GÜNDEM - 22 Kasım 2020 Pazar 10:53

Kuzey Anadolu fay zonu büyük bir deprem üretebilir

A
A
A
Kuzey Anadolu fay zonu büyük bir deprem üretebilir

Kuzey Anadolu fay zonunun Erzincan ile Bingöl’ün Yedisu ilçeleri arası ile Pülümür’den geçtiğine değinen Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Taylan Sançar, "Bizim 2017 yılında yaptığımız çalışmalarda hem 1784 depreminin hem de 1583 depreminin gerçekten olduğunu paleosismolojik çalışmalarıyla bulduk. Fakat bulduğumuz daha önemli bir şey de vardı. 1583'ten bir önceki depremin ondan yaklaşık 130-140 yıl önce olmuş olduğunu anladık" dedi.

Kuzey Anadolu fay zonunun Erzincan ile Bingöl’ün Yedisu ilçeleri arası ile Pülümür’den geçtiğine değinen Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Taylan Sançar, "Bizim 2017 yılında yaptığımız çalışmalarda hem 1784 depreminin hem de 1583 depreminin gerçekten olduğunu paleosismolojik çalışmalarıyla bulduk. Fakat bulduğumuz daha önemli bir şey de vardı. 1583'ten bir önceki depremin ondan yaklaşık 130-140 yıl önce olmuş olduğunu anladık. Dolayısıyla üzerinden 236 yıl geçmiş 70 kilometre uzunluğundaki bu fayın çok yakın bir zaman içerisinde yeniden büyük bir deprem üretmesi muhtemel" dedi.

Kuzey Anadolu fay zonu büyük bir deprem üretebilir

Munzur Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Taylan Sançar, Tunceli’nin depremselliği hakkında bilgi verdi. Tunceli’nin Kuzey Anadolu fay zonu, Doğu Anadolu fay zonu gibi Türkiye’nin en önemli iki deprem kuşağı arasında yer alan bir yerde konumlandığını belirten Dr. Sançar, bunun dışında şehrin tam içinden geçen Nazımiye fay zonu ve şehre 20-30 kilometre mesafedeki Ovacık fay zonu ile şehrin güneyinde yer alan Malatya fayının da etkisi altında olduğunu da ifade etti.

Fayların deprem tehlikeleri hakkında konuşabilmek için iki temel parametreye ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Dr. Sançar, bunlardan birinin o fay üzerinde olan en son deprem ile mümkünse daha önceki depremlerin zamanları, diğer parametrenin ise fayların senelik hareket miktarı olduğunu aktardı.

Kuzey Anadolu fay zonu büyük bir deprem üretebilir

"Yeni büyük bir deprem üretmesi muhtemel"

2017, 2019 ve 2020 yıllarında Tunceli’yi tehdit eden Kuzey Anadolu fay zonunun Yedisu segmenti ile Ovacık ve Malatya fayı üzerinde çalışmalar yaptıklarını dile getiren Sançar, “Bu çalışmalarımız neticesinde bu fayların sahip olduğu deprem potansiyelini artık çok daha iyi biliyoruz. Bunlardan ilki Kuzey Anadolu fay zonunun Yedisu segmenti. Yedisu Erzincan ile Bingöl’ün Yedisu ilçeleri arasında uzanıyor. Pülümür’ü bir miktar ucundan kesiyor. İlçe merkezine 6 kilometre Tunceli’ye yaklaşık 60 kilometre olan bir fay bu. Bu fay üzerinde en son biz 1784 yılında deprem olduğunu biliyorduk tarihsel verilerden. Bir önceki depremin de 1583 yılında olduğunu biliyorduk. Arada 200 senelik bir fark vardı. 1784 yılından bu yana yaklaşık 236 yıl geçti. Deprem olması gerektiği düşünüldüğü için ve üzerinde deprem olmadığı için büyük deprem potansiyelinden bahsediyorum. Bu fay sismik boşluk olarak tanımlanmıştı. Bizim 2017 yılında yaptığımız çalışmalarda hem 1784 depreminin hem de 1583 depreminin gerçekten olduğunu paleosismoloji çalışmalarıyla bulduk. Fakat bulduğumuz daha önemli bir şey de var. 1583'ten bir önceki depremin ondan yaklaşık 130-140 yıl önce olmuş olduğunu anladık. Bu da şunu gösteriyor. Bu fay üzerindeki depremlerin tekrarlanma aralığı net bir dağılım göstermiyor olabilir. Dolayısıyla üzerinden 236 yıl geçmiş 70 kilometre uzunluğundaki bu fayın çok yakın bir aman bir zaman içerisinde yeniden büyük bir deprem üretmesi muhtemel. Bu fay aynı zamanda kuzey Anadolu fay zonunun İstanbul’daki beklenen Marmara depremiyle birlikte deprem beklenen ikinci yeri. Çok eskiden beri pek çok çalışmayla tespit edilmiş fakat bu tarihsel deprem kayıtları 2017 yılında yapmış olduğumuz çalışmayla ortaya çıkarılmıştı" ifadelerini kullandı.

"Ovacık fayı üzerinde deprem tehlikesi olup olunmadığı bilinmiyor"

Şehri tehdit eden başka bir fayın Ovacık fayı olduğuna dikkat çeken Sançar, "Ovacık fayı Erzincan’dan başlıyor Ovacık ilçesinin batısına kadar Refahiye’nin doğusuna kadar neredeyse dümdüz gidiyor. Daha sonra deformasyon alanı genişliyor. Üç dört tane kola ayrılıyor. Bu kollardan biri üzerinde bizim yaptığımız ve bu sene yayınlanan bir çalışmada bu fayın sadece bir kolunun 2 bin 400 senede bir deprem ürettiğini ortalama olarak bulduk. Burada şöyle bir sıkıntı var. Birincisi bizim araştırma yaptığımız yer fayın hızının, göreceli yavaş olduğu bir yer. Daha batısında yer alan Ovacık fayının Ovacık havzası içinden geçen hakkında bir verimiz yok. Bu fay yaklaşık 110 kilometre. Biz tek bir noktada çalışma yaptık. Bu çalışmaya göre en son deprem milattan önce 50 yılından sonra olmuş. Fakat ne zaman sonra olduğunu bilmiyoruz. Milattan sonra 50 yılından sonra 700-800 yıl önce deprem olmuş olsa bu fayın artık uzun bir süre deprem tehlikesi olmadığını söyleyebilirdik. Uzun bir süre. Ama böyle verimiz olmadığı için bu fay üzerinde deprem tehlikesi vardır ya da yoktur demek çok zor" diye konuştu.

Diğer bir fayın Malatya olduğuna değinen Sançar, "Malatya fayı göreceli şehre uzaklığı 80 kilometre. Bu fay üzerinde bizim yaptığımız çalışmalar yine son 10 yıl içeresinde meydana gelen 4 tane depremin varlığına işaret ediyor. Bu depremlerin tekrarlanma aralığı ortalama 2 bin 300 yıl ve en son deprem günümüzden 2 bin 400 sene önce olmuş görünüyor. Dolayısıyla bu fayın da deprem tehlikesi hakkında konuşmak mümkün. Ama şunu özellikle söyleyelim. Malatya fayı 165 kilometre uzunluğunda bir fay. Ovacık 110 kilometre ve biz bu fayların sadece bir tek noktasında çalışma yaptık. Deprem bir zamanda oluyor ama aynı zamanda bir fay üzerinde bir hareket oluşturuyor. Mekansal olarak da bir dağılım var. Bu mekanın da kontrol edilmesi için yaptığımız çalışmaların benzer çalışmaların Malatya fayının Ovacık fayının her tarafında yapılmış olması lazım ki biz bu fayların gerçek tehlikesini ortaya koyalım. Şimdiki verilere göre konuştuğumuz zaman ortaya çıkan sonuç bu" şeklinde konuştu,

Asıl tehlikeli olanlardan bir tanesinin Tunceli’nin içinden geçen Nazımiye fayı olduğuna vurgu yapan Sançar, bu fayın iki koldan oluştuğunu, bir tanesinin Pülümür ve Munzur Nehri’nin birleştiği yerden geçtiğini, diğerinin de bunun yaklaşık 5-6 kilometre kuzeyinden geçtiğini kaydetti.

Kuzey Anadolu fay zonu büyük bir deprem üretebilir

Tunceli’nin yapı stoku göreceli kaliteli

Depremlerin oluşturduğu yıkıma vurgu yapan Sançar, “99 İzmit depremi olduğu zaman 80 kilometre uzaklıktaki Avcılar’da yıkım oldu. Ve en son 30 Ekim’de Samos Adası’nın kuzeyinden geçen fayda deprem olduğu zaman yine 70-80 kilometre uzaklıktaki Bayraklı’da yakım oldu. Bu depremin büyüklüğüyle ilgili, fayın konumuyla ilgili aynı zamanda oradaki zeminin parametreleriyle ilgili bir şey. Ve zeminin üstünde yapılan üst yapının mühendisliği ile ilgili bir şey. Tunceli’ye baktığımız zaman Tunceli’de Atatürk Mahallesi göreceli zeminin daha kötü olduğu bir yer. Niye daha kötü bir yer. Genelde yamaçlardan gelen bir takım ufak malzemelerden, derelerin bıraktığı çökellerden oluşuyor. Tunceli’nin şehir merkezi de genelde dere yatığıdır. Açılan temel kazılardan belli bu. Ama Tunceli’ye baktığımız zaman yeni yapı stoku göreceli kaliteli gidiyor. Ama zemin koşullarının çok dikkate alındığını düşünmüyoruz. Özellikle Tunceli’nin Atatürk Mahallesi’nde eğimli bir arazi var. Yapılan binaların temellerinin yüzde 50-60’ı bir metre ve üstüne oturuyor. Bunu inşaat mühendisleri daha iyi değerlendirir. Bu kadar deprem kuşağının içerisinde olan bir ilde bu şekilde yapılaşmanın aslında inşaat mühendisleri ve mimarlar tarafından çok daha iyi değerlendirilmesi lazım. Buna göre karar alınması lazım. Jeolojinin çok dışında olan bir konu. Binaların depreme olan davranışı nedir, ne değildir veya zeminle bina ilişkisi nasıl olacaktır diye. Benim gördüğüm Tunceli’de Atatürk Mahallesi’nde neredeyse her binanın bodrumuna girerseniz bir rutubet var bir koku var. Bu zeminden su geldiği anlamına gelir. Zemindeki suyu uzaklaştırmadığı için bu oluyor. Temelde, zeminde, temelin etrafında veya altında bir drenaj sistemi kurulmadığı için bu zemini de biraz yumuşatıyor, kötüleştiriyor. Ama asıl değerlendirmelerin inşaat mühendisleri tarafından daha net şekilde yapılacağını düşünüyorum. Buradaki yapılar gerek mühendislik kuralları ile ilgili zemin koşulları değerlendirilmeden yapılıyorsa bu her üç fayda gelecek depremin Tunceli içinde önemli yıkım oluşturacağına benziyor. Bu tabii ki bina sağlam yapılmışsa bir sorun yok. Tunceli Atatürk Mahallesi zemin kötü en çok yerleşim burada, deprem olduğu zaman da burada önemli bir yıkım olacak, can kaybı olacak diye bir şey çıkartmak doğru değil. Sadece eğer bina kötüyse zemin koşulları düzeltilmemişse bu ileride bizim için ciddi sorunlara yol açacaktır” diye konuştu.

"Deprem kayıtları göreceli zengin değil"

Tunceli ve Doğu Anadolu’daki tarihsel deprem kayıtlarının göreceli zengin olmadığının da altını çizen Sançar, “İstanbul ya da daha batı şehirlerinde olduğu gibi zengin bir tarihsel kataloğumuz yok. Maalesef ne Ovacık fayında ne Malatya fayında, ne Nazımiye fayında öyle net bir depremi işaret eden tarihsel bir katalog, bir veri mevcut değil. Dolayısıyla burada güvenmek zorunda olduğumuz paleosismolojik çalışmaları. Pülümür’de olan deprem Yedisu fayının yaklaşık 6-7 kilometre güneyinde oldu. Bu faydan bağımsız ama bölge olarak baktığımız zaman deforme olan bir yer. Kuzey Anadolu fayına çok yakın. Eğer bu deprem 7 kilometre güneyinde değil de tam üzerinde olsaydı bu öncü depremdir diye değerlendirmek de yanlıştı. Çünkü biz ana deprem olmadan ondan önce olan depremlerin öncü olduğunu anlayamıyoruz. Böyle bir teknik şu anda yok. Sadece deprem olduktan sonra bak bunlar öncüymüş diyebiliyoruz. Ama bölgedeki deformasyonu fark etmek anlamında önemli. Onun dışında Yedisu segmenti deprem anlamında zaten çok büyük bir tehlikesi olan bir fay. Orada olan 2’lik, 3’lük, 4’lük depremi deprem geliyor ya da gelmiyor diye yorumlamak yanlış” diyerek sözlerini tamamladı.

Ercan Topaç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Seyitgazi Belediyesi binalarına sahip çıkmıyor iddiası Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde yaşayan vatandaşlar, belediyeye ait atıl durumdaki bazı binaların tehlike ve pislik saçtığını iddia ederek çözüm istedi. Seyitgazi ilçesi İki Çeşme Mahallesi’nde bulunan ve belediyeye ait olduğu iddia edilen atıl haldeki binalarda çok sayıda yavru köpek ölüsünün olması dikkat çekti. Bölge sakinleri köpek leşleri yüzünden mahallenin koktuğunu belirtti. Bölge yaşayan vatandaşlardan Gazi Büyükcan, bu atıl binalarda çok sayıda yavru köpek leşinin olduğunu ve binaların kimliği belirsiz kişiler tarafından kullanıldığını, burada ateş yakıp alkol ve uyuşturucu kullanıldığını ileri sürdü. Büyükcan, daha önce belediyeye de başvurduklarını ancak bir netice alamadıklarını iddia etti. Gazi Büyükcan, çevrede iki okulun bulunduğunu, mahallelerinde böyle atıl haldeki binalar için bir çözüm istediklerini, mevcut durumun hem mahalle halkı için hem de okula giden çocukların sağlıklarını tehlikeye attığını ifade etti. “Burası 20 ile 25 senedir böyle atıl durumda" Mahalle sakinlerinden Gazi Büyükcan, ”Bu mahallede oturuyorum çocuklarım arkadaki okulda okuyor. Bu durumdan şikâyetçiyim. Burası belediyemize ait bir yer. Burası atıl durumda bırakıldı. Bu binalardaki köpek ölülerini gördünüz. Geceleri kimin gir girip girmediği belli değil. Size de gösterdik içenler var çocuklarımızın yönünden çok kötü bir durum. Hem Sağlık açısından hem de çevre ve görüntü kirliliği açısından kötü, köpek ölüleri var. Örneğin insan sağlığı, hayvan sağlığı yönünden burası belediyenin kendine ait bir yer. Eskiden kullanılan bir yerdi. Bundan sonra yıllarda atıl durumda bırakıldı. Burası ya biz vatandaş her zaman istediğimiz buranın yıkılıp yeniden bir konut yapılması yani yönündeydi ama hiç kimse de ilgilenmedi. Yetkililerden tek isteğim buranın yıkılıp güzelce bir konut veya TOKİ’nin anlaşılıp, oturulacak bir yerler yapılması ilçemizde konu sorunu var. Burası 20 ile 25 senedir böyle atıl durumda. İşte sahipsiz hayvanlar işte insanlar bakıyor bakabildim kadar bakıyor bakamadı işte ölüyor ya orada soğuktan ölüyor atıl durumda olduğu için yani her oda da bir köpek var. Yani evlere geceleri kimin girip çıktığı belli değil, içenler oluyor. Uyuşturucu kullanan olur diye korkuyoruz. Çocuklarımız için korkuyoruz” şeklinde konuştu.
Bitlis HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu: "Biz savaşa gitmiyoruz, seçime gidiyoruz" HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, seçim çalışmaları çerçevesinde geldiği Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaptığı konuşmada, "Biz savaşa gitmiyoruz, seçime gidiyoruz" dedi. Bitlis’te yaptığı esnaf ziyaretinin ardından Tatvan ilçesine gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, esnafı ziyaret etti. Yapıcıoğlu, daha sonra Tatvan Belediyesi Sergi ve Konferans Salonu’nda düzenlenen iftar programında vatandaşlar ve STK’larla bir araya geldi. Programda konuşan Yapıcıoğlu, kutuplaştırıcı, kışkırtıcı siyaset diline dikkat çekti. Konuşmalarında Gazzeli müslümanları da unutmayan Yapıcıoğlu, 2 milyar Müslüman’ın bu katliama sessiz kaldığını ifade etti. Gazzeli Müslümanlara yapılan iyiliklerin eksik olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Hiçbir savaş sonsuza kadar sürmemiştir. Elbette bu ateş bir gün sönecektir. Oradaki insanlar bizlere direnmenin ne olduğunu, imanın ne olduğunu, vatan savunmasının ne olduğunu birfiil gösterdiler. Ama bizler yani onların dışında kalan 2 milyarlık İslam alemi, maalesef yeterince ders çalışmadığı için daha önceki katliamlardan ders almadığı için sınıfta kaldık. Bir daha söylüyorum oradaki mazlumlar için kim ne yapmışsa, küçük veya büyük ne yapmışsa hiçbirini değersiz görmüyoruz. Elbette kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa mutlak surette onun karşılığını alacaktır. Ama hepimizin şunu idrak etmesi gerekir ki bugüne kadar yapılanlar yeterli olmamıştır. Eğer yeterli olsaydı bu soykırım, bu katliam, bu vahşet durmuş olacaktı. Eğer yeterli olsaydı Nazi artığı soykırımcı siyonistler geri adım atmış olacaklardı” dedi. “Biz savaşa gitmiyoruz, seçime gidiyoruz” Düşmanlık tohumları ekmeye çalışanların oyunlarını boşa çıkaracaklarını söyleyen Yapıcıoğlu, “Aziz misafirler biliyorsunuz 31 Mart günü yani 13 gün sonra sandık kurulacak, memleket bir seçim yapacak. Mahalle muhtarını, beldesi veya ilinin, ilçesinin belediye başkanını ve il genel meclis üyeleri veya ilçe belediye meclis üyelerini seçecek. Biz bir seçime gidiyoruz ama birileri sanki savaşa gidiyormuşuz gibi kışkırtıcı bir dil, tahrik edici bir üslup kullanıyor. Ve buradan bu sert üslupla, bu kışkırtıcı, bu milleti birbirine düşürecek üslupla konuşanlar eğer milletin bu üsluba prim vermediğini, bu üslubu kullananların tasvip etmediğini, bunun millete fayda vermeyeceğini gösterdikleri anda ben inanıyorum ki eğer böyle yaparsa halkımız bu dili kullananlar kendilerine ister istemez çeki düzen vereceklerdir. Buradan net ifadelerle şunu söylüyorum, kim bir koltuk için, kim fazladan üç-beş oy için bu milletin evlatlarını birbirine karşı kışkırtıyorsa, kim o düşmanca dili kullanıyorsa, kim bu milletin evlatlarını birbirine kırdırmayı bile göze alıyorsa koltuk milletin tamamen düşmanıdır. Böyle bir vahşet, böyle bir zalimlik, böyle bir vicdansızlık kabul edilemez. İnşallah bu millete o dili kullanan bütün siyasileri gördüğü her yerde mahkum eder, bu dili kullanmayın diye ikaz ederlerse onlar da artık bu malın müşterisinin olmadığını görürlerse yeni bir yol, yöntem bulmak zorunda kalacaklardır. Onlar düşmanlık tohumları ekmeye çalıştıkça Allah’ın izniyle biz onların oyunlarını boşa çıkacağız. Onlar bu milleti birbirine karşı kışkırtma siyaseti güttükleri zaman biz onların bu siyasetini ifşa edeceğiz ve milletin nazarında inşallah onları mahkum edeceğiz. Onlar memlekete diken ekmeye, diken büyütmeye gayret ettikçe biz o dikenleri temizleyecek ve inşallah dikensiz gül yetiştireceğiz. Ve memleketin her tarafına kardeşlik tohumları ekmek suretiyle hepimizin huzurunu müdafaa adına üzerimize ne düşerse bizler onu yapmaya gayret edeceğiz. Biz savaşa gitmiyoruz, seçime gidiyoruz. Bu seçimde şu veya bu parti oy verecek insanlar bazen aynı apartmanda, hatta bazen aynı evin içerisinde yaşıyorlar. Seçimden sonra da o insanlar aynı evde ve aynı apartmanda oturmaya devam edecektir. Öyleyse diyoruz ki siz kendi koltuğu için, kendi siyasi ikbali için sizin 2 hafta sonranızı düşünmeyen insanların bu seçimde haddini bildirin. Allah u Teala seçimin sonuçlarını hepimiz için hayırlı eylesin. Rabbim memleketin huzurunu bozmaya çalışanlara fırsat vermesin” dedi. Ezanın okunmasıyla konuşmasını bitiren Yapıcıoğlu, iftar yemeğinin ardından seçmenlerle fotoğraf çekildi.
Yozgat Engelli aracıyla çıktığı iyilik yolunda her gün ihtiyaç sahiplerine ekmek ve gıda taşıyor Suudi Arabistan’da 29 yıl önce çalıştığı inşaatın 8’inci katından düşerek engelli kalan Mehmet Taşçı, memleketi Yozgat’ın Sorgun ilçesinde hayırseverlerin ve fırıncıların katkısıyla aldığı ekmek başta olmak üzere temel ihtiyaç malzemelerini 3 tekerli engelli aracıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Suudi Arabistan’ın Medine kentinde geçirdiği kazanın ardından ağır yaralanan ve 32 ameliyat geçiren 60 yaşındaki Mehmet Taşçı, 9 gün süren bir komanın ardından uyanarak hayata yeniden tutunmayı başardı. Memleketi Yozgat’ın Sorgun ilçesine kesin dönüş yapan ve yaşadığı zorlukları göz önüne alan Taşçı, hayatının geri kalanını ihtiyaç sahibi ailelere yardım etmeye adadı. Koltuk değnekleri yardımıyla güçlükle yürüyebilen Taşçı, malulen emekli olduktan sonra boş oturmak yerine ihtiyaç sahiplerine faydalı olma adına Sorgun ilçesinde fırıncı esnafı ve hayır sahiplerinin de desteğiyle 9 yıl önce bir projeyi hayata geçirdi. Taşçı, fırıncı esnafı başta olmak üzere diğer esnaf ve hayırseverlerin katkısı sayesinde fırınlardan aldığı ekmekleri ve gıda paketlerini 3 tekerli engelli aracıyla yaz kış demeden ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine dağıtmaya başladı. Ramazan ayında da her gün engelli aracıyla Sorgun sokaklarını dolaşarak yaklaşık 100 aileye fırından aldığı sıcak ekmeleri ulaştıran Taşçı’nın en büyük motivasyon kaynağı da insanların memnuniyeti oluyor. Vatandaşlar da Taşçı’nın getirdiği ekmeklerle iftarlarını açmanın mutluluğunu yaşıyor. İlçe halkından Fatma Bulut, “Mehmet ağabeyden Rabbim razı olsun. Her zaman ekmeğimizi evimize getiriyor. Gıda ihtiyaçlarımızı da karşılıyor. İftarda da ekmeğimizi her gün getiriyor” dedi. “Fırıncılar olarak biz de kendisine destek oluyoruz” Fırın esnaflarından Ahmet Paşaoğlu da ilçedeki ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılması için ekmek yardımında bulunduklarını söyleyerek, “Mehmet ağabey yıllardır yaz kış demeden her gün bütün fırınları dolaşıp tüm hayırları alıp ihtiyaç sahiplerine götürüyor. Rabbim ondan razı olsun. Biz de ekmekleri veriyoruz. O da ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. İhtiyaç sahiplerine kendi tekerlekli aracıyla herkesin ekmeğini götürüyor. Fırıncılar olarak biz de vatandaşlarımıza destek oluyoruz” şeklinde konuştu. “Alan el ile veren el birbirini görmüyor” Gönüllü olarak her gün ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine tekerlekli sandalyesi ile sıcak ekmek götürmenin mutluluğunu yaşadığını belirten Mehmet Taşçı, “Suudi Arabistan’ın Medine şehrinde inşaatta çalışırken 8. kattan düştüm. El Sahra Hastanesinde yatarken aklıma bir fikir geldi. Ya Rabbim bana yaşama imkanı verirsen, değneklerle olsun nasıl olursa olsun kalan ömrümü senin yolunda kullanacağım diye Rabbime bir sözüm vardı. Bu sözümden dolayı yola çıktım. Çok şükür 9 yıldır ilçemizde sabah saat 09.00’da tüm fırınları geziyorum. Vatandaşların destekleriyle toplanan parayla fırından ekmeklerimizi alıyorum. Diğer esnaf kardeşlerimiz ve Sorgunlu hayırsever vatandaşlarımız da destek oluyor. Onların hayırlarıyla aldığım ekmek ve gıda paketlerini ihtiyaç sahibi ailelere mahalle mahalle gezerek ulaştırıyorum. Bu da bana mutluluk veriyor. Bu işi kendi aracımla gönüllü olarak yapıyorum. Ben burada bir köprü oluşturuyorum. Veren el ile alan el birbirini görmüyor. Ben almış olduğum yardımı ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak bunun mutluluğunu yaşıyorum” ifadelerine yer verdi.
Yozgat Engelli aracıyla çıktığı iyilik yolunda her gün ihtiyaç sahiplerine ekmek ve gıda taşıyor Suudi Arabistan’da 29 yıl önce çalıştığı inşaatın 8´inci katından düşerek engelli kalan Mehmet Taşçı (60), memleketi Yozgat´ın Sorgun ilçesinde hayırseverlerin ve fırıncıların katkısıyla aldığı ekmek başta olmak üzere temel ihtiyaç malzemelerini 3 tekerli engelli aracıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Suudi Arabistan’ın Medine kentinde geçirdiği kazanın ardından ağır yaralanan ve 32 ameliyat geçiren 60 yaşındaki Mehmet Taşçı, 9 gün süren bir komanın ardından uyanarak hayata yeniden tutunmayı başardı. Memleketi Yozgat’ın Sorgun ilçesine kesin dönüş yapan ve yaşadığı zorlukları göz önüne alan Taşçı, hayatının geri kalanını ihtiyaç sahibi ailelere yardım etmeye adadı. Koltuk değnekleri yardımıyla güçlükle yürüyebilen Taşçı, malulen emekli olduktan sonra boş oturmak yerine ihtiyaç sahiplerine faydalı olma adına Sorgun ilçesinde fırıncı esnafı ve hayır sahiplerinin de desteğiyle 9 yıl önce bir projeyi hayata geçirdi. Taşçı, fırıncı esnafı başta olmak üzere diğer esnaf ve hayırseverlerin katkısı sayesinde fırınlardan aldığı ekmekleri ve gıda paketlerini 3 tekerli engelli aracıyla yaz kış demeden ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine dağıtmaya başladı.Ramazan ayında da her gün engelli aracıyla Sorgun sokaklarını dolaşarak yaklaşık 100 aileye fırından aldığı sıcak ekmeleri ulaştıran Taşçı’nın en büyük motivasyon kaynağı da insanların memnuniyeti oluyor. Vatandaşlar da Taşçı’nın getirdiği ekmeklerle iftarlarını açmanın mutluluğunu yaşıyor. İlçe halkından Fatma Bulut, “Mehmet ağabeyden Rabbim razı olsun. Her zaman ekmeğimizi evimize getiriyor. Gıda ihtiyaçlarımızı da karşılıyor. İftarda da ekmeğimizi her gün getiriyor" dedi. “Fırıncılar olarak biz de kendisine destek oluyoruz” Fırın esnaflarından Ahmet Paşaoğlu da ilçedeki ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılması için ekmek yardımında bulunduklarını söyleyerek, “Mehmet ağabey yıllardır yaz kış demeden her gün bütün fırınları dolaşıp tüm hayırları alıp ihtiyaç sahiplerine götürüyor. Rabbim ondan razı olsun. Biz de ekmekleri veriyoruz. O da ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. İhtiyaç sahiplerine kendi tekerlekli aracıyla herkesin ekmeğini götürüyor. Fırıncılar olarak biz de vatandaşlarımıza destek oluyoruz” şeklinde konuştu. “Alan el ile veren el birbirini görmüyor” Gönüllü olarak her gün ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine tekerlekli sandalyesi ile sıcak ekmek götürmenin mutluluğunu yaşadığını belirten Mehmet Taşçı, “Suudi Arabistan’ın Medine şehrinde inşaatta çalışırken 8. kattan düştüm. El Sahra Hastanesinde yatarken aklıma bir fikir geldi. Ya Rabbim bana yaşama imkanı verirsen, değneklerle olsun nasıl olursa olsun kalan ömrümü senin yolunda kullanacağım diye Rabbime bir sözüm vardı. Bu sözümden dolayı yola çıktım. Çok şükür 9 yıldır ilçemizde sabah saat 09.00’da tüm fırınları geziyorum. Vatandaşların destekleriyle toplanan parayla fırından ekmeklerimizi alıyorum. Diğer esnaf kardeşlerimiz ve Sorgunlu hayırsever vatandaşlarımız da destek oluyor. Onların hayırlarıyla aldığım ekmek ve gıda paketlerini ihtiyaç sahibi ailelere mahalle mahalle gezerek ulaştırıyorum. Bu da bana mutluluk veriyor. Bu işi kendi aracımla gönüllü olarak yapıyorum. Ben burada bir köprü oluşturuyorum. Veren el ile alan el birbirini görmüyor. Ben almış olduğum yardımı ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak bunun mutluluğunu yaşıyorum” ifadelerine yer verdi.