ASAYİŞ - 20 Eylül 2019 Cuma 13:44

Kartal'da çöken bina davasında tutuklu sanığa tahliye

A
A
A
Kartal'da çöken bina davasında tutuklu sanığa tahliye

Kartal’da 21 kişinin hayatını kaybettiği Yeşilyurt Apartmanı'nın çökmesine ilişkin görülen davada, tek tutuklu sanık olan inşaatın teknik sorumlusu Uğur Mısırlıoğlu tahliye edildi. Sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve imza şeklinde adli kontrol hükümleri uygulandı.

Kartal’da 6 Şubat 2019 tarihinde 21 kişinin hayatını kaybettiği Yeşilyurt binasının çökmesine ilişkin binanın projesini oluşturan Suzan Çayır, inşaatın teknik uygulama sorumlusu Uğur Mısırlıoğlu ve inşaat teknikeri Arzu Baran’ın “taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 15'er yıla kadar hapis istemiyle yargılandıkları davanın ikinci duruşması görüldü.

Duruşmaya aralarında enkazdan 45 gün sonra çıkarılan 16 yaşındaki Mert Aydın’ın da aralarında bulunduğu 9 mağdur ile taraf avukatları katıldı.

Duruşmada ilk celsede dinlenmeyen mağdurlar dinlendi. Mağdurlar, sanıklardan şikayetçi olduklarını söyledi. Ardından tanık beyanlarına geçildi. Duruşmada dinlenen 2 tanık, bodrum katta tadilat olduğunu ve binada rutubet izlerinin bulunduğunu söyledi.

“Para kazanma saikiyle hareket ediyorlar”

Müştekilerin avukatı Ferda Aksu ise sanıkların ihmali olduğunu belirterek, “Sanıklar mağdur edeceklerini öngörmelerine rağmen para kazanma saikiyle hareket ediyorlar. Olası kastla adam öldürme suçunun işlendiğini düşünüyoruz. Denetim sorumlulukları da var” diyerek sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi. Firari Suzan Çayır’ın avukatı ise “Müvekkilime tutuklamaya yönelik yakalama kararının kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi.

“İnsanların canlı canlı mezara girmesine neden oldular”

Tutuklu sanık Uğur Mısırlıoğlu’nun avukatı Coşkun Atılğan, “Biz istiyoruz ki Suzan Çayır gelsin, adalete teslim olsun. Müvekkilimin kendisinin yanında çalışmasına ilişkin sorularımızı kendisine soralım. Bir bina yapıyorsunuz, 30 yıl sonra yıkılıyor ve siz sorumlu oluyorsunuz. Bu bina 30 yıl önceki haliyle yıkılmıyor. Bu binada kaçak katları Mustafa Yeşilyurt ve Halim Yeşilyurt’un aç gözlü babaları yapıyor. Belediye çalışanları da izin veriyorlar. İşbirliği yapıp bu insanların canlı canlı mezara girmesine neden oldular” dedi.

“Keşke vefat etmeseydi de hesap verseydi”

Binanın Mustafa Yeşilyurt’un aç gözlülüğü sebebiyle yıkıldığını söyleyen avukat Atılğan, “Bu bina göçtü. Altında onlarca can ile göçmüş bir bina var. 5 katı bitirilmiş binada kanunsuz ve kaçak olarak 2 kat yapılmış. Kaçak yapıya kim müsaade etti? Yeşilyurt apartmanını bir bardak gibi düşünün. 50 kez su koysanız bir şey olmaz, sonra patlar. Bu binanın tam olarak ne sebeple göçtüğünü hiçbir bilirkişi söyleyemez çünkü binanın orijinal hali bozulmuş. Ben Uğur Mısırlıoğlu’nun suçsuzluğuna inanıyorum ama benim derdim binanın neden çöktüğünü ortaya çıkarmaktır. Keşke müteahhit vefat etmeseydi de burada bu insanlara hesap verseydi. Bu olayın iki faili var Mustafa ve Halim Yeşilyurt. İkisi hakkında suç duyurusunda bulunulmasını ve zorla getirilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.

"Asıl sorumlu müteahhittir"

Sanık Uğur Mısırlıoğlu ise, “Öncelikle müteahhit olan Hikmet Yeşilyurt’un asıl sorumlu olduğunu, vefat ettiğinden dolayı benim tutuklandığını anlatmaya çalıştım. Projeye imzayı Suzan Çayır’ın talimatıyla attım. Kendisinin yapılan çalışmalardan haberdar olmaması hayatın olağan akışına aykırıdır. Mağdurlar kadar ben de mağdur oldum. Ben bu davada sucum olduğuna inanmıyorum. Bu işin tek sorumlusu Hikmet Yeşilyurt’tur. Ben kendi ayağımla gelip teslim oldum, yargılanmaktan kaçmadım. Çocuklarım ve ölmüş eşime beddua ediliyor. Ben de mağdurlar kadar mağdurum. Suçlu olduğuma inanmıyorum. Cezaevinde tutuklu kalmamın hakkaniyetli olmadığını düşünüyor ve tahliyemi istiyorum” dedi.

Tek tutuklu sanık tahliye edildi

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, davanın tek tutuklu sanığı olan Uğur Mısırlıoğlu’nun tahliyesine karar verdi. Sanık hakkında yurtdışı çıkış yasağı ve haftada iki gün imza atma şeklinde adli kontrol hükümleri uygulayan mahkeme, sanık Suzan Çayır hakkındaki yakalama emrinin devamına hükmetti. Sanıkların kusur durumunun tespitine ilişkin 1 mimar, 1 inşaat mühendisi ve 1 jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilerek duruşma ertelendi.

Gamze Erdemir
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Altınova Belediyesi Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde fide dikim zamanı Yalova’nın Altınova ilçesinde bulunan ve 240 çeşit şifalı bitkiye ev sahipliği yapan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’ne baharın gelmesiyle birlikte fide dikimi işlemleri başladı. 2020 yılında kurulan ve Altınova Belediyesi tarafından işletilen Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde 40 dönüm alanın 28 dönümünde şifalı bitkilerin üretimleri gerçekleştiriliyor. Yetiştirilen şifalı bitkilerin halka satışlarının da yapıldığı bahçeye, ziyaretçilerin ilgisi her geçen gün artıyor. Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova Şubesi ile iş birliği yapılan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’yle ilgili bilgi veren Müdür Mustafa Sarıgül, bahçede ağaç, sarılıcı, sürünücü bitki gruplarının yer aldığını dile getirdi. Sarıgül, bahçede kekik, lavanta gibi mutfakta kullanabilen bitkileri yetiştirip vatandaşların satışına sunduklarını belirtti. Bahçede bulunan salonda üniversitelerle ortaklaşa halk ve çiftçileri bilinçlendirmek üzere konferanslar düzenlediklerini de kaydeden Sarıgül, “Kendi fidemizi yetiştirebileceğimiz üretim seramızı yaptık. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’yla ortak bir proje. Mürver bitkisi, kudret narı ve tıbbı nane dediğimiz bitkilerden aşamalı olarak çalışmalar yaptık. Tamamen insan sağlığına faydalı olabilecek çalışmalar yapıyoruz. Tabi bunu eczacılık ve tıp fakülteleri hocaları ile beraber yapıyoruz. Yurt dışından getirmiş olduğumuz, adapte etmiş olduğumuz, özel bitkilerimiz var. Şizandra üzümü dediğimiz, hamamelis cadı fındığı dediğimiz, çikolata sarmaşığı dediğimiz çok ilginç bitkiler de var burada. Alanımızda şeker otu steviayı zaten artış çok yaygınlaşmaya başladı. Vatandaşlarımızı bilinçlendirip özelikle diyabet hastası vatandaşlarımızı bunu kullanmaya yönlendiriyoruz. Tamamen sağlıklı, organik bitkiler bunlar” dedi. Sarıgül, bahçede baharla birlikte fide dikimi yaptıklarını anlatan bu yıl 25 bin civarında fide üretimi yaptıklarını ve bunları üniversitelerle de paylaşacaklarını kaydetti. Altınova Belediye Başkanı Yasemin Fazlaca ise ilçeye ve Yalova’ya değer katan mekanlardan olan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nin Türkiye’de örnek bahçelerden birisi olduğunu ifade etti. Yıl boyunca çok sayıda kişinin ziyaret ettiği bahçenin ilgi odağı olduğunu söyleyen Fazlaca, vatandaşları da bu alanı gezmeye davet etti.
Zonguldak ZBEÜ’de 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu başladı Zonguldak’ta ilki gerçekleştirilen Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu’nda iletişimin önemine vurgu yapıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesince farklı disiplinleri iletişim zemininde buluşturmayı amaçlayan 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu, Farabi Kampüsü İlahiyat Fakültesi Binası Doç. Dr. Ali Aslan Konferans Salonu’nda başladı. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu sempozyumun açılış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Tuğba Akdal yaptı. Akdal, sempozyumun düzenlenmesinde katkı sağlayanlara teşekkür etti. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Vekili Profesör Dr. Hamza Çeştepe fakültelerinin öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirdiğine vurgu yaptı. Çeştepe, “Planlama ve uygulama ölçütlerinin yerel, ulusal ve ulus ötesi ihtiyaçlar ve gelişmeler perspektifinde belirleyen ve söz konusu ölçütleri kesinlikle tutarlılık ilkeleriyle uygulamaya konan fakültemiz gerek altyapı çalışmalarını gerekse öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirmektedir. Fakültemizin düzenlediği Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu ile sizlerle buluşmanın ve paylaşmanın onur ve mutluluğunu yaşamaktayız” dedi. İletişimin paylaşmak, öğrenmek, sosyalleşmek gibi birçok konuda var olmanın anahtarı olduğunu belirten Çeştepe, “Hayati nitelik taşıyan ve bu yönüyle yaşamın vazgeçilmez bir gereği olarak açıkladığımız iletişim, paylaşmanın, öğrenmenin, sosyalleşmenin, keşfetmenin kendimizi ve başkalarını tanımanın, kısacası var olmanın anahtarıdır. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde en ufak bir konuda dahil bir sorun ve çatışma varsa nedeni en temelde iletişime dayanmakta ve çözüm yolu da dolayısıyla iletişimden geçmektedir” ifadelerine yer verdi. Çeştepe, iletişimin multidisipliner bir alan haline geldiğini ve iletişime dair çalışmaların hız kazandığını da sözlerine ekledi. ZBEÜ Rektörü Profesör Dr. İsmail Hakkı Özölçer, iletişim kavramının insanlık tarihiyle yaşıt olduğuna dikkat çekti. Özölçer, “Mühendislik ve çevre ile ilgili olduğu kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri de önceliğine alan güzide üniversitemizde ve emeğin başkenti Zonguldak‘ta böylesi bir etkinlikle sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. Nitekim genel anlamda iletişim kavramının ve iletişim fakültelerinde verilen eğitimin en belirgin özelliklerinden biri disiplinler arası bir yapıya sahip olmasıdır. Dolayısıyla iletişimin çok yönlülüğünü temel alan söz konusu bu sempozyumda farklı disiplinlerin iletişim şemsiyesi altında tanık olmalı, ulusal ve uluslararası düzeyde birbirinden değerli davetli konuşmacıları ağırlamanın gururu ve mutluluğunu yaşamaktayız. İnsanlık tarihiyle yaşıt olan iletişim kavramı uygarlıkların oluşmasında ve bilginin nesiller boyunca aktarılmasında şüphesiz ki en önemli araçtır” dedi. İletişimin bireylere sosyal kişilik kazandırılmasının yanı sıra bilginin ve kültürün aktarılmasına, ihtiyaçların giderilmesinden toplum düzeninin devamlılığına pek çok işi yerine getirdiğini ifade eden Özölçer, “Özellikle son yıllarda ekonomi, eğitim, sağlık, teknoloji gibi alanlarda yaşanan toplumsal gelişmeler ve küresel etkiler meydana getiren deneyimler, iletişim ve iletişim çalışmalarının önemini daha da belirgin hale getirmiştir. Yine bununla birlikte 21. Yüzyılda yaşanan dijital dönüşümler bir yandan iletişim eğitiminde ciddi değişimler gerektirmekteyken diğer yandan da iletişim alanında faaliyet gösteren tarafların bu dönüşümün gereklerini en iyi şekilde anlamasını ve uygulamalarına yansıtmasını zorunlu kılmaktadır” diye konuştu. Sempozyum; açılış konuşmalarının ardından Profesör Dr. Nurettin Güz, Profesör Dr. Mine Demirtaş ve Doçent Dr. Nozima Muratova’nın katıldığı ilk oturumla başladı. Toplamda 16 oturumun gerçekleştirileceği sempozyum, 26 Nisan’da sona erecek.