EKONOMİ - 28 Ocak 2021 Perşembe 11:07

TCMB Başkanı Ağbal'dan enflasyon açıklaması

A
A
A
TCMB Başkanı Ağbal'dan enflasyon açıklaması

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal,” Enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürüleceği bir görünüm altında enflasyonun 2021 yılı sonunda yüzde 9.4 olarak gerçekleşeceğine, 2022 yıl sonunda yüzde 7’ye ve 2023 yıl sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Ağbal, video konferans yöntemiyle yapılan 2021-1. Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı’na katıldı. Ağbal toplantıda ekonomi ve enflasyon görünümüne dair değerlendirmeleri, orta vadeli enflasyon tahminlerine ve para politikası stratejilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Konuşmasına ekonomi ve enflasyon görünümüne dair değerlendirmelerde bulunarak şunları kaydetti:

“2020 yılının son çeyreğinde bazı ülkelerde uygulamaya konan salgın tedbirleri küresel büyümeleri toparlanma etkilerini yavaşlatmış, tedaviye yönelik olumlu gelişmeler, 2021 yılının ikinci yarısında daha hızlı bir toparlanma beklentisini güçlendirmiştir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde enflasyon düşük seyretmektedir. Ancak 2021 yılında küresel enflasyon üzerindeki risklerin ağırlıklı olarak yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir. Artan emtia fiyatları ve talep koşullarındaki olası iyileşmenin yanı sıra salgına karşı uygulanan yüksek hacimli mali ve parasal genişleme önümüzdeki dönem için enflasyonist baskı oluşturma potansiyelini taşımaktadır. Bu görünüm altında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde para politikasındaki genişletici duruşun sürmesi beklenmektedir.

Nitekim son dönemde gelişmekte olan ülkelere portföy girişlerinin hızlandığını görmekteyiz. Ülkemizde ise iktisadi faaliyet ve güçlü kredi ivmesinin desteğiyle 2020 yılının 3. Çeyreğinde yurtiçi talep kaynak belirgin bir toparlanma göstermektedir. İktisadi faaliyetin 4. Çeyrekte de güçlü bir seyir izlediğini görüyoruz. Sanayi üretimi, perakende satış ve ciro endekslerinde 3. Çeyreğe göre 4. Çeyrekte de güçlü bir artış görülmüştür. Ekonomik aktivitede görülen güçlü toparlanma aynı zamanda sektörlerin geneline yaygınlaşmış durumdadır. Bu dönemde ihracat ve turizm bağlantılı bazı sektörler haricinde imalat sanayiinin genelinde salgın öncesi üretim düzeyleri de aşılmıştır. Özellikle taşıt, mobilya ve beyaz eşyanın dahil olduğu dayanıklı tüketim malları sektöründe üretim, sipariş ve kapasite kullanım oranları oldukça güçlü bir toparlanma sergilemiştir. İnşaat bağlantılı ara malı sektörlerinde de aynı göstergeler daha kuvvetli bir seyre işaret etmektedir.

Diğer taraftan başta giyim olmak üzere turizm bağlantılı imalat sektörlerindeki iyileşme ise sınırlı kalmıştır. Hizmetler sektöründe de bir çok alt sektörde cirolar salgın öncesi düzeylerini aşarken salgının olumsuz etkilediği konaklama, yiyecek, havayolu ve seyahat acentesi sektörlerinde ise halen salgın öncesi düzeylerin altında bir seyir görülmektedir. İktisadi faaliyetteki güçlü toparlanma sanayi sektöründe belirgin olmak üzere istihdam piyasasında da iyileşme sağlamıştır. İstihdam imkanları genişlerken iş gücüne katılım oranında da toparlanma görülmektedir. Ancak son dönemde salgına bağlı kısıtlamaların hizmetler sektörüyle istihdamı üzerindeki etkileri görülmeye başlamıştır. İktisadi faaliyet düzeylerine ilişkin, yakın dönem göstergeleri salgına bağlı kısıtlamalar ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle bir miktar yavaşlamaya da işaret etmektedir. 2020 yılı 3. Çeyrekte başlayan güçlü toparlanmanın en önemli belirleyicisinin ise güçlü kredi büyümesi olduğunu görmekteyiz. Yıllık kredi büyümesi 3. Çeyrekten itibaren ivmelenmiş ve 2017 yılındaki kredi garanti fonu kaynaklı hızlı kredi genişlemesinin çok ötesinde bir genişlemeye neden olmuştur. Bu güçlü kredi genişlemesi firma kredilerinde olduğu kadar konut ve ihtiyaç kredileri başta olmak üzere bireysel kredilerde de belirgindir. 2. Çeyrekten itibaren bankalarca Türk lirası cinsinden açılan net kredi hacmi 518 milyar Türk lirası olmuştur. 3. Çeyrekte uygulanmaya başlanan parasal sıkılaştırma ve diğer politikalara bağlı olarak kredi faaliyetleri yükselmeye başlamış, kredilerin ivmelenmesinde de önemli bir yavaşlama sağlanmıştır. Kredi genişlemesinin etkisiyle salgın döneminde belirgin bir parasal genişleme de gerçeklemiştir. Altın dahil döviz tevdiyat hesaplarını da içeren geniş tanımlı M2 para arzı 2020 şubat ayına kıyasla yüzde 33 artışla 833 milyar Türk lirası yükselmiştir.

Başta bireysel krediler olmak üzere net kredi kullanımının tarihsel ortalamaların oldukça üzerinde artması altın ithalatının hızla yükseldiği ve turizm gelirlerinin keskin bir şekilde gerilediği 2020 yılında cari işlemler açığının önemli oranda yükselmesine neden olmuştur. Kasım ayı itibariyle 12 aylık birikimli cari işlemler açığı 38 milyar dolar civarına yükselmiştir. Artan cari işlemler açığıyla küresel gelişmelerle uyumlu gerçekleşen sermaye çıkışları önemli miktarda rezerv kaybına da yol açmıştır. Dış dengedeki bozulmaya bağlı olarak artan makro finansal riskler neticesinde ülke risk birimi artarken döviz kurlarında oynaklık ve döviz kaybı gözlenmiş ve borçlanma maliyetleri artmıştır. Bu görünüm altında yurt içi yerleşiklerin mevduat dolarizasyonu artış göstermiştir.”

Makro ekonomik görünüm altında şekillenen enflasyona ilişkin bilgileri ve değerlendirmeleri paylaşmak istediğini vurgulayan Başkan Ağbal şu ifadelere yer verdi:

”İç talep koşulları başta olmak üzere döviz kurunun birikimli mali tepkileri uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seyirler fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Tüketici enflasyonu 2020 yılı eylül ayındaki yüzde 11.75 seviyesinden 2020 yıl sonu itibariyle 14.60 seviyesine yükselmiştir. Böylelikle enflasyon Ekim enflasyon raporunda paylaştığımız tahmin bandının üzerine gerçekleşmiştir. Enflasyondaki yükselişte temel mal ve gıda grupları belirleyici olmuştur. Ekim enflasyon raporu sonrasındaki dönemde temel mal grubunun yıllık enflasyona katkısı 1,5 puan artışla 4.7 puana ulaşırken gıda grubunun katkısı 1.3 puanlık yükselişte 4.7 puan olmuştur. Öte yandan enerji ile alkollü içecek ve tütün grupları toplam 0.7 puanlık katkıyla tüketici enflasyonunu önemli ölçüde sınırlamıştır. Giyim, konaklama, eğitim, eğlence ve kültür hizmetleri gibi salgın nedeniyle talep koşullarının zayıf seyrettiği kalemlerde enflasyon nispeten düşük seyretmektedir. Öte yandan başta dayanıklı mallar olmak üzere kredi genişlemesine bağlı olarak talebin güçlü olduğu bazı alt gruplarda enflasyon oldukça yüksek bir seyir izlemektedir. Tüketici enflasyon alt kalemleri incelendiğinde temel gıda ürünleri ve dayanıklı mallarda yıllık enflasyonun tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıktığı görülmektedir.
Enflasyon eğilimi temel mallarda yüksek seviyesini korurken hizmetlerde kademeli bir yükseliş görülmekte, işlenmiş gıdada ise belirgin bir şekilde yukarı yönde riskler artmaktadır. Fiyat arttırma eğiliminin tarihsel ortalamalarla kıyasla yüksek olduğu ve genele yayıldığı da görülmektedir. Üretici enflasyonu artış eğilimini korumaktadır. Üretici fiyatlarında yıllık enflasyon 2020 aralık ayında yüzde 25.15’e ulaşmıştır. Döviz kuruna son dönemdeki olumlu katkısına rağmen uluslararası emtia fiyatları öncülüğünde yüksek bir seyir izleyen üretici fiyatları, tüketici fiyatları üzerinde yukarı yönde baskı oluşturmaya devam etmektedir. Alt kalemleri itibariyle incelendiğinde metal ve metal ile ilişkili gruplar kağıt ve kağıt ürünleri gıda, motorlu kara taşıtları ve ulaşım araçları temel üretim girdilerinde enflasyon oldukça yüksek seyretmektedir. “

Enflasyonu etkileyen unsurlara değinmenin faydalı olacağına vurgulayan Ağbal,” Öncelikle toplam talep koşullarına dair çıktı açığı girişimi önemli bir gösterge olarak enflasyonist baskıları etkilemiştir. Hızlı kredi genişlemesinin birikimli etkileriyle talep koşulları 2020 yılının 2. Yarısında güçlü seyretmiş ve çıktı açığı göstergeleri enflasyonist düzeylere erişmiştir. Bu gelişmede salgından en çok etkilenen turizm ve hizmet bağlantılı sektörlerdeki zayıf seyrin toplam çıktı açığını sınırlayıcı etkisine karşın hızlı kredi genişlemesinin uyardığı genele yayılmış harcama gruplarındaki güçlü seyir belirleyici olmuştur. 2020 yılının 3. Çeyreğinde finansman koşullarındaki iyileşme ve ertelenmiş talebin etkisiyle özel tüketim talebi milli gelir artışının oldukça üzerinde gerçekleşmiş ve büyümeye en yüksek katkıyı veren harcama bileşeni olmuştur. Turizmin sınırlayıcı etkisine rağmen güçlü kredi ivmesinin birikimli etkileri ve dış talebin katkısıyla 2020 yılının son çeyreğinde toplam talep koşullarının hala enflasyonist düzeylerde seyrettiği anlaşılmıştır. Bununla 2020 yılının son çeyreğinde iktisadi faaliyetin döngüsel olarak zirve noktasına ulaştığını ve 2021 yılının ilk çeyreğindeki yavaşlamayla eğilimine yakınsamaya başladığını düşünüyoruz. Enflasyonun önemli belirleyicilerinden birisi olan döviz kurundan tüketici ve üretici enflasyonuna gelen etki de 2020 yılının 2. Yarısında oldukça güçlenmiştir. Döviz kurlarındaki gelişmelerin enflasyona yansıması konjonktüre göre farklılaşabilmekle temelde 3 ayrı kanal üzerinden gerçeklemektedir. Bunlar; talep kanalı, maliye kanalı ve beklenti kanalıdır. Döviz kuru yetişkenliği ekonominin yükselme dönmelerinde ve döviz kurunun hızla arttığı dönemlerde tarihsel ortalamalardan daha yüksek olmaktadır. Döviz kurlarında son aylarda yaşanan düşüş, önümüzdeki dönemde enflasyon üzerinde döviz kuru kaynaklı etkilerin zayıflayacağına işaret etmektedir. Enflasyon üzerinde etkili olan bir diğer unsur ise uluslararası emtia fiyatlarındaki özellikle son dönemde meydana gelen yukarı yönlü gelişmelerdir. Petrol, endüstriyel metaller, tarımsal emtialar fiyatlarındaki artış eğilimi girdi maliyetleri kanalıyla enerji, gıda ve temel mallar kanalıyla enflasyon üzerinde yukarı yönde bir baskı oluşturmaktadır. Öte yandan ocak ayı Para Politikası Kurulu (PPK) kararında da değindiğimiz gibi dünya genelindeki tedarik sorunları dikkate alındığında bazı sektörlerde belirginleşen arz kısıtlarının da tüketici fiyatları üzerindeki riskleri artırdığını değerlendiriyoruz” diye konuştu.

Orta vadeli enflasyon görünümüne ilişkin tahminlere geçmeden önce tahminlerde esas aldıkları temel varsayımları aktaran TCMB Başkanı Ağbal,”Orta vadeli tahminler üretilirken şimdiye kadar özetlediğim makro finansal koşullar ile enflasyon görünümünü esas aldık. Buna ilave olarak ithalat fiyatları, gıda fiyatları ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımlarımızı gözden geçirdik, güncelledik. Son dönemde petrol fiyatlarındaki yükseliş ve küresel toparlanma beklentilerinin güçlenmesiyle ham petrol fiyatlarına dair beklentiler yukarı yönde güncellendi. Vadeli fiyat eğrileri ortalama ham petrol fiyatının 2021 yılı için 54.4 ABD doları, 2022 yılı için ise 52.1 ABD doları olacağına işaret ediyor. Öte yandan petrolün yanı sıra endüstriyel metal ve tarımsal ürünler gibi emtia fiyatlarında da öngörülerin üzerinde bir seyir görüyoruz. Bu doğrultuda 2021 yılına ilişkin ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımımızı da yukarı yönde güncelledik. İşlenmemiş gıda fiyatları döviz kuru gelişmeleri ve uluslararası fiyatların son dönem eğilimlerini dikkate alarak 2021 yılı için gıda enflasyonu varsayımımızı 1 puan artışla yüzde 11.5’e revize ettik. Gıda varsayımımız üzerindeki yukarı yönlü en belirgin risklerin uluslararası fiyatların seyri ve yıl içerisinde turizm görünümündeki olası iyileşmeye bağlı talep etkileri olarak değerlendiriyoruz. Maliye politikası ve finansal politikaların ise para politikası ile eş güdüm içerisinde enflasyonda ön görülen düşüş patikasıyla uyumlu bir makro çerçevede belirleneceği ve uygulanacağı bir orta vadeli görünüm esas aldık. Bu bakımdan yakın dönemde milli gelire oranla yüzde 3.5 olarak aşağı yönlü revize edilen 2021 yılı merkezi yönetim bütçe açığı hedefinin para politikası hedeflerini destekleyeceğini değerlendirmekteyiz. Ayrıca güçlü bir politika koordinasyonu çerçevesinde yıl içerisinde kredi politikalarının da para politikası hedefleriyle uyumlu bir gelişim sergileyeceğini öngördük” ifadelerine yer verdi.

Aktardığı genel çerçeve dahilinde ürettikleri enflasyon ve çıktı açığı tahminlerini paylaşan Ağbal,” Temel varsayımla ve kısa vadeli öngörüler çerçevesinde enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakın sayacağını değerlendiriyoruz. Enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürüleceği bir görünüm altında enflasyonun 2021 yılı sonunda yüzde 9.4 olarak gerçekleşeceğine, 2022 yıl sonunda yüzde 7’ye ve 2023 yıl sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz. Böylece Ekim enflasyon raporunda ön görülen 2021 ve 2022 yıl sonu enflasyon tahminlerini korumuş olduk. Ancak bu tahminlerin üzerinde yukarı yönlü risklerin belirgin bir şekilde önemini koruduğunun da farkındayız. Bu nedenle güçlü, sıkı para politikası duruşumuzu da devam ettirmek zorundayız. 2021 yılı için bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarına bağlı güncelleme enflasyon tahminini 0.4 puan düşürürken genel iş gücü maliyeti 2021 yılı için belirlenen asgari ücret artışına bağlı olarak 1 puan yükseltici yönde etki yapmıştır. Öte yandan gıda fiyatlarında öngörülen yüksek seyir, enflasyon tahminini 0.2 puan yükseltirken yönetilen, yönlendirilen fiyatlar büyük ölçüde tütün ürünlerindeki vergi ayarlamasının etkisiyle tahmini 0.3 puan aşağı çekti. Ayrıca sıkı parasal dönüşün devamıyla enflasyon beklentilerinde öngörülen iyileşmenin yıl sonu tahminle 0.5 puan düşürücü yönde katkıda bulunacağını değerlendiriyoruz. Tahminler enflasyonun 2021 ve 2022 tahmin hedefleriyle uyumunu sağlayacak bir parasal sıkılık düzeyi varsayımı altında üretildi. Ayrıca küresel büyüme ve dış talep görünümünde salgın kaynaklı olumsuz bir şokun tekraren yaşanmayacağı, küresel riskte yaşanan olumlu gelişmeler ile Türkiye’ye özgü risk algılarında devam edeceği bir görünümü esas aldık. 2021 yılı için oluşturduğumuz tahmin patikasında ücretler gıda fiyatları ve uluslararası emtia fiyatları enflasyonu yukarı yönlü yönetilen, yönlendirilen fiyatlar ile enflasyon beklentileri ise enflasyonu aşağı yönlü etkilemektedir. Bu etkileşim içerisinde sıkı parasal duruşun oluşturacağı güçlü etkinin yıl sonu enflasyonunun yüzde 9.4 düzeyine gerilemesini sağlayacağını öngörüyoruz” şeklinde konuştu.
Fiyat istikrarına işaret eden orta vadeli yüzde 5 hedefimize nasıl bir stratejisi içerisinde ulaşacağımızı anlatmak istediğini belirten Ağbal, şunları kaydetti:

“Öncelikle bir durum tespiti yapmak durumundayım. Enflasyonun mevcut seviyesi ve yukarı yönlü riskle bir arada değerlendirildiğinde yüzde 5 hedefimizden oldukça uzakta bir noktadayız. Paylaştığımız tahmin patikası içerisinde yüzde 5 hedefine 2023 yılı sonunda ancak ulaşabiliyoruz. Bu hedefe varmak amacıyla 2021 yılında enflasyon hedeflemesi rejimini tüm unsurlarıyla kararlı bir şekilde uygulayacağız. Para politikasındaki sıkı ve ihtiyatlı duruşumuz yüzde 5 hedefine ulaşacağımız 2023 yılına kadar uzun bir süre kararlılıkla sürdürülecektir. 2021 para, kur politikası dokümanında bu yıl içinde enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler eşliğinde kararlılıkla sıkı bir parasal duruş sergileyeceğimizi paylaşmıştık. Bu kapsamda para politikası operasyonel çerçevesini sadeleştirerek, elimizdeki bütün araçları etkin bir şekilde kullanacağımızı da ifade etmiştik. Bunun neticesinde para politikasında güçlü bir sıkılaştırma yaptık. Ve 10.25 olan politika faiz oranını önce 15’e daha sonra 17’ye çıkardık. Enflasyon üzerinde oluşan riskleri göz önüne alarak gerekirse ilave sıkılaşma yapacağımızı da en son PPK kararında ifade ettik. Dolayısıyla yüzde 5 hedefine varmak amacıyla Para Politikası Kurulu elindeki bütün araçları bütün araçları kullanmaya devam edecektir. Mevcut verilerin yanı sıra elde edilecek her türlü yeni verinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında orta vadeli hedef patikasından sapma riskine işaret etmesi durumunda önden ilave sıkılaştırma kararlılıkla yapılacaktır. Bu kapsamda enflasyonun ana eğilimi ve fiyatlama davranışlarına ilişkin göstergeler, yayılım endeksleri talep ve enflasyon beklentilerinin tahmin ufku içerisinde hedeflerine uyumunu da yakından izleyeceğiz. Yüzde 5 hedefine ulaşma yolunda parasal duruşun sıkılık düzeyini ise şu şekilde tarif etmek mümkündür; Yüzde 5 hedefine varana kadar gerçekleşen, beklenen enflasyon oranı patikası ile para politikası faiz oranı patikası arasındaki düzey güçlü bir dezenflasyonist denge gözetilerek oluşturulacak ve bu denge sürekli korunacaktır.”

Mustafa Cenik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Çanakkale İftarı’nda öğrenciler buluştu Eskişehir’de ‘Çanakkale’den Gazze’ye Değerlerimizi Günümüze Taşıyoruz’ temasıyla düzenlenen Çanakkale İftarı, Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES) kapsamında gerçekleşti. Eskişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Yusuf Gül, ÇEDES Koordinatörü Nebile Kılıç ve Odunpazarı İlçe Müftülüğü Çedes Koordinatörü Emre Şimşek’in organizatörlüğünde gerçekleşen iftara, Gençlik Spor Şube Müdürü Mehmet Günyüzü, İl Milli Eğitim Din Öğretimi Şube Müdürü Osman Şen, Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Din Öğretimi Şube Müdürü Kamil Uzun, Eskişehir İmam Hatip Lisesi eski Müdürü Şenol Cirit, Eskişehir İl Müftülüğü Gençlik Koordinatörü Beytullah Çelik, Eskişehir İl Milli Eğitim Çedes Koordinatörü Şule Gül Engiz ve Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Çedes Koordinatörü Ayhan Küçükkartal katıldı. Açlık ve yokluğu anlamak temasıyla düzenlenen iftar programında, Çanakkale Savaşı’nın önemi ve şehitlerimizin değeri vurgulandı. Geçmişten alınan ilhamla birlik ve beraberlik mesajı verilen programda, yardımlaşma ve dayanışma duyguları da güçlendirildi. Çorba, somun ekmek, hurma ve sudan oluşan sade menü ile Çanakkale Savaşı’ndaki yokluklar da hatırlatılmış oldu. Programda Çanakkale Savaşı’nın önemi ve şehitlerimizin değerine dair bir konuşmalar yapılarak şehitler için dua edildi. Çanakkale İftarı, Çanakkale Savaşı’nın 109. yıl dönümünde şehitlerimizi anmak ve değerlerimizi günümüze taşımak için anlamlı bir program oldu.
Kütahya Kütahyalı sanatçının 7 bine yakın çini deseni kitap haline getiriliyor UNESCO tarafından ’Yaşayan İnsan Hazinesi’ ödülüne layık görülen Kütahyalı çini sanatçısı Hamza Üstünkaya’nın, 7 bine yakın çini deseninin kitap haline getirileceği bildirildi. 77 yaşındaki çini ustası Üstünkaya, yaptığı açıklamada, babasından devraldığı çini sanatını bugünlere taşıdığını ifade etti. Ateşte açan güller" olarak nitelendirdiği çini sanatanın kolay olmadığını dile getiren Hamza Üstünkaya, "İnsan çini yaparken düşüncelere dalar. Yaparken zevk aldıran, fırından çıkarken heyecanlandıran bir eserdir. Çini bir göz zevkidir" dedi. "Kütahya çinimizin simetriği, rengi ve deseni boldur. Günümüzde bu tarz çalışma yapan çok fazla kişi yok. Ben de yaklaşık 33 yıldır çinimiz için özgün desenler çiziyorum" diyen Üstünkaya, "Reis-i Cumhur Kütahya’ya geldiği zaman fabrikaların olduğu yere gittim, ben öyle fabrikaların Kütahya’da olduğunu bilmiyordum. Bunlar zengin kişilerin işi. Bu zengin kişiler ziyaret etse, gelip baksalar, kendi reklamlarını koyacaklar, kitapların arkasındaki reklamlar kendilerine yarayacak. Benim hesabıma göre 17 ila 20 kitaplık desen var. Yani bu 17 kitap basılırsa, bu desenler hiçbir yerde yok. Benim zaten iddiam var, dünyada desen olarak bu tarzda şeklini değiştireceğim. Sanırsam da değiştirirdim. Basıldığı zaman dünyada ses getirecek binlerce yepyeni desen var.Benim bir tabiatım var. Ben bir evimi bilirim, bir işimi bilirim. İnsan içine çok çıkmam. Hiçbir yere gidip de bana şu makamı verin, şöyle bir şey yapın demem ama sanatımı gördükçe gelen, soran, arayan çok olur. Ben atölyemde çalışırken bir heyet geldi, bu ödülü vermek istediklerini söylediler ve bunun olduğunu müsteşarın yanında öğrendim ben. Bir heyecanlandım ama o günden bugüne çevrem çoğaldı. Bunun bana nakti hiçbir katkısı olmadı. Benim bir tabiatım var. Ben bir evimi bilirim, bir işimi bilirim. İnsan içine çok çıkmam. Hiçbir yere gidip de bana şu makamı verin, şöyle bir şey yapın demem ama sanatımı gördükçe gelen, soran, arayan çok olur. Ben atölyemde çalışırken bir heyet geldi, bu ödülü vermek istediklerini söylediler ve bunun olduğunu müsteşarın yanında öğrendim ben. Bir heyecanlandım ama o günden bugüne çevrem çoğaldı. Bunun bana nakti hiçbir katkısı olmadı" dedi.
Aydın Sarmaşık ve kedirgen bitkisi, yara iyileştirme özelliği sayesinde patente kavuştu Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te çalışmalarını sürdüren ve başta Aydın olmak üzere Ege’deki endemik bitkiler üzerinde incelemeler yapan Karya Farma HBX AR-GE BAP (Bilimsel Araştırmalar Projeleri) şimdi de sarmaşık ve kedirgen üzerindeki incelemelerini açıkladı. Bölgede pek çok kişinin tadını beğenerek tükettiği endemik bitkilerden sarmaşık ve kedirgen otunun yara iyileştirme özelliği ortaya çıktı. Karya Farma bu endemik bitkiler üzerinde yaptığı bilimsel çalışmaları patente kavuşturdu. Sarmaşık ve kedirgen otu ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Karya Farma HBX AR-GE BAP (Bilimsel Araştırmalar Projeleri) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Başlık; "Ege Bölgesi’nde yer alan, bahar aylarında ortaya çıkan bu çok şifalı bitkiler üzerinde yaptığımız çalışmalar bizi mutlu bir neticeye daha ulaştırdı. Bugüne kadar çalışmalarımızda 17 patent aldık. Projelerimizin en önemlilerinden olan ‘yara iyileştirme’ ile ilgili HBX-HYD813 (2020/03482) patent numaralı çalışmamızın çıkan sonucu bizi oldukça heyecanlandırdı. Buluşumuz, sağlık sektöründe biyoteknoloji alanında yaraların hızlı ve sağlıklı şekilde iyileşmesini sağlayacak bitkisel temelli bir farmakolojik veya nutrasötik bileşim ile ilgilidir" diyerek başta Aydın ve Ege Bölgesi olmak üzere bahar mevsiminde kendiliğinden çıkan ve pişirilerek tüketilen bu otların bundan sonra tıp alanında da kullanılabileceği belirtildi. Türkiye’nin pek çok bölgesinde bilinmemesine karşın Aydın ve civarında kaç asırdır tüketildiği bilinmeyen bu otların her geçen gün yeni faydaları tespit ediliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Başlık, “Antik Karya Bölgesi’nin vazgeçilmez bitkisi sarmaşık ve ikizi olan kedirgen otunun faydaları saymakla bitmez. Yara ve yanık iyileştirmenin yanı sıra antibakteriyel, antiviral, antiparaziter, antifungal ve antikanser ajanı olarak da bilinmektedir. Vücutta biriken fazla tuzu dışarı atarak ödem oluşunu engeller. Böbrek taşının düşürülmesine yardımcı olur. İdrarı ve safra salgılarını artırır. Lösemi başta olmak üzere diğer birçok kanser türüne karşı koruyucu kalkan görevini görür” dedi. Başta insan sağlığı olmak üzere çevre, tarım ve hayvancılık alanında Ar-Ge faaliyetlerini sürdüren Karya Farma HBX AR-GE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Başlık; "Sarmaşık ve Kedirgen otu doğa eczanesinin bize armağan ettiği muazzam bir bitkidir. Yara iyileşmesi sırasında özellikle artan oksidatif strese karşı antioksidan sistemi güçlendiren yaklaşımların iyileşmeye katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Normal şartlarda yara iyileştirmenin gerçekleşmesi için kullanılan yara bakım materyalinin, antibakteriyel, antifungal, antioksidan etkilerinin olması, büyüme faktörü, kollajen ve fibroblast sayısını arttırıcı etkisinin bulunması önemlidir. Sarmaşık ve kedirgen bitkisi bunları sağlamakla beraber üzerinde daha çok çalışılması bilim adına ihtiyaçtır" diyerek tabiatta kendiliğin yetişen bu otları imkanı olan herkesin tüketmesini önerdi.