EKONOMİ - 08 Ağustos 2019 Perşembe 15:34

Konkordatoya karşı finansal enstrüman kartı

A
A
A
Konkordatoya karşı finansal enstrüman kartı

Varlıkları borçlarından fazla olan şirketlerin, yeniden kazanılarak hem çalışanlarının hem de alacaklılarının mağdur edilmemesi mümkün olabiliyor. Konkordato ilan etmeden finansal enstrümanlar kullanılarak, ekonomik zorluklar yaşayan şirketler çıkış yolu bulabiliyor. Ayrıca ekonomik sıkıntılar yaşayan şirketlerin bankalarca borçlarının ertelenmemesi de bir dizi olumsuzluğa kapı açıyor.

Ekonomik olarak dar boğaza düşen şirketler, alacaklarının rutin ödemelerini karşılayamadığı hallerde borç yükü altında eziliyor. Onlarla beraber çalışanlar, alacaklılar, o şirketin iş yaptığı firma ve piyasa oyuncuları da zarar görüyor. Bu noktada konkordato ilan edilerek; şirketler çıkış yolu arıyor. Ancak bu gibi durumlarda, çözüm nitelikli hale getirilerek, piyasada güven sağlamış senet ve çekler bu doğrultuda enstrüman olabilir. Ayrıca, SUKUK (kira sertifikası) ve çeşitlerinin kullanılması, yatırım aracı olarak alternatifler oluşturabiliyor.
Türkiye'de çok sayıda konkordato projesi yürüten Abaküs Bağımsız Denetim ve SMMM A.Ş.'nin Ortağı Doğuş Bektaş, konkordato süreçleri, avantajları-dezavantajları ile konkordatoya alternatif olabilecek aksiyonlar hakkında bilgi verdi.

“İflas eden şirketlerin borcundan çok varlığı bulunuyor”
Bankaların, şirketleri ilgilendiren kolaylaştırıcı hususlarda yeterinde destekleyici olmadığını söyleyen Bektaş, “Yüzlerce çalışanı olan, milyonlarca varlığı olan şirketler 1-2 milyon TL ödemenin ötelenmemesi ile adeta yok ediliyor. Geçmişte batan, iflas eden ya da konkordato ilan eden şirketlere bakalım büyük çoğunluğunda borcundan fazla varlığı olduğunu görürsünüz. Aylık eline geçen sıcak paranın ihtiyacından az olması bu şirketlerin battığı anlamına gelmemeli” dedi. 

Küresel piyasalardaki sıkışmanın etkisi ile zor duruma düşen dev şirketlerin, alacaklarının bankalarca 1 yıl içinde tahsil edilmek istenmesiyle karanlığa girdiğini belirten Bektaş, “Bu ne kanuna ne ticari ahlaka uygun değildir. Esasında bu kredileri verirken şirket evraklarını her 3 ayda bir temin eden, nakit akışını gören bankaların ilgili kanunlarına göre krediyi çağırma hakkı var gibi görünse de bu konu çok su kaldırır, bir gün bir firma sağlam bir dava ile bu bankalara yüklü tazminatlar ödetebilir” diye konuştu. 

Bektaş, bunun yerine yeni ciro ve nakit akışına göre söz konusu krediyi yapılandırmanın daha uygun ve rahatlatıcı bir adı olabileceğini altını çizerek,”Varlık yönetim şirketleri ile bankaların ilişkisi herkesin malumu, varlık yönetim şirketlerine bankalar alacağını toplam kredinin yüzde 5-10’u arası bedele satıyorlar, belirli firmalar burada pozitif ayrımcılık alıyor mu? Bu da bir gün sorgulanacaktır” şeklinde konuştu.

“Uzel’in fabrika alanı borçlarını ödüyordu”
Bu noktada yıllardır atıl durumda kalan Uzel traktör fabrikasını örnek gösteren Bektaş,”Uzel örneği herkesin gözü önünde, kilitlenmiş ipotek yapısından satılamadı, ihale iptal oldu. Halbuki sadece İstanbul Rami'de 93,5 dönümlük arazi üzerine kurulu olan Uzel Makine Traktör Fabrikası, tüm borçlarını birkaç kez ödüyordu. 

Bu anlamda konkordatonun şirketlere nefes aldırma, alacaklıları ve çalışanları mağdur etmeme noktasında başarılı bir model olduğunu kaydeden Bektaş, “Şirketlerimiz patronlara bırakılamayacak kadar değerli. Şirketlerimizde; devletin, çalışanın, alacaklısının, müşterilerinin hatta varislerinin dahi hakkını gözetmek lazım. Konkordato ilan etmek için Bağımsız Denetim şirketi, avukat aracılığı ile mahkemeye dosya sunulmak zorunda olması, tüm muvazaalı durumları neredeyse yok etti. Hem hukukçu hem denetim firması onayı, ikili kontrol ve Uluslararası Raporlama Standartlarına göre eksiksiz işler yaptırdı. Bu modele benzer, bağımsız denetim şirketi ve Bağımsız Yönetim kurulu üyesi veya avukat ile, yüzde 100 iştirak edilecek yeni bir şirket kuran firmalar, ipotekli dahi olsa projelerini onaylatarak bu yeni şirket üzerinden yüzde 100 kontrol ve denetimle kaynak da bulabilir ortak da” dedi.

Konkordato sürecinin avantajları ve dezavantajları
Konkordato ile borçlarını ödemeyen veya ödeyemeyecek olan şirketlere, alacaklıların ve o şirketin çalışanlarının mağdur olmaması amacıyla bir nevi kalkan oluşturulduğunu anlatan Doğuş Bektaş, “Reel piyasada işlerini yapan, ahlaklı dürüst tacirler için, önemli bir alacağını alamadığı veya banka kredilerinde yenilemenin geciktiği durumlarda yüzlerce işçinin veya alacaklı tarafların mağdur olmaması için, bu firmalara bir süreliğine koruma kalkanı sağlanıyor diyebiliriz” dedi. 

Bektaş, “Borçlu hakkında icra iflas takibi başlatılamaması ve başlamış takiplerin durdurulması yanında, işletilecek faizlerin de bu süreçte durdurulması ve dövize dayalı işlemlerin TL’ye çevrilmesi de önemli avantajlardır. Hatta personel ücretlerinin bir kısmı da devletten alınabiliyor” şeklinde görüş bildirdi.

“Dezavantajı; maliyet”
Bektaş, en görünen en önemli dezavantajının denetim raporu, hukuki işlemler yanında mahkeme harçları gibi başvuru aşamalarının, konkordato ilan etme sürecine başlandığında ödenmesi gerekliliğinin oluşturduğu maliyet olduğunu dile getirdi.

Konkordato ilan etmeden de çıkış yolları var mı?
Doğuş Bektaş, konkordato ilan etmeden şirketlerin zor durumlardan çıkabileceğinin mümkün olduğunu söyledi. Bu noktada finansal enstrümanların ön plana çıktığını vurguladı. 

Bektaş, şirketlerin sermaye sıkıntısının, finansal araçlarla çözülebileceğini, işleyişe uygun finansal araçların artırılmasının ve piyasanın kendi bulduğu basit çözümleri kanuni hale getirmenin bu süreçleri doğru yönetmede önemli olduğunu söyledi. 

Nitelikli hale getirilmiş ve piyasada yeniden güven sağlamış senet-çek, sukuk ve çeşitlerinin kullanılmasıyla şirketlerin çıkış yolu bulabileceğini anlattı. 

“Senet nitelikli hale gelirse, enstrüman olur. Finansal kurumların düzenleyiciliğinde ve mütemmim cüzü olarak altı dolu olan, ipotek benzeri teminatları olan senetler, ödeme aracı hatta kredilendirilebilir enstrüman olacaktır. Özellikle borsaya kote olan firmalara, hisse senetleri likit olduğundan, banka dışı finansal enstrümanlar önerilebilir. 

Ticaret sadece parayla değil çekle de yapılmalı
Çek mutlaka piyasada güvenilirliğini yeniden kazanmalı, ticaret yapanlar sadece para değil çek ile de ticaret yapabilmeli, burada da otokontrol sistemi teminata-ipoteğe dayalı güvenilir çek basılması ile mümkün olacaktır. Çek de bankalar da sorumlu tutulmalı. 

Melek Yatırım dünyada patlayarak büyüyor, bizde yatırım yapan firmalarımız var para yatırdığı şirketten mizan alamıyor. Kanunlar yetersiz, şirketler sahipsiz. 990 milyar TL bankada yatan mevduat ve 950 milyarı bulan TL karşılığı döviz mevduat var. Bu insanlar, yatırım aracı olarak alternatif bulamadığından mevduatta para yatıyor, buraya kafa yormak şart. 

Sukuk ve çeşitleri mutlaka uygulanmalı, ayrı şirket-içinde teminatı-yapı kontrol edilebilir olmalı, parayı alan içini boşaltamamalı, şahsi sorumlu olmalı.”  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.