GENEL - 15 Ocak 2020 Çarşamba 12:44

“Libya’ya asker göndermek riskli bir adım olabilir”

A
A
A
“Libya’ya asker göndermek riskli bir adım olabilir”

İç savaş durumundaki denizaşırı bir ülkeye, Libya’ya asker gönderme kararının ilk defa uluslararası bir görevin dışında doğrudan Türkiye’nin inisiyatifiyle gerçekleşmesine dikkat çeken İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, “Bu açıdan, Libya’ya asker gönderme sahada var olma politikasının riskli adımlarından biri olarak değerlendirilebilir” dedi.

Türkiye-Rusya arasında sağlanan ateşkesin başarısı ve tarafların buna uyacaklarını belirtmelerinin riskleri düşürebileceğini söyleyen Dr. Naim Babüroğlu, “Libya’nın iç savaşına diplomatik yöntemlerle çözüm bulma arayışları da Türkiye’nin Libya’da asker bulundurmasıyla ortaya çıkacak riski kabul edilebilir bir düzeye çekebilir” ifadesini kullandı. Irak’tan sonra Libya’yı parçalama planı doğrultusunda, 2011’de Fransa, İngiltere ve ABD öncülüğünde Libya’ya saldırı başlatıldığını belirten Dr. Naim Babüroğlu, “Türkiye bu projeyi okuyamadı ve ne yazık ki, Libya’ya müdahale için dört fırkateyn, bir yardımcı gemi ve bir denizaltı ile NATO’ya katkı sağladı. Tarihinde bir iç savaşa taraf olmayan Türkiye, enerji kaynaklarının kontrolünü hedef alan ABD planının yanında yer aldı. Gelinen aşamada, ABD’nin projesi gerçekleşti ve Libya parçalandı” dedi.

“Türkiye libya’da diplomatik kanalları iki tarafla da açık tutmalı”

“Türkiye’nin Libya’da ne işi var?” sorusu hatalı. Türkiye Libya’da olmalı. Fakat Libya’da, hem Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle hem de Hafter’le diplomatik kanalları açık tutarak görüşebilmeli diyen Dr. Naim Babüroğlu, “Böylece, hangi taraf kazanırsa kazansın ulusal çıkarların zarar görme riski o derece düşük olur” dedi. Dr. Babüroğlu, Doğu Akdeniz’deki 10 kıyıdaş ülkeden, özellikle Mısır, İsrail ve Suriye’yle diplomatik kanalları açma potansiyeline sahip olunması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğu Akdeniz’de, Suriye’de ve Libya’da ulusal çıkarların ekonomik şekilde sağlanabilmesi, kuşatılmışlıktan kurtulma ve masada daha etkin olma yönünden Türkiye, Libya’da Hafter cephesiyle, Doğu Akdeniz ve Libya bağlamında Mısır’la, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu kapsamında İsrail’le diplomatik kanalları açabilmeli ve bu ülkelerle iş birliği yapma başarısını göstermelidir.”

“Rusya, Suriye’den sonra Libya’da da birinci aktör olmayı başardı”

Rusya’nın Suriye’de olduğu gibi Libya’da da, birinci aktör olmayı başardığına dikkat çeken Dr. Babüroğlu, “Rusya böylece, hem Doğu Akdeniz’deki pozisyonunu güçlendirmiş hem de Kuzey Afrika halkasını zincirine eklemiş oldu. Libya ve Suriye’de jeopolitik üstünlüğü ele geçiren, tüm aktörlerle masaya oturma başarısını gösterebilen bir Putin var. Stratejinin faktörlerini çok iyi kullanabilen, en az maliyetle en fazla getiri elde edebilen bir aktör. Rakibinin, düşmanının hatalarından faydalanmayı ve ortaya çıkan fırsatlardan yararlanmayı çok iyi bilen Putin, 2011’de Libya’dan uzak kalmanın zararını fazlasıyla karşıladı” diye konuştu.

“Fransa, Mısır, BAE ve S. Arabistan’ın etkisi göz ardı edilmemeli”

Dr. Babüroğlu, şöyle devam etti: “Rusya arabuluculuk rolünü üstlendi ve 13 Ocak 2020’de, Libya’daki tüm tarafları ateşkes için Moskova’da bir araya getirmeyi başardı. Ancak Hafter, Moskova’da ateşkes anlaşmasını imzalamadan Moskova'yı terk etti. Tabi onu destekleyen ülkelerin Fransa, Mısır, BAE ve S. Arabistan’ın etkisi göz ardı edilmemeli. Hafter’in ateşkesi imzalama koşulları ise şu maddeler: Yeni hükümetin Tobruk’un onayını alması; Ateşkesin Türkiye olmadan uluslararası heyet tarafından gözlemi; Hafter ordusunun Trablus’a girmesi ve Türkiye ile Suriye’den gelen askerlerin Libya’dan ayrılması. Bu koşullar doğrudan Türkiye’yi hedef alıyor. Türkiye, Libya’da her iki tarafla diplomatik kanalları açık tutabilme başarısını göstermeliydi. Ama olmadı.”

“Ev sahipliği Türkiye’nin hakkı değil miydi?”

19 Ocak 2010’de tüm tarafların ve ülkelerin katıldığı Libya Zirvesi’nin, Almanya’nın ev sahipliğinde toplanacağına da dikkat çeken Dr. Babüroğlu şöyle konuştu: “Tarihi süreç yönünden ev sahipliği Türkiye’nin hakkı değil miydi? Tarihi bağlar dikkate alındığında, Libya’da taraflar arasında Türkiye’nin uzlaşmacı rolünü üstlenmesi gerekmiyor muydu? İki tarafla diplomatik kanalları açık tutabilen bir Türkiye, taraflar arasında arabulucu olamaz mıydı? Rusya ve Almanya’nın rolünü, Türkiye üstlenemez miydi? Yani özetle, dünün çözüm olarak görülen politikaları bugünün ana sorunu oluyorsa durup sorgulamalı. Bugünün çözüm olarak görülen politikalarının, yarının ana sorunu durumuna gelmemesi için de Libya’da her iki tarafla diplomatik kanallar açık tutulmalı.”

“Hafter ile Ulusal Mutabakat arasında güç mücadelesi sürüyor”

Libya’da Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti(UMH) ile Halife Hafter’in kontrolünde Tobruk merkezli Libya Ulusal Ordusu(LUO) arasındaki güç mücadelesinin, Türkiye ve Rusya’nın girişimiyle ateşkes sürecine evirildiğine dikkat çeken Dr. Naim Babüroğlu, “Hafter güçleri Libya’nın yaklaşık yüzde 80’ini; UMH ise yüzde 6’sını kontrol ediyor. Hafter’i Rusya, Fransa, Mısır, Ürdün, Sudan, Çad, BAE, Suudi Arabistan; UMH’yi ise, BM ile AB’nin bazı ülkeleri ve Türkiye destekliyor. Türkiye, UMH cephesinde; yani Rusya’nın karşısında yer alıyor” şeklinde konuştu.

“Suriye ile iş birliği yönünde kararlı bir adım atılmalı”

Suriye yönetimiyle iş birliği olsaydı, PYD/PKK terör örgütüyle mücadele; sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi ve İdlib’de ortaya çıkan olumsuz tablonun giderilmesi konularında Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından daha uygun bir iklim oluşturulabileceğini söyleyen Babüroğlu, “Mısır’la da iyi ilişkiler sürdürülseydi, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY’ye karşı Mısır Türkiye’nin yanında yer alabilir ya da tarafsız olabilirdi. Libya’da Mısır, tümüyle Türkiye’nin karşı cephesinde olmayabilirdi. İsrail’le olumlu yönde politika sürdürülebilseydi, Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı bir İsrail olmayabilirdi. Türkiye’nin Mısır ve İsrail’de büyükelçisi bulunmuyor. Ancak, 13 Ocak 2020’de, Moskova’da Türkiye MİT Başkanı’yla Suriye İstihbarat Başkanı’nın bir araya gelmesi, Suriye’yle iş birliği adımlarının atılması yönünden oldukça önemli. İş birliği adımları kararlılıkla atılmalı ve Adana Mutabakatı gecikmeden aktif duruma getirilmeli” dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Ahmet Akın, koltuğu bıraktı Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, 23 Nisan’da koltuğunu çocuklara bıraktı. Aybüke Erdin ve Muhammed Yasir Çıkrıkçı makam koltuğuna oturunca çocuklar için ’Çocuk Meclisi’ kurulması talimatını verdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Balıkesir’de makam koltuklarının çocuklara devredilmesi ile kutlanmaya başladı. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, koltuğunu 4. sınıf öğrencisi Aybüke Erdin ve 6. sınıf öğrencisi Muhammed Yasir Çıkrıkçı’ya devretti. Koltuğa oturan Aybüke Erdin, çocukların şehir yönetiminde daha fazla söz sahibi olmaları için çocuk meclisinin kurulmasını istedi. Başkan Ahmet Akın ise ’Bugün başkan sizsiniz. Derhal talimat verin, meclis kurulumu için hazırlıklar başlasın’ dedi. Erdin, aynı zamanda Ali Şuuri Okulu’nda okuduğunu ve okul bahçesinin zeminin bozuk olduğunu, kendisinin ve arkadaşlarının düşerek yaralandığını bu nedenle zemini Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin konuyla ilgilenmesini istedi. Başkan Ahmet Akın ise, zemininde bozukluk olan okulları Aybüke ile gezeceklerini ve gereken müdahalelerin yapılacağını söyledi. Makamın bir diğer misafiri ise Muhammed Yasir Çıkrıkçı oldu. Bir süre önce lösemi rahatsızlığını atlatan Çıkrıkçı da, alacağı kararların Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde olacağını ifade ederken Balıkesir’e bir çocuk hastanesi açılması istediğini söyledi.
Ankara Devlet erkanı Anıtkabir’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığındaki devlet erkanı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 104. yıl dönümü dolayısıyla Anıtkabir’de düzenlenen törene katıldı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 104. yıl dönümü dolayısıyla devlet erkanı Anıtkabir’deki törene katıldı. Törende Kurtulmuş’un yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP TBMM Başkanvekili Celal Adan ve milletvekilleri yer aldı. Devlet erkanının ziyareti sırasında 81 ilden gelen çocuklar da Anıtabir’de ellerinde Türk bayrakları ile hazır bulundu. Heyet, Aslanlı Yol’dan yürüyerek Atatürk’ün mozolesine geldi. Kurtulmuş’un mozoleye çelenk bırakmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Kurtulmuş, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi’nde Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayarak şunları yazdı: "Aziz Atatürk, ilk başkanı olduğunuz milli irademizin simgesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin sizlerin önderliğinde açılışının 104. Yıldönümü için buradayız. Bir bağımsızlık ve kurtuluş manifestosu olan bu kuruluş kararı; milli güçleri aynı çatı altında ve ortak amaç doğrultusunda toplamayı başarmıştır. Bundan 104 yıl önce milletimizi bir araya getirerek diriliş destanı yazdınız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920’de hangi güç koşullar altında kurulduğunu bugünlerde çok daha iyi idrak ediyoruz. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızı büyük bir coşkuyla kutluyoruz. Meclisimizi dünya çapındaki saygın konumuyla kıvanç duyuyoruz. Milletimizden aldığımız emanetle Cumhuriyetimizin ikinci asrının Türkiye yüzyılı olması için var gücümüzle çalışıyoruz. Hedefimiz; muasır medeniyetler seviyesini aşmaktır. Bu heyecan, şevk ve ilhamla milletimizi temsil etmek bizim için büyük bir onur, Cumhuriyetimizin ikinci asrında milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerinden asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi önce insan ve vatan anlayışıyla demokrasi ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı olarak kararlılıkla yoluna devam edecektir. Günümüzde savaş ve kriz bölgelerinde çocuk olmak ne yazık ki dünyanın en zor yüklerinden biri haline gelmiştir. Dileğimiz, ülkemizdeki ve yeryüzündeki çocukların yüzlerinin gülmesi, gülüşlerinin hiç eksilmemesidir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın bayram coşkusu ve sevinçlerini paylaşıyor, onların bilinçli, özgüvenli, vatanına ve medeniyetine bağlı bireyler olarak yetişmeleri için her türlü çabayı göstermeye devam ediyoruz. Milli egemenlik temeline dayalı demokrasimizin ve Cumhuriyetin toplumsal barış ve çocuklarımızın geleceğe güvenle bakışı için en büyük güvence olduğunun bilincindeyiz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının en içten dileklerimle kutluyor, çocuklarımızın ve milletimizin refahı için nice nice bayramlara erişmeyi temenni ediyorum. Hiç şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Misak-ı Milli hedefleri doğrultusunda ülkemizin geleciğini teminat altına almaya devam edecektir. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci Meclisimizin fedakâr milletvekilleri olmak üzere milli mücadelemizin kahramanlarını ve aziz şehitlerimizi minnetle yad ediyorum, ruhunuz şad olsun." Özel, çocuklarla bir araya geldi Törenin ardından CHP lideri Özgür Özel, Anıtkabir’deki törene katılan çocuklar ile bir araya geldi. Özel, çocuklar ile sohbet edip, fotoğraf çektirdi. Resmî törenlerin ardından Anıtkabir, halka açıldı.
Tokat Tokat’ta park kavgası kanlı bitti Tokat’ta bir kadın sürücü park yüzünden bir çiftle tartıştı. Öfkeli eş yakınlarını çağırınca ortalık karıştı. Bir araç dolusu magandadan dayak yiyen Yasemin Özdamar’ın kolu kırıldı ve başına 15 dikiş atıldı. Amasya’nın Taşova ilçesinde yaşayan Yasemin Özdamar, iş gereği Tokat’ın Erbaa ilçesine gelerek otomobilini yol kenarına bıraktı. Özdamar, arkasına park edilen araç yüzünden çıkamadı. Araçta numara yazmadığını görünce 15 dakika bekledikten sonra yoldan geçen polisten yardım isteyerek anons ettirdi. Dakikalar sonra da minibüs sahibi çift geldi. Yasemin Özdamar isyan edince tartışma kavgaya dönüştü. Minibüs sahibi cama vurmaya başladı ve baltayı alarak Özdamar’ın aracına vuracağı sırada kadın sürücü otomobildeki biber gazını alarak saldıranlara sıktı. Bunun üzerine karşı tarafta yakınlarını çağırdı. 5 dakika sonra olay yerine gelen minibüsten inenler Özdamar çiftine saldırmaya başladı. Bir olan aile, kadın sürücüye sopalarla saldırdı. Güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde ise çevredekilerin kavgayı ayırmaktansa izlemesi dikkatlerden kaçmadı. Olay sonrası ifadesi alınan sopalı saldırganlar serbest bırakıldı. "Kafamın bir tarafında 9 diğer tarafında 6 dikiş var" Olayı anlatan Yasemin Özdamar, “İşim gereği Tokat’ın Erbaa ilçesine gitmiştim. Aracımı yol kenarına park ettim. İşlerimi halledip arabanın yanına geldiğimde otomobilin arkasında bir transitin olduğunu gördüm. 15 dakika süresi var diye bekledim. 15 dakikayı geçince gelen giden de olmadı. Arabanın da üzerinde numara yazmıyordu. O sırada yoldan geçen bir polisi gördüm. Anons ettirdim. Anonstan 15 dakika sonra yine gelen olmadı. Yarım saat sonra minibüsün sahibinin eşi bayan geldi. Sormak benim en doğal hakkım ve yarım saattir sizi bekliyorum neredesiniz diye sordum. Bankada işimiz vardı bekliyorduk diye ters cevap verdiler. Ben de beklemek zorunda mıyım en azından numara bıraksaydınız diyerek araca bindim. O sırada da eşi gelerek ne diyorsun sen diyerek araca saldırdı. O sırada adamın içki koktuğu için alkollü olduğunu anladım ve camla kapıyı kapattım. Adam gitti arabadan baltasını aldı ben de aracımdan biber gazını aldım. Aramızda 1 metre mesafe vardı. Araca baltayı vuracakken ben biber gazı sıktım. Adam bağırırken eşiyle kızı da arabamı tekmeliyorlardı. Benim de elimde sopa vardı kovalamaya başladım. Çok rahat vuracakken çocuktu diye hiç vurmadım. Korkutmak amaçlı kovaladım ve tehdit savurarak kaçtılar. Telefona sarıldılar ve orada oldukları için arabama da gidemedim. Esnafa polisi arayın dedim ama kimse de yardım etmedi. Telefonla akrabalarını çağırmasıyla bir minibüs dolusu adam indi. Baktım hepsinin elinde sopa var. Minibüsten inince bir yere sığınırım diye karşı yola kaçmaya çalıştım. Hatırladığım kadarıyla peşimden birisi geldi. Birisi kafama vurdu. Tekrar vurmaya başladığında elimi kaldırdım. İki üç defa daha vurdu. Kafamın birinde 9 diğer tarafında altı dikiş var. Elim de kırıldı. Hiç hissetmiyorum” dedi.