SAĞLIK - 02 Aralık 2021 Perşembe 11:02

Korona virüsle mücadelede ilaç hamlesi: Faz- 2 çalışması tamamlandı

A
A
A
Korona virüsle mücadelede ilaç hamlesi: Faz- 2 çalışması tamamlandı

İstanbul Üniversitesi heparin üzerinde yaptığı formülasyon çalışmaları sonrası dünyada ilk kez kullanıldığı belirtilen bir teknolojiyle nefes yoluyla uygulanan ilaçla Covid-19’a karşı olumlu sonuçlar elde etti.

Faz-2 çalışmaları tamamlanan yaygın kullanım için çalışmaları süren ilaca ilişkin İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek: “Biz bilinen ilacı farklı bir yolla, farklı bir endikasyonla uyguladık. Mükemmel bir klinik çalışmayla bu bilgiye ulaşıldı ve dünyada ilk” derken çalışmanın formülasyonunu üstlenen Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Faz-2 klinik çalışmayı tamamladık, hastaların hepsi sağlıklı olarak evlerine döndüler. Faz-3 çalışma onayını alıp aynı başarıyı elde edersek, en geç 2022 ortaları gibi acil kullanım onayı alıp hastalara ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Türkiye’nin ilk orijinal ilacı olması yolunda azimle çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisiyle mücadele tüm dünyada aşılama ve ilaç çalışmalarıyla devam ederken İstanbul Üniversitesi’nden pandemiyle mücadelede çok önemli bir adım geldi. 16 kişilik bir ekiple gerçekleştirilen çalışmada düşük-molekül-ağırlıklı heparin maddesinin yumuşak buğu inhaler ile uygulanması halinde ilaç etkin maddesinin akciğerde gerekli tedavi edici etkiyi sağladığı görüldü. 2020 yılında pandeminin ortaya çıkmasıyla çalışmalarına başlayan ekip, Covid-19’a karşı heparinin dozajlarında yapılan çalışma sonrası dünyada ilk kez uygulandığı belirtilen teknolojiyle formüle edilen bir çalışma ortaya koydu. Çalışmayla başarılı sonuçlar elde edilmesi üzerine Sağlık Bakanlığı ile “klinik etik onayı” süreci başladı. İlacın formülasyon çalışmalarını Avrupa Birliği Doktora derecesini Cardiff Üniversitesi’nden 2005’te akciğerlere ilaç hedeflemesi alanında yazdığı tezle alan, uzun yıllar akciğere ilaç hedeflemesi üzerinde çalışan İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz yürütürken bu yılın şubat ayında klinik çalışma onayı da alındı. Klinik çalışmalarını yapan Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erelel önderliğinde ilaç, İstanbul Tıp Fakültesi’nde yatan korona virüs hastalarına uygulandı. Günde iki doz olarak yumuşak buğu yöntemiyle verilen ilaç 40 gönüllü Covid hastası üzerinde denenirken, 40 kişide de standart tedavi süreci sürdürüldü.

Kullanılan Covidli hastalarda iyileşme tespit edildi

Her iki grup hastalar da oksijen saturasyonu değerlendirmesine göre sürekli takip edilirken yeni yöntemin uygulandığı hasta grubunda, 10 günün sonunda oksijen saturasyonu değerlerinde ve diğer klinik bulgularda iyileşme gözlendiği ifade edildi. Özellikle daha kritik durumda olan hastalarda uygulama sonucunda belirgin iyileşme olduğu belirtildi. Geliştiren tedavi yönteminin uygulandığı 40 hasta tedavileri başarıyla tamamlanarak evlerine gönderilirken, standart tedavisi süren hastalarda yoğun bakım gerekliliği ve hayatını kaybeden kişiler olduğu görüldü. Tedavi sonuçlarında, çalışmanın Covid-19 virüsünün yol açtığı oksijen ihtiyacı problemini büyük oranda ortadan kaldırdığı ve bağışıklık direnci kazanan hastaların iyileşebildiği gösterildi.

Faz-3 sonuçları başarılı olursa 2022'de acil kullanım onayı gelebilir

Faz-2 çalışmaları tamamlanan ilaç geliştirme süreci için Faz-3 aşaması çalışmalarına geçilecek. Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz, Faz-2’de elde edilen başarılı bulguların Faz-3’te daha çok kişi üzerinde uygulanarak olumlu ilerlemeler kaydedilmesi halinde en geç 2022 ortalarında ilaç için, Acil Kullanım Onayı’na başvuru gerçekleştirilebileceğini belirtti. Çalışma ise dünyanın en prestijli dergilerinden hakemli Pharmaceutics dergisinde “Early Effects of Low-Moleculer Weight Heparin Theraphy with Soft-Mist Inhaler for COVID-19-Induced Hypoxemia: A Phase IIb Trial” başlığı ile Ekim sayısında da yer aldı.

“Biz bilinen ilacı farklı bir yolla, farklı bir endikasyonla uyguladık”

Pandemi sürecinde yapılan çalışmaların önemine dikkat çeken İstanbul Üniversitesi- İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek: “Korona virüse karşı akciğeri korumamız gerektiğini ve çok kolaylıkla akciğerde enfeksiyona neden olup ciddi sorunlar oluşturduğunu biliyoruz. Erken dönemde pnömoni, ARDS gibi ölüme götüren sebepler olabileceği gibi geç dönemde de fibrozis dediğimiz birtakım sorunlara yol açıyor, ki bu hasta için bir süre sonra ölüm demek. Geçen sene mart ayından itibaren heparin tedavisinin biz de uyguladığını zaten devamlı konuşuyoruz. Bu molekülü normalde damar ya da deri altına uyguluyoruz. Biz bilinen ilacı farklı bir yolla, farklı bir endikasyonla uyguladık. Nasıl uyguladık; ağız ve bronş üzerinden alınması ve direkt akciğere ulaşmasını sağlayarak akciğer dokusunda oluşacak olan fibrin molekülleri ya da bir takım katılaşmayı önlemek amacıyla inhaler şekline dönüştürüp uygulamayı sağladı” diye konuştu.

“Dünyada ilk, çok sevinçliyiz”

Çalışmanın hastalar üzerinde olumlu etkiler oluşturduğuna dikkat çeken Tükek: “Yoğun, hastaneye yatmak zorunda olan ağır pnömoni geçiren kişilere inhaler yolla bu tedavi uygulandı. Sonuçta bakıldı ki hakikaten bu yolla tedavi uyguladığımız hastalar çok daha iyi hale geldi ve en azından daha kötü hale gitmediler. Bu da gerçekten sevindiriciydi böyle bir molekülün bu şekilde kullanılarak Covid’de faydalı olması, önemli kilometre taşlarından bir tanesiydi. Bu anlamda da çok sevinçliyiz. Mükemmel bir klinik çalışmayla bu bilgiye ulaşıldı ve yayın haline çevrildi. Dünya literatürüne kazandırıldı. Dünyada ilk benim bildiğim, Covid’de değil, başka alanlarda da ilk. Şu ana kadar heparinin bu şekilde uygulandığını ben duymadım. Sürecimizin bağımsız kurullar tarafından da olumlu kabul edilip yayın haline dönüşmesi bizi ayrıca mutlu etti” dedi.

“İlacı dünyada yeni olan bir teknolojiyle solunum yoluyla vermeyi başardık"

Çalışmanın klinik süreçlerini yürüten Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erelel: “Mevcut vermiş olduğumuz ilaçlardan bir tanesini; normalde kas, damar içerisine kullanılan ilacı farklı bir şekilde, dünyada yeni olan bir teknolojiyle solunum yoluyla vermeyi başardık. Bunun partikül çapları incelendi, hedef dokuya kadar gidip gitmediğine bakıldı ve başarılı sonuçlar alındıktan sonra gönüllü insanlarda biz bunun çalışmasını yaptık. Hastalık başladığı zaman oluşan bizim inflamasyon dediğimiz halk arasındaki tabirde 'akciğer filminde buzlu camlar oluştu, zatürre gelişti' diye tanımlanan bu safhada bu dönemi çok rahatlattığını gördük. Bu ilaç, bizim ön çalışmamızda o kadar etkili olarak ortaya çıktı ki biz ister istemez ilaç grubuna ağır hastaları aldık. Aslında biz eşit hasta ağırlığında çalışmaya almış olsaydık çok daha başarılı sonuçlarımız olurdu. Biz bu çalışma ilacında şunu gördük; hastanede ilk 10 günlük tedavi ile hastaların oksijen ihtiyacının ortadan kalktığını, yoğun bakıma gidiş oranının olmadığını ve ağırlıklı olan oksijen miktarlarının ve kullanılan cihaz ağırlık derecelerinin azaldığını gördük" diye konuştu.

“İnsanlığa kazandırmış olmanın verdiği mutluluğu yaşıyoruz”

Uygulanan tedavinin olumlu sonuçlarına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Erelel: “Hastaların hipoksemi dediğimiz oksijen değerlerini kısa sürede düzelttik ve daha erken dönemde taburcu olmalarına yardımcı olduk. Bu yaklaşık yüzde 75 hastamızda oldu. Kontrol grubu dediğimiz klasik tedaviyi alan grupta ise ne yazık ki yüzde 10 civarında hastamız yoğun bakıma gitmek zorunda kaldı. Biz erken dönem sonuçları üzerinde çalışıyorduk bu makaleyi yayına hazır hale getirdikten sonra dünyanın iyi dergilerinden birine gönderdik. Gururla, dünyada ilk olarak uygulanan bu tedaviyi Türkiye’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde, Eczacılık Fakültesiyle beraber yapmış olduğumuz ortak çalışmayla topluma ve insanlığa kazandırmış olmanın verdiği mutluluğu yaşıyoruz. Bunlar bütün hastalarda uygulanabilir. Bu bizim Faz-2 dediğimiz bir çalışmanın ayağı, bunun ilaç haline gelip bütün topluma ulaştırılabilmesi için Faz-3 dediğimiz çalışmanın yapılması lazım. Eğer biz bu hastalara bu ilacı verdiğimiz zaman hastanelere yatış sürelerini kısaltır, yoğun bakım ihtiyacını azaltır, oksijen ihtiyacını azaltırsak ki öyle olduğu çalışmamızda gözüktü. Çok başarılı bir tedavi uyguladığımızı ve insanların kısa sürede toplumsal hayatına döndüklerini görebiliriz. Bazen zorluklarla bazen kolaylıklarla bu hale kadar getirdik. Çok ciddi finansal kaynakları kendi imkanlarımızla kullandık” dedi.

“Faz-2 klinik çalışmasını da tamamladık”

Çalışmanın yaklaşık 2 yıllık bir sürecin ürünü olduğuna dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Bu çalışma mart 2020 yılında Covid pandemisi çıktığında başladı. Akciğerlere direkt solunum yollarından ilacı hedefliyoruz. Bu şekilde olduğunda çok daha küçük miktarlarda maddeyle biz akciğer hastalıklarını tedavi ediyoruz. Virüs solunum yollarına yerleşiyor ve oradan vücudumuzu bitiriyor. Tedavide var olan birtakım ürünleri taradık. Bunlardan bir tanesi de heparindi. Heparin aynı zamanda 15 sene önce Cardiff Üniversitesi’ndeki doktora tezimdi, akciğerlere heparin hedeflemiştik. Biz formülasyon kısmını özel aerosol formuna getirip çok yeni bir teknikle dünyada ilk kez bizim gerçekleştirdiğimiz bir teknikle geliştirdik ve hocamıza teslim ettik. Çok güzel, başarılı sonuçlarımız var, şu anda Faz-2 klinik çalışmayı tamamladık. Totalde 80 hastayla çalıştık, bizim tedavimizi alan hastaların hepsi sağlıklı bir şekilde evlerine döndüler ki ağır vakalardan oluşuyorlardı. Solunumu tek başına yapamayan, dışarıdan destekle solunum sağlanan hastalardı. Bu ilacı uygulamayıp standart tedavi alan hastalar da entübe hastalar ve kayıplar oldu” ifadelerini kullandı.

Korona virüsle mücadelede ilaç hamlesi: Faz- 2 çalışması tamamlandı

“Akciğerlerdeki lokalizasyonu yüzde 50’nin üzerinde


Çalışmaya ilişkin bilgi veren ve Türkiye'de gerçekleştirmekten gurur duyduğunu ifade eden Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Solunum yoluyla alınan ürünler var piyasada bizim ki farklı bir dizayn, farklı bir uygulama sistemi. En yakını nebulizatörler ve Covid-19 pandemisinde İtalya’daki sağlık personeli kayıpları bu nebulizatörlerden oldu. Bizim çok daha farklı bir teknolojiyle akciğerlere eski tip teknolojiler dediğimiz nebulizatörlerden çok daha fazla oranda ilacı gönderebiliyoruz. Akciğerlerdeki lokalizasyonu yüzde 50’nin üzerinde oluyor bu da çok büyük bir gelişme. Biz hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız ben burada devlet okullarda okudum. Türkiye’nin ilk orijinal ilacı olması yolunda azimle çalışmalarımıza devam edeceğiz. Her ne olursa olsun, şu ana kadar da çok kapılar kapandı yüzümüze ama bu azimle, sabırla ilerleyeceğiz. Bu büyük ekibin azmiyle ilk Türk malı orijinal ürünü tüm dünyaya biz çıkartacağız. Bizim başvurumuz Covid-19 semptomlarını gidermede aldığımız bir onaydı Sağlık Bakanlığı’ndan, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’ndan Faz-2, ilerleyen günlerde bu onaylar da alınırsa diğer akciğer hastalıklarında da kullanılabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Korona virüsle mücadelede ilaç hamlesi: Faz- 2 çalışması tamamlandı

“2022'de acil kullanım onayı alıp hastalara ulaşabileceğimizi düşünüyorum”

Faz-3 aşamasına yönelik konuşan Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Faz-3 çalışmaları zaten şu anda en takıldığımız kısımlardan biri şimdiye kadar tamamen kendi finansal kaynaklarımızla bu aşamaya getirdik. Faz-3’te biraz daha büyük bütçelere ihtiyaç var, 300, 500 kişi veya binli kişilerle çalışmamız gerekiyor. Burada birtakım desteklere ihtiyacımız olacak. O yüzden şu anda çok mutluyuz, gururluyuz. Eğer Faz-3 çalışma onayını alıp, klinik çalışmaları tamamlarsak ve onda da aynı başarıyı elde edersek 2022 yılının içerisinde bunu yapabileceğimizi düşünüyorum. 2022 belki ortaları gibi en geç, bence daha erken bile olabilir. Dolayısıyla acil kullanım onayı alıp hızlı bir şekilde hastalara ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Biz yeni bir molekül bulmadık. Biz var olan tedavileri dozaj formunu değiştirip hastaya uyguladık ve bu Covid-19 endikasyonunda uyguladık. Tamamen yeni bir teknoloji, dünyada da ilk kez kullanılacak bir teknoloji. Makalemiz çok prestijli bir bilim dergisinde yayınlandı. Yaklaşık 7 impact faktörü olan bir dergide yayınlandı. Bu da ne demek oluyor; dünyada artık bu geliştirmiş olduğumuz ürünü tanıdı, rüştümüzü yurt dışında da ispat ettiğimizi düşünüyoruz” dedi.

Korona virüsle mücadelede ilaç hamlesi: Faz- 2 çalışması tamamlandı

Hasibe Karadağ - Harun Özcüler
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.