyu, yağmursuyu, kanalizasyon yatırımı gerçekleştirdiklerini ifade eden Yanık, “Çay Mahallesi’ndeki yağmursuyu keson terfi merkezinin yüzde 80’i tamamlandı. Ardından vakit geçirmeden Bafra Kemal Paşa Mahallesi’ndeki yatırımın startını verdik. Şu an keson kuyu terfi merkezi inşaatına devam ediyoruz. Akabinde pompa montajı ile borulama işine başlanılacak. Böylelikle 3 ilçemizdeki su baskınlarını büyük oranda önlemiş olacağız" dedi.
Gaziantep Beyindeki kan pıhtıları kasıktan tedavi edilerek hastalar felç olmaktan kurtarılıyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Gaziantep Şehir Hastanesi, Girişimsel Radyoloji alanında gerçekleştirdiği yenilikçi ve başarılı tedavilerle dikkat çekiyor. Modern teknoloji ile hizmet veren hastanede, beyin pıhtıları, kasıktan girilerek yapılan müdahale ile tedavi edilerek hastalar felç olmaktan kurtarılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan ve yaklaşık 7 aydır hizmet veren Gaziantep Şehir Hastanesi, hastalara şifa olmaya devam ediyor. Pek çok alanda modern tedavilerin uygulandığı hastanede Girişimsel Radyologlar tarafından (damar içi) özel cihazlar kullanılarak ve kasıktan girilerek yapılan müdahale ile beyindeki pıhtıların çıkarılmasıyla altı ayda 100’ün üzerinde hasta tedavi edildi. Bu sayede ameliyata gerek kalmadan ya da ameliyatla bile düzeltilemeyecek ani yaşanan inme (felç) ve beyin kanamalarına 7/24 müdahale ediliyor. Gaziantep Şehir Hastanesi’nin teknolojik alt yapısı ve en güncel tıbbi cihazlarıyla ön plana çıkan Girişimsel Radyoloji Bölümü, felçlerin önlenmesine yönelik başarılı anjiografik uygulamalar gerçekleştiriyor. Şehir Hastanesi’nin Gaziantep ve çevre illere çok başarılı bir hizmet sunduğunu ifade eden Gaziantep Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Süleyman Çetinkünar, "Girişimsel Radyoloji, çok spesifik alanları içeren, özel işlemlerden oluşan, özel alet kullanımı gerektiren, ekip ruhuyla çalışan ve bu ekibin başındaki yetenekli doktorlarımız ve hocalarımız başta olmak üzere, hemşireler, teknisyenler ve diğer çalışanlardan oluşan güçlü bir ekibin varlığını ifade eder. Girişimsel Radyoloji çok özellikli bir bölümdür. Açıldığımız günden bu yana 100’ün üzerinde inme (felç) hastasına anjiyografik tedavi uygulandı ve büyük oranda başarıyla sonuçlandı. İlimiz, bölgemiz ve ülkemiz, Girişimsel Radyoloji ekibimizin hizmetinden faydalanabildiği için çok mutluyum. Bu konuda emeklerini esirgemeyen ve özveriyle çalışan tüm ekibe çok teşekkür ederiz" dedi. 6 ayda 2 bin 500 hasta muayene edildi Gaziantep Şehir Hastanesi Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Burak Binboğa, minimal invaziv işlemlerle gerçekleştirilen bu tedavilerin çeşitliliğine ve poliklinikte 6 ayda yaklaşık 2 bin 500 hastanın muayene edildiğine dikkat çekti. Ayrıca, 200 hastaya nörogirişimsel işlemlerin uygulandığını ve bunların 80’inin inme, 50’sinin beyin damar baloncuğu (anevrizma) geriye kalan da 70 hastanın da şah damarı (karotis stent) tedavisi olduğunu belirtti. Gaziantep Şehir Hastanesi Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Onay, Gaziantep ve Güneydoğu Bölgesi’ndeki hastalara sunulan "Girişimsel Radyoloji" hizmetleri hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Mehmet Onay, hastanenin iki üst düzey biplan ve bir monoplan anjiyo cihazına sahip olduğunu ve her türlü Girişimsel Radyolojik işlemin uygulandığı ve hastaların tedavilerinin mümkün olduğunu ifade etti. Mehmet Onay, özellikle inme ve beyin kanaması gibi A grubu işlemlerin Gaziantep Şehir Hastanesi’nde Girişimsel Radyoloji ünitesinde yapıldığını belirtti. Ayrıca, acil olmayan hastaların Gaziantep Şehir Hastanesi’nin 1. Kat C7 blokta bulunan Girişimsel Radyoloji Polikliniği’ne randevu almadan başvurabileceklerini söyledi. "Kasıktan girilerek beyindeki tıkanmış damar bulunup pıhtı çıkarılıyor" Gaziantep Şehir Hastanesi Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Çetin Murat Altay ise halk arasında felç olarak bilinen iskemik inme hastalığı ve tedavisinin önemi üzerinde durdu. Doç. Dr. Çetin Murat Altay, inme semptomlarının, vücudun bir kısmında felç, yüz felci, konuşma bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıktığını ve tedavide zamanın kritik olduğunu vurguladı. Murat Altay, ilk 6 saat içinde müdahale edilmesi gerektiğini çünkü beynin kan almadığı her 5 dakikada hücrelerin ölmeye başladığını belirtti. Altay, Girişimsel Radyoloji ekibinin beyinde tıkanıklık bölgesinde "can çekişen hücrelere" yeterli kan akımını sağlamak için kasıktan girilerek beyindeki tıkanmış damarı bulup pıhtıyı çıkardığını ve bu işlemin hastalar için konforlu olduğunu ifade etti. Erken müdahale ile hastaların semptomlarının hızla iyileşebildiğini belirten Altay, süre uzadıkça durumun zorlaştığını söyledi. Doç. Dr. Çetin Murat Altay, Gaziantep Şehir Hastanesinde bu işlemlerin ücretsiz olarak yapıldığını ekledi. “6 ayda yaklaşık 2 bin 500 hasta muayene ettik” Doç. Dr. Ali Burak Binboğa, “Girişimsel Radyoloji dediğimiz bölüm ülkemizde henüz yan dalı olmayan bir uzmanlık dalıdır. Minimal invaziv işlemler yaptığımız bir alandır. Burada biyopsisinden tutun damar içinden tedaviler olmak üzere birçok işlem yapıyoruz. İşlem çeşitliliğimiz çok fazla. 6 ayda yaklaşık 2 bin 500 hasta muayene ettik” dedi. "İnme ve beyin kanamalı hastalarının tedavisinde 2 tane üst düzey biplan anjiyo cihazımız bulunmakta” Doç. Dr. Mehmet Onay, “Gaziantep Şehir Hastanesi olarak Gaziantep ve tüm Güneydoğu bölgesindeki illerdeki İnme ve beyin kanamalı hastalara Girişimsel Radyoloji hizmeti vermekteyiz. Her türlü Girişimsel Radyolojik işlemler hastanemizde yapılmakta. Ünitemiz dışında Girişimsel Radyolojiye tanımlı 10 yataklı servisimiz de bulunmakta” şeklinde konuştu. "Felçlik tedavisinde en önemli unsur erken müdahale’" Felçlik tedavisinde en önemli unsurun erken müdahale olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Çetin Murat Altay ise, “Halk arasında felç olarak bilinen inme genellikle şeker, tansiyon ve kalp hastalığı olan hastalarda oluyor. Bu hastalarda tedavide en önemli husus ’zaman’. İlk 6 saatte hastanın acil servise başvurması ve beynine atan pıhtının çıkarılması gerekiyor. Çünkü insan beynine kan 5 dakika gitmeyince hücreler ölmeye başlıyor ve geri dönüşümsüz bir sürece giriliyor. Bu nedenlerden dolayı ölen beyin hücreleri var. Bir de can çekişen ve kurtarılmayı bekleyen hücreler var. Girişimsel Radyoloji olarak biz burada can çekişen hücreleri kurtarmak için müdahale ediyoruz” diye konuştu. (FA-SVY-
İstanbul Decoverse reklam filminde milli voleybolcu Hande Baladın rol aldı Eczacıbaşı Topluluğu’nun banyo yenileme alanında hizmet veren web sitesi Decoverse’ün reklam filminde, milli voleybolcu Hande Baladın rol aldı. Reklamda, Baladın’ın sıradışı smaçları eşliğinde Decoverse’de banyo yenilemeye dair tüm ihtiyaçların bulunduğu anlatılıyor. Eczacıbaşı Topluluğu’nun, banyo yenileme sürecini online hale getirmek amacıyla geçtiğimiz yıl açtığı yeni dijital banyo yenileme platformu Decoverse, yeni reklam filminde Eczacıbaşı takımının yıldız oyuncularından, milli voleybolcu Hande Baladın’a yer verdi. ‘İstediğin banyo olsun’ başlıklı reklam filminin başında, Baladın’ın smaçlarıyla eski bir banyoyu yıktığı görülüyor. Ardından Baladın’ın yanına gelen platform ekibi milli voleybolcuya “Siz bitirdiyseniz biz başlayalım Hande Hanım” diyor ve banyoyu yenilemeye başlıyor. Jüpiter’in kreatif yönetiminde Filmhakika tarafından çekilen reklam filminin yönetmenliğini Caner Çetiner üstlendi. Yapılan açıklamaya göre, banyosunu yenilemek isteyenler, bugün 120 kategoride, 450 farklı markaya ait 70 bini aşkın ürün seçeneği bulunan platform aracılığıyla farklı mimarların tasarımlarından oluşan ilham görselleri ile banyo tasarımlarından fikir alabiliyor, aradıkları en uygun ürünü bulabiliyor, tüm süreç boyunca profesyonel mimarlık ve ustalık hizmeti alabiliyor.