GÜNDEM - 06 Kasım 2019 Çarşamba 09:58

İstanbul’un tarihi yapıları deprem karşısında nasıl duracak?

A
A
A
İstanbul’un tarihi yapıları deprem karşısında nasıl duracak?

Olası İstanbul depremi halinde kentte bulunan yaklaşık 35 bin kültür varlığı hakkında değerlendirmede bulunan İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü Başkanı Öğretim Görevlisi Umut Devrim Genç, “Depremler karşısında ayakta durmuş Süleymaniye ve Ayasofya gibi yapılarımız var. Bu yapılarla ilgili çok ciddi sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Çünkü zaten bakım ve onarımı yapılıyor ama diğer sivil mimari yapılarla ilgili aynı şeyi söylemek mümkün değil” dedi.

Uzmanlar olası İstanbul depremini dillendirirken, deprem halinde İstanbul’da bulunan yaklaşık 35 bin kültür varlığının ne olacağı sorusu akıllara geldi. İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü Başkanı Öğretim Görevlisi Umut Devrim Genç de konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak yapıların ne kadar dayanıklı olduğunu ve bu zamana kadar ayakta durmaları için yapılan restorasyon çalışmaları hakkında bilgilendirmelerde bulundu.

En çok bilinen ve turizm açısından çok değerli olan tarihi yapıların restorasyonlarının çok yoğun ve titiz bir şekilde yapıldığından deprem konusunda çok da korkulacak bir şey olmadığını söyleyen Umut Devrim Genç, “İstanbul’daki kültür varlıklardan en çok bildiğimiz, tarihi yarımadada bulunan anıtsal yapılardır. Bu anıtsal yapılarla ilgili çok büyük sıkıntılar olacağını düşünmüyorum. Çünkü özellikle tarihi yarımada turistik bir bölge olduğu ve uluslararası değere sahip olduğu için yapılar sürekli bakım ve onarım altında. Dolayısıyla restorasyon çalışmaları sürekli yapılıyor. Bunların dışında kalan sivil mimarlık örneği yapılarımız çok fazla. İnanılmaz bir yapı stokumuz var. Bu yapılar da özellikle Beyoğlu ve Fatih ilçelerinde yoğunlukludur. Bu yapılarla ilgili elimizde çok fazla bir envanter çalışması yok. Bu yüzden bu yapıların ne derece sağlıklı olduğuna dair net bir bilgimiz yok. İstanbul’un tarihinde büyük ve ciddi depremler olmuş, bu depremler karşısında ayakta durmuş Süleymaniye ve Ayasofya gibi yapılarımız var. Bu yapılarla ilgili çok ciddi sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Çünkü zaten bakım ve onarımı yapılıyor ama diğer sivil mimari yapılarla ilgili aynı şeyi söylemek mümkün değil. Net bir şey söylemek için ciddi bir envanter çalışması ile araştırmaya ihtiyaç var” diye konuştu.

"HASAR GÖRMEYECEĞİNİ SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİL"

Olası bir deprem karşısında tarihi yapıların hasar görmeyeceğini söylemenin mümkün olmadığını, mutlaka bir takım hasarların olabileceğini düşündüklerini kaydeden Genç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu etkileyecek birçok parametre var. Dolayısıyla hasarın ne boyutta olacağını söylemek çok mümkün değil. Bu hem depremin büyüklüğüne, yönüne, konumuna, nereden geldiğine bağlı, hem de tarihi yapının konumuna, sağlamlığına, yapım tekniğine, restorasyon geçirip geçirmediğine bağlı.”

"MÜDAHALE EDİLMESİ GEREKEN YAPILAR VAR"

Eski yapılar arasında çok sağlam ve titizlikle inşa edilmiş yapılar olduğu gibi daha büyük hasar alabilecek yapıların da söz konusu olduğunu vurgulayan Genç, yapıları korumada en temel ilkelerden birinin sürekli bakım ve onarım yapılması olduğunu belirtti. Bir yapının onarımı ne kadar fazla yapılırsa o kadar iyi korunduğunu dile getiren Genç, “İstanbul’daki 35 bin kültür varlığının içinde bakımsız olan, kullanılmayan, yıpranmış yapılar var. Bunlara bir müdahale mutlaka gerekiyordur. Ancak Süleymaniye ve Ayasofya gibi yapılar, 99 depreminden önce yapılmış betonarme yapılara göre çok daha sağlam durumdadır ve bir deprem karşısında ayakta kalabilecektir” ifadelerini kullandı.

"RESTORASYON SADECE MAKYAJ DEĞİL"

Genç, restorasyon çalışmaları hakkında da şu bilgileri verdi: “Restorasyonu sadece makyaj olarak düşünmemek lazım. Bir tarihi yapının restorasyon projesi yapılıyorsa zaten o yapının yapısal özelliklerine, hasarına bakılır ve temelden çatıya her türlü onarımı gerçekleştirilir. Bir restorasyon çalışması yapıldıysa, yapılması gereken her şey yapılmıştır diye umuyoruz. Eğer gerçekten olması gerektiği gibi yapıldıysa zaten depreme karşı güçlendirilmiş olmalıdır.”

"NE KADAR ÇABUK BAŞLANIRSA O KADAR YOL ALIRIZ"

Son olarak da sivil mimari yapılar için ciddi etüt çalışmaları yapılması gerektiğini de kaydeden Genç, “Bu yapılar için acil müdahale diye bir durum söz konusu olamaz. Çünkü bu çalışmalar ciddi etütler gerektiriyor. Etüt ve gerekli analizler yapılmadan ‘bu yapı sağlam, bu yapı sağlam değil’ diye bir şey söylemek mümkün değildir. Benim demek istediğim şu; sürekli bakım ve onarım yapılan yapıları biliyoruz ama onun dışındaki yapılar hakkında bilgi sahibi değiliz. Dolayısıyla hasarın büyüklüğünü söylemek mümkün değil. Son depremden sonra yakın zamanda yeni bir deprem olacakmış gibi bir düşünce var ama bunun tarihini bilmiyoruz. Olası bir depremden söz ediliyor. O zaman envanter ve etüt çalışmalarına ne kadar çabuk başlanırsa o kadar çok yol alırız. Deprem çok hassas bir konu. Elbette öncelikli hassasiyetimiz can kaybımızın olmaması ama bir yandan kültür varlıklarımız da bizim için çok önemli. Tarihi sivil mimari yapıların bir kısmında yaşayan insanlar var. Dolayısıyla hem kültürel varlıkları geleceğe aktarmak hem de can kayıplarını önlemek için en kısa zamanda çalışmaya başlanması lazım” dedi.

CEREN ATMACA - ŞEYDA CEYLAN GÖRGENÇ

  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Kütahya İl Genel Meclisinde yeni dönem heyecanı Kütahya İl Genel Meclisi yeni dönemin ilk toplantısını yaptı. Yeni seçilen 37 il genel meclisi üyesi, ilk toplantıda meclis başkanı, başkan vekilleri ve katip üyeler için oy kullandı. Yapılan seçimler sonucunda 37 oyun 36’sını alan Muammer Özcura İl Genel Meclisi Başkanlığına tekrar seçildi. Meclis Birinci Başkan Vekilliğine MHP’li Ümit Çimen, Meclis İkinci Başkan Vekilliğine AK Partili Hüseyin Doğan seçildi. Meclis Asil Katip üyeliklerine Sadık Sarı ve Emin Volkan Çelik, Meclis Katip Yedek üyeliklerine Davut Karakurt ve Ömür Eldiven seçildi. Kütahya İl Genel Meclisi Başkanı Muammer Özcura, yaptığı açıklamada, "Kütahya birlik beraberlik içerisinde güzel hizmetleri, çalışmamızı görecek inşallah. Biz daha önce yaptığımız İl Genel Meclisi’nin başarısını Özel İdarenin başarısını aynı şekilde sürdürmeye çalışacağız. Bize destek veren herkese teşekkür ediyorum. Allah mahcup etmesin, inşallah yola devam. İl Genel Meclisi’nin Milli Eğitim’den AFAD’a sadece köyler ve kırsal kesim değil, 546 köyümüzün altyapısı, içme suyu, kanalizasyonu, yolu ana sorumluluğumuz. Bunun yanında Milli Eğitim’e, okullara, afet durumlarında sağlık kurumlarına destek olmak gibi her konuda bize düşen görevler var. Belediye ile işbirliği içerisinde, geçmişte olduğu gibi hizmetlerimize devam edeceğiz.Biz programlı gidiyoruz. Geçmişteki il genel meclis üyelerimizin ve idaremizin almış olduğu programlar var. Programlarımız aciliyet sırasına göre gerçekleşiyor. Birinci önceliğimiz, her zaman olduğu gibi, içme suyu, kanalizasyon ve yol. Bundan sonraki gelen taleplere ve imkanlara göre değerlendiriliyor. Bu şekilde zaten programlarımız da aksama olmaz. Yeni gelen arkadaşlara da bu programlar hakkında kısa bilgilendirme yapıldı. Aynı şekilde devam edeceğiz, inşallah çalışmalarımıza devam edeceğiz. Mecliste 18 AK Parti’nin üyesi, 12 Milliyetçi Hareket Partisi, 5 Cumhuriyet Halk Partisi, 2 Yeniden Refah Partisi, toplam 37 üyemiz var" diye konuştu.
Ankara Ayhan Bora Kaplan suç örgütü sanıklarının yargılanmasına devam edildi Suç örgütü lideri olduğu ileri sürülen Ayhan Bora Kaplan ile suç örgütü şüphelisi 28’i tutuklu 61 sanığın yargılanmasına devam edildi. Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı. Mahkeme başkanı verilen öğle arası sonrası yargılamanın devam edeceğini söyleme üzerine tutuklu sanıklara söz verdi. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen tutuklu sanık Furkan Anıl Bahar, “Bu ülkeye 8-9 yıldır hizmet etmekten başka hiçbir şey yapmadım. Tutuklanınca çalıştığım kurum benim sözleşmemi iptal etti. Sadece ’Albüm’ ve ’Tren’ adlı barlarda çalıştım. Tren adlı mekanda Ayhan isimli garson vardı. Bu ismi sadece burada duydum. Tutukluluk sürem göz önünde bulundurularak beraatimi talep ediyorum” ifadelerine yer verdi. “Telsizlere ‘arkadaş’ diyorduk” Hakkındaki suçlamaların iddia olarak kaldığını söyleyen tutuklu sanık Gökhan Gülümser, “Somut bir durum yoktur. Ben araç tamiri üzerine çalışıyorum. Geçmişte Albüm ve Tren adlı mekanlarda valelik yaptım. Çalıştığım süreçte telsizlere ‘arkadaş’ diyorduk. Polis uygulamaya geldiği zamanlar saklıyorduk. Çünkü memurlar görünce telsizlerimizi kırıyorlardı” diye konuştu. Çukurambar’da bulunan bir mekanda 2019 yılında 2.5 ay vale olarak çalıştığını söyleyen tutuklu sanık Hasan Aslantaş, “Kesinlikle suçlamaları kabul etmiyorum. Vale olarak çalıştığım dönemde bizden sorumlu olan kişiyi Fethi Kara olarak tanıyordum. Bizde telsize ‘arkadaş’ diyorduk. Arkadaş dememizin nedeni emniyetten gelip telsizi gördüklerinde yanlış anlayabiliyorlardı” dedi. Tutuklu sanık beyanlarının ardından duruşma Perşembe günü devam etmek üzere ertelendi.