SPOR - 27 Eylül 2020 Pazar 17:41

İstanbul Sinop Spor’un hedefi 3. Lig

A
A
A
İstanbul Sinop Spor’un hedefi 3. Lig

Bu sezon Bölgesel Amatör Lig’de mücadele edecek olan İstanbul Sinop Spor, ligde şampiyon olup, rotayı 3. Lig’e çevirdi.

Bölgesel Amatör Ligi’nde şampiyonluk hedefleyen İstanbul Sinop Spor’da kulüp başkanı Rafet Orhan, yönetim kurulu üyeleri, Sinoplu iş adamları ve gazetecilerle İstanbul’da buluştu. Bu sezonki hedeflerinin şampiyonluk olduğunu dile getiren Başkan Rafet Orhan, “Çok iyi bir takım kurduk. Yaklaşık 3 milyon TL bütçeli bir takımımız var. Mütevazı ve bir o kadar da iddialı bir ekibimiz. Bölgesel Amatör Lig’de şampiyonluğumuzu ilan edip, 3. Lig’e çıkmak en büyük hedefimiz. Kadromuza ve teknik ekibimize inanıyoruz. Bunu yapacak gücümüz ve inancımız var” dedi.

Aydoğan: “Hedefimiz 3. Lig”

Takımın teknik direktörü Hüseyin Aydoğan ise, “Yönetimimiz güzel bir takım kurdu. Ekibimiz ve yönetimimiz de 3. Lig için oldukça inançlı. Daha önce Sancaktepe, Karagümrük gibi takımlarda çalıştım. Bu takımları 3. Lig’e çıkardım. Şimdiki hedefimiz de İstanbul Sinop Spor ile aynı. Takımıma inanıyorum. Gerekli takviyeleri yaptık. İyi de bir takım kurduk. İnşallah bu takımı 3. Lig’e çıkaracağız” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Ramazan’da kilo almamak için metabolizmayı hızlandıran öneriler Diyetisyen Merve Sena Nazlı, oruç tutanlar için metabolizmayı hızlandıran önerilerde bulunarak, “Hamur işleri, yağlı-tuzlu yiyecekler kan şekeri dengesini bozup acıkmaları arttırabilir. Sahur ve iftarda yeterli besin alınmadığı zaman metabolizma yavaşlar ve kilo alımı başlar. Ramazan’da yeterli sıvı tüketimine ve protein ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmeli” dedi. Oruç tutmak; bedeni arındırmaya ve sindirim sistemini dinlendirmeye yardımcı olur. Ancak Ramazan ayında yetersiz beslenildiği durumlarda; yorgunluk, susuzluk, baş-mide ağrısı görülebilir. Oruç tutarken bu sıkıntıların yaşanmaması için dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Medicana Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Merve Sena Nazlı, oruç tutanlar için metabolizmayı hızlandıran önerilerde bulunarak, “Hamur işleri, yağlı-tuzlu yiyecekler kan şekeri dengesini bozup acıkmaları arttırabilir. Sahur ve iftarda yeterli besin alınmadığı zaman metabolizma yavaşlar ve kilo alımı başlar. Ramazan’da yeterli sıvı tüketimine ve protein ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmeli” dedi. Ramazan ayında iftarda çok fazla yemek ne kadar zararlıysa, tek öğün ile gün boyu oruç tutmanın da o kadar zararlı olduğunu belirten Diyetisyen Merve Sena Nazlı, "Oruç tutarken dengeli ve ölçülü beslenmeye, ayrıca yeterli sıvı almaya da özen gösterilmesi gerekiyor. Sahur ve iftarda yeterli besin alınmadığı için metabolizma da yavaşlıyor ve kilo alımı daha çok artıyor" diye konuştu. "Sahurda protein içeriği zengin besinler tüketilmeli" Hamur işleri, yağlı-tuzlu yiyeceklerin kan şekeri dengesini bozup, acıkmaları arttırabileceğini ifade eden Merve Sena Nazlı, Sahur öğününde hamur işlerinden uzak durulması gerekiyor. Sahur da protein içeriği zengin olan besinler tüketilmeli. Protein içeriği zengin besinler, gün boyu hem daha enerjik olunmasını sağlar hem de metabolizmanın yavaşlamasını engeller. Çok tuzlu olmayan peynir, yumurta, ceviz-badem-fındık, yeşillik, yoğurt, tam tahıllı ekmeklerin yer alacağı hafif kahvaltı öğünleri tercih edilmelidir" şeklinde konuştu. "İftarı ikiye bölün" İftarda açlığın verdiği hissiyatla çok hızlı yemek yenildiğine dikkat çeken Diyetisyen Merve Sena Nazlı, "Bu da şişkinlik, mide ağrıları, reflü şikayetlerine yol açabilmektedir. Bu şikayetlerin yaşanmaması için iftar öğününün ikiye bölünmesi gerekir. Öncelikle 1-2 bardak oda ısısında su ile başlanmalı, ardından kan şekerinin dengelenmesi için 1 adet hurma tercih edilmelidir. İftara 1 kase çorba ile başlamak, çorba bittikten sonra 10-15 dakika ara vermek fazla kilo alımını önleyebilir. Çünkü beyin doyma emrini yemeklerden 15-20 dakika sonra verir. Bu yüzden yemekleri hızlı yemekten kaçınmak, yavaş ve çok çiğneyerek tüketmek gerekir. Ara verdikten sonra ana yemek, salata, yoğurt, tam tahıllı ekmek gibi sağlıklı karbonhidrat ile devam etmek önemlidir. Ana yemek tercihleri dönüşümlü olarak et, tavuk, balık, kıymalı sebze yemekleri şeklinde olabilir. Ramazanda kuru baklagiller tüketimi oldukça azalmaktadır. Lif kaynağı olan bu grup salatalara ilave edilebilir. Beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek tercih edilmelidir. Kızartma, kavurma gibi sağlıksız pişirme yöntemlerinden uzak durulmalıdır. Tatlı ihtiyacı, şerbetli tatlılar yerine Ramazan ayının vazgeçilmezi olan güllaç gibi sütlü tatlılardan ya da meyve tatlılarından karşılanmalıdır” şeklinde açıklamalarda bulundu. "Çay-kahve, su yerine geçmez" Ramazan ayında önemli konulardan birinin de yeterli sıvı alımı olduğunu vurgulayan Merve Sena Nazlı, "Yeterince sıvı alınmazsa su ve mineral kaybı olarak, bayılma, baş dönmesi gibi sağlık sorunları yaşanabilmektedir. İftar-sahur arasında en az 1,5 litre su içilmesi gerekir. Çay-kahve gibi içecekler su yerine geçmez. Aksine bu tarz içecekler sıvı kaybını daha da arttırmaktadır. Bu yüzden her 1 bardak çay içerken yanında 1 bardak su tüketmeye özen gösterilmelidir. Eğer su içmek zorluyorsa, aromatik olarak içerisine limon, nane, salatalık, tarçın gibi eklemeler yapılmalıdır. Bu sayede de metabolizma hızlandırılabilir. Ayrıca iftardan 1-2 saat sonra hafif bir yürüyüş yapmak metabolizmayı hızlandırarak bağırsakların çalışmasına yardımcı olacaktır” dedi.
İzmir Enkazdan doğan iyilik İzmir depreminde kaybettiği 15 yaşındaki ikizleri Sayra ve Çınar adına vakıf kurarak şimdiye kadar 12 bin çocuğa iyilik elini uzatan anne Tülin Batmaz, İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) öğrencileriyle panelde buluştu. Yaşadığı büyük acıya rağmen hayattan kopmayıp ‘enkazdan doğan iyilik ikizim’ hareketini başlatarak; azmi, umudu ve sevgisiyle Türkiye’ye örnek olan Batmaz, “Geleceğe bırakacağım tek miras, yavrularım adına kurduğum bu vakıf” dedi. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), Kampüsİzmir kapsamında paneller düzenlemeye devam ediyor. İzmir depreminde kaybettiği 15 yaşındaki ikizleri Sayra ve Çınar adına vakıf kuran anne Tülin Batmaz da, öğrencilerle bir araya geldi. Şimdiye kadar 12 bin çocuğa iyilik elini uzatarak ‘enkazdan doğan iyilik ikizim’ hareketini başlatan Batmaz, azmi, umudu ve sevgisiyle Türkiye’ye örnek oldu. Gerçekleşen panele; İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu, Rektör Danışmanı Dr. Burçin Önder ve çok sayıda öğrenci katıldı. İEÜ Fuaye Alanında düzenlenen panelde anne Tülin Batmaz, vakfın yaptığı çalışmaları ve hedeflediği projeleri anlattı. 1,5 yıla yakın bir süre önce kurulmasına rağmen vakfın kısa sürede hızla büyüdüğünü söyleyen Batmaz, “Vakfımızı kurarken amacımız; çocuklarımız başta olmak üzere ihtiyaç sahibi kişilere ulaşmak, kaza ya da afete maruz kalanlara yardım etmek, tüm bunları yaparken sosyal ve kültürel faaliyetlere de imza atmaktı. Bu konularda da kısa süre içerisinde oldukça hızlı yol aldık. Yarınlarımızı güzelleştirmenin yolunun, eğitimden geçtiğini biliyoruz. Bağışçılarımızın destekleri sayesinde ortaöğretim ve üniversite öğrencilerinin eğitimlerine katkıda bulunuyoruz. Vakfımız, bugüne kadar 12 binden fazla çocuğumuza ulaştı. Şimdiye dek 5 bin fidan dikimi gerçekleştirdik. Kütüphaneler açarak 5 binden fazla çocuğumuzu kitapla buluşturduk. 100’ün üzerinden gencimizle farkındalık atölyeleri düzenledik” dedi. "Bir annenin yaşayabileceği en büyük acıyı yaşadım" Batmaz, Kahramanmaraş depremi nedeniyle bölgeye yardımlar yapıldığını da söyledi. Öğrencilerden gelen, ‘Depremin acısını yaşayan bir kişi olarak Kahramanmaraş depremini duyduğunuzda ne hissettiniz?’ sorusuna yanıt veren Batmaz, “Depremin oluşturduğu; çaresizliği, acıyı, umutsuzluğu sözlerle ifade etmem mümkün değil. Ben; dünyam dediğim, hayattaki her şeyim dediğim iki yavrumu depremde kaybettim. Eğer hayatta olsalardı, şu anda 19 yaşında, sizler gibi üniversitede olacaklardı. Ben, ilk kez bir üniversiteye konuk oldum. Şu anda sizlerle konuşurken de bu duyguları hissediyorum. Ben, bir annenin yaşayabileceği en büyük acıyı yaşadım; ancak çocuklarım için pes etmedim. Kahramanmaraş depremini ilk öğrendiğimde, yıkım görüntülerini gördüğümde, oradaki insanlarımıza bir an önce nasıl ulaşabiliriz, neler yapabiliriz diye düşündüm. Vakıf olarak elimizden gelen ne varsa yapmaya çalıştık. Deprem bölgesinde benimle benzer acıları yaşayan çok kişi var. Onlarla görüşüyor, konuşuyoruz” diye konuştu. Panelin ardından İEÜ Rektörü Prof. Dr. Hakan Abacıoğlu ve Vakıf Başkanı Tülin Batmaz, iş birliği protokolü de imzaladı. Bu kapsamda Sayra&Çınar Vakfı, kampüsün fiziki imkanlarından yararlanabilecek, İEÜ kampüsünün ev sahipliğinde etkinlikler gerçekleştirerek öğrencilere yönelik çalışmalar yapabilecek. İmza töreninde konuşan Prof. Dr. Abacıoğlu da, vakfın çalışmalarına destek olmaktan gurur ve mutluluk duyacaklarını belirtti. İzmir ve Türkiye’nin deprem yönünden riskler taşıdığını ve üniversite olarak bu konuda kendilerine de sorumluluk düştüğünü söyleyen Abacıoğlu, “Afet yönetimi, koordinasyonu ve risk azaltmaya yönelik bir araştırma ve uygulama merkezi kurmak için çalışmalarımız sürüyor. Bilgi ve deneyimimizi bu merkezimize aktarmak istiyoruz. Bu, işin bilimsel tarafı. Bir de işin sosyal tarafı var. Üniversiteler, sosyal sorumluluğu ve toplumsal faydayı temel alan kuruluşlara destek olmalı, manevi yönden yanında olduklarını hissettirmeli. Bu konuda Sayra&Çınar Vakfı ile imzaladığımız bu protokolü çok anlamlı ve önemli görüyorum” dedi.