SPOR - 18 Mart 2019 Pazartesi 18:08

Kardeşi, Türk futbol tarihindeki elim kazada ölen Mete Adanır'ı unutmadı

A
A
A
Kardeşi, Türk futbol tarihindeki elim kazada ölen Mete Adanır'ı unutmadı

Samsunspor’un, 20 Ocak 1989 tarihinde Malatyaspor ile deplasmanda oynayacağı maç öncesinde kafileyi taşıyan takım otobüsünün kaza yapması sonucu hayatını kaybeden futbolculardan Mete Adanır’ın kardeşi Eralp Adanır, “1988 yılında ancak Mete Türk vatandaşı olabildi ama bunu transferinde hiç kullanamadı. Dediğimiz gibi 20 Ocak 1989 tarihindeki elim kaza sonucunda da 27 yaşında yaşamını yitirdi” dedi.

Malatyaspor ile deplasmanda oynanacak maç için 20 Ocak 1989'da yola çıkan Samsunspor kafilesini taşıyan otobüsün Havza ilçesinde bir kamyonla çarpışması sonucu hayatını kaybeden futbolcu Mete Adanır’ın kardeşi Eralp Adanır, Yakın Doğu Üniversitesi'nde düzenlenen IAAF Çocuk Atletizmi etkinlikleri kapsamında eskimeyen değerler kategorisinde Mete Adanır adına kardeşi Eralp Adanır plaket aldı.

İhlas Haber Ajansı’na (İHA) açıklamalarda bulunan Adanır, Mete’nin ölümünden sonra bir vakıf kurduklarını belirterek “Başkanlığını rahmetli babam yapıyordu.O günden itibaren biz öncelikle Kıbrıs'taki kulüplerimize elimizden geldiğince yardım ederek, Mete adına etkinlikler düzenleyerek ve tabi ki her yıl anmasını gerçekleştirerek yol aldık. Ardından Mete Adanır yayınları diye bir yayın başlattık 2005 yılında. Kendimin kaleme aldığı Mete Adanır biyografisinin içeren bir kitapla bu yayınlara başladık. Son günlere kadar yaklaşık beş yıl boyunca Kıbrıs Türk ve Tarih Dergisi diye bir dergi çıkartıyorduk. Bu da ilklerden biri zaten ülkemizde. Ama diğer taraftan dediğim gibi Mete’nin yaşatılması, tanıtılması adına özellikle birçok olay vardı.

Bunlardan en önemlisi son yıllarda yaşadığımız caddelere isminin verilmesinden de öte Girne’deki tek futbol sahamız olan 20 Temmuz Stadı'nın adı 20 Temmuz Mete Adanır Stadı olarak değiştirildi. Bu stada Kıbrıs’ta bir ilk olan Mete’nin heykeli yapıldı. Bunun yanında son günlerde yine görüşmelerimiz sürüyor. Sanırım birkaç yıl sonrasına Yakın Doğu Üniversitesi’nin bir müzesi oluşuyor ve müze içerisinde de Mete’nin bir sporcu olarak da yer alacağı için kendi elimizdeki tüm materyallerin formasından, futbol ayakkabısına kadar daha önce atletizmde aldığı kupalardan, madalyalardan lisansına kadar kendilerine vererek böyle bir müze oluşacaktır. Sanırım bu da oluştuğu zaman en azından biz Mete adına aile olarak bir vakıf olarak da elimizden geleni yaptığımızı düşünebileceğiz.

Çünkü dediğim gibi hem acıyı çekmek hem o acı içerisinde yoğrulmak hem de o acının dışına çıkarak Kıbrıs Türk toplumu için ve Türk futbolu için Mete adına neler yaparız diye uzun bir dönem geçirdik. Ama geldiğimiz bu noktada Mete’nin sadece vakıf tarafından değil toplumun ve özellikle Türkiye’deki sporseverler ve Türkiye’deki futbol camiası tarafından yaşatılması bizim en büyük gururumuzdur. Bugün hala Samsunpor ile Samsunspor’daki geçmiş sporcularla olsun, şu anki sporseverlerle olsun, burada okuyan öğrencilerle olsun kontağımız devam etmektedir. Bu da bizim en büyük gurur kaynağımız” diye konuştu.

“En büyük arzum Samsun’u ziyaret etmek”

Aileden tek kendisi kaldığı için bütün etkinliklere katıldığını anlatan Adanır, “20 Ocak etkinliği anmasını maalesef çok istememe rağmen hiçbir zaman o tarihte Samsun’da bulunamadım. Ama aynı şekilde onlarla birlikte ya da bizim yaptığımız görüntüleri onlara gönderiyoruz. Onlar kendi kanallarında yayınlıyorlar. Bazen telefon görüşmesi direkt bağlantı olarak yapıyoruz aynı gün içerisinde. Öyle bir bağlantımız var ama en büyük arzum bu süreç içerisinde Samsun’u ziyaret etmek” ifadelerini kullandı.

“Mete 1988’de Türk vatandaşı olabildi ama 1989’da hayatını kaybetti”

Mete Adanır’ın Türk vatandaşlığına geçiş sürecine değinen Eralp Adanır, “Kıbrıslı Türk olarak yaşamımızı başlattık ve Türk olarak anıldık. Ama ne yazık ki Mete 1981 yılından itibaren Altay’da futbola başladığı zaman yabancı futbolcu statüsünde mücadele verdi. O yıllarda bilindiği gibi dört yabancı futbolcu takımda yer alabilirdi ve iki futbolcu saha içerisinde yer alabilirdi. Mete tüm bunlarla mücadele eden bir kişiydi. Bir Kıbrıslı Türk olarak kendisi Türk vatandaşlığına geçirilmezken bir anda Yugoslav futbolcunun hemen Türk vatandaşı yapılmasına çok içerliyordu. Her defasında basına da bunun açıklamasını yapıyordu. ‘Ben Türk Oğlu Türküm’ diye bir başlığı var gazeteye çıkmış olan.

Bir elinde KKTC, bir elinde de Türk bayrağı tutuyordu. ‘Niye beni Türk vatandaşı yapmıyorsunuz’ diye söylüyordu. Çünkü o dönemlerde özellikle transfer noktasında bu çok önemliydi. Türk vatandaşı olduğunuz zaman öyle bir kısıtlama yoktu ve istediğiniz kulübe gitme şansınız çok daha fazlaydı. Ne yazık ki 1988 yılında ancak Mete Türk vatandaşı olabildi ama bunu transferinde hiç kullanamadı. Dediğimiz gibi 20 Ocak 1989 tarihindeki elim kaza sonucunda da 27 yaşında yaşamını yitirdi” açıklamasını yaptı.

“Mete ardından gözü yaşlı bir anne, baba ve kardeş bıraktı”

"Mete’nin evlenmemiş olması, çocukları ve eşini geride bırakmaması önemli bir şeydi" diye konuşan Adanır, “Tabi ki bırakmadı ama ardında gözü yaşlı bir anne, baba ve kardeş bıraktı. Annem uzun yıllar bu acıyla hep yaşadı ve 66 yaşında vefat etti. Ardından babam üç yıl sonra 77 yaşında vefat etti. Ama o acı onların içerisinde tükenmedi. Sürekli katmerlenerek devam etti. Hele hele televizyonlarda onunla ilgili programlar veya belgeseller gördükleri zaman onların o gözyaşlarını o içlerindeki burukluğu bizzat kendim izledim” şeklinde konuştu.  

Uğur Gülboy
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Talas’ta 23 Nisan coşkusu alanlardan taştı Talas Belediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını çocuklara özel düzenlenen etkinliklerle kutladı. Şiirler okuyup birbirinden özel oyunlarla eğlenen çocukların sevinci görülmeye değerdi. Talas Belediyesi yine çocuklara farklı bir bayram coşkusu yaşattı. Yamaç Paraşütü İniş Alanında, Talas Belediyesi ve Talas Kaymakamlığı tarafından ortaklaşa yapılan etkinlikte birbirinden eğlenceli aktivitelerle hem çocuklar hem de büyükler keyifli bir bayram geçirdi. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı okunmasının ardından başlayan törende konuşan İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Elmalı, şanlı tarihin en önemli kazanımlarından ve dönem noktalarından birisi olan TBMM’nin açılışının 104. yılını kutlamanın onuru ve heyecanını yaşadıklarını söyledi. Daha sonra kürsüye gelen Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, sözlerine “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının gerçek sahibi sevgili çocuklar gününüz kutlu olsun.” diyerek başladı. “Çocuklarımıza güveniyoruz” Başkan Yalçın, “Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız günlerde ikinci yüzyıla devrederken görevi devralan çocuklar olarak burada hepimiz cıvıl cıvıl bir aradayız. Biz size güveniyoruz. Ülkemiz sizin sayenizde çok daha güzel günlere kavuşacak. Atatürk’ün dediği muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasında el büyük emeği sizlerin sağlayacağınızdan eminiz.” dedi. Talas Kaymakamı Yaşar Dönmez de, öğrencilere seslenerek, “Bugün ülkemizi bizler yönetiyoruz. Yarın sizler büyüdüğünüzde bizlerin yerinde olacaksınız. O nedenle kendinizi iyi bir şekilde donanımlı olarak yetiştirin.” ifadelerini kullandı. Vatandaşlardan Başkan Yalçın’a teşekkür Çocuklar bayramdan mutlu olduklarını söylerken, büyükleri de hazırlanan program nedeniyle Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın’a teşekkür etti. Konuşmaların ardından miniklerin ve küçüklerin hazırladığı birbirinden özel gösteriler ile okunan milli ve manevi duygularla dolu şiirlerle bayram coşkuyla kutlandı. Program yapılan yarışmalarda dereceye giren öğrencilere hediyelerinin verilmesiyle son buldu.
Sivas Sivas Ermeni doktorun ihanetini unutmadı Sivas’ta 1915 yılında güvenip teslim oldukları ermeni doktor tarafından zehirlenerek şehit edilen 40 Osmanlı askeri ve doktorun ihaneti aradan geçen 1 asırdan fazla zamana rağmen unutulmadı. 1915 yılından günümüze aktarılan tarihi verilere göre Merzifon taburu cepheye gittiği sırada zorlu kış şartları sebebiyle Sivas’ın Hafik ilçesi Çınarlı köyünde konakladı. Konaklama sırasında askerler hastalandı. Ermeni bir doktor tedavi etme bahanesi ile askerlere zehirli iğne yaparak 40 askeri şehit etti. Ermeni doktorun askerlere zehirli iğne yapması sonucu öldüğünün anlaşılması üzerine doktor da öldürüldü. İhanet sonucu şehit edilen 40 Osmanlı askeri için köyde bir şehitlik inşa edildi. “İğneyle zehirleyip şehit etti” 1915 yılında yaşanan olayla ilgili bilgi veren emekli din görevlisi Şemsettin Özkan ayakları yaralandığı için revire giden askerlerin zehirli iğne ile şehit edildiklerini belirterek, “Merzifon’dan gelen tabur burada konakladıktan sonra doktor ve kırk dört tane askerimiz yoldan gelmiş, postalı şişmiş, ayakları şişmiş yorulmuş. Doktora, revire çıkıyorlar. Revire gelen asker, postalı ayağını sıkmış, yorulmuşlar. Daha sonra askerlerden bazıları rahatsızlanıyor ve hatta ölüyor bir kısmı. Bu arada hani bir iki üç beş derken ya ‘bunda bir hal var’ diyorlar. Postalın sıkmasıyla insan ölmez, dermansız ölünmez. O arada da vücutlarında siyahlık beliriyor. İğneye bakıyorlar herkes yiyor ama revire gelen askerler maalesef ölüyor. Bakıyorlar ki doktor gayrimüslim revire giden askerleri zehirliyor. Kırk dört askeri zehirliyorlar. Rivayete göre doktoru tutukluyorlar. Doktor gözaltındayken palaskasıyla kendini boğuyor. Bir rivayete göre de buradan Hafik’e giderken yolda muhafızlar, askerler vuruyorlar. Doktorun Ermeni olduğu söyleniyor “ dedi. “Zulmetmedik ihanet ve zulüm gördük” Özkan, Müslüman Türklerin hiçbir zaman Ermenilere zulmetmemesine rağmen Ermenilerden ihanet ve zulüm gördüklerini ifade ederek, “Geçmişte bu civarda Ermeniler de yaşardı. Bunlar Müslüman Türklere kardeşten daha kardeş yaşardı, ailece görüşlerdi. Müslüman Türklerden Ermenilere zerre kadar bir zarar dokunmamıştır. Köyümüzde yakın tarihlere kadar hayat süren Ermeni gelirlerimizde vardı. Ermeni, Hristiyan denilerek kesinlikle bir ayrım yapılmadı. Tarihte bunu yazmaktadır. Fakat onlar köylerimizde katliamlar yaptı. Zara’nın Şerefiye nahiyesinde Kayabaşı köyü vardır. Orada İnönü mevkiinde askerlerimizi pusuya düşürüp yaylım ateşine tuttular. 90 yaşında birisinden dinlemiştim. Türkler asla onlara ihanet etmedi, zulmetmedi ancak onlar Osmanlı ve Müslüman Türk komşularına hem ihanet etti hem de zulüm etti” şeklinde konuştu.